6 Şubat 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

6 Şubat 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ Âdabı muaşeret ,, dersinde 7 saat. — - Bir seyyah tercümanının en ziyade nelere dikkat etmesi lâzımdır? “ Sakın bir italyanın yanında makarnadan, bir almanın yanında ME bahse kakşmla ınız! vi ir. Bilâkis giyilen bir elbi- #enin renklerinin biribirine uygun olmaları, LER na son derecede dikkat etmeniz şarttır, mi insanlar i için şarttır. Meğerki adamın ii ei veya . bütçesi Müsaid olm Sonra tercüman bayanların da Öyle mübalâğalı tuvaletler yap- maları, baloya gider gibi fazla boyanmaları hiç doğru değildir. Fazla tuvalet tercüman bayanla- Ya katiyen yakışm Sonra terci as. garb ada- bi muaşeretine hakkile vakıf ol- maları en büyük #*. Sonra katiyen lüzumsuz eğ bulunmayınız.. Yahlara sigara ikrama ali aber yemek yemek, bara git- Mek gibi tekliflerde bulunmak, turistlerin koluna g Eh !. diye Omuzlarına dokunmak, turistler- > fazla para koparmak maksa- — Son derecede müzayakada- Yim.. Diye müzayakadan bahset- mek, mağaza sahiblerinden faz- la komisyon &lmak niyetile sey- Yahları mütemadiyen mağazala- va sokmak ve onları - arzu etme- ç dikleri halde - bir çok eşya alma- nd “ AKŞ Emir oğlu bej bi Dagcıik klübünde tercümanlara uaşeret dersi verirken ğa sevk etmek ünlü ön fena hareketleridir. nutmamalıdır ki seyyah kati- yen fazla para koparılacak bir insan değildir. Başka memleket- pıldıklarını anlatmak için 24 bir misal söyliyeyim. İtalyada seyyah- ek fazla para alan Ti ilm derhal kapatılır ve bir da- fazla rağbet ettikleri bir memlekettir. Sonra mühimmi memleke- te gelen seyyahların hâleti ruhi- ye e Bir İtalyana katiye arnadan bahsetme meli, ie iki katiyen li tan- ba hsetmemeli, bir İrlândalı- ya patatesten bahsetmemeli.. Bun- ları: ekseriya istihza telâkki eder- ler ve büyük bir kabalık yapıl- mış olur.» Bay Ziya bilhassa kıyafet me- selesini bir çok ecnebi ediblerden misaller alarak o kadar güzel, öyle eğlenceli, © kadar faydalı anlattı ki bayıldım doğı VE ki ve yeni beşe biribi. rile mukayese ederken — Fes zamanında Fransiz edi- yor.» diyor, Hamdolsun şimdi kıyafetimiz Av- rupai ve medenidir. abı muaşeret dersinde bir aralık söz zayıflığa ve şişmanlığa intikal etti, Adabı muaşeret hocası: Fransiz edibi di- yor ki: «Türk hanımlarının kilo- dü m siz su ve şişmanlığı kocasının rütbe- eri arttıkça, yükseldikçe fazlala- şır, çoğalır... Kocası kaymakam olan bir hanımın kilosu 80 se bey miralay olunca hanım 90 kilo olur. Koca general olunca hanı- mın kilosu mutlaka yüze çıkmıştır, Bej gıdalar alır, hizmetçile de çoğal- dığı için hanım daha az iş görür, daha az hareket eder, Ni- hayet koca paşa yp hanım boyuna yemek yer hizmetçi bolluğu karşısında yöründe kımıl damaz, eN kilosu da yüzü böylar. ibi siğil dersi hakika- ten çök eğlenceli imiş. Yahut ta hocanın tatlı dilli olması: işi gü- pie A Bahis nereden nere- ye atlıyo: Hoca viran etti: — Sonra adabi muaşereti bilen bir tercüman mübalağadan kati- yen çekinir. Olur olmaz eserleri mübalâğalı bir şekilde seyyaha anlatmak katiyen doğru değildir. Çünkü seyyahların ekserisi mem- ka em gelirken buradaki eser- ler hakkında bir çok malümat El çi gelirler.. Ben tercüman- lar hakkında bir tetkik yapmak istedim. Sanki bir ecnebi imişim gibi şehri dolaştım. Bana gördük- lerimizi öyle mübalâğalı b kilde raki Ni ole aldım doğru: «Adabı dee dersi ne ya- zık ki tatlı tatlı dinlerken bitiver- di; y bir şe- içinde kadınlar tercüman olamıyacaklar desenize.. Hikmet Feridun ö Her akşeu | bir hikâye | Ahmed Lütfi Yalovaya vardığı zaman, otelde kendisine şu tel- grafı verdiler «Bir hafta gecikmeğe mecbur oldum. Pek müteessifim. Puse- ler - Nazire» Ötede henüz çocukluktan ta- mamen an denebilecek bir genç kız oturuyor, elinde bir re- simli a bakıyor. Ah- med Lütfinin çatılmı larını görünce yüzüne dikkatli dikkatli bakmağa başladı. Ahmed Lütfi, çocuğa doğru yaklaştı — Senin adın ne? —Siz kimsiniz? — Ben, Ahmed Lütfi — de Ayi İman bu kadar teklifsizliği sevmem. Ahmed Lütfi blihiyar güldü. — Peki, dedi. oynama- sını bilir misin? © — Ba na sen Beni için ce- vab vermi — Yazık! e haydi be- raber tenis oynıyalım diyecektim. Öyleyse koşüp raketimi alı- yorum. Uzun uzun tenis 'oynadılar. Ay- on beşinde yoktu. Ahmed Lütfi otuz beşini bulmuştu, Ona k âlâ sen diy el bir çocuk muamelesi yapabilird Akşam, Ahmed Lütfi Ayhanın ailesile de tanıştı, Gece gazino- da beraber dans ettiler. Nihayet, Ahmed Lütfi Ayhana: aydi artık git yat. Çocuk- lar erken uyumalı, yarın erkenden gene tenis! Saat yedide bekle- rim, dedi. Ayhan yatağına girerken söy- leniyordu: tuhaf adam bu! Âdeta terbiyeyi Bana git yat dedi, yarın gel, dedi. Emrediyor. Gitmiyece- ğim işte, yarın beklesin dursun! LR Fakat ertesi günü tenis kortuna Lütfiyi görünce çıkıştı: ilah! Tam vaktinde N Şak eid ettiniz. Saat yediyi on ge- & Kadınlar böyle bekletilir mi id akkınız var amma, ol işte. Raketin iyi değil, Kâfi e recede elâstik değil, benimkiler- den sana bir tane hediye edeyim. Lütfi beraber bir kaç raket getirmişti. Ayhan bir tanesini seçti, Çok sevindi: ersi, dedi, Amma benim için bu kadar zahmet ediyorsu- nuz? ” — On dakika beklettiğim için kusurumu affettirmek lâzım. Dört beş gün içinde Ahmet Lütfi ile Ayhan pek sıkı dost ol dular. Ahmed Lütfi Yalovada yal- nız ktan ve beklemeki ten duyduğu sıkıntıyı genç kızın saf “| ve şeteretli arkadaşlığı ile avut- mağa çalışıyordu. Nihayet Nazire geldi. Ayhan, bu çok güzel kadının göze çar- pan tuvaletlerini, Ahmed Lütfiye herkesin içinde fazla sokuluşları- nı âdeta kindarane bir nazarla seyrediyordu. Ahmed Lütfi bir- denbire değişmişti. Ayhana kar- şı hürmetkâr fakat resmi bir ta- Genç kızın kalbinde acı bir kin anka ü Tatilde peyda oluyor, er bir intikam hissi n kayboldu. Aybana sabah- leyin bunu ye haber verdi. ok keyifle; Fakat Ahmed Lütfinin de ir. gün sonra Yalova- dan gideceğini duyunca pek canı sıkıldı. Hiddetle mırıldanıyordu, — Bır-"sssacağım onu! Bir şe yini saklıyacağım. Çantalarını ga larım, O kadın güzel görünüyor- e) z mek- tub yazsam nasıl olur (o İhtimalki bu daha iyi Kendisine bir aşk mektubu yazarım: İlk mektub — Bir aşk mektubunu kurşun kalemle mi yazmalı yoksa mürek- kebli kalemle mi? ikisi ortası bir karar ni bekledi ve yavaşça Ahmed Lü* finin odasına girdi. Kalbi hızlı Be sarpıyordu. inde hayatında bu kadar mühim bir yer tutuyordu? olaydı resmi karalamakta devam lecekti, Arkadan bir ses: — Ne yapıyorsun? dedi Ahmed Lütfi hayret ve iddet. le bakıyordu. Ayhanın kolundan tutarak sor- u: — Neden yaptın bunu? Genç kıza bir tokat atmak için işinde bir hırs uyanıyordu. ab versene. cının odasina girip i karıştırmayı" sana kii ğretti? Ayhan ağlamak istemiyordü. Dudaklarını kısmış, kendisini çi > * e a b : 5 & $ F > yy med Lütfi mn Tatlı bir sesle sordi — Buta ne “yapıyordun? — — Yazmak için girmiştim. — Ne yazacaktın? — Mektub — Kime? Size... (Ağlamamak için ken: ve zor pe e gitme- nizi istemiyordum. — Neden — Çünkü seni seviyoru: Ahmed Lütfi titriyor, kalbinde yordu. nefesini hissetti. Çocuğun gözle- rinin ta içine 1 -—— Yüzün gözün de renkli kur- şun kalemile serer Hayd git yüzünü yı b Ertesi e Ahmed Lü fi, hiç kimseye haber ve; erken- d re görmem

Bu sayıdan diğer sayfalar: