9 Mayıs 1939 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6

9 Mayıs 1939 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anaların Günahı Yurdun Bu Uzak Şehri iyeni bir Mamure oluyor Şimendifer Vanda Yeni Bir Hayat, Bütün Bir Hareket Yaratacaktır Yazal O, bu dünyada hiç bir suç işle- memişti. Fakat gene de üzerinde '€n büyük bir günahı taşıyordu. Ve | başkalarının gu günahımı ömrünün sonuna kadar omuzlarında taşıma- #a mahkümdu. Küçük Şadi, hiç şüphesiz ki a- 'nasır babasız doğmuş değildi. Her- kes gibi onun da bir anası, bir be bamı olması lâzımdı. Fakat; o ne o-) kadar arzu ile - özlediği - annesinin gefkatli göğsüne dayanmış, — ve no| de sokakta her gördüğü yabancıyı, benzetmeğe çalıştığı babasının diz-| leri dibinde oynamıştı. Bir tesadüf ve belki de bir talih| meselesi, onu bir binbaşı tekaddü olan Rüstem beyin evine düşürmüş-| tü, >uk bir kız gününde, iki aylık| bir bebekken küçük Şadiyi bir ca- minin musalla taşında bulmuşlardı. O zaman mahalle muhtarının him- metile yeni çocukları ölen Rüstesi| — beyin yanına yerleştirdiler. Bu su-| retle hem sokakta kalan bir can &- dümden kurtulmuş olacak ve hei de küçük yavrusunu kaybeden Rüs- 'tem bey biraz teselli bulacaktı. Rüstem beyin karım Nadide ha- mım ilkten bunu hoş görmediyse de| sonra naçar razı oldu. Fakat sokak- 'ta bulunan bir çocuğa sütünü ver- memekte israr etti. — Sütüml akıtırım da, sokakte. bulunmuş bir piçe vermem, dedi. Ve dediğini de yaptı. Gelen sü- tünü, günlerce memelerini sıkarak akıttı. Gene de bir yudumunu kü- Çük Şadiye vermedi. Nihayet çama- irci kadın süt anne olarak tutu!- du. Küçük Şadi, gün geçtikçe bü- yüdü, gürbüzleşti. Güzel bir çocuk ©M Tanıyanlar onun lâfı geçtikçe- elyi, hoş, Maşallah güzel çocuk.. Fakat ne yazık ki «Piç demekten kendilerini alamıyorlardı. Seneler geçtikçe bir çiçek gili| Herpildi ve nihayet mektebe başla- di Sabah mektebe gidiyor, akşam | dönünce de pazar, bakkal işlerine | koşturuluyor, Nadide banıma yar-| dım ediyordu. Yaptığı işler ekseriya beğenilmez gilhassa Rüstem beyin evde bulunm dığı zamanlar ağır sözler işitir, sık #ik ta dayak yediği olurdu. Mahallo| gocuklarının oynadığı arsaya gide-| memeğe ilk zamanlar canı sıkilıyor- u. Ara sıra yaptığı kaçamaklardan #onra ona da memnun olmağa baş- lamıştı. Onu ufak bir sebepten -) yundan çıkarıp, «Piç. Piç.» diye a-) Tay eden çocuklara karşı içinde bir nefret duyuyordu. Akşam yemeğinden sonra, çatı Sarasındaki dar odasında, beş muma- | “*uk bir lümbanın kör ışığında, gün- Gelik vazifelerini yapardı. -Burada da geç zamana kadar çalışmağa gel- | mezdi. Zira o zaman fazla ışık y. nardı. Nadide hanım her akşam on- dan evvel yatmasını ihtar etmişti. Onur 'cin imkân olduğu kadar er- ken yatağa girmeğe bakardı. | Evde Rüstem beyden sonra en gok sevdiği şey yatağıydı. İnce yorganını - üzerine çekince| 'De tatlı hülyalara dalardı. Rüstem bey her zaman ona «Şadi büyü de, benim gibi bir zabit ol> der- di. Bazan rüyalarında kendini Rüs- *tem beyin duvardaki büyük resmin-| eki gibi sırmalı elbiseler içinde gö- (Tür, sokaklarda askerlere - salüm) 'alırdı. Bu tenha odada ilk zaman-| lar korktuysa da sonraları alışmış| ve hattâ bir gurur duymağa başla-| amıştı. Çünkü gene Rüstem bey as-| — kerlerin bir şeyden - korkmadığını,| kahramanlıklarını çok defa anlat- mamış miydi? Güzel, güneşli bir bayram günü, Civar arsada toplanan çocuklar, bir- birlerine bayramlık elhiselerinin Aanışını anlatıyor, yeni potinlerini) göstererek, ceplerindeki bayram pa- Talarını şıkırdatıyorlardı. Onun ne| gösterecek yeni ayakkabısı, ne de| alınan elbisesi vardı. Eskilerden ya- Pilan bir kısa pantalon, bütün sene Hiydiği yagine eibizeydi. Rüatem be yin sabahleyin eline sıkıştırdığı yir Hi beşliği de Nadide hanım daha, kapıdan çıkmadan almıştı.. Ziya Sever çürtma ahp şehrin dışındaki çayır- farda uçurtmağa gideceklerdi. Kü Slmağa param vardi. içlerinden bir- Git bakkaldar p kâğıt ali Burada yaparız. örden babanın ha Beri bile olmaz dedi. Tiklen buna razi olmak isteme Giyae de, Akşama kadar onlar gibi Gğlenmek arzusundan kurtulamadı. İ Kiğit almıp binbir itina e| hazırlanan uçurtmayı geç vakte ka: dar uçurup alaca akşam / karanlı. Şile eve döndü Daha sokak kapısından girerken Nadide hanımın Cenetlik tübir et diği ince nopa ile karşılandı.. Nadide d Bu zamana kadar nerede 1- Gin yezit yümürcak?. Giyerek üse Fine yürüdü. Ve cevap vermesine meydin kalmadın nco sopa gP- k bacaklarında şakladı. * Söyle bakalım, bakkaldan kime sorup a gunu bunu alyorsun? Seni gü kulaklarından - düvara mi asayım?. Yoksa sokaktan aldığım Şibi gene sokağa mi atayım? FN Adam olmiyacaksın? O çıplak becaklarını, yürünü sak damağa. çalışarak S Yalahi bir daha yapmıyaca b sanmiğlek " ak yiş Karusuna bir de y min ediyor. Ben senin annen deği İi yaradan 'ei yok baradan g- deceksin!. Anindın ! Vücedünde sopa yerleri, kırmı çizgiler yapmış, Kulakları ateş gibi Şanıyordur © akşam küçük odusında bıra- kalmadi. Ne yemeğe alındı ve ne de bir dilim ekmek verikii. Erkendi ümesin yanındaki kömürlüğe ka patidı. Sabehleyin kömürlüğü açtıkların da küçük Şediyi oruda bulamadılar. Nihayet. Nedide hanımın söyledik- deri çıkmştı."O bülgiç bir insan tav. Tile Rüstem beye dönerek — Gördün müt “Ben sana her aamam söylerüim. Almala. piçinden | Tize hayır mr gelecek? dedi. “Erteci günkü sabah gazeteleri bas sayfalarında büyük puntolar inda ga satırlar yazılmıştı. <Akşum denizden 0n bir yaşla- vande bir çocuk cesedi çkarılınıştır. Hüsiyeti enlapmadığından margun buz dolabında herkese teşhir cdir mektedir.r Aydın — (Hususi) — Belediye Meclisi, akşam Belediye - Reisimiz Bay Ethem Mendresin - başkanlığı altında toplandı. Ruznamede günün '€n mühim mevzuunu teşkil eden ve gehircilik mütehassısı Bay Hilmi Baykalın tanzim etmiş olduğu şe hir imar plüm olduğu için azalar| hemen tamam denecek - derecede gelmişlerdi. Toplantıya sayın İlbayımız Bay| Özdemir Günday da şeref verdiler. Ayrıca samün yeri olmamasına Tağmen avukat Bay Neşet Akkor ile fabrikacı Bay Halil Aysın — da Samiin olarak — gelmiş bulunuyor - dardı. Kiymetli relsimiz saat 21 de celseyi açtı. fibayımıza bu toplan - 'tıya şeref vermelerinden dolayı te- gekkürlerini arzettikten sonra evvel ki toplanıya ait zaptın okunacağını| toplantıya ait zaptın ” okunacağını| Söyledi. — Zaptın okunup — ittifakla| kabülünden sonra - imar — plânmnın müzakere ve tasdikine geçildi. Na-| fia Vekâletinin emri ve mütehassı- Sin plân hakkındaki / izahnamesi| dinlendi. İzahnamede imar plânının şeh -| in gelecekteki vaziyetleri - gözö - nünde tutularak her geyin en mü- , Socukdar bayram paralariyle - YENİSABAH Van M: Van, (Hususi) — Büyük harbin Musibetlerine en çok maruz kalan vilâyetlerimizden —biri *> - Vandır. | Güzel ve şirin Van, m: # -€ büyük harp müddetince devamı: bir işgal ve devamlı bir tahrip görmüş ve ni- hayet elimize bir yığın toprak ve taş halinde geçmiştir. Eski yeşil Van batına açılan geniş rüyet sah- sında uzaklardan itibaren zümrüt bir manzara gösterir ve yaklaştıkça yer, yer yükselen binalarile munta- zam caddelerile ve her noktada ku- Jaklara akseden su şıkırtilarile bir| mamüreye doğru gidildiği kanaati- ni verirdi!.. Maamafih Vanın bugün- kü harap manzarasına bakıp ta mü- teessir olmak doğru değildir. Büyük harpten sonra da, uzun| müddet Vanda plâna bağlı kuvvetli| bir imar faaliyetinin hemen başla-, masına imkân bulunamamıştır. Fa- kat bu gün için vaziyet - tamamen değişmiştir. Milli Şef İsmet İnönü'nün — bul bölgede (835) te yaptıkları gezinti- den sor J İk canlı hareket büyük Van gi V » bugün iftiharla * ser- vislerini müşahede ettiğimiz nakli- 'yat işlerinin yoluna girmesile baş- lamıştır. imendifer Vanda yeni bir hayat yaratacak Gölün cenup kayılarının nihayet Aydın Yeni, Güzel Bir Mamüre Oluyor Belediye Meclisi; Şehrin imar Plânını Tasdik Etti bulduğu TTatvanda ise yepyeni mo- simyerinde olması için hayli emek sarfedildiği anlaşılıyordu. Azaların plnı teker teker tetkik| etmek arzularını hisseden - reisimiz| Van Çarşısından bir görünüş lektubu dern bir şehrin kurulmasına hara- çalışılmaktadır. - Diyarbakır. dan başlayıp - Batman suyu, Siirt, | Bitlis üzerinden Van gölüne doğru | uzanmakta olan demiryolunun da kısa yıllar içinde - yurdun bu uzak köşesini orta Anadoluya bağlıyaca- #i muhakkaktır. Bu takdirde, bir çok yer üstü ve| yeraltı servetlerinden başka tabintin retle her çeşit güzelliklerile bezenmiş o-| lan Van gölü havzasının yakında ik- | tisadi kalkınmamızın her türlü ni- met ve faaliyetlerine kavuşacağına Süphe edilmemelidir. Bu görüş ve| düşünceler arasında bizi en çok me Bul eden nüfus meselesidir. Bu bö" ge için süratle iktisadi bir kalkınma | Zaruretini ortaya koyarken ilk ya- pilacak işin de göl havzasındaki in- San azlığını gidermek olacağını söy- lemek Tâzımdır. Bu bölgenin son insan sayımının verdiği netice gudür: Satık mesa- | hası / (22605), nüfus - mevcuda| (110488), - kilemetre - murabbama| Güen insan adedi (5. Vanda nüfus çoğaltılmalıdır. —| Şu halde - bütün işlerin düğüm | dendiği tek nokta nüfusun çoğaltıl masıdır. Bu bölgeye getir fus sağlam bünyede kışı insanlardan olmalı ve bu nüfus yaz kısa iş devresi içinde | yüksek çalışma - tahammülünü ikti- ham edebilecek vasıfta bulunmalıdır. scek nü- Bundan iki sene evvel Bulgaris- tanın Pravadi kasabasından getirile- rek Van gölü kıyılarına yerleştiriler | (50) hane göçmen bu mıntakanın tabiat ve iklim hususiyetlerine ta- mamen intibak etmiş sayılabilir. Bu yurttaşlar bir senetik bocalama dev- resinden sonra bugün müstahsil bir yaziyete geçmiş bulunmaktadırlar. Bugün Van geniş mikyasta plân- h bir imar faaliyetine kavuşmamış Ç Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir- YAZAN : SAMİ KARAYEL Kazıkçr S'îoyu Nasıl Yend Anlatıyor “Sülonun Maksadı Güreşi Uzatarak Berabere Kalmaktı,, Hattâ; Muradın mübalega ettiği- ne hükmederek — Amma yaptın pehlivan bel, Çalı yığının bir tarafından diğer ta- Tafına nasil geçilir bef. O, bu sözlerime; — ağarmış koç bıyıklarını elleri içine alıp iki tarafa burduktan sonra: — Abe; zoru gör de bak! Nasil geçilir görürsün? 'Diye cevap verdi. — Hisi de acı herifler desenet — Ne diyorsun beyim?.. Pehli- yanoğlu pehlivan herifler.. Ne di yorum sana?.. Ben, hayatımda ne böyle bir çapraz, ne böyle bir gak kündesi, ve ne de böyle tünel açma zoru görmedim. Sonra ne oldu? ihtiyar Cazgır dizlerini dövüyordu. Araboğlunun suratı gülmüştü. Sülo, gaşırmış adamlar gibi iki tarafa sallanarak gidiyor- du. Kazıkçı da, Cazgırın verdiği pes| temal ile elini, yüzünü siliyordu. Ben| Hemen) iğini — Ne olacak? somurtkı neye uğradı Eski namdar güreşçilerden Kurt- dereli ile Kara Ahmet pehlivan Hüseyin; — düşünceli bir tavırla cevap verdi: — Allah ne gösterdise o olacakt, Yorgunsun da?. — Yorgunsun demek te Af mı?. Koca herifle durmadan - uğraştık. Az kalsın mağlüp oluyorduk be?. | Nasıl bir künde doldurdu. gördün mü?. — Yaş a7 kalsın yeniliyordun?. — Amma; Kündecloğlu ne de mektir gösterdim ona?. Sayvantı yeryemez kündesi altta kaldı. Tene- Sirliği yere vurdu. Gökyüzündeki yıldızları saydı. — Bvet; doğrusu olduğum yerden fırladım. Kazıkçının yanına sokuldum. Usta-| sile çayıra doğru yürürlerken, Ara- boğlu çırağının omuzunu okşiyarak: — Alferin Bekir... dedi. Bekir, ustasının ellini öperek: — Sizin güreş ne oldu hele? Bilmemezlikten — gelerek sordu. Araboğlu gülerek cevap verdi: — Herife pisi, pisine yenildik be? Aklım fikrim senin güreşinde i- | di. Bir sayvant yedik. — Ziyanı yok usta bet Ziyanı yok olur mu?.. Üç ke- e meydanda biraktığım adam yendi | bu sayvanta bi Gayücık y Malüğla'tas ürüke: Z gn aa airimn gimül ei | ZCT A aüi — Ya; Hüseyin bekliyor. | — Şimdi bunlar oldu bitti. Fa- Dikkat eti U—ı:uıı_ hal, — Kolay değil bu herifle boğuş- TNe olursa olmunt. Ben gör-İ yakı Keşa Sile gibi bir herifi — giç Tir şiyime yok eli DE| ea ge Te gaa BİZ — Çok yordu seni değil mit. —| — Dedim ya; Allah ne kısmet bereket versin kızdırdım da güreşe Birdi ve oyunuma takıldı. - Yoksa; Çok sürerdi bu iş.. Belki de akşamm olur berabere kalırdık. — Evet; ben mağlüp olduktan! sonra; Sülo hücumdan durdu. Mü- dafaaya geçti. Maksadı güreşi be Faber birakıp başı Hüseyinle taksim etmekti. de olanca kuvvetimle dayanacağım. Elbette onu da bir sayvanta getiri. — taşallah!. Artık vakit gelmişti. Cazgır da- vul zurnaları susturmuş, pehlivan- Jarı meydana çağırıyordu. — Heyyyyl. Kazıkçı Kara Be- kir ve Kündecioğlu meydane hem çok sevdiği ve her fırsattan istifade ederek yapmağa kalkıştığı serbest konuşmayı yaratmak — ve hem de azalara plânı hakkiyle tet- 'olmakla beraber müstakbel şehrin| kuruluşuna temel olacak bazı çalış- malar da ihmal edilmiş değildir. Valinin müsbet çalışmaları — Ben bunu anladım. Bu sebep- le gözlerini silmeğe giderken kasna- iından tutup meydana çektim. Mah Sus yaptım bu işi.. Kızsın diye. Ni- tekim kızdı ve hücuma kalktı. izıkçı “olduğu yerden firladı. Ustasının elini öptü. Yağ kazanının başına doğru yürümeğe başladı. Kündecioğlu da yattığı yerden doğruldu. Biraz gerinip silkindikten kik etmek fırsatını verebilmek için celseyi tatil ettiler. Bütün - azalar bir, bir plânı tetkik ettiler; kavrı- yamadıkları kısımlar hakkında iza- hat aldılar. Plânın tatbikinde çekilecek müş-| kilâtlar için Tibayımızın vadettik leri yardımlar azaları fazlasiyle mü- tehassıs etti. Celsenin ikinci açılışmda avukat| Osman Nuri Akçasu İibaya teşek - kür edilmesini teklif etti ve teklif muvafık görüldü. Ekrem Çiftçi ile doktor Hulüsi Eralp plânda mektep yerlerinin sıhhi şartlara uygunluğu için Sihhat Encümenine havalesini istedilerse de diğer azalar kabul etmediklerinden mumaileyhler yal- '"ız kaldılar ve iki aza hariç diğer| azaların ittifakiyle plân tasdik edil-. miş oldu. Reis azalara teşekkürler ederek tekrar toplanmak üzere cel- seye nihayet verdi. — Hilmi Tükel | Van çargısına kadar (7,5) kilometre Son iki senedenberi vilâyetin de bulunmakta olan sayın vali heyb Karafakoğlu mahdut bütçe mahdut vesaite rağmen çalışma az- minin neler doğurabileceğini hatka, göstermiştir. Son iki sene içinde göl Yolunun doğuda nihayet bulduğu) Van iskelesinden başlıyarak bugün- Kü gehrin etrafında tekâsüif ettiği uzunluğunda iki tarafı kavak ve sö- Hüt fidanlarile bezenmiş çok düzgün) bir ana gose vücude getirildiği gibi, | yeni iskelede bir gazino, bir plâj, bir| yazlık sinema, bir mektep ve ayrıca | Vanın &n güzel sayfiyesi olan Kâ-) remit köyünde yazlık bir vali evi ve| gehrin en güzel yerinde de busust| muhasebeye nit muhteşem bir bina yapılmıştır. Fikri ERCAN seyin kö — Aferin Kazıkçı — Merak etme usta; şimdi Hü-| seyinden künde ve sayvant ne de- mektir soracağım — Allah mulnin olsun oğlum. Hüseyin, çok yorgundu Çünkü; Araboğlunun güreşi onu ezmiş ve sarsmıştı. Hog; Kazıkçı Kara Bekir de ol-| dukça uzun bir güreş yapmıştı. Hem de Kara Sülo gibi azılı ve namağlüp ir pehlivanla. #onra; kazan dibine doğru yürüme- #e koyuldu. Araboğlu; son derecede asabi i- Gi Daha hâlâ yediği sayvant hatı: rından çıkmıyordu. Kazıkçı; yağ kazanı başına ge- lir gelmez acele, acele yağlanmağı başladı. Sanki; güreşe yeni giren bir pehlivan gibi zinde ve canlı duruyor. | du. Hüseyin; istemiye, istemiye yağ Janıyordu. Yağlanmalar bitti. Caz> gar; davulcuları ve zurnacıları tek- Fakat; Her nedense Bekirde. rar susturdu ve gu süretle bağıdır yorgunluk alâimi görünmüyordu. | — Kazıkçı Kara Bekle v eğui Pehlivanlar; ancak yarım saat decioğlu Hüseyin hasımlarını ma | üp ettikleri için başı ayırdedec lerdir. kadar dinlenmişlerdi. Kündeci Hü- lülerinin çadırında sırtüstü yere yatmış, yorgunluk alıyordu. | — gi pehlivan, Cazgırın bu sözleri Köylülerinden biri, Hüseyine sor | üzerine meydana uğradılar ve çıre du: | pinmağa başladılar — Hüseyin; — Araboğlunu mey-| — Kazıkçı İlk güreşe çıktığı gibi, dandan çıkardın. Fakat; çırağila val anlı ve sert bir pegrer yapıyordu. yapacaksın şimdi?. ADevamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: