2 Ocak 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

2 Ocak 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kânunusani 1931 Kısa hikâye Bir mektupia mülâkat Mektup Efendi meraklı macerasını anlatıyor I Yeni bilmece Şu aşağıki şekilde gördüğünüz boş, hanelere öyle harfler koyunuz ki her sıra soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okunduğu zaman meydana ayni kelimeleı Çiksın. Yeni sene 1931 Vaktile Şam'da Hacı Mehmet Ef. isminde bir adam vardı. Bu Hacı Mehmet Ef. bir gün köşeye kurulmuş çubuğunu içiyor, karısı Ayşe H. da mindere oturmuş delik çoraplarını yamıyordu. Ne mes'ut bir aile ocağı değil tni? Birden dehşetli bir rüzgâr kulübenin kapısını hızla arkasına kadar açtı. Hacı Mehmet Ef. karısına: Kalk, dedi, şu kapıyı kapa!. Ayşe H. nedense kocasının böyle sert bir emir vermesine kızmıştı. Kalk kendin kapa! Ben senin hizmetçin miyim? Cevabını verdi. Kocası da: Ben senin uşağın mıyım? Dedi. K A 5 A Z I S I V 1 Yavrular Sizin için bir çok mühim şahsiyetlerle mülâkat yapıyorum. Bunları sırasile yazacağım. İlk defa bu mülâkatı bir mektupia yaptım. O Ankara'dan benim namıma gelmişti. Masamın üzerinde duruyordu. Sorduğum suallere şöyle cevap verdi: Kutuda Düşün, dedi, beni Ankara'da Işıklar caddesinde bir apartımanın ikinci katında yazdılar. Sonra zarfa koyup üzerhne pul yapıstırdılar. Bir hizmetci beni alıp götürdü. Karaoğ lan Çarşısının köşesindeki kutuya attı. Saat kaçtı, pek iyi hatırhyamıyo rum amma, her halde öğleden sonra îdi zannederim. Bu kutunun içinde bir, bir buçuk saat kadar kaldım. Canım sıkımıya başladı. Bir taraftan da bunalıyor • dum. Çünkü kutu da yalnız değildim. Benden evvel atılanlar vardı. Ya üs tüme düşenler... Nefes alamamaktan az kaldı bo ğuluyordum. Neyse akşama doğru boz elbiseli bir adam geldi. Diğer mektupIarla beraber beni de aldı. Derin bir torbanın îçine attı. Ondan sonra arkadaşlarımla beraber gayet geniş bir masanın üzerine serildik. Bir takım adamlar seçtiler, seçtiler. Bu sefer başka arkadaşlarla başka torbaya koydular. Otomobile bindik. Oradan trene aktarma ettiler. Çocuklar, dün yeni bir seneye daha girdik. Siz bir yaş büyüdünüz, biz bir yaş ihtiyarladık. Her yenî sene sizin için bir ilerle me bizim için bir gerilemedir. Bu yeni sene esnasında geçen senekinden fazla sade boyunuz uzıya cak, eniniz genişliyecek değil, ak lınız fikriniz artacak, malumatınız , görgünüz de artacak. Biraz sonra birer sınıf daha atlıyacak, güzel bir tatil vakti daha geçireceksiniz. Fakat bence bunlardan en mühimmi hemen hemen açıldığmın senesi gelmek üzere olan şu «sahifenîz» den 52 tane daha görüp okuyacak, bir çok şeyler öğrenecek, bazan gülecek, ba zan müteessir olacak, hoş ve eğlenceli bir vakit geçireceksiniz. Bir seneye yakın çalışmanın, uğ raşmanın boşa gitmediğini her gün sizden aldığımız yüzlerce mektup îsbat ediyor. Buna güvendiğim îçindir ki size bol vaitlerde bulunüyorum. Neyse sizi fazla meşgul etmiyeyim. Yeni senenizi tebrik ederken şu re simde gördüğünüz yavrunun kuca ğındaki gibi hepinize birer bebek hediye etmek isterdim amma, maşallah on binden fazlasınız. Buna benim kudretim yetmez. O halde bunun yerine size bütün sene güzel sahifeler!. Sahifenizin muharrîri Yazısız Hikâye: Ayı yavrusu ve bal peteği öyleyse açık dursun. Ben de ölsem kapamam. Gel seninle bir şart koşalım! Nasıl şart?. önce kim lâf söylerse o kapıyı kapasın! Ayşe H. ilk lâkırdıyı kendisi söy lemiş olmamak için başiyle: Peki, kabul ediyorum!. Gibi bir işaret yaptı. Mehmet Ef. de sükunetle çubuğunu çekiştirmeğe başladı. * *• Bir saat.. İki saat.. Hep sükunet îçinde geçti. Nihayet ortalık karardı. Gece bastırdı. Derken karı koca ikisi de garip garip gölgeler görmeğe, tuhaf tuhaf gürültüler işitmeğe başladılar. Eyvah... Içeri hırsızlar dalmıştı. Altlarmdaki mindere varıncıya kadar alıp götür düler. Ne karısı, ne de kocası arala rında koştukları şartı bozmamak için ses çıkarmadılar. Sabah oldu. Etraf aydınlandı. Po isler geldiler. Dün geceki hırsızlar ne tarafa gittiler? Diye sordular. Tabiî ne Hacı Mehmet Ef. , ne de Ayşe H. cevap vermediler. Komiser: Ya ... Dilsiz taklidi yapıyorsti nuz ha Şimdi ben size gösteririm! Dedi. Sonra Hacı Mehmet Ef. yi yere yatırttı. Bir, iki, üç! Diye kır baçla döğmeğe başlayınca tabiî Hacı Mehmet Ef: Ay, aman! Diye bağırdı. O vakit Ayşe H. hemen kocasına döndü, sevinçle: İlk lâfı sen söyledin, kalk kapıyı kapa! dedi. Doğru halledenler arasında çekilecek kur'ada birinciliği kazanana beş lira mükâfat takdim edilecek ve resmi gazetemize basılacaktır. Ikinciden yüzüncüye kadar muhtelif sık hediyeler verilecek ve içlerinden kur'a ile yinni kişinin resmi konacaktır. Cevaplar ikinci kânun sonu na kadar «Cumhuriyet çocuk tahiferi muharriri» adresine gönderilmelidir. Bu adrese gönderilmiyenler Ive geç gelenler kur'aya sokulamazlar. Ankara, îstanbul postaneleri bir müvezzi ve Fakat ortada bizim torbadan baş • ka ancak bir kaç torba kalmıştı. ötekiler yok olmuşlardı. Geceleyin her durduğumuz istasyonda gürültüler, 1 numaralı resimde gördüğünüz patırtılar oluyor, vagona bazı adam gibi yere evvelâ büyük bir murabba lar girip çıkıyorlardı. Zannederim ki çizilir. Sonra bu murabba soldan sağa onları alıp götürmüş olacaklar. ve yukarıdan aşağıya beşer haneye) Haydarpaşa'da bizi vapura koy yani hepsi 25 haneye taksim olunur< dular. Oradan tekrar bir otomobile Her haneye bir numara konur. bindik. Büyük bir binaya geldik. Gene büyük bîr masanın üzerine serildik. §M OYUNLAR Rakkamh sek sek Dağıtma Tekrar otomobile bindik, mahalle postanesine gittik. Oradan beni ve arkadaşlarımı boz elbiseli bir adam aldı, çantasma yerleştirdi. Sokak sokak doIaştı. O aralık senin apartımanına da uğradı. Kapıyı çalıp hizmetçiye ver • di. ötesini biliyorsun. Mektup efendinin verdiği bu izahatan dolayı kendisine teşekkür ettim. Yolda Tren kalktığı zaman ortalık epey karanhktı. Vakit gece idi. Lângır da lunğur, langır da lungur, az gittik, uz ghtik, dere tepe düz gittik, bir de sabahleyin gözümü açıyım bakıyım ki Haydarpaşa'da değil miyiz? Sinemadaki canlı resimler Sinemada «Mikimavs» diye oynı yan resimden fare var. Tabiî gördü nüz. Neler yapmıyor, neler? Sade o değil onunla beraber oynıyan diğer hayvanlar ve insanlar da öyle.. Tıpkı canlı gibi sıçrayıp zıplı yorlar, ağız açıp kapatıyorlar. Peki bu resimler nasıl oluyor da beyaz perde üzerinde canlı gibi gözüküyor. O halde evvelâ sinemada canlı insanların hareketleri nasıl oluyor ve nasıl gösteriliyor onu anlatalım. Sinema filmi demek bir insanın, bir hayvanm, bir otomobil veya arabanın hiç aralık bırakmadan her lâhzadaki hareketinin resmini almak demektir. Bu hareketlerin resmi böyle alımnca ve sonra ışıkla beyaz perdeye aksettirilip gösterilince hakikisile arada hiç fark kalmıyor. O halde, bir insan, bir hayvanm, bir otomobilin hareketinin fotoğrafisini alınacağına bir veya bir kaç ressam o harektlerin ayrı ayrı resimle rini yapıyorlar. Sonra sırıya diziyorlar. İşte oldu size bir canlı resimler sineması. Meselâ arkadaşma selâm veren bir adamın canlı resimden sinemasını yapmak lâzım değil mi? Şu yan tarafta gördüğünüz gibi bir ressam, o adamın elini kaldırıp ta şapkasına götürünciye kadar olan hareketlerinin ayrı ayrı resimlerini yapması lâzımdır. Bu bir selâm hareketi ancak otuz kırk resimle ifade edilir. O sizin gördüğünüz Mikimavs fi Iimleri bazan binlerce resimden mü rekkep oluyor. Sinema makinesi 1 numaralı resimden baslıyarak bunları sıra ile alıyor. Gösterirken de birbirinden sonra gelen hareketlerin yekdiğerini takip etmesi gözünüze onlar canlanmış hissinî veriyor. ArJadınız mı.?, FAYDAU BÎLG'ıLER \ Bugün bütün vapurların şimendiferlerin ve sair müesseselerin kolay ca kullandıkları telsiz telgraf önce nasıl keşfolundu. Bilir misiniz? Italya'da (Gugliyelmo Markoni) İsminde genç bir talebe vardı. Bu talebe bir kaç arkadaşile birlikte bir gün (Bolonya) eyaletindeki (Pontaçyo) ya gitti. Orada kendisi bir kulübeye kapandı. Arkadaşları da kendisinden 300 metre uzakta bir tepeye çıktılar. Markoni'nin yanında bir makine vardı. Arkadaşlarına da başka bir makine verdi. Onlara dedi ki: Şu çekiç üç defa oynadığı vakit mendil sallayın!. Biraz sonra arkadaşları mendil sallamıya başladılar. Demek o kulübenin içinden havaya verdiği elektrik kuvvetile oradaki âhizenin çekicini llamıştı. Fakat Markoni bununla kanmadı. Arkadaşlarına dedi ki: Haydi, siz şu dağın arkasına gidin. Bakalım bu sefer de çekiç oynuyacak mı? Oynadığı zaman bir el tabanca atm!. Biraz sonra tabanca da atılmiştı. Markoni'nin keşfinin hakikat olduğu Oyuna kaç kişi olsa iştirak edebilir» Her oyuncu sırayla tek ayakla seke seke çizgilere basmadan 1 inci haneden başlayıp 25 inci haneye kadar gidecek, eğer yorulmamışsa tekrar 25 inciden birinciye gene sırayla dönüp gelecek, tekrar 1 inciden 25 inciye gidecek. llâ. Herkes kaç hane dolaşmışsa o kadar sayısı olur. Eğer birinci, ikinci veya her ka • çıncı devri bitirmezse kaç numaranııi üzerinde durduysa eski dolaştıkları varsa onunla birlikte bu numara kadar, yoksa yalnız o numara kadar sa* yısı olur. En çok sayı yapanlar sıra ile bi t. rinci, ikinci ilâ... olurlar. En sonra kalan vaktile size tarif ettiğimiz cezaya çarpılır. Çizgiye basanlar hangi numarada iseler o kadar sayı ile kalmağa mecburdurlar. Gelecek hafta Müsabakada kazananlarm isinjlerini basacağız na füphe kalmamıştt.

Bu sayıdan diğer sayfalar: