15 Aralık 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

15 Aralık 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜRRRCARR SAA AĞA İA $ bile T Meri, korsanlık hayatında daha büyük, daha kor- KARA KORSANLAR ŞEFİ < Dilber kadın korsan ON Aşktan başka kuvvetle baş eğmiyen deniz kızının maceraları... ANADOLU Nakıli Faik Şemseddin BENLİOĞLU —U kunç maceralar yaşamak istiyordu.. Papaz, korsan reisinin yanında Jadece ruhani iş ile mükellef değildi. Esas itibarile, korsan- lar arasında ahret kaygusu he- men hemen yoktu. Herifler, her şeyi feda etmişler, canları cep- lerinde, kelleleri - koltukları al- tında bir şeyler kazanmak - için çalışıyorlardı. Bunlar, arz üze- rinde kendilerine mahsus bir iki adadan başka biç bir yerde karaya ayak basmak hakkına ve cesaretine malik değil idiler. Bunun için Papaz da, Karasa- kalın hesaplarına bakmakta idi, Arasıra da, ölürken yaptıklarına pişman olanlara dini hizmet ya- pıyordu. Bu hizmetlerine muka- bil de kendisine sıra korsanların aldıkları hissenin yarısı verik- mekte idi. Karasakal bu harb sefinesini mağlüb ettiği zaman, bir de doktör tedarik etmeğe muvaf- fak olmuştu. Bu ana kadar kap- tan Tiçin gemisinde doktor yoktu. Bu doktorun adı Mak Guas- ton idi; zamanın tahsil görmüş diplomalı doktorlarından — bulu- nuyordu; bir şarlatan değildi. Harb sefinesinden korsan ge- misine esir olarak alındığı zaman kâfi derecede ihtiyar idi; fakat bu âdam iki hayat yaşıyan ga- rib mahlüklardandı. Sarhoş ol- madığı zamanlar, bir kenâra çekilir, hiç bir kimse ile konuş- Mmaz, bazı İncil, ekseriya Krem- velin hayatını okurdu. Fakat... sahoş olduğu zamanlar, bu sa- kin ve sakit adam büsbütün de- Kişirdi; hiç susmaz, bir sürü ma- ceralar nakleder, bilhassa Ame- rikanın keşf ve zaptına dair bir çok güzel şeyler anlatırdı. İhtiyar doktor, nazı — çekilir bir adamdı. Meri de bu ihtiyar adamı çok sevenlerden idi. İhtiyar doöktor da müstağni görünmeğe çalışmakla beraber, Meriyi, se- venlerden idi. Meri, — hissesine düşen içkiyi ekseriya doktora verirdi. Meçhul bir his altında Meri, doktorun Kristof Kolomp hakkındaki masallarını çok de- rin bir saygı ve zevk ile din- lerdir. Doktora göre, Amerika haki- katte cennet denilen yerin ta ken- disiydi. Kolomp ve arkadaşları bu keşfi iyi idare edememişler ve bu cennetten istifade yolunu bulamamışlardır. — * Abıhayat , / Tefrika Numarası; 36 Nevyorkta değildiniz.. — Evet.. O da aynen böyle söyledi.. Felâket? İlka, hiddetle ayağa kalktı ve: — Sadece beş milyon dola- rim aşırılmış olmuyor, fakat teh- dit karşısında da kalıyorum. Bu kadın her halde benim ılîyhim- de bir şeyler biliyor. Çok kor- kuyoıuıı:,yliedi. v Bir iki adım gezindikten sonra birden durdu: — Eral, çabuk. Aleyhimizde harekete geçilmezden evel biz hareket edelim. Şurada çekme- tede tabancam var. Onu al, be- Yazan: Amerika Çeviren: Faik denilen şey ancak buradaydı. Ve Kolomp, yahut Amerikayı zapte- denler bunu bilmiyorlardı. Bil- medikleri için de Azteklere fena muamele etmiştiler. Halbuki Az- tekler, “Abıhayat, ın yerini ve sırrını bilen insanlardı. Bunlar hem abuhayatı hem de akıllara hayret verecek kadar çok olan altınları saklamışlardır. Bu iki hazineyi bulmak - artık bir iş olmuştu. Abıl bir su veya eksirmiş ki, onun bir kadehini içen, ne ölür ne de ihtiyarlarmış! İhtiyar Kolombun gördüğü deniz kızlarından ve amazonlar- dan da bahsediyordu. Meri, “Abıhayat, “Pek çok altın,, “Deniz kızları, ve "Ama zonlar,, üzerinde çok duruyordu ve bunlar ne güzel " şeylerdi?, Şimdi de Amerikada ve sahil- lerinde bunlardan biç olmazsa birer tane bulmak ve görmek mümkün değil miydı? Meri, ihtiyar doktorun anlat- tıklarını çok büyük bir zevk ve alâka ile dinliyor, bunların pek çoğunu imkânsız ve hayalât nev- inden telâkki etmekle beraber bir kısmını da makul buluyordu. Yalınız Meri bu harikalarla kar- şılaşmak ümidini zerrece kaybet- miyordu. Bu korsanlık hayatında şu çok kısa bir zaman içinde ne kadar inânılmaz şeyler ve hâdiseler görmüştü. Onun için her doğan güneş, © gün için:bin- bir yeni harika ve hâdise vade- diyordu. Meri, yaradılış - itibarile ma- cera ve sergüzeşt düşkünü idi. Korsanlık hayatı bile onun ma- cera perestlik heveslerini tatmin edemiyordu. O, daha başka, da- ha harikulâde maceralar - isti- yordu. İhtiyar doktorun da an- lattığı şeyler onun bu hevesle- rini alabildiğine kabartıyordu. Cesurdu; gençti, korku nedir bilmezdi! Resmen ve herkesin bildiğine göre Edvar Rid adlı bir delikanlı idi. Nelere kadir olamazdı, sanki?. Karasakal kendisini iyi anla- mış olsa.. Neler olmazdı? Ve bir gün çıkan bir hâdise, Meriyi hayallerinde daha kuv- vetlendirdi, çok sevindirdi. Yukarıda da söylediğimiz veç- hile Karasakal kaptan Tiç, bu genç korsanı dikkatle takib edi- yor, onunla kâfi derecede alâ- Şemseddin Benlioğlu nim otomobilime.. Ben butaban cayı Long Islandda — bataklığa at. Bu silâh yok edilmeden ken- dimi rahat göremiyeceğim dedi. Eral, küstah bir herifti: — Sen, âdeta kendini şüpheli görüyorsun dedi. Eral Marşal tabancayı aldı, İlkaya tekrar: — Doğrusu.. Bu silâhın böy- lece burada — bulunması — sor- mağa değer! Dedi ve tabancayı cebine koydu, çıkmağa hazır- landı. Fakat kapının eşiğinde durarak: — Jim Blakın miras namına kalanıyordu. Bu delikanlıda büs- bütün başka, d ğer korsanlardan üstün bir hal görüyordu. Tiç, “mavi yıldız, gemisini zaptettiği anda bu toy delikan- hnın ilk olarak - maiyetine gir- mesini ve kralın emrini kabul etmediği zamanda “Bravo, kap- ,:dd'ye haykırdığını nok- i Feci l-ıı_r kaza Tirede Akkoyunlu köyünde feci bir kaza olmuştur. Mehmed oğlu Hasan Hüseyin Yıldırım, tabancasını — kurcalarken — ateş aldırmış, çıkan mermi sol me- mesi üzerinden girip arkasından çıkmıştır. Hasan Hüseyin Yılde rım, aldığı den derhal - öl: Yurddaş! Malaltyanın aitın renkli ve bal tatlı kayısısını evinden ik etme! l BEs.. *E 15 Künunuevel Manisada: Kültür seferberliği Hiç bir Türk yavrusu Manisada mektebsiz bırakılmamıştır Öğretmenler çalışkan Manisa, (Hususi muhabirimiz: den) — Manisa Kültür hayatın- da son günlerde çok canlı bir faaliyet göze çarpmaktadır. Vilâyetin 169 ilkokulu ve 436 ilkokul öğretmeni ve. bu okul- DERCKCI “Aydında Ulusal Ekonomi n ve artırma haftası A AA Aydin, (Hususi) — Ulusal Ekonomi ve Artırma Halftasının ilk Ş günü Aydında merasimle kutlulanmıştır. Haftayı, H. Aksudoğan | Kula l_şıefkeılermde tam devreli bir söylevle açmış; Dr. Soylu ve ilkokul talebelerinden birkaçı | ve Kültür Bakanlığının - birinci söylevler vermişlerdir. Merasimde bütün mektepler talebeteri, er- kânı hükümet, belediye ve parti erkânı, Halkevi üyeleri, cemiyetler ve müesseseler mensubini iştirak etmişlerdir. Hafta münasebetile kahvehanelerde halka kahve yerine portakal, mandarin, elma, incir ve üzüm verilmektedir. hiç bir şey bırakmadığını polise haber vermek te lâzımdır. sanıyo- rum. Hatta bunu haber verme- mek şüphe uyandırır. Dedi. — Evet, Eral.. Bende bu fikri muvafık görüyorum .. İlka hemen - polis ile temas etti ve kocasının bıraktığı mi- ras şekil ve miktarımı bildirdi. Hâdise polisin de nazarı dik- katini celbetti. Kendisini öldür: düğü tahmin olunan Jim Bilak zengin bir adam idi. Bunu zev- cesi gibi şerikleri ve sair mua- melesi olanlar biliyorlardı. Şu halde beş milyon kadar muaz- zam bir para ne olmuştu?. Jim Blak hâdisesi adliye ve zabıtaca kapanmak üzere idi. Fakat bu para meselesi, hâdi- senin yeni baştan ve yeni bir cepheden canlanmasını mucib oldu. Zabıta yeniden ve çok gzli bir tahkikata başladı. Tahkikat bek güç ve çetin oldu. Hemen hiç bir kimseden bir malümat alınamadı. Niha- yet zabıta Jim Blakın büyük muamelelerini *takib eden mü- essesenin direktörü S. Killigreve müracaat zaruretini hissetti. Bu zat, Jim Blakın en samimi dost. larından olduğu dâ şayidi. Bay Killigrev polis müdürünün ya- mına girdiği vakit, selâmdan sonra hemen Jim Blakın serveti hakkındaki sualle karşılaştı: — Jim Blak meselesi önünde gördüğümüz müşkülât cidden büyüktür. Bu çok zengin adamın beş milyon doları ortada yok.. Bu para her halde çalınmış ve mesele de bu hâdiseden sonra tekemmül etmiştir. Siz, müte- veffanın hem dostu hem de iş ajanlarındansınız. Bu hususta beni tenvir edebileceğinizi sanı- yorum. Çok tecrübeli bir adam olan ihtiyar Killigrev, polis âmirinin yüzüne dikkatle baktı. Evet, Jim ilbaylarının etrafında lara devam eden — 23,487 tale- *besi vardır. Bu adetten 1200 mevcutlu merkez yatılı ortaokulu ile Akhisar ve Turgutlu ortao- kulları talebesi hariçtir, Yeni açılan Kız enstitüsile 34 öğretmeni bulunan ve çilte ted. risat yapmakta olan merkez or- taokulu, genç ve değerli öğret: meolerle kadrolarını ikmal ede- rek vilâyetin en verimli birer Kültür müesseseleri haline - gir- mişlerdir.. Yeni açılan Kız enstitüsü çok rağbet bulmuştur. Pek yakında orta ve gece san'at kısımları da açılacaktır. Vilâyetin ilköğretim kadrosu her yıl genişlemektedir. Vilâyet ÜN DÜMT nan mamaları için — evelinden icab eden tedbirler alınmış ve -hiç bir çocuk mektepsiz bırakılma- mıştır. Vilâyette okul binası inşaatı da hızla devam etmektedir. Merkezde: Horozköy, İğdecik, Sancaklıboz, Geriköy, Karaoğ- lanlı, Kumkuyucak, Hacırahmanlı köylerinde yeni yapılan okul bi- naları ikmal edilmiş ve açılma törenleri yapılarak tedrisat bu binalarda yapılmağa başlanmış- tır. Selimşahlar, Halitpaşa, Eğ- riköy okul binalarının da temel- leri atılmıştır. Kazalarda: Turgutlu, Akhisar, sınıf nümune okulları sisteminde üç okulun inşaatı bitmiş, açılma törenleri yapılmış ve tedrisata başlanmıştır. Kaza köylerinde on iki oku- Blak tahvilât ve eshamının satıl- masını emrettiği vakit, cidden büyük hayret içinde kalmıştı. Bazı endişeler de hissetmemiş değildi. İşte şimdi bu eshamın beklenmediği bir sırada satışa çıkarılması macerası, feci bir akıbet almış bulunuyordu. Tecrübeli Killigrev, Polis âmi- rine kısa cümlelerle, hâdiselere fazlâa mana ve renk vermeden Jimin yazıhanesine nasıl geldi- ğini, eshamının satılmasını em- rettiğini, bunların beş milyon dolar tuttuğunu, beş milyon do- ları çek olarak değil, nakden aldığını söyledi. Killigrev — sözünü — bitirince, polis âmiri yerinden kalktı, pen: cerenin yanına kadar gitti ve bir müddet düşündü. Sonra: — İyi anlamış isem — Jim Blak, bütün eshamının muka- bilini yanında bulunduruyor ve öldüğü zamanda bu beş milyon | dolar nakit yanında idi. Değil | Milâsta Zeytinci köylerin fedakârlığı Milâs, — Bir çok zeytinci köy- lerin halkı, fabrika ve yağhane- de sikılan zeytinlerin pirinala- rım, köy odalarına bağışlamağa başladılar. Yağhane işletenlerden bazı- ları köylülerin çok yerinde olan kararlarına itiraz etmek istemiş- lerse de neticede haksız olduk- larını anlıyarak susmağa mec- bur kalmışlardır. Bu havalide yağhanelerde sıkılan zeytinler- den çıkan zeytinyağının yüzde onu, yağhane sahibine kalmak- tadır. Başka taraflarda, meselâ Yu- nanistanda yüzde dört ve yüzde beş ile yağ sıkıldığı ha de, Mi- lâsta yüzde onlardan aşağı yağ sıkılmamaktadır. Bu kadar yük- sek bir pay alınmasına rağmen kendi malları olan pirinaları kendi kendilerine — bağışlıyan köylülere itiraz etmek esasen manasızdı. Bu sene köylere bağışlanan pirinalardan bir çok köyler, se. nede üç beş yüz, bazı büyük köyler de sekiz yüz liraya yakın yeni varidat elde edeceklerdir. Bir nakil Mağla, — Gümrük' kaçalişikk — Sonu 8 inci sahifede — — —— lün inşaatı biterek tedrisata baş- lanmış ve sekiz okulun temel atma töreni yapılmıştır. Yeni vazifeye başlıyan Kül- tür direktörü Bay Rauf İnan, esaslı ve enerjik çalışmasile Ma- nisada kültür hayatına yepyeni bir hiz vermiştir. Hatta diyebi: lirim ki, Manisada bir Kültür seferberliği başlamıştır. Büyük bir samimiyet havası içinde devam eden - toplantılar, kurslar, çalışmalar “muhitte - bu hissi uyandırmaktadır. İlimizin Kültür işleri üzerinde gösterdiği büyük başarılardan dolayı Kültür Bakanlığınca tak- dir edilen İlbayımız Dr. Lütfi Kırdarın kavrayışı, görüşleri ve sitemli faaliyeti bu güzel neti- celeri doğurmakta ve Manisa- mızı örnek vilâyetler haline sok- maktadır. Manisa Muhtarlar kursu Manisa, ( Hususi ) — Halke- vinde köy muhtarlarının malü- matlarını takviye için — açılan kursların ikinci devresine bugün başlanmıştır. Kursun bu devre- sine 178 muhtar, köy idare he yeti üyesi iştirak etmiştir. Manisada spor sahası Manisa, (Hususi) — Manisada yapılmal lan büyük stadyo- mun projesini yapân - Viyoti Vi- yolinin mümeseili bu gün şehri- mize gelmiş, inşaatı kontrol et- miştir. A AM DĞSUAKANRCANMAN TUT KURANA < UaÇ A DW SASLIR GN Ce MEĞÜEMRZ KN ADKT UKL GÜ mi? Dıye sordu. Killigrev gittikten sonra, polis Amiri bir sigara yaktı, uzun müd- det düşündü. Mesele çok karışık ve endişe verecek bir gayri tabi» ilik almıştı. Ertesi gün bile, Mis Şarlot Hopun müracaatına kadar bu hususta bir karar vermiş halde değildi. Şarlotun şüpheleri Polis - âmiri içih " Mis Şarlof Hopu b'ran bile bekletmek artık imkânsızdı. Jim Blak hâdisesinin bellibaşlı eşhasından birisi de bu genç kızdı. Bunun — için he- men kabul etti. Şarlot, çok sinirliydi. Ve gös- terilen koltuğa otürur oturmaz: — Bay Makans, dedi. Beni şüpbeye düşüren bazı hâdiseler hakkında size izahat vermek için geldim. Şüphelerimde belki aldanıyorum. Fakat beni bu şüpheler çok işgal ediyor; o kar dar ki, uyumak — kudretini de — Söonu vâr — e .ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: