Monoloğ : Yerlerini değ Benim bir huyum vardır: Her şeyi her gün ayni yerde görürsem keyfim kaçar, Muhakkak yer değiştiririm. Kalemim bir gün ceketimin sağ cebinde ise, onu öbür Zün sol cebine koyarım. Mektebe gider - ken çantamı sağ elime almışsam, dönüş- te muhakkak sol elime almışımdır. Mek - tebe giderken ceketimi doğru iliklemiş- #em dönüşte bir düğmesini aşağıya bir düğmesini yukarıya iliklemişimdir. Dedim ya: Değişiklikten çok hoşlanı - rım, Ve bundan hoşlanmıyanlara kıza « Tım.. Bir de belki benim gibi olup da, be- nim yaptığımı yapamıyanlara acırım. — Onlar da kim Diye soruyorsunuz.. Kim olacak; hay- vanlar... Öyle ya, onları nereye koyarlar, nerc- ye bağlarlarsa orada kalırlar.. Ya onlar- Ga da benim gibi yer değiştirmek mera- kı varsa. Ne yapsınlar?. Geçen sene bizim bir tavuk çatlayıp #lmüştü de.. Annem, babam: v — Mıisırı çok verdin, tavuğu çatlattın! Diye hizmetçiye darılmışlardı. Hak - gozdılar, tavuk mısiri çok yemeklen değil, Bütün ömrünü kümeste geçirmenin ü - Ü — Şintüsünden çatlamıştı. k Geçende bir gün aklıma geldi. Bizde tavuklar var. Kanarya var, köpek var, kedi var. 'Tavuklar kümeste dururlar, köpek bahçede bağlıdır, kedi evin içinde gezer, kanarya da kafesindedir. Kendi kendime: — Hele şu zavallıların yerlerini bir de- . Biştireyim, dedim. Gerçi hayvanlar ken- dilerine iyilik edenlere dua etmezler ama... Ben ettiğim iyiliğin zevkini du - yarım ya bü kadarı kâfi.. Bu niyetle hemen işe haşladım.. Köpe» Bi zincirinden çözdüm. Kanaryayı kafe - #inden çıkardım. Köpeği Bötürdüm, ka - naryanın kafesine koydum. Birdenbire hoşlanmamış gibi göründü, havladı. Ka- fesin tellerini koparmak istedi ama; bu . canının sıkışından değil, bilâkis sevin « b cindendi. Kanarya elimde kalmıştı. Onu da kö- peğin yerine götürüp bağlamam Vâzımdı. k Götürdüm. Fakat bizim köpeğin tas » k ması kanaryaya biraz büyük geldi. Tas- macılar da ne düşüncesiz insanlarmış Tasmayı yaparlarken düşünüp onu iste- nildiği kadar büyüyecek, istenildiği ka - dar küçülecek gibi yapmalıydılar. Öyle ::.. Tasma bu, file de takilır, karıncaya Her ne ise lâfı çeke çeke, çorap lâstiği kadar uzattım.. Şimdi de birakayım da kısalıversin! Ben tasmanın bizim kanar. 'yaya uymıyacağını anlayınca aradım, ta- * radım bir sicim buldum. Sicimi kanatya. nn boynuna bağlıyacaktım ama olmadı. Bacağına bağladım, bir ucunu da köpeğin kulübesinin ucuna taktım. Bu iş de olmuştu. Şöyle bir durdum SON POSTA VA NZ Ğ | Moraklı ve Faydalı — | Dilsizlerin lisanı Sağır dilsizlerin birbirlerile İşaretle konuştuklarını görmüşsünüzdür. Onların da bizim gibi ko- nuşma — İisanları vardır, fakat bu li« san ağızla değil, i- şaretlerle ifade e- dilir, Bunların işa- ret — ölfabelerini iead eden ilk insan De L.Ep&e ismin- de bir papazdır. iştirdim 9 Yıldırımın sür'ati vuklarla, kedinin yerlerini değiştirmek lâmmdı, Kediye: — Pisi pixi! Dedim.: — Mırnav, mırnav! . Diye yanıma geldi. Hemen yakaladım. Dosdoğru kümese indim. Kümesin ka « pısinı açıp içeriye bıraktım. Kedinin kü- mese girdiğini gören tavuklar öteye be « riye koğuşmıya başladılar, Ben onları bi- rer birer yakaladım. Birer birer bizim sa- lona taşıdım. Kedi de kümesten hoşlah - mamış gibi görünmüştü ama, tavuklar fazla nazlanmadılar, sevinçlerini birden- bire açığa vurdular. Salondaki koltukla- rın üzerinde, aynaların karsısında sıç - rayıp hoplamıya: — Öoröğ. — Gidgid gidak! Diye avaz avaz bağırmıya başladılar. Doğrusu bütün bunlar benim de haşuma gitmişti. Odama çekildim. Ve keyifli ke- yifli oturdum. Tam bu sırada ne oldu bi- Çok sür'atli olduğu bilinen yıldırımın #ür'ati ışığın sür'atinden altı defa daha azdır. « Kuşların gözleri Dürbünler uzak ve yakın için ayrı a) n âyar edilirler. Kuşların gözleri de böy- ledir. Uzağa ve ya- kına baktıkları zaman — gözlerini ,'©ona göre lyar e « derler, İstedikleri zaman uzağı, iste. dikleri zaman ya- kını gayet iyi gü- Türler lir misiniz? Odamın kapısı açılıverdi. Bo. o kaktan eve gelen babam odaya girdi. Göz- leri kukocagı:mndı. Hıddcv.lc—ndıgği zaman- Evde beslenen larda olduğu gibi burnundan soluyordu: kertenkeleler — Ne yaptın? Diye bağırdı: — Biç! Dedim, işi anlatacaktım. Fakat anlat « mama vakit bırakmadan: — Seni yaramaz seni: Şimdi seni oda « ma kilitliyeyim de görürsün! Dedi ve dediğini de yaptı. Bir yerde durmak, değişiklik görme « den yaşamak hiç hoşuma gitmezken saat- Jerce ayni odada kapalı kalmıya mak . küm olmuştum. Ne fena değil mi? Halbuki ben fena bir şey mi yapmış « tım?.. ** Balonlarda rutubetin ağırığı Cavada çiçak dedikleri bir nevi ker - tenkele vardır. Bu kertenkeleleri -bizim eylerimizde kedi köpek beslediğimiz gi- bi beslerler. Kediler evlerimizde nasıl fa. re tutar, bizi bu hayvanlardan kurtarır- larsa çiçaklar da Cavalıların evlerindeki böcekleri tutarlar, e Düşmiyen kaya Arjantin * cum- huriyetinin Tan » “S dil eyaletinde, kaymalar — neticer sinde garip bir va- ziyet almış bir kas ya parçası vardır. Bununla beraber Bir balonun üzerinde biriken rutubet ' Pu kaya müvaze « kalınlığı itibarile bir milimetrenin ellide| Pesini kaybetmi - n e )hinnden fazla değildir. Fakat balonun a-| yor ve düşmek tehlikesini de göstermi « elimi şakağıma koydum, düşündüm. Ta -| ğırlığını beş yüz kilo arttırır. ğ - YABAN ÖKÜZÜNÜN İN;I'İKAMI yor, AŞ & A REL Hem eğlenir, hem el işi yapmış olür, hem de bir kumbara elde edersiniz, Bir * | mukavva alımnız, resimde gördüğünüz şekilde kesiniz ve üzerini zesimlerle süsles — yiniz. Sonra resimde noktalarla gösterilen yerlerden —kırıp — yapıştırınız. — «ÂAs X0 harfile gösterilen yeri kesip çıkarınız. lıu şimdi kumbaranıza sahib aldunuz. — KAHRAMAN SERÇE — Avdan dönüyordum. Bahçenin dar yo- Tunda dalgın yürüyor önümden koşan köpeğime bakmıyordum. O birdenbire yavaşladı ve av kokusu almış gibi etrafı koklamağa başladı. Dikkat ettim, yoiun nihayetinde bir serçe vardı, tüyleri yeni çıkmağa başlamış, gagası da sapsarıydı. Yuvasından düşmüş olacaktı, çünkü rüze gâr bahçenin ağaçlarını öyle şiddetli sal. hyordu ki korkudan yolun ortasında kıs Mıldamadan duruüyor, tüysüz kanadlarını yana açmış üh(iyurdu Köpoğim, sinirleri gerilmiş — yavruya yaklaşırken, ağaçlardan birinden ihtiyar, göğsünün tüyleri siyah bir serçe kendini köpeğin ağzına doğru attı. Nefes nefese bağrıyor, köpeğin sivri ”” dişli açık ağzma sıçrıyordu. Bu her halde küçük serçenin annesi olacaktı. REARE Z v Yavrusunu kurtarmak için kendi ha - ) yatını feda ediyordu. Bütün küçük vü « cudü titdiyor, garip bir sesle bağrıyordu. —| - Kim bilir köpeğim onu gözüne ne kor - .'ıy'. kunç görünüyordu. İradesinden daha kuv vetli bir hisle, yüksek ve emin yuvasın » dan kendini atmıştı. Sanki bu hissin büyüklüğünü anlamışfbu küçük kahramana karşı büyük — bir gibi köpeğim geriledi. bürmiet duyarak geldiğim yoldan — gerl Hemen köpeğimi çağırdım ve içimde| döndüm. YEN Kızak kayan bu iki çocuk oraya ge « lirlerken yanlarmda başka arkadaşları da vardı. Fakat — onları aramıya çıkaçaklar.. Haydi siz acele edin de onlar aramıya çık- madan arkadaşlarını bulun ve anların bu- Jandukları yere birer işaret koyun. Ve sonra resmi ke- sin, bize gönderin, bu bilmeceyi halle - denlerden bir kişiye bir İş Bankası kum- barası, diğer yüz ki- şiye de Son Posta - Bin küçük okuyucu « lan için yaptırdığı güzel ve — kıymatli hediyelerden — vere - ceğiz. Bilmeceye ce » vab verme müddeti en beş gündür. Bil » BİLMECEMİZ Ö e meceyi bize gönder « diğiniz zarfın üzerine «Bilmece» hi yazınız., . aki a KO ĞAİ 8E ve bilmecenin gazetede çıktığı tari-