18 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 11

18 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 18.5.915 —— İ | | ha | FEN DURMADAN iLERLİYOR | BARUTTAN SONRA EN PATLAYICI MADD EYİ BULAN ADAM 1917 senesinin başlarında, harp haberleri gazetelerin birin- €i sayıfalarını doldurduğu bir zamanda (New York World) gazetesinin yazı işleri müdiri bulunuyordum. — Yazıhanemde işimi bitirm'ş, son haberleri sa- | bırsızlıkla beklediğim için bir aşağı bir yukarı dolaşıyordum. Bu esnada hizmetçi işeri girerek Brookiyn bahriye dairesi başka- sının beni görmek istediğini ve hemen kendisine mülâki olmak üzere oraya gelmem için telefon ettiğini haber verdi. Bahriye dairesi başkanı ku- mandan Jessop eskidenberi tanı- dığım candan - bir arkadaşundı. Kendisi ile sık sık buluşur ve gezerdik. Kumandanın odasına girdiğim vakit kendisini son de- rece şaşırmış ve asabi bir ha'de buldum. Selâmlaşmağa bile va- kit bırakmadan: — “Walter, bundan bir saat evvel gözlerimle bir şey gördüm ki hâlâ inanamıyorum. Bütün teknik malümatımı bir tarafa btrakalım; en basit bir mantık bile böyle bir şeyin olamıyacağı- nı gösterir. Fakat insanın gözü de kendini aldatmıyacağına gö- re biraz evvelki — tecrübelere inanmamak kabil değil; öyle bir icat ki; baruttan sonra en büyük icat olduğuna bir dakika bile te- reddüt caiz değil!,, dedi. * Anlattıklarmı size kısaca ya- zıyorum.: Bahriye dairesi baş- kanı ve en yaşlı bahriye mühen- disi olmak itibariyle harbe ait icatlar kurmandan Jesscp'a ha- va'e ediliyordu. Bunların bir- çoklarını kabili tatbik olmadık- larından bir tarzfa atmak artık Küumandan için bir âdet hükmü- ne geçmişti. Fakat Keesportta oturan ve oradan icadı hakkın- da malümat veren John Andrevs isminde Portekizde doğma bir Amerikalı deniz yahut tatlı su- ya bazı kimyevi maddeler kata- rak benzin istihsali kabil oldu- ğuna dair öyle kuvvetli iddialar- da bulunuyordu ki, nihayet ken- disini bahriye dairesine kadar Çağırmağa kumandan bir mec- buriyet hissetmişti. Andrevs ge- lince bahriye dairesinde bulu- nan motör makinelerinden biri- ne bir dinamometre takılarak tecrübeler yapılmış ve: “Kendisine bir kova tatlı su Vverdik. Bir de boş kova. Mucit üzerinde küçücük bir şişeden başka bir şey taşımıyordu. Bir dakika sonra Andrevs boş kova- Ya su doldurmuş, içine bir şey katmadığına ve mayiin yanan Maddeler haline get'rilmediğine €en büyük alâmet olmak üzere kovanın üzerinde yanan s'gara- Bını dolaştırmıştır. Tecrübenin bu kısmına kadar el çabukluğu Yapmadığına emin olduğum için Andrevs bir bakımdan gözüme girmiştir. Bilâhare suyu karbo- Tatöre boşalttı ve işte mucize de bundan sonra başlamış oldu. Motör sanki benzin doldurul- Muş gibi imal edilmiş olduğu 75 ygir kuvveti üzerine saat gibi Çalışmağa başladığını gördü- ğüm zaman gözlerime inansma- Üm, Evet, hiç şüphe yok ki An- Vs suya kattığı çok az mik- tarda kimyevi bir madde ile tat- İt suyu mevaddı müşteile haline gcüxmiş iddiasını isçat etmiş- “İddiasını deniz suyu ile de ttcrübe ve ispat için Andrevs bir gün sonra bahriye dairesi is- terse geleceğini söyliyerek gitti. Ertesi gün Ândrevs'i içinde hiç bir Şey bulunmıyan bomboş bir Odaya koyduk ve kendisine boş T teneke ile deniz suyu dolu kova verdik. Bir dakika zar- suya bir şeyler katarak ge- dişarı çıktı. Demiz suyunu da Motöre boşalttığımız zaman mo- “Sör bu mayide o kadar kolay- F Ş Walter Scott En Büyük Bir icadın Küçük Bir Tarihini Yapıyor lıkla yaktı ki, hepimizin parma- ğımız ağzımızda kaldı. Tecrübe- lerde amiral G. M, Burd ve di- ğer zabitan da bulundu. Tecrübe için kullanıları motör, su, kova ve saire, hepsi tarafımızdan te- darik edildiği için meselenin şüphe edilecek hiçbir tarafı kal- mamıştı. “Böyle bir icadın aske- ri noktai nazardan ehemmiyeti © kadar aşikârdı ki tecrübe neti- cesi derhal bir raporla bahriye nezaretine bildirildi ve tecrübe- leri gözü'ile gören bir zabiti de izahat vermek üzere Vaşingtona gönderdik, Andrevs şunu keş- fetmiş oluyordu: Bazı kimyevi maddeleri birleştirerek suya ka- tiyor; bunu motöre koyunca karbüratör benzin gibi yakıyor- du.,, Kumandan Jessop'un ifadesi- ne nazaran demek bundan sonra tayyareler havadan bir hortum vasıtasiyle denizden bir miktar su alacaklar ve içine kimyevi bir madde katarak hiçbir zaman benzinsiz kalmıyacaklar; deni- zaltı gemileri bilâmüddet deniz- lerde kalabilecekler; neler, daha neler olacaktı. Bir gazeteci olmak sıfatiyle vakit kaybetmeğe — gelmezdi. Derhal Andrevs'un oturduğu otele gittim. Kapıcıdan sordu- ğum vakit memleketi olan Kees- port'a avdet ettiğini söyledi. Tabii gene vakit kaybedemez- dim. Derhal otomobilime atlıya- rak Keesport'a doğru son sürat- le yol aldım. Ertesi sabah var- dığım zaman ÂAndrevs'u otomo- bilinden inerken kapısının önün- de tarif üzerine yakalamak ka- bil oldu. Mucit beni sgon derece soğuk kabul etti. Beraber evine girdi- ğimiz zaman benden şüphelen- diğini saklıyamıyordu. Beni bir odaya aldıktan — sonra gitti ve evinin her tarafını inceden ince- ye aradı. Gazeteci olduğuma son derece sıkıldığını saklamı- yacak kadar sinirliydi. Zavallıyı fazla sıkmamak için kim olduğumu ve kumandan Je- sop'dan icadı hakkında daha fazla malümat almak kabil ol- madığı için kendisine müracaate mecbur kaldığımı izah ettim. Kalktık, kendisiyle bir lokanta- ya gittik. Uzun uzun etrafı tet- kikten sonra nihayet ağzını açan Andrevs “Her dakika takip olu- nuyorum. Çünkü icadım hakkın- da bazı kimselerin malümatı vardır. Sonra bu öyle bir icat ki dünyadaki bütün gaz kumpan yalarını mahvedecek mahiyette. Hem de son derece ucuz! Halbu- ki canımdan da korkuyorum. Çünkü bu herifler insanı orta- dan kaldırmakta da bir beis gör- mezler.,, dedi. Ve, uzun uzüun - içini çekti. Sözlerine devamla: “— Bu gibi icatları Amerika bahriyesine kabul ettirmek o kadar zor bir iştir. ki; hiç ümi- dim yok,, diye mırıldandı. Tekrar Nevyorka döndüğüm zaman kumandan Jesop'u fev. kalâde mütcessir gördüm. Ha- kikaten mucidin korktuğu gibi bahriye nezareti böyle bir şey olamaz, diye Andrevs'in göster. diği tecrübelerin bahriye nezare- tinde tekrarlanmasını bile red- detmişti. Eski müessese ayağını bas- mıştı. En sahibi salâhiyet mü- hendisin raporla bildirdiği ve gözüyle gördüğü bir icat daha reddolunmuştu. Senelerce ev- vel Dr. Galting ve bundan evvel de Hotchkiss makineli tüfekleri ayni şekilde; Holland 'denizaltı gemisi tecrübeleri de daha feci bir surette reddolunmamış mıy- dı? Bunları Amerika kafası icat ettiği halde, Avrupalı firmalara satılmış, bilâhare Amerika ora- lardan satın alınmamış mıydı? Andrevs'u gördüğüm günün üzerinden bir hafta sonra daya- namıyarak bahriye nazırına ka- dar çıktım. Meseleyi uzun uzun anlatarak mucidi getirtmek üze- re telgraf çekmek için müsaade- sini aldım. “— Derhal - getirt; her türlü tecrübelere hazırım,, dedi. Andrevs'e biribiri arkasına çektiğim üç telgrafa da cevap alamayınca Kecsport telgrafha- nesinden telgrafların verilip ve - rilmediğini sordurdum. Hiçbiri eline vâsıl olmadığını öğrendim. Vakit kaybetmeden ve derhal Keesport'a giderek kendisini aramağa koyuldum. Açaba za- vallının korktuğu başına mt gel- mişti? Bütün bir günü boşuna kaybettikten sonra akşama doğ- ru yorgun argın gidip meseleyi TAN polis dairesine haber verdim. | Andrevs'un oturduğu eve polis memurları ile birlikte girerek araştırma — yaptığımız zaman evinde kırılmış bir çanta, göz!e- ri açık bir konsol: ve her taraf darma dağınık bir manzara ile karşılaştık. Andrevs'den hiçbir iz ve nişane yoktu. O günden bugüne kadar za- vallı Andrevs'un nasıl kaybol- duğuna dair polis en ufak bir iz bile keşfetmiş değildir. Aradan 18 sene geçtiği halde dostum kumandan Jeşop (şimdi teka- üÜttür) ile geçönlerde viski içer- ken bu eski hikâyeyi hatırladık. Dünyanın en büyük ve en vâsi neticeler verecek bir icadının A- merika bahriye nezaretinin öküz arabası gibi yavaş işliyen bir daire olmasr yüzünden mucidi ile birlikte ortadan kaybolup gittiğine ikimiz de mütcessir olarak ayrıldık. Nevw - York'ta tramvaylara şimdi yeni bir şekil verilmiştir. Bu arabaların yanında İstanbuldaki tramvay arsbaları minyatür gibi kalır. Kısa bir yolculukta da olsa halkın istirahatini temin etmek için bu arabalarda her şey tamamlanmıştır. Her araba- nn uzunluğu on dört, genişliği iki buçuk metredir. Raylardan tavana kadar olan yüksekliği 3,14 metredir. Her vagon on beş ton ağırlığındadır. 47 yolcunun rahat rahat oturduğu bu araba- larda emniyet tertibatına da azami ehemmiyet verilmiştir. Her arabada cereyanlı, mıny= ve idrolik olmak üzere üç türlü OZLUR ... şavsı 10 Kâğıdı (S) vermiştir. (S) bir kör, (N) üç kör, (S) dört kör söylemiştir. (O0) oyuna pik damını oyna- yarak başlar, (8) mordaki pik ruası ile alır. (O) nun el tutarak karo oyna - ması, (S) için tehlikelidir. Hal- buki, (O) da el tutabilecek ye- gâne kâğıt kozdur. — Eğer koz rTuası (O) da ise, (S) onun el tutmasına mâni olamaz. Eğer (O) da dört ufak koz ve (E) de de rüa tek yanlız. bulunuyorsa, mordan koz damı oynandığı takdirde (E) koz ruasını koyar ve bu suretle (O) daki koz do - kuzlusu sağlamlaşır; bu takdir- de (O) gene el tutal Binaenaleyh (S) bu ihtimal - leri düşünerek, yani empas yap- mak düşüncesile mordan damı değil, fakat ufak bir koz oyna - malıdır; tabif (E), ruayı koymı- yacağı için (S) elinden valeyi koyar ve rua (O) da çıkmayın- ca Ası ve ufak bir koz — oynar. Burada olduğu gibi (E) de rua- dan üç koz bulunuyorsa ruayı yapar ama, kozdan bir löve kay- betmek (S) nin — taahhüdünü yerine getirmesine mâni olmaz, hem de elin (O) ya geçmesine fırsat vermez. Prensip: Taahhüdü yapan o- yuncu, hasımlardan — birine el geçirmemek istiyorsa, taahhü - dünü yerine ine mâni olmamak şartile bir el feda ede- bilir . Yeni başlıyanlar için: 26 Müdafaa deklârasyonları Müdafaa deklarasyonu, — bir hasım başlangıç deklarasyonu yaptıktan sonra yapılan dekla - Tasyondur. Müdafaa deklarasyonu çeşittir: 1 — Asgari bir kâğıtla yapı - lır (buna mecburi müdafaa de- mek doğru olur.) 2 — Asgarinin çok üstünde bir kâğıtla yapılır (buna müda- faada hücum denilir.) Mecburi müdafaa iki Bir başlangıç deklarasyonu - na lâzım gelen kuvvetten aşağı kuvvette bir kâğıtla — müdafaa deklarasyonu yapmak, umumi - yetle manş yapmağı mümkün kılmaz. Bununla beraber müm - kün oldukça böyle bir deklaras- âon yapmanın şu faydaları var- ar: 1 — Eğer taahhüt — soldaki hasmınızda kalırsa arkadaşmı - zın oyuna hangi kâğıtla başla - ması lâzımgeldiği hususunda o- na bir fikir vermiş olur. 2 Deklarasyonlarının te - selsülünde hasmımnızı şaşırtır ve ekseriya çıkacak bir kâğıtla faz- la artıramaz, 3 — Bazan arkadaşınızın tu- | tabileceği bir renk söylenmiş o- hır ve nadiren manş yapılır, ek - seriyetle sayı kazanılmış olur. 4 — Nihayet, hasmınızı, kon- tre edilebilecek yüksek bir dek- larasyona sevkedebilir. Bunün yegâne tehlikesi iki üvvetli kâğıt arasında kalıp kontre edilmektir. Bunun için zonda iken çok — ihtiyatlı dav - ranmak lâzımdır, Bunun için: 1 — Eğer bir löve deklare e- dilecek ise kaideye uygun bir renk, bir buçuk onör lövesi ve yekünda — muhtemel dört löve kâfidir. Meselâ: (Kör: 8; karo: vale, 3, 2; trefl: rua, 10, 9, 5; AD AL L ICI ( Amerikalıların bizim burada tuhafımıza giden — bazı acayip müsabakalar tertip ettiklerini, | zasını bir araya taplamak sure- tile bir sinema Venüsü meyda « na getirmişler, en çok rey alan« anketler açtıklarını işitiriz, Fa- | lar da yukarıya resimlerini koye kat İngilizler de onlardan geri kalmıyorlar. —Londrada çıkan bir mecmua geçenlerde okuyu- cuları arasında böyle bir anket açmıştır: “Sinema yıldızlarının ayrı ay | rı en güzel taraflarını bir araya | toplayarak bir sinema Venüsü meydana getirmek... Okuyucular her sinema yıl - dızının en çok beğendikleri â - DSTNEMA İyeyeşdeseyailüeaanan HABERLERİ duğumuz artistler olmuştur. Ne ticeye göre kusursuz bir sinema | Venüsünde Elissandi'nin gözle- | ri, Mae West'in dişleri, Myri « |am Hopkins'in göğsi Elen Twelvetres'in dudakları, Carol Lombard'ın kalçası, Wynne Gibson'un dizleri, Marlene Dit- rihin bacakları, Kay Francis'in duüruşu olmak lâzmngeliyor - muş. * Dölly Davis Fransada ka- | ceği filme “Yarım dul,, ismini dınların mebus intihap etmele- rine pek o kadar taraftar değil- dir. Çünkü kadınların çok sinir- li oldukları için, intihapta bita- raf kalabileceklerine inanma- maktadır. Gerçi kadınlar içinde bunun istisnaları vardır, fakat Dolly ekseriyete bakarak böyle bir hü küm veriyor. * Mary Pickford yeni çevire- pik: As, 9, 8, 7, 6) şeklindeki bir elle hasmın bir körüne bir pik denilebilir. Fakat zon'da i - ken elde beş muhtemel löve bu- lunmalıdır. 2 — Eğer iki löve deklare et- mek icap ediyorsa, bir buçuk o- nör lövesi, beş muhtemel löve ve beş kâtgrtli iyi bir renk ol - malıdır. Eğer renk dört kâğıtlı İ|ise iki buçuk onör Tövesine ve |rengin çok kuvvetli — olmasına lüzum vardır. Zon'da iken altı — muhtemel löve lâzımdır. Eğer iki löve deklarasyonu hasmın sanzatusuna mukabil yapılacaksa — yapmamak daha iyidir. Çünkü hem hasmı kuş'- kulandırır ve renk değiştirme - sine sebep olur, hem de arkada- şında kuvvetli kâğıt varsa kont- vermek istiyordu. Kocasından boşanmış olduğu için, dostlart kendisini bu isimden vazgeçirt- mişlerdir. * Küçük Douglas ile nişan- landığı söylenen Gertrude Lav- rence'in bir milyon kadar borcu varmış. Bütün servetinin yüz kırk bin franktan ibaret oldu - ğunu alacaklılarına ilân etmiş- tir. - re ederler. Diğer taraftan has « mın sanzatu deklarasyonunda elde kuvvetli ve uzun bir renk Varsa ses çıkarmamak doğru - dur. Fakat eğer hasım bir san- zatü ile çıkıyorsa, yahut siz iki löve deklare etmekle çıkıyorsa- nız bu deklarasyonu — yapmak lâzımdır. Çünkü hasmın sanza- tusu ekseriya blöftür. Hasmım bir renkten iki löve « sine karşı iki — sanzatu deklare etmek için, lâzimgelen kuvvet « ten başka, hasmın — rengini iki defa tutmak lâzımdır. 3 — Müdafaa deklarasyonun- da üçe çıkmak lâzımgelirse ek- seriya kontre edilmek tehlikesi vardır. Bö bir deklarasyon için iki onör lövesi ve muhte - mel altı löve, zon'da iken yedi mühtemel löve lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: