b ( Bir Aş 5 l bir tanem.. Biz, sensiz ne yapa - L 5 Yazan: KADiRCAN KAFLI Reis karşıda.. Elleri bağlı amma No. 386 — ağzı açık, bize emir verebilir.. Frenk Süleyman başta olduğu halde hepsi de yüreklerinde derin ir ağrı duyuyorlardı. Ayrılsalar ve Kızıl Kadırgaya gi- terek Turgut Reisin yanına gitse- ve o da: — Reisiniz nerede? Diye sorarsa ne karşılık vere - teklerdi!. — Onu düşman elinde esir bı - Taktık. ğ Demektense ölmek daha kolay- * Fakat yapılacak bir iş de yoktu. Şimdi akıncılar arasında nere- deyse bir anarşi çıkmak üzere idi. Çoğu işin sonunu düşünmeden ka leye saldırmak, bir kısmı da gemi- Ye giderek Turgut Reisin yanına dönmek ve her şeyi olduğu gibi anlatmak istiyorlardı. Gitgide, kaleye saldırmak çıl - gınlığını düşünenlerde böylelikle İişin iyi bir sona eremiyeceğini kav Tayorlardı. Kale mazgallarının üstündeki Adam, - kılıcının tersile kalkana Vurmakta devam ediyordu: — Beş... — Altı... — Yedi... Leventler bir türlü reislerini ora da bırakıp gitmeyi kabul edemi - Yorladı. Fernando Türklerin bu $ılgınlıklarına şaşıyordu. Onlara Yaptığı teklif çok hafifti. Yahut ona öyle görünüyordu. Bu sırada Türk akıncılarının Fernandonun dediklerini kabul tederek gitmemelerinde bir sebep daha vardı ki bu en başlıcası olu- Yordu. O da Fernandonun sözüne ğüvenmemeleri idi. Şaşkınlık devam ediyordu. En sonra bu işin içinden çıkma- Tn kolayını gene Frenk Süleyman Arkadaşlarına döndü: — Reisimizi burada bırakıp g't- Mek namusumuza dokunuyor. Fa- kat onun bizim yüzümüzden ölme Sine de razı olamayız. Onun sağ- liğı her şeyden öncedir. Yalnız €#rnandonun de sözüne güvenil - Mez, En iyisi kararı reisin kendi- tİnin vermesidir. Ayı Mustafa sordu: — Nasıl?.. — Reis işte karşıdadır. Elleri ğli amma ağzı açıktır. Bize mir yerebilir. Biz de onun dediği. Bi Yaparız. — Aferin Süleyman... İşte en budur. Hemen şimdi sor.. *'î-ı ne derse onu yaparız. — Evet... Reisin dediği başımı- Zin üstündedir. Mazgaldaki iri yarr adamm kılı “am tersi sekizinci defa kalkana bz , ölümün büsbütün yaklaş- Ümr haber veriyordu. qmlı Süleyman ileriye doğ'_rıı ;.Eİ avucunu ağzına dayadı ve gibi yaparak kale kapısının İtündeki yüksek mazgallara doğ- Oradan | ru yüksak sesle, İtalyanca olarak; hiçbiri gözlerinin önünde Kızıl| T“tsağına söz ver... haykırdı: x- He...yl... Fernando... — Ne var? Cevabınızı söyleyi- niz!... — Biz buna karar veremedik. Reisle konuşacağız. O ne emreder se onu yapacağız. — Konuşun!... olun!.... Fernandonun adamları Hüsmen Reisi kale mazgallarının daha çok kenarına doğru yürüttüler. Frenk Süleyman ona bağırdı: — Reis!.. — Ne var? —Demindenberi bu domuzlarla ne konuştuğumuzu anlamadın sa- nırım, — Duymadım... Fakat çabuk Hüsmen Reis, elçinin söyledik-| lerini duymuş olsaydı anladığı ke- limeleri biribirine bağlıyarak ma - nasını aşağı yukarı bulabilirdi. Fa kat elçi ile Frenk Süleyman kale- nin dışarısında ve aşağıda konuş- tukları için işidememişti. Frenk Süleyman kısaca olup bi- teni ünlattı. —— — -- 4 Hüsmen Reis sözün bitmesini bile beklemedi: — Ne duruyorsunuz? Benim yü zümden burada kırılmanızı iste - mem. Gidin Turgut Reise haber verin. Ben elbet bir... Reisin sesi kısık ve acı 'di. Bir günde hem sevgilisini, hem de hür- riyetini kaybetmek onu feva hal de sarsmıştı. Reisin sözleri yarıda kaldı. Çün kü iç kalenin batı tarafındaki ku- lelerinden koşa koşa gelen bir as- ker Fernandoya şu haberi getir- mişti: — Doryanım filosu... Doryanın filosu geliyor... Herkes o tarafa baktı. Hüsmen Reis de baktı ve ufak çizgisinden birer ikişer beliren büyük bir donanmanın başlangı- cını gördü. Birdnbire bir yay gibi gerildi. Fernando ile zabit ve askerleri arasında büyük bir sevinç belirdi. Hüsmen Reis bütün kuvvetile, gök gürlemesine benziyen bir sesle haykırdı: — He...yl.. Süleyman, Dalyan, Sırık Ahmet.. Çabuk gemiye... Gemiye diyorum size... Çabuk demr alm!. — Anderya Doryanım dırgayı kurtaran leventlerin bu - ludukları yerden — ufuktaki do - nanma görünmüyordu. İlk — saniyelerde — reislerinin birdenbire çılgın gibi haykırma - sma telâş etmesine mana vereme- mişlerdi. Çünkü onun son sözünü böyle telâşla ve çılgın gibi haykı- rarak söylemesi için ortada bir se- bep yoktu. Fakat Hüsmen Reis sözü uzat- tıkca işin karanlık tarafları aydın- lanıyor, sahiden korkulu bir hal alryordu. Hiç şüphesiz onlardan Kadırganmım düşman eline geçme- sine razı olmazlardı. Onu önce - den tasarladıkları gibi cepaneliğe ateş vererek havaya uçurmak çok kolaydı. Fakat Reis bunu istemi yordu. O: — Vira demir!... Kumandasmı verdikten sonra bu kumandaya uymamak alçak - lık olurdu. Hüsmen Reis herhalde onların hepsinden daha iyi düşü- nüyordu. Frenk Süleyman geminin bulun duğu tarafa koştu: — Gemiye... Reis böyle istiyor.. Gemiye!.. Leventler gemiye henüz girme- mişlerdi ki, başlarında Fernando- olduğu halde üç yüz dört yüz kişi- lik bir kuvvet iç kalenin kapısın-! dan fırladı ve Türklere doğru sal- dırdı. Fernando Doryanm gelişinden cesaret alarak Türkleri kılıçtan geçirmek istemişti. Fakat geç kal- mıştı. Kızıl Kadırga bütün yelkenlerini açtı, bütün isürelderini -. işlöterek son hızla limandan çıktı. Gider ayak birkaç yaylım ate; yaparak Fernandoyu ve onun as - kerlerini iyice hırpalamak işten bile değildi. Fakat Frenk Süley - man reislerinin canmı kurtarmak için düşmanı daha çok kızdırmak- tan çekinmişti. Türk akımcıları mazgalların üs- tünde kolları bağlı, boynunda ve ayaklarımda zincirle dimdik du - ran reislerine bakarak göğüslerini şişirdiler. Acaba onu öldürecekler miydi? Bunu ummuyorlardı. Bir zaman lar Turgut Reis de esir olmuş, fa- kat öldürülmemişti. Hüsmeni de olsa olsa zindana atarlar, daha kuvvetli bir ihtimalle herhangi bir. İspanyol gemisine zincirliyerek kürek çektirirlerdi. Böylelikle kendilerini avutyyor lardı. Kızıl Kadırga provasını cenuba çevirmişti. Dosdoğru Recyoya gidecek, hem Turgut Reise Hüsmenin başı- na gelenleri söyliyecekler, hem de Doryanın büyük bir filo ile bura- larda dolaştığını haber verecek - lerdi. Turgut Reisle Piyale beyin koca donanması Salerno önüne demir- ledikten sonra Fernando isterse Hüsmen Reisi azat etmesin!... .. » VKo 'TÜRK FİLOSU... Salernodan henüz beş altı mil ayrılmışlardı. Onlar uzaklaşırken Doryanm filosu yaklaşıyor ve en hızlılarından beş altı kadırga da Kızıl Kadırgayı yakalamak için Türk akıncılarının gittiği tarafa dümen kırıyordu. (Devamı var) kımn Hikâyesi p İi — Nakleden: | Hatlce Süre ya — Sakın ha, kızım.. Evlâdım, rız.. Sen, biz, senin — çocuğumurz,| dördümüz, inşaallah mes'ud Lir a- ile teşkil edeceğiz.. Samiye, titriyordu: — İnşaallah.. İnşaallah.. Fakat, ben çocuğumu istiyorum.. Ben ço - uz yapamam.. — Evet, evet .. İnşaallah.. Fa- kat, söyle, söz ver.. Bizden ayrıl - —Söz veriyorum. babacığım.. Sizden hiç ayrılmıyacağım... Hay- di, baba, git, meraklanma.. Emin ol, bir taşkımlık — yapmıyacağım.. Sabırla bekliyeceğim.. Mukadde - rata boyun eğeceğim.. Bu sözlere cevab olarak, Bahri kızımın kolunu tuttu.. - Gözlerinin | içine baktı.. Ne söyleyebilirdi?. İkisi de, bi- | ribirinin ıstıraplarını çok iyi anla - | yordu.. Baba kız, böyle konuşarak, nolis karakoluna kadar gittiler.. İkisi de komiserin yanma alındılar. Burada, zavallı Samiyecik, ha - şından geçen bütün vak'ayı anlat - tı... Bundan dolayı, büyük ıstırabı- nı tekrar duydu.. Komiser; bu an- latılanlara fevkalâde alâkadar ol- | muştu.. Söylenen sözleri not edip duruyordu. Nihayet: — Haydi, eve beraber gidelim.. Mahallinde tahkikat yapalım .... » dedi.. - Müsterih olun, küçük ha- nım. Çocuk, — para gibi kolaylıkla kaybolmaz.. Çalınsa da biz bulu - ruz.. Çok geçmeden ele geçiririz . Çocuğunuza mutlaka kavuşacaksı- nIZ., » Baba: — Hay Allah razı olsun.. Inşa- allah bu söylediğiniz tahakkuk e der. Ka ' e. a d Samiye, aile yuvasma — döneli bir hafta olmuştu... Doktor Tevfiğin ve polisin sar - fettiği bütün emeklere rağmen va. ziyet tamamen karanlık kalyor - du. Hiç bir hakikat meydana çı- kamıyordu. , Doğramacının zavallr karısı, ya- tağmda, kötürüm yatıyordu. Ne sesi çıkıyordu, ne de kımıldanıyor- du. Jaleye — gelince, tamamiyle kaybolmuşa, artık ele geçmiye - ceğe benziyordu. Filhakika, polis komiseri, sonra mustantik,, hulâsa hiç kimşe bir ip ucu ele geçirmemişti. Ne kaçıranın hüviyeti hakkında, ne gidilen isti- kamet etrafımda bir şey öğrenmek hasıl olamamıştı. Kapıcıya sormuşlardı. — Hiç bir şey görmedim, hiç bir şey işitmedim! sözlerinden başka bir cevab almak kabil olamamış - tt Oralardan pek de ayrılmamış- tım. — Yalnız yemek yemeğe oda - || ma çekilmiştim. Bir gürültü işitme- dim. — Birfevkalâdelik — görme - dim.. « Hulâsa, bir iz elde etmek kabil olamıyordu... Yemek odasının kapısı ve pen - ceresi ardına kadar açıldı. Burası, çocuğu çalan adamın girip çıktığı yerdi şüphesiz.. Polis, bunu tesbit etti, Kolaylıkla içeri girdiği an - No. 47 | laşılıyordu. Fakat kim girmişti ?. Bunu anlamadılar.. Samiye, komisere, yoldaki eş - rarengiz kadın meselesini anlattı: Çocuğunu ondan almak istedikle- rini söyledi. Diyordu ki : — Şu kanaatteyim: Çocuğumu benden satın almak isteyen o küs - tah kadın her kimse her halde bir de cürüm şeriki vardı. Kızımı onun vasıtasiyle aşırttı. — Eşkâlini tarif eder misiniz? Nasıl bir kadındı bu?. — Maalesef fazla bir şey söyle » yemiyeceğim.. — Zira, şapkasında, peçe gibi bir kalın tüy vardı.. Yü » zünün eşkâlini farkedemedir. Polis, hiç birizelde demediği için, matbuata bir haber geçmedi. Lüâkin odada bulunan cesed tıbbr adliye verildi, inceden inceye mua yeneden geçti. Çocuk, gayri tabii bir şekilde öl- memişti. Hastalıktan ölmüştü.. Genç kadın hesab ediyordu: —- *— Bu çocuk son nefesini verdi- ği sıralarda, benim henüz “H.,, ka- sabasında bulunduğum anlaşılı « yor. . a (Devamı var) # | İŞTİRÂK edeceklere! —0 | i Davetiye tevzil ve bilet satışı pazar- tesi başlıyor ı İ İ İ ğ 23 Haziran Pazar günü Ya- İ İ lovaya yapılacak olan üçüncü # büyük deniz gezintimize işti- ! rak etmek isteyen okuyucula- i $ rımız, Pazartesi günü öğleden j İitibaren Ankara — caddesinde İ Vakit kütüphanesine uğraya- ! rak daim? kart sahipleri da- î vetiyelerini ve yanlarında ge- $ tirecekleri kimselere ait bilet. ! leri ayni yerden satın alabilir- i ler. Satışa — çıkarılan biletler ; çok mahdut olduğundan geç Â kalınmaması Jâzımdır. HABER Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ 'Telgraf Adresft İSTANBUL HABER Talefon — Yazıt 28872 — İdnre: 24870 | ABÖNE ŞARTLARI | Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Kr, 730 , 1450 , İ 3 aylık 100 » 800 . $ il aylık 10 , 4 -" ILÂN TARIFESİ 'Ticaret lânlarının satırı 12,50 i Rosml lânlar 10 kuruştur, Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basaldığı yeri - (VARIT) Matbansı ğSenelik iG aylık $ KUPON 160 17-6-935