6 Sayfa [ Bir Anket Münasebetile | T Altı Lise Mezununun Bir Muharrire Cevabıf Muhterem Efendim. Bir anket münasebetile, bir gazetenin neşretliği yazının mu harririne hatalarını anlatmak için | bazı suüaller sormuştuk. Anket | mabarriri mektubumüzü — yırtıp | atmış ve bir iki kelime Üüzerinde | oymyarak güya bize mukabele etmiş gibi görünmek istemiştir. İkinci mektubumuz da aym aki- bete uğramıştır. Artık bu mu- harrir beye meram anlatmak, onu mugalatadan çıkarıp hakikat ye- luna getirmek imkânı olamıyaca- | ğj temamile anlaşılmıştır. Her şey- de yaptığı gibi, bu defa da ha- | kikati örterek lse mezunu genç- leri teçhil etmek için efkârı umu> miyeye karşı takındığı çirkin vazi- | yeti izah etmek İstiyoruz. Bü son ve açık mektubumuz bu gaye ile yazılmıştır. Muhterem guekn'ııin bir- köşesinde — yer vermek suretile, hakikat namına, yüksek Ilütufkârlık göstermenizi | rica ederiz efendim. güftügüda - bed meniş eder ihain kuphun Meyanı Şecaat arzederken .. ,, Anket muharriri beyefendi! Geçmiş olsun! Nasıl, bu aklı- sızdan geçmezdi yal Çok zeki, gçok kurnaz görünen insanlar olur ki böyle altı gencin kurduğu tuzağa düşüverir. Lise mezunları imlâ bilmezmiş, gramerden anla- mazmış, böyle mezun olmazmış.. Değil mi?. Vah, vah, vah !, Sıı bu sözlerden vazgeçin de şimdiki lise mezunları karşısında ( böyle | muharrir olmaz ) hakikatini kabul edin. Birinci mektubumuzda imlâ hatasından bahsettiniz. Acaba bu muharrir Bey imlâ da - bilir. mimiş! dedik. — İçk mizden bir muzip çıktı. Gençlik bu yal Şu yüksekten atan mu- barrir Beyi bir faka bastırsak diye teklif etti. Kalemlerimizi zorlı- yarak size bâtıralarla dolu bir mektup gönderdik. Ne yazık ki bizim imlâ üstadı hem — bu alayın farkına — varmadı, - hem de imlâ bilmedigini pek açık olarak gösterdi. Kim bilir kimlere danışarak bazı hataları bulabildi. Fakat ayrı yazdığımız Ortamek- tebi, (i) lerle yazdığımız (şurasını) rmedi. Nihayet bir zavajlı (bu günki) kelimesi üzerine var kuv- vetile dayandı. Düşünmedi ki bu kelime için Dil Encümeninin kat'i bir kararı yoktur, Ahenkten mi bahsedeceksiniz? Biraz insaf, biraz düşünce... İlâhi beyefendi! sizin bir gaze- tedeki yazılarınızı okurken lisana da karışarak bamı kaideler koy- mıya çalıştığınızı görmüştük. Ne yazık ki dil encümeni bunların hiç birini kabul etmemişti. Galiba hıncınızı bizden almak istiyorsu- nuz. Yaya kaldınız beyefendi. Bu- günün gençleri pek lâfa gelmi- yorlar. Neyapalım? zamanın icabı. Muharrir beyefendi! ne garip bir tarzınız var! münakaşa mevzuun- da size sorulan suallerin hiç birine cevap vermiyor da kelime üzerin- de oyniyorsunuz. Kale, yekulünün ilâlinden öteye geçemiyorsunuz. Medreseden mi yetiştiniz? pek zannetmiyoruz ama-kim bilir! Manevi meziyetleri bir tarafa bırakiyorsunuz. Aman ne isabet! buna mecbursunuz - zalen. Onu sizden başkaları İleriye sürüp tetkik edebilir; siz böyle şeylere karışmayın, daha iyi. Siz kolay şöhretler - kazan- mıya alışmış olduğunuzdan bugün kendinizin bile doğru dürüst yaz- mıdı%nlı imlâ meselesini ortaya | atarak işin ciddi tarafını örtbas etmek — istiyorsunuz. Ne kolay anketçilik! Bu mektubumuzu ötekiler gibi emezsiniz. Köşenizde dile- z sözleri yazıp bize cevap verdiğinizi okuyucularınıza anlat- mak istemiştiz. Bu da sizin mert- SON POST i'âfil!i__n_lüşahâbe 'Türk Avlanmaz, Avlar! Turgut Reis Mırıldandı: Saçlarınızı Değirmen Turgut Reis, denizlerin | eşini pek az gördüğü — kahramanlardandır. Men- teşe köylerinden birinde doğdu, tarla ile sapanı ruhundaki * yük: selme iştiyakına — karşı çok basit gördü, karaların hududunu da ayni iştiyaka nisbetle pek dar buldu, kendini denize verdi. Kü- | ve | reyi kucaklayan bu engin derin kuşak, onun ruhuna en çok yakışan bir kemerdi ve Turgut, işte bu kırılmaz kemerin içinde kendi adına ölmez bir tarih işleyecekti. Turgut, çok işler yaptı ve her yaptığı iş- yalnız Avrupa, Asya ve Afrika halkıma değil - © kıt'aları kendi kıyılarında diz- üstü çöktüren denizlere de par- | Turgut Akdenizin mak ısırttı. Onun ilk seyyar tahtiı ve seyyar Üülkesi tek bir gemiden ibaretti, onunla iki büyük Vene- dik barçasını zaâptedere Akdeniz- de yeni bir kahraman türediğini âleme ilân etti. İki Üç sene sonra ©o seyyar Üülkenin hududu genişle- mişti; gemilerin sayısı otuza çık- mişti. - Artık Turgut, Barbaros Hayrettin kadar meşhur idi ve Akdenizde donanma bulunduran devletler, * Dragut ,, adını korku | ile anmaya başlamışlardı. Kuvvet korku uyandırır, kor- ku da hile ve ihtiyat doğurur. Avrupalılarda Dragut diye amıp için için korktuklar Turgut Reise çeşit çeşit kapan kuruyorlardı. O Korsikaya yaptığı bir akın sıra- sında bu kapanlardan - birine tu- tuldu, — Amiral Doryanın eline düştü ve zencire vurularak - bir | gemide kürek çekmeye mahüm edildi. O güne kadar Turgutla Bar- baros, Akdenize düşmüş ayla yıldız. gibi — idiler. — Birbirlerini uzaktan. görüyor, “uzaktan tanı- yordular. Fakat Barbarosun de- | nizde yüzen aya benzeyişine Tur- güt, saygılı bir. imreniş - taşırdı. Barbarosta dalgalar üstünde pırıl- dayan bu genç yıldızı. candan sevip takdir. ederdi. Birbirlerini görmedikleri halde — birbirlerini pek iyi tanıyorlardı. Korsika felâketi, Akdenizdeki ayla yıldızı hicrana — düşürmüş oluyordu. Ay, artık görünmeyen yıldızın hasretini- çekiyordu. Yıl- dız, zincirler inde o muhteşem Barb, üğiniz oldu. yapmazsınız. Sözlerimizi okuyan- lar, bizim açıkça hitap ettiğimizi, Türk gencinin kendi varlığına inanarak - ona dayandığını göre- ceklerdir. Bu son sözümüzdür. Kendi aybın göremet: de insan Başkasında arar nx'ıhü noksan lt Lise mezunu de Ağartmışsınız Çelebi tahakküm — kabul etmeyen deniz gibi, köpürüp kabarmakta gecikmedi, Amiral Doryaya -yıl- dırımlarla dolu bir fırtına kadar korkunç olan şu haberi gönderdi: — Ya Turgudu bırakırsın, ya ölüme hazırlanırsın! Biraz sonra Turgut reis ser- bestti, ayın yanına sokulan yıldız gibi Barbarosun — yanında — idi. Büyük amiral ona «geçmiş olsun» demiye bile Jüzum görmeden denizi göstermişti: — Seni bekliyor. atıll... Ayaklarındaki zincir ve boy- nundaki lâle izleri silinmeden üstünde pala oynatıyordu. Gün geçmezdi ki yeni yeni bir zaferle o esaret hatıra- sının izlerinden birini silmesin ve düşmanlarına yeni bir yara açma- sın. Artık avraupa, — Barbarosu unutmaştu, onun ardına düşmüştü. Koca koca donanmalar, çeşit çeşit amirallar, mini mini bir filonun başında Akdenizi kendine köle yapan bir Türk kahramanı arıyordu. Turgudu yakalamak, Akdenizi Türke köle olmaktan kurtarmak gibi bir şeydi. Bu büyük zaferi kazanmak için çalışanların haddi Durma, Son Posta - H, Ha Yermi, Halk ,..;ıe_;i_ Kski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfur ve gazetemize aittir. ABONE FiATLARI * |(6İ3| 4 Sene| Ay | Ay | Ay Kr. | Ke, | Kr. | Kr. TÜRKİYE (ııoo' 750 | 400 | 150 YUNANİSTAN | 2340 / 1220 | 710 | 270 ECNEBİ (2700 (1400| 800 | 300 Abone bedeli peşindir. Adrow değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmer. lânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pol ilüvesi lâzımdır. ler! Koca Turgutun kı kısılmasını den — asılza amiral, bütün bu düşman sürünün en ilersinde bulunuyordu. Vikont | di Cikala adımı taşıyan bu ünlü asılzade, Avrupanın — parmakla gösterilen bir adamı olmak ve adını kilise çanlarına asmak için Turgut reisi yakalamayı ülkü edinmişti, didinip duruyordu, Bir gün, yakasını Turguttan nasılsa kurtaran bir gemi kaptanı Vikont di Cikala'ya, Türk deniz- cinin Afrika kıyılarında bulundu- ğunu haber verdi. Vikont, bu müjdeye sevinmekle beraber Tur- gudun kaç gemi ile dolaştığını öğrenmeyi de ihmal etmedi. A- dığı malümat, onu sevincinden deli edecek mahiyette idi, Çünkü Turgudun ancak sekiz pare gemi ile gezdiğini öğrenmişti. Hı&uld kendisinin kumandası altında tam (ISOB)upırçı gemi buluıuyoı-dııd. jlemiye yirmi Eeııl. iki biııu ıılîr yâ:“ ti. Vikont cenapları işte bu parlak hesapla ileri atıldı. Şuraya buraya baş vurdü ve nihayet Cerbe adasının Kantıra limanında Turgt Reis filosunu yakaladı. Bu filo filhakika sekiz parça gemiden mürekkepti, o limana da | yağlanmak için demir atmıştı. Vikont di Cikala, avı kapanda görerek nümayiş yapıyor, fişekler attırıyor. ve limanı da — abluka ediyordu. Fen, hesap, — san'at, mantık ve her şey, Turgudün filosile beraber esir olacağını gösterdiği için Vikont'ün sevinci haksız da değildi. Vikont, limana taarruzda hem tehlike, hem de lüzumsuzluk gör- düğünjitn Turgudu — muhasara ile iktifa etmek kararını almıştı. Türk denizci, bugün olmazsa ya- rın, mutlaka teslim olmak mec- buriyetinde idi, Vikont, bu par- lak neticenin tarihi bir dekor içinde cereyan etmesini de istedi- ğinden Ceneveye haber yolla- mıştı, bütün asılzadeleri yanına devet etmişti! Beri tarafta Turgut bıyık falı- na dalıp- kurtuluş yölü” arıyordu. Nibayet bu yolu - yalnız Türke yakışan bir deha ile - buldu. Ada- nn öbür. tarafındaki küçük bir limana akan dar bir dereye, Ka- nitre limanından üç beş gün için- de bir kanal açtırdı ve bir gece, bütün gemilerini o kanaldan de- reye, dereden de öbür limana ge- çirdi, müteakiben de — yelkenleri şişirterek denize açıldı. Vikont di Cikala, halâ liman ağzında Türk filosu bekliyordu!. Turgut reis, harp tarihinde eşi olmuyan bu orijinal şekilde ka- andan sıyrıldıktan sonra Avrupa yılarma doğru yelken açmıştı, rastgeldiği gemileri khyarak Mayıs 16 Resminizi Bize Gönderiniz * * Size Tabiatınızı Söyliyelim Resminizi kupoa İle — gönderlel. Kupon diğer - saylamızdadır. Ka 19 ıstanbul: H. H. Bey: Sert keskin bakışlıdır. baş- kalarına minnet et meğe güruru mânidir. Bir işto baş olarak çalışmakta — muvaflak olur. Çabuk alımır ve izzetinefis — meselesi yapabilir. Temizliği ve intizamı sever ve eb bisesine dikkat ve itis na eder. Arkadaşlari- le münasebetinde — ciddi ve samimi davranır. ve - 20 İstanbuli: Orhan Bey: — Elne ayağına çabuk, kula- Bi delik ve gözü açık- tır. Bildiğini - ve gör- düğünü tatbik eder. Kafasının — doğrusuna gider. Pek az. kimse ile samimi olur. Maa- haza: herkeale konu: şur, şakalaşır. Fakat bu münasebeti zahiri- dir, takdir ve teşci- den hoşlanır. - 22 Bakırköy: Durmuş Efendi: Ağır başlı ve içinden pe- » Kendisini gösterici — nümayisk hareketlerde — bulin * maz, göründüğü * - dar lâkayt ve muh le alâkamz değild Bazan tok sözlü olur sa da yerinde söyler. Parayı — idareli — kuk lanır. 23 Bakırköyı Müslüm Efendi: Bo ğazım sevebilir. fakat rahatına pek düşkün- lük göstermez, mih- uete, celaya taham- mül etmek ister, Na- diren neşelenir, mu- hitini bulduğu zaman konuşkan olur. Çabuk kızmaz, ataklık yap- maz, lâkin, — kızdığı zaman haklı ve de- vamlı kızar. - 24 Bakırköy: Kasım Efendi: Raha- tanı, alı sever, bi fazla — düşi yorulmak istemez, te- sadüllere tâbi olmağı tercih eder. Eğlence | bahsinde arkadaşları- na uysallık gösterir. Kazandığından — farla sarletmeğe — mütems- yildir. .- 25 Bakırköy: Şerif Efendi: Kendi işile meşgul olur, baş- kalarının hususiyetle- ine müdahale etmez. Fakat kendi - işlerine de müdahale edilme- sini istemez. Rahatine pek düşkün değildir. Menfaatlerine — karşı da pek hira göster- mex, daha ziyade ka- naatkârlığa — temayül eder. erliyordu. Birgün, büyücek bir gemiye tesadüf etti ve onu da kü- çük bir işaretle durdurarak mua- yeneden geçirdi, Bu geminin ne- reden geldiğini ve içinde kimler bulunduğunu bilmem ki tahmin ettiniz mi? Ta Ceneveden, Tur- gut reisin nasıl yakalanacağını görüp te ebedi bir hatıra kazan- mak için, yola çıkan asılzadeler, Vikont Dicigalanın davetlileril.. Turgut reis, kendinin yaka- landığını seyir için yöla — çıkmış- ken yakalanan bu boş kafalı asıl- zadeleri' birer birer söyletip de kimler olduğunu ve ne sebeple denizde dolaştıklarını anladıktan sona gülümsedi, şu sözü söyledi: — Saçlarınızı değirmende ağartmışsınız efendiler. Türk av- lanmaz, avlar, Bunu öğrenseydi- niz, ayağınızla kapana girmezdi- Bizi.. M. T.