3 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

3 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m zeki; çap iç Dren ışkan bir çocuk: Mi, Yalnız fena bir huyu var- v ğine tutar ipliğe dizer. ; e nay kulaklarına, kuyrukları- Y han mandallarını sıkıştırır, 4 İş Yvanların can acısiyle iş alarma bayılırdı. Nilg yle rr nice hatır ve ha- iyanetlikler icat et- Pek mahirdi, i, : » mektepte hocanın iskem Mağ, > saplatır, boyalı par » mı. arkadaşlarını okşar gibi Yüzlerini (o boyamaktan ipi, 51 olsun, evde olsun o - ün bu hiyanetçe yaramaz- Yalnız zekâsı ve çalışkan “ururdu, Wii ğin, muzipliğin fena $ey- unu hocaları ve ailesi ken misallerle anlattıkları halde 9 fena huyundan vaz geçi » Şlerdi. İş > Plerin tatil zamanı oldu- ki bi, bası onlara Tarabyada a Yalı kiralamıştı. o Fakat ©İX,, vn burada çok canı sıkılıyor, j he bir arakadaş bir eğlence > ordu. e babasmdan kendisine köpeği almasını rica etti. İri bir kurt köpeği alın - 4 Mi vi Kİ Ağ. g. hk gb köpeği çok sevdi. Kö- j alıştı, alıştı amma, yi a biç rahat bırakmı- ğ Mig ilere tavuklara, sineklere Ta eler bu çok akıllı kö- Bi, : tecrübe etmek istiyordu. gün, eline geçirdiği bir jilet il, € köpeğinin kulaklarını ha k hevesine kapıldı. Köpe- Ma rının arasına sikıştıra « l Mi tuttu ve jileti hayva- ma dokundurdu. o Canı d ” hayvan kurtulmak için ca- #) San Adnan bacaklarını sıkış ! hn bir hamle ile sıçra" i N Yere yuvarlandı ve başı ha Köpeğin kulağından, Ad- azn kanlar akıyordu . göeniin bu itantsizliğine Sokakları altın j Köln altın döşeli memle - NE ı belki güler yalan der- tarama bü- ol Bendiğ & tavsif ettiğimiz şekilde - Km altın düşeli- Ö " tara olduğu için dün- Kü na Düm dır, Hepsinin mak- aramak olduğu için Me Caltm) sözünden baş- ği içi Ji i N için bu tozlar in- ikçe çok tatlı T toplanınca yavaş toz büyük ve çok tozlu - ından geçmek a Fakat altın tozla- ay, İz Mae ii. A Soğalmağa başlar. Can yakmanın ! arzusu yerine getirilmiş, | altın madenlerile meş- | il Sin nasihat mı, bir musibet mi? Üsküdar kız san'at mektebinden: Sadiye Fuat H. Bütün hainlik damarları kabar- dı. Köpeği tasmasından yakalıya rak denize doğru sürüklemeğe baş , Jadı. Biçare köpek bu kadar istıra- ba rağmen sahibini ısırmıyor, ona iniltili seslerle bir şeyler anlatmak istiyordu | Adnan, sahildeki kayaların üs itünden geçerek köpeği tam akıntı- k bir yere götürdü ve onu denize yuvarladı. Köpek yosunlu kayala- f ra;tırmanmak isterken o, mütema- / diyen ceplerine doldurduğu; çakıl taşlarım onun kafasına atıyor, ka- raya çıkmasına mâni oluyordu . | OAdnan, yosunlu kayaların üstün de böyle uğraşırken (o birdenbire ayağı kaydı ve deniez yuvarlan » dı. Yüzme de bilmiyordu. Akıntı onu sürüklemeğe başla - idı. Bir kaç defa battı, çıktı. Artık buğuluyordu. İşte bu sırada, ko- lunu koparırcasına bir şey yakala- İ dı ve biraz sonra da sahildeki çar kılların üstüne bıraktı. Adnan ya- rı baygın bir halde, kulağından kanlar akan köpeğinin kendini yar ladığını görüyordu. Köpeğin bu sadakati Adnan için büyük bir ders oldu. Hocalarının, İ anasının, babasının senelerden - beri hep faydasız kalan nasihatle- rinden daha üstün çıkan bu vaka- dan sonra Adnan, zeki, çalışkan ol duğu kadar merhametli bir çocuk olmuştu. Üsküdar kız san'at mekte- ça İ binden: Sadiye Fuat Döşeli memleket.. Bu suretle altın toplıyanlar ek- mek parasını çıkarabilirler. Fakat altın toplamak için tozu beklemek lâzım değlidir. Bazıları İ sokaklardaki tozlara saldırarak- fonları: torbalarına doldururlar.. Binlerce halkın birdenbire s0- kaklara saldırarak tozları topla- ması ilk evvel belediye için çok i- yi olmuştur.. Fakat, sonraları bir tehlike teşkil ettiğinden hükümet sokaklarda tozları toplamağı su - İreti katiyede menetmiştir. Artık her kes sokakta ağzı su- lana sulana, gözleri yerde gezmek. tedir.. İşte sokakta binlerce ahali altın- lara basarak geçmekte, otomobil- ler, otobüsler altınların üzerinden çiğneyip geçmekte velhasıl altın ayaklar altında sürünmektedir. İş- ite Bandigo dünyada eşi bulunmı - İ yan sokaklarında altınların döşeli olduğu bir memlekettir. ! Balık konuşur mu? Bütün tabiat âlimlerini düşün- düren bu mesele bir türlü halledi- İlememiştir. “Biz konuşurken bir adamın dilsiz olduğunu anlatır - i kenti — Balık mısın.. Dilin yok mu? i Deriz. Halbuki âlimler iki taraflı ol - muşlar. Bir kısmı balıkların konuş” madıklarını idda ederken diğer - ri de “balıkların O konuştuklarını evet mükemmeln konuştukları - inı,, iddia ediyorlar ve hattâ balık dilinin hecelerini tesbit ediyorlar. İşte bir japon âlimi de uzun se- nelerdenberi balık üzerinde tetki- kat yapmış ve balıklarım konuştuk- Japon âliminin iddiasma göre: Balıklar tıpkı insanlar gibidir . Yalnız başına yaşayamazlar, Ce » miyet halinde yani toplu (olarak yaşarlar. Bunların bu kalabalık es nasında su yutar gibi ağzımı fışır fışır açıp kapamaları tabii bir hâ- dise değil konuşmaktır. İnanmak isterseniz balık sürü - süne bir taş atınız. İlk taşı gören balığın ağzını açıp kapadığını öte- ki balıklarn da kaçtklarını görür» sünüz. İşte bu balıkların konuş - tuklarını gösteren en büyük bir mi- İsali değil mi?. Ancak balık lisanının kelimeleri pek azdır. Bu da tehlikeli zaman »« larla yeyecek bulunacak zaman - lara aittir. Japon âlimi inşaallah bir kaç sene daha uğraşırsam balık lisanı nm yani (balıkça) nın esas kelime i lerini zaptedeceğim.) diyor , | Senfonilerde neden davul var? | 104 senfoni hazırlamış olan meş bur o(Hayden) O senfonilerinde davul da ilâve etmiştir. Bunun sebebi hakkında şöyle bir hikâye anlatırlar. Hayden Londraya (bir konser | vermek üzere davet edilmişti. Kon seri Hayden bizzat idare ediyor” du. Müthiş bir kalabalık bestekâ- rım senfonisi karşısında kendinden geçmişti. Bu esnada musiki o ka- ! dar sessiz idi ki.. İşte bu sırada bir horlama bütün konserin tadnı ka- çırdı. Bestekâr müteessir (o oldu. Dinleyiciler kızdılar. Konser de den senfonisine bir de davul ilâve etti. Davulun rolü arada sırada sert vurmak ve yüksek sesle uyu - yanları ikaz etmektir. Bilhassa değnekler yavaşladığı zaman müthiş bir davul gürültüsü yayılır sonra sesler yavaşlar.. Sa - nat gösterilir. Hayden bu icadı (o sayesinde konserlerinde hiç kimsenin uyumâ- sına meydan vermemiş herkesi din lemeğe mecbur etmiştir , larını nihayet tesbite muvaffak ol | rıncalar memleketinde bitaraf mıntaka!. Karıncalar memleketi de neresi diye sormayınız? Yer altı.. Ufa - İ cık bir delikten içeriye giren karin. caların toprak altında müazzam yuvalar kurduklarını elbette bilir- siniz. Bir İngiliz âlimi (o hayvanların üzerinde tetkikat yaparken karın- calarla da uğraşmış (ve hayretler içinde kalmıştır. i İngiliz âlimini şaşırtan şudur: Yer altnda büyük büyük yuva- lar kuran karıncaların © ayrı ayrı İ hükümet kurması! Evet... Ayrı ay- rı memleket. Her yuva başlı ba « şma bir memlekettir, Bu memle - ! ketten oliniyan yabancı hiç bir ka- İ rınca bu memlekete giremez. Bel- | ki de girer ki pasaport göstermek | JKa İŞ NN e 8 En güçük böcek!.. En küçük yumurta!.. za e.“ kepazelikle bitti. Bunu gören Hay- | Böcekler içinde en küçüğü aca- ba hangişidir?. Bir sinek.. Yahut küçük yer bö- cekleri.. diyeceksiniz değil mi?, Hayır.. Dünyada en küçük böcek (yaban arısı) denilen böcektir. Bu böceği gözle görmek imkânı yok- tur. Kırda bayırda gezerken elinizin üstüne konan bu böcek arr gibi iğ- nesiyle elinizi, vücudunuzu sokar. Kaşınmağa başlarsmız. Fakat bir $“y göremezsiniz, İşte sizi sokan böceğin adı arı te- şekkülâtıma benzediği için ) yaban ar:sı) dır. Milimetrenin onda ikisi kadar büyüköi:. Yumurtaları da wen bu böceğin yumurtaları dün- yanın en küçük yumurtalarıdır . Mikroskop'a zor farkedilir. Leylek yuvaları otel oldu? Hakikaten leylek yuvaları otel oldu. Bunu bir Alman âlimi gör- müş ve İeylek yuvalarının otel o larak kullanıldıklarını o tesbit et- miştir. Alman âlimi diyor ki: Leylek - ler kışın sıcak memleketlere gittik leri zaman yuvaları (o boşalmakta- dır. Bundan istifade eden küçük kuşlar, serçeler, sakalar, ispinos- | lar, koskoca leylek yuvalarına yer- leşmektedirler. Bu kuşların hepsi de o bu yuva içine girmekte ve kendilerine göre ayrıca ufak ufak (bölmeler yap - maktadırlar. İki kuş ailesi arasın- | da kockoca bölmeler olduğu — için iki ve halkı birbirinden haberi ol. mamaktadır. Rahat rahat geçin - mektedirler. Yazın leylekler geldikleri za - man muhtelif kuşların kışı geçir - dikleri yuyalarmdaki bölmeleri yı- karak kendileri tekrar oturmakta- dırlar. Âlim bu hikâyeyi sonra diyor ki: — Kışın, muhtelif bölmelere ayrılmış olan bu yuvaların otelden | farkı yoktur. İ anlattıktan | 150 okuyucumuza Yedi harfliyim. o Boğaziçinin | güneşli, mehtaplı sahillerinde o | tururum. (4, 1, 3, 2) harflerim ka- 'dmlara en lâzım olan bir şeydir. i (2, 3) harflerime bir kumaş alır - ken çok dikkat edersiniz.. (1, 2, 5) harflerim birdir. (3, 2, 1) harfle - rim bir musiki âletidir. (6,3) harf akl Ml lâzım. Onu bilmiyoruz amma..... Yabancı karıncalarm (yabancı i memlekette bir dakika bile otura- madıklarını biliyoruz. İşte bu memleket ahalisi karm- calarla diğer memleket ahalisi ka» rıncalar arasındaki müansebet da- ima dostçadır. Bunun için de ken dileri sanki bir sulh O muahedesi yapmışlardır. Her memleketin yani yuvanın hududu malâmdur. İki komşu yu- va halkının arasında anlaşamamaz ık olmaması için aralarmda bir de bitaraf mıntaka yapmışlardır. | Bu mıntaka serbest mıntakadır. ! Burada hiç kimse gezemez. Gezer- İ se iyi değildir. Bunun O sonunda kavga ve muharebe olması ihtimali çoğalır. İngiliz âlimi karıncaların bu retler içinde kalmış ve iki senelik tetkikatını gösteren kitabmda ka- rmca memleketlerine âit muhtelif resimler de basmıştır. 20 milyona kadar sayabilirmisiniz? — 20 milyona kadar sayabilir mişiniz? — Elbette... — Amma kaç dakikada?.. — 112. Buna verecek cevapta —adam sen de bir saatte olur... (dersiniz. Halbuki mesele hiç de | bildiğiniz gibi değildir. 20 milyon saniye vardır. Bunu da hesap edersek binlerce saat eder. Bunların yekünu da 232 gün eder, Anladınız mı tam (232) gün.. Fakat 24 saat mütemadiyen ra- kam saymak imkânı olmadığını da düşünürsek ikinci bir hesap daha yapalım. N Bir insan günde 8 saat munltaş zam çalışır.. Binaenaleyh buna gö- re hesap edersek 700 günde yani 2 senede ancak birden 20 milyona kadar sayabiliriz. Anladınız mı? İnsanlara ilk bakışta kolay gibi gelen işler ne kadar zormuş! hediye veriyoruz lerim her yerde, her işte bulun» mak sitediğiniz bir yerdir. (4, 3,2 5) harflerim çok sevimli, çok fay» dalı bir hayvandır, Doğru halledenlere şeker, bis » küvi, çikolâta, kitap ve kartpostal hediye edeviğiz. $ Hal varakalarınm okunaklı olması lâzımdır . gi © Çİ müthiş teşkilâtr karşısında hay * Bir rakam © söyliyebilmek için

Bu sayıdan diğer sayfalar: