14 Ağustos 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

14 Ağustos 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Ağustos 937 Bir dünya harbine doğru! - Alman Genel Kurmayı, çok hesablıdır. Mu- zafferiyet ümidini kat'i ve muhakkak gör- medikçe hiçbir zaman muharebeye girmez. Muharrir yegâne çareyi, barışçı devletlerin saldırıcı! devletleri .. — w ANADOLU saldıramıyacak (derecede;sindirmelerinde görü iyor. —— Amerikalı muharrirlerden Val. ter Duranty, Nevyork Taymis ga- zetesinde — Avrupanın genel dürü- Muna ve bir. barb tehlikesi mev- tüd olup olmadığına dair yazdığı Rüzel bir yazının İspanya barbin- den alınan derslere gid olan kıs- Tum dün dercetmiştik. Bu yazı- tın bundan sonraki kısmı Alman fenel kurmayının Avrupada harb fehlikesini önleyen en büyük kuv- Vet olduğuna, İngiliz ve Fransız , Rasyamın - askeri kuvyetine ve muharririn bavlar- dan- Çıkardığı neticelere — dairdir. Bu kısını da bugün dercediyoruz: — Her ne kadar paradoks gibi görünürse de bugünkü Alman Benel kurmayı, umuümi - bir mani olan en mühim bir kuvvettir. Alman kurmayı, hazilerin İspanyada bir mace- Taya girişmelerine karşı süp- i bir nazarla bakmıştı. dan sonra Ren bölgesinin fali de Alman askeri mah- fillerinde oldukça vahim akis- ı l uyandırmıştı. Çünkü bunlar biliyorlardı ki F'Iıııı.lır ilk kırk sekiz saat | *efinda bu kuvvetleri geri || Püskürtmeğe kalkışacak olur- ©o zaman Rendeki Alman Nm genel - kurmayı Av: Npanın cen ihtiyatlı ve en he- “Vplr kurmayıdır. Bunlar, mu- “uyyeı ümidini - kat'i M 1 — Evelâ yeni kurulmakta Alman ordusunu talim * terbiye hususunda mükem- tl bir hale koymak - istiyor- BK — Hüzsiimakineerisi ço keıini ve silâhlarını modern * Ordunun ihtiyacına bol bol Ç9 gelecek bir raddeye çı- arzusundadırlar. 3 — Gerek yollarda, gerek iryollarında münakalât işini ve mükemmel! bir hale azmindedirler. talim ve terbiyesi gibi kolay çıkmamış Vöt topga silâhleri -de- benüz mamıştır. Aİllıııı genel kurmayının bu meseleleri 1937 yazında N.ı ile halletmiş olacağını edelim. O zaman da “'—ıı. büyük bir harbe M kadar kuvvetlenmiş :&.Vleıktı Olsa olsa, ufak harekâta girişebilir. ,_:'Y Hitlerin “Mücedelem, li kitabını okuyanlar; ora- 5“ şefin yapmak istediği .“..neu bırııuıın kırılmış -Hitlerin. si; | süretle tasvib etmekte idi, - M. Hitler ve arkadaşları Maksadlardan birisi Alman- yayı genişletmek, yani Alman- yaya “güneş altında yaraşan, yeri vermektir. Bunun - için deniz ötesindeki eski sömür- gelerinin geri alınması düşü- nülebilir. Fakat buna büyük Britanyayı düşman saflarına sokacağı için baş vurulmıya- caktır. Bay Hitler geçen sene Nürenberg nutkunda Ukrayna- yıima eden sözler söylemişti. Şu halde Almanya, şarka doğru genişlemek. fikrindedir. Almanların Ukraynaya doğru ilerlemesi, bir harbı, bu da umumi bir. muharebeyi intac -edecektir. - Bunun için de Al- manyanın — arkasını emniyet altına alması, sonra Çekoslo- vakyayı zaptedip Ukrayna isti- lâsı için serbesiçe Macarista- nın ve Polonyanın — yardımla- rım temin etmesi icab ecektir. Alman genel kurmayı Çekos- lovakyaya bir hücum takdirin- de ne Fransanın nede Rusya- nın iki sebeple müdahale ede- miyeceklerini bilirler. Bu iki sebepten bir tanesi coğrafidir. Çekeslovakya üç taraftan düş- manlarla çevrilmiştir. Burası Fransadan çok uzaktır. Sonra Çekoslovakyanın — Rusya - ile doğrudan doğruya toprak ra- bıtası da yoktur. İkinci sebep, siyasidir: Çe- koslovakyanın şimal sınırların- da oturan 3 milyon Alman vardır. Bunların başında Kon- rad Henlein isminde enerjik bir lider bulunuyor. İstenilen zamanda bu adam muhtariyet istemek üzere ayak- lanacak ve şayet Çekoslovak. ya, hu talebe karşı harekete geçecek olursa — Henlein de Berlinden yardım istiyecektir. O zaman Hitler, hududun öte tarafına gönderdiği asker- lerini istilâ ve saldırganlık için değil, fakat Alman kan kardeşlerini Çek zulmünden kurtarmak için yolladığını söy- liyebilecektir. Ren tecrübesinden sonra artık Hitler, Fransanın böyle meseleler yüzünden harbe gi- receğinden korkmamağa baş- lamıştır. Ruslarla Çekler ara- sındaki - karşılıklı yardım itti- fakı da Fransa harekete geç- mediği takdirde birşey yapa- mıyacaktır. Alman genel kur- mayı düşünmekte ve 1 programını bu lıpınyı macerası bu düşü- nüşte büyük değişmeler yap- mıştır. Çönkü oradaki Alman askerleri istenilen işi göreme- mişlerdir. Şu takdirde Fran- sızların yahut İngilizlerin Al- manlar aleyhine girişecekleri her hangi bir askeri hareket, kolayca muvaffak olabilecektir. Alman — kurmayı, — İspanya macerası bitinciye kadar Çe- koslovakyada hiçbirşey yapıl- mıyacağı kanaatine varmıştır. Oradaki Guddalajara hâdisesi, Japonlar tarafından da tetkik edilmiş ve Almanların Ruslara karşı güvenilebilecek bir müt- tefik oldukları hakkında bu Asya imparatorluğundaki kâ- naat, eskisine nisbetle, bir hayli değişmiştir. Bütün bun- ları bilen Alman genel kur- mayının ihtiyatkârlığı eskisin- den dört beş defa daha fazla- laşmıştır. Onun için bu genel kurmayın büyük harbin çık- masına en büyük mania teşkil etmekte olduğunu iddia edi- yorum. Rusyanın kuvveti Sulh zamanında 1,750,000 askeri silâh altında bulundu- ran Kızılordu, Avrupanın en büyük harb kuvvetidir. Ordu çok iyi — makineleştirilmiştir. 1935 sonbaharında Kiyef ya- kınlarında bir Kızılordu. ma- nevrasında bulunan Fransız jgenerali Luazo, Fransanın Sov- yetler gibi kuvvetli bir tank kolordusuna sahib olmasını temenni etmişti. Tayyarelerin ve pilotların kudreti İspanya- da görülmüştür. Sarih bir ra- kam elde olmamakla beraber Rusyanın 2500 ile 3000 ara- sında birinci sınıf harb tayya- resine malik olduğu tahmin edilebilir. Fabrikaları da baş- ka memleketlerden daha iyi çalışmakta ve verimli olmak- tadır. Ordunun talim ve ter- biyesi çok yüksektir. Yalmız Rusyada münakale yolları pok düzgün değildir. Bir de mo: dern bir harbe Sovyet Baş- kumandanlığının — bütün bu komplike harekâtı tam bir isabetle idare edip etmiyeceği düşünülebilir. , Amerikalı muharrir, bu ek. sikleri tamamlamak için Rus- ların aldıkları tedbirleri de tetkik ettikten ve İngiliz silâh- lanmasının büyük ehemmiye- tini inceledikten sonra neticeye geliyor ve diyor kit 4 Hind zenginlerinin saray |Efsane gibi geyler: Sayfa $ Gunun luymetlerı ' İal'lnda gOfUlen Şeyıer.. Amenkıdn güzel — baldırlı bir dansöz ortadan kaybol- muş. Rivayet muhtelif; kimi: — Aşk maskesi — altında, gerek kendisinin, gerekse ha- lasının parasına tamaan ka- çırıldı. Kimi de: — Sevdi ve kaçtı, fakat ondan sonrası biraz şüpheli, Deniliyor. Dikkat — ediyor musunuz karilerim; bu hâdi- senin, Avrupa gazetelerinin birinci, bizim gazetelerin de iç sahifelerinde yer alışı, sa- dece ve sadece kadının ma- ruf baldırlarından ileri geliyor. Tabiatin, insana verdiği bazı servetler vardır ki, onları kos- koca bir ömür çalışmak ve uğraşmakla elde etmeğe hiç imkân yoktur. Bir çift muntazam ve nefis baldır, onu evvelâ artist, sonra zengin yapmış, daha sonra ona aşk getirmiş ve biraz daha geçince, bütün dünya gâzetelerinin birinci ve iç sahi- felerini kendisine tahsis etti- recek bir mevki temin etmiş. Bu kadının kıymeti, san'atın- dan veya kendi şahsi mezi- yetlerinden çok - evel baldır- larındadır. Pehlivanların da, sporcula- rın da öyle değil mi? Cim Londos denilen Yu- nanlı güreşçi de dün bizim gazetenin birinci sahifesinde boyunu göstermişti. Bunun da meziyeti, bazusunun, bacak- larının ve boynunun — kuvve- tindedir. Kendisini güreşten uzaklaş- tırsanız, ya balıkçı olur.. Ya çoban.. Ve binaenaley gök kubbenin altında, emsali mi- sillü yaşar, can verir, gider de kimse haber almaz. Hanendeler, muganniyeler de! bu fasiledendir. Seslerine gö- ı re, şöhret alırlar. Güz-llik ve sihirleri ikinci, üçüncü derece- de kalır. Kimine küçük bil- mem ne, kimine büyük bilmem | ne, muganniyeişehir, hanendei | dehir diye diye ad takarlar. I Bir gün, bir vasıta ile on- | ların bu güzel sesini gırtlak- ı larından temelli söküp alsalar, emin olunuz, iltifat etmezdi. Hamalın meziyeti de sırtı- nın kuüvvetli oluşundadır. l Ne çare ki, dünyada kafa kıiymetine ve kuvvetine aldı- rış eden pek azdır. Onlar ge- lip geçiyorlar. Aç kalıp sürü. nüyor, çile çekiyor, fakat bir mevzu olamıyorlar. Güzel baldırlı dansöze ge- | lince, herkes sadece kulak | kesiliyor. Ah, biz insan oğulları! Çimdik LT CaKLERM U Ne olursa olsun, günkü Avrupa, etrafında ço cukların kibritlerle oynadıkları açık bir barut deposu halin- dedir. Her ne kadar, bunların en pervasız olanları bile, bu- rada çıkacak herhangi bir in filâkın eninde sonunda bir reaksiyon yaparak kendi baş- larını da yiyeceğini takdir etmekte, fakat hiçbiri giriştiği bu tehlikeli oyundan kendini alamamaktadır. En büyük tehlike, bu as- keri muesseseler ve tedbir için sarfedilen para mikdarının çok yukıelı rakamlar Nwıdpo_ kimse onlara | Bir İngılız muharrırı intibalarını hayretle anlatıyor. Saray salonla- rında denizler bile yaşatılıyor. Patiala mehracesi Mohedra Behansur Hindistan, çok zamanlar- danberi İngilizlerin idaresi al- tındadır; Hintlilerin çoğu, bil- hassa yüksek ve zengin taba- kasına mensup olanları Avru- pa ile bir asırdanberi temas- tadırlar. Avrupayı gezen, Av- rupada tahsil gören, Avrupa- da Avrupalı kadınlarla evlenen zengin veya yüksek mevkili Hintli pek coktur. Bütün bun- lara rağmen Hindistan efsa- neler diyarı, binbir gece ma- sallarındaki harikaların hâlâ devam ettiği bir yer olmak mahiyetinden zerre kadar bir şey kabetmemiştir. Hindistanda öyle yerler, öy- şehirler, öyle ormanlar, öyle dağlar vardır ki, her göreni hayret içinde buakır; bunların yanıbaşında da cenneti an- dıran saraylar vardır; hem de öyle saraylar ki bahçelerinde arzın her türlü nebat veya hayvanı mevcuddur. Bu saraylar, bu bahçeler karşısında Avrupanın saray ve nümune bahçeleri pek sönük kalır. Buraları görenler, ken- dilerini binbir gece kahramanı Halime ile beraber yaşıyor sanırlar. İçimizden Hind Raca ve Meh- racelerinin saraylarındaki haş- met ve debdebeyi, bu adam- ların servet ve kudretini ta- savvur ve tahayyül edebile- cek kimseler pek az çıkabilir. Bunlar her türlü zan ve tah- minin fevkindedir!. Bakınız, Patiala mehracesi Mohedra Behansurun — sara- yına davet edilmek fırsatını elde eden bir İngiliz gazetesi muharriri gördüklerini nasıl anlatıyor: *“Haşmetlü mihrace Mohed- ra Behansurun daveti üzerine Patialaya geldiğim vakit beni saray teşrifatçılarından birisi, harikulâde bir surette karşı- ladı ve saraya aldı. | gördüm! Demir mı attığım vakit hayretten şaşırdım kaldım. Hertarafta, heryerde her işe altın gümüşü — hâkim ve - bakırın yeri, hatta porslenin ve camın mevkiüni burada altın veya gümüş almıştır, Hemde bunların hiçbirisi kaplama veya yaldız değildir; hepsi de som altın veya külçe halinde gümüştür. Gece bulunduğum yerde bol ve güneş ziyasına yakın bir ziya ile karşılaştım; fakat ne yeni ve ne de eski yağ kan- dili usulünce Işık veren - bir lâmba görmedim. Sonradan bunu anlıyabildim: Işık, fevka- lâde parlatılmış gümüş kürre- ler veya gümüş projektörlerle bu kadar parlak - olarak dai- reye neşrediliyor! Bir gün beni büyük bir sa- lona götürdüler; bu salonun tavanı, muazzam bir kubbe halindedir. ve tamamile gök yüzünü tanzir etmektedir. Bu sun'i semada yıldızlar var; gü- neş var, hatta ay bile var. Güneşli bir sema altında kaldığını sanan ziyaretçi biraz sonra yarı yıldızlı ve aylı bir gece seması altında bulundu- ğunu görüyor! Yıldızlar, ay, güneş en tabii bir ışık vermektedirler. Diğer bir salondan geçtik, burada kendimi beyaz köpük- lü geniş ve mavi bir deniz ortasında olduğumu sandım. Duvarlar © kadar meharetle işlenmiş ki, insan burada de- niz. ortasındaki hayatı -sür- mektedir. , . H T ARFT Amiral Horti Viyana seyahatini tehir etti. Budapeşte, 13 (Radyo) — Macaristan Kral naibi Amiral Hortinin Viyana seyahati Ey- lül bidayetinde olacaktır. O zamana kadar Macaristan Baş- vekili B. Darani, Ayusturya Başvekili B. Şuşing ile Salz- burgda buluşarak seyahat hak- kında konuşacaklardır. Moncuya vapuru Ceneveye vardı Ceneve, 13 (Radyo) — İs- panyol tayyarelerinin bombar- dımanına maruz kalan Mon- cuya adındaki İtalyan vapuru buraya gelmiştir. Bombardıman — esnasında maktul düşen vapur kaptanı- veya | nn cesedi karaya çıkarılmış Saraya daha birinci adımı- | ve törenle gömülmütüşr. dır. Her millet, kendi komşu- sundan daha modern bir ordu çıkarabilmek için bütün bir hararetle çalışmakta, — yarış- mektadır. Hal bu vaziyette iken harb endüstrisinin dur- ması, yahud maddeten azaltıl- ması, Mussolininin de bir nut- kunda söylediği gibi - ortaya müthiş bir işsizlik meselesi çıkaracaktır. Küçük milleter bile kendi- lerini tahrib edici en modemn silâhlarla techiz. etmek husu- sunda büyüklerden geri — kal- mak - istemiyorlar. Eğer bu *ölüm dansı, na bir nihayet verilmiyecek qlum o mııın dansedenlerden birisinin, her- hangi bir iç karışıklığını önli- yebilmek için bu korkulabilir. Bu, gün gibi aşikâr tehlikenin önüne gı n için biricik çare, letlerin, saldırganlık tiyenleri hücuma kalkamıyacak derecede kuvvetlenmeleri, ve - birleşme- leri ve yahud da bu ihtiyaç içinde bulunan devletlerin bazı meşru ve makül ıhtıyıçlınq; silâhları — kullanmağa — kalkışacağından sindirecek — surette AA tatmin ederek bir ongörü'bı 4 leu»elwı olacaktır.. İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: