25 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

25 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e EN i - gi USLEF iri. RA EZ 7; 7 K ; —. ayi eme m m m — ———————— İl VAKİT 8 Alak va Çünkü bu ilk insan dedi- hd, mahlükun, henüz idrak ve i- Mey; yakanizması tekemmül et- döke O, ancak taklitle gör ti i başkasına anlatabilmiş- ti e eneleyh ilk insandaki bu Randa san'at, değildir. Eski Yu - ilk aktörler, rahiplerdir. On tang utları taklit için bir takım | iyi. âyinler tertip ederlerdi. Ve i in gayesi, mahsulâtta feyzü n artması, hülâsa halkın OE mabutların hoşnudisi i- &y iplerin idare ettiği bu nevi ça yener, sihirbazlığın müte - â il manzarasmı arzediyordu. iü, dan (Ağde) lerin bu âyinle- biz edişleri aktörlüğe başka he vermiştir. Nihayet Yu - ir trajedisinin ortaya çıkması ve | Yiyi Pis) in aktörlüğe mahsus kis- Beli 2 etmesile hakiki ve ilk ak başlıyor. Bu ilk aktörlüğün vasfı şu idi: Oyuncu hiçbir insanı taklit etmez; o daha bir âlemi, muhayyilenin icat Bi bir hayatı yaşatmaya çalışır. ZE EL ye jı derisinin üstünde değil, dığı harikulâde korkunç ve- İnç toprak maskededir. Bo- bosunu (Cothurne) lerle u - rak bu suretle yaşatmak istedi mahlâkun alelâde “AN gayri olduğunu anlat - “ ister. Hulâsa bu devrin aktö - ie NIZ sesinin ahengi ile ve jest em; rol Oynamış, yüzünü göster * iştir, # Li 7 g #P Urunuvüsta aktörü, gene “Mys urtulamıyor.. Esasen hu de - li ranlar içindedir. Açık hava Yemut haileler oynamağa alış aktör, hem oyun san'atında, ti, tiyatro edebiyatında en büyük i, YYnuyor. İnşatta ve “Art Mi - » dedeen böyük kuvveti yor. O devrim, dehaları za” iy »ıza kadar tesirlerini göster- dir. Bundan sonra da ayni i muhafaza edecekleri mu - $£. ELİ Sn Yedinci ve on sekizinci asır - Niş aktörlüğün felsefesi, içti - tk taki rolü ve nihayet san'at- eolojisi teessüs ediyor. Ba » da 0 âsrın en mühim simaların - e derot), aktörü nasıl tarif tir; vt; hisli, samimi bir insan iy, .. rolü iki defa ayni ateş ve etle oynamasına im - Mahi ir mı? Birinci oyunda çok Wi, “lan bu artist üçüncüsünde İk. girer gibi sakin ve soğuk ©- tags aktör tabiatın dikkatli Le ol, Sisi ve düşünceli bir tale - Ton Ursa Ogüst, Sinna, Agamem ŞE FF © kendini, yahut tetkikleri- İvan sulünü kopye eder, bizim yag ZI gözden kaçırmaz iş Mi Y$ tarzı zayıflayacağı yer- ai, gi Nedesinin neticesi olarak *, üşe Yeni fikirlerle kuvvetle - li, “canlarını artırır veya ek - Mütevali oyunlarda sizin * tiyatro edebiyatı srsmtılar | Shy, 78 Orosman ismile ilk defa | *Ye çıktığ etil Şıktığı zaman büyük bir m A GEZE AKTÖR (Darülbedayi san'atkârlarından M. Kemal Bey “Tiyatro isimli güzel, faydalı, kıymetli bir eser vilcude getirmiştir. kitap Teşrinitvvelde I z eserden bir parçadır.) di ik aktör, bizzat ilk insanm ken- çikâcaktır. Aşağıdaki yazılar bu de memnuniyetiniz artar. Eğer o, rol yaparken kendi ruhunu ifade ediyorsa sonradan nasıl bundan vazgeçer? Eğer kendi ruhunu ifa- deden vazgeçmek isterse hangi doğru olarak tayin etmesine imkân kalır mr? Benim fikrimi teyit eden şey ruhlarile, hislerile oynayan ak- törlerin san'atındaki kararsızlık - tır. Onlardan, oyunlarında bir vah- det göstermelerini bekliyemezsi - niz; bu aktörler bazan kuvvetli, ba Zen zayıf; bazen ateşli, bazen so - ğuk; bazeh âdi, bazen yüksektir. Bugün fevkalâde oynadıkları bir noktayı, yarın yüzlerine gözlerine bulaştırırlar. Buna mukabil bugün berbat ettikleri bir yeri yarın ga » yet güzel oynarlar. Bunun aksine olarak mantık ve düşünce ile insan tabiatını tetkik ve ideal bir tipi taklit ederek, ha - yal ve hafıza ile oynayan aktör, bü noktada durması lâzım geldiğini! Bir Fransız Kadın san'atkârı Şehrimizde Büyük Fransız şairi Alfons dö Lamartinin akrabalarından, Mar- ki Sezar, Emanoelin torunu Mat- wazel Valentine de Saint - Point bir kaç gündenberi şehrimizde- dir. Matmazel Saint - Point şair, tiyatro müellifi, resam, feyleso", romancı, hakkâk, konferansçı, gazeteci ve bediiyatçıdır. Şimdi- ye kadar 56 eser neşretmiştir. Birçok eserleri vaz'ı sahne edil- miştir. Resimleri Paris, Nevyork salonlarında ve San Fransesko müzesinde teşhir 'edilmiştir Pariste ve Mısırda bir ço” konferans'ar vermiştir. Bir çok Fiansız gazete ve mecmualarının muhabiridir. Pale Sebette ve Suriyede tet- kikatla bu'unduktan, oralara dair makaleler yazdıktan sonra: “Şark garp; İki medeniyet,, izimli bir eser vücude getirmiştir. Bu eser yakında çıkacaktır, Matmazel Saint - Point bura- ya gezmek maksadile gelmiştir. Faket kendisi Pariste müoteşir “La revue parlementaire,, mec- wuasile, Kahirede münteşir Şi- hap, Elmevfe, haftalık mısır mec- mualarının muhabiridir. tün oyunlarında bir tarzda oynar! ve daima mükemmel olur; onun kafasında her şey ölçülmüş, hazır lanmış, betlenmiş ve nizama sokul muştur. Onun söyleyişinde ne mo- notonluk, ne de uygunsuzluk his - sedilir, Ondaki sanat hareketinin yükselişi, atılışı, gevşeyişi, başlan- gıcı, ortatı ve sonu vardır. Onlar daima ayni sesler, ayni , mimikler ve ayni jestlerdir; eğer iki oyun a- rasında bir' fark varsa bu, daima oyunun lehindedir. O, her gün de- Zişen bir san'atkâr değildir. O, bir aynadır ki eşyayı daima ayni açık- lek, ayni kuvvet ve ayni doğruluk- R hi lerin kurbanıdır. Mabetten | la göstermeğe hazırdır. Böyle bir aktör, az bir zaman için kudret ve zenginliğinin nihayet (o bulduğunu göreceği yerde; bir şair gibi, tabi- atın tükenmez haznesinden daima yeni kuvvetler çıkarır.,, Diderot'nün sözlrei burada biti- yor. O, aktörün san'atında tevazü- un, şuurun, ölçünün muhakkak ve elzem olduğunu ileriye .sürüyor. Paris konservatuvarının en değerli ve şöhretli hocalarmdan Jules Truffier ise Conferencia des Anna les de neşredilen “klâsiklerin tet - kik ve tahlili, ünvanlı konferans- larından birinde şöyle der: “En san'atkâr, en zeki, battâ mesleğinde en sadık olanlarını bi le —halk tarafından biraz sevil - diklerini anladıkları anda— gözle- ri muvaffakıyet perdesile kapanır. Onlar, artık hiç düşünmeden, mü- elifin arzusunu hatıra bile getirme den kendi duyuş ve anlayış, daha | doğrusu görüş tarzlarına göre yep” | yeni bir janrda oynamıya başlar -| lar. “Komedi Fransez,, den çok | kiymetli bir arkadaşla muhtelif o - yun tarzlarmi münakaşa ettiğimiz bir mecliste bana kaç defa: — Niçin daima müelliflerden bahseder durursunuz? Müellifler.. | müellifler. acaba onlar yaptıkları- nı bizim kadar iyi görebilir mi? | Onların yapmak istediğini biz da- ha iyi hissederiz, çünkü onlara ha- yat veren, onları yaşatan biziz!) demişti. Uzun tecrübe senelerim, bana şu kanaatı verdi ki en büyük ve en samimi aktörde bile bu ken- Matmazel Valentine de Saint- Point, dün Türk Kadınlar bini- ğini ziyaret etmiş ve reis Lâtife Bekir Hanımla ve Birlikteki di- ğer banımlarla görüşmüştür. dine göre oynamak hişsi hâkim - dir.,, Juels Truffier, Diderot'dan ileri ye giderek bir'rolün “oynayışında bir tek ölçü; dalin doğrasu vahdet istiyor — vam muhtelif aktör kanaatlarını ve onların teza hüratını kabul etmiyor.Bu halde ak törün kanaatı mevzuu bahsolmaz, ancak kabiliyeti ve bu kabiliyetinin san'at ölçüleri içinde kudretidir ki sahnede göz önünde tutulur. “Ko- medi Fransez,, o sosyeterlerinden Madam Dussane, Comedia gazete- sinde çıkan bir yazısında: “İki cins aktör vardır: Birincisi oynadığı eseri, seyircinin seviyesi- ne indirmeyi bilir. İkincisi halkı, ya güzellik veya fenalık, yahut ta kurnazlık veya cebirle oynadığı şa heserin zirvesine kadar alır, kendi sile beraber sürükler,, diyor ve her halde Diderot'nun bu ikincisinden haz ettiğini ilâve ediyor. Madam (Dussane) e göre aktör, halka in- memeli; çünkü halk, aktörün kar- şısında bir çocuk gibidir. (Georges Berr), L'art de dire ki- ! tabının bir yerinde halka inen ve çok alkışlanan aktörlere hitap eder ve der ki: “Komediyen! kardeşim! bu akşam alkışlandiın... muvaffa - kıyetinden memnun olmadan ev - vel bunun sebeplerini tahlil etmen daha makul olur: Kolay tesirler u- yandırmak yoluna sapmadın mı? Seni alkışlıyan halk, ne biçim in » sanlardan mürekkepti? Unutma ki öyle tahsin ve takdirler vardır ki onlardan iftihar hissesi çıkarmak çocukça bir şey olür. Farzedelim | ki seni dinliyenler kıymetli bir ta- bakaya mensuptu. Fakat onların, senin söyleyiş tarzmı alkışladıkla - rından emin misin? Onlar, sadece söylediğin şeyleri o alkışlamadılar mı? Mütevazi ol: Müellifin ehem- miyeti vardır. Islıkla karşılanan ek seriya odur; daima alkışlanan da gene odur.,, « « M. Kemal A Bislmmml. rr NEZ j * Asmalı mesçit 74 Roman. Yazan: Fikret Adil, Basan : Sühulet Kütüpanesi. Istanbul 1933 Fikret Âdil imzası, karilerimizin yabancı oldukları bir isim değildir. Evvelce gazete ve mecmualarda, uzun zaman VAKIT te yazıları, küçük hikâyeleri çıkan, bazan fa. imzasını atan ve Melo tercümesi! Darülbedayide oynanan muharrir, Önce VAKIT te, sonra HABER de tefrika edilmiş olan “Asmali mescit 74,, isimli eserini, son Za- manlarda kitap halinde bastırıp çı- kardı. Bir romanın iki ayrı gazetede | üst üste çıkması, bir muvaffakiyet İ ve rağbetin ifadesidir. Bu itibar la kitabı samimi ve lâyık bir alâ. ka ile karşılanmağa namzet sayı- yorum.. Muharrir, kitabından bana da bir tane göndermek lütfunda bulu- nurken eserinin kabına “Sizin İste. wediğiniz edebiyattan,, sözlerini yazmış. Bu suretle geçenlerde çı kan “Bizim istediğimiz edebiyat,, isimli risalemi, belki de o risale» deki düşüncelerimle birlk olmadı. ğını, yakut, ne bileyim, kitabının mevzuunu benim yazılıp yazılma. sını istediğim mevzulardan seçme» | diğini işaret eden arkadaşım, bu zarif ithaf satırluarı lie bana bir fikrimi izah fırsatını da vermiş o- luyor: Benim memleketin ihtiyacına re yapılmasını ve yayılmasını iste- diğim bir edebiyat vardır. Bu « debiyatı memlekete faydalı ve lü- zumlu görüyorum; sebeplerini de risalemde anlattım. Fakat bu, bu- nun haricinde tek kimse tek satır yazmamalı demek değildir. Ede biyatın nevileri vardır ve bu nevi. lerin her hangi birinde yazılmış iyi eser, — fakat iyi sanat eseri — bizim kazancımız ve sevincimiz © lur. Fikret Âdilin romanı bunlar - dan biridir. “Fikret Âdilin romanı,, derken hem “Fikret Âdil tarafından ya - zılmış,, hem de Fikret Âdilin ya - şadığı,, demiş oluyorum. Asmalı mescit 74, klâsik kai» deye göre yazılmış, başı ortası, 60- nu olan, muayyen bir vakayi mev- zu olarak alan, vakanın inkişafını takip edip bir neticeye bağlıyan, hattâ muayyen bir ruh haletini tet- kik ve tahlil eden bir roman değil. dir. Bu kitap, bir genç adamın günlük jurnalı, bir hayatın ruzna- mesidir ki mevzu olarak aldığı ha- yat gibi mantıksız, tertipsiz, gelişi gözeldir. Eserde muayyen bir vaka yoktur, fakat bir çok vakalar var. dır ki okuyanı sanatkârane bir şe- kilde eğlendiriyor, meraklandırıp sürüklüyor. Kitap, muayyen bir ruh haletinin tahlilini ihtiva etmi. yor, fakat bir çok haleti ruhiyeler, muhtelif anlarda, muhtelif tesirle- re göre değişen haleti ruhiyeler, dapre natür tesbit edilmiş, yerli ye- rine yerleştirilmiş, sizin kitabı zevk le okumanıza sebep oluyor. Asmalı Mesçit 74 te açık bir ifa- de var, kolay yazılış hissediliyor; anlıyorsunuz ki muharririn kale - mini kâğıdının üstünde bir kuyum» cu ihtimamiyle gezdirmek itiyadı yoktur. Kimbilir, belki de bir yaz- dığını bir kere daha okumuyor bi- le... Üslüpteki pervasızlık, serpil. me, dağılma hali — buna üslüpsuz- luk ta diyebiliriz — galiba bundan ileri geliyor. Bu serbest ifade içinde anlatılan hayat intibaları da serbest ve ce saretlidir.. Asmalı mesçit sokağın daki 74 numaralı ev, eserde haya- tını anlatan gencin içinde yaşamış bulunduğu pansiyondur. Bir be» kâr adamın bekâr odasında neler olup biter?. Bu sualin cevabını almak için makalemi takip etmeniz faydalı ve tatminkâr olamıyacaktır; bunun için Fikret Âdilin kitabnı alıp o- kumanız lâzım.. Beyoğlunun artistik bohem ha- yatından sahneler, eserde güzel tesbit edilmiştir. Tipler kuvvetli- dir; o kadar ki bir çok yerlerinde tanıdığımız kimseleri, yaşıyan a » damları görür, teşhis eder gibi olur sunuz. Romandaki şahıslar, yaşi- yan adamlar mıdır, hayatta tanıdı. ğınız ve bu eserde seçer gibi oldu- ğunuz kimseler canlı adam değil de roman eşhası mıdır, bazan in» san tereddüde düşüyor.. Kitabım bence bir hafif tarafı var: Fikir cephesi. Fikir söylemedikçe, vakaları tas vir ettikçe, duyguları, hattâ şahıs- ların içlerinden geçen belli belir « siz duyguları sanatkârane bir şe. kilde bulup meydana çıkarıp gös terdikçe fevkalâde muvaffakiyetli olan eser, tezli gibi olmak is « tiyen yerlerinde aksiyor gibi... Hayatımı anlatan gencin Lili ile münakaşasındaki fikirler hiç te cazibeli, orijinal, yeni şeyler gibi görünmiyor, hattâ yeni gibi söy « iş bile görünmiyor. Bütün bunlarla beraber Asma. lı mesçit 74, okumağa baş- lanılırsa bitirilmeden bırakılmıyas cak olan kitaplardandır. Retik Ahmet San'at abidelerimiz Evkaf Umum Müdürlüğü bu sene bütçesinde mevcut tamirat tabsisatından başka kırk bin i liralık ta fevkalâde bir tamir tabsisatı almıştır. Bu tahsisatla beraber bu sene içinde tamire ibtiyaç gösteren eserler için yet- miş sekşen lira kadar bir para sarfedilecektir. Tamiri başlıyan ve başlıyac: olan âsar Edirne, Istanbul, Ka ya, Manisa ve Elmalıdır. Edirnedeki tamirler bu içinde bitirilecektir. Istanbule Kasımpaşada Piyalepaşa camii- nin tamiri başlamıştır. Istanbulda yüksek mimari kıymeti haiz Rüs- tempaşa camiinin tamiri de baş- lamak üze:sdir. Mimar Sinan ca- minin tamiratı bitmek üzeredir”

Bu sayıdan diğer sayfalar: