SON POSTA Ae l Küçüklüğümdenberi hayvanlara büyük bir sevgi beslerim, Çocukluğumda, yolda bulduğum bütün ölmüş fareleri eve ta- şır, gebermiş bir kedi ile günlerce vakit geçirmesini bilirdim. Beni yılanlar da alâkadar ederdi. Bir defasında ormanda kocaman bir yılan yakalamıştım. Niyetim bunu Anya tey- zemin yatağına götürüp bırakmaktı. Fa- kat o sırada oradan geçmekte olan bir ör- man korucusu yılanı benden alıp öldür- dü. Çünkü tuttuğum yılan zehirli imiş.. halbuki her zehirli yılan başına mükâfat veriliyormuş.. On sekiz yaşımdan yirmi yaşıma kadar deve gibi, fil gibi büyük hayvanları sev- meğe başladım. Yirmi dörl yaşımdan yirmi sekiz yaşı- ma kadar da bende bir at merakı uyan- dı. Otuz yaşıma girdiğim zaman ailemle aramızda münakaşalar, Ihtilâflar, kavga- lar başgösterdi. Ailem beni, hiçbir iş yap- mamakla, aylâk gezmekle, şunun bunun sırtından tufeyli olarak geçinmekle itham ediyordu. Ailemin ithamlarını haklı bul- dum. Ve onlara bundan sonra köpek ti- caretile meşgul olacağımı söyledim. Verdiğim bu kararın ailem efradını pek de sevindirmediğini size haber ver- meliyim.. pe İt Bir insan bir mücssese veya ticaretha- ne açlığı zaman her şeyden önce bu mü- esseseye bir isim bulmak mecburiyetin- dedir, Benim açacağım müessese için en uygun isim, hiç şübhe yok ki, «Köpekha- ne> olmak gerekti. Fakat ailem efradı i- çinde kral sarayına mensub olanlar bu- lunduğu için; onların böyle bir isimden hoşlanmıyacaklarını düşünerek, bundan wvazyeçtim. «Köpek ticarethanesi» şeklinde alelâde bir isim de beni tatmin etmiyordu. Çünkü benim niyetim açacağım müesseseye il- mi bir mahiyet vermekt. Bu maksadla ansiklopediyi karıştırırken görüme «Ki- moloji> kelimesi ilişti. Bu kelimenin ma- nası «Köpekler hakkındaki ilims dir. Zi- Taat enstitüsü yanından geçerken de ha- tırıma dahiyane bir fikir geldi: Bü suret- le kuracağım müessesenin ismi doğmuş oldu: «Kinoloji Enstitürüs, Derhal gazetelere şu mealde bir ilân verdim: «Kinoloji esaslarına göre kurulmuş bir köpek fideliği.. Kinoloji esaslarına göre köpek alım, satım ve mübadelesi,» İçinde Kinoloji Enstitüsü» isminin sık sık geçtiği bu ilân beni şiddetle heyecan- Tandırdı. Nihayet bir enstitü direktörü olmuş- tum! Başından böyle bir hal geçirmiyen F Son Posta'nın hikâyesi 'T Köbek ticareti nasıl yaptım? Ceviren. H. Alaz — ailllil Çijik köpeği temizledi. Adamakıllı karnını doyurdu. Derken önüme bir adam çıkarak bu kö-|dı. İkinci bir defa sandalyeden yuvarlan- peğin kendisine aid olduğunu, iki saat ön-| dı. Ancak üç saat sonra kendi kendine u- eaatle karşılaştım. Uzun zamanlar zahti- ye çavuşluğu yapmış şimdi de tekaiide sevkedilmiş bir adam, üç gün içinde bü- tün köpekleri sopadan atlatmağa, ve ön ayakları üzerinde yürütmeğe öğreteceği- ni söyledi. Bir başkası da kinoloji işmini jinekoloji ismile karıştırarak, kendisinin senelerce doğum evlerinde, kadın hasta- lıkları kliniklerinde çalıştığını, bu itibar- la benim müessesem için çok faydalı bir insan olabileceğini ileri sürdü. Müracaat edenlerden on beşi hukuk fa- kültesi, on ikisi de pedagoji enstitüsü me- zunu idiler. Müracaat mektubları arasın- da bir tanesi de «Kürek cezasını bitirmiş- ler cemiyeti» nden geliyordu. Cemiyet, kasa kırmak işlerinde mütehassıs bir a- dam göndermeği teklif ediyordu. Bazı mektublar da ümidsiz bir tonla yazılmışlardı ve şöyle başlıyorlardı: «... Bizi almıyacağınızı önceden bilmekle beraber.... Müracaat edenlerden bir tanesi ingiliz- ce, fransızca, türkce, rusca, almanca, is- panyolca, macarca.. ilâh.. bildiğini iddia Vediyorau. Müracaat mektublarından bir tanesi de lâtince yazılmıştı. Nihayet bütün bu mektubların içinde, bir adam benim duygularımı asla anlıya- | mazdı. Gazetelere verdiğim ilânlarda ne- | ler yazıyordum! Arzu edenlerden herkese | köpekler hakkında hususf ve faydalı ma- sadeli ve basitliğile bir tanesi dikka- timi çekti. Mektubda şunlar yazılıyordu: «Muhterem efendim; İşe ne zaman başlıyabilirim? Ladislav Çijik, Koşirje», Herif madem ki meseleyi bu kadar açık Tümat vereceğimi; bir düzine köpek sa-| ve keskin koymuştu, ona çarşamba günü tın alana bedavadan bir köpek yavrusu | çahahleyin saat sekizde işe başlıyabilece- hediye edeceğimi vâdediyordum. Düğün- | ğine dair bir cevab yazmaktan başka be- Jerde, isim günlerinde verilebilecek hedi- 'nim için yapılacak bir şey kalmamışti yelerin en kıymetlisi köpek olduğunu; kö- peğin, çocuklar için kırılmıyan ve bözul- Wı"(“ seçme işlerinden kurtardığı mıyan bir oyuncak sayıldığını; kepeğl'ı Beni lüzumsuz bir takım külfetlerden, bu adama kalbimde derin bir minnettaz- insanların en büyük dostu olduğunu ilân | lik duygusu uyandı. ediyordum. Verdiğim ilânlar arasında şu| Çarşamba sabahı tam saat Sekizde geşidleri vardı: Her cins köpeğimiz var-| mektub sahibi geldi. Bü, kisa boylu, çilli dır. Avrupa ile daimi bir temas halinde- | yüzlü, eğri bacaklı çevik bir adamdı. Be- yiz!, Enstitümüzde husust köpek müreb- ni bileri bulunur. Benim tü» mde en sert bir köpek bile iki hafta i- rür görmez kırk yıllık ahbabmışız «Kinoloji Ensti- gibi şen bir tavırla elini uzattı: — Bugün hava mükemmel, dedi. Pil- çinde mum gibi olur. Isısmaktan ve hav-| zen caddesinde bu sabah iki tramvayın Jamaktan tamamen vazgeçer. Yaz istira- | çarpıştığını duydunuz mu?, hati için köpekleri nereye göndermeli- | Sonra cebinden kısa bir pipo çıkardı. dir? - «Kinoloji Enstitü» süne. En âdi bir | Bu pipoyu tanıdığı bir şoförden aldığımı köpeği üç gün içinde tâlimli bir kupchve Macar tütünü <kullandığını söyledi. haline nerede getirebilirsiniz? Kinoloji | Daha sonra, hiç münasebeti olmadığı hal- Enstitüsünde, - ilâh... de, Banzita meyhanesine Pepina isminde Amcam bu ilânları okuyunca başını| yeni bir kadın garson geldiğini anlattı. Ve Balladı: hemen bunun ardından ayni mektebde o- — Hayır azizim, dedi, senin aklın ba- | kuyup okumadığımızı sordu. Bunun ar- gında değil. Söyle bakayım bana, başın-| kasından da koca kulaklı, da tahta falan eksik mi? Maamafih, ben gene eğri bacaklı bir köpek cinsinden bahsetmeğe başladı. Istikbale ümidle / Bu köpeği almam icab ettiği takdirde bakıyordum. Elimde henüz tek bir köpek | tüylerini boyamak ve ayaklarını çarpıt. bulunmadığı halde ilk müşterinin gelişi-| mak lâzım geleceğini anlattı. ni sabırsızlıkla bekliyordum. Bu son cümlesini duyar duymaz sevinç- Bundan başkâ gazetelere, enstitümde | le sordum: çalışmak üzere köpek seven namuslu ve Aklı başında bir adam aradığıma dair bir ilân da verdim. -T — Demek siz köpekten anlıyorsunuz?. — Tabil anlarım. Ben kendim de köpek ticaretile meşgul oldum. Hattâ bu yüz- den mahkemelere bile sürüklendik. Bir uummıboıuııuımmmamuımmm ce kaybolduğunu iddia etti. Ona: «— Bu köpeğin size aid olduğunu ner- den biliyorsunuz? dedim.» «— İsminden biliyorum, dedi. İsmi Mu- no'dur. Muno, buraya gel!» Köpek sevinçle ona atıldı. Ben de durur muyum: «— Vasko, diye bağırdım, gel buraya!ı Bu defa köpek ayni sevinçli tavırla ba- na koştu. Bu her halde sersem köpeğin biri idi, İşin komiği ve fecii mahkemede cereyan etti. «Vosko» ismini bir türlü ha- tırlyamadım. Maamafih atmasyondan «Bubarle» ismini söylediğim zaman da köpek ayni sevinçle bana koştu. Size, şöyle kelle kulağı yerinde bir kö- pek aşırıp getireyim mi? — Hayır Çijik, dedim, ben namusumla ticaret yapmak istiyorum. Esasen müşte- ri de yok. Biz şimdilik, nerede ve ne gihi köpeklerin satıldığını gazete ilânlarından öğrenmeğe çaltşalım. Bak işte kadının biri, yeri olmadığı için uzun tüylü, beyaz ve kart bir fino köpeğini elden çıkarmak istediğini llân ediyor. Bu fino bu kadar | büyük mü imiş ki kadın onu sığdıracak bir yer bulamıyor? İşte size otuz kron; bu adrese gidiniz de şu finoyu satın alı- nız! Çijik, yakında döneceğini vâdederek gitti. Ancak üç saat sonra geri geldi; fa- kat bilseniz ne halde?. Şapkası tâ kulak- larına kadar geçmişti. Kendisi de, âdeta fırtınaya tutulmuş bir geminin güverte- sindeki bir gemici gibi sağdan sola, sol- dan sağa sallanıp duruyordu. Elinde de sıkı sıkıya tuttuğu bir ip görünüyordu. Ben ipin diğer ucuna baktım: Boştu. Sallantısına devam ederek söze başla- di; — Ni hoşunuza gitti mi, dedi, cins bir köpek; doğru değil mi?. Hem ben kü- peği alıp çok çabuk döndüm! Hele şu ku- Taklara bakın. Güzel, değil mi?,; Kadın bir türlü satmak isştemiyordu, Çijik birdenbire geri döndü. Gözlerini silerek elindeki ipi tartakladı: — Vay anasını, diye haykırdı, bir saat önce... Köpek bu ipin ucunda idi. Sandalyeye oturdu. Fakat derhal yere yıkıldı. Nihayet benim yardımımla ve çok güçlükle amud bir vaziyet alabildi. Sonra, âdeta Amerikayı keşfetmiş gibi: — Her halde kaçmış olacak, dedi, 'Tekrar sandalyeye oturdu ve uyuma- Ba başladı. Çijik'in enstitümdeki ilk çalışma günü bu suretle sonuna erdi. Pencereden sokağa baktım. Caddede bir yığın başıboş köpek gidip geliyordu. Bana öyle geldi ki bunların hepsi satılık- tır. Halbuki benim gafil köpek mütehas- sısım horlayıp duruyordu. Şimdi nerde ise bir müşterinin gelip benden bir dü- zine köpek istiyeceğini düşünerek onu u- yandırmağa teşebbüs ettim.. yandı. Gözlerini silerek kısık bir sesle: — Ben galiba ters işler yaptım, değil mi? dedi. Ve geçen vak'aların bütün teferrüatı- nı hatırlamağa çalıştı. Aldığı köpeğin fevkalâde güzel bir fino olduğunu; köpe- ği kadından çok ucuza satır aldığını; ka- dına on kron vererek köpeğin çok iyi bir yere düştüğünü söylediğini anlattı. Daha sonra, köpeğin kendisile gelmek isteme- diğini, köpeği yolda dövdüğünü, bütün bunlardan sonra kendisi de farkında ol- madan - tanıdık birine girdiğini, orada rakı ve şarab içtiğini izah etti. — İyi dedim, fakat siz benden otuz kron almıştınız. Yirmi kron geri verme- niz icab etmez mi?, Çijik hiç sıkılmaksızın: — Evet hakkınız var, dedi. Size haki- katen yirmi kron geri vermek mecburiye- tindeyim. Fakat buraya gelirken bir alı- babıma uğradım. Ahbabımın çok güzel bir dişi köpeği var. Köpek gebe. Yakında doğuracak.. yavruları da annesine ben- zerse onlar da muhakkak iyi ve güzel olurlar., işte ben bu ahbabıma yavrular için öon kron kaparo verdim. Her halde böyle hareket etmekle çok iyi bir şey yaptığırm zannediyorum, değil mi?. San- ra, tavşanların salıldığı bir yere uğradım. — Ne, tavşanlar mı?. Sen kaçırdın ga- liba!. Ben tavşan ticareti yapmıyorum — Ben tavşan mı dedim?. Yanılmış ©- lacağım.. ben İskoçya çoban köpeği de- mek istedim. İçte bunun için de on kron kapara verdim. Bundan sonra da Krini- nova caddesinden geçiyordum. Derken... — Fakat sizin paranız yoktu ki?.. — Haklısınız!, Benim hakikaten başka param yoktu. Yoksa olmuş olsaydı arka- daşım Novak'ın sattığı Sen-Bernar kö- peği için de kaparo verecektim. Neyse ben şimdi tekrar madama gideyim. Kö- pek her halde evine gitmiştir, Bir saate kalmadan ben gelirim. Çijik sözünü tuttu. Bir saat sonra, be- raberinde siyah bir köpek olduğu halde geri döndü. Köpeği görür görmez haykırdım: — Çijik, dedim, fakat madam gazeteye verdiği ilânda beyaz bir köpek sattığını söylüyordu. Bu ne iş?. Çijik can sıkıntısile köpeğe baktı ve bir kelime söylemeksizin sokağa fırladı. İki saat sonra baraberinde beyaz, fakat fevkalâde kirli ve pis bir köpek olduğu halde geldi. Ve: — Ufak bir yanlışlık olmuş, dedi. Ma- darn önceden, beyaz köpeği vereceğine si- <yahını vermiş.. ben siyah köpeği geri gö- türünce bilseniz ne kadar sevindi!. Köpeğin tasmasındaki numaraya bak- tım.. numara, hiç de madamın otburduğu semte ald bir numara değildi. Çijik nu- İmaraya gösterdiğim bu alâkayı görünce Fakat hiç kimse gelmedi. Binaenaleyh | hemen köpeğin tasmasını çıkardı. enu uyandırmağa da pek lüzum kalma-| Gece müdhiş bir havlama ile uyandım. Kapıya fırladım. Kapıyı açınca siyah Bf köpek büyük bir hızla içeri girdi. gündüz çevirdiğimzi siyah köpekti.. vinçle ellerimizi, bacaklarımızı 3.ııml' ğa başladı, Demek ki beyaz köpeği göNÜ veği gelmişti.. eh artık Iki köpeğimiz muştu. İş müşteri bulmağa kalıyordu. Sabırsızlıkla beklediğimiz ilk müştefİ nihayet göründü, Sağına soluna bakın tan sonra: — Köpekleriniz nerde?, diye sördü. , — Köpeklerimden ancak iki tanesi BZ radadır, dedim. Diğerlerini sayfiyede, # miz havada tutarım. Enstitümüzün P! sipi budur. Köpeklerimiz sabahtan aRâf ma kadar açık havada bulunurlar., SE” best bir hayat yaşarlar.. akşam olunca eve dönerli burada şimdi, nümune bir siyah, bir de beyaz köpeğimiz vardi” Müşteri sözlerimi makul bulmuş 087 caktı. Sordu: — Tabil sizde sert çoban köpekleri ** bulunur? — Tabil var. Hattâ bizde öyle köpek var ki sertliklerinden resimlerini bile dıramadık.. köpeklerimin içinde üç hırsız parçalamış olanlar da vardir. — İşte, ben bilhassa” böylesini istiffi Tum. Benim bir-odun depom * r. Kö| burada bekcilik yaptırmak nn-çımdı**'p Mümkünse bu cins köpeklerinizden tanesini görmek istiyorum. Böyle bir tf nesini yarın burada bulundurabilir niz?, — Emredersiniz, efendim. Şimdi bir * dam gönderirim. Çijik! Çijik mütebessim bir çehre ile içeri BT di, Ona göz ederek: — Çijik, dedim, git de buraya sett b" ci köpeğimizi getir. İsmi ne idi onun”? Çijik en ufak bir renk bile vermekt” zin: — Fabiyan, 'dedi. Bu köpeğin anttf geksa çok sert bir köpektir. Şimdiye B” dar birçok insanlar parçalamış.. ka| ya gelince... Müşteri! — Tabil, tabil, dedi. Kaparo veı't'l:'!’J İşte size qımdlllk kırk kron vı-nvnf“' Köpeğin fiatı nedir? * Çijik benden önce davrandı: — Yüz kron, dedi, Maamafih bizde sen kronluk köpek de var. Fakat bü pek ancak bir adamın üç parmağını miştir. — Ben en şertini istiyorum. Çijik arzuya muvafık bir çoban kl?l'" bulmağa gitti. Akşama doğru da berâbi rinde muazzam bir köpek olduğu H! geri döndü, Köpek, fevkalâde iri ol na rağmen adımlarmı zorlukla auyoğ tsil? ef şekr y zavallının mecalsiz ve düşünceli bİr vardı. Ben bu köpeği görünce can sıkın' bağırdım: Bu ameli manda gebermiş kiiv" nereden bulup getirdin?. — Sesini çıkarma. Ameli manda sall ama fevkalâde ucuz. İsteğe uygun bif pek bulurum diye sokaklarda ı..ı.mı luma bakınırken bu köpeğin bir arkasından gitmekte olduğunu s% Kasab bunu salhaneye gütürüy! 'de & Köpek çok ihtiyarmış.. ihtiyarlı| sağına soluna saldırıyormuş.. ben d? mize yarıyacağını düşünerek aldım: Çijik köpeği temizledi. Adnm.'; karnını doyurdu.. fakat buna rağmefi gel peğin görünüşünde herhangi bir g” Şiklik olmadı.. hâlâ geberik hılin"d hafaza ediyordu. Köpeğin boz bkö!" vardı. Çijik eline fırçayı alarak g şurasma, burasına siyah çizgiler J' H, Köpek bu vaziyette korkunç BİT lana benzedi. Neyse, müşteri geldi. Köpeği müdhiş korktu., geri geri çekilerek — Ne korkunç köpek, diye bağırdı Çijik: yit — Korkmayın, dedi. Evdekilere iğe şey yapmaz. İsmi «<Foks> tur. Bif yın bakalım. ç Müşteri bir türlü köpeği ok;-'““kğ saretini gösleremedi. Biz zorla 087 Peğin yanına götürerek başıni ©' Köpek müşterinin ellerini yılımlİ' B ladı ve bir kuzu gibi arkasından 'rdf Ayni gece müşterimizin bütün larının çalındığını haber aldık. (Devama 10 uncu sayfada