24 Mayıs 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

24 Mayıs 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mayjs Cumhuriyet SOKI Avrupa Birliği dağıldı Tevfik Rüştü BejTTuna boyunda açılacak ziraî kredi enstitüsüne Türkiye'nin de iştirakini talep etti Cenevre 22 (A.A.) ttalyan Hariciye Nazırı M. Grandi, muhtelif devletler murahhasları ile mütead dit mülâkatlarda bulunmuş ve bilhassa Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyle görüsmüştür. Avrupa Birliği tetkik komisyonu, Tuna boyundaki memleketler çift çilerine kredi açacak bir beynelmi lel enstitü ihdası hakkındaki pro jeyi tetkik etmiştir. Murahhasların bir çoğu bu hususa müteallik mu kavelename imzalamağa hazır ol • duklarını beyan etmişlerdir. Türkiye murahhası; Türkiye'nin de mevzuu bahis enstitüye iştirak etmesini istemiş ve bu talebe ttalyan âyanından M. De Micheli müzaheret et miştir. Yeni enstitünün ıuerkezi Cenevre olacaktır. ••»•ımıııııuınuıtlllil KÜÇÜK KÖŞE: Züğürtlük Ve eski defterler Geçenlerde arkadaşlarımdan biri ballandırarak yazmıştı: Maşallah, maşallah! Okumak merakı öyle arttı, öyle aldı yürüdü ki her gün îstanbul'un umumî kü tüpaneleri dolup dolup boşalıyor. Yer bulamıyanlar da mahzun, mahzun dönüyorlar. Arkadaşın bu çifte maşallahına dil uydurmakta acele etmiyerek bugune kadar düşündüm: Acaba bu hütüpanelerde muasır ilmi, muasır fenni, muasır edebiyatı, falanı, filânı öğreten ne gibi ve ne çeşit kitaplar var? Siz de araştırınız, bir tane bulabilirseniz lutfen bana da haber veriniz de koşup elbirliği ile müstefiz olup cahilliklerimizi şıpınişi gide relim. Ama mahrem surette bana kalırsa, kazın iki ayağı da hiç 03/le değildir. Bilâkis kazın gagası da a yağı da asıl şöyledir: Kitap piyasasında eski hafrlerle basılmış eserler gitgide yok oluyor, adeta kalmamıştır. Halbuki ben sen o, biz siz onlar, ve gayrihüm yeni harflerî yan çiziyoruz. Bu işte züğürtledikçe eski defterleri karıştı rıp vakit geçirmek istiyoruz mes'ele bu. Ama siz de diyeceksinîz ki: Hayır, işin aslı faslı dümbe • düz şudur: İptili, okumağa değil, eski harfleri giderayak bir daha gözden geçirmeğedir. Hakkınızı inkâr, mütaleanızı reddetmen, çünkü malum a, idealist • Uk yalnız ileri gidişte mi olur? Yerinde kakılıp kalışın da bir idealizması vardır. Hem bunu neden yalnız bu yüzünden mütalea etmeli? Bu inhimak niçin sırf okumağa karşı olsun? Oralardaki antikalara karşı da olamaz mi? Birdenbire kötüye yormıyalım. Bir asari atika meraklı sını Ka'riye camiinin mozayiklerini hayran, hayran »eyrederken görürsek adamcağıza bin yıllık keşiş mi diyeceğiz? Yoksa Venüs'ün heykelini cezbeli, cezbeli tetkik edene de üç bin yıllık eski çapkın mı di yeceğiz? Kaldı ki, kütüpanelerin böyle dolup, dolup boşalması yüzünden tozları temizleniyor, pencereleri açılarak havalanabiliyor. Hem diyenler nafile dememişler: Hiç düşünme varı, yoku durma oku, durma oku... AKA GÜNDÜZ İLMİ MUSAHABE Unutulan bir çiçek! Memleketimizde bol bol yetişen lâtif Lavanta çiçekleri bir servet menbaıdır (Çiçek edebiyatı...) Eski zamanlardanberi feyyaz vatammızın her tarafında yetişen bu çiçeğin kıymetini anhyan, ondan naktî istifadeler temin edilebilece ğini düşünen bir vatandaşmız gö rülmemiştir. Eğer yanık çehreli, yanık ağızlı (çingene) dilberleri, göbeklerini çıkara çıkara önümüze dikilerek bu keskin kokulu çiçekleri burnumuza sokmasalar, bizim topraklarda da yetiştiğinin farkında bile olamıyaca ğız. Bereket versin tabiatin bu açık gözlü evlâtları, her sene nafile yere açılıp, kuruyan bu nebatî servetten beş on para istifade ediyorlar. Cemiyetin ihtimamından mah rum, zenginlerimizin gözlerinden İrak, kaya diplerinde, câmi avlu larında yetişen, nasılsa büyüyebil dikleri zaman alınlarına (külhan beyi) damgasını pek haksız olarak vurduğumuz gençlere (raz mahremi) olup o zavallılara hayatm en şümullü, en tabiî lezzetini tattıran bu benata yalnız kunsesiz büyüyen fakir gençler değil, biz de bir çok şeyler borçluyuzü. Her sabah torunlarmın ağızlarına şifadır diye bir parmak (gelincik macunu) çalmak adetini terkedemiyeo, ağrılı, sızılı, dizlerile Edirne • kapı'sı, Karagümrük, Kasımpaşa, Samatya, Toygar... gibi uzak ma = hallelerden ta Çarşıkapı'smdaki kökçü Ahmet Ef. nin dükkânına kadar macuna ilâve edilecek yüz bir türlü bahan almağa geien koca nineler eksik değildir. Mavi şalvarlı gelincikçi kızlarm (şifalı gelincik çiçeği) nidasındaki baygın âhengin zevkini siz, hanım ninelere sorunuz. Göksu, Kâğıtane âlemlerinden tutunuz da, su başlarında kör kütük oluncaya kadar içmekten ibaret o • lan rakı medislerimize kadar bu Havva kızları çengi, seyyar çalgıcı, bakla falcısı sıfatlarile sokulurlardı. Bilmem ben mazimizde tahassürle amlacak bir refah ve sefahat devri bulamıyorum. Vaktin sadrıaza • mını bile kadın yaşmakları içine f iske ile altın atmak hercailiklerine sevkeden (Lâle devrini) mi anya hm? O devrin takdir ile yada lâyık şahsiyeti yalnız (Nedim) dir. Hele ben kendi gençlik hayatımdan tahassürle yadedebileceğim (Zuhurî kollarile) bir de (Gülü Agop) ve (Manak) tiyatrolarından başka bir şey bulamıyorum! Mayısın ıhk havası benim de tabıma bugün hercailik verdiğinden sözü biraz uzattım, karilerimden affetmelerini rica ederek asıl maksada geliyorum. * * * Fransız'Iarın (Lavande), ttalyan'Iarın (Lavanda) dedikleri ve bizim de italyancasından alarak (Lavanta) tabir ettiğimiz bu çiçek (LabieesŞefeviye) fasilesindedir. Akdeniz havzasında kendi ken • dine yetişen bu çiçeğin en ziyade işe yarıyan nevi (Lavan dula affici • nalis) ilmî namını taşır. Sık çalılıkları andıran bu zarif ve müf it f idaıv cıklar, güneşe çok maruz, çorak ve çakıllı, dağlarda yetişir. Bu çok nefis kokulu nebat Avrupa'nın şimal iklimlerine kadar intişar etmiştir. tngiltere'de bu nebattan çıkanlan esanslar maruftur. Bu nebattan yalnız Fransa'nın cenubi şarkî havalisinde vasatî olarak se nede (10) milyon kilo çiçek ve bunlardan (80,000) kilo esans istihsal edilmektedir. Bu esans son zamanlarda ıtriyat fabrikaları tarafından pek çok a ranmaktadır. Bir çok seneler kilosu (1516) (frank) ta istikrar etmiş gibi iken 1907 de birdenbire (20) (frank) a fırlamış, bu kıymet ytik selmekte devam ederek nihayet 1925 te inanılmıyacak raddeyi yani (300) (frank) 1 bulmuştur. Bu fevkalâde tereffüden sonra yeniden istikrar etmiş gibi olan kıymet (170) (frank) tır. Avrupa'nın hemen her tarafında dağlık arazi sahipleri bu çiçeğe e hemmiyet vermeğe başlatmşlar ve para sahibi olmuşlardır. Sun'î Iâvanta tarlaları vücude getirenlerin adedi günden güne şayanı hayret bir derecede artıyor. fşin en garip ciheti bu derece mebzul yetiştirilmeğe başlıyan Iâvanta çiçeklerinin hâlâ ihtiyacı tatmin edecek raddeyi bulamamasıdır. Bu mubarek çiçek her nevi ura zide, hatta biraz kabili nüfuz ol mak şartile en zayıf topraklarda bile yaşamaktadır. Maamafih sun'î tar • lalar vücude getirmek istiyenlerin güneş fazla görür, zengin toprakları intihap etmeleri «Ibette daha fay • dalı olur. Bu çiçeğin zer'i de pek basittir. Toprağı yazdan sapanla sürmek fidan garsını da ya teşrinievvelde ve yahut kıştan sonra yapmak lâzım • dir. Fidanlar arasında bırakılacak boşluklar arazinin nevine göre bi • raz değişmekle beraber umumiyetle kabul edilen kümeler arasında 1,25, beher f idan arasında ise 0,30 metre fasılalar bırakmaktır. Lâvanta tarlaları gübresiz de vazifelerini görebilir, fakat gübre istimal edildiği takdirde daha fazla hasılat alınacağına şüphe yoktur. Çiçeklerin idrak zamanı iklimle • re göre değişir. Haziran nihayetinda başlıyan eylul nihayetine kadar geciken yerler vardır. Vasatî irtifada olan memleketlerde çiçeklerin in • biklerde tatiri (15) temmuz ile (30) ağustos arasına tesadüf ettiriliyor. Bunlardan bir amele günde (400) kilo tophyabilmektedir. mükeramel fabrikaların bulunmadığı yerlerde bu essence adi inbiklerle de istihsal olunur. Müstekreh (Synthetique) koku lan Utisna edersek hakikî ve nefis ıtriyatçıhğın (gül), (lâvanta çiçeği) ve (menekşe) üç mühim rüknüdür. Bunların üçü de memleketimizde tabiî olarak yetişmektedir. Hele lâvanta çiçeğini yetiştirmek essencini istihsal etmek öbürlerin den de kolaydır. Ziyanın neresinden dönülse kâr olacağından bir an evvel lâvanta çi [HEM NALINA MIHINA Maçtaki hadise münasebetile I Cenevre 23 Cemiyeti Akvam meclisinde İtalya Hariciye Nazırı ve başnaurahhası M. Grandi «Ziraî itibar terhin şirketi» ne Türkiye'nin de iştirak etmesini talep etmiştir. M. François Poncet teşkilât he yetinin mezkur şirkete Türkiyenin ve günün birinde Cemiyeti Akvam azası olmıyan devletlerin de iştira kini temin için 30 eylulden evvel bir çare arıyıp bulmasını teklif etmiş tir. M. Poncet'nin bu teklifi kabul edilmiştir. Cenevre 22 (A.A.) M. Bri and'ın müdahale ve tavassutu üze rine Avrupa Birliği komisyonu, Fransa'nın inşa ve imar plânını ana hatları itibarile kabul ederek mesaisi ne hitam vermiştir. M. Briand »on bir hitabe irat etmiştir. Curaa günü, stadyomda yapılav futbol maçı esnasmda, teessüfe fa yan bir hâdise oldu. Bu hâdisenin sebebi nedir? Yunan'lılara karşı bir husumet eseri göstermek mi? Hayır. Halkımızın büyük bir kısmı, futbol maçlarını büyük bir asabiyetle seyrediyor, müsabaka esnasında kendilerini kaybedenler, ne yaptıklarını bilmiyenler çoktur. Hiç şüphesiz, ki Yunan kalecisine yumruk vuran seyirci de, bu hareketi, o fazla as* • biyetin sevkile istemiyerek yapraış ve maç bitip te sinirleri yatıştığı za man yaptığına da müteessif ve nadim olmuştur. Bu müessif yumruğun kasden vurulmadığına şüphe etmemekle beraber, seyircilerin müsa bakalara müdahalesinin filî bir şekil alması ve bilhassa ecnebi ve misafir takımların oyuncularına tecavüz suretinde tezahür etmesi hiç doğru ve kat'iyen sportmence bir hareket değildir. Bu haller tekerrür ederse İstanbul'a ecnebi takımlan gelmez. Çünkü bu, oyuncuların dövüşmesine benzemez. Bilhassa Atina'da halkın spor > cularımıza karşı gösterdiği büyük hüsnü kabulden sonra, Türk'ün meşhur misafirperverliğine uymıyan böyle bir hâdise kat'iyen olmamak lâ • zımdı. Umit ve temenni ederiz ki gerek bugünkü ve gerek bundan sonraki maçlarda bu gibi vak'alar tekerrür etmez. Yalnız burada bir nokta var ki o da böyle bir şeyin yalnız ümit ve temenni ile önüne geçilemiyeceği keyfiyetidir. Çünkü, dediğimiz gibi, bütün bu hâdiseler, sinirlerin fazla gerginliğinden çıkıyor. Onun için, evvelâ, çok asabî seyircilere, saha nın ortasına çıkmamalarmı tavsiye ederiz. Saniyen de, stadyom ida resi ile zabıtadan seyircilerin sahaya taşmalarına mâni olacak ciddî tedbirler almalarını isteriz. O mütihş asabiyet havası îçinde bir gün çok elim, hatta kanlı bir vak'a çıkabilir. Maç seyreden insanların hiç olmazsa dörtte biri asa bına hâkim değildir. Bir hâdise ol • duktan sonra teessüf etmektense olmadan önüne geçmek lânmdır. Bazı Cenubî Amerika memleketlerine benzemekte man* yoktur. Bir kısım halkımıza da, futbol maçlarını bir muharebe telâkki et memelerini hatırlatmak isteriz. Sporcu ve spor meraklısı civanmert olmalıdır. Geçen sene Galatasaray'm Merkezî Avrupa'da yaptığı seyahatte Bükreş'te ve Almanya'nın Böyt«n şehrinde Galatasaray oyuncuların • dan iyi oynıyanları halk omuzla rında taşıyacak kadar büyük bir sportmenlîk göstermişlerdi. Bu ytiksek spor terbiyesîni biz, neden gös • termiyelim. Böyle yaparsak bütün dünya sporcularının ve efkârı umumiyesinin hürmet ve muhabbetinî kazannız. Yunanistan'da spora ne kadar e hemmiyet verildiğini gösteren bir hâdise daha: Olimpiyakos takımı, Pire'den hareket ederken İzmir vapurunu diğer torpidobot ile kırk tane istim • bot, motörbot ve romorkör teşyi etmiş ve yirmi bine yakın halk rıh tunlara, limana dökülerek sporcu • larına muvaffakiyet temenni etmiştir. Tevekkeli Yunanistan'da spor te rakki etmiyor! Darısı bizim başımıza! Borçlar müzakeratı Son tekliflerimiz Paris'te ne tesir yaptı? Ankara 23 (Telefonla) Düyunu umumiye mümessillerile müzakerat müsait bir safhada devam et • mektedir. Murabha»lar bir taraftan hükumetle temas etmekle beraber diğer taraftan Vekâletlerden aldıkIarı vesaik ve cetveller üzerinde meşgul oluyorlar. Yunan borçları Brüksel'de 1 milyon dolara vaziyet edildi Brüksel 23 (A.A.) Etoile Belga gazetesinde okunduğuna göre Selânik Manastır demiryolu tab • vilât hâmillerinden mürekkep grubun talebi üzerine Brüksel bidayet mahkemesi reisi Brüksel bankala rından birine Yunan hükumeti namına yatırılmış olan bir milyon dolara yakın bir paraya vaziyet edilmesi için mezuniyet vermiştir. Selânik Manastır demiryolu şebekesînde sefer yapılmasına tekrar başlanması üzerine Yunan hükumeti bu demiryoluna ait tahvıllerin f aiz taksitlerinin ve harptenberi tediyesi tecil edilmiş olan kupon bedellerinin mezkur demiryolu şirketinin bulundugu y c d e Odenecegtnl 1926 senesinde taahhüt etmişti. Hâmillerm bu hususta vuku bu lan bir çok teşebbüs ve müracaatlerine Yunan hükumeti cevap vermemiştir. Bunun üzerîne hâmiller bu mes'elenin hallini mahkemenin rey ve kararına bırakmışlardır. Paris'teki vaziyet Paris 22 Borçlar mes'elesinde Türk hükumeti noktai nazarının 928 Paris itilâfının tadili, borç yekunu nun ve taksitlerin tenzili, 1936 «enesine kadar tediyatın tadili tar zında olduğu. şuyu bulunca küçük hisse sahipleri telâşa düşmüş ve esham satıcılan çoğalmıştır. Yüzde 4 faizli esham 45 franktan 42,25 e, yüzde 5 faizli esham 34 ten 31,20 ye düşmüştür. Vatan hainleri tePin ediliyor Ankara 23 (A. A.) Paris'teki vatan hainlerinin, Meclis ve Reisicumhur intihabını garikanuni göstermek hususundaki mahut küstahlıklan münasebetile Resisumhur Hazretlerine memleketin her tarafından bir çok telgraflar gelmiştir. Bu telgraflarda, memleketten kovulmuş bulunan ve millet işlerine el ve dil uzatmağa hakları ve hadleri olmıyan vatan hainlerinin bu son cür'etkârhğı nefretle takbih edil mekte ve halkın Büyük Reise derin merbut ve minnet hisleri teyit olunmaktadır. Telgraf kongresi Fen Müdürü Zeki Bey Bern'den avdet etti Bern'de toplanan beynelmilel telgraf fen kongresine hükumet namma iştirak eden Posta ve Telgraf Müdiriyeti Umumiyesi fen müdürü Zeki B. avdet etmiştir. Kongrede beynelmilel Prientimör (uzaktan yazan) makinelerinin tevhidi müza kere edilerek bu usulün tedricen kabulü ve bir de beynelmilel telgraf lugatı tab'ı takarrür etmiştir. Buna her hükumet tabiî masraf larile iştirak edeceklerdir. Zeki B. avdette Berlin'e uğrıya • rak yüz tane Hük makinesi almak üzere temasta bulunmuştur. Uzak tan yasan makinelerden bizde 3 tane vardır. Bir tane de Zeki B. beraberinde getirmiştir. Bunlardan 2 si tstanbul'da, birisî Ankara'da, birisi Izmir'de kullanılacaktır. Safiye H. dava açıyor! Bursa 23 (Hu. Mu.) ölüyü diriltebileceğini iddia eden Safiye Mit hat Hanım beni gördü. Bir akıl doktorundan tecennün etmediğine dair rapor alarak gazeteleri dava edeceğini söyledi Musa Tahdidi teslihat kongresine biz de davet edildik Cenevre 23 (A.A.) Cemiyeti Akvam meclisi 1932 senesinde toplanacak tahdidi teslihat konferansına Cemiyeti Akvam azası devletlerle Cemiyeti Akvama dahil bulunmıyan Türkiye, Sovyet'ler birliği, Efganistan, Brezilya, Kostarika, Amerika, Mısır, Equateur ve Meksika hüku metlerini davet etmeğe karar ver miştir. Ankara 23 Ankara Hukuk Fa kültesinde dersler kesilmiştir. Pa zartesi günü imtihanlara başlana • caktır. Fındık mahsulümüzü bir mütehassıs tetkik ediyor ediyor Trabzon 23 (A. A.) Bir AI man mütehassısı 10 gündenberi Trab zon ve civannda fındık sabasını gezerek tetkikat yapmaktadır. Mülehassıs bir kaç güne kadar tetkikatım ikmal ederek diğer fındık sahala • rını geıecektir. Ankara Hukuk fakültesi çeğinden istifadeye kalkmamaktan büyük gaflet olamaz. ABDÜLFEYYAZ TEVFİK Yoksa kıskanıyor musunuı? Ama bu fazla olurdu... Her halde beni eğlendiren bir fikir...» Bu sahne hatırımdadır. Hakikaten biraz eğlenmiş ve az evvel yazdı ğım gibi içimde bir bahtiyarlık duymuştum. Kocamın uzun zamanlar • dir sarahaten hiç tayin edemediğim bu zihniyeti; ona yaranmak, onu bağlamak için ele geçirmek, açıp içini okumak için beyhude aradığım sırrm anabtarını şimdi nagihan e lirade, avcumun içinde bulrauştum. Eğer benim hakkımda günün bl • rinde mağfiret ve şefaati müstelzim başka hiç bir hareketim bulunmasa, bu fikirden alabildiğim îstifadeye kalkmamam o mazhariyeti temin için kâfî gelir. Çünkü uluorta na«y dana çıkmiftı ki bir oyun, şuhmesrebane, işveperestane bir oyun oynamak isteseydim kocamı kenditne yepyeni ve en kuvvetli zencirler den şiddetli rabıtalarla bağlamış olacaktım. Bunda tereddüt edecek Cumhuriyet'in tefrikası: 69 IKLIMLER fazan: Andre Moruva Terceme eden: Haydar Rifat Zavallı adam! Benim ne derecelere kadar yalnız kendisile ve yalnız kendisi için yaşadığımı bilseydi ne kadar rahat ederdi. öğle yemeğinden sonra, bir lâkaydî takına rak ve benim kendisine tevcihe alıştığım kendi cümlelerimle bu sefer o bana hitap ederek: Bugün ne yapıyorsunuz ? Dedi. Hiç, şuraya buraya gideceğim. Saat beşte Madam Bremon'un ça ymda bulunacağım. Mademki tatil yapıyorum, ben da gelsem sizi sıkar mıyım? Bilâkis iki gözüm. Beni bu kadar büyük Utifata ahştırmadığınız için... Sizi orada altıda bulurum. Nasıl, nasıl? Beşte demişti BİZ? Canım, bütün çaylar gibi, beşte yazarlarda altıdan evvel kimse gelmez. Şuraya buraya dediğiniz yerlere beraber gelemez miyim? Şüphe yok.. Gelen mektupları görmelc için idarehaneye uğrarsınız zannettim. Onun acelesi yok, yarın oku rum. Seyahatten dönüşte çok şeker şey oluyorsunuz. Beraber çıktık ve öğle sonum yepyeni bir tazyik ve tarassut ha • vası içinde geçti. Ko'camın defte rinde buna dair bir not var. Bu not, o zaman keşfedemediğim bir derecede mütekâsif hisaiyata tercüman oluyor: «Zannediyorum ki, gaybubetim esnasında, bir nevi kuvvet peyda et» Şimdi zahiren daha az bahtiyadar kıskançhğm ne abes bir şey olti; nefsinde o zamana kadar mevcut rım, fakat artık bir dakikam dahi duğunu anlamak kabil değildir; olmıyan bir itimat ve itminan buluboş değildir. Sıkıntı filân kalmadı. yor. Evet, başka türlü olamaz; nefsi çünkü dünyada daha mecnunane İzabel yeni hareketimden pek mübir şey olamazdı. Doktor sevimli, ne emniyet.. Neden? Arabadan kitap tehayyir; o kadar mahviyetli, o dezeki ve o seneler kibar âlemlerinde almak için iniyor, inerken bana rerece mütevazidir ki tahavvülümün hazakat ve şöhretile rekoru kıran kik bir nazarla bakıyor, bu bakışı hakikî sırrını kendine olan muhabbir zat idi. Onu dinlemekten haz tuhaf buluyorum. betime isnat edemiyor.» duyuyordum, fakat onunla erkek Çayda doktor Golin ile çok gö Bu sabah geldi. olması sıfatile alâkadar olunabile • rüştü. Hangi perdeden konuştukla Bir mahzur görmezseniz öğleceği hayalhnden geçmemişti Zaten rını yakalamak üzere çalışırken kenden sonra Pastor lâboratuvarına giFilip'le evlendim evleneli başka dyn yakalandım. Golin fareler ü deceğim. Golin tecrübelerini gös bir erkeği «görmek» kabiliyetini zerinde yapılan son tecrübelerden terecek, dedi. kaybetmiştim. Onlara kocama yababsediyordu: Hayır, olmaz, dedim. nazarile bakardım. Onları temayül Bakir fareleri ahrsımz YanTavrü halimdeki şiddetten mü • rar, yahut yaramaz camit bir kütle larına diğer farelerin yavrularını tehayyir, bakıyordu. nazarile görebilmek ihtimali dahi koyarsınız. Aldırmazlar, yavrular Fakat neden? Geçen gün an zihnimden geçmemişti. Bununla beaçlıktan ölür. Bilâkis, yavrulan onraber kocamın not defterinde ayni lattıklannı duydunuz mu? Pek melarm yanına koyduğunuz sırada bir kâğıda yazılıp bir toplu iğne ile rak ediyorum. bakir fareler mübeyyiz guddelerin iliştirilmiş şu notu görüyorum: Doktorun kadmlara karşı va ifrazatını zerk ediniz, iki gün için«Aşkı, şüphe ıztıraplarile kanştır ziyetini hoş görmedim. de vefakâr birer anns şekünde yav Doktorun?Aman Yarabbü Ben mağa istldat ve ülfetimden dolayı ruları tekabbül ederler... doktora bu kış çok kere rasgeldim. gene bunların tesiri altına girdiğiİzabel mukabele etti: Bir şeyini görmedim, gören de yok. mi zannederim. Daha üç ay evveli Aman ne meraklı şey! Bunu Siz kendisini bir ayda topu on dane kadar fazla mükdim, etrafımda görmek isterdim. kika gördünüz. fazla yapışkan gördüğüm tzabel'i Lâboratuvarıma geliniz, gös • şimdi istediğim kadar tutamadığım Doğru, bu on dakika Içindedir, tereyim. zehabındayım. Acaba daha düne ki... Kendisini tanıdım tanıyah, I • Bu anda Golin'in sesinde, tele kadar onun yanında yenmek kabil zabel, ilk def a bu dakikada öyle bir fondaki sesi tanır gibi oldum.» olmıyan sıkıntı, bezginlik duyan ben gülüşle güldü, ki, Odil'in gülüsle değil miyim? rînin ayni idi. Bu notu okurken anladığtm ka nokta yoktu. Nitakim nahıurdan saHm bir iki haf if tecrübem de bu kanaati tevsik etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: