10 Mayıs 1939 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6

10 Mayıs 1939 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AOA AA S C FŞ S SAA GAREA ĞNN S P ıyılık Yapayım Derken Yazan: M. ŞEREF OKTÜRK Şehrin gürültüsünden, kalabalık | sokaklarından uzak bir semtte otu- Fuyorlardı. Gündüzün güneş ziyası- u bile pek az gören dar, çamurlu, Tütubet kokan sokaklar, yıkılmağ'ı yüz tutmuş, eski ve harap evler, v fak pencereli, basık tavanlı odalar- Ga çocukluk, gençlik senelerini ge- çiren Emine, bütün meşguliyetini| Karap evi temizlemeğe, - çocukları-| Bin, kocasının eskilerini / dikmeğe| garfediyordu. Irfan efendi ile evle- eli altı sene olmuştu. Bu müddet içinde hiç bir gün kocasının dedikle- Finden dışarı çıkmamıştı. Kocası da| ışır, her gün| müş babadan kalma kırık dökük bir| evleri vardı. Emine, işini erken bitirdiği gün- der, İki yavrusu ile mezarlığa çıkar- lar, evlerinde mahrum oldukları gü- neşten İstifade edip soluk çehrele- Tine renk vermeğe çalışırlardı. Top- Tağa devrilmiş yosunlu mermer ka- vuklar, fesli mezar taşları, çürümüs, sünger manzarasını almış insan ke mikleri, yılların akıcılığını - seyret- mnlş ihtiyar selviler, yıkık duvarlar,| paslanmış eğri parmaklıklar ve bü-| ün bunların meydana getirdiği ha- zin manzaraya alışan genç kadın.| bir yere oturur, elinde bir şeyle mes-| gül olurdu. Bu mezarlıktan bütün| #emt, park gibi istifade eder, hava- Jarın müssit olduğu zamanlar ba-| zan burada toplanarak yemeklerini | de yerlerdi. Gündüzün ezan sesleri, geceleri, baykuşların ötüşleri şehrin gürültü-| sünden, uğultusundan uzakta kalan, | âhretle dünya arasında bir merhale| vazilesini gören bu mahallelerin.| derin sessizliğini bozarlardı. Bazan| dar sokaklardan gelen kalabalık a-| yak sesleri, erkesi pencereye, ka-| pıya koşturur, geçen tabulun arka-| sından dualar okuturdu. Her geçen günle ölüme biraz daha yaklaştık-| Jarını dalma akıllarında tutan bul zavallılar, ölüm korkusu ile günâh| işlememeğe büyük bir itina ile gay- ret ederlerdi. İşte, diğerleri gibi bu hayata, ço- cukluğundanberi alışan Emine, genç| Jiğine rağmen bu an'anclerden kur- tulamıyor, daha doğrusu bu eski ya- Bayıştan ufak bir ayrılışı günat Tın en büyüğü sayıyordu. Hayatında kocasından başka hiç bir erkekle karşı karşıya gelip ko- muşmamış, camide, mezin ve imam-) /dan başka kimsenin sözlerini dinle- memişti. Bu vaziyette, senelerdenberi bul gekilde yaşamağa alışan / Emine, gençliğin ve muhitin tesirine kapı: Jarak yavaş yavaş değişmeğe başla- . Kocasına da telkinlerile tesir ya- parak fikirlerini — kabul ett Artık çarşaf, yemeni kakdırılıp atı-) Jarak yerine manto, başörtü gelmiş- ü Fnine, bir gün mahallenin yeni | yetişen genç kızlarile birlikte sine-| Mmaya da gitmiş, ömründe hiç gör-| mediği sinemayı — pek sevmişti. O| günden sonra arasıra kimseye sez-| Girmeden, gizlice biriktirdiği para ile sinemaya gidiyor, akşam Üzeri) Kocası gelmeden dönüyor, komşuya| bıraktığı yavrularını alıyordu. Yine bir gün, çocukları komşu-İ ya bırakıp bir iş bahane ederek si Bemaya gitmiş ve her zamanki saati | geciktirmişti. Hızlı hızlı yürürken elinde salladığı çantanım sapı kopa- Tak içindekiler yere serpildi. Para-| dar, karık dişli tarak, ayna, bir kaç| Tenk makara ve daha birçok şeyler.| bepal ayrı bir istikamette yayılmış-| ta. Genç kadın, acele ile bunları top- Tamağa uğraşırken temiz giyinmi Orta yaşlı dinç bir erkeğin kendine| yardım ettiğini gördü. Hayatında bu | gekilde bir erkekle ilk defa karşıla-| gan Emine, ne yapacağını şaşırmış. ta. Yere dökülenleri topladıktan son| Ta, kargısındaki güler yüzlü adama| — Teşekkür ederim efendim, yerek tekrar huzli hizli yoluna d vam etmeğe başladı. Biraz ilerledikten sonra omuzu- 'a hafif hafif bir elin dokunduğu- mu hissederek durdu. Başını o tara- fa çevirdiği zuman omuzuna vura- nn polir olduğunu görünce hayret-| b — Ne var; ne istiyorsunuz? de- d — Benimle — merkese geleceksi ni — Niçin? — Bilmem, o kadar söylüyorum. — Ayol ben evime gidiyorum. Geç kaldım. Çoluk, çocuk evde me- Tak edecekler. Ben JAf dinlemem — hanım! Onları merkezde söylersiniz!. Genç kadın, söylenerek polis ile karakola kadar gelmiş, gösterilen odadan içeri girmişti. Büyük bir masanın başında otu- ran komiser, kadını görünce ayağa, kalkıp odada bizlı hizlı dolaşan asa- bi adama dönerek — Dediğiniz kadın bu mu? — Bet. Genç kadın, bu sözlerden bir şey anlamıyarak — Beni buraya niçin getirttiniz. komiser bey? — Gevabı ben değil sen vermeli-| Bin. — Ne demek istiyorsunuz, an- lamadım. — Şimdi işi uzatmıyalım. Bu e- fendiyi tanıyor musunuz? — Bvet. Demin yolda çantarı açılmıştı, yere düşenleri toplamak. için bana yardım etti. — Bu iyiliğe mukabil efendinin altın saatini çalmağa utanmadın. Emine, duyduklarına — inanamı- yarak hayretle karşısında dik d Tan adama bakarak: — Hayırdır taşallah! Allahı ku- Tu iftiradan esirgesin. Ben, sant (- kün çalmadım. Bunu da kim uydur-. du? Allah esirgesin, Sizin bildiğiniz kadınlardan değilim, — Doğru söyle saat nerede? — Vallahi almadım a.. İnsanı çileden çıkaracaksınız. Komiser, ayaktaki efendiye dö-| nerek: — Beyetendi!. İnkâr ediyor, gör| dünüz. Uğraştıracak. Siz adresinizi verirseniz biz, tahkikatı yapar, ne- ticeden haberdar ederiz. Boşuna bek lemeyin!. — Hayır. Zararı yok, Yalnız gu| aaatte otele bir arkadaşımı - çağır maştım, gelmiştir. Otele bir telefon| edeyim. diyerek telefona sarıldı. Unun bir kopuşmadan sonra te- defonu / kapayacağı sırada - yüksek| geale: — Ne dediniz? Masanın üzerinde mi unutmuşum? Peki teşekkür ede- rim. 'Telefonu kapayıp kızardı ve ko-| misere dönerek: — Affedersiniz komiser- bey!. Saat bulündü. Otekden - ayrilirken Mmasanın üzerinde unutmuşum. Te- Tefonda gimdi söylediler. Kargısında elleri titriyen, dudak. ları kapırdiyan, sarı yüzü biraz daha Sararmış genç kadına dönerek- — Hanimefendi, beni” affedin. Size iftira etmişim!. Yolunuzdan Takoydum, izzetinefsinizle oynadım. Demin sizden ayrılınca - saate bak- “mak istedim. Ceplerimi aradım, yok! Sizin Ürkek hareketlerinizden güp-| helenerek bu vaziyete düştük. 'Ne söyliyeceğini, nasıl özür di- liyeceğini şaşıran adamcağız, cebin. den çıkardığı bir kaç tane on lira a-| yırarak Emineye uzaltı. Genç kadın - kendisine uzatılan paraları görünce gözleri kamaşmış-| t. Bu vaziyet karşısında mezarlığa gömülen külübesi, kocası, yavrula- finün önlnde bir anda belirdi. Giresun, (Hususi) — Halkevi tem| sil kolu Hissci Şayiayı üç defa üstüs-| te temsi etti ve halk — ekseriyetle gördü. Köylü icin de ayrıca göste-| Tilmiştir Altın Yağmuru Müstahsliler son yağmur için böyle diyorlar zmir, (Husust) — Evvelki ge- ce şehrimize ve civara çok faydalı| düşmüştür. Aydın ve lisinden alınan haber-| lere göre yağmur, o havaliye de düs| müştür. Müstahsiller bu yağmurla- .rın bereketini telmihan: — Altın yağdı, demektedirler. Dinarda İş bankasının her halde bir şube açması isteniyor Dinar (Yeni Sabah) — Dinarda Ziraat Bankasından maada banka yoktur. Memleket iş hacmi bakımın. dan birinci sınıf kazalar / arasında Şer almaktadır. 50000 nüfusu ve geniş hinterlândiyle beraber orta Anadolu'nun Ege havzasına uzat # yolların merkezinde ve intikalin- dedir. Her türlü banka müsmelesi bankayı da mükemimel idare edecek çoğu İş Bankasile iş yapmaktadırlar. Fakat Dinar'da şubesi olmadığından) riyetinde kalıyorlar. Umumi sevgi ve tezahürler arasında İş Bankası- nin Dinarda açacağı şubeden heni memleket, he mde banka büyük is- tifadeler temin edecektir. Keyfiyet alâkadarları. arzederken — meseley güratle ele almalarını rica ediyoruz. Önümürz yaz ve canlilik zamanıdır. MA Çorluda köycülük teşkilâtı Çorlu, (Hlususi) — Köy muhtar- darına köy ve köycülüğe nit muame- ta öğretmek ve bilgilerini genişlet- mmek maksadile ayın sekizinden iti- baren Halkevinde bir kurs açıldı. Bu kursta bususi muhasebe memu-| u Osman Mutlu, ve Köyler bürosu kâtibi Ahmet Taylan usulü muha- Bebe ve köy kanunu çemberi dahi-| Tinde, adliyeden, maliyeden, nüfus-| fan ve ziraattan birer zat kurs de-| yamınca branşlarile alükalı derleri) takrirle vazifelendirilmişlerdir. Çorluda kadastro faaliyeti Çorlu, (Elumusi) — 906 yılından beri Çorlu ve köyleri” kadastrosile v ruranlangi eee yena Gürt posta belinde kasaba ve köyle- Tinde faaliyettedir. erkesin hakukl işleri: bitmiş. ee aeenaPayrapl çai yemaa ayerer aa 'Şimdiye kadar Kara Mehmeti, Maksıtlu, Ballı Cüce, Aşağı Sevin Giküi Köylerinin kadastrosu bitmiş, ee barsagmup t eee aa Hün Mersime “ülğer bir kumn da Şiln ve Kütüklerile hiclikte müame. Hi ada t d Glilmiştir. Tekirdağ vakıflar müdürü Aral Geym Çörkye geleiş ve ver kallar memurluğunun bi senelik Muamelltinı teftişe başlamıştır. Malkara tapa memuru Sefer Ya- Türalara elini uzatirken kalbi he- iyecanla çarpıyordu., pan terfian Çorlu tapu sicil muhafız| Muavinliğine getmiş, Çorlu tapu me-| vaziyettedir. Tüccarlarımızın - pek| İsparta veya Afyona gitmek meebu- | Gönderdiğim resim, temsilde va- zife alan gençleri gösteriyor. X işa-| retli zat Halkevi başkanı —-t>4 fh-) san Ali Gürkandır. Bektaşi âyinı Davası görüldü izmir, 8 m“.m Bektaşi â- yini yapmak suçundan asliye birinci 'ceza mahkemesine verilmiş olan mev| kuf Hasan baba ile/ Riza ve Etem, gayri — mevkuf / Fahriye, — Melek Zehra, Hava, Elif, diğer Melek ve| eski Urla kaymakamı bay Hilminin| Mmuhakemelerine devam edilmiştir. Muhakeme, son safhaya gelmiş olduğundan, bu celsede üç şahit Tasında müvacehe yapılmıştır. Mü- vacehenin sebebi / şahitlerden polis memuru B. Hüseyinin verdiği ifade de, diğer gahitlerin ifadelerine aykı- a bazı noktalar bulunmasıdır. Mü-| vacehede B. Hüseyin, su ifadeyi ver | miştir: Hasan babanın, / Bozyakada| Kavaklıpınar caddesindeki evine gir| diğim vakit evin alt kızmındaki oda- | da bazı kadınlar ve iki erkek otur Mmakta idi. Bunların önünde bir ma- | | 5a duürüyordu, âyin yaptıklarını gör| medim, fakat masa üzerinde bir | mermer taş durüyordu. Bu taşın Ü- zerinde bektaşiliğin - rümuzlarından kılıç ve kalkan resimleri vardı. | — Müvacehede bulunan komlser B. Osman ve komiser B. Nedime, hâ- kim sordu: Siz, odaya girince böyle bit iğinizi söylemiştiniz. Şa hit Hüseyin gördüğünü söylüyor. | Komiser B. Osman — gü izahatı! vermistir: Hasan babanın evine evve. İâ biz girdik. Üzerinde bektaşilik rü | müzları bulunan bu taçı masa üze- rinde görmedik, onu yukarıki odada, bulunan hahlar arasına sarılmış - Jarak bulduk, aşağıki odaya indir- | dik ve masanın üzerine koyduk. Po- | lis memyıru Hüseyin, eve bizimle be- | raber girmedi, sonradan geldi, onun için bu işaretli mermer taşını da mal Sa üzerinde gördü. Komiser B. Nedim de ayni ifa- dede bulundu. İddia makamını işgal eden müd- delumumi muavini B. Sabri Atamı ner, iddiasını serdetti, evde üyin ya- lığı hakkında delil mevcut olma -| dığına göre suçun işlendiğine dair| ortada kanuni unsur bulunmadığını söylemiş ve maznunların beraetleri- 'e karar verilmesini istemiştir. Maz- 'nunlara son diyecekleri - sorulmuş, hepsi de suçsuz. olduklarını, âyin| yapmadıklarını söylemişlerdir. Mu- hakeme karar için kalmıştır. Bursada bir adam öldürüldü Bursa, (Hususi) — Setbaşında Savacıbey sokağında bir cinayet ol-| Muştur: Havlucu Zakir adında 60 yaşlarında birile manifaturacı Adil isminde ve yine 60 yaşlarımda bir. arkaşı yolda beraberce - yürürlere ken bir bahşe mes nakaşaya başlamışlardır. Münakaşa| kavgaya dönmüş ve Adil Zakiri öl- dürmüştür. murü Hasan Küzül de terflan MAL kara tapa aicil memurluğuna git- miştir. Tekirdağ memurlarından — Meb. mot Ali, Çorlu posta telgraf muha.| bere memurlüğüna tayinen gelmiş| ve işe banlamastır. Azmi Solt Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir- YAZAN : SAMİ KARAYEL Kazıkçı ile Hüseyinin Güreşi Kızışmıştı —-a7z- Hüseyin Mütemadiyen Hücum Ediyor, Kazıkçı ise A!dırmıyordı Hüseyin de, yağlanıp meydana | gıni iki tarafa salladı ve: Ççıktıktan sonra canlanmıştı. Bekir| — — Amma! anlamışsın be?. Siz Bibi; kuvvetli ve neşeli bir peşrev| de pehlivanım diye ortaya çıkar bo Tapıyordu. İki pehlivanın da keyfi| guşumunuz?. Pehlivan olmaz siz. Yerinde olduğu görülüyordu. den be kızan!. Seyircilerin kanaati - Kazıkçının| — — Neden? Kündeci Hüseyini - mağlüp edeceği| — — Neden olacak?.. Hepten ha yolunda idi. mal gibi düşünürsünüz bet, Fakat; bir çokları da Kündeci| — — Affedersin ustam?. Biz da Hüseyinin hasmını bir çalımına ge-| ha çocuğuz belki; bu işin anlamadı. tirip yenmesi ihtimali olduğu düşün | #ımız tarafları vardır.. Lütfet te öğ G taşyorlardi he Umtayayın, iki pehlivan bir — — Kazlıg; Tüeyinla yarğın birleril kapıştılar.. Bekirin müde-| olluğumu büdiği için güzeşi mikde faa güreşi yaptığı görülüyordü. — | £aa olarak yapıyor.. Pakat bir yan Kurnaz Bekir; hasmının yorgun | dan da hasmını yoruyor... Kurnaa olduğunu bildiği için güreş tab'ye- |/ Sıvaslı iyiden iyiye hazmını ezecek #ini müdafanda bulmuştu. Ve doğ-| ve ondan sonra leşini yere serecek. rusu da bu idi. Çünkü; yarım saat-| — Anladın mi?. lik ağır bir müdafaa güreşinden son- | — — Iyi amma; öyle ise Hüzeyin ra, Hüseyini tamamile bitkin bir ha- |/ pehlivan neden durmadan hücum e- le getirdikten sonra kolaylıkla yen- | diyor? mek daha münasip olurdu. — Ne yapsın oğlum... Zaten bir Hüseyin; güreş tabiyesini hücum| atımlık barutu kalmıştır. Yarım sa- olarak kabul etmişti. Durmadan has | at içinde hasmına bir şeyler yapabi- muna saldırıyordu. lirse ne âlâ, yapamazsa mukadder Kündecinin hücum plânı yerinde | olan âkibetine erişecektir. Vaziye bir düşünüstü. Çünkü; güreşi mü-| iyi kavrıyan Bekir, hasmının deli dafaa olarak alacak olursa kesilip| dolu hücumlarına mukabil hücum- mağlüp olması yüzde, yüz mukad- | Jarla kalkışmıyarak kendisini kolla- derdi. ması en birinci ustalıktır. E!.. Ola Binaenaleyh; herçebadâbâd has-| bilir ya!.. Boşu boşuna hatalanabi. mına hücum ederek tez elden galibi | Tir. | yet elde etmek daha ustaliklı bir |— Dedi HL G HL RER e A Z seyinin sırtına yükletmiş faşıtıyor. du. Bekir; — mütemadiyen hasmına elense, tırpan, boyunduruk çekiyor. du. Zavallı Hüseyin de paça kapa- cağım, çapraz gireceğim diye didi. sip duruyordu. Güreş on beş dakika kadar ayak- ta bir tarafın müdafaası, diğer ta-| ,, BiT ralık olduğum yerden fır. | Üladim. Araboğlunun fikrini almak | rafın hücumile devam edip durdu. a Ürsendece Hattâ; Kazıkçı müteaddit kere- | İSİN yanına gittim. Araboğlu memle ler hasmına çapraza, girdiği halde | Xetlimiz olduğu için beni tanırdı. Yanına gider gitmez elini öptüm, sürmedi ve bo ve dizinin dibine oturdum. Ne olur, ne olmaz diye düşünü- yordu. Hüseyin belki çaprazda bir |— — Araboğlu; gayet sevimli ve müte yanbaş oyunile veyahut ta ters dö-| YAi bir adamdı. Gürur nedir bil- nüp bir çömelme ile kendisini hata- | Merdi. Güler yüzlü, temiz kalpli bir hıyabitirdi. insandı. Dizinin dibine oturduğumu Araboğlu; oturduğu yerden, çı-| Börünce; rağının güreş tabiyesini takdir et.| — — Hoş geldin koca pehlivan be!, miş bir tavırla ikide birde başını sal| — — Diye iltifat etti ve #özlesine de Jayıp dürüyordu. varala; Ben, yine kazan dibinde oturu.| | — Nasil buluyorsun güreşi ba- yordum. fhtiyar Cazgır da yamımda| / kalım?.. dedi. Bir aralık Cazgır mırıldanır gi-| — Ben; ihtiyar Cazgırdan aldığım Bi söylendi fikirlerle mücehher olduğum. için — Susak ağızlı.. Hepten pehli- | gururlanarak şunları söyledim ven'bet Usta; Bekir Hüseyini yen Cazgırın bu lâflarından bir şey| cek. anlamadım.. Bu takdir dolu sözleri| — — Neden anlsdın! acaba Kündeci Hüseyin için miydi?| —— — Güreşi müdafaa - yapıyor.. Yoksa; Kazıkçıyı m yükseltiyordu.| Hasmını yoruyor.. Zaten Tüzerin Sordum kesik bir vaziyette. Zamcderim'on — Usta; bu takdirin kime ait..| beş dakika sonra Kazıkçı bilcuma ni sallıyarak cevap verdi: — | Eeçerek işi bitirecek — Kime ait olacak kızan bel..| — Araboğlu; sözlerimi dikkatle din. Görmüyor musun nasıl güreş tutu- | ledikten sonra: yor Kazıkçı? Ben; doğrusu Kazıkçının güre- gini beğenmemiştim. — Hüseyinden |— Küttahyada apor hareketleri korktuğuna zahip olmuştum. Çün-| —— Kütakya, (Hususi) — Dün geh kü; hasmının biç üzerine varmıyor- | rimize Bskişehirin" Mavi Yıldırım du. Ihtiyar Cazgıra / düşüncelerime | futbol takımı gelmiş ve Kütahya uygun bir tarzda mukabele ettim: | futbol takımile bir müsabaka yap: — Evet; görüyorum... Hüseyin-| mıştır. Eekişehirliler birini devre: den korkuyor... Ustası gibi bir ha-| de bir gol çıkarmışlar, fakat Kütah taya gelmemek için çekingen güreşi. | yalılar buna ikinci devrede yaptık. yor. Jarı iki gölle mukabele ederek Mavi İhtiyar, bu sözlerim üzerine ba- | Yıldırımlılara galip gellimişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: