13 Şubat 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

13 Şubat 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SADREDDİN (KONEVİ) İvDDN (Arabi) Hazretlerinin üvey oğlu... Şeyhi Ekber Konya- ya geldiği zaman, Sadreddin'in öz ba- bası vefat ettikten sonra, onun anne- sini nikâh etki. ##* Şeyhi Ekber'in hizmet ve sohbetin- de yetişti. Şeyhin tefsircisi, izahcısı- dır. Şeyhi Ekber'in «Vahdeti Vücut» meselesindeki muradını, Şeriata ve akla uygun olarak, bu izah ve tef- sirleri görmeden anlamak mümkün değildir. Onunda pek çok telifleri vardır. *#* Bir gece rüyasında Şeyhi Ekber'i görüyor, onun elini öpüyor, iltifatla- rına eriyor, ondan «Zati tecelli» mer- tebesine yükselmek için delâlet isti- yor ve böylece Muhiddin (Arabi) ile ilk defa gâib”âleminde tanışmış ve anlaşmış oluyor. #*x* Mevlâna Celâleddin (Rumi) ile de dosttu. Bir gün büyük bir meclis ku- rulmuş ve Konyanın bütün büyükleri o meclise gelmişti, Sadreddin odanın orta yerinde ve bir seccade üstünde yer almıştı. Mevlâna içeriye girince Sadreddin, seccadeyi, oturması için ona teklif etti. Mevlâna şu cevabı verdi: Şeyhin seccadesine oturmak küstahlığını gösterecek olursam, Kıya- mette ne cevap verebilirim ? — Bir köşesine sen otur, bir kö- Şesine de ben... Dedi. Mevlâna bunu da kabul et- meyince, Sadreddin : — Senin, oturmaya yarar görme- diğin seccade bize de yaramaz! Diye karşılık verdi ve seccadeyi bir tarafa attı, *##* evlâna, Sadreddin'den evvel ve- fat etti ve cenaze namazını kıldırma- sı için Şeyh Sadreddin'e vasiyet etti, Öyle oldu İSA (HETTAR) BE fabişehin. evine uğradı ve ona — ae uyuduktan -sonra sana geleceğim .. Fahişe sevincinden ' çıldıracak gibi oldu. Süslendi, püslendi, güzelleşmek için ne mümkünse yaptı. Herkes uyu- duktan sonra Şeyh geldi. Doğru bir köşeye çekilip iki rekât namaz kıldı. O sırada fahişe yıldırımla vurulmuş- casına bir hal geçirdi, kül rengine girdi ve kendinden geçer gibi oldu. Fahişe çığlıklar ve hıçkırıklar içinde Van etti ve kötülük yolundan dön- Şi bu fahişeyi müridlerinden birine nikâhladı ve düğün yemeği öla- rak aside yapılmasını emretti. Ayrıca, bu vemek için yağ alınmamasını, ye- meğin yağsız olmasinı tenbih etti, O kadının. yüksek mevki ve ser- vet sahibi bir dostu vardı. Kadının bir dervişle evlendiğini, düğün yeme- ği olarak aside yapıldığını, yemeğin de yağsız olduğunu duyunca, şeyhe iki şişe şarap gönderdi ve şu haberi yolladı ; — Bunları yemeğinize yağ diye kullanırsınız ! Şeyh, bu aor istihza.lâfı karşısın- da elini uzattı; şişeleri aldı, ikisini de eliyle sıvazladı ve ağızlarını açarak tereddütsüzce yemeğin üzerine döktü Ve şişeleri getiren adamı, kendi. leriyle beraber yemek yemeğe dâvet etti ; — Buyurunuz. lütfen bizimle be- raber yiyiniz! Adam bu dâveti kabul etti, yeme ği yedi ve gördü ki, ömrünce yağdan daha nefis ve lâtifini tatma- mıştır. Adam, kimseye birşey sezdir- meden hayretler ve dehşetler içinde kaldı. Sonra dönüp efendisine, olan- ları hikâye etti. Fahişenin tövbesini, onun eski dostu olan bu yüksek mev. ki ve servet sahibi adamın tövbesi takip etti, EBÜLGAYS (YEMENİ) AŞLANGIÇTA a yol ke- sen eşkiyadan biri Bir gün, pusu erine bir kafile- nin geçmesini bekliyordu, Hatiften bir seda duydu: — Senin gözün ses yolunda; bir göz de senin ü Bu hitap ona çok ia etti ve he- men kötülükten dönüp Allahın emir- lerine teslim oldu #* Bir gün sahradan odun getirmek maksadiyle merkebini alıp'yola çıktı. Merkebi bir çalıya bağladı ve si çalı çırpı toplamak üzere uzaklaş- tı, Sırtında bir yük odun, geriye dön. düğü zaman, şu manzarayı gördü: ER e e ze m YAZAN ADIDEĞMEZ Merkebini bir arslan parçalamış; ağzı kan içinde arslan Ebülgays'ın yüzüne bakmakta... Ebülgays arslana hitap etti: — Merkebimi paraladın; şimdi odu- numu kime yükleteyim? Allahın iz- zeti hakkı için, odunlarımı senden başka kimsenin arkasına yükletmem'! Ve arslanın yanına yaklaşıp odun- ları onun sırtına yükledi, arslanı bir yun gibi sürdü, şehrin kapısına kadar getird Kapıda arslana ; — Şimdi al başını, dilediğin yere ! x o > Dedi ve ounları arslanın sırtından aldı. Arslan, zayıf ve nahif bir ko- yun gibi sahra yollarına doğru uzak- laştı, #** Bir gün bir parça ıtır satın almak için bir ein e uğradı ; — Sen var mı? ekini bei medi olduğu hal. de yalan söyldi : — Yok, bitti! Ebülkayıs beddua etti ; — Dilerim, dükkânında hiç ıtır olmasın ! Bu dua üzerine gerçekten aktar, kendisinde mevcut ttırların birden bire yoklara karıştığını gördü. Gidip Ebülgays'ın Şeyhine vaziyeti hikâye etti ve müridinden dert yandı. Şeyhi, Ebülgays”ı çağırıp, epi gösterdi- ği için payladı ve — İki kılıç bir Ni olmaz; âr- tık benim sohbetimden wak ol! Seni, keramet göstermen için yetiştirmedik! Ebülgays tekrar yk e vazi- yetini elde edinceye kadar çok zah- met ve iztirap çekti, kendi... Hazreti Ali'den hikmetler : Ayıplarını örtmek ve nefsini se- lâmete ulaştırmak istersen, az söyle ve çok dinle!.. Böylece fikrin terak- ki eder, kalbin hurlanır, insanlara karşı da taarruzda bulunmamış olur“ sun... *#** Akıl tam olunca söz az olur. Adıdeğmez izinden

Bu sayıdan diğer sayfalar: