30 Ağustos 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

30 Ağustos 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 10 — VAKİT 29 AĞUSTOS 1934 Harbiye hatıraları Derhal temayüz eden bir talebe: Gazi Gayri paşa, Bite Harbiyeye «mile, ve Gazi Hazretleri ile bir smıfta okumuştur. Muharririmizi rahatsız olmasına rağmen kabul etmiş, Harbiye mektebinin yüzün- cü doğum yılı münasebetiyle mek- tebe ait tahassüslerini anlatmış - tr. Acı hatıralar hatıralar ri istipdatta “Harbiye, Zülüflü Ismail Paşanın genç talebeyi sarsan işkenceleri Harbiyeden yetişen zabitlerimizin ç çektikleri istiraplar” rağmen hürriyet fikrile yoğürulabilmelerini, ancak aralarındaki ahenk ve birlik temin etti 5 rütbesi Paşa Hazretleri, sözlerine Ga- Zi Hazretlerinin mektebe ilk giriş hatırasından başlıyarak şunları söylemiştir: “..- Harp sahnelerinde harika» lar yaratan büyük Başbuğ mekte- be ik geldikleri vakit derhal te- meyüz ettiler. Sınıf kalabalık ol - 'duğu için dershanelerimiz ayrıydı Fakat ayni sınıfta bulunuyorduk. Onun zekâsı, kabiliyeti, askeri fenlere merakı hepimizce malüm oldu. Gazi Hazretleri en çetin rı- yazi meseleleri en kolay halleden talebe idiler. Sınıfta şimdi sağ olmıyan Selânikli Tevfik Beyle beraber otururlardı.,, Hayri paşa mektebe âit hatıra- “1 anlatırken rahatsızlığını u- “atmuş, sesine bir heyecan ve âs- kerlere has bir ton gelmişti: — Gazi Hazretleri ile mektep- ten sonra da beraber bulundum, dedi. Erkânıharp namzedi iken üç | sene bir aradaydık. Anafartada | beraberdim. Arıburnunda, Ana - fartalarda büyük muvaffakiyet - ler kazandı. Conk'da bir düşman kurşununun göğsündeki saatini parçaladığı vakit maiyyetine kar- şı aldıkları vaziyet tarihte nadir çtesadüf.. edilir e vak'alardandır. Kendileri de yaralandıklarını zan netmişlerdi. Buna rağmen, harp başlamak üzere olduğundan: — Bir şey yok.. Vazifenize Hatıralarını anlatan Hari Paşa (Miralay iken ) bakınız.. emrini verdiler. Bilâha- te göğüslerinde parçalanan ' bu saati bir hatıra olmak üzere Ley- man paşa aldı. Hüri Paşa, Harbiye mektebi - nin yüzüncü, yıldönümü münase - betiyle duyuşlarını soran muharri- rimize şunları söylemiştir: — Harbiye mektebi bir zarfında vukua gelen büyük harp- lerde büyük yararlıklar gösteren kıymetli kumandanlar yetiştir - rniştir. En nihayet Reisicümhurumu - zun da ayni mektepte okuduğunu söylemek kâfidir zannederim.,, Hayri paşa, 827 mezunların- dan onunun vefat etmiş oldukla « rmı, yirmi sökiZ arkadaşın sağ bulunduğunu, o erkânıharplerden Süleyman Şevket Beyle Tevfik beyin de öldüklerini söylemiştir. Ankarada yapılmakta olan Harbiye mektebi binası on #ukikada talebeye anlatılırdı. Bu halin önüne o geçmek için , Fransızca dersine ehemmiyet ve « - rilmesi lüzumu hissedilmiştir. Bu! nun üzerine yeniden (Fransızca “ hocaları getirilmiş, 1298 senesin - “de tahriri imtihan usulü konmuş- tur. “1300 senesinde Fon Der Golç Paşa Almanyadan getirilmiş, ken- disine erkânt harbiye mirlivalığı verilmiştir. - Kendisine asker mektepler müfettişi umumi- Jiği unvanı verilmiştir. © 1324 te Meşrutiyetin ilânında Harbiye mektebi hareket ordusiy-| Je beraber olmuştur. 21 Temmuz 330 da büyük harbin başlaması ü- zerine tedrisata nihayet verilmiş, o zaman mektepte mevcut üç sınıf kıt'alara gönderilmiştir. 14 A - Zustos 330 da-ihtiyat zabit nam - zetleri talimgâhr teşkil edilmiş, ! bu harpte de Harbiye hastane, yapılmıştır. l Mütarekede Harbiye Bir (Oo Kânunu evvel te mütarekeden sonra 1334 Harbiye “mektebi İngilizler tarafından iş » gal'edilmiş, 7 Mart 335 te Çengel- köyündeki Kuleli mektebinin yeni inşa edilen atomda; açılmaştiri 335 Eylülünde birinci ( tedris devresi açılmışsa da 1 Kânunu - sani 336 da buranın da işgali üze- rine Harbiye mektebi Halıcı oğ - lundaki Topçu mektebine nakle - dilmiş, muhtelit harbiye halini al- Duşlır, - Milli Mücadele esnasında takım kumandanı yetiştirilmek © üzere Ankarada Cebecide Abidin Paşa köşkünde ve civarındaki pavyon - larda 15 Temmuz 336 da sünufu muhtelife zabit namzetleri talim- gühı açılmış, bu talimgâhta ilk ta- lebeyi Maçka kışlasındaki zabitan mektebinin birinci sınıfı ile Kuleli askeri idadisinin iki ve üçüncü sı- nıflarından Anadoluya geçen 250 talebe teşkil etmiştir. 335 Teşrinievvelinde iki devre zabit vekilleri çıkmış, bu talim - gâh Milli Mücadelenin (devam: müddetince bu şekilde kaldıktan sora 1 Nisan 339 da mektebine nakledilmiş ve Harbiye mektebi 27 Eylül 339 da gene ye- rine gelmiştir. Mektep kuruluşundan 933 se nesine kadar 23.427 zabit yetiştir- mşitir, asır | Harbiye! Vatanımızın bu bir asırlık tari” hadiselerde, gerek dahile, gerekse harice kars kahramanca, ce- surca hayatlarını feda edenler hinde gelip geçen şı göğüs geren, Harbiye mektebinin Türk vatanı için sevine sevine öl- müştür. Nerelerde şehit oldukları- nı bir kere düşünecek olursak kos- koca bir harita çizmemiz lâzım- gelir. Bu haritanın hududu Trab- lus garpta başlar, Mısırı aşar, Ye- men ellerine varır, oradân Ara - bistana, Suriyeye geçer, Suriyeden Bağdat diyarına sonra İran hudu- dunu kovalıyarak Kafkasyaya ka- dar gider, Bu suretle Afrika ve Asyadaki celâdet sahnelerini çe - virdikten sönra Avrupa kıt'asma geçer, ta Galiçyadan başlıyarak bütün Balkanları, Arnavutluğu kavrar ve gene Akdeniz suların - da nihayet bulur. Bu hududun dört bir tarafında- ki topraklar Harbiye mektebinin” bir asırlık devrinde yetişen Ti Türk zabitlerin ı emiklertni mi. miz hudut içinde kalan Çanakıka- le ve Dumlupınar gibi muazzam zafer sahneleri parlak birer yıldız gibi hududun o noktalarını ebe - diyyen nurlandırır. © Türk vatanı, bugünkü halini, | hangi cihetten bakılacak olursa 'İ Harbiye mektebinin yetiştirdiği. k “şa, mektep binası içinde esir tuta- fedakâr ve fedai zabitlerine med- yundur. Abdülhamidin'otuz üç sene devam eden ve vatanımızı u- çurumlara doğru sürükliyen zali- mane istibdadını yıkanlar da Har- biye mektebinin mezunlarıydı. Ne Çarlık zamanındaki Rus istibda * dma, ne de tarihte bir misline raslanan herhangi bir istibdat i- daresine Bbenzemiyecek kadar müthiş, sıkı ve can yakıcı olan Abdülhamit devrinde (Harbiye mektebinin yetiştirdiği zabitleri' - mizin mektep hayatında çektikle- ri ıstıraplara rağmen hürriyet fik: riyle yoğrulabilmeleri ancak ara larımdaki ahenk ve tesanüt saye - sinde mümkün olabilmişti. O ıstıraplafın, o hürriyet tah- didatının ne demek olduğunu bil- miyenler Abdülhamit istibdadr - nm derecesini ve hududunu ka-- bil değil tasavvur edemezler. Bu istibdadr Harbiye mektebinde se- nelerce temsil eden ve yetiştirdiği fedakâr evlâtlarıdır. Bu dilâver - lerin binlercesi, on binlercesi aziz | Türkiye haricinde hatır ve | sini casuslarla, kanunlarla kovala- maktan ibaretti, gündelik gazeteler haberler bin defa sansür elinden mektebine sokulmuyordu. Oku - haricinde bile gazete okumaları- na müsaade edilmiyordu. tıkları teşkilât sayesinde gazete » leri mektebe sokuyorlar ve mek - tep müdirliğine ve Zülüflü İsma- yilipaşaya çaktırmadan hepsini o- , kuyorlardı. Bu teşkilâtın mektebe scelbettiği gazeteler yalnız İstan - Manik, i du. Harbiyeliler «Pariste çıkan “Tan,, gazetesini bile getirtiyorlar ye onu da okuyarak yalnız kendi memleketlerini! :alâkadar eden meseleleri değil, ayni zamanda “Avrupada gelip geçen vak'aları da öğreniyorlardı. Nihayet, bir tarafta ll iğ mumi müfettişi Zülüflü İsmail pa- rak ve her türlü irtibattan mene- derek Abdülhamit idaresine kar- şı bütün müstebitlik “vazifelerini yapmış olduğunu zannederken di- ğer tarafta Harbiyeliler yalnız İstanbulda ve Avrupada çıkan türkçe ve fransızca gazeteleri cel- bederek okumakla (kalmıyorlar, ayni zamanda Türk ahrarmm neşrettikleri gazeteleri de'elde ederek onları büyük bir zevkle okuyorlardı. O devirde “Evrakı muzirre,, denilen bu gazetelerde Abdülhamidin za- lim ve kanlı idaresine karşı yapı» lan neşriyat, vatanın nasıl bir gir“ daba sürüklendiğini bütün fecaa- tiyle genç Harbiyelilere ve en zi- yade erkânıharp zabitlerine bil - dirdiği için, Harbiyelilerin çok işine yarıyordu. O zaman Harbiye mektebiyle Erkânıharbiye mekte- İ bi ayni bina içinde bulunuyordu. Abdülhamit idaresinin Har- hayale gelmez en şedit tedbirlerle | biye mektebine ait en ehemmiyet- genç Harbiyelileri fikri ve mane- vi işkencelerle sarsan şahıs, mü - siz hâdiseleri ne kadar izam etti- ğini aşağıdaki vak'a ispat etmeğe fettiş Zülüflü İsmail paşa idi. O- | kâfidir: nun Harbiye mektebindeki müfet- İ tişlik vazifesi mekteplilerin dün - ya ile alâkasmı kesmek, onları e- sir gibi kullanmak hatta altı gün devam eden mektep, hayatından sonra yedinci gününü de serbest bir surette geçirmemeleri icin hap- Bir gün izinsiz kalan efendi - lerden birisi mektepteki bakkala müracaat ederek on paralık ek - mekle on paralık peynir istemişti. Mektebe her sene 80 altın kira vr ren ve sattığı şeyler peynir ek- mekle yumurtadan ibaret olduğu Meselâ Harbiye mektebindeki talebenin gazete okumaları ya- saktı. O devirde çıkan İkdam, Sabah, Tercümanı hakikat gibi şiddetli bir sansüre tâbi olduğu, neşrolunan geçirildiği ve gazeteler Abdülha- midi ve onun idaresini methüsena etmekten başka bir şey yapmadı- ğı halde o gazeteler bile Harbiye yanlar en ağır cezalara çarpılı - yordu. Harbiyelilerin yalnız mek- tepte değil, cuma günleri mektep Fakat bu kadar şiddetli bir is- tibdada rağmen Harbiyeliler ge - ne o gazeteleri okumağa muvaf - fak oluyorlardı. Aralarmda yap - için hem kendi maişetini 80 altın lirüyı sattığı ki; eşyadan çıkarmıya ; mecbur © bakkal o izinsiz efendiye “ kâğıdı gibi ince bir'dilim:p#” vermişti. Talebe “efendi diliminin gayet ince olması ye hatini tabii bakkala atfettiği” — kıyameti koparmış, arkadaşi” nı'da etrafına almış “ve ie bütün Harbiye talebesinin bali” İı boykot etmesine karar ve # mişti, Cuma günü akşamı akil biye mektebine devam eden diler vaziyetten haberleri ol dığı için alış veriş yapmak ü£” bakkala müracaat ettikleri 20 boykota karar veren efenö” buna mâni olmak istemişlet bir taraftan Erkânıharbiye tebine mensup efendileri u: tırmıya çalışmlarken diğer tart” tan da istenilen şeyleri o efeni re getiren bakkala çelme tal ya ve onu yere yuvarlamıya P lamışlardı. * “Tabii bu boykot hâdisesi yi nız bütün mektepte dayali İma eğ, ez AAİ aelaamennlen İsmail de ondan haberdar e tu. Çünkü hâdise hakkındaki nal çoktanberi Yıldıza gönderi” miş oluyordu. Aradan yirmi © saat geçmeden derhal Yıldızın yaman hafiyeleri, Kal Mehmet paşa, Zülüflü İsmail pi” şa ve daha birçok hafiyeler e biye mektebine gelerek gece İ risi tahkikata köyulmuşlardı. ge kota önayak olan talebe gece 6 yurlarken yataklarmdan Kaldı? mışlar ve hafi bir surette sıkı w sorguya çekilmişlerdi. o Netii üç efendi, mektebin son smıfi oldukları halde nefer olarak a ya gönderilmişlerdi. Abdülhamit bu hâdise yayi da demişti ki: — Ya, mademki Harbiye ” lebesi bir bakkal hâdisesi yüzü” den yarım saat zarfında ittifak £. debiliyorlar, o halde bir gün gi bir surette benim mleşbimdei kıyam edebilirler, Onun için ullerini derhal cezalandırınız. Yalnız Harbiye talebesirif değil, mektep müdiriyle mualli lerinin ve idare zabitlerinin kendisinden tir tir titredikleri kararlarmı ekseriya tahkikat y?? madan, soruşturmadan verdiği ” çin kendisinden çok çekindikii Zülüflü İsmail paşa bu bakkal we disesini de üç kişiyi orduya kederek kapattığını zanneyl: ti. Fakat bir müddet sonra 0” manlı devleti tehlikeli bir va7" te düşmüş ve son sınıf talebesini” derhal zabit olarak orduya e maları lâzımgelmişti. ap H talebesi sefere çıkmadan eyvel üç arkadaşlarınm da zabit ek kendilerine iltihnklarmı sidd iütfen AAYIZAYI çevirimi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: