10 Mayıs 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

10 Mayıs 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'SAYFA 1 2 IKTIBASLAR | Sultan Abdülhamid ve uğurs Çeviren: Nazım Kemal 1947 de vefat eden Amerikanın 'en büyük milyarderlerinden Mis- ter Evelyn Valsh Mac Lean, ken- di varislerine birçok mal ve mül- kü ile birlikte 6 milyon değerin- de harikulâde güzel mavi bir el- mas parçası bırakmıştır. - Fakat) bu kıymetli taşı, onun varislerin- den hiç birisi kabule yanaşmamış) ve uğursuzluğunu bahane ederek reddetmiştir. Garip olan taraf şudur ki, iki yıldanberi satılığa çıkarılmış bu- Tunan bu mücevhere, şimdiye ka- gar bir tek müşteri çıkmamıştır. Nevyorkun tanınmış kuyumcula- | U pının çoğu, bunu pahalı olduğu İçin değil, fakat sırf uğursuzluğu | dolayısiyle satın almaktan kaçın- mışlardır. * BİRMANYADAKİ MABET Rivayete göre bu mavi elmas parçası bundan üç asır önce bir papas tarafından Birmanyadaki bir mabedden çalınmıştı. -Papas hırsızlığı yüzünden türlü İsken- gelere maruz bırakılarak öldürül- Müştü. Fakat o, ölmeden evvel, Mmücevheri, Jean Tavernier adın- da bir Fransız seyyahına vermiş- ti. Jean, vatanına dönünce — bu- pu, Fransa kralı XIV üncü Louis- iye satmıştı. Kralın, Madam Mon- tespân'a hediye ettiği bu-elmas Parçası, onun ölümüne sebep o- Jacaktı. Bundan sonra bu kıy- fnetli taş parçası, Prenses Lam- bella'nın ve daha sonraları Marie JAntoinette'in eline geçecek ve tarihte büyük bir nam bırakan bu iki kadının, Fransız ihtilâli sı- fasında idam edilmelerine yol a- Çgacaktı. Hülâsa bu mücevhere, sıra ile Bahip olanların hepsi, korkunç bir akıbete uğrayacak, feci bir Burette ölecek veya öldürülecek- lerdi. Meselâ 1830 da hatırı sa- yılır İngiliz bankerlerinden Hen- Ty Thomas Hope'ın satın alma- bizzat Abdülhamit, Jön | Nihayet 1911 de milyoner Mis- ker Mac Lean, bu meş'um - taşı Batın alacaktı. Fakat aradan çok eçmeden zavallı Mis Mac Lean, ir otomobil kazası neticesinde, gok sevdiği büyük oğlunu kayBet- Mişti. Bu vakadan birkaç ay son- Ta da bizzat kocası Mac, bir bor- Ba işinde bütün servetini mahvet- tiği için çıldırmış ve bir akıl has- tahanesinde hayata gözleririf yum muştu. 1946 da ise, milyonerin kızı Miss Mac Lean, meçhul bir Pahıs tarafından öldürülmüştü. * KUYUMCU HARRY WİNSTON'UN KORKUSU Şeametiyle birçok kimselerin ölümüne sebep olan bu mavi el- Mmas parçası, iki yıl süren bir te- gebbüsten sonra nihayet geçen hafta — Nevyork'un en — zen- Bgin kuyumcularından M. Harry MWinston tarafından satın alınmış bulunuyor. Fakat bunu ele geçir- Giği gündenberi Winston'un bü- tün huzuru kaçmıştır. Şimdi o, garip bir şekilde öldürülmek kor- kusiyle her an sarsılmakta — ve bu yüzden bütün gecelerini uy- kusuz geçirmektedir. V Zengin kuyumcu, son bir ted- 'bir olarak, apartmanının kapısına 12 polis dikmiştir. Gece gündüz Döbet bekliyen bu polislerin va- Zifesi; apartmana girip çıkanları kontrol altında bulundurmak ve Büpheli kimseleri sıkı bir mua- İihaleye çıkarılmıştır. H R eai Vi uz elmas Bu arada Üümitsizliğe düşen Winston, vaktile Sultan Abdül- hamidi tahtından eden bu kıymet li mavi elmas parçasını bir an ev- vel elinden çıkarmak için her ye- re başvurmakta, fakat buna ko- laylıkla muvaffak olamıyacağını da itiraf etmekten geri kalma - maktadır. («İnter» den) İ KISA HABERLER | e * Garsonlar Sendikası Başkan- tığından: Sendikamız 12 mayıs 949 pergem be günü saat 15 de Beyoğlu Halke. vinde umumt bir toplantı tertip et. miştir. * Fatih ilçesi merkez bucağı Millet Partisi müteşebbis Idare ku- Tilü aşağıda adları ve — soyadları yazılı zevatla faaliyete — geçmiştir (Başkan) Halil Gören — Dokumacı, (vekili) Ahmet Saruhan dokumacı, (Mmuhasip) Mehmet Üye — Pazarlı, fdokumacı, (üye) İbrahim Tezcan, »& Türk vapuru Gelibolu açec - larında karaya oturmuştur. Deniz yolları kurtarma — vapurlarından Kilyos gemisi vak'a mahalline gön derilmiştir. Küyos kurtarma ame. liyesini yaparak Türk — vapurumu kurtarmıştır. * Canakkalenin Ayvacık, Balı - kesirin Ayvalık, Sinobun Ayancık, Tüncelinin Ovacrc ilçelerinin ad - larında harflerinin yapılışı bakı - mındari benzerlik olduğu için pos- 'ta haberlesmelerinde — yanlışlıklar olmuştur. Bunun önüne geçmek i- çin adı geçen ilecelerin bağlı bu. Jundukları illerin adlarının da ilçe (kâtip) Hüseyin Dokur dokumacı, | S eEhkir —'HA'BERLERI Yoksul çocuklara yardım Yardım Sevenler Derneği öğrencilere giyecek dağıttı İstanbul Yardımsevenler Der- neği idare kurulu üyeleri Ba- yan Hayriye Kırdarın başkanlı- B altında Çocuk Haftası müna- gebetile okulları ziyaret ederek yoksul öğrencilere geniş mik- yasta elbise, İç çamaşırı, yün Bileter, etek, pantolon, ayakka- bi ve çorap dağıtmışlardır. Bu suretle 576 çocuğa yardım yapılmış ve diğer semtlerdeki ço cuklara da 1500 çift çorap dağı- tılmıştır. Arjantin - Cumhurbaşkanının eşi Bayan Peron'un başkanlığı altındaki Dernek tarafından İs- tanbul Yardımsevenler Derneği- ne hediye edilen eşyalar da ku- rul tarafından alınmış ve dağı- tılmıştır. Dernek, gösterilen ya- kın ilgiden dolayr sayın Bayan Peron'a teşekkürlerini bildirmiş tir. Ermeni Patrikhanesin- deki ihtilâf Ermeni Patrikhanesindeki ih- tilâf, hâlen devam etmektedir. Patrikhanedeki papaslar, Bahti- yaryan ve Aslan Kevorkyanın etrafında toplanarak iki muarız zümre teşkil etmişlerdir. Bahtiyaryan, dün Vali ve Be- lediye Başkanı Dr. Lütfi Kırda- rı ziyaretle, Patrikhanedeki-va- ziyeti anlatmıştır. Söylendiğine göre Patrikhane bir seçim talimatnamesi hazırlı- yarak, hükümetin tasdikine ar- zedecektir adları altına yazılmasına karar ve rilmiştir. Tamı hazırlıklarına hızla devam 0. lunmaktadır. Son ve umum! prova 16 mayış günü 16 da İnönü stadın İ da yapılacaktır. v& 1549 İstanbul Daktiloğrafi Sü Fat şampiyonası yarın saat 15 de Birinci Ticaret Lisesi Daktilo salo| 'nunda- yapılacaktır. Dakikada en az 350 harf alir'. atle yanlışsız yazdığını isbat eden herkes bu müsabakaya girebilecek tir, Onuncuya kadar derece alan - dara, Yazı makinesi, - Kronometrik kol saatleri ve fotoğraf e. ri gibi kaymetli mükâfatlar veyile- cektir. ü & Çin Büyük Elçiliği “Askeri Ataşesi M, Li Tsi - An - Jiu dün jAnkaradan şehrimize gelmiştir. Ye ni bir vazifeye tayin ediledn ataşe İs tanbulda br hafta kadar istirahat ettikten sonra memleketine gitmek Üzere şehrimizden ayrılacaktır, *Diş Tababeti Okulu son sınıf öğrencileri, profesörleri ile birlikte 19 Mayısta İmrallı adasına gide. ceklerdir. Mahkümlara (Diş bakımı> hak. kında izahat verecek olan gençler, onlara, günlük gazeteleri — dağıta- caklardır, * Yeniköy ile Beyoz, Küçüksu ile Bebek, Sirkeci J& Kadıtöy ara sında karşılıklı araba vapuru se - ferleri ihdas edilecektir. Araba vupuru iskelesi bulunmı. yan Kadıcöy de 400 bin lira sarfile Hâl binası önünde araba — vapuru iskelesi inşası kararlaştırılmış — ve » 27 numaralı araba vapuru ile Mudanya ve Çardak vapurla- rı tâmirden sonra seferlere baş- latılmıştır. Mısırdan satın alınan 6, 8, 9 numaralı vapurlar araba vapu- Tu seferlerine tahsıs edilmişler- dir. * Ankara Tıb Faktültesi futbol takımile İstanbul Tıb — Fakültesi futbol takımı dün saat 15 de Vefa stadında bir maç yapmışlardır, * 19 Mayıs Gençlik ve Spor bay| Bu maç 5 - 1 Ankara Tıb Fakll tesi takımının galibiyetile sona er imiştir, *& Denizyolları Genel Müdür ini Behçet Osman Ağaoğlu Bakanlıkla temas etmek — üzere iyeneye tâbi tutmaktır. dün akşam Ankaraya gitmiştir. Bıçakla öldürüldü Cihengirde bir arsadaki gece- kondulazdan birisinde ikamet e- den Kemal Aşçı, alacağını iste- mek üzere evvelki sabah saat 4 sıralarında ve sakşaradan aldığı içkilerin tesirile yarı sarhoş bir halde komşusu Mehmet Say'ın kapısına dayanmış ve alacağını istemiştir. Erken saatte rahatsız edilen Mehmet, Kemale biraz çıkışınca Kemal 'sinirlenmiş ve — bıçağını çekerek Mehmedin vücuduna bir kaç defa saplamıştır. Mehmet, ağır yaralı bir halde Cerrahpa- şa hastahanesine — kaldırılmışsa da biraz sonra ölmüştür Kemal yakalanmış, dün ağli- yeye getirilip sorgusunu mü'e- akip fevkif edil Cinayetin tahkikatına — savcı yardımcısı Selman Yürük el koy muştur. Güzel Sanatler Akade- misinde te' rarlanan imtihan Güzel Sanatlar Akademisi re- sim şubesinin imtihanları, tab- loların önceden talebelere gös- terildiği iddiasile iptal edilmiş- tir. Dün imtihanlara yeniden başlanmıştır. Bakkallar öğle tatili için mür. caat ettiler Bakkallar Cemiyeti, ilgililere baş vurarak dükkânlarının her gün saat 12 ile bir buçuk ara- sında kapalı kalmasını istemiş- lerdir. Bu hususta Bakkallar Ce miyeti reisi Kemal Erel şunları ylemiştir: — Bizim de diğer memleket- lerde olduğu gibi bir dinlenme zamanına — ihtiyacımız vardır. Dükkânlar açık kaldığı müddet çe rahat yemek yiyemeyiz. Ce- miyetimize bağlı dükkânların sa yısı 7.000 kadardır. Dinlenme saati halkın alış verişine sekte vermiyecek vakittedir. Müraca- Şehırcılık Baİııslerı tik bir havaya esir olmu yal bir yapıcılık ruhu ile ha- reket eden Türkler İstanbulu aldık- tan bir buçuk asır sonra idi ki bu yehirde arlık bir mimari şaheser o- turtacak tepe bırakmamışlardı. Hal- buki Birinci Sultan Ahmet, kendisin- den evvelkiler gibi namını yaşatacak bir mimari abide külliyesi — mutlaka yaptırmak istiyordu. Nihayet buna da bir yer buldular, hem pek uygun bir yer: Atmeydam #arayı, yüni İbrahim paşa sarayı kar gısında, verese elinde bakımsızlıktan himmete muhtaç bir hale gelmiş olan ahşap Ahmet paşa sarayını yıktırıp Sultan Ahmet camii külliyesini o sır- ta yerleştirdiler. Bununla da Türk İstanbulunun siluetine harikulâde bir kıymet kazandırmış oldular. (1609 - 1616). * Belçukilerden gelme bir an'aneye göre imarcı Osmanlı hakanları — ve Osmanlı uluları bugünün en müşkül- pesend. turistlerini bile hayranlıktan Sarhoş eden kubbeler ve minareler diyarı Türk İstanbula güzellikte en yüksek ve füsunkâr vasıflar kazan- dırmış olan azametli mabetleri yap- tarırken, fonksiyonu yalmız namaz ve ibadetten ibaret olmıyan bu mabet- lerin etrafında sosyal ve bilbassa kül- türel binalardan mürekkep - bir site vücuda getirirlerdi. Subyan mektep- lorinden başlıyarak a h ve çeşitli medreseler, imaret, tabhane, —ha- mam, kervansaray mutlaka yapılır, ihtiyacına göre hastahane üşsifâ, Bi gehrin (Di de camiün mihveri üstün- do ve mihrabı önünde yapılarak site, çöşmeler, havuzlar ve şadırvanlarla süslenirdi. Hattâ bu anıtlarda çalı- şacak memurların ikametgâhları bi- lo ihmal edilmiyerek meşruta —namı altında yaptırılırdı. Cami ise bunların ortasında hem ibadethano vazifesi görür, -hem do namaz vakitleri haricinde yüksek ilim sahibi müderrisler ve vürzlar ta- rafından talebe ve halktan arzu ©- denlerin serbestço devam edip istifa- do edecekleri birer konferans salonu fonksiyonuna sahip bulunurlardı. Bu yazımızdaki mevzuumuz, —bu. —..0 Belediye) İmar müdürlüğünden şikâyeltler Vilâyet şikâyet bürosuna ya- mar Müdürlüğüne ait olduğu halde, vatandaş işlerini — gecik- meye uğratan hiçbir memur hak kında takibat açılamamıştır. İl- gililer, henüz şehrin imar plân- larının hazırlanamadığını, buna sebep olarak göstermekte; mu- murun bu cihetle nasıl hareket edebileceğini bilmediği için va- tandaş işlerinin geciktirildiğini ileri sürmektedirler. Öğrendiğimize göre, şehrin i- mar plânları ancak iki sene s0- nunda hazırlanabilecek ve o za- mana kadar, Belediye imar işle- ri müdürlüğünden vatandaşlar daima şikâyetçi — bulunacaklar- dir. Abidelerin tamiri Türkiye Tarihi amıtlar Derne- ği faaliyete geçmiştir, Vakıflar sa doğrudan doğruya c (— Yazan Y. Mimar S. Çetintaş L £ sitelerin ' kervansaraylarını mak olduğundan şimdi ele alac Gerçi Türk tarihinde umumi- ker- yansaraylar malüm oldağu veçhile şe- hirlerde, ülkelor ve gehirlerarası ker, van yollarının konak yerlerinde, bü- Yük kervanları kondurup - göçürecek Cesamet ve ehemmiyette Bunlar savaş zamanlarında da ordu- ları kondurup göçürür birer kışla idi- ler, nitekim Ulukışla kasabası Öküz Mehmet paşanın orada yaptırmış ol- duğu büyük kervansaraydan adını a- larak Ulukışla denmiştir. Halbuki bizim burada bahsedece- iimiz kervansaraylar bunlar değil- dir. Yukarıda bahsotmiş - olduğumuz büyük camiler etrafındaki kültürel sitelere uzak İslâm diyarlarından ge- lecek âlim misafirlerin -hayvanlarına mahsus olan kervansaraylardır. Ken- dileri sitenin tabhanesine, — hayvan- ları da kervansarayına ücretsiz ola- rak misafir edilirlerdi. Ba husust korvansarayların ce meti hakkında bir fikre sahip olmak için hepimizin bildiğimiz Boyazıt kü- tüphanesini gözönüne getirmek kâfi gelecektir. Çünkü burası da İkinci Beyazıd sitesinin kervansarayı olarak yapılmışken İkinci Sultan Hamid ta- mir ettirip, cephesini de mermerlerle süslettirerek umumi kütüphane bal n0 koydurmuştur Şehzade camii sitesinin korvansa- rayı, Şehzadebaşından Vefaya giden yol üstünde, Süleymaniyeninki bu- gün müze yapılmış olan imaretin al- tındadır. Fatih sitesinin kervansa- rayıma gelince Büyük asker, büyük âlim ve mü- tefekkir, insanlık namına şeref vere- cek büyük vasıfları haiz olan Türk hakanı Fatih Sultan Mehmet, fakir- lik ve bakımsızlıktan sefalet manza- rası almış olan Bizans payitahtını ele geçirir geçirmez bu gehre ilk medeı Türk âbideler sitesi olmak üzere Tının en büyük dünya Üniversitesini kurmuştu. Cami etrafında çevrelenmiş müte- Bazır ve fevkalâde muntazam bir u- mumi plâna sahip olan Fatih Üniver-| sitesi: İrili ufaklı 16 adet medrosesi, Hnaretiğ daruşşifası, tabhânesi vesair #osyal binaları ile gerek kemiyet ve gerek keyfiyet itibariyle 15 inci aa- rın ikinci yarısı başında dünyada mu- kayeso edilebilecek benzeri bulunmı- yan bir kültür abidemizdir ki bugün- kü Fatih tramvay durağı meydar da Millet kütüphanesi karşısına rast- hyan köşede de bir kervansarayı var- dır. İşte bu kervansaray Fatih site- #sinin bir parçası ve onun tamamlayı- konuş- #adece onu olurlardı. cısıdır. Fatih korvansarayı deyinco maka- lemizin can alacak noktasına gelmiş bulunuyoruz. Yukarıdanberi yazdık- larımız bu kervansaray için hazırlık mahiyetinde sözlerdi. Bunları F korvansarayının sosyal ve — kültürel tarihimizdeki önemini belirtmek bugünkü feci akıbetine söz sırası ge tirebilmek için kısaca kaydedip geç- tik, * 1946 Martı - başlarında — Yeşilköy hava meydanından - gelirken — Fatih kervansarayının caddeye muvazi be- den düvarının bir kısmının yıktırıl- mış ve içine bir şeyler — yapılmakta olduğunu görmüştüm. Ertesi gün bil- Genel Müdürlüğü âbidelerimizi tâmir işinde muvaffak olamadı- Bindan Dernek bu işte yardımcı vazifesini görecektir. Dernek camilere birer kutu koymuştur. Bu kutulara, hayır sahipleri pa- ra atacaklar ve biriken paralar tâmir işine sarfolunacaktır. Be- yazıt ve Yenicamideki kutular dün açılmış içlerinden bin lira çıkmıştır. Kutu usulünün bütün atımızın nazarı dikkate — alına- cağını umuyoruz.» Yazan: Esat Mahmut KARAKURT * Sonra, onun çığ taneleri ile ıslanmış yarı çıplak duran omuz larını, kollarının arasına ahıp, Bayet tatlı bir sesle: — Gülseren, diyor; hayatı sa- iyısız kadın arasında geçmiş be- 'nim gibi bir erkeğin, bir kadının arzularındaki samimiyeti anlıya maması için, muhakkak ki, al mak olması lâzımdır!... Endişe etme hiç Gülseren!... Senin bir erkeğe ancak saadet verebilecek prestişe lâyık haysiyet — sahi bir kadın olduğunu, ben değil, henliz hayatında kadın görme- miş çocuklar bile anlar!... Gü- Deşin güneş olduğunu, muhak- “xak parmağımızla göstererek 1- /fade etmeğe ihtiyaç var mı Hâlâ üzerinde, nemli çimenle- rin ıslaklığını taşıyah yüzünü, kızın yüzüne doğru getiriyor. — Seni şimdi en az, senin, beni istediğin kadar, ben de ise tiyorum Gülseren, diyor!... Ha- yatımı, kabul ettiğin takdirde, hayatınla birleştirmenin, benim için bir vazife, bir borç olduğu- nu da biliyorum gimdi! Kız büyük bir heyecan ve kor ku ile, kendisini geri doğru çe- kiyor. — Ne dediniz, ne dediniz Ek- rem Bey, diyor; hayatınızı ha- yatımla. birleştirmenin, bir. va- zife, bir borç olduğunu mu bi- liyorsunuz?... Demek hayatını- zı, bir borcun ödenmesi için ge- Tefrika No. 80 lip benimle birleştirecek, ve be- ni bir vazife hissiyle sevmeğe ça lışacaksınız, öyle mi?... Gözlerini kollariyle örtüp, ağ- lamağa başlıyor kız!... Oh Yarabbi; işte bu çok feci bir şey, diyor; bu hepsin- den daha elim!... Tahammül e- dilmez bir ıztırap bu!... Hayır, hayır asla, bu zilleti kabul ede- mem ben! Ölmeği bin kere, bu ıztırap dolu hayata tercih ede- rim!... Ekrem o zaman, yine insanın sini ini bozan bir sükünetle ve telâşsızlıkla, kızın — çenesini parmaklarının arasına alıp, ha- vaya doğru kaldırıyor. — Sen tecrübesiz bir çocuk- | yurttaki camilere teşmiline çalı- gılacaktır. tan başka bir gey değilsin Gül- Beren, diyor; büyük bir aşka tutulduğunu söylüyorsun amma aşkın ne olduğunu bilmiyorsun daha!... Bir erkek, vazife hissi- le bir kadını sevebilir mi hiç?... Sevgi, sevgiden başka hiç bir hisle birleşemez!... Değil vazi- fe hissi; fazilet, ahlâk bile bir erkeği, sevilmiyen bir kadının kollarında tutmağa — muktedir değildir!... Beni aşkla teshir e- demeyince, vücudunla — fethet- meğe kalktığını, ve manevi bir tazyik altında, — hayatlarımızı birleştirmeğe karar verdiğini söyledin demin!, Adam, güneşin islak aslak parlattığı dudaklarını bükerek, hafifçe gülümsiyor: — Aşkla teshir edilemeyince, bir kadın vücudiyle fethedilebi. lecek kadar iradesi zayıf bir er« kek, unutma ki Gülseren, bir ka dın tarafından slvilecek erkeğin en tahammll edilmezi, en kötü- süldür!..« Kızı kollarının arasına alarak, hassa gidip tahkikat yaptım, bir u- mumi belâ yapılmakta olduğunu öğ- renince telefonla belediyo — reisimize ondan sonra da maiyetindeki alâka- hlara söyliyerek dikkat nazarlarını çekmek istedim. Hiç bir faydası ola- mayınca matbuatımıza makale halin- de aksettirdi Aziz dostum Profesör Dr. Süheyl Ünver de yazdı. Bu neşriyat üzerine bir ilmi heyet (11) kuruldu. Süheyl Ünver'le ben de bu heyotte âza bulu- nuyorduk ki, bu acayip heyetin aca- saçlarından öpüyor: — Ben seni, sadece sevdi için, seviyorum — Gülseren, yor!... Manevi bir tazyik altın- da bırakılıp, vazifeten bir ka- dın sevmeğe çalışacak kadar şe- refsiz bir adam değilim ben! Haydi kalk, güneş yükseldi, Se- ni evine götüreyim. Hayatımızın bundan sonra alacağı gekli, se- ninle başbaşa verir, başka bir gün görüşürüz Gülseren!... Kız o zaman, en küçük bir mu kavemet dahi göstermeksizin, buruşmuğ gömleğinin yer yer a- çık biraktığı göğsünü, örtmek lüzumunu dahi hissetmiyerek, vücudunu — dizlerinin - Üzerinde dimdik tutuyor, derin bir arzu içinde dudaklarını, birdenbire sevdiği adamın dudaklarına gö- türüyor. O sırada, dalından ko- pup, rüzgârlarla sürüklenen İs- mini dahi bilmediği meçhul, sa- rı bir çiçek, ağzına çarparak, ağzında tozlarımın acı tadını bi- rakıyor yip çalışmaları ve helo pok acayip olan kararları hakkındaki malün okurlarıma © vakitki — gazetelerden vereceğim. Mesolâ 1046 Mart 13 t rihli Tanin'den aynen alıyorum (e Yaptığımız tahkikata göre Millet kütüphanesinde oldukça garip bir tarzda müzakereler olmuş, yine garip iddialar ileri sürülmüştür, bun- ları sırasiyle gözden geçirelim Helâ yapılan yerin Fatih üniver- sitesine gelen misafirlerin hayvanla- Tına ait misafirhano olduğu nokta- sında heyetçe tereddütsüz olarak oy birliği olmuştur. Burasının bugün- kü moloz durumu istenmedik bir man zara arzettiği için burada bir hafri- yat ve temizlik yapılması, kervansa- rayın bütün gövdesi restore edilemi- yecek bir halde zuhur etse bile onu yıkmamak ve bir barabe halinde teş- hir etmemek gerektiği noktasında yi- 'ne âza arasında oy birliği olmuştur. Buraya kadar bu iki maddenin muhteviyatı makul ve — memnunluk verici görüşlerdir. Fakat asıl gürül- tüyü koparmış olan umumi belâ in- şaatına gelince: Acaiplikler bu nok- tada sıralanmakta, âza arasında rey- ler dağılmaktadır, meselâ — Profesör Dr. Süheyl Ünver'le yüksek mimar Sedat Çetintaş burada bir helâ ya- pılmasının 15 inci asırda — dünyanın '€n yüksek üniversitesini kurmuş olan Fatih Sultan Mehmedo ve Türk me- deniyet tarihine hürmetsizlik olaca- Bi noktasını etraflıca izah ederek bu- rada bir helâ yapılmasının - kayıtsız ve şartsın doğru olmadığı noktasın- ; DY Istanbulun Türkler tarafından fethinin beşyüzüncü yılı meselesi zür bulunmadığı şeklinde bir fetva verebiliyor ve böyle bir fetva - da mer'i olabiliyor. * Bugünlerde yino gazetelerimizden öğrendiğimize göre Ankarada beş yü- züncü fetih yılı için bir program ha- zırlamak üzere bir komisyon toplan- mış, bu komisyonda Fatih kervansa- rayını yıkanlar ve içine umumi helâ, yapanlar, yüni belediyenin ter ile fetva sahibi arkeoloji müzesi mü-| dürü yine yanyana âza bulunuyorlar- mış... | Bizlere ise mezkür komisyonun sa- yan' başkanından şunları rica etmek düşüyor. çünkü Fatih Sultan Meh- met benim de babamdır ve bu şehir benim de şehrimdir, bu hakkımı ta- mıyacaklarını umarak- ricalarımı” su- nuyorum Evvelâ arkeoloji müzesi müdürün- 'den sorsunlar ki üç yıl evvel Fatih kervansarayını yıktırıp içine bir şe- hir helâsı yaptırmanın caiz - olduğu hakkındaki fotvasını hangi hakka ne gibi bir kıstase istinat ettirmiş- tir. Hem bana kalsa arkeoloji müze- *i müdürünün Yunan, Roma ve Bi- zans işlerinden anlaması — icabeder. Ve bizim bildiğimiz arkeoloji müzesi müdürünün ise mil malümatı yoktur. eserlerin ze ve bu gibi işlere vukufu olan mü- z0 müdürlerimiz yok değildir. Fakat arkeoloji müzesi müdürü değildir. İkinci ricamız da şudur: Üç yıl evvelki, yukarıda bahsetmiş olduğum komisyonda ekseriyetin vermiş ve be- lediyecilerin de muvafakat etmiş ol- duğu karara göre bu hel muvakkat yağılmıştır. M Bakanlığı beş yüzüncü yıl için veya daha evvelden lüzum gösterirso kal- tarihimize ait da ısrar etmişler, fakat yirmi kişilik | Hracaktır. Şu haldo Milli Eğitim bir heyet içinde ekalliyette kalmış-| Bakanlığının bu hakkını istimal et- lar, bu reylerine sadık kalarak —ay- âni maddi pislikten daha a- rılmışlardır. İkinci grup ise birinci ve ikinci maddedeki oy birliğine dahil olduk- ları halde Fatih kervansarayı — içine yapılmakta olan bu helânın hiç bir mahzuru olmadığı (11) mütaleâsıyda, bulunmuşlardır ki bu garip hükmü verenlere şaşmamalıdır. Çünkü — bu zatlar helâyı yaptıran — belediyenin fen heyetinden üç kişidir. — Bunlara Nafia müdürü İsmatl Devletkuşu da iltihak etmiş, ikinci grup da böylece| ayrılmıştır. Üçüncü grup ise: Burada bir he- 1â yapılabilir, yalnıa şu şartla ki beş yüzüncü yıl töreni senesindo veya da- ha evvel Milli Eğitim Bakanlığı lü- züm gösterirse, derhal yıktırılıp kal- dırılmak şartiyle...) Tanin — aynen böyle yazmıştı. Diğer taraftan aynı gazetenin, tarihini kaydetmeyi unutmuş olduğu- muz bir nüshasından alınmış bir kü- püründe, belediyenin göndermiş ol- duğu resmi bir tevzihnamede şu iba- ro okunmaktadır (e Arkeoloji müzesi müdürlü- ğünün bu husustaki mütalâası — 80- Tulmuş ve, alınan cevapta burada bir holâ yapılmasında bir mahsur görül- mediği / bildirilmiştir.) — denilmekte- dir. No hazin bir tecelli ve ne acı bir esedir ki Türk tarihinin Kızıl Sultan diye kaydetmiş olduğu 2 nci Sultan Hamit bile yukarıda söylemi olduğumuz gibi Beyazıd sitesi kervan sarayını tamir ettirip cephesini mer-| erlerle süslettirerek bir umumi kü- tüphane hali, ' de, Cumhuriyet devri gil bir uyanış devrimizde sarayını İstanbul belediyesi yıktırıp içine umumi helâ yaptırmıştır!!... Yi-, 'ne ne hazin tecelli ve ne acı mukaye sedir ki, âbide ve anıt gibi kelimele- Tin meçhul bulunduğu o kadar ceha-, let devrimizde Beyazıd kervansarayı hakkındaki bu jestin yüksekliği kar- şısında, cumhuriyet — doş lar koruma encümenine başkan- hık yapmakta olan kırk yıllık bir ar- keoloji müzesi müdürü Fatih korvan n yıktırılmasında ve içine bir umumi helâ yaptırılmasında bir mah imizde bir| — Uzatın bana dudaklarınızı, Ekrem bey, diyor; sizi öpmek için, çıldırıyor dudaklarım Beni ayıplamayın. Çünkü arzu- larıma mâni olamıyorum artık!. Sevmek gurur ve saadeti, irade- mi elimden alıyor Her ikisinin de şimdi vücut- ları ra'şelerle sarsılarak, yana-| rak dudaklarını - birleştiriyorlar birbirleriyle!... Ekrem sonra, kendini biraz geri alıyor. Ve hemen ellerini uzatarak, yere inen sabah güne- ginin ilk ışıkları altında, tomur- cukları yağmur taneleriyle ıslan mış gül fidanları gibi, tatlı tat- h titreşip duran kızın göğsünü, gömleğinin — yakasını çekerek kapıyor. — Göğsünü muhafaza etme- sini öğren Gülseren, diyor; u- nutma ki, <Bir kadının göğsü, çocuğundan daha kıymetlidir!» Üğürsün sonra!..ç renç bir hakaret ifade etmekte olan bu helâyı buradan- kaldırmadıkça İs- tanbul belediyesine bu konuda söz vermemesini rica ediyoruz. Aksi ta dirde Fati a vo eserlerine sövmüş durumdan kurtulamamış olu- Tuz ve bu takdirde neyi ” kutlulaya- cağız, bilemiyorum. Nereye gidiyoruz. hiç #abyamıyorum ? | ——— ç İstanbul iTürkocağı bugün açılıyor Türkocaklarının İstanbul şu- besi, bugün saat 17 de Hamdul> lah Suphinin Saraçhanebaşında- ki evinde merasimle açılacaktı Açılış merasimine Hamdullah Suphinin bir konuşmasile başla- nılacak ve müteakiben diğer ha- tipler konuşacaklardır. Ocağın İstanbulda şimdilik yalnız bir şubesi bulunacak bu, ihtiyaca kâfi gelmediği takdir- de diğer şubeler de açılacaktır. Türkocakları diğer şehirlerde de açılacaktır. cepheden iğ- Göçmenler Cemiyetinin müracaatı Yeni Emeklilik kanun tasar sında, yabancı memleketlerdeki azınlık okullarında öğretmenlik yapanların oradaki — hizmetleri- nin, burada öğretmenliğe devam ettikleri takdirde tekaüdiye müd i| detine dahil sayılacağı tasrih e- dilmektedir. Ancak — Göçmer yurda avdet eden tecilerin büyük bir kısmının, bu rada öğretmenlikle iştigal etme yip diğer memuriyetlerde btlun duklarını ileri sürmekte; bu du- rumda olanların yabancı memle ketlerdeki hizmetlerinin de teka- üdiye müddetine dahil sayılma- sını istemektedi: Yanarak ölen ihtiyar Aksarayda Valde camii avlu- Sunda bir odacıkta yatmakta bulunan Kırımlı, 70 yaşlarında Salih evvelki sabah, sabah na- mazını müteakip — odasındaki mangalda çay demlemekte iken odanın sıva kâğıtlarının tutuş- masile yanarak ölmüştür. Cesedin gömülmesine izin ve- rilmiştir. Hint Bale heyeti gazeteciler cemiyetinde Hint bale heyeti âzaları dün sabah saat 11 de Gazeteciler Ce miyetine gelerek basın mensup- lar:)» görüşmüşlerdir. Hintli artistler «Vina> adın- daki kendi orijinal sazlarile ga- zetecilere birkaç parça çalmışlar ve Hint müziği ile Hint raksı hakkında izahat vermişlerdir. Beş vagon kuzu geldi Günden güne gehrimize kuzu muvaredatı artmakta — olduğun- dan et fiatlarında — bugünlerde bir. düşüklük — beklenmektedir. YDevamı var), Dün şehrimize beş vagon dolusu kuzu getirilmiştir. 10 MAYIS 1919 Mirgün korusu ve Cemal Nadir... irkaç gün evvel İstanbul Bvıım Lütfi — Kırdar'ın Boğaziçinde Mirgün — korusunda tertip ettiği aylık basın toplan- tısında bulundum. Korkunç — is- raflariyle Mısır'ı büyük borçlara sokan ve iflâsa sürükliyen meş- hur Hidiv İsmail Paşaya burası- nı Sultan Aziz bağışlamış; sonra varislerine kalmış; onlar da Sat- vet Lütfi isminde milletlerarası bir iş adamına elli beş bin liraya tmışlar. Belediyo istimlâk et- i|miş ve bu iş söylendiğine göre, iki yüz yirmi bin liraya — mal ol- muş. İçindeki köşkleriyle, mey- vasız ve meyvalı binlerce ağacı ile, belki hepsinden değerli hava- $ı ve manzarasiyle milyon değe- rinde bir tablat hazinesi, Böyle bir hazinenin şehre mal edilmesi başlı başına bir zafer sayılabilir Toplantılarda bulunmağa — he- vesli bir adam — olmadığım için Vali'yi ilk defa yakından gördüm. Resimlerinden daha sevimli, mü- tevazı, kibar ve olgun bir zat. En ziyade pahalılık konusu üzerin- de konuşuldu. Neticede bir aezin itirafından ve bu hali mazur gös- termeğe çalışmaktan başka bir sey yapılamadı. Dönüşte Zincirli- kuyu mezarlığının önünden geçer- ken iki sene evvel toprağa ver- diğimiz değerli karikatür üstadı- mız Cemal Nadir Güler'i hatırla- dık; gazeteci arkadaşlarla bera- ber mezarını ziyaret ettik; birer fatiha okuduk. Mezarın üstünde menekşeler açılmıştı. Bir teneke parçasının üzerinde Cemal Nadi- rin adı yazılmış olmasa herhangi bir bahçenin mini mini bir köşe- sinden farksızdır. - Etrafta anıt halinde mermer mezarlar vardı, fekat Cemal Nadirin ü: tı; çünkü o da bür natkârlar gibi ancak günlük ek- meğini kazanabilmiş, — çoluğul çocuğuna hiç bir servet bıraka- mamıştı. Sanat ve fikir hayatımı- zın sefaletini temsil ediyordu. Bir gazeteci arkadaş: — Hizmet ettiği Akşam ve Cumhuriyet gazeteleri milyonluk müesseselerdir; - bir iki bin lira harcıyarak şuraya birkaç mer- mer parçası koyamazlar mıydı? Dedi. Devlet bile bütün ömür- lerini kendisine vakfeden me- murlarına mezar yaptırmazken hususi müesseselerden bunu bek- lemek mümkün müdür? Yapsa- lardı iyi olurdu, fakat bence Ce- mal Nadir'in mezarını yapmak matbuat teşekküllerinin vazife- sidir. Biz ki bir takım şahsi menfaat- lere hislere ve heveslere kapıla- rak birbirimizi kötülemekten, mes lekte ayrılık yaratmaktan kurtu- lamıyoruz, başkalarından alâka ve yardım beklemeğe hakkımız: var midir? Kadircan KAFLI İsveçli Arkeoloji talebesi izmire gittiler Evvelki gün şehrimize gelen Stokholm Üniversitesi arkeolo- ji talebeleri, dün İzmire gitmiş- lerdir. İsveçli talebeler kendilerile gö rüşen bir arkadaşımıza şunları söylemişlerdi «— Memleketinize arkeolojik tetkikler yapmak üzere gelmiş bulunuyoruz. Bugün İzmire gide rek Milas harabeleri ve arkeolo- jik kazılar üzerinde tetkikler ya pacağız. Çalışmalarımız bir ay kadar sürecektir.> Hazar: 5 - Ay: ö - Gün: 130 Vasati ni Öğle İkindi Akşam Yatsı İmsak (” Nöbetçi eczaneler & 10 - 5 - 949 Aksaray Ethem Pertev Alemdar Arif Neş'et Bakırköy — : Bakirköy I| Besiktaş — * Vidin | geyazıt Yeni Lâleli Kinyonli - Beyoğlu — ; Sıhhat Eminönü — : Bahçekapı Eyüp 1 Eyüpsultan Fatih — : Edirnekapı 1 Fındıklı Galata Tn Kadıköy —: Rifat Muhtar Küçükpazar : “Unkapanı Maçka - Gi » Feriköy Taksim — © Kemal Rebul Üsküdar — * Selimiye

Bu sayıdan diğer sayfalar: