2 Nisan 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 2

2 Nisan 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, Sayfa 2 Ailta Madrid müdafaası Ara sza yazılarım okudüğumuz genç bir İspanyol muharriri İrfan Hazar n çok. fanberi ses| düyulmaz — oldu. Geçen gün haber aldık. İki bacağımı bir- | #Hen Madrid cebbesdinde kaybetmiş ve yirmi dört saaı yaşadıktan — sonra | bayata gözlerini kapamış.. Yüreğim aaladı, İnsan; yüzünü görmediği, sesini — işilmediği, fakat — yalmız eserleri vasıtasile tanışdığı muharrirleri daha çok seviyor — galibal -— Tek bir kişinin değil, kalemlerini atarak silâha sarılan ve Madrid - ceb- hesine koşan Rus, Fransız, Amerikan, hattâ antihitlerist Alman muhar- örlerinin ölü resimlerine bakıyoruz. da sol ve sağ çarpışmasımn — daha — hu ilk delişeti önünde hayretten donuyorur. Terihin mezheb muharebeleri tinde yatıyor; sahileleri kanlı, a de elbet nüfuzlü peygamberleri vardır. aa bugünkü — İspanya cidalinin Bu peygamberler ölülerin ceble- yaprakları dağınık ve sigara yanıkllarile Alolu kitabların üzerinde, dikkat ederseniz şu poygamberlerin isimlerini yokursunuz: — Markos, Lenin, | battâ Frunka... Stalin; karşı tarafta iseç Mussolini, Hitler İsikbal kimin? Hangi peygamper grabunun? Bu henüs meçhul... Yalacız gunu kaydedelim ki, tarihte nasl kanlı bir Kartaca müdafa- gz; wasil kanlı bir Çanakkale ve Sakarya müdafaası varsa, bundan sanra — ga o #ahilelere kanlı bir Madrid müdafansı girmiştir. Madriddeki müda- | faayı, kitabla kıbıcın müşterek müdalaası olarak kabul etmeliyiz. Hiçbir derirde kitab ağamlarımın biribirlerile bu kadar göğüs göğüse, . biribir- — lerile bu kadar boğaz boğaza — geldiği görülmemiştir. Madrid barbi, bir sistemi, bir akide, ve (ekefi bir tefekkür harbidir. < Aferin "Arap oğluna! Kahirede “hırsızlık profesö- erü,, lâkabını taşıyan bir adam vardır. Bugünlerde bilmeyiz — kaçıncı mahkümiyetini bitirmiş — ve zındandan çıkmıştır. Bu adamın asıl adı İbrahim | — Asfurdur! Bir müddet hırsızlık | ile yaşayan profesör Asfur, - (daha rahat bir iş olmak üzere — bir gece mektebi açmış ve ı birçok serseri gençlere hırsız- hik dersleri vermeğe başla- mıştır! Son mahkümiyeti bu hırsız- — lık dersleri yüzündendir. Otomobil kazaları Berlinde neşredilen bir ista- tistiğe göre, Almanyada her jzı'ın 23 kişi otomobil kazala- — rında ölmekte ve 467 kişi de yaralanmaktadır. 1935 Senesi 1 Teşrinieve- linden 1936 30 Eylülüne ka- dar geçen müddet içinde 263 — bin kişi kazaya uğramış ve — bunların 8,500lkişisi ölmüştür. — İngilterede aynı müddet içinde kazalar yüzünden 6521 | — kişi ölmüş ve 218,798 kişi de — yaralanmıştır. Bu hesaba göre | günde 18 kişi kazaya kurban gitmektedir. - Dört sene sonra uyandı! — Şikagonun en güzel bir kızı — olan Patriçya Mak Goar 1932 — senesinde uykuya yatmış ve o zamandanberi uyanmamıştı. Son gelen haberlere göre, — bü güzel Amerikalı artık uy- — kuya kanmış ve.. dört senelik | — kısa (!?) bir uykudan sonra —uyanmmıştır! $ Arslan ağılı Cihanın en maruf hayvanat / bahçelerinden birisi hiç şüp- hesiz — Lâiypzigdeki — büyük “hayvanat bahçesidir. Almanfgazetelerine göre, bu -— bahçenin masarifatı bahçede — doğan arslanların - satış para: sile temin edilmektedir. 1877 “den bugüne kodar bu bahçe- /— de binden fazla arslan doğ- OMmuştur. — Lâyipzig — hayvanat “—bahçesi arslanları çok haşmetli | — ve güzel imiş. Bu sebeple si- — nema filim- müesseseleri Lâ- üpzig arslanlarını diğer ars- |lanlara tzrgih__;etçı:ktediılyll | || kalarına mur olan Bosilko Stoyanof ismindeki delikanlı, bundan altı sene evel bir ameliyat neticesinde kadınlıktan çıkmış ve erkek olmuştu. Bu kadar zamandanberi erkek - olarak yaşayan bu... delikanlıcık, şim- di erkeklikten de bıkmış ve kendisini gene kadın yapacak bir operatör aramağa başla- miştir! Kendisini muayene eden fen adamları, meraka hacet olma- dığını söylemişlerdir. Çünkü bir zamanlar kendisini göster- miş olan sakal ve bıyıkları şimdi de dökülmeğe başlamış- tır. Şu halde bu garip mah- lük gönlünde erkeklik ihtiyacı duyunca erkek, kadınlık ihti- yacı da kadın olmak kabili- yetine malik demektir! Doğum Genç ve değerli şairlerimiz- den Hilâl eczanesi müdürü Bay Sürurinin bir kız çocuğu dünyaya gelmiş ve Esen tes- miye edilmiştir. Yavruya uzun ömürler diler ve ebeveynini tebrik ederiz. v A Bugün doğacak çocuklar.. Bugün sabahleyin gözlerimizi berşeyi can sikıcı ve karanlık görmek üzere uyanacağız, hattâ hüsnüniyetle yapılmış yardım ve- ya muameleleri de svi tefsir ede- vek bir zihniyet bize hâkim ola- caktır. Bütün gün, başkalarının ha- tası yüzünden — beyhuüde vakit ge- çiriyoruz - kanaati altında — geçe- cektir. Öğleden sonra hoşa — gitmiye- cek hâdiselerle karşılaşmak müm- kündür. Bugün doğan çocuklar sevim- K, fakat çok tembel olacaklardır. Buna rağmen hayatta işlerini baş- gördürmeğe — muvaf fak olabileceklerdir. Salillide Bay R. Ş ye Bu sütunda her gün çıkan vakıa bir kitaba müste- fakat bu kitab ancak csası göslerir; her günün zayiçesini bul. mak için bu caan üzerinde yapı- lan hesablar — vardır. Bu da bir ihtisas meselesidir. Ve faraza | n geçen | ANADOLU |VEHİRY Şelu'r meclisi Üniver>ite rektörü ilk konferansını verdi | Dün Beledi. iyede toplandı.. Şehir meclisi, dün öğleden nin ilk içtimamı belediye reisi Bay doktor Behçet Uzun baş- kanlığında yapmıştır. Meclis açılınca eski zabıt okunmuş, kabul edilmiş ve daimi encü- men tarafından — hazırlanmış olan 937 senesi bütçesinin tet- kiki için bütçe encümenine gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Müteakıben bazı evrak okun- muş, encümenlere havale edil- miştir. Haftaya Perşembe günü tek- rar toplanılmak üzere celseye son verilmiştir. K. Müsteşarı Mekteblerde tetkik- ler yapıyor.. Şehrimizde bulunan Kültür Bakanlığı müsteşarı Bay Rıd- van Nafiz Edgüer, dün İzmir- deki liselerle arta okullardan bazılarında tetkikler yapmış- tır. Müsteşar, dün belediyede reis Bay doktor Behçet Uzu ziyaret etmiştir. Sebze ve meyva satış kooperatifi B. Nazım Anık gene seçildi İzmir ve civarı yaş meyva ve sebze satış kooperatili he- yeti umumiye toplantısında yıllık mesai takdir edilmiş ve idare meclisi başkanlığına Bu- ca belediye reisi ve eski baş- kan Bay Nazım Anık tekrar seçilmiştir. Adanada kurs açıldı Seyhan mücadele - istasyo- nunda pamuk hastalıkları üze- rinde yaptırılacak mücadele tatbikatı için İzmir ziraat me- murlarından sekiz kişinin tat- bikata iştiraki Ziraat Vekâle- tinden bildirilmişti. Merkez mücadele memuru Bay — Cev- det, Bergama ziraat memuru Bay Necib, Kuşadası ziraat memuru Bay Halil, Dikili zi- raat memuru Bay Emin Han, Torbalı ziraat memuru Bay Hamid, Tire ziraat memuru Bay Şükrü, Bayındır ziraat memuru Bay Nihad, Menemen ziraat memuru Bay Fuad ve Ödemiş ziraat memuru Bay İhsan Adanaya hareket etmiş- lerdir. 4 nisanda pamuk has- talıkları üzerinde — mücadele tatbikatına — başlıyacaklardır. Orada öğreneceklerini dönüşte İzmir mıntakasında — yetişen pamuklarda lüzum görülürse tatbik edeceklerdir. Fuar hazırlıkları Kültürparkta fuar hazırlıkları faaliyeti artmıştır. Bütün pav- yonlar satılmıştır. Hususi yer- ler de tamamile satıldığından busene fuara rağbetin çok olacağı anlaşılıyor. Türkofis Ankara merkezin- den İzmir fuar komitesine ge- len bir mektubda Estonya hü- kümetinin fuara iştirak arzusu gösterdiği bildirilmiştir. Pav- yonlardan yer kirası alınıp alınmadığı sorulmuştur. Dövmek Çorakkapıda Gaziler cad- desinde Hasan - oğlu Hasan “Bizi adli istiklâle kavuşturan yol İzmirden_ geçer.,, dedi sonra Nisan toplantı devresi- RChtÖf, bugün öğleden sonra, (Boğazlar Anlaşması ) konferansını verecek Baronun davetini kabul ede- rek iki konferans vermek için İzmire gelen ve- buradan An- | karaya gidecek olan İstanbul Üniversitesinin değerli rektörü ve devletler hukuku ordinari- yos profesörü Bay Cemil Bil- sel, dün öğleden sonra adliye binasında ticaret mahkemesi salonunda (Mahkemelerde dev- | letler hukuku) adlı mühim ilk koönferansını vermiştir. Konfe- ferans, fevkalâde büyük bir alâka ile karşılanmış ve haki- | katen istifadeli olmuştur. Sayın profesör muahedele- re, kanuna aykırı olarak ko- nabilecek mevzuat karşısında mahkemelerimizin nasıl hare- ket etmeleri lâzımgeldiğini an- latarak muahedelerin, hasusi birer kantın mahiyetinde ve müddetli- olduğunu — söylemiş hukuku düveli tahakkuk ettir- mek meselesinde milli kanuna göre karar vermek lâzımyel- diğini anlatmış, misal olarak Lâhey adalet divanında Lotos davasında kazandığımız zaferi zikretmiş, şimdiye kadar dai- ma böyle yapıldığını, yalmız Sen mahkemesinin geçen sene bir muahededeki hükmü, da- bili hukuka, milli kanuna ter- cih edici bir karar verdiğini söylemiş, (dahili hukukun, ya- ni milli kanunun bukuku dü- vele dair bir hüküm ihtiva etmesi) esasından bahsederek kalpazanlar, beyaz kadın tica- reti, devlet reisleri, elçiler hakkındaki ahkâmı anlatmıştır. Devlet reisleri ve elçiler hakkında dava ikame edile- miyeceğini; bu hükmün bey- nelmilel nizamı teyid için kon- duğunu, ecnebi bir devletir parasını taklid eden - kalpa- zanlar ve beyaz kadın ticare: tiile bazı memleketlerde gö- rülen terroristler hakkındaki ahkâm çok etraflı bir şekilde izah ederek, geçen sene — Yu- göslavya — krali — Aleksandra Marsilyada suikasd yapanlar hakkında bu - şekilde hareket edildiğini hatırlatmış, casusla- mn harp ve sulh zamanındaki vaziyetlerinin ayrı ayrı - oldu- ğunu anlatmıştır. Profesör Bay Cemil Bilsel, eğer bir davanın rüyeti esna- sında hukuku düveli — ilgilen- diren bir mesele çıkar veya bir dava, yalnız hukuku dü- veli alâkadar ederse, hâkimin bu davada hukuku düvel pren- siplerine göre hareket etmesi lâzımgeldiğini misallerl: latmış, — İstanbulun işgalinde Fransızların kira ile tuttukları Kara Todorinin evine istirdad- dan sonra para vermemek is- teyince Fransız mahkemelerine dava açıldığını ve mahkeme- Knin (tekâlifi harbiye) — vaziye- tinde görmediği evi işgal key- fiyetinden dolayı icar bedeli verdirdiğini söylemiştir. Mezuniyetle — ve — istirahat için seyahat eden sefaret kâ- tiplerinin veya diplomasi me- | ğırdi ki, diğini izah etmiş, meşhur Al- man hukukçusu B, Kafmanın noktai nazarına göre mahke- melerin, politik ve diplamasi kararlar ile bağlı bulunduğunu anlatmıştır. Âli paşanın İzmir valiliği zamanında konsolos- ların bir hareketinden ve ay- tıca bir könsolosun, — tehaalı olmak itibarile hâdise çıkaran bazı ecnebilerle birlikte suçlu sayılan memurları hükümetin elinden nasıl aldığını izah eden rektör; geçen sene bir başkonsolosun, İstanbulda bir bir Türk mahkemesi huzuruna çıktığını söylemiş ve: — Bizi adli istiklâle kavuş- turan yol da İzmirden geçer. Onun için İzmirdeki arkadaş- ların vazifelerini heyecanla gör- düklerini tahmin ediyorum. Demiş, alkışlanmıştır. Profesör, Paris üniversitesi dekanının (Hâkim, hakkı söyler, hukuk fakültesi hakkı öğretir, hakkı öğretme ve hakkı söyleme tesir altında bulundurulamaz.) sözlerini biraz daha genişle- terek: —Avukat mahkemeden hakkı söylemesini ister, hâkim, hakkı söyler, fakülte hakkı istemeği ve söylemeği, hakkı öğretmeyi öğretir.. Hak ve onun tam manası olan adalet, bir mem- leketin şerelfi ve temelidir. Bunu ellerinde tutan Cumhu- riyetin hâkimlerine, avukatla- rına, hukukçularına, hakkı öğ- reten iki müessesenin, İstanbul ve ankara hukuk fakültesinin en eski bir hocası sıfatile ba- şarılar dilerim. Demiş, konferansını miştir. Konferansta Vali Bay Fazlı Güleç, bütün Adliyeciler, Avu- katlar ve birçok münevverler hazır bulunmuşlardır. Konferanstan sonra profesör şerefine — Ankarapalas - salo- nunda üç yüz kişilik bir çay ziyafeti — verilmiştir. Ziyafet, samimi hasbıhallerle devam etmiş ve sonunda Baro reisi Avukat Bay Münir Birsel aya- ğa kalkarak bir söylev vermiş ve üniversite rektörünün vaki daveti kabul ederek gelmesi- nin kiymetini, toplantının se- bebini izah ve kendisine te- şekkür etmiştir. Çok yüksek ve veciz bir hitabe ile mukabelede bulunan rektör Bay Cemil Bilsel bil- hassa demiştir ki: — İzmir barosunun kıymetli başkanının yüksek sözlerine teşekkürle iktifa edeceğim. Sa- yın başkan Üniversitede bir gün yanıma geldi ve beni İz- mirdeki hukukçuların, siz sa- yın arkadaşların arasında bu- lunmağa davet etti. Ben o sı- rada öyle bir halde bulunu- yordum ki doktorlar dersleri- me girmekter bile beni mene diyorlardı, çünkü sıhhi bir arıza geçirmiştim. Baronuzun sayın başkanı ©o kadar nazik ve tatlı bir lisanla beni ça bu lütüfkâr davete bitir- Politi 2141937 Bilin, bahisleri: Marmara Birlikte bir hayal çizelim. Dünyanın en ufak ve en sevimli içdenizi bizim Marmaradır, Hangi noktasında sefer eder: seniz ediniz, açık bir hayada, Marmaranın yalıları bakışları- nızı çerçeveler. Hiçbir denizde insan, karayı okşarcasına deniz ortasında bulunamaz. Bunu yapabilmek için bir gölün üzerinde bulunmak lâzımdır. Marmara, bir göl değildir. Fa- kat bir. göl gibi ufak ve se- vimlidir. İsviçre ve Avrupa göllerinin hususiyeti, sahillerin hep biri- birini görmesidir. Dizi halinde yazlıklar, bu göllerin çevresini süsler. Vapurlar, bunların hep- sine uğrayarak, çıktıkları nok- taya dönerler. Bu küçüklük, bu mahdutluk, gözün bu her noktaya erişebilmesi imkânıdır ki, bu gölleri, yerli.ve yabancı insanların birleşme noktası yap- miştır. Böyle bir gölün insan zev- kine tahsis edilmesini, turizm üzerine almaktadır. Şimdi bir düşünelim, ufaklığile bir gölü hatırlatan fakat ne de olsa bir deniz olan bizim Marmara böyle bir turizm merkezi olu- yor. Marmara, o zaman, dün- yanın bir gölü olacaktır. Dünya ölçüsünde bir turizmin merkezi olacaktır. Kıta değil, kıtalar, insan yığınlarını, gelip yüzsün- ler, kürek çeksinler, kotra kul- lansınlar diye Marmara kıyı- larına gönderecektir. Bu kıyılar üzerinde dizi gibi şirin yazlıklar yükselir; bu su- ların yüzünde beyaz böcekler gibi vapurlar işlerse, “Marmara turizm merkezi,,, bir milyon turisti barındıracak ve eğlen- direcek bir yer olacaktır. Doğu ile batı, şimal ile conup, gelip burada sevişecek ve derilerin rengi, Marmaranın güneşi al- tında, baktiyar bir insanlığın hevesleri ve kahkahaları gibi yeni bir aşının cevherini eme- cektir. Türk denizi Marmara, bir gün insanlığın yazlığı olursa, Atatürkün Türkiyesi, bunun başını, Türkün bütün misafir- perverliğile bekliyecektir. B.B. sunu kcndi_îcmî;z yenilmez, önüne geçilmez bir tesir ola: rak kabul ettim ve Ankaraya geçerken İzmire uğramağı var dettim. Beni buna mecbur eden, İzmir adına olan ebedi mec: lübiyetimdi. O, dün gibi bu- gün de, yarında böyledir. Memleketin eski, vazi bir ho- cası sıfatile hukukçu arkadaş: ların, yetiştiğini görmekle se- vindiğim talebelerimin arasın" da bulunmak, hayatta kazan: dıkları muvaffakıyeti yakından görmek hakikaten beni mu- kavemet edilmez bir arzu ve tesir altında bulundurdu. Eğer herhangi bir merasim yapıl- mamasını istirham ve yaz! ile rica etimişsem, bu beni tanıyanların — bildikleri tabia- timdir. Bu toplantıda şeref veren — sayın valimize, — sayıp hâkimlere ve arkadaşlarıma ve bunu temin cden baroyâ arzı şükran ederim., Profesör, burada İstanbul Üniversitesinden de bahsede” rek dedi ki: & — İstanbul Üniversitesi, Tür kiyede yaşıyan her ııg',l;!"-ı cin bilmesi lâzımdır kı, UU

Bu sayıdan diğer sayfalar: