25 Temmuz 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

25 Temmuz 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 6— VAKIT v Madam Mersedes bunları söy- — ledikten sonra Niseforu alarak çık tr. Vapurda bu kadını adamakıllı görmemiştim. Şimdi bana korkunç bir tesir yaptı. Bazı kadınlar hakkında, “cami yıkılmış isede (mihrap yerinde, derler, Mersedesin yüzünde vakti- le güzelliğini gösteren hiç bir ize raslanamazdı. . - Bu kadın bir harabeyi andırı- yordu. Türlü türlü © pudralarm. boyalarm ve sairenin güzelleştire- mediği bir harabe.. Zavallı Nise- for! Şu zavallı zenciye acımalı... Maamafih bu hal zencilerin beyaz kadınları ve hiç olmazsa, bunlar» dan bazılarını beyazların göziyle görmediklerini ispat eder. Bu ka- dmı her saat, her dakika görmek mecburiyeti beni iğrendiriyor ve tüylerimi ürpertiyordu. Fakat aç- — İrk insanı kahraman ediyor. XXW Madam Mersedes tekrar görün- dü. Bu defa insanı boğan bir lâ- vanta kokusu © saçıyordu. Nise- for yannda değildi. — Geliniz, dedi, ha... neydi? — Fregoryo.. N Cadaloz by."“Fregoyo,, adını i- şitir işitmez gözlerini süzdü ve içi- ni çekti. Eski bir hatıranın yadi al- tında kaldığı aşikâr idi. Şüpheyel düşmüştüm, kadın bana da tutula- yım demesin? Bunun için kaçacak yer araştırmağa başladım. Fakat © Mersedes: © — — Beni takip ediniz, Fregoryo! © dedi. ” © Üst kata çıktık. Burası koridor gibi bir yerdi ve kapılarında nu- maralar vardı, Mersedes bunlar- dan birini açarak: » — Giriniz, dedi, şimdilik bura- da oturacaksınız. Odaya girince kâğıt, kalem, def © ter vesaire gibi kırtasiye levazımı © çıkardı. Bunları pencere yanın - daki masaya yerleştirdikten son- ra: — Oturunuz ve yazmız, dedi. Bana uzun bir mektup yazdırdı. Bu mektupta sık sık kırat, siyah © Cinci, yakut gibi isimler geçiyordu. © Az sonra bu isimlerle zavallı İsminiz ve © talihsiz genç kızlardan bahsedildi- “ğini anladım, Mersedes (o bunları, © muzik hallerde iş bulacağım diye — getirtiyor ve bir defa (pençesine © geçirince ticaretlerin en menfuru 3 ile meşgul olan kadın tacirlerine satıyordu. Bunları bir müddet kendi evinde tutuyor, evsaf ve ka- — biliyetlerini tespit ediyor, oondan sonra da fiatlerini tayin edip satı- — yordu. N Mektup bittikten sonra Madam bunu tekrar okudu ve memnuniyet gösterdi. Bazı imlâ yanlışları yap- - muş olduğum muhakkaktı. Fakat © Madam Mersedes bunları farkede- © cek kadar malâmatlı değildi. Za - © ten az zaman geçtikten sonra hiç okuyup yazmak bilmediğini de öğ- vendim. kv © Benden sorma muhasebe işleri- - ni tetkike başladık. Bu tetkikat Kl. .. 00 ann | 25 TEMMUZ 1934 Meraklı bir sergüzeşt romanı Edgar Pip'in son maceraları Yazn : Arnold Galopen | “Madam Mersedes'in kadın ticareti yaptığı anlaşılıyordu! ,, —34— i ret,, sayesinde büyük kârlar elde ettiğini gösteriyordu. — Bütün bu hesapları yeniden tetkik etmeniz lâzımdır. eo Çünkü bunları yapan aceminin o biridir. Kimbilir ne kadar yanlışlarolma- İk... İşte azizim Fregoryo, işiniz bundan ibarettir. Eğer sizden memnun kalırsam bazı “eğlence- ler,, yapmanıza da müsaade ede- rim. Bu son sözleri söyledikten sonra mânalı mânalı gülümsedi ve omu- zuma vurdu: — Siz işinize devam ediniz, ben ara sıra gelir ve sizi görürüm. Nereye düştüğümü anlıyorsunuz ya? Burası “beyaz kadın ticareti, , denilen menfur işle uğraşan'“mü- esseseler,, den biriydi.. Bu kadar büyük bir sukut © ve talihsizliği beklemiyordum... Ah! ne kadar talihsiz mişim.. Her şe- yi bırakıp kaçmak istiyordum. Fakat nereye gider ve ne yapar - dım? Baron Stanley Fregoryo es- ki Edgar Pip olmadığına ne kadar müteessir idi? Akşamın yedisine doğrü Merse- des tekrar geldi ve yevmiye defte- rini gözden geçirdi: — Bak, bak, geçen aydan 3 bin dolar eksik kâr etmişim. 'Tuhai şey? Bunun sonu ne olacak Biraz düşündükten sonra: — Hat... Evet, hatırladım. dedi. M. Askonyo ve San Diego konso- losu seyahattedirler, fakat bu ay içinde dönerler. Bunlar benim iyi müşterilerimdir... Pek âlâ! Geli- niz yemeğe.. Yemek masasına oturunca Mer- sedes hizmetçi kızı çağırdı: — Git, dedi, şu kızlara söyle de yemeğe gelsinler. Bundan sonra, leyli mekteplerde| yemekhaneye giren kız talebe us- luluğu ile birbiri ardınca on genç kız geldi v eyerlerine oturdular. Mersedes beni takdim etti: — Muhasebe müdürüm M, Fre- goryo! Kızları başımla selâmladım. Ba zıları bana gülümsiyorlardı. e Bir iki masum genç ve acemiden baş- ka hepsi susuyor ve önlerine bakı- yorlardı. Bunların şiddetli o bir korkutmaya tabi bulundukları his- sediliyordu. Bunlardan biri bilhassa dikkat nazarımı çekiyordu. Bu sarışındı ve Edit'e benziyordu. Büyük yeşil gözleri vardı. Ara sıra Mersedes a kim ? A” baştarafı güncü sayıfada yan esrarengiz suçlu,, dan bahis ! var. O, kimdir? Etem İzzet Bey, buna karşı şöy» le söyledi: — Reis Beyefendi, cevap ver- meden evel öğrenmek istiyorum. Böyle sualler ileri sürmekten mak- satları nedir? Yani Muhittin Be- yin istihdaf edilip edilmediğini mi anlamak istiyorlar? Mahkeme reisi, şöyle dedi: — Elbette öyle olacak. Ken- dileri, davacı olan vali beyin ve- killeri değil mi ya! — Öyle ise, toptan cevap ve reyim. Neşriyatımızda Muhittin Beyin ismi geçmemiştir. Dolayı- siyle, o kastedilmemiştir! — Herkesin ağzında “Staviski rezaleti,, ismini alan Esnaf banka- sı meselesi mesullerinin çoğaldığı yazılarak, yolsuz emirler vermek yolu ile manevi mesuliyeti üzerles rine alan esrarengiz suçlulara da- ir de uzun uzadıya bir yazı yazıl- mış, bu esrarengiz suçlular arasın- da müekkilim var müdür, yok mu- dur? Lütfen bunu da izah etsin- ler! — Esrarengiz suçluların kim ol- duğunu biz de arıyoruz, adliye de, hükümet de arıyor. / İşin içyüzü, yapılan tahkikatla meydana çı- kacak. Bizim neşriyatımız da bir araştırmadır. Bu arada Muhittin Bey istihdaf edilmemiştir. Eğer, suçlunun kim olduğunu bilseydik, elimizde buna dair ve- sika olsaydı, ismi (cesaretle yaz- maktan çekinmezdik. İsim yok- tur, Muhittin Beyden bahsedil- tedildiği katiyen mevzüü bahsola- maz. İşte, tavzihan tekrar edi- yorum! Kenan Ömer Bey, bundan son- ra müekkilinin tabi olduğu dahili- ye vekâletinden, bu husustaki tah- kikat raporunun suretinin, hiç de ğilse müfettişlik fezlekesinin mür| ekkiline ait kımmınm getirtilmesi isteğinde bulundu. Bu suretle, Muhittin Beyin bu işten dolayı hiç bir mesuliyeti görülmediğinin an- laşılacağını ilâve etti. Mahkeme, bu isteğe göre isti- lâmda bulunulmasına hacet gör- medi, davacı vekilinin, yazı ile tesbit edeceğini söylediği şeyleri hazırlaması ve mahkemeye verme- si için, muhakemeyi önümüzdeki cumartesi günü saat on dörde br raktı, Odesadan getirilen eşya meselesi Odesadan Çiçerin resmiyle şeh- rimize gelen Rauf Hayri Beyin ilk açılan eşyalarında gümrük res- mi verilmiyen bazı eşyalar bulun- muş ve diğer eşyalar da açılmıştı. buna bakıyor ve bu bakışlarda mer| Bu sandıkların içerisinde de birçok hamet izi bile sezilmiyordu. Ya- vaş yavaş ortalık şenlenmeğe © ve gülüşmeler işitilmiye başladı. Yal- nız o sarişın susuyor, — hiç bir şey, söylemiyordu. Mersedes hırçın bir sesle: — Bana baksanız a, Gladis, ne vakte kadar bu somurtkanlıkta devam edeceksiniz? Böyle somurt- kanlıklardan hoşlanmadığımı pek âlâ bilirsiniz. Bütün müşteriler siz den şikâyet ediyorlar. A... İstedi- ğiniz kadar inat ediniz, ben sizin gibi inatçıları çok gördüm ve sizi de yola getireceğime emin olabi- lirsiniz. e EŞ e a lüks salon eşyası, palto için di - kilmiş üç kürk ve müteaddit kiy- metli tablo ve çerçeve bulunmuş» tur, Rauf Hayri Bey, bu eşyaların iki muhacir ile kavas Mehmet E- fendiye ait olduğunu söylemiştir. Halbuki kavas Mehmet Efendi ile iki muhacir, bu eşyalarım kendile- rine çıkarılmasını Rauf Beyin söylediğini bildirmişlerdir. Bu işle yakından alâkadar olan ve takip eden gümrük baş müdü.| hangi renge boyayacaksı? rü Seyfi Bey bir muharririmize, vaziyetin henüz tavazzuh etme - diğini, her şeyin bu akşama kadar PPP 0 AŞ A a | Esrarengiz suçlu | Şehirde tetkikler: En moda çocuk oyuncağı: Kaynana zırıltısı, mukavva canbaz, davul, dümbelek artık rağbet yok. Bilmem siz de dikkat e ettiniz mi: Yerli mallar sergisinin, bir ta- rafında omütevazı bir oyuncak meşheri vardır. Kimi teneke, ki wi ağaçtan, kimi bezden yapılmış renk renk boyanmış bu bir sürü o yuncağın hepsi de mutlak surette yerli malıdır. Ve Bayazıt taraf- larında küçük fakat en eski bir o yuncak atelyesinin o mahsulüdür. Bedros Karahan ismini taşıyan a - telye sahibi, bu en eski ve meha- retli çocuk oyuncakçısını Dün! konuştum. Davul, dümbelek, kaynana sl rılası, mukavva canbaz şişirme| düdük yapan oyuncakçıları artık! tarihe karışmak üzere... Bedros efendi diyor: — Medeniyet ilerliyor. Zama- ne çocuklarını, artık Eyüp oyun - cakçılarının basit işleri tatmin e demiyor. Yerli oyuncaklarımızı! modernize (etmek mecburiyeti, vardir. Ben böyle çalışıyorum. Eski kaynana zırıltısını, davulu, dümebeleği, arıyan, isityen Ç0- cuğu zor (bulursunuz. Hepsinin gözü otomobilde.. Diyebilirim ki en çok, otomobil üzerine işliyo - ruz. Her gün yeni bir r Yerde 5 Jan aileler, çocuklarına (oyuncak almak lüzumunu duyunca otomo - bil alıyorlar. Bir iki sene önce, bunlar da Avrupadan gelirdi. Yük. sek fiatlarla satılırdı. Kontenjan, minimini otomobillerin yüksek fi- atlarını büsbütün arttırdı, Oyun - cak mağazaları artık bunları ge tirtmiyorlar. Bu iş, bugün tama - miyle yerli oyuncakçılara kaldı. Bedros Karahan efendi ente- ressan bir adamdır. Gençliğinde eczacıymış, sonra, bu (işe merak etmiş. — Oyuncakçılık (o göründüğü kadar kolay iş değildir. Bizim müş terilerimiz beşle on yaş Ürasındaki çocuklardır. Onlara oyuncak be- ğendirebilmenin güçlüğünü tasav- vur edemezsiniz. Bir gün altı ye- di yaşlarında bir küçük, babasiy- le atelyeye geldi. Ne zeki, ne şey». tan çekici şeydi!.. Benimle o ko - nuştu! — Otomobil istiyom. Dedi. | — Yapalım. Dedim. O, istediği tarif etti: — İki tarafta kapısı olacak. — Pek âli... — Kornası olacak.. — Hay hay. — Önüne fener takacaksın... — Olur. — Bayrak yeri de isterim... otomobili — Ona da peki... Düşüncü, sonra: — Amca benim otomobilimi Diye sordu: — Sen nasıl istersen, çocuğum... — Sarı lâcivert isterim ben... otomobil Ke | .den hoslaadığını, hangi Hielü : | mutlak bir “ikram,, ister. Ve. i Otomobil ! gibi oyuncaklara R ni — Öyle yapalım... Babasiyle fiat üzerinde anlaş” tık. İşe (o başladım. Birkaç güfü içinde hazırlandı. Bir de baktım o gün bizim şeytan (çekici küçük kan ter içinde geldi: — Efendi amca... — Hayrola? — Benim otomobili ne reng€ boyadın? — Sarı lâcivert demedin miy*fki di? — Şey,. Dedim ama.. Maçta yenildi ,efendi amca... (Ben artık) Galatasaraylı oldum.. Otomobili min sarı kırmızı olmasını istiyo" NN rum. Karşımda boynunu büküşüne yalvarışına dayanamadım; dedi” ğini yaptım. Oyuncakçılık güç iştir. Bundağ, her sanatta bilgi ister. Oyuncak" çı; iyi resim yapmağı bilen © bif ressam; iyi boya terkibini becer bilecek bir kimyaker; iyi bir tene“) keci; iyi bir demirci; iyi bir ma rangozdur. Bundan başka, oyun *# çakçı, bir ruhiyatçı olmağa da met burdur. Çocuğun hangi renkleri yuncağı sevebileceğini-keslirel melidir. Ben öyle hale geldim ki atelyeme giren küçüğün ne çe oyuncağa sevgisi olabileceğini mencecik anlıyabiliyorum. Bedros Karahan efendiye so! dum: , — Oyuncakçılık da her a gibi buhrandan zarar gördü mü? — Elbette, diye cevap verdi oyuncak satışı eskisine göre Y yarıya eksiktir bugün. Az ka78 nıyoruz. Zarar bile ediyoruz. B zan, atelyeye gelen küçük, beğe” diği oyuncağı almadan gitmek # temiyor. Ne yazık ki babasının parası çıkışmıyor, tek küçük m. zun olmasın diye, oyuncağı fiatma veriyor, : çıkıyorum içinden.. . Bedros efendi: müşteriden şikyetçi: — Bizim müşteri oOher fı kaldırmağa da uğraşır: — Hele bu sefer yap ikram.? lecek sefer telâfi edeceğiz e Bir müşterim vardır, her da ikram ister ve her seferind' “Gelecek defa telâfi der, Bu'müşteriye ikramsız yaplığım bir günü henüz 8' dim... im a8 —— aaa Matbaam den yani mecmyalaf$ mıza gelen y. z si Holivut Holivut'un 25 Temmuz müsht** sek resimler ve an. oon lem BARİ ri ile intişar etmiştir. Tavzih Dünkü sayımızda altıncı rai” çıkan Arnavutluğa dair makale in rapta intişar eden Novosti ga7“” eğin edeni

Bu sayıdan diğer sayfalar: