25 Nisan 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

25 Nisan 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Tefrika No. 32 Keşişler Mahmut paşayı görünce, > bir lisan bilmi- yorlarmış gibi davranarak, gö anlatmak Ek “şişler şehir dahilin deki cahil <ı tedhiş için senelerdenberi Sok garip kıyafetlerle dolaşırlar, Manastırdan haftada bir defa şeh- v5 inerlerdi, e keşişlerin aşlarındaki boynuzlu serpuşları ve elleri ndeki a benziyen Ucu sivri asalarını görünce korku- ali kaçışırlard Keşişler o gün balk, elk aricine de Bu suretle Türk- e korkutacaklarını zannedi- a i Kale etrafındaki Patları kaçtığını görünce Mut paşa ya haber verdiler. bir ahmut paşa şehir dahilinde Manastır bulunduğunu bilmi- Ordu. Gözcülerle berâber atını Seğ mü Şehir dışında keşişlere * gözcüler pa- Mah- e paslar rumca bildikleri halde * lisan bilmiyorlarmış gibi e ai ellerile gökten indik- VERİ a etmişlerdi. mut paşa papasları yaka- ie. volanlı çevirdi ve otağı önüne getirdi. ül Mehmet Dimitriyosla be- ij < ii kunç kıya- i an çadır önünde ii Fatih, keşişleri Tag cahil e halkımın nedi ihtimalini evvelce söy- kal miş olsa; ydı, yerliler belki d wiçtan geçirilmez! rdi. Keşişler Dimitri: yzla riyosu' padişah: e görünce hayretle biribir. e yy başladılar. damlara doku: u hiz., elim bir Hard ni en indiklerini Keşişler lerini arka KE ilkesini kaçıyorlardı Diyerek o rdu gerisine nakilleri- ni emretmişti. Hasta papas bu sı- rada korkudan ölmüştü. Halbuki korkulacak bir şey yoktu. Padişah beş e e yaşlarına hürme- ten affet Melas keşilarin kurtulaca- ğını ummuyordu.. Fatihin merda- ne ve adilâne birisi çok hoşuna gitmişti. Türk akıncıları beş gün m şehre kâfi miktarda muhafız bıra- karak altıncı günü buradan ayrıldı. (Gardikion) kalesi önünde.. Kastelleri kalesi zaptolunduk- tan sonra, Tı ordusu, yol üze- rinde bulunan (Gardikion) kale- sine doğru hareket etmişti. Bu ka- le, İspartanın meşhur Zigos dağı- nın methalinde ve gayet yüksel inde kurulmuştu. Et- da mişti. Kalenin vE büyük kapısı vardı.. Kaleye başka taraftan girmek imkânsızdı. Kale dahilin- > ii ser Türklere tes- ildirmişlerdi Gardikion kalesi harple ele ge- çer bir yer değildi. Çünkü kale muharipleri birer birer yere yu- varlıyabilirdi. Padişah evvelâ kaleye bir ğin insanlardı. Kaleyi teslim etmiye- ceklerini söyledile; Kale dahilinde çeki insan vardı. 2 sonra, ırmak ie ku kurdu.. Ve beş n bek. ledi, Kale dahilde o kadr bü- e mi yem sa içecekleri bile aşağidaki Mig izi iel ınca el Ilerinde- | ırmaktan alı elli. K k söyliye 25 Nisan 1934. AKŞAM AKDENİIZDE Her | zi "Biribirimize 1 şeyi j rı ei karısına enli ii Bana bak, Perrancığım, kalmak, biribirimizi sevmek ve saire m şeyler. İkimiz de, bir gibi çok kar bu yeminleri- mizde ik ihtimal ve- başka bir taahhüt me ve bu taahhüt öteki malüm şeyle- rin hepsinin üstünde bulunsun. Nedir, yani musun? Biribirimi. her elimizdedir ve kabil bir şeydir. Öteki yeminlere gelince, onları tutmak çok kere insanın elinde olmaz. aş Tevfik Süreyya Perrana izdi- n, temayülle iie değildi. İki bayar ye “biri birlerine zorla hiç bir şey kabul a ri idi. Ai e kat e bir oyun gibi eğlenceli bir iş ol du. Karı koca bi ribirlerine her sai yaptıklarını, düşündükleri- i, hattâ hülya ettiklerini bile an- Tayo Bir inşaat evinin ba- şında bulunan Tevfik Süreyya m müşterilerile müna- sebetlerini anlatıyor, tasavvürla- imi & ısa zamanda bitecek ve halk eme kaleyi teslime mecbur olacaktı. Fatih burada hiç kan dökmeden e ve kaleyi harpsiz za; mi bei vermişti, Dimitriyos padişa el kale ahalisi, Mora havali- sinde daima isyan eden ve etraf- taki köylünün erzak ve hayvana- tini Mm ve tetikten sonra dir nm vsiye ederim! demi De triyos bile se; kel uğraş- tığı halde Gardikion ahalisini yola e N kale de kirik am ge- çerse, real havalisi, d -fazla kalmaya lüzum Mi Kral a Na kardeşi Tomas, eya eri guni ih Padişabin kendi ü üzerine yü- 'rümiyerek; itilâfa meyal olan Dimitriyosün bulunduğu ha- valiyi işgale kalkışması Tomasın maneviyatını kırmıştı. Tomas: — Fatih Mora havalisini baş- tanbaşa işgal ettikten sonra beni takibe başlıyacak.. Diyordu. Tomasın endişesi bü- yüktü.. Mütemadiyen ordusunu takviye ederek, etrafı yalçın kaya- larla çevrilmiş dağlara çekiliyordu. (Arkası var) şimdi gene biribirimize karşı tür- nasıl 'çekiştiğini, neler a 5 türlü ZN lere girişeceğiz. | dığını, kimleri ziyarete gittiğini Ömrümüzün sonuna kadar sad ikâye ediyordu. Ismarladığı €s- a > İ l rini e ediyor işler ğe Laz telefon ettiğini, satı şapk: Bi vibirlsrine çocukça sordukları vardı: — Hangi yoldan gittin? Filân saatte kiminle beraberdin? Perran: «Her şeyi anlattın mı? İyi düşün bakayım!» diyerek kol larını boynuna dolayıp Tevfik Süreyyanın dizlerine oturunca de- sualler üldü- recek bir nakarat haline geliyor- du. 'evfik Süreyya bu kadar ciddi bir taahhüdü hafif bir eğlence ha- line tehlikeyi - ak! lına getirmiyordu. Perranı son derecede sevdiği için onda bütün faziletleri mevcut zannediyordu. Bir gün, Tevfik Süreyya Sir- kecide tramvay beklerken Maçka lenip duruyor, or. kasçıya çıkışıyordu. — Her zaman Zer kazalar eksik olmaz. Dah vvel de gene burada e Söllen çık- ye Makasçı “ hayretle ii etti. Değil üç gün evvel, üç ay evvel bi- le em böyle bir el görül memi Halbuki Tevfik Süreyya ei m ğundan disi e birdenbire o kadar şaşır- dı ki fazla beklememek için bir in atlayıp eve ni bile lüşünemedi. Perranı görür gör- mez ondan bunu sormağa karar vermişti. Fakat Perran ile karşılaşınca, mühim bir hissi kablelvukua ka- amvay oldan çıkıp çıkmamış Ki sordu. Perran hiç tereddüt etme- den evet dedi. Sonra, o gün Beyoğ- lunda bir km alış r hikâye etti, Slünda bir gayri tabilik yor gibi oluyordu. Niçin olduğu- nu bilmeden içinden bir şüphe fış- kırdığını hissediyordu. bir mea tenberi ona bir çok vakalardan, kazalardan bahsetmişti. Sahi, Pe erranın her günkü hikâyelerinde bu gayri ta- bii hadiseler son zamanlarda ne kadar çok tekerrür ediyordu! izi rü sonraki za: böyle in İn mr lari içinde geçi- Ne evfi ik Süreyya, içinde doğan bu — İmei behemehal iza- le etmi geldiğine metti, yol. gün de çorap çalındı dediği mağazaya giderek meseleyi sordu. Orda albetmenin teşkil edeceği | ük al Perranın | - Pes pane dahil ezan ecnebi memleketler: Sen: ta aylığı 1900, üç 1000 kuruştur. 2 Adres tebdili için yirmi beş küruşluk pul göndermek lâzimi mm bir. vaka olmamıştı! i Artık iş açıktı. Perran yalan söylüyordu. Hem d sile, evvelden düşünülerek, teri edilerek ee lanmış bir ya T: Sür e tam manâ- lan! münasip gördü. E sahi ise artık aralarında hiç bir rabıta kalamazdı... Tevfik Süreyya, yalancı kari- çıkmadan kuvvetini kendinde buldu: Nedeti 'mukavelemize ria- yet İK etmetlii, Paitüni? İnkâr etme... Biliyorum. Sör Zamanlarda bana söylediğin: yalanlara bir yenisi- | ni de ilâve etme, Perran; kocasının daha ilk söz- lerini zemüz koltuğun üzerine ağlamağa, hıçkırmağa başlamıştı. ş — Başka birini sevdiğini bana neden itiraf etmedin, Perran? Perran ayağa dı: — Başka birini mi? Çıldırdın mı Süreyya? Bunları başkası için değil senin için a im. xi -hat senin! im | ni nlerim. hı tarzda atm Düşündüklerim hep ayni şeylerdi. Her gün un . San: kat azes Fazla ne zar a her şeyi çabuk ak, a her şeyi söyledim. ya A dan » b ül

Bu sayıdan diğer sayfalar: