27 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

27 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* Bönderecede alafranga delisi olan ki akşam eve döndüğü zaman te- dini Yal, Kapıdan girer girne? za Laylâyd: — Borma, sorma Leylicığım.. “İs- tsnbüldan bir mektup üldım. Bilim gisketin yeni umum müfettişi bu 0j- yarda bir seyahate çikmiş, Ayın yipesi | kaçı inel günü de buraya, yani bize gele- miş, Ne biçim adamdır? No çeşld andır bilmem ki.. Fakat He otar- -Çok. gösteriş meraklısı Kendisini pek alafranga bir bayat ge- girmek için yaratılmış, fakat'söner bir "tathsizliğe uğrayarak dağ başlarında mahküm ölmüş bir kadın addöderdi. Kocasının çalıştığı. girkâtin yani umumi müfettişinin bulundukğarı yere gelmesi yeknasak hayatlarında e mükim bir değişiklik yapabılşdi Be nun İçin LAyit ertesi günden İt faaliyete geçti, Evin içini sapa yade “bir sinema dekoru baline için didinip duruyordu. Gelecek müfettiş kimbilir ne asri bir adamdı Buhdan evvelki müfettiş Mehmed Ali de öyle! idi. Hayatının beş, yirmi senesini Avtupada gö işti. Kadinlat erkek- leri bazı Buylarına. meziyetlarinâ gö- re bazı kısımlara, derecelere ayrılıtidr. Leylâ da erkekleri sadece iki Esma ayırırdı: 1) Avrupa kaldırımı çiğne- miş erkekler, 2) Avrupa kaldırımı çiğ. nememiş olanlar!... Öclecek müfettiş herhalde birinci sınıftan olacaktı. Leylânın nazarımda bu geşid erkekler bambaşka tmahlük-| lardı, Bazen kocasının sert bir haro- ketini görünce: «Ak, ah derdi, Avrupa kaldırımı çiğnemiş ince ruhlu bir er- kekle evlenemedim ki.» derdi. İşte bir Iki gün sohra Avrupa kal- dırımı çiğnemiş bir erkoği evine gisi” fir etmek, bütün İnceliğini ona göğ- termek fırsatı yuhur rdecekii, Bu ArA- da Leyli kendisine de henöz meçhul bir sinema yıldın hali vermek için ça- balayıp duruyotdu. Rınayet misafirin geleceği gün yaklaşmıştı. Karı, Koon sine göre alâfrahgâ yemekler, alafran- ga bir sofra harırlamişti. Lâkin ista- kozun eve gelmesi bir hâdise olmuştu. Şevki onu bir türlü tutamamış bir ç0- cuğa verip eva öyle getirmişti, İstnkoz haşlanırken oadameağız mutfaktan rate, Umumi miüfsttiş akşama doğru g0 lecek, bir gecelik misafirlikten sonra ertesi günü gidecekti. Şevki iki saat i.İsonma onu istasyonda Karşlayacaktı. «İ Evden çıkarken karışma; — Leylâcığım, acaba eve rakı gön- dereyim mi? Belki sofrada lâzım olur. Leyif bir kraliçe gürürü Ne başını dırdı: — Rakı mı?... dedi, benim sofram- .İ dn öyle alatarin bir içkinin yeri yok- tur... Sen eva şarap gönder. | Şevki istasyona doğru giderken ev- deki yemekleri düşünüyor, «bu akşam biz açız, diyordu. benim yiyeceğim bir şey yok...» Leylâ da evde son hazırlıklarını yap- mış, aynada kendisini tedkik ediyordu. Gelen müfettiş, Avrupa kaldırımı çiğe | nemiş erkek bu hücra verde böyle ai-| nema artisti gibi bir kadına raslayın- tâ ne Kadar şaşırdeaktı.. İ Kapi çölirimer genç kadın telâş. içinde koştu. Kilidi kaldırırken heye- candan eli titriyordu. Fakat kocasının! yanındaki adami götüne sonsuz bir Şaşkınlığa düştü. Bu tostoparlak, kravatının düğümü yükasinın İçine kaçıp ortadan kazbol-| müş, traşı uzamış, bırpani kılikh or ta yaşlı bir erketi Kocasi onu koltuk.) 70 layatak içeri soktu. Leyli kendi Ken- dine: «Belki mütemadiyen seyahat at.! tiği için kendisine karşı böyük bir #ti- na gösteremiyor.» dedi. Sofraya oturdular. Müfettişin gözü asa Üzerindeki alafranra yemeklere bilhassa istakoz salatasma İlişince yüründe memnun olmamış gibi bir mâna dolaştı. LAf arasında müfettiş pastırma Yumurtadan ve rakıdan bahsedince Şevkinin gözleri döndü; — Emreder misiniz? dedi, hayır pâs- tırma ve tape yumurta var.. Kendi! ekeğizlimle sine bir pastırmalı yıtmur- ta yapayım.. Müfettiş: — Vallahi pek makbule geçer!... de- Erzincan mektubu Erzincanda çadır hayatı bitti 3 kilometre murabbalık sahada muvakkat bir şehir kuruldu. Bura 11 bin nüfus barınmaktadır Mar Muvakkat Erzincan şehrinde bir cadde Ersimcan (Akşam) — Felâketldır. Kaza kongrelerinde tesbit olur li bir yıl oldu. Bu büyük acınm inan dileklerin vilâyet kongresince izleri artık Erzincandan tamamen si- kabul olununları umumf merkeze inmiştir. Simdi atuk bütün Erzin-| arzolunacaktır. canlılar, Türkiyenin &n yeni şehri Zirai faaliyet olucak oaln yeni Erzincanın kurul") Bu sene köy kalkımı bakımından mtasinı dört gözle bekliyorlar. Ea dile olen lip mika enlaliyekie le meri mep yeitnç ee Fadanlklara, tarlaların tesi “İne başlanmıştır. Halk i vabbalık © sahası çizdi birer hatı ye göuşierefir. Halka aşkı Odan şık barakalurin dolmuştur. İl bin) “Kiz hayvanlarla mücadele için nüfusu barıtıdıran bu muvakkat şeh“) sasi, tedbirler altin; ve fanliyöte rin banisi Kızılay. cemiyetidir. Ce-| ekiminin. Kapalı ziraat mektebin miyet halk için yaptırdığı 90 pavi- ale (iye sk Sm istasyonu) nun muhite çok fay- yonlük yeni mahallesinde bin yüz! sileyi ağuşuna aleniş ve kışın İztelğer. olacağı anlaşılmak z i ğı anlaşılmaktadır. rabından kurtarmıştır. Erzincanda! Ziyası Vektleti kayın fidanlığı çadır hayatı bitetiştir. İmüsbe? mesaisine devam etmekte jav. Ben, böyle asli ruhlu bir adama ju beyti dolamış, Tefrika No. 163 — Yavrum, dedi, Şah Veld çok me yuztur, Onu bu geçe bekâr kızlardan birila baş göz etsek fena olmayacak. Uzak'arı seni gözüne kestirmiş. Hu işe — Babanın eski dostu olduğum Için — ben de ram oldum. Haydi gel, beni #od- detme ve Şah Veld'le evlen! €p birderibire şaşırdı, yanı ba. ında duran anasına döndü: — Yavrucuğum, dedi, san Salib olan erkek, benim şimdiye kadar dün- terdiği insaniyete hepiniz şahid oldu- enişte demekle iftihar ederim. Hemen reyimi verdim. Şah Veldle mesud Gi manızt tanrıdan dilerim Garibin anası mütemadiyen, diline tekrarlayıp duru» yordu: Ömrün urun olsun, gözüm açıldı; Şükür olsun gördüm Garibim seni! Köy muhtarı bu hayırlı işi bitirdik- ten sonra, hemen söz kesildi. İmam, müezzin burada... Nikâh- lar kıyılan. Şerbetleri içelim. Deyince, işi anlamıyanlar biribirle- rine bakışarak; — Bir gedtde üç nikâh şerbeti bir- den mi içeceğiz? Diye gülüşmeğe başladılar. Şimdi herkes Şah Veld'in Zeynebi almak istediğini, onun da varmağn ra- m olduğunu öğrenmişti. Mecliste ne- geli, mesad bir hava esiyordu. Daret- lilerden biri: -— Bune uğurlu «dam, diyordu, bu büyük hüdiseden yirmi dört esat; di, evvel başbaşa verip ertesi günü için) Şevki hemen softadan fırladı. İçi! yapılacak yemekler düşünmeğe başla. | sevinçle dolmuştu. Memnünlyeti yü- dılar. Şevki: #ünden okunuyordu. Braz sofi — Karıcığım, dedi, bir kere elimizde| sofranın üstü tâmamile değişmişti. pişmiş patlıcan dolmamiz var onu 46f.İ Hasir haşlanmış fasulye olduğu için raya çıkarırız değil mi? Şevki bir de yumurtalı piyaz yapmış. Kocasinın bu sözü Üzerine; gizli olârak satın aldığı rakı şişesini Modern memleket hastanesi de bitmektedir. Yakında bir yildir yüksel: feragatle vazife gören Kı #ilayın bir sumarlı hastanesi işini! (Erzincan Memleket | hastanesine) | terkedecektir. Muvakkat şehir, bü-| yük çatşisile, yeni gâzinolerile şeh- 3T kânenuevvel cuma öğle ve akşam 1240 Program, 1133 Seçilmiş şarkı- lor, 1280 Hüberler, 1303 Halk türküle- — Patlıcan dolmasi mi? dedi, ol- d4 öttaya çıkarmıştı. Müfettiş şimdi rin çehresini kâmilen değiştirmiştir. | çi '13 20 Karışık program (Pİ). 18,03 sohbetimize karıştığı dakikadan ber, uğun yıllar içine sığmiyacak kadar büyük hâdiseler bir gece içinde geç ti; Şah Veld, Sanemle nikâklarımıştı. Garib gelince, Şah Veld Sanemi bırak- hı... Garibie Sanemin nikâhları kıyıl- dı. Şimdi de Şuh V14'le Zeynep evleni. Yor, Bir evde, bir gecede üç nikâh kıyı- hes o ev dünyanın on uğurlu bir evi « 27 Kânunuevve! 1040 ÂŞIK GARİP Yazın? İSKENDER FAHREDDİN bu külübeden büuşlta sığmacak bir yer bulamadım. Akşam olmuştu. Uzakta görünen köye gidecektim. Firtina yo- İumu Kesti. Yürüyemedim. Ne olursa olgun, şa çöban kulübesinin Köni, İlerledim... Fakat, ku- Jübeyo yaklaşamadım. Bir çoban kö- poği üzerime atldırırık havlninağa Bir turaftan fırtınanın şid- wİ| deti, diğer taraftan köpeğin ig sı beni şaşırtmıştı. Bereket versin ki çoban bu gürüllüyü duydu, çarçabuk dışarıya fırladı... Beni yol üstünde z0- rünce koştu, yanıma geldi.. Nereden gelip nereye gittiğim! sordu. köye göcceğim: Yaka, haya | bozdu va Buralarda kaldım, dedim. Çoban beni aldı, kulübesine ya lira çobanın köpeği ben! bir Kere Yarıma sokulmuş ve özür diler gibi, ayağımı öpmeğe başlamıştı Köpeklerin sadakatini, duygusunu eskiğen bildi- ım için, buna şaşmamıştım. O geceyi © dağdaki çoban kulübesinde Ertesi sabah çoban işine gitti, ben de köye doğru yola çıktım, Köpel beni yolu kenarına kadar geçirdi O gün çıktığım bu yeni uzun yolculukta (lk defa bir Köpekle dost olmuştum, Ara- dan yedi yıl geçti.. Bu sefer gehe o dağın eteğinden geçiyordum. Yedi yıl önce konakladığım çoban kulübesi önünden geçerken. atımın ayaklarına döğrü koşan bir köpek gördüm. Bir- denbire üzerimize saldıracak sandım. Atım da ürktü, ben de korktum, Fa- kat, tüyü ve dişleri dökülmüş bu köpek ayağımı koklayınca beni tanımıştı. Peşimi bırakmıyor ve beni, parçala” yacak gibi değil, bir dost gibi-selâmiı- yarak mütemadiyen havhyordu. Attan indim, Köpeği tanımıştım. Bu, beni, yoleuluğa çıktığım ilk gece kulübesin- de misafir eden çobunin #adık köpe- giydi... Hâlâ yaşıyordu. Sanki bana: — O zaman kulübemizde bir gece kal- muştın, Şimdi neden o uğramıyorsun? diyor gibi, hazin bir bakışı vardı, Yü- rüdüm; kulübeye yaklaştım. Karşıma, on yaşlarında bir çocuk çıktı. Çoban nerde diye sordum, Çocuk: — Baba- mı soruyorsun galiba! dedi « O öldü. İşte mezar şuradadır. Ben şimdi ediyorum. içükken kalmişım. Geçen yıl da babam öldü. Köylüler beni çoban yaptılar. Sürüleri bana teslim ettiler, Bu köpek babamı yadiçârıdır. Ben bu dağın sayılır. Böylesine ancak Medinede ras- | tepesinde 6 olmazsa oturabilir miyim? lanmıştı... Hazreti Poygamber bir ge-; Bu çocuğa, canını itimadla teslim et- vede bir fakirin evinde üç nikâh bir-' tiği köpeğin eski dostü olduğumu söy- den kıymıştı. Bundar'sonra nice yüz ledim. Köpek de bu sözümü Yülarla- (yıllar geçti, Bir kere de Bağdatta Ha- i mıyor, mütemadiyen dizlerimi, etekle runürreşid zamanında bir devetinin!rim! öpüyordu. Bu sahneden hem evinde olmuştu. Pakat, Harmürreşid! memnun, hem de meyus olarak ayril- (vu devetiye düşman olduğu için —böy-' dım. Bu hatırayı düşündükçe, vefasız jle bir gdamın evine uğurlu denmesli | İnsanların, hiç olmazsa şu sadık kö- O alafranga bir yemek değil.) bajran bakışlarla sofrayı üzüyor, öyle asri bir Insana çıkarılamaz. Sen) ârasıra kadehini Şevkininki ile tokuş» bana yarın sabah levrek balığı bula-| turuyordu. Teylâ suratını asmıştı. ! bilir misin? Ben bir Jeyrex mayonez Hi yapayım... ” Mayonez denilince Seki yürüinül Pazar günü yapılacak buruşturdu. Tablat bu ya, o mayonezi lig maçları | Futbol ajanlığından: Belediye işleri | e e sazlar A “ALİEN e 2 ve 19 ) mi Di Ea TEM ye 1945 Muhtelif şarkılar, “ 2015 Radyo ni Erzinaanın İnşa tarihinde yer ola | Eği 21 45 Balam Selek 3E80 ANİ cak çok değerli bir idare Amiri ol-| ya borsa haberleri, 2248 Salon orkes- duğunu işle isbat etmiştir. Az za-| trası, 28 Cazband (Pi) manda başardığı birçok işlerin ara-| 1 kânunuevvel ewmarlesi sabahı hiç sevmez, Hatti yerketi hör na Hik metso, midesi bulanirdı. Bunun için > ları yer nefis deniz mahlüklarınm; bol : karısının bu sözüne itiraz etti: Fener stadı; Vefa - Beyoğluspor | — Kancığım, dedi. başka birşey yapsak... Daha iştiha verici birşey Leyla onun yüzüne istinfafla vaka! rok: — Sana kalsa pastirmmil; yünurta (a cacık yaptırırsın deği mi? “Öyle âdi yemekleri o kibar misafirin ö#nüne-çı- karırsın... Ben malımı bülrim. Karısının bu sözleri Üzerine Şeyki- nin ağzı sulandı, Hakikaten pastırmalı yurursaya ne kadar da göreceği gel- “mişti ya.. Fakat Leylâ devgim ediyor: | olmal dolaymile ikinci kü, — Sen bana balıktan başka birde Mi e istakoz bulacaksın anladın vii? Misa ma İ fire İstakoz salatası yapacağım!,.. İstanbul Erkek mektepleri voley- Mei? ae a geri şa bol lig heyeti başkanlığından: ondan yemeli a kurmay e ü inni : aki tie, ön ella bi delinme. |. con süsü Eminöeği Ve iri ia Karıkpa İrez ekeni inka, |, Taksim De; Harbiye. anat! . 2 -. mı yoktu, Çündü Leylânın gene bildiği, |14.30. Hakem Turgat. Di okuyacağı malümdu. «İstakozda Pertevniyal * Yüce Ülkü L. sat lamadım!, diyemezdi. Zira bulunduk» | (3. Hakem "Turgut, İ 27/12/1940 cura günü Beyoğlu! bal çıktığı bir sahil kasabası idi, BU-| Hafkevi salonunda yapılacak maç» hassa iatakozu pek çok Ve meşhurdu./ı,,. | zi Haydarpaşa L > İstenbul E. 14 Şevki bu tekif tâkır saat 14,30, Hakem H. Moren. Galatasaray L, - San'at O, sant 15. Hakem Ahmed. saat İİ hakem: Hüsnü, Fener * Bey: | koz naat 13 hakem Samih Durünsoy | Beşiktaş - Galatasaray saat 15 ha- kem Tarık. İ Beşiktaş siadı: İstanbulspor - Aİ tıntuğ saat 13 hakem Şekip, Süler- | mmaniye « Topkapı sant 15 hakem lüzmü, . Karagümrük ve Anudoluhisar sa- oynanmıyacak bir halde kumun hayvanı hasıl yediklerine pek saşardı. Ertesi günü Ley/Ânın bütün arsyla-! rın! yerine geti?di, Genç kadın kendi. sında fensi mezbaha; Belediye ote- li ve garaj en başta sayılabilir Fevkalâde olarak toplanan Bele diye meclisi; fenni mezbaha hasıla- undan -fazla geliri inşaat o faslına makletmiş ve Kızılayca yaptınlan (90) paviyonluk mahalleye (Kız lay mahallesi, bu mahalleyi umum câddeye bağlayan yeni asfalt bulva- ri da (Kizlay bulvan) adin ver! miştir, | Yeni şebrin kanalizasyon ve su şleri Nafia o Vekâletince yaplırıla- tak ve ilkbaharda devlet mahalle- sile yeni Erzincan kurulmağa başla- caktır, Kızılay muvakkat gehi'de tırdığı halk barakalarile çarşısı- na ilâveten (Kızılay) mahallesinde 30 tame dörder daireli memur ev“ leri de yaptırmaktadır, bu apartı- #manlahn İZ tanesinin o inşaslı bit mek üzetedir. Bürün yaz, muazzam | inşaat faaliyetine #ahne olan yeni Erzincan 941 yılında tamamen möderm bir şehir olacaktır. Parti müfettişi bay Muzafferin de | hazır bulunduğu Vilâyet Parti kon- gresinde başta vali olarak bütün daire müdürleri hazır bulunmuşlar du. Ne sözleri, ne süküti takdirkâr- lığı, ne mazarlarile onu kavraması, Hâlene'in başını döndüremiyordu. Akşamları elini tutardı ve avucunun memnuodu. Artik önünde, La- ve kolay gezinti evveles oturduklarından daha güzeldi. Bura“ bir büyük park vardı, Ücra kö- çekilerek (aşk cümlelerinin daha kolaydı. o Hülâm Eylülün birinci haftasında küçük |bin teferruat ki, arzularının fahak|bi bir seyyale olduğuna İnanır mis İbir Avrupalı kadın, kendisine böyle İYır, erkek gururu yüzünden İkur yapılmasını müsamaha ile kar- İtalyan - Amerikan grupu Luserne İkakun» körüklüyordu. şehiinden ayrılıp gene Arzsuları ise, günden güne daha Lasanme'in yanındaki o (Owehy'ye|büyük bir alevle yanıp tutuşmaktay» > Oranın büyük bir oteline yer-İdi. parlak güzelliği, ti. Romalı olmasına rağmen o Verga |beyazlığının şa şaasf, maddi ve mâ- maddeten çok cevval bir insandi. İnevt sliketi, öyle cazip ki, deli İrniyan kraliçesinin o Alp sporlarına |kanlı artık kendini zaptedemiyordu. refakat ede ede o da dağcılıkta usta Son derece sarışın olan bu kadın © Jartmış... | olmuştu. Tercihan İsviçreye gelmesi” İderece esmer olan kendisine âdetâ| © Bu, sözler, coşkun ve cahil İtalya |böyle telâkki ediyordu. nin sebebi de buydu. Lelo ise tabiati sevmezdi. Tenez- zünlerden Lücerne'in civarındaki yüksek dağ» | mukavemetile kendisine karşı dur- lardan yakayı nihayet sıyırdığı için | makta devam edeceğinin yammnadığım, bir küçük kız eli gibi taptaze olduğunu görürdü. ! Bir gün öğleden sonra salonda; başbaşa kaldılar, Erkek, den, ihtitastan bahsetmek cessretini gösterdi. Muhavereyi tehlikeli lâtif üçurumun yanına kadar sürükledi. Kadın bütün bu başdöndürücü sözleri dinledikten sonra, bitdenbi te, büyük bir soğukkanlılıkla: -— Aşkın elektrik gibi, hataret gi- tz?... - diya sordu. Sant'Anna bu acayip sual üzeri-| he, yerinden sıçradı: — Aşk seyyale mi?... - dedi. Nefes nefeseydi. | — Evet, âlimler diyorlar ki, aşkı! tahıl o edebileceklermiş; o galvane- metre ile tesbi: edeceklermiş. Hatt fotoğralım bile çıkatacak! kanın âdetâ tahkir edildiğini sandı. âdeta nefret ederdi.| Bununla beraber, kadının, bütün| Birdenbire ayağa kalktı. Şapka-|di. sini aldı. Dışari çıktı & Program, 8,09 Haberler, 8,18 Hafif müzik (Pİ), BAS Ev kadın, Posta ittihadına dah) olmıyan ecnebi memleketler; Seneliği: 4600 altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. 8, İm. Gü , Mi Ak Yat E. 1351 138 728 0481200 1, Va, 631 B,25 13,16 1635 1747 19, İdarennne: Babıâli civari Acımtastak snksk No. 18 salonda kaldı. Bir kaç saat sönra, sevgilisine, biç alay ötmek fiktinde olmadığını na- #ikâne anlatmak istedi. Erkek: — Rica ederim, susunuz... İlâh- ların esrarina nüfuz etmek istemiyo- . Benim için, Karmendeki kıta sevdanın esrarını en İyi ifade eder: Uamoür est un enfant de Boh&me, İl u'a jamais connu de lot; $i bi ne m'almes pas, je Yaime; Sİ ze t'aime prendes garde â tol (1) Bayan Ronald tarzında namuslu şılamazdı. Hayır, kendi günah işli yeceğinden dolayı değil, fakat bir erkeğ bu derece tahrik ederek onu bedbahtlığı o srüklemek © istemez Amerikalı kadımma o stakdirkâr, pe- restişkârs dediği erkekten bir türlü vüzgeçemez. Kont Sant'Anta'yı işte Hölöne Fakat er- bir hak olduğu kannatini beslemeğe yanın âsabına öyle dokundu ki, aş-|kek müulesef bu tarz bir transatlan-İsun?.., tik aşkı farkedecek gibilerden değil Üstelik kadın, sanki İtalyanı büs- bütün çileden çıkarmak istiyormuş. ün farkınday-! Bayan Ronald şaşkın bir halde) gibi Willis Gray'e pek mültefit dav- diye — ertesi gün nikâhın birine fesad! prk kadar olsüri vefalı olamamalarına İ karıştırıldı diye'dân edildi; bitlabi) İuğuru da kalmadı İ Bir başkası da şu sözleri Mâve etti; | — Bize de netmutlu ki, böyle mesud ve uğurlu bir geceyi kutlamak saade- | tini idrak ediyoruz. Haydi, hep bir! ağızdan: «Var olsun Âşık Garib. diye| bağırdım, Zira meclisimize ba uğuru,| bu şerefleri, bu neşeyi getiren 6 Gür, Hep bir ağısdan bağrıştılar: — Var olsun Âşık Garib. Garib defhal suzinı aldı. | Davetlilere teşekür ettikten sorra,| buşunı perdeye çevirdi: | Kurbanın olayun aman yâr Sanem! Nazlı nazlı gel karşımda dur Sanemi Bir bir libasların tarif edrim... Giyin, kuşan ver gönlüme mir Sanem! Bir köpeğin sadakati Aşık ünirib bundan sonra, mecliste harır bulunanlara başından geçenleri birer birer anlatmağa başladı. Herkes Garibi can kulağile dinliyordu. Âşık Garib dedi ki: — Yedi yil önce, Tiflsten ayrıldığım zaman, lk konakladığım dağin yama cında bir çoban kulübesine raslamiğ- tum. Hava birdenbire bozmuş, şiddetli bir fırtına çıkmıştı, Gözüme görünen ranıyordu. Her sabah Marki Verga'- yı ve genç ressamı yanına slarak bisikletle uzun bir gezinti yapıyor- du. Lelo bü sprodan nefret ettiği için edemiyordu. i uçar görünce, Sonsuz duyuyordu. Bu da ih- tirasını arttırıyordu. i Marki Vetga, karşısında oynanan bu komediye bıyıkultından gülüyor, bu halle pek eğleniyordu. Namus kârliğa meelübiyetinden değil, ha- İn- sının muvaffakiyeteziliğini o görerek pek memnun oluyordu. Bi: akşam, Lelo bayan Ronald asansöre kada; teşyi ettiktne sonra, İbıyığını azabiyetle kemirerek geri döndü. Yerine oturdu. Arkadaşı: — Nasıl)... müş? ... Simdi kârliğı hakkında Hakkım yok muy- Amerikan namus- ne düşünüyor — Bu namuskârlığın ahlâkszlığa ben esdiğini düşünüyorum. P lu kadınnki, kendi nefsine gaşıyorum., Yarın, dünyanın üstünden altıma göçüp gideceğiz. Bu yalancı dünyada vefasız olarak yaşamanın, dibi delik bir su testisinden farkı var midir? Davetliler, bu İbret alınacak mace- rayı dikkat ve alâka ile dinliyordu. Herkâs biribirine: — Ne merhametli, ne vefalı adami diyordu « Bu gres bize yalniz neşe ver- medi, İnsanlık, fazilet dersi de verdi. Gerçek, aramızda, o çoban köpeği ka- kimsöler | dar sadık ve vefak olmayan de bulunabilir. Onların bu hiklyeden ders alarak, bundan sonra vefalı, mer- hametli olmağa, dünyada iyi eserler bırakmağa, hayırlı işler görmeğe çalı- aşçaklarını UMArıZ. Aşık Garib hikâyetin! bitirince: — Söz söylemekten nefesim kurudu, Bia bir soğuk şerbet vermez misiniz? Deyince, Akçakiz koştu... Tepsi içlin- de bir bardak şerbet getirerek, Darbe sundu. Garib, şerbeti içerken: — Işte, Allaha şükür olsun - dedi, - Bu gece, yedi yıldan sonra, ilk defa ağrırlır tadını buldum. Ve gülerek yanındakilere döhdü: — gimdiye kadar ne yedimse, tadını alamadım... Ne içtimse, zehirli gibiydi. (Arkası var) karşı hürmetten ileri gelmiyor:.. Er keğin zaferine meydan vermemek için böyle yapıyor ... — Evet, hakkin var. — Sanırım her kadının hayatta Spor |bir zaaf ânı vardır. Bayan Ronald'ın ise böyle bir ânı henüz gelmemiş. İşte bundan dolayıdır ki o derse cüretkâr... Fakat ben onu kışkırt- mak ve zaafından istifade etmek Yolunu bulasâğım, Bu kış Romaya gelmeği niyet etmiş. — Zihnine bunu ben soktum... Arar emin ol, böylelikle sana fay dam dokunacağının farkında bile değildim... Buna rağmen zamanını boş yete kaybettiğini sanirim. —— İhtimal... Lâkin bayan Ronald beni kendi nefsime karşı gülünç bir hale sokamıyacaktır... Şayed ot » erkeklere karşı hürmetini temin ada- mezseie, erkekten korkmak icab ettiğin ona öğteteceğim... Yoksa bana Sant'Anna demesinler... (Arkası var) (1 Aşk bin serseri çocuktur: 105 bir kanun tamımar Ser beni seemiyorean beri seni sevde rim, Sayed seni geverso'n kendimi gözeği

Bu sayıdan diğer sayfalar: