27 Kasım 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

27 Kasım 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Teşrinisani 1935 Şafak vakti sokağa kaçan aslanlar İşine gitmekte olan bir kasabı parçaladılar, bir kaç kişiyi yaraladılar Bir aslan ba e Fransada Aignon şehri rında iştır, mbazhanenin bağenlir ara- sında iki büyük aslan da vardı. aslanlar, içinde kapalı bu- hundukları demir Kafesin öle döşemelerini şafak vakti ken Pençelerile keserek diği firlamışlar ve o civarda bulunan Bognoh kasabasına (— saldırmış b ta nmış ve > kıtır kıtır yenmeğe şlanmıştı e. namında bi adam, zavallı ki eb koş şmak istemişse de derhal iki asla Değ birinin hücumuna uğ- Tamıştı hi Boole yere yuvarlanmış ve > isini ölmüş gibi 2 öy bir ölümden kurti Salak a giden bir başka adi aslanları rı görünce cebinden SE —... terbiye eden kadı trik fenerini me, aslanlara tur. Aslanlar bun- dan korkarak kaçmışlardır. Halkın feryadını duyan polis- ler, derhal hadise mahalline koş- muşlardır. Aslanlar, parçaladık- arı kas. oki et parçalarını ağız- larında tutarak kaçmağa ve gök- > © landan biri civar ormanlarda çev- rilerek öldürülmüştür. Öteki aslan koşmağa devam tmiş ve önüne çıkan Vanişin Mi mize: üzerine saldırmış, e kolunu pençelemiştir, o di yetişen jandarmalar, ikinci aslanı öldürmüşlerdir, AKŞAM 1 Handanın buluşu Sahife 9 Anasi babasi gitmeden evvel, onlara sıkı sıkı yeminler- le iii öğ İsviçrede eri lari iki ay müddet içi kendisi Hizakaki. bir ne spor, falan düşünmiyecek, fazla güzeldi ki devam etmemesine imkân yoktu. Eylülün ilk günlerinden bi- na dayamış, esneye dışa- rıya, gökteki ablam kele gelen bir aydınlık parça bir kadın gölgesinin karartısını ördü. Gölge kımıldamıyordu. Onun gr Faik Sabri Duran meri Bir Türk kızının AMERİKA YOLCULUĞU Büyük kitab 264 yn İri resim, büyük bir £ Merakla e bir yolculuk kitabı | Yemi çıktı | da şüphesiz canı sıkılıyordu ki ire » sabit yi saçları, emir a ince elk eri takolamaşonlı. etin el lerine dayamıştı. oGölgenin ha- linden kadının genç olduğu an- laşılıyordu. Ahmed öksü Gölge başını çevirdi. medi ileri profilinin fevkalâde gü-” kadar hafif bir öksürük kendisi- ne cavap verdi, Ahmed hiç durmadı, Şapkasiz fırladı, merdivenlerden koşa ko- — indi. O gece, uslu akıllı tale- be Handanın âşıkı oldu. ara, aldatmamıştı. Handan kumral, neşeli, pek lâ- tif bir kadındı. Ahmed hiç sor. varmış, Yalnızlık Handan pek sıkıyor- n bu masalların Ah- e ehemmiyeti yoktu. değişti. Kali şafak sökerken kendi apartıman- larına giriyordu. Üç al bu tertip devam etti. Ahmed evinde hiç çalışmaz olmuştu. Bir gece, Handan ile beraber pencereye dayanmışlar, ei s€- ri ür alıyorlardı, Han nin pencerene, gi ger gibi o da kapkaranlık. partıman tek bir ışık yok. yerime cevap verdi — Evde şimdi o kadar az oturu- yorum ki... apartımana git- tiğin vakit elektriği yakıyor mus sun?. — Ne lüzumu var? ortalık o za- , man aydınlık. 'nç kadın biraz düşündü. O mii — bir kadındı. görürsün, dedi. Anan ban eya döndükleri za- mai caksın? Onlar elek- end az ii ll diyeci celerini burada geçirirsen elektrik i hemen hemen hiç bir şey yazmamış olacak. Anan baban muhakkak şüphe edecekler. bu doğru muhakemeye hayran oldu. ilk defa olarak için- de vicdan azabı da duydu. Çok şükür ki Handan yanındaydı. Ne düşündüğünü hisseder gibi onun imdadına yetişti. Üzülme, dedi. işi belli et- memenin Kiler bir çaresi var. Bana gelmeden evvel, apartıma- na uğra, bütün elektrik lâmbala- -. bir tanbulda değilmiş. | ki gibi olduğunu görür, bir şüps heye düşmez. Ahmed rahat nefes aldı: — Sen çok kurnazsın, Han- dan! dedi. öl cevap vermedi, yi kapadı, perdeyi indirdi, A aydınlığa ne ihtiyacı var? Ertesi gün ve bunu takip ederi günlerde, genç talebe Handa- nın aş dinliyerek bütün elektrik lâmbalarını yakıyor, sev- a evine ondan sonra ge- liyordu. Sabah olup ta apartımas na | zaman bunları sön- dürüyordu. Bera zaman, Handa yordu önüne gittikleri an âşıkına söylü- ak, şu karanlık sokakta sizin apartımanın ışıkları ne gü“ zel parlıyor. Sanki sizin evde büyük bir resmi kabul varmış gi« bi görünüyor! amafih, bir sabah manza- sı, babası, bavulların üzerinde kendisini bekliyorlardı. Babası suratını asmış, soru yordu: — Nedir bu hal? > sanki balo varmış kadar elektrikler re Bu haylâzlıkla ba bakm” senin sonun ne olacak! eket versin, herkesin uyanık olduğuna metmişlerdi. Açık lâmbalar on arı hırsızların elinden kurtar- miştı. ed ailenin bir halâskâri yetinde kalacağını doğrusu biç Kellemiyerdüt Hikâye Kublây, kardeşinin birdenbire N er çabuk değişeceğini um- Seni zorla bir yere gönder- leri k a gene başını yere iymiş, tai Ka homurdanıp duru- abay çok temiz yürekli bir ge « Kardeşini her yerde ve an korumayı, ona yardım meyi siye rdu. iy bir prens gibi gez- ed İste; Tefrika No. 196 götürdü.. Yelesinin altında gizle- diği aa çekerek Kublâyın kuslaşin arkasın- daki Di içinde akşamdan- beri Arık Buğaya, sezdirmeden ayakta duran Tuga, perdenin kü- — yeke gözünü yerleştirmiş, e ni bu kadi iyiliklere, ani hâlâ kendisine Ci bece kıymak fikrinden vazgeçme- diğini anlayınca erene geri çekildi.. ve Tuganın eli Arık Bu- ganın bileklerine İN ge- cikmedi. Arık Buğa, karşısında Tuga gi- k lâyı vurduktan sonra, yavaşça sa- raydan çıkıp gidecekti, Ertesi gün, Kublây kendini a dürmüş diyecekler ve Arık Bi ipi taraftarının yardımile © NS ali, 5 ağir ir dağ Ne kire tı, e bu kadar kolay olan . işin tamanlanmamauından canı Arık Buğa, ai da- pon elinden Mekiği anlamıştı: — İstediğimi yapamadım.. Ta- z ve yardım ediyor. Ben ölme- ak kendini e attı, Kub- lây, bir ananın ve babanın oğulları olduğu halde Arık Buğa- nın neden .bukadar kötü ruhlu ve ain bir kardeş olduğuna şaşıp kalmıştı. 'uga: —0O,bir ip İki zehirli Bırakın onu Diyerek, ayağile Arık Buğanın ensesine bastı Kublây kida kalktı: O gece Arık boğayı sürükliye- rek zindana götürdüler. rtesi gün eraller meclisi boş yere toplanıyordu.. Arıkboği Sü karşı yattığı zindanda öl- Kakliş buheberi duyunca mü- teessir oldu: — Cesedini. generaller meclisi- ne götürünüz. Herkes anlasın ve görsün ki, o, ecelile ölmüştür. Dedi. Kublây halkın dediko- sundan çekinmişti: «Kardeşini öl dürttü!» derler di yordu. böyle birşey ummadıkları için, ce- sedi şöyle bir gözden geçirdikten sonra gömdürdüler, a boğa Pa bam ce onun a Se Oktayın torunu ne Istiyor? Bu sırada Karakurumda topl nan kurultay, hep birden Kublâyı Hakan olarak seçmişti. Oktay ha- nın seçimi kadar parlak olmamış- sa da, bu kurultaya da eskiler gi- bi, uzak yakın bir çok yerlerden beyler, prensler ve büyük gene- raller la İntibap çadırın» n yedi yüz yaş mıştı, Kurultaya karşı kn e Kub- lâyın haknlığını ille mak bir tek prens vardı: Oktayın torunu Kays de. Prens Kaydo, (İmil) suyu ke- narındaki memleketine çekilerek başına topladığı askerle Karaku- Tum üzerine yürümeyi bile ve laştırmıştı. Kublây, yeğeni prens Kaydoya bir haber gönderdi: «Niçin kurultaya gelmedin? Bir düşüncen varsa, bunu kurultayda söylemeliydin!» Kaydo, Kublâyın bu sözlerine kulak eliniyörda, Karakurumdani getiren zabite kğ ve «Gittiğin e kii Kaydo bnde evveli rini pr önünde diz çöküsn?» Kublây bu cevabı alınca gük uzun zaman askerini ha“ zırlık üç yıl sürdü.. ğıldıktan sonra, Kublâyla arala- rında harp başladı. 11268) (Arkası var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: