15 Ağustos 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 20

15 Ağustos 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ges 558, yeme Men m e imalini e Tiyatrom Bügünkü deli alacasından tabii bihse'miyeceği n. Türk tiy trosunuu k rakteri nedir, ve ne olıcaktır? Bunun, geçm'ş zamanın yar- dımıyla kuru far ziye hâlırden kuvvetli bir zan ve tehm'n sah sına atıbıliriz. Milli br tiystromuz halâ yok; neden olımiyor ve ola- m masının sebepler: nedir? Araştıracağımız nokt'ya te- kürt, veya ermeni dehâsını kapladı. (1 İl Türk musiki tesirleri İzmiri aşup adalara girdi. Adalarda, 1898 de tek kikat yapan Flubert Pernot diyor ki: “Yunanca, asırlar zarfında bir yığın ecnebi, latin, Islav, Türk, İtalyan un- surları ile nasil doldise, aynı vechile Yunan halk musikisi eski zaman- lardan bugünlere kadar - bir çok ha riçi tesirler altında kalmağa meçbur- du. Türk tesiri aşikârdır, ve elan gözlerimizin Oönüde devam ediyor. İalyan tesiri lisan üzerinde kuvvetli izler bıraktı muşikide pek az hissedilir. sebep belki de, Yunan ve İtalyan musiki sistemlerinin birbirlerin den pek farklı bulunmalarıdır., (21 “Türk musiki tesirlerinin Bulgar, Sırp. iİh..Balkan milletleri şarkıları üzerin- deki bakiyelerine dair olan Frvat folklorcusu Kuhaçın tetkikinden ise tekrar bahsı zait buluyoruz. L de isede “Türkler Anadoluya gelmezden evel ve geldikten sonra Anadoluda oturan 1 Bibliographie de la chanson pop lâire en Europe, 1905. 2 “Rappot sur une Mission selentlliguç en Turgul, 1903, Paris HAYAT, 20. uzun Karakteri Karagözde müthiş san'atkâr, bütün ha- kiki san'atkörlar gibi eline geçirdiği ti plere hiç acımamış, istihza neşterini kıyasıya sap- lamıştır. Karagöz tok sözlü; dobra dobra konuşur, patavatsız, içi dışı bir, normal bir tiptir, Hacivat ise, edep erkân özetir, fazla nazik, fakat bıyık altindan güler bir çelebidir. Karagöz halk, Hacivat'ta osmon- lıdır. mas etmezden evel, esası g- rişmezde evel bu susllere ce- vep vermek mecburıyet ndeyiz. Avrup'd küçük millet- kötü bır tiyatrol rı bu'usmasını iy kötü bir temele borçludurlar. Halbuki bizde te- şa s“netınin enc k yarım asrı doldurabılen fakr bır maz'si v rdır. Tiyatro sın'ati, bu yarım asır 'çede de sürekli bır v r- lerin iyi ermeni ve tumların şarkıları ne oldu, gibi bir sual akla gelebilir. Cevap bir kelime ile şudur. Bu şakılar ve üs- uplar tamamen zayi oldular. Umumi lisan olan türkçenin besteleri hakim mevkii kazandı, Gene Pierre Auhry nin dediği gibi: “ tekellün .lisanı ile taganni lisanı arasında pek büyük ka- rabetler bulunduğuna kaniiz.,, Sanyien Türkler hiç bir tarihte rumca, erme- nice ile onların musikilerini öğrenme- diler; buna mukabil, akalliye'teki rum ve ermeniler, ister istemez Türk lisan nağmelerine mağlup oldular, (klise musikileri de işte bu kanuna mağlup düştü.)Vaziyetin bundan sonrasi da başka bir cereyan takip edebilmesine imkân yoktur. Binaenaleyh, bundan böyle etme- nilerin kendi halk nağmelerini Kal- kasya Ermenistan'ında, Yunanlıların ise Yunanistan'da aradıklarını, ve Âna- dolu musikilerinin - bila kaydü şart - "Türklere aidiyetini anladıklarını gör- mek isteriz. Köse Mihalzâde Mahmut Ragıp lık gösterm-mişter. İstıpd't, siy si entrik lar, zamanın içti- maj talâkkılerı, tesettür, yobaz- lık, v.s... v.s. bu san'atin in- kiş fına bütün kuvvetile engel olmuştur. Acıba Türklerde ( temşa - spectacle ) zevk: yok mu? Bu zevk, içtim .i heyeterin duyğu ve u celik kabılıy:tleri noktai nazarında» çok ehemmiyetlidir. Türklerde ( temaşa - spec- tasle ) zevki, bir türlü kılıfa yırtamamış, , Nüvve hâlınde kalmıştır. Bu ( Kargöz) le (Zuhuri - ortaoyunu) dur. Evvelâ ( Karagöz )ü alalım, Şurası muh kkaktır ki, ec- nebiler Kursgözle bizden çok fazla meşgul olmuşl rdır. Fakat buna rağmen Karsgöz hakkında açık ve sarıh malümüt toplanamadığı gibi, lâyıkı veç- hıle de ehemmiyet atfedilme- miştir. Karagöz, hakkında başlı ıki iddia vardır; mümase- bet olsun olmasın tekrar edilir urur. — Karagöz oyu'unun esası, Araplardan ve yahut başka bir şark milletinden alın» mışımış. (Hatta “ Le Nu au the- âtre,, isimli bir kitapta Kara: göz'ü: (Scaramouche) tan alınmış olduğu ileri sürülmektedir.) ele belli

Bu sayıdan diğer sayfalar: