5 Temmuz 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

5 Temmuz 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; Shife 4 #-— TABITA MUHARRİRİMİZİN MÜŞAHADELERİ: —x Esrarkeşler arasında ALEMLER... Yazan: Ahmet Süleyman — 29 z i Kadınlar arasında da esrarkeş olanlar var! Esrarkeşler, voltalarını aldıktan sonra kahveyi terkettiler Bir iki asıldım. Asıldıktan tonra dalgaya düşmşe, semtini hatırlayamadığım bir yerde büyük bir apartıman yaptır- mağa haşlamışım. Apartıman yapılmış, mobilya da gelerek yerleşmıştır. İşte bu apartımana bir çok çok — fiyakalı davet gaco ve bir fiyakalı delikanlıları etmiş,envaı çeşit,mezelerle buz gibi o canım rakıları çakıştır- mağa başlamıştım. O ara yüz Bumaraya gitmekliğim lâzım gelmişti. Kalktım doğruca he- lâya girdim. Fakat, nasılsa kal- falar helânın kuburunu geniş aç" mış olacakki girmemle beraber içine düşmem bir oldu. Avazımın çıktığı kadar bir taraftan ba- Yiğırıyor, taraftan da kubu- run içinden çıkmağa çabalı- yordum. İşte bu sırada iken Allahtan olacak ki uyuşuk ya- mıma gelmiş, beni bu dalgam- dan uyandırmıştı. Diyerek hi- Gyesini bitirdi. Tahsin, hikâyesini burada bitirip kestikten sonra yanın- da duran Sağır Ali, hikâye grasının kendisine geldiğini anlamış olacak ki : — Anam babam kardeşim, diye nakle başlarken içeriye birisinin girdiğini gördü ve hemen hikâyestni bırakarak içeriye giren adama hitaben: — Hoş geldin ulan Kara Ali, diyerek karşıladı. Kara Ali de: — Hoş bulduk abicim amma dur bakalım evvelâ Bir selâm verelim, dedi ve hemen “Selâmünaleyküm cümle keşler selâmünaleyküm,, diyerek postabaşının — yanına - oturdü. İki üç saniye süren“Merhaba,, dan sonra: — Eh Postabaşım ! Bizimkinin çok çok selâ: mı var, akşama gacolu bir gariban yapacağız, seni davet ediyor, dedi, ve ayağa kalkarak gitmek lstedi. Bu urada postabaşı da : —Eyvallah sultanım, akşa- ma düşerim, diyerek kara Ali. yi selâmetledi. Ondan sonra da esrarkeşle. re dönerek: — Haydi bakalım çocuklar hafif yollu voltamızı alalım, dedi. Bu söz üzerine esrarkeşler kalktı ve hepsi ayrı ayrı Posta- Başının elini öperek evlerine doğru yürümeğe başladılı Geriye kalan postabaşı da kah- veci uyuşuğa: — Uyuşuk, ben de volta- mı alıyorum, eyvallah, dedi ve kahveden — dışarı fırlayarak hizli — adımlarla — yürümeğe başladı... * Şimdiye kadar esrarkeşlerin birçok usül, âdap, an'ane, beyit koşmalarını türlü türlü âlem- lerini hikâyelerini yazdık. Fa- kat, bu zoraki ve manasız eğ- lencelerin esrar içenler üzerinde yaptığı tesirleride sonunda gene okuyup anlayacak ve görece- iz. ş Bundan böy'e bu nebatı istimal eden kadınların da ha- yatlarını yazacağız. Kadınların âlemi Yine yangın yerinin viran ve harabezar köşelerinin bi- rinde tenekeden derme çatma iki odalı bir kulübe: İçerisinde tam 7 kişi otur« muş, temadi eden İnce ve kalın kahkahalarla — gülüp konuşuluyor. Bu yedi kişinin dördü ka- dın, üçü de erkekti. Kadınlar Çopur Zehra, in- cebelli Hatice, Patlak göz Gü'üzar ve Bitirim Safiye. Erkekier de : Civan baba, Belâlı Sadık, İmparator Hüseyin idiler. Çopur Zehra, uzun hoylu, zayıf, esmer soluk benizli ka- rakaş ve kara göz'ü bir ka dır. Otuz beş yaşlarında olma- sına nazaran tam on beş sene- lik esrarkeş bir kadındır. Güzel beyit bilir ve okur. İncebelli Haticede:27 yı larında orta boylu, beyaz, elâgözlü kıvrak bir kadındır. Güözel ut çalar ve güzel gazel okur. Patlak göz Gülli. zar da kısa boylu, — esmer, kara kaş, iri ve patlak: gözlü bir kadındır. Ut çalar, gazel söyler, ayni zamanda da beyit ve koşma söyler. Bitirim Safiye de 30 y larında beyaz, uzunca böylü nârin yepılı kıvyrak ve son derece şakrak bir kadındır. Üt çalar, gazel ve — şarkı okuduktan — maada da güzel alaturka ve alafranga oyun- lar oynar. — (Devsamı var)| #kkkka ea aa sa d el eee eee AAe Mübadiller fazla mı mal almış? İzmir (Husul) — Bazı mü- badillerin istihkaklarından faz- la mal aldıkları hakkında ba- zı rivaytler vardır. Tahkikat yapılmasına inti- zar olnuyor. ENVER PAŞA ——— S * Turan İmparatoru! Hatıratını yazan: / . aa Alman müşaviri diyordu hi: İm:hat_ ve Terakki Kantı bilmediği için fikir hürri- yetinin kıymetini inkâr ediyordu. Türkiye bu inkârın kurbanı oldu! e Tizüş cellâtlık hakkı gibt bu kazi- neyi de ilga etmişti. Niçin İttihatçılar böyle dü- güönmüyorlard.? Niçin, beraeti zimmet asıldır, kaidesine inan- miyorlar, kendileri ki — düşün- meyenleri hüzmüniyet sahibi kaBul etmiyorlardı? Telât, diyordu ki: — Müuhaliflerin suiniyet plerif)|dukları, eserlerile anğı — Ben Türkiyede iki Türk fırkasının yaşayacağına emin değ lim. İttihat ve Terakki fırka- sına girmiyen veya İttihat ve Terakki fırkasına — muhalif bir fırka teşkil etmek isteyen her Türk vatan hainidir. İtirazlle #uya — düşmüştü. Anl mesele İttihatçılar baş K naza- ÖTT p Poliste: îmgın Trenin kıvılcımların-! dan çıkmıştır Yeşilköyden hareket eden on beşl kuk yadi treni dün Kaymakçı su makinesi karşı- sında fayrap etmiş, sıçrayan kıvılcımlar 200 dönüm mıkta- rında ki sahayı yakmıştır. Bu sırada Bakırköy itfalye- si ile baruthane efradı yetiş: miş, yangını söndürmüşlür. Sarkıntı'ık Büyükdere -Taksim seferini yapan 3541 numaralı otobüse, dün, Sultanahmet şoförlerinden Kemal isminde biri sarhoş olarak binmiş, diğer müşterilere sar- kıntılık etmeğe başlamıştır. Otobüsü durduran şoför, Ke- mali zabıitaya teslim etmiş, hakkında takibata başlanmış- tır. Sukut Haydarpaşa istasyon bina sında çalışan amele 18 yaş- larında Rizeli Tahsin dün, çalışırken iskele kalaslarından birisi kırılmış, aşağıya düşe- rek ağır surette yaralanmış- tır. Berayi tedavi Tıp fakül | tetine yatırılmıştır. Bıçak çekmiş Kadıköyünde oturan Kosti oğlu Aleksi, Foto birahanesine giderek içtiği bira parasını vermemek istemiş, netinede garson Dimiltri kavgaya başlamıştır. Bu urada Aleksi, garson Di- mitriye bıçak çekmış fakat, ile Adliyede; Filim Yangın - davasına devam edildi Agopyan hanı yangını fa- clası davasına Ağırcezada de* vam edilmiştir. Esnayi muhakemede bazı şahitler dinlenmiştir. Heyeti hâkime müdafaa ve karar için muhakemeyi başka bir güne talik edilmiştir. Karar verildi İzmitte yeni Turan mek- tebi sabık müdiresi Lütfiye H. tarafından sabık mes'ul müdürümüz Süleyman Tevfik B. aleyhine açılan hakaret davası dün ikinci — cezada neticelenmiştir. Heyeti hâki- me hakareti sabit görerek Süleyman Tevfik B.in beş ay bapsine, seksen üç İira nakti ceza ile 250 lira tazminat vermesine kabili temyiz olmak ha KPT Yine sarhoşlu Beşiktaş sakinlerinden ma- nav Mutaza ile Tevfik dün Kartal sokağında oturon Ma- dam Miçkoya sarkıntılık et. Üklerinden yakalanmış, hak- larında tahkikata başlanmıştır. Kamaları alındı Valde hanında sakin çu- valcı Acem Abbas ile arkada- ©t Aziz dün sarhoş ol kıntılık ettikleri görülmüş, ya- kalanarak karakola getirilmiş- tr, Üzerleri taharri — edilmiş, ikisinde de birer mıştır. Kamalar musadere edilmiş baklarında tahkikata başlan- ak sar- saplayamadan yakalanmıştır. mıştır. arekesse eee s e eee ee KA AAA ASA SAA SA SALAAAALARLAAALAA İşçi mebuslardan —— Neler isti İşçiler: Bu sütunlarımıza a: Ayancık müstemleke! | yorsunuz? ikça istediklerinizi bildiriniz. Ayancık havalisindeki Zingal orman larında yalnız ecne Ayancık neresidir, tabii bi- | lirsiniz. Burası hangi milletin- | dir. Tabit Türkün. Çünki Türk, vatanının hetarafı gibi *orasını | da kanla ve cesetlerden kale- ler yaparak kurtarmıştır. Lâkin | ne yazık ki bu gün bu mem- | leket ccnebilerin istilâsına ma- | ruz kalmış, onların yaşaması. na ve onların yaşaması için kazanmasına hasredilmiştir. Ayancık ve havalisini tu. tan Zingal şirketi buralarıda memleketin asıl sahip.erini esir gibi kullanmaktadır. Vatan için hayatını satmış | öz Türk evlâtları kıymetli ar | kadaşlarım bugün himayeye | muhtaç, hattâ bazıları sefil ve | perişan inlerken diğer tarafta | hudutjar aşarak gelen haki- katte hiç bir kıymeti haiz ol- mıyan ecnebi işçileri müstem- lekeleri nazarile baktıkları bu | Türk vatanında bizleri çekip zevk, meserret nidalarile halkı bizar ederken gözümün önüne | Fırkalarının programı, hiç bir tiyasi mesleği ifade etmi- yordu. Selânikte neşrettikleri İti hat ve Terakki — gazetesirde programlarını tefsir yollu neş- riyatta bulunmuşlardı. Bu neş- riyat İstanbulda — neşredilen “Şürayı ümmet,in yazılarile karşılaştırılınca derin bir | te- nakuz içinde — bulundukları anlaşılıyordu. Bu (programın gayesi, —her şeyi yapacağız, her şeyi doğru yapacağız ve- ber şeyi umuma hasredeceğiz formüllerile sekter bir zihniyet teşkil etmekten ileri gidemi- yordu. pek güzel biliyoruz ki İtti. hat ve Terakkirfa — devrinde devleti idare — sistemleri ma- bi dolu, Türk esir!, her gün bir kaç müetscse ka- pısı önünde iş dilenen şarka- daşlarım geliyor. Günlük maişetleri bir kaç zeytin biraz ekmek olan ve en fenası orta mektep tahsilini ikmal etmiş bulunan bu san'. atkâr gençlerin - sefaletinden mes'ul şirket komiseri bütün kabahati — İktisat vekâletine tahmil ederek kendisi, müsa- mereler tertibile meşgul oluyor Hattâ pasaport müddetleri dolduğu — için sevk — amiri gelen 30 kadar ecnebinin, seykettikleri takdirde fabri- kanın âtıl kalacağından bah- tile Vali Beyden tavassut e. tenerek, ve Vali Beyin verdiği Hifahi emirle hareketleri tehir ettiriliyor. Her türlü levazımı fenniyesinden maada işçisi, hattâ beygirleri bile memleketlerin- den celp ediliyor. Teftişe lüzum görülmiyen bu müsssesenin bidayeti teşek- tedvir eylerdi. İttihat ve Terakki fırkası * bu siyasi mesleklerin hiç birisinden değildi. Onun için bu asırda devlet ida re etmek — bilğisinden mah- rumdu. Devlet idaresi ilmini bil- memek muhalefeti, fırkaları, tenkit fikrini ve hayat ilmini bilmemek demekti. Bu halde bu firkanın mümessillerinde devleti idare etmek salâhiyeti yoktu. Nitekim dört beş sene- lik idarenin inkiraza sebebiyet vermesi de bu salâhiyetsizliği Isbata kâfiydi. Mübahasa çe- tinleşiyordu. Torpidoda bulu- nan sefaret müşavirlerinden her Dr. İşteyger de röze ka- rıştı. Bu zat İmparatorun hu- susi dip'omasisi - için çalışı- lâmdu. Bir fırka Liberal ve De« t, Sosyalist ve sair na- ÜTT renmişti. yordu. Türkçeyi güzelce öğ- Benim demokrasi kama çık- | İhtisasın faydaları... Paris'in büyük bulvarların- da uzun ve tekerlekli bir ara- | bayı çekerek için , diye yüksek portakal satıldığı malümdur. İşte bu satıcılardan bir de- likanlı da yüksek sesle: — Dört mevsim malları.. Valansiyadan geldi; ma görmemiş bir avaz ile mey- va satiyordu. Bu delikanlı yakışıklı bir çocuktu.' Ve mükemmel de bir sese malikti: Apartmanların son katlarından bile bu ses kolaylıkla işidebiliyordu, Bulvardan geçen fevkalâde gk bir beyefendi bu delikan- hnın yanına yaklaştı, satıcı derhal: — Buyurun efendim, çok taze ve nefis portakallarım var, bir kilo vereyim, dedi: Meçhul adam: — Hayır portakal alacak değilim bir şüphemi defetmek istedim, diye cevap verdi. Sa- tıcı korktu. — Nasıl bir şüphe? — Yok merak etme, polis filân değilim, sesiniz hoşuma gitli de... — Benden ne diye wit öğrenmek istiyorsunuz : — Öğrenmek istiyorum ki ağzınızda hiç çürük dişiniz var mıdır ? külünde yapmış o'duğu mu- kavele nererdedir? Memleketimizin her tarafın- da amele yevmiyesi 120 ku- raş olduğu halde 60 kuruştan itibaren yevmiye — veren ve bu yevmiyenin de amele meşru mazeret halinde iken bile dur- duğu Iddia edilerek kontrollar tarafından ceza olarak nısfı ke- silen ve bu suretle hakket- miş olduğu bir kaç kuruşu a mak için sırtında komanya- sile haftalarca'ağaçlar altında yatan biçarelerin hâmisi kim- dir? Ormanda ağaç kaydıran araba koşan, kömür yakan, tahta istif eden, dekovil yol- larında köprü yapan, makine dairesinde yağdanlıklara yağ dulduran bir sürü ecnebinin burada ne işi var? Memleketi- mizde bu işleri yapacak insan yok mu? Türk bu kadar bilgi- siz mi? Ağaç dallarından kulübe- ler yaparak 12 saat mesai- den sonra istirahat etmeğe çalışan Türk işçisinin hakkı hayatını gatpedip ecnebiye bahşettiren saik nedir? Bütün bunlara rağmen bu- rada şirket komiserinin vazi- fesi medir? Büyük Millet Meclisinde işçi mebuslarımız- dan bir talebimiz şudur ki ş#irket komiseri işçiden olmalı- dır. Trobzondan bir işçi kariimiz — Türkiyenin felâketi ne harbin kaybolmasıdır. ne de halkın cahil kalmasıdır. Asıl felâket Türkiyenin Kantı bik memesi, ve Kant gibi düşü- nenlere bir zemin vermemiş olmasıdır. İttihat ve Terakki Fransız ihtilâlcilerinin tarihin- den bile gafildir. Tarih, belli- başlı sisteme istinat etmeyen bir fırkanın teşekkülünü kay- detmiyor. İttahat ve Terakki fırkası mevkil iktidara gelir gelmez Darülfünunda fırkaların — te- şekkül taribi kürsüsünü açarak Türkiyede fırkacılık zihniyeti bazırlamalı idi. Bunu yapma. dığınız. içindir ki bugunkü fe- lâket karşısına geçecek bir fırkanız yok. Aynı zamanda bu felâketten kurtulmak çare- #sini bilen ve düşünen mefkut. buna «n cevabı verdi * dört mevsim | sada ile | Fransızcadan Satıcı hayretle bak! — Dörttane: — Eh, niçin çıkartmıyor: sunuz ? — Ah, beyefendi, ancak geçiniyorum, bir diş doktoruna verecek param yok. Halbuki ne kadarda —mustarip oluyo- rum. — Sana bir teklifim var: En iyi bir dişçide dişlerini ben çıkartacağım, Meçhul çantasını çıkardı ve portakal- cıya 20 frank verdi. —Bunu al, teklifimi kabul edersen, masraf benim üstüme adam cebinden yarın, tam bu saatte burada buluşalım. — Nasıl kabul etmem efen- dim. — O halde yarın bu za- man burada: Meçhul adam, bu sözleri söyledikten sonra uzaklaştı. * Ertesi gün tam saatinda portakalcı ile şık ve kibar efendi buluştular. Portakalcıya 200 frank daha verdi, ve de- diki: — Senin çok iyi.. dişci birinci dişini çekerken bütün kuvvetile bağıracakun, ikinci üçüncü, dördüncüde de böyle fakat avazın çıktığı kadar bağırmalı Eğer istediğini ya- parsan sana 100 frank daha: Bu kârlı bir işti, satıcı bu adamın — dişçiden — alınacak mtikamı olduğuna kani olmak- la beraber teklifi kabul etti. Bir otomobile atladılar... Oto, mükemmel binaları havi bir sokakta durdu. Mükellef bir binadan içeri girdiler, asanı bindiler ve dişçi kabinesine dahil oldülür. Her taraf zinet ve ihtişam içinde — parlıyordu. — Poturlu oda ve salon hizmetçileri var» dı, Portakalcı etrafına — aptal aptal bakınıyordu. Gözlerine inanacağı gelmiyordı * «* Salonda iki, ç kişi vardı. Yavaş yavaş da kala- balıklaşıyordu. Tam bu sırada portakalcının geldi ve hizmetçi onu alıp salondan dışarı çıkardı. İki dakika bile geçmemiş- ti, içerden vahşi bir hayvan böğürmesine müşabih acı, fa- kat kuvvetli bin. ses işitildi. Bunu işitenler vehleten kork- tular ve sarardılar. Bir ses daha... amma ra ıl bir se cıyak cıyak.. Bu sefer sararmış kadınla- rım rengi yeşil oldu. Ve müş- terilerden bir kaçı kalkıp git- Ü. sırası Üçüncü bir haykırma da- da.,. Kadınlardan bazıları bay- ginlik geçiriyordu ve kalkıp kaçmalar çoğalmıştı.Giderken herkes homurdanıyordu: — Bu bir dişçi değil, ka- sapıe * — İçerde adam öldürüyor. lar... Bir dördüncü ve canhiraş feryat daha... Ba sefer artık salanda müşteri kalmadığı için hizmet» çiler muayene — odatıma, bu adamı susturmağa — Köşmüş- N «« Meçhul şık Efendi, koy- nundan çıkardığı bir bohçayı yere sermiş, odada en kıymet- tar ne varsa onları toplamış, yatak odasından para ve mü- cevher namına — eline geçir- diklerini almiş ve savuşmuşlu. Meçhul — hirsizin — aşırdığı şeylerin kıymeti o kadar çok idiki buna kolayca baha biçmek imkâncızdı. Zavallı diğçi, bu kaybeltiği ile kalsaydı, #haline şükrede- cekti fakat, o, bütün müşte- den kaçırmıştı!

Bu sayıdan diğer sayfalar: