13 Mayıs 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

13 Mayıs 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pe 8 — VAKIT 13 Mayıs 1933 Tıbbiyeliler bayramı münasebetile o... | Türk hekimliği ve tarih- | zengindir baş tabip ve ikinci ta -| | bipten mada ayrıca cerrahlar ve göz mütahassısları vardır. Hasta- nelere her türlü hasta yatırırlardı. | Seyyar Terbiye Sergisinde te yaptığı hizmetler Şarkta araplara mal edilen bir çok hastaneler Türklere aitti (Dünkü sayımızdan devam) | hariç olarak Türkler ayrıca Kayse- Hastaneler, Tıp me ktepleri| ride, Edirnede ve İstanbulda tıp v İ mektepleri yapmışlardır. Buralardan çok kiymetli ve e - İ serlerile kendilerini islâm Türk âleminde tanıtmış mühim | Türk hekimleri yetişmiştir. Bu Türk camiası hekimleri eskiden de çok tevkir etmiş ve onlara müs- tesna bir mevki vermiştir. İnsa - niyete yalnız iyilik etmeyi, her tür lü nefsani heveslerini bertaraf e -, derek bir gaye ittihaz eden hekim liğe karşı Türk miletinin gösterdi- ği bu tevkir çok büyük bir fazilet nümunesidir. Türkler bütün dün | yada teşkilâtı sıhhiyeye ilk defa ehemmiyet veren bir millettir. Lâ- kin bu milletin ana yurttan maada n : ...u.. | letdir. sair taraflarda yaptığı sıhhi mües- | seseler o memleketlerin £ tarihine | Bilinmiyen noktalar karışmış ve milli evsafı maalesef | yabancı milletlere mal edilmiştir. Tarihte Şarkta İslâm hastanele- | yapılmış Türk hastaneleri ve ora - ri diye yazılan ve mühim bir kıs - | larda yerleşen ve yetişen bir çok mı Araplara mal edilen müessese- | Türk hekimlerini umumi tıp tarih- ve i büyük bir şeref vermişlerdir. Bütün bu hastanelerin idare tarz ları çok şayanı dikkattir, Türkler yalnız hastane binala- | rı yapmakla kalmamış, bunları mü kemmel bir surette idare de etmiş İlk devrede ana vatandan ha - y lerin hemen onda dokuzu Türkle- | leri Arap tababeti ile karıştırmış» | Te aittir. Banilerinin hepsi Türk - / lardır. Türklüğe şeref verecek bir “ür. Ve bunlar müstakil ve muaz - | çok vesikalar maalesef Avrupalı - zam hastaneler yaptırmışlardır. | larca menşe aranmadan yanlış tet riçte Mısır ve Suriye gibi yerlerde | malüm simalar Türk tababetine | larda nekahat devirlerini geçirir - | kırkılmış bir çocuğa rasgeldim, ne Hâttâ dünyada ilk defa delile- ri hasta telâkki ederek hastanele- rinde onlara yer ayıran Türkler - dir. İlâçları bizzat hekim ettiği için bunlara muavenet ede tertip Köy çocuğu deyince aklınıza - İdonu boynundan bağlanmış; saç - . İlari anası tarafından makasla mer- - |diven merdiven kesilmiş yalına - him bir yeküna baliğ oluyor. Has- | yak, karnı şiş, slogun benzli bir sü- taneler çok zengin varidat karşılık | yü çocuk gelir, Gene düşünürsünüz | ki step köylerinde çocuklar içli, | romantik ve sanki bir saz şairi gi- bi konuşurlar.. Köyün çocuk tipi gitikçe değişiyor. Step köylerinde ne saçı tarafından merdiven merdiven cek eczacı kalfaları vardır. Has tanenin sair müstahdemleri mü gösterilmiştir. Türkler nekahathanelerini dai- ma imaretlerin yanma yapmışlar ve bunlara “taphane,, demişlerdir. Hastaneleri iyi olan hastalar bura- | l anası | | lermiş ve yanındaki imaretten Yi- | de durgun, bir köşede hayalâta da yerek tap ve tüvan kazanırlardı. İp uyuklıyan bir insan yavrusuna. Bunlar için Türk vakıflarda hu- | Köydeki çocuk başları hatta biraz susi kayıtlar vardır. i da itinalı tıraş edilmiş diyeceğim. Hamamlar halkın o temizliğine | Saçları taranmış erkek © çocuklar! çok yardım etmiştir. İmaretler ve | yanında, saçları kesik, başları ta-| raklı raütebessim köy kızları gör- düm. Bunların başlarına baktığı - İ nız zaman bu çocukların İstanbu - lun kenar mahallelerinde fakir şehir çocuklarından pek far- kı yok. Yüzleri, bedenleri plâjda kızarmış şehir insanlarından hiç misafirhaneler Türk halkını ihya etmiştir. Türk tabipleri oturan Türk tabipleri tababet tarihimi- zin mühim bir kısmını teşkil eder. he «| ilim Tıp tarihimizde en makbul Şarkta muaveneti içtimaiye teşki- lâtının ilk vazı gene Türklerdir. | Bütün dünya y eski | tip müesseseleri bize aittir. Garp 2 ta esas medeniyet baçlılar sefer -| lerinden sonra başlamıştır. o Şark| medeniyetinin bir çok unsurları| gibi bu sıhhi müesseselerin de Av- l nde en rupaya intikalinde haçlılar sefer - Terini büyük tesiri olmuştur. * Türklerin * dokuzuncu asırdan ön yedinci asıra kadar yaptıkları hastaneler ve tıp mekteplerinin | yekânu çok zengindir. Bu meyan- da: Misirda Dolan oğlu hastanesi 87 Şamdn Nurettin Şehit hastanesi 1 M. e: Musul Erbil'de Gökberi müesseseleri 1232- 154, Şamda Kayimeri ha ALM « 1208. Gevher Nesibe hastanesi 1205. Sivasta Birinci Keşkâvs b: Disrigide Turan Malik h Konyada Durlikşita İğ1g — 1236. Çankırıda Atobek Ferruh hastanesi 1255. kik olunmuş ve eserlerine (o yanlış geçmiştir. Anadolu Selçuklarına gelinci « ye kadar büyük Selçuk İmpara - torluğu havzası dahilindeki Türk hastaneleri içtimai muavenet mü- esseseleri ubbi eserleri ve bunla - rın maruf Türk hekimleri tup ta - rihine henüz geçmemiştir. Ana - dolu Selçuklarile başlıyan dokuz asırlık Türk tababet hayatımız şimdiye kadar yanlış olarak Sel - çuk ve Osmanlı diye ikiye ayrıla - rak tetkik olunmuştur. İki hane - dana izafe olummakla beraber bu büyük bir Türk devletidir. Bu fa - | sılasız Türk devletinin hayatında da birbirine girmiş mütemadi ve tıbbı bir faaliyet vardır. Maalesef gerek Selçuklar zamanında gerek Osmanlılar zamanındaki tababet hayatımız da bütün dünyaca meç- huldür. Umumi tarih tıp kitaplarında bunlardan bahis bile edilme. Bun- | kimler hastanelerde çalışan adamlarıdır. Bunların ayrıca mu - ayenehaneleri de vardır, Hasta - nelerde müracaat eden bütün has- talara poliklinik yaparlar ve ilâç verirlerdi. Esasen eski (o hekimler ilâçları ekseriya kâğıt üzerinde tes bit etmezler, bizzat kendileri ve - Eski oldukları kitapların nadide ve kıy metli olmasına dikkat Şimdi kütüphanelerinden çıkan kitaplar bugün umumi kütüphane- elmektedir. kıymetli kütüphahelere malik he- rirlerdi. tabipler müstefit ederlerdi. leri tezyin kimlerimiz pek çoktur. Maruf he- | kimlerimiz behemehal bir eser te- lif ederlerdi. Arapça ve Acemce - den maada ve Lâtinceden tercü - me edilen tabif ve tıbbi eserler de nadir değildir. Hastanelerde çalı- şan hekimler hastahane silsilei me ratibince terakki (görmüşlerdir. Bundan maada ordularımızın ve kalelerin sıhhi teşkilâtı çok mü- kemmeldir. Ordularımızın ve ka- lelerin mühimlerinde hekimler- den ziyade cerrahlar ta AN Pervane hastane ı 2 2 Ye. ” mani ane hastanesi 373-| av beynelmilel âlemde Türkün İmalı olarak duruyor. Ana vatan - İda, 1205 de Kayseride açılan tıp İsfahan Kerman sahasında hastanesi 1271 — Kutlüg "Türkân 1281, Mısırda Seyfettin Klsvun hastanesi 1784, Konya Aksarayında Darülşifa XII üncü a sir, Tokatta Pervane Bey hastanesi XL üncü asır. — Akşehirde Darüşşifa XI Üncü asır. Mardinde darüşşifa. Amasyada Gayri Abdullah hastanesi 1304 Bursada darüşşifa 1399, Kâilrnede cüzam hastanesi 14211451. İstanbulda Haseki bimarhanesi 1330. Edirne önrüşsifası ve tip mektebi 1181. Üsküdurda clazam hastanesi 1514, Istanbulda Maseki btmarhanesi 1499 Manisa himarhanesi 1554, İstanbulda Stleyraniye darlisşitası ve tıp rüektebi 1555. İstanbulda Yalldei Atik b İstanbulda Sultan Ahmet bimarkanesi 1816. hanesi İSSN. Görüyoruz ki Türklerin hasta - neler tarihçesi pek eski zamanla - ra kadar gidiyor. Ana vatanda o -| lanların mühim bir kısmının şim - diye kadar hiç bir umumi tarih tıp kitaplarında isimleri bile geçme - miştir, Bu hastaneler umumiyetle darüşsifa ve bimaristan namında, hemen hepsinde tıp dersleri naza- ri ve ameli olduğu için hakiki bi - rer mektebi tıbbiyedir. Bundan! safirhaneler, imaretler, hamamlar İ Arapça ve Acemce bazı kıymetli mektebi ve hastaneden itibaren 17 inci asra kadar yapılan hastane - lerin bir kısmı mamur ve bir kıs- mı harap bir haldedir. Bir kaçının da yalnız tarihi ha- tırası kalmıştır. Ayni zamanda ge- rek bu şehirlerde ve gerek diğer - lerinde bir çok nakahathaneler mi- ve Anadolunun Ilgın ve Kırşehir | civarındaki Karakurt ılıcaları gibi ılıcalar ve sair bir çok içtimai mu- venet müesseseleri mevcuttur. Hal kımız her devirde bunlardan isti- | fade etmiştir. Bu hastanelerin | başlarmda zamanın en maruf he- kimleri bulunmuş ve bunlar vakıf- ları zengin olan bu müesseseler - den hastanım başı ucunda tababet tedrisatında bulunmuşlar ve bi: çok tabip yetiştirmişlerdir. Bu ye- | tişen hastane tabipleri po | eserler neşretmişlerse de son ikin- İci devrede bunları bilhassa Türk - çe yazmışlardır. Bu meyanda muh telif tıbbi mevzular üzerinde çok kıymetli kitaplar hâlen kütüpha - | nelerimizi tezyin etmektedir. Bu hastanelerin kadroları çok | | Türklerin bir çok asırlar harp et - mek mecburiyetinde kalmaları biz de çok cerrah yetişmesini mucip olmuştur, Bizde mühim mevkilere geçmiş namdar cerrahlarımız vardır. He- kimlerimiz de bidayette munta - zam medrese tahsili görmek mec- buriyetinde oldukları için ilmi mer tebelere de maliktirler.Her devre- | de büyük mevkiler gçeen Türk he- İ kimleri halktan büyük bir tevkir görmüşlerdir. Bütün Türk tabip - | lerinin azil ve naspları tıbbı mua- yeneler ve raporlar tanzimi mem- leketin umumi mukayyet hekim başılara aitti. ahvali Bu mühim mevkie geçen hekim lerimiz bilhassa memleket umuru|, | bilmiyorum. erdir. Bunlar mübim vazifeler deruh- te etmişlerdir. Türkler kendi hekim lerine çok büyük bir itimat göster“ mişlerdir, sıhhiyesini tedvir etmiş Türkiyede asri esaslar dahilin - de açılan son tıp mektebi de 1827 14 Martında İstanbulda açılmış tır. İşte bu son mektep son bir asır- da tekemmül ederek bugün tıp fa- kültemizin esasını teşkil etti. 2/4193 Dr.Ahmet Süheyl Bilhassa | bulunurdu. | srhiyesile | farklı değil. Bu çocuklara güzel bir elbise giydiriniz, İstanbulun en kibar semtine İ tandırmazlar. Sarıoğlanda köy! | mektebini gezdik. Kızlara dikkat| ettim. Hepsinin başı tertemiz ta- ranmış. Bu çocukların anaların- dan size daha evvel bahsettim, a- nalarla çocuklar arasında giyin- me, kusanma işinde en aşağı yüz senelik fark var.. Köy evlerinde orta zamanla yirminci asır yan ya- na nefeş alıyor. Görülüyor ki köyde mektep a- ilenin üstünde;Fakat şehre; Kasa- baya geldiniz mi iş değiş tep ailenin san'anesine bağlanıp kalıyor. Türk maarifinin ve Türk cümhuriyet rejiminin en verimli yeri köy mektebi, ve en verimli adamı köy hocasıdır. Şehirler köy mektebi kadar muhitlerinin üstü- ne çıkamıyorlar. » götürünüz, sizi u - » Sarroğlanda iki küçük kızla konuştum... Birinin adı Zühre, ötekinin Şe- rife.. Zühre henüz mektebe gitmi - yor. Anası yoktur, yük anası vardır, Zühre bizim sergiyi uzaktan seyrediyor. Onun başında kadın - larda olduğu gibi üslük var, kim- seler görmesin diye ağzını bile ka- patıyor. Saçları örgü, örgü... Züh- renin arkasında siyah sarı dallı basmadan beli büzmeli bir entari var,. Zühre bir ihtiyar minyatürü gibi utangaç, ulangaç bize bakı- İyor. Çünkü köy kızlarının hiçbiri | benim Zühreye benzemiyor. babası ve bü- “ — Zühre gel dedim, seni de gezdireyim, bak, öbür çocuklar bi- İzim yanımızdan ayrılmak istemi- yorlar. Sen neden kaçıyorsun?. Cevap verdi: “— Ben daha okumak yazmak | “— Neye?.. “— Daha küçüğüm.. Elinden tututm, vagonları do - İ laştırdım. Şebir resimlerini gösler- dim, ona sordum: “— Zühre, benimle beraber gelir misin, seni bu güzel çehirle- re götüreyim, seni mektepte oku - talım... “— A... AH... dedi, mem. Benim Zühre ile O konuşmamı duyan köyün okuyan çocukları ben git - Stepte Billi Dov Sivas ı hep birden el kaldırdılar. “.— Biz gideriz efendim” “— Bizi mektebe götürü Zühre, dedim, bak daşların hep gitmek istiyor” Yavaş, yavaş söyledi: “— Ben burada anam: yorum. Bana bebek getire€€ bam her gün anan çeleot Ben gidersem onu kim bel gelirse beni burada bula: “ — Biz gidelim seninle bulalım... Ben sana bebek * “.- Nerede bilemiyorum Mektup da yazmıyor. ş bir SÖ mendifere binmiş, gitmiş. Köy mektebinin hocası ma iğildi: “— Anası öldü, dedi. Zühre: , “.— Sen bana bebek alır”, ma, bizim sarı buzağıyı ne Y pe cağız... Ona kim bakacak” emen... p Şerife, Zöhrenin arkadöfl p yi Ben yazıdayken yaşındaysa di, haydi en çok doku? 7 e k gözleri #* ra, rengi buğday, Şeytan, k dik bir bakışı var. Saçları itinayla kaşınm üstünde gene özen€ | da, Şerifenin ince uzun bir İ mı var. Beli inc: tari ne oturtulmuş akrep vari parçası. Bu dağın basında han$i İ onun saçlarını düzeltti, kin. bu tuvaleti öğretti Üstünd ihrenin giydiğinin İsi, çünkü Şerife tertemiz | kumaştan boz renkte bir önlüğü giyiyor. Şerifenin bir yol amelesidir. Onun rife tren ıstılahlarını biliyo” Vagonları birer, birer Öğrenmek istediği şeyleri | Bir havli yarenlik ettik: | köy mektebinin ikinci s8 | Sır. Ona biraz kitap okuttu iy | güzel, tertemiz İstanbul HT gi kudu. Hayret ettim. Çünkü şurken, hiç de öyle değildi: mile Kayseri ağzile konut” Şerifeye mektepte nelef ğını sordum.. “— Mektepde, dedi, be” undan hoşlanıyorum” “— Nasıl oyundan ?. “ — Muallim bey bize P“X iriyor. Onları oynuyaru# il Arkadaşlarına sordum: an “— Şerife oyundan hos! şi xi” yi 4 İs | Ne dersiniz?. “— Şerife, efendim 69 nar, Biri seslendi: : “— Sinemadakiler gibi “ nerede İ n sinemayı : * — Kayseride efendi Ji n Şerife edalı, edalı arks! rma baktı, Bana: İ “*— Bunlar da oynarlar İ cuklar cevap verdi: va “ — Şerifenin sesi Sergiyi yakın köyleri” iyi muhtarları kadınları 89# e gire diler. Bizim küçük misal Güzel okur. iğ İ ha yaşlılara yerlerini Küçükler ikişer oldula” yolunu tuttular. Şerif bir film yıldızı olarak bilmem beni tanır mi | Sadr! de şir” N

Bu sayıdan diğer sayfalar: