10 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

10 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 10 KAnunuevvel 1940 Tek atlı arabâ köşkün önünde dur- duğu zaman kar şiddetini büsbüsün artırmıştı. Âdeta gözsürü görmüyor. du. Al Nedim oturduğu yerden srnba- cıya seslendi R — Oğlum, in aşağı da köşkün kspı- sini çal, Bizim bekçi Hasan gelsin. gu benim çantamı alsın! Biraz sonra arabacı köşkün kapısın- daki çıngırağın telini koparırcasına çekiyordu. Nihayet bekçi Hasan bahçe kapısının önünde belirdi. Adamcağız arabayı görünce pek şaşırmıştı. Efen- disinin böyle habersiz geleceğini hiç ümid etmiyordu. H koştu, AH N:eimt badaki çantayı aldı, Bekçi dev yapılı hir adamdı. Ku- caman kocam k cede büyük ay min a Kr sızın gelmesi onü her şaşırtnış, her korkutimuştu, Çünkü Ali Nedim gayet titiz, huysuz, herşeye çabucak kızan, yaşlı bir bekârdı. Gürültüden hiş hoj- İamadrığı Için dağ başındakl bu ro- dattan kalma köşke yerleşmişti. Bu- cak pek me Bu sefer | uzakta yi Yazı odasının du- büyük babasının 1 boya b resmi amlı idi, blodak! büyük baba ile şimdi odaya giren yeğeri arasında büyük bir ben- p97iş derhal göze çarpıyordu. Ali No-| yaktırdı, Onun karşı- aydanberi b çektiği geniş, yumuşak koltuğ güldü. Bir sigara yaktı. Etrafına ba- kınmağs başladı. Titiz, dikkatli na- tarlaria herşayi ineeden gözüen geçiriyordu, Etrafta bir kusur arıyor, fakat bulamıyordu. Herşey yerli ye: de İdi, Çulışma odasi sekiz ay evvel buradan çıkarken bıraktığı gibi idi Masası eski İntizamını, her zaman ol- duğu gibi, muhafaza ediyordu. Odasi- nın pencerelarinin camları dışarıdan kar ve buzlarla kaplanmıştı. Lâkin ya- *aş yavaş hava kararmağı başladı. Bu dağ başındaki köşkte elekizik yok- tu, Bunun için bir müddet sonra Ha san bir hayal kadar sessiz adımlarla Ali Nedimin çalışma odasına girdi Uşağı, onun gürültüden ne derece nef- ret ettiğini bilirdi. Büyük petrol lâm- balarını yakmak için kibrit çakarken bile fazla ses çıkarmamağa çalışıyor- du. Dev yapılı adam Jâmbaları yak- tıktan sonra gene bir gölge süküneti ve sinsiliği ile dişarı çıktı. Ali Nedim onun arkasından uzun uzun baktı, Bu sefer ki gelişinde Hasanın halinde bir şaşkınlık, bir gayri tabiilik hemen gö- rüne çarpmıştı, Acaba bu adamda ne vardı? Lâkin on beş senedenberi ya- nmda çalışan uşakla yüz göz olmak- tan son derece çekindiği için ona bir- $€y sormak âdeti değtldi. Saatler geçtikçe Hasarın halindeki gayri tabillik göze çarpncak derecede artıyordu. Nihayet Ali Nedim yatma- ğa çıkarken uşağın gözlerinde gârip bir pırıtı olduğunu sezdi; Yutak odasına girdi. Hasan on ağa- $ı katta yatardı, Ali Kedim birdenbire kendi ailesinin tarihçesindeki müthiş bir vakayı hatırladı. Büyük babası da bir kış gecesi genc bu İköşlte ve bir uşağı tarafından öldürülmüştü, Hem katil de tapkı Hasan gibi büyük baba- sının yanında senelerce çalışmış, Sa- dakali ile tanınmış bir adamdı. Hal- buki bir sabah odasında zavallı büyük babasını ölü olarak bulmuşlardı. Uşak | kaçmıştı. Birdenbire Ali Nedimin tüy- Jeri ürperdi. Büyük babasının yatak odasının da gene bu oda olduğunu dü- şünmüştü. Biçars adam belki de pan- curları inik odanın şu köşesinde, İri parmaklar tarafından gırtlağı sıkıla» rak boğulmuştu. Al Nedim birdenbire irkliği: »Benim de bügünlerde pek ziyade sinirlerim bozuk! Keler düşünüyorum?..» dedi, Hükikaten bir müddettenberi sinirleri pek ziyade bozuktu. Zaten ne zaman köşkünün münzevi muhitinden uzak- Vasip, Insan kalabalığının arana ka. Ekadının Zaferi Müellifi: P. de Couleyain İşte bunun üzerine, ana bucağı mesabesinle olan eski Avrupa har- retini kalbinde sezerdi. Serahat eder, geri dönüşte şifa: sına kavuşmuş olurdu, O senaye kadar bütün yolculuk- larda bay Ronald da beraber bur lunmuştu. Fakat artık » bu külfetli yollar onda bir alâka mıyor; gözüne angarya gibi gö-| rünüyordu. Paristeki manasız ve maksadarz gezmeler ve bahusus ter- zilerdeki provalar dolayısile yeme- #* gecikmeler ve sair sıkıntılar ak- höa gelince, vücudünde ürperme- İer duyardı Hele o havalanmamış caati... Evine, sabahleyin, dün ve- rilen siparişlerle | üşüşen dükkâncı- lar ...Bütün mobilyeler üzerine çe- şit çeşit eşyanın serilmesi... Hulâ- sa, Amerikali ların Avrupada katlandıkları dürlü nahoş vaziyet- ler... Geçen seyahatinin bu intibaların- rışsa hep böyle âsabı berbad olurdu. Yatağına girdi. Uyumak istedi Pa- kat imkân: yoktu. Dışarıda kar fırt. nası büsbütün şiddetlenmişti. Pence- relerdeki pancurlar şangırdıyordu Kalktı, Sönmek Üzere bulunan ateşi yeniden canlandırdı. Bir sigara daha yaktı. Odanın Içinde dolaşmağa baş- Mükemmel bir zevce nasıl olmalı imiş? '. Amerikada Brooklyn mahkemesinin bir ladı, Kırk beş sene evvel bu köşkte, bu otlada yapılan cinayete aid eski hatıraları bir türlü aklından çıkara» miyordu. Vakıa büyük babası öldüğü küçük bir çocuktu amma bu müthiş hâdiseye ald birçok hatıraları vardı. AN Nedim bunarı düşünürken bir- denbire yukarı katta dehşetli bir gü- rültü oldu. Sanki birşey, bir iskemle, bir sigara tablası devrilmiş gibi idi Ali Nedim baştan aşağı kulak kesildi. erdivnlerde de bir ayak sesi vardı. falbuki şimdiye kadar Hasanın çok- tan yatmış ve uyumuş olması Jizim- di. Sonra O bu vakitten sonra uyuma» sa bile hep aşağı katta kalır, katiyen yukarı çıkmazdı. Bu saatte Hasanın yukarı kata çıkan merdivenlerde İşl ?.. All Nedim yavaşça oda ka- alıkladı. Yukarı kata çıkan rdivenlezde sönük bir mum ışığı Bu hafıf ziya içinde Hasa- nın İri gölgesini farketti, Yukanya çi- bıyordu. Elinde bir tabak vardı. Şimdi Ali Nedim önüne geçilmez bir e $ içinde idi. Ayaklarınm ucuna basarak uşağını takip etmeğe başladı. İkisi de yukarı kata çıkmışlardı. Ha- Amerikanın Brooklyn hukuk mah- kemesi tarafından verilen iki karat Amerikada birçok dedikodulara s&bep olmuştur. Bunlardan birincisi şudur: Evl bir kadın mahkemeye baş vura- rak kocasının kendisine sadık kalma” dığından, arasırn kaçamak yaparak başka bir kadınla vakit geçirdiğinden bahisle mahkemenin, kocası aleyhin. de, boşanma Kararı vermesini istemiş- tir. Mahkeme kocayı davet ederek din- lemiş, her gece evine geldiğini, gün- düzleri bazen işi başından ayrılarak henüz anlaşılamayan bir mahalle git- tiğini öğrenmiştir. Kadın da kocasının hiç bir geceyi evinin dışında geçirme. diğini kabul etmiştir. Yalnız gündüz- leri arasıra muayyen bir yere giderek hüviyetini bildiği bir kadınla jlere yaptırdığı takibafın bunu isbat ottiğini ilâve eylemiştir. Mahkeme iki tarafı dinledikten son- Ta boşanma isteğini reddetmiş ve nü- vakit gaşirdiğini söylemiş ve detekti?- | kararı dedikodulara sebep oldu! Gazeteler bu karar etratında birçok lar, kadınlar da mah- | keme hayetini tar itham edi. MER ei ani alm —ee| bular" göğsümün” önünde” dürdukgi uznları için: «Bunlar muhakkak karı-| ifim fena aluyor... Onları ortadan kal. larını aldakıyorlar» diyenler bile var- dır. Fakat ayni mahkemenin verdiği başka bir karar bu iddianın doğru ol- | madığını göstermektedir. Bu karar da yanlar yazı İyorlar, Hattâ mahkemenin İ şudur: yalnız sokağa çıkmal etmiyor. Sigara il birşey değildi ne nihayet verilmesini isterim» diadın doğru olduğunu LAşIK GARİP) Tetrika No. 146 Yazan: İSKENDER FAHNREDDİN Aslan dede o gün bir yandan çırağı- | dipin gibi, madem ki o sıralarda na JAf anlatıyor, bir yandan da te3-| bahlara kadar Çallı Mehmedle dol” gâh başında asılı duran Aşık Garibin | yordu... Soymuşlardır onu mutlak sazını göz önünden kaldırmağa çalışı-| Aslan dede birdenbire doğruldu" | Genç bir kız mahkemeye müraenat- la şu şikâyette bulunmuştur: «Babam etti, Yaşım on sekizdir. Bu yaşta dal- mma peşimde bir dadı bulundurmak Ve) ledi. Geçenlerde Hüsmen reldle bera” sigara İçmek için izin almak doğru Babamin müdahalesi) &z bulmuş, kızın yalnız sokağa çıkabi. İleceğtins ve istediği kadar sigara içe- Gi bileceğine karar vermiştir. Yalnız — Ne yapıyorsun, usta? Garibin #n- mını neden kaldırıyorsun? Aslan dede içini çekerek: — Zavı delikanlı ölmüş, dedi, dırasağım, — Hayır. Geribin sazına dokunma! O, dört ay sonra gelip gene burada saz çalacakmış. Biz de öldü sahıyorduk amma, ölmemiş, yaşıyormuş. — Haydi be, gevszelik etmel Bana, onun öldüğünü, arkadaşı olan Çalı Mehmed söyledi. Çırak, ustasının kolunu tuttu: — Bana da, biraz önce — sen bu- rada yokken —Serdenzeçti Recep söy- ber görmüşler onu. — Sahi m! söylüyorsun be çocuk? Recep usta buraya mi geldi? — Evet. Biraz önce burada idi. Bir kahve içti, Seni bekledi. Âşık Garib sana, s«Ustana sküdarda miskinler dolduruyor, Onu Hüs- hakkında diyecekleri varmış Gelmeyince, beni çağır: sü; arib, Ü: san merdiven başındaki küçük sardık odasına girmişti. Alt Nedim birdenbire mune olacak bir zevcenin ne gibi ev- safi haiz bul bması lâzım geldiğini ilâmda çok sigara içmenin zararların. men refsfe beraber gittik, gördük. Çi- dan bahsederek kızın Mrata varma. | lenin müddeti altı aymış, İkl ayı göç- ANKARA RADYOSU beraber, Parise yalnız gitmek nrzu- uyandır. |rübelerin tehlikesi onu cezbediyor- yordu. Küçük tiyatrolara ırdı. Ancak kaba telmihleri yüz ife- salonlarda tiyatro seyretmenin fe-|delerinden kavrardı. Karısının bun- lardan dolayı o tiyatroları sanırdı. Helâne de kendini tutmak, bütün piyeste gülmemek'mecburiye-| tini duyardı. İsiresinin kızıydı. manex: seviyeleri Avrupallarınkin- den aşağıdır. dâmda saymıştır. İşte gürültülere se- bep olan da budur. Mahkemenin tlf» mında bir zevcenin şu evsafı haiz ol- mas lâzım: geldiği bildiriliyor: 1 — Nümune sevcş kocasının tabi- atını öğrenip onun suyuna göre hare- ket etmelidir. ? — Kocasının mesleğine ald işlere alâkadar olmalıdır. 3 — Kocasına itimad etmeli, onun kıymetine karşı Âdeta hayranlık bes- demelidir. 4 — Kocasının ufak tefek mactra- larına karşı gözünü kapamalıdır. Uşakta iki bu odanın kapısını açınca gârip bir manzara karşısında kaldı. Hasan bir r sepetinin önüne çömelmişti, petin içinde üç yavruslle beraber | yatıyordu. Bir köşede a Hasan, All Ne e şaşırmıştı. Kızarıp bozararak, kokeliyerek: — Affedersiniz efendim... dedi, sizin keldierden nefret ettiğinizi bilirim. Fakat bu hayvan burada doğurdu. Siz de birdenbire geldiniz. Onu yavruları ile beraber münasip bir yere götüre- medim. Siz bu akşam ansızın köşke dönünce ne yapacağımı Âdeta şaşır- dım. Onlara biraz yiyecek , Yarlı bu hayvanı yavruları İle birlik. le köylülere veririm... AL Nedim gülümsedi: — Zarar yok Hasan... dedi, hayvan- iara dokunına... Bize can yoldaşı olur... Böyle söyliyerek aşğıya, odasına in“ imana Zirdi. Rahat bir uykuya iL. Hikmet Feridun Ks 10 kânunevvel salı öğle ve akşam 1230 Program, 1233 Türkü ve şar- kılar (PL), 1250 Haberler, 1305 Türkü ve şarkılar (PM), 13,20 Karışık program (PL), 18,03 Cazband (PL), 1830 Çifçi- nin saati, 19 Sevilmiş parçalar, 1920 Haberler, 19,45 Fasıl heyeti, 2015 Rad- yo gazetesi, 2045 Müzik koro, 2130 Konuşma, 2145 Salon orkestrası, 2239 Ajans ve borsa haberleri, 2245 Salon orkestrası, 73 Dans müziği (PL) u n çarşamba sabahı i Hafif müzik (PL), Ev, Apartıman kiralamak Için «Akşam» in Küçük İlânlari en süratli ve en ücuz vasıtadır. Uşak (Alşam) — Burada iki biri jandarma komutanlığı Yukarıdaki resimler jand ası, diğeri Akşam kız sanat ması #avsiye edilmektedir. aları ajansından: “İşıkların okarartılması Yüzünden İstikametin kaydedilmiştir. açılış resmi Burlardan okuludur. a komutanlığı binası ve kız sanat okulunun açılış resminden bir sahneyi gösteriyor. açılış resmi yapılmıştır. husu- sunda çekilen müşkülât dolayısile her gece birçok seyrüsefer kazaları vukubulmaktadır. Evvelki gece bu yüzden alt. kişinin öldüğü endişe ile) — miş Dört ay sonra tekrar buraya ge- lecek. Garibin eşyasini ve sazını mü- hafaza etmek ustanın vazifesidir.» de- di. Daninıarkada seyrüsefer) Aslan dede kulaklarına inanamıyor. dı, Çırağına Itlmadı olmasaydı: «Sen rüya görmüşsün'» diyerek, ağzına bir Kopenhag 9 (A.A.) — Stefani) Samar vurup defedecekti, —o halda herşey yerli yerinde dur- sun. Dört ay daha bokliyolim. Dedi, O günden sonra, Aslan dede, kahvehaneye gelen ve Âşık Garibi s0- ran müşterilere, itimad verici bir ta- vırla: Dört ay sonra gelecek. Diyordu. Bir iki ay sonra; Serden- geçti Recep, Aslan dedenin kahveha- nesine bir daha uğradı. O gün Aslan dedenin kahvehanesinde bir tek müş- teri yoktu. Artık herkes ayağını keş- miş, dillere destan olan Zeyrek kah- vehanesinin şöhreti birdenbire sönü- vermişti, — Hangi rüzgârlar attı sen! börle bü tarafa, a gözümün bebeği? Diyerek Recebe büyük fincanla kö- Püklü bir kahve pişirdi: — Hoş geldin bakalım... Ne vâr, he yok? Bugün dükkânımıza iIk gelen müşteri sensin, Recep usta! Vallahi kimseler uğramaz oldu artık dükkâna, Berdengeçti Recep, Aslan dedeye, Hüsmenle Üsküdara nasl gittiğini, maz miskinler arasında Âşık Garibi nasıl ve ne halde gördü- Rünü anlattı. — Tekkenin çazpık suratlı bir şeyhi var amma... Herif öyle kurnaz, öyle yaman bir #ki, öyle zeki bir mahlük kt, Âşık Gartbe milyonla esma vermiş, İstihareye yatırmış. Zavallı Garib, Nihsyet araya araya bakalım belimi mı bulacak, mevlâsını mi? Aslan dede bu işleri İyi bilen bir alamdı. Recsp ustanın verdiği malğ- matı İyfee dinledikten sonra: — Eyvah, dedi, Garibi de kendile- rine benzetecekler. Bu kadar esma çekmenin sonu cinnettir. Recep bir aralık düşündü: — Âşık Garibin parası var mıydı, Aslan dede? — Vardı ya. Kemerini yeniden dol- durmuştu, — İyi amma, onun sırtında ince bir enlariden başka birşey yoktu. — O halde soymuşlardır. Tekkede böyle rezalet olur mu? — Belki tekkeye gitmeden soyul- muştur. Tekkeye gitmeden önce ner- de imiş? — Tekke şayhi ona Ayasofya yoku- sunda raslamış., Ve götürmüş, Oraya nerden geldiğini, yanında ke. meri olup © imiyoruz. Da Aslan dede, Recep ustayı görünce|di. sevindi: İ yordu. — İyi ki, Çallı kfehmetten bahsefğ Çırak birdenbire acı bir sesle bade aklıma geldi, Recep ustai BERE dırdi: serseriye geçenlerde Zeyrek yol başında rasladım. O, bana Âşık bin öldüğünü söyledi, Ve benimle f8£ la konuşmak istemedi; bir sokağa pıp kayboldu. Recep dişlerini gıcırdattı: — Ah, şu serseriyi bir ele geçiti bem. Akbıyık batakhanesinden Sö göce beraber çıkmışlar... Âşık Gari başına bütün bu felâketleri getire dur, Aslan dede! Onun rezli, alçak mahlük olduğunu ben çok iyi bilir” Kaptanpaşa bile onu donan — bir daha alınmamak Üzere — du. — Böyle alçak, namuasız bir #£ seriye Âşık Garibin yüz verme sebebi nedir acaba? — İşte bunu ben de bilmiyorum.« öğrenmek istiyorum. — Onun izini bulmak çok kolaydif Benim halim, vaktim eskisi gibi İ said olsaydı, peşin! kovalar, bulurd! — Ne yapardın... Nerede bulurdunf, — Azapkapıda,,. Fenersizde, çünki böyle serseriler, bir yerden para VW Tunca, mutlaka orada gidip yerler. — Akbiyık batakhanesine giti Binden emin misin? — Âşık Garibi, sarhoş edip parasi çekmek Için raya götürdüğünü # yohdum. Eğer bunu yapmışım, tel oraya gitmez Fakat, Çalı hem Ji hem de zar düşkünüdür. Kline parayı mutlaka (Penersizya götürü” yer. — Ben onu (Fenersiz)de çok #8 dım, Bulamadım, Fakat, sen benii süpbelerimi tazeledini Zaten ben ö ondan bunu umuyordum... Hattâ Tİ men relse bile: — Garibin parası v8” sa( Çallı munakkak vurmuştur, miştim. O halde işi gücü bırakıp, İZ. kaç kere daha (Fenersiz)e edeyim. Belki orada kıstırırım tayı, Fenersiz batakhanesind? kanlı bir kavga Serdengeçti Recep, Hüsmen w sözleşmişti. O akşam Ciballden kayığa binerek Azapkapıya geçmişi” w Gonemiz) batakhanesi o gece kalabalıktı. O günlerde aldığı para azlığından şikâyet eden Yeniçeri ileri gelenlerinden birçoğu da (yen siz)e uğramıştı. Mejhanenin loş ve basık tavanı # tında yüzlerca azılı haydud ve belli” iar içki içiyordu. İki arkadaş meyhaneye girdi raman ortalık çoktan © kararmfÖ Meyhanede korkunç bir sessizlik VAP dı. Hüsmen rels deniz üstündeki çi” maya doğru yürüdü ve gözüne (Uf boş bir masanın önünde durdu: — Burada oturalım, olmaz mı? — Hay hay... Oturalım. Serdengeçti içkiyi çoktan bırakmıfi” Pakat, eski hovardalık damarı birde” bire kaynadı: — Bü gece ben de birkaç kadeh 16” ceğim, Hüsmen dayı! — Elbette içeceksin! Buraya geli” £e, içmeden dönülmez. İçki ıwmarladılar... Sofra kurulda. Hüsmen etrafa şöyle bir göz ati * yavaşça Recebin kulağına fısıldadı — Bizim denizellerden şurada Ol; râh üç beş 'kişi var. Ötekilerin hepi yabancı, — Bizimiileri ben de gördüm. Çal” yı yakalarsak, onlardan da isufadf ederiz. Hüsmen bu sirada, uzakta otur denizellere elite aşthalık gösterdi 1 selâmlaştı. Serdengeçti Recep bu batakhantit ne zaman uğrasa, müthiş bir kavga” tahld olmadan gitmezdi, — Bakalım bu gece neler göreceği! Diye söylenirken, biraz öteden #999 ti bir ses duydu. Recep başını çevirdi kendisine seslenen bu adamı ta8” Carkası yaf kadınlardan Tefrika No, 10 muhavee bile daha mahçupturlaı B. Ronald işte bu güzideler ara- sındaydı. Ruhi yüksekliği ve terbi- yesi, Helâne, ister istemez bir hür- met telkin ediyordu. Onun yanin- dayken her cihetçe daha temkinli, daha ihtiyatı davranırdı. Pariste Tercüme eden: (VA - Nü) dan hâlâ kurtulamadığı için Arneri- kada kalmak için bir bahane bul- duğundan memnundu. Helâne ise, kendi kendine bile itiraf etmemekle İna değiştirerek anlatırdı ki, karı ko- ca arasndaki bu nevi tekliflilik, dünyanın hemen her yerinde in- sunu duyuyordu. Böylece, bürriye- tina tamamile kavuşmuş bir kadın olduğunu hissetmek istiyordu. Tec- ge'a, kafekonserlere götürmesi için ricada bulunamıyordu, Halbuki bu- ralara gitmesini ne kadar istiyordu Şimdi, halasile ve müsamahakâr yol du. Kocasının şunu beğenmemesi, bundan gocunmas onun canını sık: zitmeği B. Ronald istemezdi. Fransızcayı |seyahatı yapmak Ona saklanması bilmekle beraber nüktelerin inceli-'güç bir zevk veriyordu. Matmazel ğine yaramadığı için oralarda sıkı. | Carroll'un İzdivacın geriye atma- sından dolayı müteessir değildi Bilâkis onun da yanında bulunması- ni bir neşe membana yakınlık te- İlâkki ediyordu. Dora, bay Ronald'ın üvey hem Amerikaya hâs «the society grilş denen cins kız- lardandı. Bu monden kızlar umu miyetle hayli terbiyesizdirler. Zeki gittiğini Ne denirse densin, Amerikalıların in aralarında ga- arkadaşı Charley'le, birlikte Paris! man zaman terbiyeli lar; cömerd yahut hasis fena; sağlam dost, insafsız düşman olurlar. o Fevkalâde Hörtçüdürler Fazilet ve kabahatların tam mâ: sile türküsüdürler. Alâmeti farika- ları Banjo, yani zencilere mahsus mandolin çalarlar. Parsli bir kokot tiyatroların bazı cümlelerini kocası: |dereceside şampnya içerler... Sonra | tuş İkokteyle geçerler... Society gril denen kızlar, intiza- mı, dürüstlüğü her cihetçe red ve inkâr ederler, Tuvaletlerinde 'mutla- ka bir düğme eksiktir; bir sökük vardır. Şu ve bu elbise kısımlar gengeliğnelerile iliştirilmiştir. | Bütün bu hususiyetler Dora'da da almakla beraber seciyesinde dü- rüstlü ve namuskârlık bulunduğu için tahammülferâ değildi. Üstelik çocukluğu köyde geçmişti. Engin İtabint kendisinde bir sağlamlık ha- il ettiğinden cemiyetin çürütücü te- sirleri onu tama bozamamıştı. Küçüklüğündenberi evvelâ akraba: | s, sonra destlarile elâlem onun tek- mil arzolarış | Acaba ken yoksa muhitinin zaafından mı böyle olmuştu? Sebep her na oluran olsun ondan hiç bir şey esirgenme-| vet saf ve ciddi insanlar vardır; ve olmaktan ziyade göz alıcıdırlar, Za İnişti Dora şımartılınıştı. yu mükemmel çalıyordu. Fakat şampanyayı iti dalle içerdi. Neşelenmek için içkiye ihtiyacı olmadığını iftihar omaka- munda söylerdi. Hakikaten de ken- disinde bitmez tükenmez” bir neşe memba: var gibiydi. Güzel değildi; fakat kendi tabirine eşik doğmüş- | Kemik teşekkülü rarifti, kusursuz- du; doğurduktan ve ihtiyarladıktan sonra bile onu hoş gösterecek cins- tendi. Ata binmesini pek iyi bilirdi. Çocukluğundanberi emeli şuydu: Servetini kaybetmek, Avrupanın sirklerinde — at cambazlığı yaparak | hayatını kazanmak! Hayvanın üstünde onu zarif vü- cudile gören, velev bir kral olsun, İşayet at ve süvarilik meraklısı !'Dora'ya derhal âşık olabi şanlı bay Ascott'a ve diğer birçok erkeklere kafatutmasında şaşılacak muştu... Bunu bir kendi, bir d€ Allah bilirdi"... Jsck, büyük bir servet sahibi SE duğundan, kendine meslek seçentE kabiliyetinde bulunduğunu sa . Harvard üniversitesinden tan sonra, monden bir hayat yaf” mıştı. Her model arabalar alıp lanmın* yanında pek güzel kızbf gezdirmişti. Sosyeteden sönyel hkralar taşımış ve pek hoş ani Müşti; ki bu, Kadınlar tarafından pek takdir edilen bir meziyettir. Ge kalan zamanını da klüpte siyase ten bahsederek geçirmişti; koktsfi ve sair içkiler içerek... Amerikalı kadınlar bizzat (99) oldukları için işiz. uduma göğ bammül ederler. Böylelerini öl fufla karşılarlar. Hele memleketlsf için gülünç bile bulurlar. Dora, sevgilisine, böyle bir #İ bi batlısı, en sadığı olmuştu. Bu erkek Jkazda aşkı andıran bir his uyandır- mağa muvaffak olmuştu. uzaktan uzağa uyandıran! Ah, bu kadarcık bir his uyandır Jmak bile meler. ve nelere mal ol- Gerçi sanlı istemediğini söyleyince, Ja tanıdı al gitmiş; Y bir businessman — yani, büyük adamı — olmuştu. Kız da, deliks”” lının böyle faalleştiğini görünce de” hal nişanlanmağa rıza göstermiğ. © (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: