25 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

25 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET 25 Nîsan 1936 KUçUk Hlkâye Mektublar üstüne sıçratmaktan başka bir işe yaramıyacak, neticede mektebden kovula cak, işinden olacaktı. İyisi mi, bu işi kimseye açmamak en doğrusuydu. İki gün sonraya kadar, Tüfenin zihni hep bu muamma ile karmakarışıktı. O sabah tuvaletine daha fazla itina etti ve mektebe giderken postahaneye uğradı. Hakikaten namma postrestant bir mektub vardı. Bu seferki mektub birincisinden daha uzun, daha samimî idi. Bunda ken disinden, yüksek artistik kıymetinden, istikbalinin parlaklığından bahsedili yordu. Bu istikbal lâfı, resim mualliminin dudaklannı, istihfaflı bir kıvrıntı halinde büktü; fakat gencliğinde bes lediği emelleri, ümidleri düşündü ve kendisine hâlâ itimad besliyen bir kimsenin mevcud bulunduğunu görerek koltukları kabarır gibi oldu. Sınıfa girdiği zaman, bütün gayret lerine rağmen, heyecanmı zaptedemi yordu. Talebesinin sorduğu suallere yanm yamalak cevablar verdi ve bütün vaktini, bu genç kız çehrelerini göz ucile süzmekle geçirdi. Acaba bu yirmi körpe çehre arasında hangi gözler şahsına karşı gösterüen içli, samimî alâkayı ifşa edecekti? Günler geçiyor, mektublar tevali ediyordu. Dördüncü mektubda, hâlâ imza koymamakta devam eden mektub sa hibi, Tüfenin mes'ud görünmek istemesine rağmen bedbaht olduğunu anladı ğını söylüyor, kendisine karşı gösteri len alâkaya bir cevab olmak üzere, her zamanki kıravatı yerine mavi bir laravat takmasını rica ediyordu. Tüfen bu meseleyi uzun uzadıya dü şündü; nihayet, bir haftalık harçlığını feda etti ve mavi bir kıravat satın alıp boynuna bağladı. Artık, mektublarını almak için pos taneye giderken içinde daha derin bir heyecan, kalbinde daha kuvvetli bir itimad duymağa başlamış, yaşınm kırkı bulduğunu, çirkinlikte ve fakirlikte yekta olduğunu unutmuştu. Bütün ömründe duymadığı bir zevk içinde yaşı yordu. Tüfenin üzerinde, bu mektublar, bir iksir gibi tesir yapmış, onu çehre ve vücud itibarile dcğilse bile ruhtan yana gencleştirmişti. Yirmi yaşındaki ciya detini, ümidlerini, emellerini, çoktan beri kaybettiği bütün manevî kuvvetini bulmuştu. Hatta, fırçasını, paletini tekrar eline aldı, içinde, boşluğa atılan bir paraşüt gibi birdenbire açılıp şişen yeni bir san'at istidadile işe sarıldı. îlk açılacak resim sergisine bir eser hazırlamağa başladı. Yedinci mektubu aldığı gün, Tüfen için bir bayram günü kadar sevincli, ayni zamanda bir imtihan günü kadar yürek çarpmtısile dolu geçti. Mektub sahibi, ertesi gün için cevab istiyor, bir postrestant adresi veriyor ve artık kendisini tanıtacağını söylüyordu. Mektubuna cevab verilirse, iki gün sonra, dershanede, göğsüne kırmızı bir gül takarak kendini belli edecekti. Tüfen derhal cevab verdi. îlk mek tubdanberi içinde dolaşmağa başladığı hayal âleminden aldığı ühamlarla iki büyük sahife doldurdu. **• Üçüncü günü sabahı, Tüfen, sınıfa girerken heyecandan tıkanacak gibiydi. Kapınm tokmağını çevirirken yüzü al çuhaya dönmüştü; fakat sınıfa girip te yirmi genc kıza şöyle bir göz gezdirince, çehresinin rengi, biraz evvelki şiddetli kırmızılıkla taban tabana zıd bir beyazlığa büründü, gözleri karardı ve sendeledi. Kızlann hepsinin göğsünde, ufakça bir lâhana iriliğinde, kıpkızıl birer gül takılıydı. Onu. pencereleri zangırdatan kuvvetli bir kahkaha tufanile karşıla dılar. Tüfen yerine geçti, oturdu; başmı iki elleri arasına aldı, düşünmeğe başladı. Kurulan tuzağı şimdi anlıyordu. Elin den bir mektub koparmak ve bu mek tubu göstererek onu mektebden kov durmak için bu komediyi tertib etmişlerdi. Tüfen, sefaletin yeniden kapısına gelmek üzere olduğunu hissetti, bir dehşet ürpertisi ve bir nefret galeya yoktu. Sonra anlaşılmıyan birşey daha vardı: Kendini o kadar beğenen ve zatına ancak gaib şahısla hitab edilmesini istiyen Sir Walter Stanley nasıl oluyor da bir uşa ğma sadece «Billy» diyordu! Muhakkak onu Williams diye çağınrdı. Burada, aydınlatılması lâzım gelen bir esrar vardı. Bu esrarda da, Sir Walterin sahsiyetini yeni bir şekilde aydınlatan garib bir ışık bulunuyordu. İkinci nokta polis meselesi idi: Niçin, verdiği emir hilâfına olarak, hırsızm ka çacağı pencerenin altında hiçbir polis memuru bulunmamıştı? Bu hususta elde ettiği cevab da deli kanlı için bir darbe teşkil etti. Nokta polisi yerinden kımıldamadı ise, bu sadece, Lambton Hausedan kendisine hiçbir suretle telefon haberi verilme mi? olmasından ileri geliyordu. Cedric Lacy bu kat'î teminata karşı o kadar az itimad gösterdi ki, nöbetçi çavuşu, söylediğini ispat için, su gotürmez bir delil göstermekte ısrar etti. Beş dakika sonra telefon merkezi keyfiyeti tekid edi C Kitablar arasında Türkçeden fransızcaya lugat Türkçeden fransızcaya bazı lugatler mevcud olmasına rağmen Sermed Muhtarın Türkçe Fransızca Yeni Lugat adlı kitabı mükemmeliyeti sayesinde halkm teveccüh ve rağbetini kazanmış ve her taraftan vaki olan taleblere karşılık verebilmek için Kanaat Kitab Evi tarafından ikinci defa basılmıştır. Kitabın ikinci tab'ı yeniden tadil edilerek bir misli büyütülmüş ve sahife adedi 1080 e çıkarılmıştır. Sermed Muhtar diğer eserlerde ol duğu gibi mevcud lugatlere istinad ederek bir kitab vücude getirmekten sakınarak aşağı yukarı yeni bir. telif mey dana getirmiştir. Temiz ve pürüzsüz bir lisanla yazılan bu lugatte kullanılmıyarak canlılığını kaybetmiş kelimelere yer verilmemiş tir. Ekseri kelimeler lisanımızdaki bü tün mana ve hususiyetlerile tercüme edilebilinmiş, ayrıca mecazî manaların kelimelerin hakikî hüviyetlerini değiştirdiği gözönünde tutularak' bunlara dair misaller gösterilmek suretile izahat verilmiştir. Bu kitab Türklere olduğu kadar li sanımızı bilmiyen Fransızlara da fay dalı olabilecek bir şekilde tanzim edilmiştir. Çünkü lugatin başında Türk alfabesi, bunların Fransız alfabesile tes bit olunmuş telâffuzları ve mukabil fransızca harfleri bir cetvel halinde yazılmıştır. Küçük ve kullanışlı bir kıt'ada ve dikkatli bir şekilde tabedilen bu kita bın fiatı 250 kuruştur. KİRALIK Yeşilköyde, mobilyalı ve her konfoıu havi bir villa ile güzel bir bahçe, çamlık ve bağ, kısmen veya tamamen kirahktır. Saat 14 ten 17 ye kadar 43207 No. y a telefon edilmesi Teşekkür Her zaman olduğu gibi 23 nisan bayramı vesilesile de okulumuzun yoksul talebesine şefkat gösteren ve sevlndiren «Yoksulları Koruma Yurdu Emirgân Ocağı» na ve onun sayın başkanı Azmi Varola teşck. kürü vicdan borcu sayarım. Sarıyer 28 inci Ilkokul başöğretmeni Mikrame Muzaffer Bafar RADVO Bu aksamki program J \ i Tüfen, her zamanki gibi, evine git mek üzere Trokadero istasyonundan metroya bindi. İkinci mevki kompartımanma yerleştiği zaman, resim mual limliği yaptığı sınıfın şık talebeleri arasından sıyrıldığı vakitlere mahsus derin teselli nefesini aldı. Mendilini çıkardı, rahat rahat burnunu sildi; sokakta içeceği sigarayı sarmak için elini tütün tabakasının durduğu cebe soktu. İşte o zaman mektubu buldu. Açık nnavi renkte, hafif esans kokulu bir zarftı. Üstünde, bir kadın elinden çıktığı belli iri harflerle kendi ismi yazılıydı. Tüfen, şaşkın şaşkın mektubu muayene etti, açtı, okudu, kıpkırmızı kesildi ve afalladı. Bu ne demekti? Talebesinden biri, kendisine bir aşk mektubu yazıyordu. Düpedüz divanelikti bu! * ** Matmazel Klotild, zengin kızlarına sanayii nefise öğretmek üzere bir dershane açtığı zaman, ilkönce, fazla tale be toplıyabilmek için genc ve zarif profesörler tutmuştu. Fakat umduğu mu vaffakiyet haddinden fazla parlak oldu. Genc bir edebiyat muallimi, on altı yaşında bir talebesini, kendisine ilham perisi olarak seçip günün birinde, onunla beraber ortadan kaybolunca, Mat mazel Klotild, mektebinin şöhretine leke süreceğinden korkmuş, genc profe sörlerin hepsine yol vermiş, genc ta lebelerinden fazla velilerinin hoşuna giden, uslu, kâmil, ununu elemiş, ele ğini asmış muallimler tutmuştu. İste, Tüfen de, Matmazel Klotildin mektebine bu suretle resim mualliği olarak girmişti. Yaşı kırkı bulmuştu. O zamana ka dar ömrünü san'at hulyalarile avunmak la geçirdikten sonra, bu yolun çıkmaz bir yol olduğunu anlamış, ekmek parası kazanmak lüzumunu duymuştu. O nun gamlı, bayağı ifadeli çehresi, beş, on telden ibaret saçının örtemediği dazlak başı, yerinde duramıyan gözlükle .rinin arkasındaki kırpışık gözleri, soluk tenkli ve eski esvablarının altmdaki Vska vücudü Matmazel Klotildin pek Tıoşuna gitmişti. Tüfen, tam onun ara dığı tipti. Halinden, sıkıntıda olduğu da anlaşıhyordu, azıcık bir maaşla hemen muallimliğe tayin edildi. Tüfen, hayatında ilk defa olarak çirkinliğinin faydasını görmüştü. Fakat, hepsi güzel, hepsi genc, hepsi zarif yirmi talebenin, yirmi genc kızın ortasında kaldığı zaman, onların kahkahaları, alayları ve münasebetsizlikleri, kendi sine, bu çirkinliği lüzumundan biraz fazla hatırlattı ve kalbi burkuldu. Bununla beraber, Tüfen, çok daha ağır, genc kız istihzalarından çok daha yakıcı, ağır muamelelere hedef olmuş, kendi küçüklüğü nisbetinde büyük hakaretler görmüştü; tanımadığı, bilme diği, görmeğe ihtimal tasavvur edeme diği bir âleme mensub olan bu kızların istihzaları yavaş yavaş ona tabiî gel meğe başladı. Dersini veriyor, hayatını kazanıyordu; üst tarafı vız gelirdi. Tüfen, şimdi, metro kompartıma nmda bir yandan bunları düşünüyor, bir yandan da, esans kokulu, mavi mektubu, gitgide artan, hayretten ziyade ürküntüye benziyen bir hisle üstüste okuyordu. Mektub birkaç satırlık, ba sit bir mektubdu. Açıktan açığa ilânı aşk değil, artistik ve entellektüel bir sempati ifadesiydi. Mektub imzalı de ğildi. Yazının sahibi, henüz kendini tanıtmağa cesaret edemediğini söylüyor, fakat iki gün sonra postrestant adre sine mektub yazacağını vadediyordu. Acaba bu mektubu talebesinden hangisi yazmıştı? Bu cesareti, aralanna daima yüreği çarparak girdiği yirmi genc kızdan hangisi göstermişti? Ve bu mavi zarfı, vestiyerde duran paltosunun cebine kim yerleştirmişti? Bu muammayı halledemiyen dağınık zihni bu sefer başka bir mevzua takıl dı. Mektubu müdüre göstermek icab eder midi? Fakat bu düşünce üzerinde fazla durmadı. Kendisine itimad eden bir kimseye karşı ihanet demek olan böyle bir hareket caiz ve namuslu bir iş "değildi. Üstelik Matmazel, Klotild çok sert, hoyrat bir kadındı. Mektubu ona göstermek belki de çirkefi kendi Fazıl Çil ilâcı Bu hafta SARAY • Fransız tiyatrosunda* 80 26 Nisan Pazar ve 28 Nisan Salı akşamları ıaat 21 de kişiden mürek keb büyük İSTANBUL. ' 18 dans m u ^ i s i (plâk) 19 çocuk saa* ti, hikâyeler 19.30 Çocuk Eslrgeme Kuru. mu namma konferans 20 Kadıköy Hal. toevi koro heyeti. Şef: Profesör Hulusi « Büyük reklâma 20.30 stüdyo orkestraları 21,30 son ha* ANKARA berler. NE HACET Yeni Sinemada Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının ga. zetelere mahsus havadis servisi verllecekBir tertib Cumartesi aksamı tir. VİYANA: 17,45 musikl 18,20 gramofon . 19,05 halk şarkılarmı ögrenelim 19.35 ayın hakullanırsanız her halde Pazar akşamı berlerl 20,05 haberler, hava raporu 20,15 güzelleşirsiniz koro konseri 21,15 bahar şarkıları . 22,45 filimlere dalr Sevda Oteli yolonsel konseri 23,05 haberler 23,15 vl 23,65 konuşma 24,10 gramofon 1,05 gramofon. BERLİN: LOUİS GRAVEURE'ün tunç ve tath sesi 17,05 karışık yayın 19.05 spor nedir? 19,20 gramofon 20,05 küçük konser20,50 CAMİLLA HORN'un cazibe ve güzelligi günün akisleri 21,05 haberler 21,15 şar« Dayanılmaz komik THEO LİNGEN'in san'atı kılar 23,05 havadis. hava, spor 23,35 karışık yayın 1.05 dans musiklsi. BUDAPEŞTE: 17,20 masallar 18,35 Org konseri . 19,05 radyodan selâm 20.30 Macar şarkıları . güzel komedisinin kıymet ve ehemmiyetini artınyorlar 20.15 konferans 21,15 Viyanadan . 22,45 haberler 23,05 gramofon . 23,45 opera orkestrası 1,10 balet musikisi. LONDRA [Regional]: 17,05 orkestra konseri 16.55 National isMutlaka gidip görünüz. tlâveten: 2 MİKE MAVS tasyonu . 18.20 çocukların zamanı 19,05 havadis . 19,35 Balalayka orkestraaı 20,05 dans musikisi 21,05 opera yayını 21,50 konuşma . 21,55 opera yayını 22.20 piya. Bugünden itibaren SİNEMASINDA no musikisi 22.50 eğlenceli musiki 23,25 havadis . 23,35 eglenceli musiki ve dans ŞEHZADEBAŞI İki filim birden musikisi. PARİS [P. T. T.]: 18.20 havadis 18,50 konser . 19,35 havadis 20,40 musiki 21,05 edebiyat 21,15 konuşmalar . 21.35 konser 23,35 havadisFransızca sözlü büyük orijinal filim 23.50 dans musiklsi. ROMA: V İ Y A N A G E C E L E R İ 17,25 konuşmalar . 18,05 havadis, bor Almanca sözlü büyük operet filim sa 18,20 konferans 19,15 memleket yayını 1955 Esperanto . 20.25 ingilizce haberler 20,50 fransızca haberler Î1.40 orkestra konseri . 23,05 komedi . 24,35 dans musikisi. HALK OPERETİ FLORYA GÖNLÜM SENİ İSTİYOR sinemasında HILÂL B A Ğ D A D Y O L U R U ME N KORO ve bütün Sollstlerlle David Koperfild Bir çocuğun romanı Lionel Barrymore ve LUpe Velez'in Yeni fransızca kopjra F E R A H sinemada ADALAR ŞARKISI DEVLET KORAL Heyeti yalnız 2 mfla amere vereceklerdir. Yerlerinizi şimdiden tutunuz. Bütün dünyada büyük muvaffakiyetler kazanan ve bütün Istanbul halkının aftlzında dolaşacak olan DOSTOEWSKY'nin eıeri ve büyük artist HARRY BAUR ve PiERRE BLANCHARD'ın temsilleri Bîletler: Tiyatro gişesinde ve Eminönü köprü başında Kızılay Cemiyeti Kaza Merkezinde satılmaktadır. Telefon : 21035 Haşi:ye El programlannda; işbu konıerlerin gaat 20,30 yerine 21,30 da başlıyacagı sehven yazıldıgı ve 20,30 da başlıyacagı tekrar ve tavzih olunur. CÜRÜM ve CEZA J U M E R (Görülmemiş canlı resimler) Büyük Hlimini ainemasında DOKTOR gidip görünüz. llâveten O S V A L D V Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Abdülkadir). Bakırköyünde (Hilâl), Beyazıdda (Belkis), Eminönünde (A. Minasyan), Fenerde (Emilyadl), Karagümrükte (Suad), Küçukpazarda (Hasan Hulusi), Samatya, Kocamustafapasada (Rıdvan), Şehremininde (A. Hamdi), Şehzadeba«mda (HalU). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Kapıiçi), Hasköyde (Halk), Kasımpaşada (Merkez), Sarıyerde (Osman), Şişlide (Maçka), Taksimde (İtimad), (Kinyoli), (Tarlabaşı). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şlnasi), Heybellde (Ta naş), Kadıköy, Pazaryolunda (Rifat), Modada (Sıhhat), Üsküdar, İskelebaşmda (Merkez). Nöbetçi eczaneler • Bugün T Ü R K sinemasında Filminde Holivudun en meşhur dansözleri RAMON ve ROS1TA 200 dansoz ve dansörun iştirakile size yeni dansları gösterecektir. Bas rollerde; Lüks ihtişam Eglence Neşe Şarkılar ve danslar... Programa ilâveten: S p o r v e G e n c l i k : Moskovada yapılan tekmil sporları gösteren büyük filim. Gençler, talebeler, sporcular ve her «poru aeven bîr ıaat spor heyecanı ve jjüzel bir ?0n geçirmek isterlerse bu filimî mutlaka görmelidir. IRTI H AL Uzun zamandanberi mustarıb oldu ğu hastahktan kurtulamıyarak cuma günü saat 12,30 da vefat eden tzmir 176 ncı alay kumandan muavni Bay Tevfiğin haremi doktor miralay Bay Mustafanın gelini Yanyalı Bay tsken derin ve Bayan Hafız Nimetin kızı Bayan Lutfiyenin cenazesi Beyazıd Küpçülerçıkmazı numara 6 dan kaldırıla rak Eyüb camisinde öğle vaktinde namazı kılınacaktır. Mevlâ rahmet eyliye. Biletleri almakta acele ediniz. nile yerinden fırladı. Elindeki cetveli masaya şiddetle indirerek: Yeter! diye haykırdı. Bana sizin kahkahalarınıza hedef olsun diye para vermiyorlar. Vazifem size resim öğret mek. Ben hayatımı kazanmağa mecburum. Evde, her gün aç bir karım, beş çocuğum var. Beni bundan başka bir şey alâkadar etmez. Ne demek istediğimi anladınız sanırım. Şimdi, talebeler şaşkm şaşkm onun yüzüne bakıyorlardı. Tüfeni hiç bu halde gÖrmemişlerdi. Halinde o eski ga ribliği kalmamış, sesi amirane, müte hakkim bir ifade almıştı. Ben kurşun kalem almak lçin dı şarı çıkıyorum. İçinizden birinin bana iade edilecek bir şeyi varsa, masanm üstüne bıraksm! İki dakika sonra avdet ettiği zaman, kızlann göğsündeki güller yerlerinden çıkarılmıştı. Masanın üstünde de bir mektub duruyordu. Tüfen mektubu oradan aldı; arkasını döndü; cüzdanmın içinde duran açık mavi rengli başka zarfların arasına yerleştirdi. Dudaklan hafifçe titriyordu. Fakat ağlamamağa muvaffak oldu ve dersine başladı. Çeviren: HAMDl VAROĞLU yordu : O gece Lambton Hausedan hiçbir telefon muhaberesi yapılmamıştı. Bu vaziyet karşuında Cedric Lacy boyun iğmekten başka çare bulamadı. Fa kat zevahiri kurtarmak için, muhakkak tellerde bir bozukluk olduğunu ileri sürüyordu. Fakat hakikatte aklı fikri altüst olmuştu. Hâdiselerden birinin vukua gelmiş olması, şüphelerin hakikat olduğunu mey dana çıkarmış olurdu. Fakat ayni mak sadı güden iki keyfiyete ne diyelim? Sir Walter Stanley delikanlıyı yanlışlıkla Billy diye çağırması muhakkak üçüncü bir şahsa hitab ettiğini sanmasından ileri geliyordu. lhtiyar diplomat, pencereden girip te kilidi kırmakla meşgul olan adamdan başka kime hitab edebilirdi! Sonra, açık ve muhakkak olan birşey daha vardı: Sir Walter Stanley istiyerek polise haber vermekten imtina etmişti: Demek hırsızın tutulmasını istemiyordu. Bu, plânlanna dahil değildi. Lâkin bununla beraber, Cedric Lacyye ALTIN TOPLIYAN KIZLAR (Altın atayan kızlardan daha güzel) Dick Poyvell Adolf Menju Glorya Stevard Glenda Farrell ı FRANSIZ TİYATROSUNDA Bayan SAF1YEI N ^ İ M . ARKADAŞLARI | ve ARKADAŞLARI a B H B B a B a Mevsimin Son Musiki Ve Eğlence Gecesl OSMANLI BANKASI ILÂN Osmanlı Bankasının Galata, Yenicami ve Beyoğlu daireleri bahar bayramı münasebetile 1 mayıs 1936 tarihinde kapalı bulunacaktır. ^•^•••••••••••i Bu aksam 20,45 de ^BHB| İPEK sinemasında Bugün BUyUk TUrkçe heyecanlı filmi ilâveten: Renkll komedi; KEDIL6R ve PiLiÇLER JAN D A R K Ayrıca: İKİ OÖNUL haber veren ve ona hırsızm izini buldu ran Sir Walter olmuştu. Bu iki zıd hali o zaman nasıl izah etmeli? Bu bir man tıksızlığı andırıyordu; fakat Sir Walterin züppelik iliklerine kadar işlemiş olduğu halde gene hergün, aklı başında olduğunu bin kere ispat ediyordu. Cedric Lacy, polis merkezinden çık ı tıktan sonra HydeParkın ağaclı bir yoluna girmiş ve aklını kurcalıyan yeni meseleyi inzivada düşünebilmek için Ser pentinein kıyısında bir sıraya oturdu. Sir Walter Stanley takındığı vaziyete ne mana verebilirdi? Delikanlı uzun uzun düşündükten sonra bulur gibi oldu. Muhakkak asıl sebeb Thaisa Strafforda aid evrak idi ve genc kızın üvey babasının bu kâğıdlan orta dan kaldırmakta bir menfaati vardı. Ih tiyar diplomat bu maksada irişmek için muhakkak şüpheli ve gelişigüzel bir adamı kullanmış ve kendisine kat'iyyen ceza görmiyeceğini vadetmişti. Thaisayı, şayed bu hususta şüphesi olursa, daha iyi kandırmak için, hırsızın takib edilmesi plâ nını kurmuştu. uedıkpaşa Çarşıkapı AZAK sıneması BiR CLARK GABLE CLODETTE COLBERT OLUNCA Lacynin aldanarak gelip otoritesini bu herifin hizmetine amade bulundurmasma herhalde fena halde kızıyordu. Delikanlı istemiyerek ne gülünc bir rol almış ve buna nasıl olup ta kanmışn? Cedric Lacy, biraz yürüyüp aklını başına toplamak için yerinden kalkacağı sırada eli ceketine değdi ve Cedric Lacy gene ciddileşti. Delikanlı cebinde, Sir Walterin vermiş olduğu ve polis hafiyesinin Lambton Hausea gelmesine »ebeb olan Hamlet piyesini hissetmişti. Hiç olmazsa bu aşikâr birşeydi ve Cedric Lacy onun içine kaydedilmiş o lan tehdidin ehemmiyetini herkesten iyi takdir edebilirdi. «O halde Sir Walterin öbür vaziyetine ne mana vermeli? Çünkü o cihette hata olamaz. Ihtiyara o işde yol gösteren tek bir fikir vardı: Üvey kızını korumayı temin etmek.» Cedric Lacy, ihtiyar centilmenin he t yecanla bunışan yüzünü bir daha gözö * nüne getirdi. O zaman anladı: Çehrenia bazı öyle ifadeleri vardır ki insanı hiçbir zaman aldatmaz. lArkan varl 25 nisan cumartesıden itibaren bir hatta Beşi kırk îki geçe «.Cumhuriyetn in zabıta romanı.'32 Yazan: Charles de Richter «Tuhaf vaziyet, diye söylenip durur idu. Fakat Thaisanın fena maksadı ne olabilir acaba? Bu genc kız o kadar zekidir ki, böyle hareket etmesinde bir maksadı olmamasına imkân yoktur!» Gece geçen hâdiseler delikanlıya hal Iedilecek daha birçok meseleler arzetmiş olduğu cihetle, bunlar, Cedric Lacynin dikkatini, daha müstacel şeylere doğru çevirdiler. İlk bakımda bir kcyfiyet ona şüpheli görünmüştü: Sir Walter Stanleyin ken disine hitab ettiği şu Billy kimdi? Sir Walter yaptığı hatanın farkına varınca, «şoförümdür» diye izah etmek istemişti. Halbuki bu doğru' değildi. Şoförün ismi Billy olmak şöyle dursun çünkü haki katte bunun ismi Hiram idi bütün hiz tnetçiler araıında da bu isimde bir •dam Cedric Lacynin bu buluşu akla yakın geliyordu. Hiç olmazsa bu buluş, hırsızın evi iyice bildiğini izah ediyordu. İki moble arasına gerilen iple, hazır duran çini vazo, sürmeli kapı ve garib bir şe kilde kaçış ta başka. Fakat şu Sir Walter Stanley o halde ne biçim bir adamdı ve üvey kızmın ev rakını çaldırmakla ne gibi bir maksad güdüyordu? Bahçede birçok küçük çocuklar, da dılannm yanında, kuğu kujlarına yem atıyorlardı. Cedric Lacy bunları seyre dalarak istemıyerek gülümsedi. Thaisanın gerek Sir Walter ve gerekse delikanlıya karşı takındığı vaziyetin manası Cedric Lacynin kafasında şimdi aydınlanıyordu. Genc kız muhakkak ki çoktandır, üvey babasının Kraliçe Viktorya zamanından kalma adamlar gibi takındığı azamet maskesi altında, kullanacağı vasıtalara pek aldırmıyan ve maksadma irişmek için herşeyi göze almağa hazır bir adam yaşadığını anlamıştı. Felâkete bakın ki Jhaisa, Cedric

Bu sayıdan diğer sayfalar: