November 16, 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

November 16, 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

... Yazan: Aledr Düma | O, bununla meşgul olduğu sırada Dartanyan da pencere- nin yapına gîdı'rck silâhşo: ları seyretmekte idi Görüldüğü veçhile Dartanyan, M. dö Trevilin ismini de diğer ikişinin yanına katınıştı, fakat bundan bir zarar hasıl - olmya- cağını da biliyordu. Sözüne de- Vvam etti: — Bünun için. Dedi. — Benim kardinale karşı bü- Yük bir itastim verdir. Şu hak de, buyurduğunuz gibi, benimle açıkça konuşmakla beni hisleri- mizin bir olması gibi bir şerefe Müstahak — kılıyorsunuz; — ancak, Pek tab'i olarak benden şüphe ediyorsanız. size doğru cevap verdiğ m için gözünüzden düşe- teğim: biliyorum. Fakat, bundan dolayı, her şeyin üzerinde gör- düğüm, teveccehünüzden beni Mahrum kılmıyacağınıza da em- Biyetim bakıdır. M. dö Trevil, büyük bir hay- Tete düşmüştü. Bu derece zekâ ve bu kadar tok sözlülük takdi- Tini mucip olmakla beraber, #üphelerini henüz kaldıramamıştı; delikanlıyı emsalinin çok yuka- Tısında buluyor ve kendisin iğ- fal edebilmesinden korkuyordu. Bununla beraber, Dartanyanın sini sıkarak dedi ki: — Siz, çok namuslu bir deli- kanlısınız; fakat, şimdiki hade Size yelmız vadettiğim şeyi ya- Pabilirim. Konağımın kapısı size her zaman açıktır. Bu — suretle her isted ğiniz saatte yanıma gelip her fırsattan istifade ede- bileceğinizden, ilerde isteciğiniz teyide elde edebi ederim.. Dartanyan cevap verdi: — Demek oluyor ki, efendim, Ona lâyık olaceğim zamanı bek- 'Yeceksiniz, Dedikten sonra bir Gaskon- Yalı alışkınlığı ile ilâve etti, ve: — Çok beklemiyeceks'niz. leceğinizi ümit i. İ İstikbalinin kendi eline bira: v; kanaati ile giderken Tre- li selâmladı. çe Bir az durunuz. kePiye M, dö Trevil onu alı- OYdu.., L_"* Sire Akademi müdürüne bi Mektup — vereceğimi — vadet- Htim. Küçük asilzadem, onu al Tmağa tenezzül . duzp enezzül etmiyor müsu Dartanyan: : Hayır, efendim Dedi. ereceğiniz mektup hak- Tefrika No. 13 ı:" Bümune taburuna Rumeli- biş “ühtelif yerler nden her tabur! Wbıt ileon nefer gönd rir. teki, bit sene müddetle talim ve mg;:ııe meşgül — olurdu. hd. mahallerden ve kıt'a- ı,,._: gelip (nümune taburunda) taş olan bu elrad. ve .—'iıl '“_lmiknccııiyucinhup aptlerdir. ı,.w'ıkılibdı bu taburun çok hmmet ve hizmeti ve fe- den ı:i' Zeçmiştir. Cemil Bey- Einin YA merkez kumandanlı- tüya YZ işleri doğrudan doğ- N, _"*erinıde kalrmıştı. Ömer Vet Varslup gettikten sonra aa ipldiğini yazdığ m Tahsin Bei Ştiy v ve saf bir adamdı. d, *€Mde ipka etti ve HN zamanııda da be- kında söyliyeceğim söz onu da ötekine benzetmiyeceğimdir. O- nu selâmetle yerne götürmek için çok dikkatli bulunacağıma yemin ederim ve onu benden almağa çalışacak adamın — vay halinel,.. M. dö Trevil, bu küçük ka- badayıya bakarak güldü; genç arkadaşını konuşmakta — bulun- dukları pencerenin yanında bi rakarak vadetmiş olduğu tavsiye mektubunu yazmak için masa- nin bayına oturdü. . O, bununla meşgül olduğu sırada Dartanyan da pencerenin yanına giderek tabur halinde gitmekte olan silâhşorlara bakı- yor ve sokağın köşesinden dö- nerek gözden kayboluşlarım sey- rediyordu. M. dö Trevil, mektubu yazıp mühürledikten sonra delikanlıya vermek üzere yanına gelmişti; Dartanyanın tam mektubu almak üzere bulunduğu sıradı, birden- bire sıçraması, hiddet nden yü- zünün mosmor kesilnesi ve: — Alçak! Bu sefer elimden kurtulumıyacaktır.. Diye bağırarak odadan dışa- rıya fırlaması, M. dö Trevili şa- şirtmişti — Kim? Kimdir 0? Diye M. dö Trevil sordu. — Odur... Hırsız.. Cevabını veren Dartanyan; — ÂA! Dyerek gözden kayboldu, Delin n zoruna bak. Dye peşinden “söylenen M. dö Trevil: — İşi kıviranıyacağını anla- dığı için kaçınak maksadile iyi | Atosun omuzu, Portasun kılıç kayışı ve Aramisine diveni. Dartanyen, çok hiddetli bir halde, bexleme odasını üç adım- da geçerek merdiven - başına gelmiş ve etrafına bakınmıyarak Lasamakları dörder dörder at- lamağa yeltend.ği sırada, M. dö Töevidn erka oda a wt b rinden çıkmakla bulunan bir silâhşorua omuzuna başını şiddetle çarp- mış, &1 â şorun bağırmasına ve daba do; usu acıdan inlemesine sebep olmuştu. Dartanyan: — Alfedersinizi nimle beraber çalışacaksın. Diye emir vermişti. Haddi zatında ben bunu bekliyordum. Çü kü vatani vazifem öyle ıcap ettiriyordu. İşte, bu münasebetle İsmail Mahir Paşa heyetile de temaş etmiştim ye dak kası da-> kikasına her şeyden haber alı- yordum. Kolombiya otelindeki vekayi gözümün önünde cereyan etmiş- ti. İlk önce otele yetişen ve heyeti bu selil vaziyette gören ben olmuştum., Müftüaün hanım tekrar atele alndı ve müfü afendi de kendi- sinden geçmiş bir cenaze balin: de askeri hastanesine götürüldü. Yukarı katta kımse görülmüyor- du, Oda kapıları açık - olduğu halde meydavda kims cik yoktu. Diyerek yoluna devama çal- şirken: — Affedersiniz, şim var. Demişti. Fakat daha birinci basamağa ayağını atarken demir gibi kuv- vetli bir el, kendis ni kılıç ka> yışından — yakalıyarak — durdür- muştu. Benzi kâğıt gibi beyaz- laşınış olan silâhşor: — Aceleniz var hat Bana çarpışınıza bunu bahane edi- yorsunuz. “Affedersiniz, diyip geçmeyi kâfi sanıyorsunuz, öyle mi? Bu kâfi değildir, delikanlı. M. dö Tevilin bugün bize bir az çıkıştığını görüp te her kesin de bize çatabisebeğini mi zannettisiz? Kendine gel, küş- tah arkadaş; sen, M. dö Trevil değilsin?.. Bu adamın M. dö Trevilin dairesinde yaraları - sarıldıktan sonra kendi dajresine gtmekte bulunan Atos olduğunu tanıyan Dartanyan, cevap verdi: — Namusum hakkı için size kasten çarpmad m; kasten yap- mad ğim içindir ki, size “alle- dersiniz, dedim. Bu tarziyenin de kâfi olduğunu zannederim. Bununla beraber, tekrar affı- mnızi dilerim ki, bu ise fazla ne- zaket göstermek demektir... Sizi şerefimle temin ederim. Acele, çok acele işim var. Rica ede- vim eliniz: çekiniz de işime ko- şayım. — Efendi.. Diyerek, onu serbest bırakan A ös: Çok nariksiniz; uzak bir yer- den geldiğiniz anlaşılıyor. D di. Dava üç dört basamak inmiş olan Dartanyan, Atosun bu - is tıhzası ürerine durup ona döndü. — Eendi. Dedi. — Ne kadar uzak yerden gelmiş olursam olayım, sizden nezaket dersi alacak değilim.. — İhtimaldir. Diye Atos cevap vermişti Dartanyan, şiddetle mukabele elti — Ah, keşke acele işim ok masaydı, keşke birini kovala- makta bulunmasaydım. — Bini kovalıyorsunuz ha- Beni bulmak için kovalamağa lüzum yoktur; beni! Anlıyor mu- Sun?.. — Sonu var — çok — acele Yukarı çıkanların nazarı Mahir paşanın odasına ilişmişti. Kapısı kapalı olan bu odada heyet âzalarının — toplanmış — olması muhtemeldi. Kapı hafifçe vurul- du. Hiç bir ses çıkmadı. Vuru- luş tekrar edildi. Yine ses sada yok. Bu defa otelci: —Paşa hazretleri bendenizim, otelci, korkulacak bir şey yok, dedi. Bu ses içerden Cevab olarak: — Yanmızda kimler var,'diye bir sesin inler gibi mır İdandığı işi- dildi. Şöyle bir muhavere başla- mıştiş —Muhafız ehad kapı önünde duruyorlar. — Çavuşlarına söyleyiniz, sokak- tan pençerenin önüne gelsin. tanımımıştı. Sorunuz, cevap alırsınız Manisada Bayan C. Halideye Soyadınızı imzanızda yazmağı ihmal etmeyiniz, Kablelyuku his- ler herkeste olamaz, bu ruhun bir husus yetidir. Talih mefhu- munu düşündüğünüz gibi kabul etmek zor değildir. Nikbin - ol- mak için yanız sebepler kâli değil, kabiliyetler (âzımdır. Manisa L. N. İze Gazete hakkındaki alâka ve teveccühe çok teşekkür ederiz. Aşk hakkında fikirleriniz. tama> mile kabule imkân yoktur. Aşk, muhit, kültür, ruh bususiyeti, Mizaç ve ırk ve yaş gibi. tesir- ler altında belirir, Aşk, plâtonik başlasa bile nihayet netice fizik kanunlarına dayanır. İhtiyarların gençler üzerinde aşk hisleri ile alâkalanmaları umumi mahiyette bir düstur ola- maz, Paraya gelince para ahlâk, mizaç ve kültür de aşk üzerinde rol alabilir. Hasta aşkları kabul ederiz. Tababeti rubiye diye Mazhar Osmanın bir kitabı var- dr, tavsiye ederiz. e Ziynet altınlarını çalmış Cumaovası nahiyesinin Keler köyünde İsmail kızı Haticenin evine grerek uykuda b lunduğu sırada belindeki kuşağında sak- ladığı ziynet altınlarını ve para- sını ustura ile kesmek suretile çalan Kasıbal İsmsil Ağırceza Mahkemesine v rilm ştir. Resim çalmak Şefer hsarın Tü abiye mahal- lesinde Dü muş oğlu Mevlüt Ba- bacan, Hasan Demirtaş, N cati Alkaya ve Hasan Orak ayni yerde İbrahim Olgunun resimle- Tini — çaldıklarından — tutulmuş- lardır. AÂyşeyi kaçırmış Urlada Ovaköyünde Osman kızı 17 yaşında Ayşeyi, ayni köyden 'Mustülhi' kaçittüştir. Kavga Seferihisar kazasının — Solak Tbrahim mahallesinde Salih oğlu Ali Ursaç ile kızı Ümmühan ve oğlu Hasan nülus cüzdanı mese- lesinden kavga ederek biribirini döğmüşlerdir. Taşla başından yeralamış Bayındırda Emir mahailesinde İsmail oğlu 14 yaşlarında İbra- him Topçu, ayni — mahallede Hamza oğlu 20 yaşında Hasan Alkanı kavga sırasında - taşla başından yaralamıştır. Sürek avları Bu yıl vilâyet dahilinde yapı: lacak domuz mücadelesi için Ziraat müdürlüğüne 25,000 gra Eşengi gelmiştir. Bunlar, köylüye dağıtılacaktır. Inkılâb hatıralarından —Peki Çavuş koşarak merdivenleri indi ve sokağa çıkarak pençe- reye baktı. Çayuşu gören uçuk benizli paşa bir ohl Dedi. Bun- lar müfsitl-rin kendilerini ö dür- mek için otele hücum ettikle. rine kani olmuşlar ve bittabi ilk iş olarak İstanbuldan getirdikleri neferleri ya esir almışlar veya öldürmüşler zebabısa düşmüş. lerdi. Çayuşu sağ gören paşa arka- daşlarına ayağa kaikmalarını söy- ledi ve hep birden koitukları, kanapeleri indirdler ve kapı da böyle ikle açıldı. Ötelci geçmiş olsundan başlıyarak müftü vak- aşını anlattı. bozu ân heye n hütün azası bu vek'ayı korkü içinde dinlediler. Perdemizde Akisler *Karşıyakada kahvesinin muhavere: — Bu akşam Karagöze gide- Tim mi?, — Nerede oynatıyorlar?! — Aman birader, Anadolu gazetesinin içinde. Bu akşam meşhur Kanlıkavak varmış.. — Gideriz. Ve hep beraber kalkıp — sah- neye geliyor ar... Kafle, Kanlıkavağa elli adım kala ejderha görünüyor ve hep- sinı birden çarparak: 1 — Avukat Bay Sabri Gü- leci kadı 2 — Tüccar Kâzımı serv 3 — Tramvay müdürü Bay Cemili çatlak küp 4 — Bay Ham di fudbol topu 5 — Kutucu Bay Şevketi ta- ban çivisi 6 — Muallim hocası Bay Mi tatı hanım valide 7 — Kâğıtçı Bay zemberek anahtarı 8 — Kereslec: Bay Mehmedi nargıle / Şeklinde riyo . Bay Kadri — Buyurun baka: km, Size ben “gtmnyelim, de miştim, dinlemediniz. Bir. şey değil; olanlar bana oldu. Ş mdi ömrümün sonuna kadar önüme geleni kurup kurup salıvermeğe mahkümum. Bay Hamid — Hay Allah şu ejderhadan razı olsun. Spor Mmütehassıslığımı yarüağyâre- kar- şı, beni fudbol topu — kılığına sokmak'a ispat etmiş oldu. Bay Şevket — Sen mi spor mütehassısı? Sen spordan ne anlarsın be?. Bay Hamid — Anlamasam ejderba beni bu - kıyafete - sok- mazdı. Bay Zekinin dip köşesinde bir Bay — Gördesli Kadriyi perdeye - birakive- Bay Şevket — Ejderha, hem spordan anlamadığın, hem de anlarım dediğin için önüne ge- len bir tekme vursun diye seni top yaplı.. Bay Hamid — Sen kendi haline bak.. İtiraz ettikçe ma:- rangoz çekicini yiyecek ve her çekiç darbesinde bir az daha Yere- gireceleln.: Bay Mitat — Şimdi şu ej- derhanın yaptığı doğru mu be birader? Bizi durub durduğu muz yerde bu hale sokmak aklen de, mantıkan da, insani- yet bakımından da caiz olur mu? Bay Sabri — Elcevap: Olur. Bay Kadri — Tamam... Ma- demki fetvayı da aldık; korku- muz kalmadı demektir. “Ellerini Oğuşturarak, haya da amma so- ğudu ha. Bari bir. kadehcik kanyak olsa.. Bay Közm — “ Rüzgârdao tepesini sallıyarak,, ne olsa, ne olsa?. Bay Kadri — Kanyak... Bay Kâzım — Ne demek 0? Karagöz — Canım hani es kiden adı konyaktı.. Bay Kâzım — “Karagöze,, sen suuvusl.. Karagöz — Pekâlâ, sen hışırdal, Bay f(âzım — “Bay Kndıtiytl 700 senelik konyağı ne kanyak yaptın a birader?, Bay Kadri — Konyak Fran- sızca veya Rumca... Kanyak Türkçe.. Kanı yak, yani kanımı yak, daba doğrusu: Kanımı alej lendirib beni ısıt demek.. Bay Kâzım — Hezeyan elme.. Bay Mitat — Ne hezeyanı ev- bakla Renkleri Sararıp Fadım Közim. Yavyrum Kadrim doğru söylüyor. Bay Kâzım — Valide, senin BT bu İşlere aklın ermez, karışma. Bay Mitat — Neden karışmı- yacakmışım?, Bay Kâzım — Kadın kısınının saçı gzun, aklı kısa olur. Bay Mitat — Demek ki, sen kadın saylavlarımızın da aleyhin- desin öyle mi?. Bay Kâzım — Haltetme cadı.. Ben he söylüyorum, sen ne ah- kâm çıkarıyorsun, Ah sevgili Tabirim, neredesin?. ü “Tam bu sırada Karşıyaka konsolosu Bay Tahir Bor görü- nür. Ejderha onu da kapınca cerre çıkmış Ramazan - softası kıyafetinde perdeye bırakır... Bay Tahir — Buradayım ey mukaddes gervil. Sen rüzgâra tatulup sağa, sola başını salla- dıkça benim ruhum titrer. Bay Cemil — Mürailik yok... Bay Tahir — Sen karışma reste tüccarı Bay Mehmet nargile gibi guruldar. Bay Tahir — “Bay Kâzıma, emret... Emret, Dahiliye Vekili olup seni kalem: mahsus müdürü yapayım.. Bay Kâzm — Ben mi sana kalemi mahsus müdürü olacağım? Bay Tabir — Tabii., Bay Kâzim — Elli sene aç kalırım da gene olmam. Bay Tahir — Neden amms? Benim neyim eksik.. Bay Kâzım — Eksik değilsin, bilâkıs şu Karşıyakada vücudün fazladır. Bay Cemil — Vallahi öyle Bay Kâzım.. Bir vakit ben buna bir tepsi kadayif hediye yolla- dımdi, Bay Mitat — Kadayif hediye olmaz evlâdım. Bay Cemil — Kaymağı vardı ya.. Karagöz — “ Bay Cemile ; sen askerlik yaptın mı? Bay Cemil — Neye sordun? Karagör — Hani — kafadan gayri müsallâhsın da. Çatlak ka- faları pek kabul etmezler. Bay Cemil — Şimdi — beni söyletirsin. Senin.. Bay Sabri — Bak oğlum “Ellezine uydüren — martavâlâ, kelârm kebari mucibince usulü münazaraya riayet gorektir. O maya ki lisanı ciyfe beyanın- dan bir kelimei mülevvese zu- hur eyliye, Bay Cemil — “Bunu Arapca bir dua sanarak iki gözü iki çeşme, Âmin... Bay Sabri — İsagoci, esi, ego, eçiden muharref olub mantığın tarifi “âletün kanuniyetün ta'simü müraâtüha ezzihni anilbatai fil fikir,, dir. Bay Cemil — “Bütün bütün coşarak h çkıra, hıçkıra, Aaamin. Karagöz — “Hacivada, —ne oluyoruz Çelebi?. Hacivad — Vallahi blmem Karagözüm, yüreğim kalktı. Oğ- lancık ne de içten ağlıyor. Bay Tahir — Onun tabiati öyledir. Dört, beş zeytin tanesi yedirin, susar. “Kandilde içyağ - bittiğinden sahne ışıksız kalır. ve oyun bit tabi devam edemez,... Şeyh Küşteri Dikkat Karâgöz perdesini maruf bir eski başmuharririn yazdığ. hak- kında bazı şayialar işitiyoruz. Perdeyi idare eden zat, daimi tahrir ailemz arasındadır. ve bu yazların, gözetemiz har tin- deki zevatin alâkas: yoktur. da

Bu sayıdan diğer sayfalar: