7 Nisan 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

7 Nisan 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ | İBAHAR ÇİÇEĞİ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Teretime, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 463 “Martavalın aslını buldum: Mârı tavil (uzun yılan) demekmiş!,, Kâmil paşa büyük devletli hususi menfaatlerinin Mi ia re takib ettikleri gayelere varmak bileceğini takdire muktedir bir devlet adamı idi. Harici siyasete müteallik mesi lelerde mantıksız, hükümlere istinad eylemek sures tile zamanı birçok rm ayrı biryol'takib edördi emen cüretli bir siyasi de- nilem: O siyasette devletlere karşı Şiddetli hareketlerden “dai- ma ictinab etmiştir. Şakri Rume- ti hadisesinde Abdülhamidin mi- valiyetin noksanı çarpma" mak, teenni ve ihtiyatı gözlere atalet derecesinde © görünmemek kabil olmaz. Kâmil paşa müstakim idi. Fa- Kâmil paşanın ilk ay “Tevleti Kanz müselles ittifaka ii hal et in teşebbüslerde a runs hakkında bir rivayet vardır. Bu rivayete nazaran Kâ- mil paşa bu ittifakın şartlarını bi- le tesbit ise de bunu se. zen Fransa, İngiltere, az dev- letlerinin Abdülhamid nezdinde hulüs pepe altında b i bu tasavvur ve teşebbüs akim kalmıştır. Abdülhamid iki tarafı da hoş- ça idare ederek hiç birine iltihak etmemeği, iki taraf arasında mu- harebe çıkarsa bitaraf durma mecbur kalırsa devlete en ziya- de fayda temin edeceğini aklı ke- bile bu mülâhaza le meki miştir. Ancak saltanatının son zamanla- “ rında Avusturya ile anlaşma te şebbüsünü Paris büyük elçisi Mü- nir paşa ves vesatetile ele alacağını aşağıda görece Kâmil paşanın Di seneden faz- la süren ilk sadaretinin sonların- Avrupa gazetelerinden biri azledileceğini “psn Bu haber ce kendisine “gösterilip tekzibi silin olunun- ca saraya kargı Ykm idrak “etmekte olan — Kati şekilde tekzib keten niz. C'est premature! (mevsim- sizdir) deyiniz! vabını vermişti. Martaval | Maarif nazırı Münif paşa (H. 1302 - mlerden usu- İen yazılan tezkereleri beğen- mez, hep tashih ederdi, Kalem efendileri de (paşa iba- 5 Münll paşa reyi tashih edeyim derken mâna- sını değiştiriyor!) diye şikâyet ederlerdi. zevk duyardı. Bir ye meşhur hoca Hayret efendiye adi efendi! Martaval ei İimesinin aslını buldum. (Mârı te vil » uzun yılan!) imiş! Hoca Heyret te: — Aman efendim! Buda mar- tavalın diğer bir nevi oldu! Mukabelesinde bulunur. Sen misin karışan | Münif paşaya nisbeti olan Mah- rukizade Cafer bey her bahse karışmaktan hoşlanırdı. Meşhurdur: © Bir gün Cafet-bey gene bu iti- yadına kapılır; birçok olmıya- cak fikirler serdeyler. Münif paşa dayanamaz. Ağ; nı çağırır, Herkesin bildiği darbı mesele telmih ile: — Bez getirin! Bez getirin! Der! bir amam olsa Maarif nezaretinde teftiş ve muayene encümeni âzasından Se- lâvi efendi Münif paşaya gelir, gider, daima maişetinin gayet zik olduğundan bahsederdi. de oturduğu evin zik olduğunu söyler. Bu sözlerden pek ziyade sıkılan Münif paşa da: — Sizdaima zikı maişetten şi- kâyet ederdiniz. Bugün de zikı meskenden şikâyet ediyorsunuz, Bari bir de zikı sadır hasıl olsa Ma sr bulunur! Kâmil paşaya eelasi smanlı - Rus İstanbula hicret etmiş olan Edir- neli saatçi Hafız efendinin Edir- nedeki bir mülküne müzevvirin biri çıkarttığı bir ilâm ile tasar- t 5 fa kat hiç 'bir tarafça çare buluna- | maz. Hafız efendi gördüğü haksız | enin mesuliyetini adliye nazırına atfile kanunu esasideki divamâlide nazırile mu- hakeme olmak iddiasında bile bu- lunur. Sadarete verdiği arzuhal- ları sadrazam şa adliye nazırı Cevdet paşayı rn düşürmek için ilüzamkâran. kerelerle adliyeye gönderir! , Fakat nihayet Hafız efendinin kavaslara verdiği emir ile bu işi bitmiş ebedi davacıyı birkaç sa- at kapı altında tevkif ettirir, Kâmil paşa ülfeten kanundan ziyade reyi hodile idareye müte- mayildi. Bu noktada Said paşa ile aralarında fark büyüktü, Kâ- mil paşa Said paşa yerine sadra- zam olunca Hafız efendinin mu- tad müracaatına ilk defa kuru, kestirme cevab verir; fakat sabit fikir ile hareket eden, ızrar ve a hasıl olan yeis ve gayz saikasile bütün sig İLA paşadan çı- ion TMAĞ, gün paşayı li yolun- da bekler, arabasına birkaç vallı ir ee has- talanır, ölür. (1) ) (Devam var) TI) Tarih müsahabeleri, Nafıa Bakanlığından: : Afyon - Antalya hattının metrelik ediy kısmının Baladiz » Bur: inşaat ve ray mma risale Nafı e Bakanlığınca Sl zarf usulile amet, çıkarılmıştır. mü am bedeli 3 an ibaret bulunan bu inşaat v yakkat teminatı da 18550 lira- ameliyatın eksiltmesi 10/4/935 e Çala. yi bea sonra saat on beşte Ankara Nafıa Bakan- lığı bi kadar İnşaat vi iği ve münakasa şartnam. önünden ge bir hafta evvel Nafı alacakları fenni “. imi ai! e Strain iktiza eylediği ve a demiryol inşaat reisliği eksiltme komisyonunda la cağ ila elin teklif mektublarile yazılı diğer evrakı 10/4/935 tarihinde öğleden t Reisliğine makbuz mukabilinde teslim esinde e olduğu rel münakasa yapi- münakasa şartnamesinde sonra va on dörde meleri lâzım Bakanlığına istida ile müra- projesi ve ilişiklerinden etik bir takım Mi (18,50) lira ilân bedel olman (Eğ Bakanlık Malzeme erişime alabilecekleri Diyerek buluşma gününü sene- den seneye uuzaklaştırıyordu. u garbin çok sürükleyici se- fahet âlemlerine atılmaktan me- neden ve bunun cazibesine gö- zünü kapayabilmek için bütün varlığını sanatına vermeğe mec- bur eden işte Süheylâya karşı duy- duğu bu çok temiz his sebeb ol- muştu. Felesiğ har dı ilk ateş ve heyecanını ee ona kadınlara karşı biraz lâkyd bir lâübalilik vermeğe başlamıştı. gönlünü eğlendirmek için aradığı sevimli bir kukla, okşanıp sevilmek i için yaratılmış bir çiçek- başka türlü örmüyor, görmek istemiyor ve bütün ğı genc kızlara ve ayni sevimli nazik, fakat İl a biraz yüksekten bakı, Bunun i m Som onun yılma» ğa e, 'Muhitindeki bilhas- sa romantik genc kızlar onun göz- İ lerinin içinde yaşıyorlardı. Suadın hepsine karşı ayni müs- akları, bir çiçek, kâh bir koku ve buna benzer bir hediye ile ie lm ona hakiki bir prense karşı e vim ve bağlantıyı El irler ye ii bu kolay ve gündelik maceralar, ilk samimi aşkını unut- turduktan sonra bir daha onu ha- kiki bir hisle bir kadına bağlan- maktan menetmişti. Ufak bir işaretini bekliyen ve â bu işaret gelmezse veya geç gelirse huysuzlanan, hırçınlaşan bu kadınların yanında, hâlâ ilk genc- liğinin hörmet ve huşuu ile bilme- den beklediği hakiki aşkı düşün- mek nasıl kabil olurdu.. Pariste geçirdiği bu uzun sene- ler heykeltraş Suadı yavaş yavaş büyük bir artist olarak tanıtmağa başlamıştı. Sergilere gönderdiği eserle beğeniliyor, gazetlerde mü- nakaşa Kl Bir gün çok sevdiği bir arka- daşına bir fotoğrafhaneye girer- ken raslamış ve kolundan çeke- beki — Nereye? diyerek onu dur- eğ anlım benden bir resim itiyor; fakat öyle otomobilde, âjda çıkmış resim di Çerçe- velenip odasına 'asıl: o gün Suadm keyifli ve neşeli günlerind. ni birmoda atacağını ve bu yüz- den büyük bir şöhret ime ii lira kazanacağını düşünmi senin iğ bir ae madalyon üzerine kazayı! ni- şanlına güzel bir priz olur. deyivermişti. O günden sonra parasına güve- nen kadın erkek bütün genc döst- ları ve dostlarının dostları bu -madalyonları yaptırmak hevesine düşmüşler ve Suadı paylaşama- mışlardı. kendisine kolaylıkla para kazandıran bu yoldan gi- derken Suad asıl sanatının yolu- nu unutmuyor, sık sık: «Seyahatte- yim!» diyerek atelyesini herkese kapayarak çalışıyordu. uzakta geçiren Suad, ker gün artan sanat aşkı alâka ile takib ve teşvil du. İstanbulda bir «Güzel sanat- ları sevenler cemiyetiş atıldığı vakit bunun başında rülen isimlerden biri de heykeltraf Suad Nedim bey oldu... Maddi yardımile : elek ik Avrupaya talebe ir müsabaka aç- mağa karar verdiğini evvelâ res- | mi bir kâğıddan haber almış ve sonra da bunu büyük bir alâka | ile her gün gelen gazetelerde ta- kib etmişti. O vakit Suad İtalyada zengin bir Amerikalının tabii büyüklük- te bir heykelini yapmakta idi. Bunun için ni Parise geldiği vakit orada en tabii bir hâmi bi onu bulması PziR gelirken be lamamıştı. Suriyeli gencin Feyhandan bah- seden ilk mektubları onda büyük bir gurur, kendi ırkından gelen bir genc kızın ötekilerine benze- | mediğini okumaktan gelen kalbi bir sevinc uyandırmıştı; fakat “bu e sayısı EMA yas iz bir sa- ani keyi isyana m bensiyen ayib bir his yeşermeğe başla- muşta, izim, senin kadınlı i rine kolay muvaffakıye- etin bu defa mutlaka suya düştü.) . Aramıza ii bu yeni ye «zın ne ahlâkı, ne “terbiyesi ötekilerine kiye Onlara bakarken daima şımda bir kadın vardır diye dü- .şünüyorsun değil mi? Fakat bu öyle değil, konuşurken bir er- kek gibi, her hangi bir mevzuu *.seninle serbesçe münakaşa edi- pyor. Lüzumsuz utangaçlık ve «koketlik yapmıyor... ,, insanı de sü“ | bir erkek gibi seninle karşı kar- şıya fenden, ilim dünyasından ve her hangi ağır bir mevzudan kadın, başdöndürücü indi ve hassas kalbile... «Sana söyledim ya azizim, bu kadın hepimiz için bir tehli- ke; sahici Don Juana rekabet t deyi sen bile, onun yanında be- iz bir çocuk gibi şaşıra- Semi; Bu mektub Suadın çok keyifli bir gününde gelmişti. Bir hafta evvel kibar bir İtalyan kadınını tanımış ve bir arkadaşına onu on gün geçmeden ağına düşürece- ğini söylemişti. Senelerdenberi bu kadını tanıyan arkadaşı böy- le bir şeyin kabil ren iddia ederek onunla bahse tutuş- uştu. İşte o arkadaşına İtalyan ka- dınını atelyesinden ös“ termeğe muvaffak olmuş ve bah- si kazanmıştı. Bu muvaffakıyetin getirdiği ha“ fiflikle Suriyeli arkadaşına bir mektub yazdı:

Bu sayıdan diğer sayfalar: