23 Mayıs 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

23 Mayıs 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÖZDE münevver, hiçbir şeyin iç yüzünü bil. her şeyin posasını bilir. Sözde münevverin ruhunu gördüğü tek bir şey, cesedini görmediği hiç- bir şey yoktur. Hakikat bir geyik, ve sözde münevver bir av- cıysa, bu avcının vurduğu avdan ye- diği şey onun Eer boynuz- ları > vcı, geyiğin yüreğiği, ciğerleri- ni, mr saya ve böbreklerini işkembe- siyle barsaklarının içinde bırakarak lâşenin yanından uzaklaşır, Bu cev- herli ve canlı unsurların anlaşılma- maktaki kabahati nedir ? ü on. lar derinin altında ve gizlidir, Yü- rekle tırnak arasın- lık ve katılık farkı vardır. Sözde mü- nevver, her şeyin sertiyle kabasını an- lar. Onun hakikati < Ölü ve kaba hakikat » tir. OOnun bildiklerinden rasgele birkaç madde : 1 — Dünya yuvarlaktır. 2 — Yirminci Asırda insan hürdür. 3 — Musiki ruhun gıdasıdır , 4 — Fransız inkılâbı dünyanın en büyük inkılâbıdır. 5 — (Greta Garbo)da cinsi ca- zibe vardır. — Edebiyat cemiyet içindir. 7 — Ey nurlu garp medeniyetil.. 8 — Amerikada demokrasya... Ve arzı yuvarlak görebilmek için onu göz önünde ne kadar küçültmek lâzımsa o kadar küçültülmüş, cüce- leştirilmiş mefhumlar : Beşer, vatan, millet, halk, insan, hâkimiyet, hak, ahlâk, kanun... Ba- kisi bir gramofon plâğı: Yaşasın hürriyet, müsavat,. adalet, aman... Öz hakikat sözde münevverin bil <a hakikatin tersine daha yakındır : — Dünyanın yuvarlaklığı, dün- ya iki en kaba, en bayağı malümattır. n Taş Devrinde hürdü, . Yirminci Asırdaysa esir olmasında mahzur yoktur. 3 — Musiki ruhun gıdası olsaydı, dünya yabani ruhların ördüğü bir. devedikeni tarlası değil, bir (orkide) bahçesi olurdu. — Fransız inkılâbı dünyanın en küçük inkılâbıdır. 5 — (Greta Garbo) da cinsi ca- zibe gibi duran şey, tipik kadın ap- tallığıdır. 6 — Edebiyat cemiyetten başka her şey içindir. Fayl Kısakı Sözde münevver — Ey karanlıkta yarasalar gibi kendisini oduvardan duvara vuran Garp medeniyeti | 8 — Amerikada demokrasya ve- ya veba... Fikir, bir bal peteği gibi derin ve kudretli ferdin kafasındaki kovan- dan alınıp bandrollu kutular içinde mektebe, gazeteye ve kahvehaneye sürüldüğü dakikadan itibaren bu es- ni ismi, yaftalı hakikat ve malümattır. Yüzlerce, binlerce, sözde münevver, böbreğin kum taşıması gibi beyinlerinde eritemeden ta. «- - şırlar, EĞ ie İnsan kafa- sının sanatta, lâboratuvarda, yerde, ve gökte aradığı şey bütün insanlı- milyonlarca bu kuru malümatı EUN RL UNUN Diana HELE İYe Mecep kürek, a kepçe kepçe dağıtılmak için değil, bin senede ye- tişecek müstesna insanın beyninde eriyip mucizeli bir rg terkibi yapmak içind dilağik iki hâlis ve şahsiyetli insan tipi vardır: Biri hiçbir şeyi bilmi- yen köylü ve aşağı sınıf halk, öbü- rü her seyi bilen, doğurucu ve idare edici fer Ve işte şimdi yeryüzü, bilhassa memleket yüzü, bu sözde münevver- lerin, meydanlardaki işaret polisleri gibi «Geç, dur. kal, çek, git, gel!» cümbüşleriyle fermanfermadır. Ken- dilerini, sözüm ona, münevverlik hak- kiyle nas yumurtlama mevkiinde gö- ren bu şifasız budalalar, her mefhu- mu ters tarafından kullanarak «İleri, geri, güzel, çirkin!..» hükümlerini, her ileri tamdıkları şey mutlaka geri, her güzel bildikleri şey de mutlaka çirkin, bilhassa şu mevzu üzerinde topluyorlar — Sizi gidi mürteciler; softalar, yobazlar, leri cahiller, her ileri ar!.. bildiklerini sandıkları şeyleri tam bilseler veya hiç bilmeselerdi, belki kendilerine cevap vermek imkânı bulunurdu. köşeniz| S.0.S. Nedir insanların çektiği ? Hepsi sevdiğinden uzak ; Herbiri başka dertli. Kimi paraya tapan ; Kimi aşka, , Kimi şöhrete. Kimi bir lokma ekmek için basta, Kimi milyonları saymaktan, Kimi can, kimi mal derdinde ; Bir hekim yok mu,'a dostlar İnsanları kurtarmaya ?.. İbrahim MİNNETOĞLU SÜVARİ GELİYOR Düşünce yolumda kimse yok bugün, Bir benim hayallerle yalnız. Beyaz, beyaz, beyaz hayallerim, v Ben sizi çocukluğumdan getirdim. Seni nasıl aramam, Çocukluğumun neş'eli adımları ? Elimde bir sihirli değneğim olsa, En evvel getirirdim geriye seni ; Sonra da Dizi yaralı süvarimi... Lâmia ÇIKRIKÇI CADDELERİNİZDE KAYBETTİĞİM Kalabalık caddelerinizde kaybettim onu. Hiç bir şeyim e. u fakat, neş'em vardı; dı; Ayaklar altında kırıldı. Hem de güpegündüz, nu, bir çoğunuz gördünüz, yolcular?.. Ekmeğin, yedi kuruşa, verildiği Devirdeki gibiydi ; Yani, pırıl pırıldı, Artık kırıldı Yumru yumru, bir sokakta bulmuştum onu; Kaldırımlarında çimenler biterdi, İhtiyar çınarda rüzgâr konuşurdu. üm eelesi de olurdu Bazan ae bir ul, köhne bir ses: «Geçti o gamlı eyyam -ı serma»... Bazanda suküt uyurdu orada; bakir sevdalar kadar ulun neş'emi benim li ve / Kalabalık caddelerinizde kaybettim onu; şte, gözlerim dolu dolu. Azaba düştüm, perişan oldum : Pır pırıldı, Artık kırıldı. Doğan ÇAVAŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: