17 Mayıs 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

17 Mayıs 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Tarihi român tefrikamız: 41 tahliye etmemiş olsaydı, r isyan etmek fırsatını BİZANSIN SON GÜNLERİ İSTANBUL'UN Fatihin babası, baştan başa in ettiği bir ölkeyi, bilâsebep Kral L im ne nra... Yazan: İskender Fahreddin ZAROS Türkiye aleyhinde bulabilir miydi? havaiyeyi dallar. se 1 — Zehap (8) - ei âlet “Ahval (9). 2 — İçinde Ka mahal (8) Vaktı gösteren âlet (4). 8 — İstiğfar (4) abes 4 — Münezzeh, beri ” - Bir ehli hayvan (2) - Bakire (9). 5 — Sularla çevrili ik Dağların sathı maili, sırtı (5). 6— kre etmek (8) - Bird yin (8). 7 — Başına (1) konursa kavim olur(2) Yuk. ŞE 2 a a anla, ii iŞ a pe boş dune endisine yl sö: erini “Aziz ve büyük ka razi 1 kral Lâzaras ml üşmana Ordunun ihtiyar “ettiği bi azimeyi, cibayet #edeceğimiz vergilerle telâfi ede- *ceğiz .. Kral 4 özak” la dost “kalmamız diğer düşmanlarımızı “endişeye v kadar mühim bir hadise Sultan Afi ULAHLAR ve seed Türklerin, günün birinde harp e © ami m iy e? dostluğu e bu ile Lazaros gibi şeci ve cesur yes hükümdarın. da minnettarlığını kazanmış oluyordu Fatih, ee e hisse istinat eden antıksız ve çılgınca Ülreketii, muhakeme ederek hiddetinden yumruklarını sıkıyordu. al Murat, Lâzaros'a kuru bir stana açmağa ve Len ee lüz ve ys emeği Es Sultan Mehmet, babasının Sır- bistan eilrinde ek yanlış hareket ettiğini anlamıştı. O hadiseden sonra aradan s ve diğer yetlere memuri göndererek, Jilk baharda yapıla- yn ie hazırlanmalarını tavsiye edi Toğan bey, DOM ibin fikir ve ay odasında ar menininin hulülüne amal üç ay hari kısa n vardı. y sonra ni birlikte Ç Üç harbe ni. Bu muhakkak ve icrası zaruri bir seferdi. Fakat, Evvelâ, eieyok Ke zleri ve sahil sıl hatırlamıştı..I Toğan ( Edirne ) ye İzmini ile edecekti? Toğan bey bunları düşündükçe, asabiyetinden kendikendini yiyor, çektiği iztirapları kimseye - hattâ sevgilisine bile - hissettirmemeğe çalışıyordu İzminil Bu ne sahbar bir mahluktu?| Toğan ondan — ayrılacaktı? Kendi kendin — Onu keşke meni da bı- raksaydım - diyordu - hiç olmazsa, sline kala bir kaç keşişin himayesinde yaşar ve yeniçerile- rin tecavüzünden uzak kalırdı... Toğan'ın en dişesi pek te boş ve manasız degildi. mini, Dae geldiği on İm gün zarfında, sarayda bulun bütün genç kle tarak tanınmış ve sevilmi İzmini kiri fazla gül- mese ve seli baygın nazar- larındaki manaların neler ifade ettiğini id — e ri bire bir ok itimat telkin ek ve al im istifade gm istiyen bir takım stah cür'et- kâr adamların İkubvliyane hare- cekti. ni'nin z'afından korkuyordu. İzmini odadan içeriye girdiği zaman, Toğan n hâlâ, ce leri üyor. Bizans arıldı — Ne ünüyorsun, Toğan? oğan düşündüklerini (o nasıl söyliyebilirdi? — Hiç.. dedi, İshak paşa ile ettik.. Canım sıkıldı! — Padi dişak'ın kati olarak har- be karar verdiğini zannediyor musun ? çelik şüphem yok.. İlkbaharda harp olacak.. — nan ağzından da işittin mi — Tabii. — ia hem de kaç ay — Buri geldiğimizi bilmez al soruyorsun! — Padişah isterse seni burada Da o küçüklüğü İm etmem.. el sen bana, İstanbuldi harbe ait bazı ipeelekri müzakere dan 8 — Birisinin haki imi ine tabi mak (4). 6 — Avuç (8), 7 — Sebze bahçesi (6). 8 — Bayağı (3) - Nota (2) 9 — Boyun eğmek (3). 10 — Zamiri şahsi (1). 12 — Bir musiki iri (2). 18 — Uzağı gösteren bir edat (2). 14 — Muvafakatki ). 16 — Yediklerimizden biri (2) - Tabi ihtiyaçlardan biri (4). Müthiş bir cinayet Genç bir kızı ailesi sopa ile öldürmüş! Kanaya adalarında Las Tal- masta bi itikatların neticesi olarak gayet feci cinayet larında bir köyde iel biri . birdenbire vefat etmiştir Akrabası ispiritizm ee güya müteveffanın ruh örüş müşlerdir. e Delikanlının Oo ruhu cehennemde Kğ ve burada kurtul. abasından mak e a a ilm enini söy- ii Geai e im ee müteessir olm cehennemdeki aapla kararmak için hemşiresi genç kızı kurban stieğe karar Yermişlerdir. Ailenin bütün efradı toplanmış ve ruhu. telkini vecihle ellerine irer sopa almışlar ve kızı dört saat döverek al ürmüşlerdir. Neden sonra mal all ükümet batıl itikat mahsulü bu cinayetten haberdar olarak kıza sopa vurarak öldüren ağ otuz iki kişiyi tevkif etmi i başka zi bahsetmiştin.. — Ne gibi..? — Memleket esl filân... — Haa . Gine o fikir- deyim. Emsalin özak ceng- etmeğe giderken, senin sarayda v kolları o arasında yatıp kalmanı herkes hayret ve nefretle karşılar sanırım.. — Doğru... Ayni e Ayni nağmeler! Bl sen bana İstan- Halle Z söylemiş ve beni tahrik etmişti Ben senin, memleketi benden fazla sevdiğini ik isterim, Toğan | İznin ola daha fazla dura- dı. Genç kızın gözlerinin içinde giz bir ateşin kıvılcımları parlıyor, e artan heyecan ve tees- gi sürün gizi zlemege çalışıyor. du. dedi, sen bu gece çok sinirlisin.. Biraz uzan... İsi tira- (Mabadi var ) 17 Mayıs 1930 Her akşam bir hikâye Kocası öğleyemeğinden sonra, bermutat otomobiline binip işine de gittikten sonra, Nihal sokağa çıkmak için hazırlandı. Mücevhe er kutusu gibi şık “boudoir, ıma girdi; zile bal hizmetçisini çağırdı; koyu renk, mütevazi bi şapkasını “garderobe,,dan çı karttı; niyeti neşeli bir yere itmek dimad adığı için pek az süründü. Kocasını bankaya götüren oto- mobilleri geri dönmüştü. Nihal, otomobile bindi; Ve, soföre e ri civarındaki arka sokak- ardan birinin adresini y Bi 2 Allah'ın! Ne lie ne mahâlleler açka'nın zarif bir kâşanelinde 'ürmağa alışmış gençkadınin gözleri izb görüni burası ne izbe | Demek ki, Nihal'in e i o felâket ediyor; hem de, eski arkadaşına karşı hakikat gösterdiği için nef- sini i tak rden vi ve ii ordu. Otomobil, ahşap bir zil hayır evin değil, berhanenin önünde durdu. Sokakta takunyalı çocuk- lar oynaşıyorl: Çöp tenekleri yanyana atılmıştı. bu: nuna eski kokular geldi. Ötomo- bil tüsü Oüzerine, kafesli pencelrden başlarını çıkaran raklı Kadrlâtda sağlık ala- evin gıcırtılı mer- dieğlericilen üst kata çıktı. Burası, kat kat, hattâ oda oda kiraya sele sabık bir konak! Trab- zanlarda, kurusun diye, asılmış çocuk bezleri... En tepedeki 16 numaranın kapısını, — defterin yazılı adrese ark — çaldı. Kapı, hemen açıldı , cicim! Nihalciğ im! Sen EŞ demek!.. ilsem, eni öyle nun ettin ki... Gir içeril eniha” İN Görüştüğümüz masası b e bir yangın duvarına Kn — Sana gelmeğe sıkılıp da nin a aya gelmeni istediğimi için mİ bakma, Nihal! Nihal, bu kaşar sd öz iri İk Seniha'nın, bili sene müddetle m de yaşadığı şatafatlı apartıma göz getirdi. Aman sacbil Felâket, uk âdeta ihtiyarlatmıştı yüzünde çizgiler (o ve saçlarında aklar belirmiştil Aman şu fakirane yün elbisesinin hâline akı Nihal, sordu: ocanın sihhati nasıl Seniha": Dın Ze mağmumlaştı: — Hâlâ Belki de aylar- la, e çıkamıyacak! Henüz rüyemiyor. Doktorlar diyorlar ki, iyileşince bile a gibi çalışamazmış... , yan olsa ydı. da, ona, ben, bizzat hale Buna imkân hası ii Muharremin bu acı mecrasını eğiştir. — Odamın hâline mi bakıyor- sun, », Nihalciği . Eh, ne yapalım? -diye neş elendi. Bö, yle oldu, amma zarar yok... İki el bir baş içinmiş. EE kendim pişi: m çamaşırımı kendim yi orum... Sabahları işe gidiyorum... Ali tmıiş lira: çin fazla aylık alabilmek i im- kânı dım. o. — Demek tamamile is va- TE Elinde avucunda birşey 1 mi e iğ azanırsa, yevm cedit t, rızkın cedit ili Bola arfe, erdil Üst telik — ilerde öderizl diye — borca girmiştik. Ansızın bistalarınz! elde, baş basta kalıverdim em var nem yoksa, hastahaneydi, onlara yatırdım.. Şimdi iki buçuk ruşumu, e çıkması zama- nına saklıyo; kocam NURA. | “Sıhhatine iyi bak!!,, Şt, | NE dehşet ii içinde: mobilin, kolyı kürklerin , hepsi, epi id ha? diye tekrarladı. — Ne yapalım! Zarar yokl Nihal: i —“Doğrsu, bu felâket şayet be- nim nda gelmiş olsaydı, hiç de - zarar yok! - diyip geçemezdiml,, diye düşündü. Azıcık sustular. Ortalığa karan- lık bep eniha, petrol lâm- İl v in kızmışsın; böyle alaya Timer ,, Seniha! nin ostu olmazi TE Bütün ahbap! iler. Şe sana t e e yiyin ki, b İki eski e bir m daha konuştular. Sonra, bu kas eti mubitte 1 pr durursa çıldı ırmaktan korkarak, bagi ik gün gelmeği vadetti; “öpebilir binip, rahat, temiz, aydınlık, k müreffeh NEM zaman, geniş aldı “Aa yarabbil Bütün bunları kaybetmek ? ,, Koli içil ni tekmil vücudunun ürperdiğini sy Onun da ko- düşünme kabiliyetin” kaybeder mişti bay: myemeğine gelen kocası, Bola ERİ karşına oturduğu zaman Nihal hâlâ Sai ocasının ain,, hayi dair anlattığı eğ Seli #eeğlesi dnlemiyordu bile. Erkek de bun far koymıyor; balmumu gibi sapsarı, yüzüna gm kmıyor. kısık bir sesle: tl - diye sordu. - Hasta filân deği Isin ocası EE ri, Zaloğlu Rüstem'in küçük biraderiydi sanki. Burnunu ni sıksanız ki damlı ıyacaktı nere- deyse. Gül —H ade ben nerde | De hasta değilsin ? — ram” ta mı görünü- — Hayır... Maksadım o değil... Fakat, Esiri bakman lâzı a Aman, ata ea sonra, tr terli su içmi e; rüzgârda duruj kendini ütme Hem ln emekten sonra, bir kadeh kon yak içiyorşun! İspirtolu içkilerin EE zarar olda ğunu unutuyor- un!... EKA aildine el “RE can içimde, yalvarıyordu. Pekel, endişeye düştü. Sarardı. — Nem var? Doktor sana hasta olduğum mu mu haber r Veri yoksa?... Nem var? Söyle kuzuml — Çok. şükür bişeyin yok, Ferit, a, . Am Hizm Ki yar km ndan bülstiade, Nihal, yı n kalktı. öte Lara anlaş Ağlamak hâlde, kocasının boynun Sel © ok ya da, hazla e istiyoru! Erkek, bu en efkan mem- nun ve mütehayyi — Nihal'ciğimi. diye ni Hakikati bilmiyordu; ve, gen dın, kocasının sıhhatile böyle ekli alâkadar oluvermesinin sebep maddi refah ve > çimi e tmadı; itiraf ede- “Nâkili; (Va-Na)

Bu sayıdan diğer sayfalar: