8 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

8 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AAT LA TUT RARAT BN AA RRRI HMAFT N R REE AY RAR U ——— * ! * 8 Ağustos 1939 SALI Seyahat notları :21 Manisa muallimlerinin Hatay dön Afyonda sabaha üşü karşı dört saatlık i tevekkuf esnasında görülenler Manisa Afyonun içine doğru bizi götüren araba, park önüne gelince durdu. İnerek, yürümek istedik. —'Oğlum burada kahvaltı yapa - cak bir sütçü veya bir pastacı yok mu? — Ben bilmiyorum, şu bakkala sorun.. Naçar oraya kadar geldik ve bak- kala sarduk. Yoktu. Başkaları da hep bize bakkalları göstererek, yok - dediler. Bilmem hakikaten böyle bir yer yok mu idi, yoksa vardı da bize gö: mi bulunmadı?. Naçar bakkala doğru yü Baktık bizim kafileden bir iki grup da ayni maksad peşinde, polis hafi- yesi gibi kahvaltı edecek yer aramak- İa meşgul.. Güneş doğdu,. yayıldı... Fakat dükkânlar hâlâ açılmıyar. Çar- Şı sessiz ve sakin..Bir kaç bakkal var W ve onları da müşteriden ayırmak güç İ ter sesdiz Ve mal sahibi değillermiş gibi ağır hareket ediyorlar. Biz de bakkallara yanaştık. — Zeytin tanesi, kaşar peyniri var mı? , ——Hayır, yok... — Simit, gevrek nerede buluruz. — Daha erken, bunları bulamazsı- AIZ.. Yabancılık ne zor. Fakat dükkâ- ne bir kaç müşteri daldı ve yedi bu çuk kuruş uzatarak: — Ver bakalım. Dedi.. Bakkal bir dolap açtı. Bir Parça ekmek yardı ve içine beyaz sey koydu, verdi. Adamcağız ısıra isıra yemeğe başladı. — Arkadaş nedir bu yediğin? — Siz seyyah mısınız? — Öyle gibi bir şey, Hatay yol- Cusu,, — Benim yediğim, kaymak.. Bu arada bir kaç kişi daha geldi.. P ayni şekilde sıcak ekmek içine kaymak koydurup gittiler. Bazıları Ya Üzerine bal koyuyorlardı. — Kaymak daha var mı? Bakkal dolabı açtı, içinde sıra sıra ©n tabak var.. — Biri kaç para? — 25 kuruş.. — Bir ekmek bir tabak ta kaymak Ver, Kaymağı yağlı kâğıda koydu. Yü- Tüdük, parka geldik. veci gözlerini oğuştura oğuş- B gözl Büş! ğuş. — Çay mi içeceksiniz? — Tabit, fakat taze demli olsun. 'unun üzerine bize masa geti: aylar da geldi.. Biz de ekmekleri ke- *P içine kaymağı bol bol koyduk. hmkıhvılndın sonra, biraz geze - t dedik. Yanımıza Afyon mualim- ihden bir arkadaş sokuldu, onun- — çi biraz konuştuk.. Bize çarşıyı gez- üni rica ettik. Fakat bizim kafilenin hepsi de Tei dükkânlarının önüne yığıl- d_!ekqıu hep İstanbulun. Fiyatlar nisadan pahalı.. Buranın kay- di okumları da meşhur.. akat şaşılacak fiyat farkı da var. N_îde bu kaymaklı lokumların ki- kutusu altmış, istasvanda sahs Muallimleri |yerinde is2 altmış beş, gir |ğimiş şekercilerde yetmiş. İbu işe Arada ufak bir fark var. O da şu: bayatlık ,tazelik.. - Kafileden herkes, biribirinden ör- nek alarak, en az dört beş kutu alı- yoruz. On kutu alanlar da var.. Bizim otuz kişilik kafile, sal sabah şekercileri bir hayli kazanı di. Anladık ki, İzmir treninin AF yonda dört t kal nrabacılarla şekercilere yarıyor. Yürüyoruz. Tek tük açıdan dük- kânlar ve halde sebzeciler.. Sokak- ha. . |lar sessiz fakat akşamdan her tarafa asılan bayraklar dalgalanıyor. Kütab ya ile Afyon esnafı biribirine ben - ziyor. Halk te hemen öyle.. Tabil buraya kimseye haber ver- meden sessiz sadasız geldik, geçi - M KU MA e Ğ Afyon abidesi yoruz. Bu yüzden ne Halke hükümetini göremedik. Kütahyada bizde ölmez bir hatıra bırakan Mu - zalfer Cöksenin'ile Vali Hamit Üs-| * tayın yüksek nezaket ve iltifatını bu. yada bu iki şehir halkının ve esnafı- nın vaziyeti bize tekrar ha Bizde Afyonda kalan hatıra kay- mak ve kaymaklı lokumlar olacak. Sessiz sedasız yürüyoruz. Sey: timizin Ankara - Hatay ve kısmı böyle serbest gezme halinde geçti. Bizi Afyonlu meslektaş aşa; Zafer abidesinin yanına - götürdü. Resmt binaları, Halkevini karşıdan gösteriyor. Daha Afyona girerken şehrin ya- nında yalçın kayalar, ve yükselen heybetli dağın hepimizde - bıraktığı tesiri daha kuvvetlendirmek ister gi- bi, kuvvetli bazulariyle hasmını ye- sermiş kükreyen Türkün sembolü. ü gösteren Zafer heykelinin önün- deyiz, Burada bulunup da Türk tarihin- deki Afyonu hatırlamak kabil mi? Bu kayalara ve heybetli dağlara hay kıran bu muzaffer Türk: sanki has- mına, benim göğsümün delinmez bir kaya, imanımın aşılmaz bir Hi- malaya olduğunu görmeyenler gör - sün ve Türk tarihindeki Afyonu u- nutmasın der gibi, bakıyor.. Kurtuluş savaşı — hatıralarımızı baştan başa tazeleyen ve önünde bir tarih yazdıracak kadar kudretli olan bu yerden ayrılıyoruz. — Deym Ceam e bilede — *|boylu, ME EKİ Otuz yıldan fazla bir zaman ka- dın olarak yaşıyan Akhisarlı Fir « |devsin, Manisada ufak bir amel la erkek olacağını yazmıştık. N |8a mubabirimiz, şimdi hastanede bu- lunan Firdevsle bir mülükat yapmmış tır. Muhabirimiz bu görüşmeyi şöy- le anlatmaktadır: et hastanesine geldim, Kıy- kadaşımız Dr. B. Fundın nö- nması, yıllardır şıyan Firdevale, görüşmeme imkân verdi. doktor, hastayı odasına çağırdı, son- ra bizi yalnız bıraktı. | olan saç! n n narin yapılı, yüzüne ve ger danına benler serpilmiş, sol y üzerinde gümüş İira üy siyah bir leke var. Yüzünde erkeklik alâimi olan sakal ve bıyıktan ise e- ser yok.. Karşıma oturdu. Masaya dirsek- lerini " dayıyarak, yüzüme dik dikkatli bakmağa başladı. Bir müddet bakıştık. Ben söze baş larken Firdevs kırk yıllık bir aşina tavrı ile gülmeye başladı. Bir an tereddüd devreai geçirdim. Bay veya Bayan kelimesinin hangisi ile söze başlıyacağımı düşünüyor - dum. Şu çareye baş vurdum: — Geçmiş olsun kardeş! Yakında aramıza erkek olarak karısacaksin. Seninle konuşmak, tanışmak için zi * geldim. Teşekkürü unutmadı. Bu vaziye- tin nasıl meydana geldiğini sorun - ca; mübadele dolayısiyle memleke- ti olan Dramanın Piraşavadan Akhi. sara 923 yılını mandanberi kardeşi Salih radiyle Hacı İshak mah |turduklarını söyledi, On dört sene bir mahailede otur- duğumuzdan, komşularının kadınlı, erkekli adlarını saymağa başlayınca müteredeid sözlerini terk ederek, a- çılmağa başladı Bundan dört sene evvel ailesine alarak bir eve nde çalış- ken €sini ev- a 'ani ve den çıkarmak için sarkıntılık ett ya şikâyet etmele, gönderildiğini, kızararak ve yüzi bahisle zabıla- , Jden eksik olmuyan tebessümü ile an- Ayılınd a — Seyyar sinema makinesi geldi Portatif makine köy- lere de götürülecek Aydın, (Hususi) — Aydın Halkevi tarafından ısmarlanan seyyar — sesli sinema gelmiş ve tecrübeleri yapıla- rak kabul muamelesi de bitirilmiştir'. Makine, sinemacılık tekniğinin te- kâmülünü cam'dir. Köy gezilerinde sinemayı kullanmak üzere portatif motörü, mikrofon, gramofon ve ay - rıca hoparlör tertibatı vardır, Aydın Halkevinin sekiz nisandan- beri faaliyete geçirdiği hoparlör te- sisat'yle söz ve müzik sahasında şe- hirde gösterdiği muntazam ve meto- dik çalışmalarını yeni makine ile da- ha çok inkişaf ettireceği gibi artık bunlardan köylümüzün de istifadele İyini bmi> edecatetir fakat kendilerine “İ'adı. Yaşım ilerledikçe, MLEKE BV —- karşı hiçbir Erkek olacak kadın lattı. Tam zamanı gelmişti. Bayan Fir- devs baklayı kendisi ağzından çıka- rarak, bana söz söylemek ©:mkânı vermişti. — Firdevs, erkeklik alâimini kü- çük yaştanberi mi hissediyordun, de- dim. tum. Biraz büyümeğe başlayınca be- nim de başıma bir kıvrak (bir nevi çarşaf) geçirdiler. Günlerim senelere geçiyor, yaşım ilerlemeğe başlıyordu 16« 17 yaşıma girdiğim halde kadin- hk alâmeti olan âdet göremiyordum. Husyelerimin bulunması beni şüp- yeye düşürüyordu. Annem ihtiyar olduğundan bir komşu kadınla şimdi ölü «doktor Fuada> gittim. Beni mu ayene etti. Vaziyeti anlattım, benim ne erkek, ne de kadını olduğumu, yal vız hunsa bulunduğumu söyledi. Ta- bil bu vaziyetten çok üzüldüm, ki! ye sırrımı açamıyor, her gün dü- nüyordum, Aksilik te baş göstermeğe baş- na — talip olmak için görücüler de evimize ge- lip gitmeğe başladı. Cinsiyetim meşkük olduğundan ne sırrımı açabiliyor, ne de taliplere tevap verebiliyordum. Halimden ben de şikâyetçi idim, Vaziyet dört sene bu şekilde devam etti. Çalış - mam neticesi kazandığım bir kaç ku- ruşu biriktirerek İstanbula — gittim İsmini hatırlıyamadığım tir doktora müracaatla muayene oldum. Vazi- " |yeti soruşturdu. Bana bir müjde ver- di. «— Sen erkeksin. bir ameliyatla erkek olacaksın. Ameliyat için paran var mı? Diye sordu. İstediği parayı ödiye- cek iktidarda olmadığım gibi, ameli- yattan da korkarak Akhisara dön - düm, İçimde bir ükde ve gene kadın o- larak yaşamağa devam ettim. Bu son hâdise komşularımın garazkârlığı ve ev sahibimin de beni evinden çıkar- mak için bir iftiralarıdır. Kıymetli doktor Fuad Bayer beni muayene etti ve ameliyatın tehlikesiz olduğu- nu söyledi. Şimdi mukadderatımı Bay Fuada terk ettim. Yakında er- kek olarak ben de hayata atılacağım. Artık bayan Firdevsle senli benli konuşmağa başladık. — Şimdiye kadar kadınlara karşı cinst bir temayül hissetin mi? ldü. Derin, derin içini çekti. Yüzüne çöken zayıf bir kızartı ile cevap verdi: — Evet, bugüne kadar kadındım in amelesiydim. Kadınlarla bera- ber, gece ve gündüz tarlada, cardak- ta çalıştım. Bir çok kız ve kadınlarla da bir yatakta yattım. Maalesef on- lara karşı bir temayül hissetmedim. —Akhisara geldiğim zaman çocuk | ÜLAKAT Firdevs, erkek olacağından mem- nun. Evlenmeğe bile hazır IBirkaç gün sonra erkek olarak aramıza karişacak olan Fir- devs, “şimdiye kadar birçok kadınlarla avni yatakta yattım, his duymadım.,, Diyor Gevrek gevrek güldü: — Eh Firdevs, az bir zaman kal dı. Erkek olacaksın. Erkek olunca | İevlenmek arzusunda misin? — Şimdiye kadar - vaziyetimden utanıyor, kimseye sırrımı açamıyor- dum. İs bu vaziyete girdikten sonra erkekliği istemeğe başladım. Tabif eceğim. Ben de bir yuva kur - mak, çocuk aahibi olmak isterim. na veda etti. Odadan çıktı. Arkasından dikkatle baktım, Her tarafı kadın.. Elleri biraz kaba, vücu , asa, bu kadındır, diye ceğim. Çünkü sesinin inceliği de be- ni şüpheye düşürüyordu. Doktordan bir ricada daha bu - hundum. Gazeteme hastalığın vazi- yeti hakkında malümat lüt” mesini istedim. Doktor bana şunları söy- İledi: — Hastamız tamamiyle erkek İratılmış bir kadındır. Yalnız ten: |cihazının harici kısmını teşkil eden erkeklik alâmetleri suişekil olarak yaradılmıştır. Manzara itibariyle ka- dınlık tenasül cihazını — andıracak manzarada ise de kadın zürriyet ci- hazına ait hiç bir gudde ve uzuv yok- tur, Bunun hastalığı tabiri fennisiyle Hgpospadıos Perinico - soşotal dir. Ve tamamiyle erkek tenasül ci - hazının bütün tı — Baştarafı Gıncı sahifede — O gece de tiyatronun önüne ge len bir tahtaravan, artist Flöri ile sev ilisi Bes'i beklemekte idi. Nihayet, Versay tiyatı nun bu iki yıldızı kapıdan göründü. Önde Bes, arkada da Flöri yürüyordu. İki sevgili biribirlerine sokula so - kula kadifelerle döşenmiş olan nefi bir tahtıravanın içine girdiler, Paris, günlerdenberi meşhur kış- larından en siddetlisini yapıyordu. Flöri, sevgilisine doğru eğilerek ya- vaşça sordu: —Üşüyormusunuz Flöri> — Biraz! Ya siz? — Ben de öyle:.. Onlar, biribirlerine daha sıkı bir surette sokuldukları sırada, ansızın öndeki — hademelerden birisi avazı çıktığı kadar haykırdı: — Felâket, felâket! baydudlar var! İmdad!.. Bu sesi diğer hademelerin sesi ta- kip etti; ve az bir zaman içinde iki artist sokak ortasında ve karanlıkta yapayalnız kaldılar. Çünkü tahtıravancılar, karşıları - na çıkan beş meçhul adamla onla - rın parlıyan kılıçlarını görür gör - mez tabanı kaldırıp kaçmışlardı. — Ne istiyorsunuz bizden) Bu suali, elinde kılç olduğu halde kendi üzerine yürüyen Marki Fonte nelliye. bizzat Flöri sormuştu. eGnç artist Markiden şu hkaşin ce vabı aldı: — Yanmızdaki kadını? — Kadını mı? — Evet! — Onu ne hakla benden almak istiyorsunuz? — Düşünmiyormusu - nuz ki madmazel Bes şu anda be nin kendisine verdiği bu serkes ce — Fazla söylemeyiniz! Size itaat ediyorum. Derhal itaat! Flöri, tiyatro sahnesinde olduğu kadar, hayat sahnesinde de kılıç kul lanan cesur bir delikanlı idi. Marki - Karşımızda tavsiyı Görüşmemiz bitince nezaketle ba-y (SAHİFE 7) Germencik —ü O aa Valinin tetkikleri Nahiyenin bütün işleri tetkik edildi Germencik, (Hususi) — Valimiz Bay Sabri Çitak dün nahiyemize gel- miştir. Dün buranın pazarı olmasın. dan nahiyeye bağlı 25 köy halkı bu- rada toplanmışlardı. Valimiz bir çok köylülerle temas ederek dilek ve ih- tiyaçlarını dinliyerek not aldılar, Va limiz eski belediye Tahir Aslan zamanında yapılan ayrı ayrı mani - fatura, tuhafiye, sebze meyve , yağ, yoğurt mahallerini birer birer geze - rek bunlardaki intizam ve temizlik « ten çok memnun oldular. Belediye büdçesini de tetk'k ederek büdçenin nahiyenin bu gib; medeni ve iktisadi müesseseleri daha çok tekemmül et. tirmek ve modern bir hale getirmeğe üsail ğunu görerek bu hususta ve belediye reisine emir ve direktif verdiler. Valimiz , Germenciğe 8 kilometre mesafede bulunan Elengüllü ilçesi bakkında da malümat alarak bura - sının bugünkü vaziyetinden kurtarı - larak sıhhi ve medeni b'r hale geti. rilmesi için tetkikat yaptıracakları. ni vaad ettiler. Kış ve murlu mev »imlerde Germencik civarındaki çay ların yaptıkları baskınlardan — tarla ve meraların hattâ kasabanın gör - düğü mazarrat hakkındaki şikâyeti dikkatle dinliyerek icabeden — fenni tetkikatın hemen yaptırılarak dere- lerin mecralarının bu gibi zararları önliyecek şekilde ıslahı çarelerine te vessül edilmesini alâkadarlara tebliğ ettiler, cak ameliyat idar yolunun mecrai -|tabiyesinden gelmesini temin ve kı- ül|sa kalmış olan erkeklik uzviyetin uzatılmasından ibarettir. Muvaffa- kıyet bahş bir ameliyattır. Hasta a- meliyata razıdır ve kendisine yakın- da ameliyat yapılacak, kadınlıktan erkeklik sınıfına geçecektir. Bu has- ta hayata erkek olarak doğmuş, ka- dın olarak doğmamıştır.» Sayın doktoru hastalarından fazla ayırmamak için lütfettiği izahata te- kkülâtını bütün| mülhak guddelerini haizdir./ Yapıla-| Tarihten yapraklar | şekkür ederek yanından ayrıldım. Ömer KAYA nin kendisine verdiği bu serkes ce - vabdan asabileşen artist, doğruca tahtıravana koştu; bir taraftan kor « ku ve heyecan içinde titreyen sevgi lisini teskin ederken, diğer taraftan biletmek dolayisiyle yanına — aldığı sahne kılıcını - kinından - çıkararak Markinin ve onun yanındaki dört ar kadaşının üzerine bir kaplan gibi sıç- radı. Karşısında bütün kuvvetleriyle kılınç sallamaya çalışan saray men- sublarını birer birer önünden kaçır- di. Ancak, tahtıravancıların meseleyi derhal zabıtaya haber vermeleri, on- ların hu kanlı düclloya müdahalesini icab ettirdi. Marki Fontenil, mağlüb ve peri - şan bir halde madmazel Bes'in önün den geçerken, yanlış hattı hareke - tinin acısını sızlıyarak duydu. Hattâ Flöriden, bizzat Marki af bile tememni etti. Onbeşinci Lui, Marki Fontenelin başına gelen bu felâketi habet alır almaz müteessir olacağı yerde; bilâ- kis çok sevindi. Hattâ bir gece Versay tiyatrosun- da madmazel Bes'i temaşa eden kral hazretleri, yanına yaklaşan artist Flö riyi gözleriyle okşıyarak kendisine şu taltifkâr cümleleri söyledi: — Hareketinizi takdir ettim ve bundan memnun oldum Mösyö, *ikik ——000— Tohum temiz'eme maki- ilindeki tohtim te- mizleme makinelerinin derhal faali- yete geçirilmesi Ziraat Vekâletinden vilâyete bildirilmiştir. Makineler gün de 10 saat çalıştırılacak ve yedibu- çuk ton tohum temizliyecektir. Ay- hk faaliyet hakkında Vekâlete mun- tazaman malümat verilecekti:

Bu sayıdan diğer sayfalar: