19 Eylül 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

19 Eylül 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mer SE KN Zengin kadın! Rufkı anlatıyordu: — O gece Büyükdereda bir arkada- gın evinde toplanmıştık. İçimizde btr' do Avrupalı misafiş vardı. Bu m ta bana şöyle tanıttılar: — Gayet şayanı dikkat bir adamdır. İnsanların yüzündeki hatlardan, en şufacık çizgilerden, gözlerin renginden, burnun şeklinden, ağzın biçiminden büyük mânalar çıkarır, Bin insanın yüzüne bakınca onun tablatını, ruhu- nu, hislerini, düşüncelerini hemen an- erir, Kendisi büyük bir elimi gi- mütehassısıdır. safir, bütün ta ın yüzlerine baka- a hakkında ne Sıra bana gel- ti yüzüme herkes- ten daha çok, daha dikkati baktı, — Pek dikkate değer bir çehrel... Adamın yüzüme bu derece dikkat etmesi benim bile merakımı kabart- mıştı. Halbuki böyle çehreden, gözler- den, ağızdan, b dai ni çika- ranların sözle a rkeks'niz. Bi. den © erim. Adamın bu sözlerine herkes gib! ben | de güldüm, Maamafih zengin bir isdi- vaç yapmağı hakikaten pek arzı eder- dim. Çünkü parasızlıktan ve bekârlik- tan artık tamamile bıkmış Gece yarısına doğru ev sahiplerinin müsaâdesini aldım. Artık mem iâzımdı. O zan &n sevdiğim bir rdum. a halde şaşaladım nin freni pek tutmu- yordu. Tuhaf şeyi... Bir köşeyi dönerken oldu. Otemobi benim emir bıkmış gibi k Le başladı. siyonu alabildiğine çevirmeme rağmen bizim eski emektar otomobil gitti bütün şiddetile yolun kenarnda- | epi, Ve çarp- her tarafı eskilikten ü ne zaman» bir mah- ime boyun eğmekten di havasında ilerleme- sapır sapır di danberi hayatı | Iika benzeyen zavallı otamobilim âd6- | ta darmadağınık olmuşt Bereket versin ki, ben bu kazadan ucuz kurtulmuştum. Yalniz bir cam) Otomobilimin ankazına bakark dan duman kendi ken- Güme — Hay Allah cezasını kaldırsın... Bu da başıma meri e söyle- niyordum. P otomobil fe- Bu fenerlerin ışığı be- vurunca hemen yol orta- sına fırladım. Elimi «durf» minasın- da havaya kaldırdım, ildeki. ler beni görmüş ola biraz & ra önümde gayet lüks, drit. Esrarlı Tefrika No. 10$ — Çiçekleri şoföre ver,.. - dedi — Ben de sizinle beraber gelmi- yeyim mi küçük hanımcığım? — Hayır ben kendisile yalnız ol mağı tercih ediyorum, Şoför, elinde koskoca bir demet, genç kızın arkamndan hürmetle Tü- rüyordu. İkindi gaydı Bir müddet yürüdükten sonra, sağa saptı. Ve olduğu yerde'dura landı, Oradan birkaç metre uzakta, muhteşem bir mezar duruyordu. Ru, ziyaretçinin annesine aiddi. Far kat başka bir kız. bu kabir önünde teydi. İşta şaştığı buydu. Adeta isyan et üzeri idi. Hava soğuk- Annesinin mezarını ziyaret etmek ra çiçekler koymak yalniz ken hakkıdır sanıyordu. Dikkatle baktı, Bu yabancının kim olduğunu am- lsyinea kanı büsbütün beynine sig“ yadı, :İ| miş miydi? "Tuhaf şey adamin söyle- - | fazlalaştı. Avrupalı İrsse gittim. Annesi evde idi, İhtiyar (1badet eden İnsanlar değil kargaları pol gibi, büyük, mükellef, en pahah cinsinden big otomobil durdu. Didek- siyonun başında Üniformalı bir göfdn yardı. Otomobilin içindeki lâmba sö» nüktü. Biraz sonra bu lâmba hayret ve hayranlık içinde Otamobilde gayet ağır yahlı bir genç kadın vardı. Gayet gü- zeidi Otomobilde yanan küçük elek- triğin ışığında bu genç ve güzel kadı- nın üzerindeki elmaslar ışıl ışıl yani- yordu. Ne de çok olması vardı! Hem | ben bu kadını tanıyordum da... Zih- nimde bir gimşek çaktı. Evet bu Gü serendi, Eski komşumuz... Babası biş- denbire milyoner derecesinde zengin olmuştu. Sonra bütün varını kızma bi- rakarak ölmüştü. Gülsereni zengin ol- duktan sonra hiç görmemiştim. O da beni tanımıştı. Vaziyeti kendisine an- lattım, Ben! yanına, otomobile aldı Yaramı çantasındaki kolonya ile yı- kadı ve mendili ile sardı. Bu arada ona evlenip erlenmediğini de sormuş- tum, tath bir gülüşle; — Hayır, henüz evlenmedim! Deyince içime bir ümld düştü Bü- yükderedeki evde Avrupalı misafirin sözleri aklıma geldi, O bana eksiz, big otomobil kazasından istifade edip zen- gin bir kadınla erlenebilirriniz; dems- dikleri işte birer birer çıkıyordu. Biz otomobil kazasından sonra evlenece- im rengin kadın işte karşımda du“ ruyurdu. Hattâ elimi uzatsam onu tu- tabilirdim. Bir saadetin başında ol- dupumu hissediyordum. Gülseren beni şehre kadar getirdi, Ondan ayrılırken: — Gelip validenizin elini öpmek is terdim!... dedim. o: Çok memnun olür. Annem aizin çocukluğunuzu bilir ve sizi çok sever... Muhakkak kendisini gelip görünüz. dedi, Bu #ös üzerine ümidierim büsbütün ilmi stmas müte- hassısının sözleri dağru çıkıyordu. İki gün sonra Gülserenin bana verdiği ad- kadın beni hakikaten çok iyi karşıla- dı. LAkin Gülseren ortada yoktu. Nİ hayet yüzümü kızdırarık Gülserenin nerde olduğunu sordum. İhtiyar kadın: —Dün akşam evlendi ve hemen ko- sasiyle seyahate çıktı. Bütün Anndo- Tuyu dolaşacaklar.... demez mi? Hikmet Feridun Es | AKŞAM Bursada banyo mev- â ŞIKGA RİP simi hararetli geçiyor gördüler, otelciler Çelikpalasın Bursa (Hususi muhabirimizdenY Bursada bu sene banyo mevsimi pek hararetli geçmekte, kaplıcalar, şimdi- ye kadar görmedikleri bir rağbete nall olmaktadır. Havalan, çok müsald de- vam ettiği cihetle, İstanbuldan Bur- saya nkin devam ediyor. Bu rağ- betin iki sebebi vardır: Biri Avrupa kaplıcalarına gitmeği Adet edinmiş olanların bu sene harp dolayısile Av- rupnya gidememeleri, diğeri de Deniz- yolları işletmesinin işlettiği süratli Sis ve Marakaz vapurları ve Burst - Mudanya asfalt yolunun tamamlan- masi sayesinde, Bursa We İstanbul ara- sındaki yolculuğun, 3,5 saate indirfi- mesidir. Bursa belediyesinin de otelle- ri 1s, birine ve ikinel diye Üç sınıfa ayırarak Ücretlerini ona göre tesbit etmesi, Bursaya bu sne gösterilen rağbeti hızlandıran en mühim Amil. lerden biri olmuştur. Çelikpalas gibi Yüks otel hariç olmak Üzere Bursa otal- lerinde 24 saat kalmak ücreti, ki ban- yo ile berabep otelin sınıfına göre 175 ile 125 kuruş arasındadır. Tabii, bu de- rete yemek dahli değildir. Bü senn Bursada en çok göze Ççar- - İpan nokt # Kolay vazife liz iii üni şe nadir e İşleri oturup; yatmak olan insanlar var Dünyada konfor ilerledikçe yeni ye- ni meslekler peyda ol ir. Nevyork- tak! kanape ve karyola minderi yapan fabrikalarda sirf yayları denkleştir- mek için adamlar Kullanılmaktadır. İlediye, halkı, temizliğe riayote sevk İlçin şehrin muhtelif noklalarına göze şarpacak büyüklükte atişler yapıştır- muş, tanzlfat amelesini harekete ge- tirmiş, ve Bursayı memleketin en t9- miz şehirlerinden biri seviyesine çı- karmıştır. Yalnız itiraf etmek icap eder ki, Bursanın en esası derti den birini taşkli eden sineklerin tama- mile Imhasına henüz muvaffakiyet el- Bunların vazifesi koltuğun Üzerinde oturmak veye karyola üzerinde yat- mak suretile her tarafa müsavi sıklet vererek yayların hepsinin eyni elâs- tikiyet peyda etmesine hizmet etmek- tir, Hayli yüksek maaş alan bu mü- tehassslar sabahtan akşama kadar koltuk yahut karyola minderi Üzetin- de oturarak keyif sürmektedirler. Kilise çanile hareket eden kargalar Almanyada Goldberg şehrindeki bü- yük protestan kilisesinin çanı yalnız da vazifeye davet etmektedir. Bu $0- hirde çoğalmış ala kargalar hayatları- ni kilisenin muayyen saatlerde çalan| çan seslerine uydurmuşlardır. Sabahleyin fecirde bütün kargalar çan kulasinin tepeliğinde toplanıyor- lar, Sabahın ilk çan sasin! işitir iştt-| mez hepsi de yem bulmak Üzere etra»| fa ve kırlara dağılıyorlar. Akşam Üze- ri kargalar tekrar kulenin tepesinde toplanıyorlar, Çan tam zevaldan son- Ta saat dokumu çaldığı zaman karga- lar güya bir emir almış gibi hep bir- den ağaçların üzerindeki yuvalarma| dağılıyorlar. Kargaların Kilisenin çarı s#sine göre hareket ve hayatlarını uy- |3 Gönküla uklarını farkina yaran gün bunu seyrederek eğli Yüzük Nakleden: (VA - Nü) Şoföre, yavaşça: — Çiçekleri şuraya bırak... Ban alır, mezara koyarım... - dedi, Rüzgür esiyordu. Dışardan gü rülüyle bir kamyon geçiyordu. Kabrin başında dum eden, bu #52 eri işitmedi. Şoför, hanımının emrine itaat eti, Küçük hanımın fazla eğilme mesi için, çiçekleri başka bir meza- rin yüksek mermerleri Üzerine bi raktı. — Burada mu Bekliyeyim efen- dim? — Hayır... Otomobile dö Genç kız, çiçekleri olduğu yerde bırakarak, Kendisine arkasi dönük duran kabir başındaki kıza yaklaştı. — Ferihal - diya seslendi. A ... Dua edeti kızın vöcudü Bir raşey- le sarsıldı. Başı çevirdi Korkmuş, fakat gürel; güzel, fa- hall her. mektedir. vermemiştir. Alâkadar makamat, mik- tarı seneden seneye azalan bu sinek- leri tamamlle imhaya muvaffak ol- dukları gün, Bursayı, ideal bir turizm olacaklardır. Sineklerin & Üremesine Amil olan membaların sıkı ve deyam- M bir surette dezenfekte edilmesi, bu gayeye varılmasını Kolaylaştıracaktır. İstanbuldan 3,5 santte gidildiğine göre Bursa, İstanbulun bir nevi say- fiyesi addedilebilir, Oruya on on beş gün romatizmalarını tedari ettirmek yâhud yorgunluklarım gidermek in gidenler, İstanbula süratli ve de- mli bir muhabere vastasına muh- ç bulunuyorlar Halbuki, Çekirge pos- ve talgraf merkezi gece yarısından sabahın sekizine kadar kapa ve bu sekiz saatttik meoburf nasında Çekirgeden ne telgraf çel bilmekte ve ne de telefon santralındarı sanın kaplıca mihverini teşkil eden übhim bi Hüp sürat ve mükem- citeyan edemiyor. Buda Ikl üç hafta kalmak için nun edecek Çekirg giden Iş beraber taruyetini de muhafaza ed yordu. Dudakları titreyerek: Feriha... — dedi. — Anne- miu mezarı başında ne arıyorsun?... | Onu sen öldürdüğün halde... Bu müthiş sitemi söylerken, kar- şasındakini tahkir yahut tezyif edici bir hali yoktu, Masume devamla; — Şayet seni şurada gözlerinde radan koyardım... Feriku, azametle başını kaldı. — Bir mezarın başından kimse ağlamak, herkesin hakkıdır. Ve ilâve ettir — Annenin önünde diz de çö” kerim, af da dilerim, göz yaşı da bana karşı çok şefkatli davranmış» b... Fakat senin karşında en ufak bir hürmet tezahürünü bile çok gö- rürüm, Masum, Mezarın süküta içinde karnı kai sya duruyorlardı. Gözlerini biribi lerine dikmişlerdi... İzmirde dans ettikleri o akiam şimdi kendilerinden me uzaktı Ah 6 gece... Birinin kalbi, Hayrinin, J öbürününkü Seckin oku da ve kaphen şehri seviyesine çıkarmış, istifade edilmektedir.Çekirge gibi Bur- | yaş'arla bulmasaydım. vallahi bus! das) kimseyi kovmaz... Kabrin başında| dökerim... Çünkü o, çocukluğumda! lim Kaplıcalar, bu sene, büyük bir rağbet vaziyetten memnun PL an, alamı: cif Mk, ha Büz do eski bir denizel olduğunu bilenler- deniz, — Bon şimdi denizlerde dolaşmıyo- rum, — Karada oturup pay mi alıyorsun? Antonyo hain bir bakışla Hamza re- ssl süzdü: Sana, hususi İşlerimin hessbıni İ verecek değilim yal — Bize, bu işlerin hesabını verece- gin güne kadar kolların bağlı kalacak, Hİ Antonyol Nerelerde vurgun yapıyor- yandan görünüşü bi? hal değildir. Buran posta vö telgraf müdürtyetinin geeleri nöbetçi bi? memur İkame etmek suretile, bu mah- zurun Önüne göçmesi işten bile değil- dir. Bu sene Bursaya gelen yolcular ara- sında Ermeni, Rum ve Museviler de büyük.bir yekün teşkil ediyorlar. Ak- şamiarı Çekirge enddesi, tuvalet ve şıklık bakımından Beyoğlunun İstiklil caddesini andırıyoğ, Geçen sene harp patladığı zaman, daireleri birdenbire boşalmış olan otelciler, bu seneki Tağ- bet sayesinde geçen yılki rararlaır telâfi etmişlerdir. Otaleilerin yegâne temennisi bu güzel havaların teşrini- evvela kadar derâm etmesidiğ. Bursa otobüslerindeki intizam boz- gunluğunu da kaydetmek icap eder. Belediye, ancak son günlerde benzin flatinin fırlaması yüzünden otobüs ücretlerine 20 para zam yapılmasına muvafakat etmiştir. Bu yazımı bilirmezden evvel Bursa nun İstikbali pek parlak olduğunu kay- detmek icap eder, Şehir dev adımiz- rile inkişaf ediyor. Arsnlara rağbet fazladır. Bundan 7-8 sene evresi met- resi 20-50 kuruş arasında satılan ar- saların metre mürabbâl bugün 8 ile 9 lrr arasında satılmaktadış. Bursa belediyesi ufak bir himmetle, Çekir- geden Ulucamiys gidilirken hamam civarındaki dar geçlddeki ahşap ve harap dükkânları istimlâk ederek ter- İsi ederse, Çoklrgodan Yeşli camiye ka- dar şehirin ana caddesini tamamlamış olacaktır. Bu caddenin tamamlanma» m, ufak bir himmete ve az bir paraya mütevakkıftır. Akk 4 AKŞAMIN Abone ücretleri Türkiye. o Ecnebi 1400 kuruş 2100 kuruş © » M0 > * > Senelik 8 Aylık 3 Aylık 1 Aylık Posta #itihadına dahil olmiyan m. Telefonlarımız: Başmuharrir: 29565) Yazı işleri: 20765 — İdare 20681 Müdür: 20497 Şaban 16 — Hizir 197 8. İm. Gü. ÖR. İki. Ak. Yat, R. 9401131 538 9231200 139 Va. 54 G4 13,08 16,16 19,13 20,47 İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk sokak No. 1$ du... Ve mesuddular Yanyana büyümüş olan bu iki kuzin o sırada biribirlerini dost sa- nıyorlardı. Masume: — Anneme yaptığın hareketi ba- na karşı tekrarlamadığın isabet... Küçülüp benden af dilesen da na- filedir: Zaten seni hiç bir suretle affetmem... Çekil artık buradan... Biribirimizle konuşacak bir şeyimiz yok... Feriha, Masumenin getirdiği çi- çekelre baktu oMevsim dolyısile bunların beheri ateş pahasnaydı. — Müsande edersen şu çiçekeri zavallı yengeciğimin mezarı üzerine koymak için sana yardım edeyim da öyle gideyim... — Hayır... Ve dehşetle baktı, | — Yenge diyorm İ babamı Tekelemek ,.. Demek ki, ortaya att izların #ftira olduğunu ka- İbul ediyorsun... Hepimiz hâlâ o dedikoduların tesiri altında ezilmiş bulunuyoruz. Böyle bir hainliği dar vicdan azabi İçindesin”... Feriha cevap verdi: doluy-| — Hayat bemim sana ve senin ğından dolayı kimbilir ne kas! sunuz? Zaman zaman kara sularımız& yaklaşan ve ahalimizin canmı yakan korsanlar kimlerdir? Bunlari neden himaye ediyorsunuz? — Gok derin #ualler soruyorsun! Kendimi fdeta papanın karşısında sandım, Geçen yıl o da bana ayni şey- leri sormuştu. Ben papaya bile, ne yaptığımı ve kimlerle çalıştığımı söy- lemeğim. — Fakat, bir kere düşün, Antonyol Ben, papa değilim. O, seni serbes bı- rakmış, Beriim elimden güç kurtula- cakan! — Hele sen beni İstanbula & Orada konuşur, anlaşırız. — Burada anlaşmadan (İstanbula gitmiyeceğiz. Şu getirdiğin altınları den vurdun? Pazara çıkartlığının 0 kadınları nerelerden çaldınız? Bana bunları anlatıncaya kadar, ge- minin ambarında farelere arkadağlık yapacaksın, Antonyof — Ben, farelerle koyun koyuna yağ- mağa alışmışımdır. O halde bana ya- tacağım yeri göster... Başım sersem. Gözlerimden bâJA uyku akıyor. Başım arıyorum. Herşeyden si- ür de, — Bu herifin mahmurluğu gidin ye kadar yatsın. İyice ayıldıktan son- ra tekrar buraya getirirsiniz! Dedi, Antonyayu aldılar, baş am- bara attılar. Sövalyenin - yeğeni hiç birşeyden korkmuyordu; ambara inerken: — Ben Türklere sır vermem... Diye söyleniyordu. Antanyo bi? müddet uyuduktan son» rw başını kaldırdı, Etrafına bakındı. İhtiyas bir gemle! İp örerek büyük bir yelken bezini yamamakla meşguldü. — Bana bak, dedi, nereye ruz? gidiyo- orum. *tiğt yeri bilmez mi? e gittiğimizi relsten başka kimse bilmez. Antonyonun konuştuğu denieei, Ka- İlabralı mühtedi Hasanâki idi. Hasanâ- — paşa gemisinde, Hamza relsin en #adık adamlarından biriydi, |, Antonyo, muhatabının anadın gibi Jitalyanca konuştuğunu görünce, yat- tağı yerden doğruldu: | — Sen nerelisin? — Kalabralıyım... — Bu gemide esir misin? — Hayır. Amiral gemisinde yelkenci! a stasıyım, — Aylıkla mu çalışın? — Evet, Neden İtalyanların yanina gir- medin de Türk donanmasında hizmet aldın? Papanın hafiyesi misin yok- 37. Hasanâkin!n canı sıkıldı; — Ben kimsenin hafiyesi değilim. Kalabrnda doğdum... Fakat, müslü- man oldum. “Türkiyede öleceğim. Ve Türk mezarlığına görmüldceğim, anlı- yor musun? Antonyo, Kalabralılardan hoşlan- d , Hasanâki ile anlaşmak imkânını görmüyordu. Zaten Hasanâ- 19 Eyiol 1040 Barbarosun sevgisi var, Dünyada ot dan başka kimseye boyun eğmedin Onu çok severim. Biraz önce sana de dim ya... Ben Kalabrayı unuttum a? tak. Hasanâki gülerek başını âalladı: Kaçmak bahsine gelince, bur Rodos kalesinden, Venedik z'ndanla rından daha mahfuz ve müstahkem bir yerdir. Buradan seni biç kimse ka çıramaz, Geminin ne tarafına gitsen Hamza relsle karşılaşırsın! — Sana adadaki hazinemin dürtü birini versem... Bana yardım etme misin? — Boş yere konuşuyorsun, Antam yo! Beni para ile hiç kimse satın ala» maz, — O halde hazinemin yarısını veri” yorum sana! Bu servetle Arusturyi mparatorundan daha zengin olabi» Hirsini Hasaniki gözlerini açarak bağırdı! — Boşuna uğraşıyorsun dedim ya rvetinin hepsini versen, gene birşey nün, Antonyo dişlerini gıcırdatıyor v0 tehditkâr yalvarışlırına devam edi un demek 8 atıversen, kim farkın rır? Belki biraz sonra kaçmış deyi ak mı istiyorsun? Adamların benli nramağa çık- lardır, Sen merak etme, Paşa ge- nin arkasında birçok gözcülerim vardır... Onlar bez servetimin yarısını vadediyorum. 'Hasanâki bıyıklarını bükerek gül dü: — San buradan kurtulduktan sonra, bana, günahını bile vermezalnl Söz veriyorum. Parmağımdaki ş& yüzüğü çıkar... Koynuna koy, Bu, dö demden kalma şövalyelik yüzüğüdür, Amcam ölürse, onun yerine adaya bes şövalye olacağım. Bu yüzük sende kal- dıkça, ben birşey olamam. Kalâbrah Hasanâki, yanıns yaklaştı, ve sol e) orta pağe mağındaki yeşil haçlı yüzüğe şöyle bi? GÖZ astı. a yo, yarı 8 Hasanâkiye vadettiği halde bu adamın lükayıd kalışına hayret ediyordu. Hasanâki; — Demek ki, amcan öldüktem sara, kaçakçı adasına sen şövaiye olacak, öyle mi? dedi, Antonyo, Kalabralı denizeiyi avladı Bini aanıyordu. Acaba, gerçekten, Ans tanyoyu adamları takip ediyorlar miye a? Hasaniki fazla birşey söylemeden « oöyoyu ümid içinde birakarak rğan çıktı.. Hamza relsin yanı" na koştu: — Antonyonun adamlar nanmaya deniz üstünde dur emrini len korsün güz isinin hafıf kanli bir tekneden ibaret şüphe yoktu, Hamza reis di küçük kırlangış (yal rekli kadırga) seçerek, İki ona bu ümld ve cesareti de verme.) lar İmişti, Bilâkis o, Anlonyonun ağzından İlAf almak, onu söyletimek istiyordu. | Hamza rels onü baş ambara boşuna un kolları bağlıydı. dü, İyakınlarına yapmak lıklardan daha büyüğünü bana yap- tı... Fakat hareketlerimden dolayı İpişman olup olmadığımı kendim de bilmiyorum... İlerde de pişmanlık duyar mıyım, onu da bilmiyorum... Fakat çok iztirap çekiyorum... Da- yanılmıyacak ( derecede... Beni bu İmezarın başma getrip ağlamağa sevkeden de azaplarım, deruni iş kencelerimdir... Bu taşların altında- ki muhterem kadın, çocukluğumda ibana çok muhabbet ve şefkat gös termişti... Biliyorsun, Masume, an- nem yoktu... Bana annelik eden yal nız odur... Bu tatlı ihlisasları ken- disine medyunum... İzmire beni davet ettiği vakit, İstanbuldaki m- keci, boğucu muhitimden kurtulu- yorum da başka bir muhite, rahat ve Ütişamlı bie muhite gidiyorum diye sevincimden çıldırırdım... Raif beyin kızı, sitemler — Hep bunları unuttun da bize iherp ettin, değil mi? İ — Evet... Unuttum... Zira, soluk hatıralara nazaran pek cazib bir istikbal beni bekliyor sanıyor dum... Kapıldım... Şimdi isa artık © ümidler söndü, mazi gözlerimin önünde yeniden canlandı. Hasaniki yelken yamamakla maş-| (Arkası var) Masumenin dudaklarında acı bir tebessüm belirdi. — Böyle bir nazariyeyi ileri sö rerek benimle alay mı ediyorsun? — Hayır, ne nazariye, ne alayı: Kendimi müdafaa etmek de istemi yorum... Hakikati söylüyorum. — Elverir... Git buradan. — Peki... Allaha ısmarladık Me sume — Gü iz İkisi de szametli şahsiteylerdi... Kinlerine rağmen biribirlerine karş hürmeten de geri durmuyorlardı.. Masıme, giden eski arkadaşını arkasından baktı, Bu ince ne hazin, ne kederli bir şekilde yi rüyordu. İztırapları belliydi. beyin kızı heyecana kapıldı. Arkasından tatlı sesler — Ferihahı. - dedi, Sarışın baş, geri döndü. Masum ye baktı. Ne matemli, ne hasl gözler, iyormun? - diye — Hayatın sana büy lar sordu. fena yaptığımdan. bahsediyordu neymiş onlar?... (Arkan var) amimi iğ ii lemek

Bu sayıdan diğer sayfalar: