31 Aralık 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

31 Aralık 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Gençlere No, Peki el Hikâyesi Golf pantalonu nası icat edildi? Con Hopkins, sabahtan ke- “— Efendim, ölçü tamam, de- penkleri yukarıya kadar kaldırdı. | di. Bir haftadır hiç mi hiç bir iş yap- mıyordu. Bunun için Noel günü herkes dükkânlarmı O kapadığı halde (Con Hopkins) çalışmıya | gitti. Bekledi ,bekledi.. Nafile, ne gelen var, ne giden.. Herkes geziyor, tozuyor. Fa - kat kimsenin aklına oHopkinsin dükkânma girmek, elbise ısmar- lamak gelmiyordu. Saatler geçtik- çe Hopkinsin canı fena halde sı— kılmıya başladı. Bu gece Noel ağa cının altında bekliyen çocukları. na, karısına bir şeyler götürmek lâzımdı. Yok, yok.. Kasaya bir şilin bi. 4 le düşmedi. Halbuki türlü türlü mum almak, çam almak, pasta almak, oyuncak almak, hulâsa birçok şeyler almak lâzımdı. Gerçi İngilizler için bütçeli a- damlar, hesaplarını kitaplarını bi lirler, derler ama, bu 8öz, Hop. kins için değildir. Çünkü o kazanan bir İngiliz değildi. Dükkâncığında çalışır, karısını ve çocuklarını, kendini şöyle böyle geçindirirdi. Bütçe adamın nesine.. Akşam saat yedi.. Hopkins ars tık dükkânı açık tutmaktan usan- dı. Çünkü konudan komşudan gezmeye çıkanlar: «.— Hopkins, diyorlardı, sen bugün hasisliğini ispat ettin. Hopkins: “— Para kazanmadıktan baş- ka bir de el âlemin takazası.. diye söylene söylene dükkânm kepenk lerini yarıya kadar indirdi. Dük- kânm içine çekildr, Çekıldı ama, ne berbat hâldeydi, bilseniz, Va» kit biraz daha böyle geçti, Dükkânm önünde bir ayak pıtırtısı... Üç tane insan belirdi, biri çok şen, eğlenceli kıpkırmızı yüzlü, ağzı kocaman bir pipolu adamdı. Gözleri fıldır, fıldır mavi elektrik ampulü gibi yanan adam: “— Dostum, dedi, sen galiba terzisin.., Hopkins sevindi, kendi kendi- ne; «— Allahım, dedi, beni tecrü- be etti, İşte şimdi kısmetimi bul. dum. Neşeli adam terzinin yüzüne baktı. “— Şu, dedi, koltuğumun ak tmdaki kumaşı görüyor musun? Bunu bana gece yarısına kadar yetiştirebilir misin? Terzi sevindi: “— Hay hay efendim, hay hay.. Neşeli adam: , “— Şimdi hemen ölçümü al, ©8“r yetiştirebilirsen sana on ister lin var,, Terzini, .. 3 ii ila, gözü açıldı.. Yerlere “— Teşekkür. ederim, efendim, dedi. dedi, Neşeli adam gülümsedi: “— Hayır, dedi, sen tekrar bir ölçü alacaksın.. Terzi şaşırdı, fakat mezurayı eline aldı, hayret etti. Göğsü 4 pus fazla, boy dört pus fazla, kol lar 2 pus fazla... “— Allah, allah, bunda bir iş var diye adamın yüzüne (baktı. Ve baktıktan sonra korktu. Çün- kü adam irileşmiş, ve uzamştı. “— Bu galiba şeytan, dedi.. Korka korka mezurayt elinden bı | raktı, “— Tamam efendim, tamam diyerek söylendi.. Adam olduğu yerden gene bir adım atmadı, durdu: “— Hayır, dedi, hayır. Bir de- fa daha ölçümü al.. Ondan sonra | bana göre bir elbise yap!.. Terzi: , “— Bu muhakkak şeytandır! Allahım, sen bana para verecek yerde başıma şeytan musalat et. tin.. Bu insan şekline girmiş ibli- si İâindir. Kurtar, allahım, kurtar diye içinden dua ediyordu. Neşeli adam: — Usta dedi, vakit geçirme, haydi çabuk ol. On isterlin kazan mak istemezsen başka... Terzi daha çok dehşetle korkk mıya başladı, Çünkü o mezurayı eline alıp da adamın vücudunu ölçmeye başladığı zaman hayret- ten dona kald. “.— Oh, allahım diye bol bir nefes aldıktan sonra aldığı ölçü- leri güç halle kaydetti. Elinden kurşun kalem birkaç defa fırlayıverdi. Kaydettiği rakamla- ra bakmıyordu bile!.. Göğüs ikinci ölçüden 4 pus fazlaydı. Pantalonun boyu ikinci ölçüden dört pus, kollar deminki ölçüden iki pus fazlaydı. “.— Peki dostum, dedi, tam on bir buçukta elbise hazır olacak, ve dükkândan dışarı yürümeye başladı. Dükkânın önünde o artık tabii bir adamdı, orta boylu bir insan. Terzi hayretinden donacak hale gelmişti: Dükkândan ayrılırken neşeli a» dam: “— Üç ölçüye uyan bir eltise yap.. Anladın mı, dedi. Ben bu üç ölçüye göre de rahat rahat gi- yeyim. Al sana şimdiden beş isterlin vereyim. 5:4 Terzi düşünmeye başladı: “— Bu şeytan mı, insan mı?.; “ — Şeytan olsa bu paraları ar dama verir mi?. “— İnsan olsa böyle bir anda böyüyüp, küçülebilir mi?. Bir türlü halledemedi. Aldı eline makası, “— Şu pantalonu sekiz pus u- Esi Haydi öyleyse, ölçümü al!, | zun mu yapayım, yoksa sekiz pus Terzi ölçüyü aldı ve işi bitti. | kısa mı?. Yoksa ikisinin ortasını Fakat ölçüsünü aldıran adam dük | mı?. diye hayli düşündü. Ya hes kândan bir adım bile atmadı, ter- | rif kısa kalmak isterse paçalar ne Ni hale gelir, Ceketin kolları ne tu- Halkevinde Temsil şubesinde muvaf- fakıyetli bir müsamere Halkevi temsil şubesi bu sene, nin ilk temsilini geçen cuma gü; nü Alayköşkünde Faruk Nafiz be» yin üç perdelik (Özyurt) piyesiy« le verdi. Gençler eserde kostüm, deki ve sahneye konuluş itibariyle iyi bir disiplin altında çalışan bu gençler bize çalışmalarmın seme- resini ilk müsamerelerde göster-, miş oldular. , Roller: Aşrk rolünde Samiye hanım, sahnede ağır konuşması, | jest ve mimikleriyle çok muvaf. | fak oldu. Bilhassa sahnedeki ser, bestliği mükemmeldi. Suna rolünde Handan hanım, rolünü tam manasıyle kavramış olduğunu gösterdi. Aksamadan oynadı. Söğüt rolünde Şükrüye hanım hiç de fena değildi. Yalnız sahnede biraz serbest olmasılâ, zım, Demirhan rolünde (Cezmi) bey, Eşberin yegâne kahramanını üçüncü defadır ki sahnede görüyc, rum. Bu sefer bende daha iyi bir intiba bıraktı. Akm rolünde (Av- ni) bey rolü kendisi için biraz a- ğır olmakla beraber fena değil- di. Ozan rolünde (Hilmi) çok iyi bir tip yaşattı. Makiyaj ve jest leri iyi idi. Bilgiç rolünde Hikme- ti bep aynı tip ve ton ile bulduk... İyi olmakla beraber tonunu değiş- tirmeli, fikrindeyim. Yalçın rolünde Niyazi bey ke- Jimeleri uzatmasa dâhâ çok mu- vaffak olacağnı ümit ederim. Genç san'atkârlar üzerlerine düşen vazifeleri fazlasiyle yapmış | lardır. Kendilerini candan tebrik | ederiz. , M.N. asama anana haf düşer. Babasının elbisesini giymiş çocuk gibi olur. Paçaları jartiyerlerini kapat » mez, ceket düdük gibi birşey olur. Bir hayli düşündü ve nihayet dikti, hazırladı *45 On bir buçukta üç adam tekrar geldiler. Dükkânm kepenklerini vurdular, Hopkins gene korktu... — Şeytanlar geldi allahım, | sen beni bunların şerrinden kur. tar diye dualar etti. Neşeli adam dükkânın bir ke- narında duran yeni elbiseyi giydi. Biraz sonra golf pantalonlu ve ka bartma kollu ceket giymiş mavi gözlü müşteri Hopkinse beş ister lin daha verdi. Üç arkadaş dük. kândan uzaklaştılar, ».. Hopkins, Londranın en meş- hur terzisi oldu. Bundan şüphe mi ediyorsunuz, çünkü kral başcan- bazını saat altı buçukta çağırıp: “— Al sana şu kumaşı hediye edioyrum, bu kumaşla kendine bu gece on ikiye kadar bir elbise yaptıracaksın ve bu elbise hem w- | zanıp, hem kısalacak, hem de ta- | bii halinde bulunacaksın ve hiç bir potu görülmiyecek demişti. Cambaz o gece saat on ikide Hopkinsin diktiği elbiseyle hüner lerini gösterdi. İstediği zaman vü- cudunu kısalttı, istediği zaman w zattı, istediği zaman tabii haline soktu.. Golf pantalonu 3 yüz sene ev- vel böyle Noel gecesi icat edildi. İd Sad IN Ankara Ticaret lisesinde nasıl çalışılıyor ? KEL Ankara Ticaret lisesine ait bazı intibalar Modern bir bina içinde maarif | lebe istihlâk kooperatifi, talebe vekâletince her türlü tesisatı, ders | tasarruf ve ikraz teşkilâtı, koopes vasıtaları tamamlanan ve tam bir muallim kadrosu ile çalışan Anka ra ticaret sesinin seri inkişafı karşısında vekâlet bu binaya yeni kısımlar ilâvesine karar (overmiş- tir. Bu binada mütemmim sınıf- lardan ve lâboratuvarlardan baş» ka bir de ücretli pansiyon teşkili düşünülmektedir. Ticaret lisesinin her iki kıs- mında da orta mektep ve lise ders lerinden başka ticari muhaberat Büro kommersiyal, ticaret rıyazi- | yesi, iktısat coğrafyası, emtia bil- gisi ,ticaret hukuku, vergiler, iş » letme bilgisi, iktısat, maliye gibi mesleki derslerle her smıfta ecne- bi dilleri de gösterilmektedir. Daktilografı, stenografi dersleri için de kurslar vardır. Talebenin iktısadi, ve içtimai teşekküllerle daimi mü nasebeti temin edildiği gibi spora da ehemmiyet verilir. Mektebin ta terbiyevi ratife bağlı tabldot memleketin her tarafında nümüne olarak gös terilebilecek bir tarzda tanzim €- | dilmiştir. Bütün faaliyetler talebe elile yürütülmektedir. Ticaret lisesine bağlı olmak üs zere halk için ve her biri sek'”$: ay müddetli akşam ticaret mektebin- de daktilo kursu stenografi kursu gösterilmektedir. Ankara ticaret lisesinin tarihçesi şudur: 1925 senesinde ticaret vekâleti emrinde olarak Ankarada, Hacı Bayram tekkesinin iki harap odas sında iki sınıflı bir ilk ticaret mek tebi olarak açılmıştı, 1927 de ma“ arif vekâleti emrine geçerek dört sınıflı bir “Orta ticaret mektebi,,, haline getirildi. Bugünkü altı sınıflı ticaret li sesi terbiye, tesisat ve modern tedris usulleriyle memleketin en | ön plândaki asri bir müessesesik dir. ve sesemezmaz2! ea sammmeaeEzEsimeEaEiREeRramEEANRRER KEKLERİ i Gençlerle (Baş başa : ) EEE VER TAZE BE2SE ZE TR SERE Eri aEEEİr NANE zeraemiimrieieizznizrni dalar DALEEEEZE TEE Kemancı Hayri Doğan B. anlatıyor Cümhuriyet gençleri omahfeli müsamere salonundayız. Sahnede bir eserin provası yapılıyor, Musi- ki şubesi âzalarr da salonun ön kıs mında bir yer işgal etmişler. Hayri B. ve ben salonun bir köşesinde baş başa vermiş konuşuyoruz. Suallerimi sormağa başladım. — Cazbant hakkındaki fikriniz — Sormuş olduğunuz bu suale cevap vermek için mademki ken- dimde bir hak görerek cevap vere ceğim bu yazmış olduğum şeylerin hepsini nazarı itibara alınmasını daha başlamadan evvel ehemmi - yetle rica edeceğim. Şimdiye kadar yani bundan 7-8) bugün bir Türk sanatkârı iş iste“ sene evvelisine kadar bizde caz -| yince her kapı kapanıyor. Fakat. bantçılık nedir bilinmezdi. Ancak | diğer taraftan müracaat eden bir , Avrupada cazbant varmış diye işi! Macar ve yahut bir Bulgar velhar ; tirdik, Fakat bu cazbant fikri son | sıl ecnebi milletlerin sanatkârlar « raları bizim de içimize girdi. Ve! iş buluyor cazbant denilen şey memleketi - mizde (türedi. san'atkârları ve bunlar bizim en. mükellef yerlerimiz olan Taksim Bir çok Türk bahçesi, Maksim gibi ve buna .cazbant hevesine | mümasil yerlerde çalışıp kazanan l düştüler. Türkiyede cazbant rağ - | biliyorlar. Diğer taraftan Türk bet bulunca ecnebi artistler varyeteci artistler memleketimize ve dolmıya başladılar. Ve memleke- sanatkârları boşta kalıyorlar. (© Kendi memleketimizin meyva sini kendimiz yemeliyiz. Başkala- timizi ufak bir Amerika telâkki| rma yedirmemeliyim. Bugün iş ederek burada çalışmıya başladı- | çok fakat ecnebi artistlerin elim lar. Bunun sonunda ne oldu di- yeceksiniz. Bunun sonu şudur ki dedir, GDovamı 9 uncu sayıfada) j / 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: