19 Haziran 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

19 Haziran 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Haziran = CamKuriyet SON TELGRAFLAR trtişa tahkikatı son safhaya giriyor! Istanbul 7 inci istintak dairesi alâkadar 5 kisinin ifadesini alacak Ankara 18 (Telefonla) Ankara istintak dairesi irtişa mes'elesi etrafında tetkikatına devatn ediyor. Müstantiklik tstanbul adHyesine yazılan cihetlere cevap beklemektedir. Bu cihet şudur: Barut inhisarında vaki olan irtişa mes'elesi tahkikatı devam ederken, bu işin birinci safhasın • da ismi geçen 5 zatın tecil kanunundan istifade edip edemiye cekleri noktasında: Ankara Müddeiumumisile müstantiklik ara • sında ihtilâf çıkmış, ceza mahkemesi riyasetinin kararına müracaat edilmişti. Ceza riyaseti Müddeiumumiyi haklı görerek bu zevatın tecilden istifade edemiye cekleri mütaleasında bulunmuş, istintak dairesi de bunlann isti • nabe suretile ifadelerinin alınması ve ikametgâha raptedilmeleri karannı Istanbul adliyesine bil dirilmiştir. Bu 5 kisinin ifadeleri alındık tan sonra tahkikat hâkimi kara • nnı verecektir. Dosyada ismi geçen memurlar mevkuf olarak muhakeme edileceklerdir. Antep'te sevînç! Iş Bankasının 40ıncı şubesd nasıl açıldı ? [Gaziantep'te tş Bankası şu besinin mera&imle açıldığını dünkü nüshamızda jnazmıştık. Küşat re* minde hazır bulunan tzmir meb'usu Osmanzade Hamdi B. de gazete mize bir telgrafi çekerek intibaları nı şöyle nakledSyor:] Gazi Antep İS Türk vatanının ruh ve ihtiyacından doğan îf Ban kasının 40 ıncı şabesi Gazi Antep'te aziz halkın muvacehei mefharetinde açıldı ve bu şerefli günü tes'iden Halk Fırkasında Banka tarafından bir çay verildi. Millî iktisadımız üzerinde mühim bir âmil olan Iş Bankası, tarihi kalbimizde sehamet hisleri uyandıran Gazi Antep'te de bir şube açmakla bu aziz diyara da refah kanatlarım açtı. Antep üç gündenbcri kahra • man ve sereflî Kılıç Ali'yi yanmda görmekle bahtîyar okıyor. Nezip yolundaki köyler halkı, Kılıç AlPnin elini öpmek için yollarda saf teşkfl etmişlerdi. Memleketin içi ve dışı onu görmek istiyakını duyuyordu. Seyahatimiz Nezip ve Fırat'a kadar uzadı. Temiz yürekli, yüksek ruhlu Antep'liler misafirlerini izaz için çok kibar ve centilmen hare • kât içinde birbirlerile müsabaka e • diyorlardı. Spor kulübü gençleri, Fırka idare heyeti, Antep Valisi, Antep'in kıymetli evlâdı Dr. Abdülkadir B. ve Belediye heyet şerefine birer ziyafet verdiler. Heyet yarm, burada bulunan Maras Valisi Bekir Sami Beyle birlikte Maraş'a hareket edecektir. OSMANZADE HAMDİ Vergiler nasıl alınmalı? HÎEM NAUNA MIHINA Arazi ve müsakkafat vergilerinin tahrir usulleri niçin tadile muhtaçtır? Meclis müzakereleri Hergün gazetelerde arazi ve müsakkafat vergileri hakkında malu • mat, ve vergi emsali sabiti hakkında mütalealar görüyoruz. BUtçenin, hassaten varidat kıs mının münakaşası esnasında bu mühim mes'eleyi efkâri umumiye muvacehesinde tetkik ve münakaşa etmek memlekete yapılacak hizmet • lerin en büyüğü olacaktır. Bir ce miyetin, hidematı umumiyeyi idare edebilecek eğer asgarî bir varidatı olmazsa bu cemiyet saadet ve te • rakki yüzü görmez bu varidat ise ancak ahalinin masarifata mecburî istirakile, yani vergi tarikile istihsal edilebilir. Vergilerin en esaslısı o larak gelmiş ve geçmif milletler nihayet müsakkafat ve arazi üzerine tarhedilen vergilerde karar kılmıs lar. Eski zamanlardanberi en kat'î, ea tnükemmel servet ve binnetice menabü varidatın baslıcası toprak addedilmiftir. îşte bu sebepten gayrimenkul mal sahipleri masarifi umumiyeden hisselerine düşen kıs mını vermekle mükellef tutulmus • lar. Bidayette hükumetlerin az olan masarifi araziden alınan varidat miktarlarına, kuvvei inbatiyelerine göre taksira edilmiş en iyi araziden istifa edilen vergi ile kapanırdı. Lâkin gittikçe nüfusun ziyadeleş • mesile masraf ta arttı. Bu sebeple arazinin heyeti umumiyesi üzerine vergi tarhınm şekilleri, nevileri ü • zerinde münakaşalar, müzakereler, esaslar konmaga ve değistirilmeğe ihtiyaç hasıl olur. Ve bilmecburiye hükumetler «mlâk ve arazinin ah • valini bilmeğe mecbur oldular. münasebtile biri kıymetinde olan bu toprakların sahipleri elbet vergiyi bir sene ve • rebilmiş olsa dahi müteakıp sene • lerde tesviye imkânı kalmadığından topraklarile beraber kendileri de perişan olup gidiyor. Ayni hali Eskişehr'in Karaca • şehir köyündeki tarlalarda da tesadüf ettik. Harpten evvel kıymeti sekiz altın olan sekiz dönüm tar laya üç yüz on altı lira kıymet konacak olursa ziraat etme, geçinme ve nihayet vergi verme takati kal mıyacağından mal sahiplerînin zi • raati bıraktıklarmı ve hayatlarını kurtarmak ve yaşamak için arabacılığa, gündeliğe, hulâsa baska geçinme yollarına saptıklarını ve buna mecbur olduklarını her vakit teessürle görmekteyiz.. Elbet hüku metin maksadı da asla bu olamaz ve bu değildir ve elbet bu ağır yük ve nisbete makul bir formül bul makta hepimiz ittifak ederiz. Ve elbet bu bahseylediğimiz nisbetsiz rakamları her tahrirî arazi heyeti de her yerde yapmamıstır. Belki çok tetkik ve mülâhazalarla kıymet koyanlar da olmustur. Fakat bu he yetler de mazur addedilemezler mi? kıymet vaz'ı îçin vahidi kıyasî nedir? Arazinin kuvvei inbatiyesi, se • hirlere, kasabalara olan mesafesi, su, menba var mı, yok mu? Hulâsa böyle umumî ve şümullü kelimeler karşısında gayrimenkul kıymeti için konulan su sekiz dokuz üç rakam • ları nereden ve hangi hesaptan ve hangi usul ile konacaktır? Arazinin nevini, gelirini, cinsini tayin ve sonra da miktannı öyle göz görümile tayin, o kadar kolay mıdır ki bu heyetler hakikate yaklaşabilsin ? O halde bu heyetler merbutiyetleri itibarile maliyeye hizmet için ne kadar çok rakam koyarlarsa o kadar hîzmet ettiklerine kanidir. Vakıa muayyen olan müddette hakkı itirazınız var. Memleketin bünyei hakikisini ve halkın vaziye • tini iyi bilenlerce malum olduğu veçhile ve nihayet devaîri resmiye de gene kendi kendimîzden yaptı ğımız komisyonların yüzlerce, binlerce kâğıt ve müracaat ve istida lara koyduklarını gördüğümüz (itirazı vakii varit görülmediğinden reddine karar verildi) klışesile işin içinden kurtulma itiyadı içi bu şekle getirmis değil midir. O halde mes'ele çok derin ve ehemmiyetli.. Şu halde buna ne çare bulmalı?. İstanburun gürültüleri 1 Buradaki tahkikat [Cumhuriyet Ankara miiddeiumumiliğinden tstanbul müddeiu mumiliğine gelen bir tahriratta ir tişa met'elennden maznun olup /*tanbuüda bulunan Lutfi B. ile Leon, Jül, Jah, Fretko, Jak Basat Efen dilerin istinabe auretile ifadelerinin altnarak gönderilmen bildirilmiş • tir. Keyfiyet yedinei istintak hâki mine havale edilmiatir. Müddeiumamiliğe gelen tahriratta bu zevatm »adece ifadelerinin alınman bildi rilmiş, tevkifleri hakkında bir aey aoylenmemiştir. ] »H.mı.HiıtıiHlllllllllHIIBIMIIlHllllimilllllllllimillillı»»'11™"»""" Batan vapur Saint Philbert vapuru yüzdürülemiyor SaintNazaire 17 (A.A.) Sa • int Gildas burnunun dört mil açıkIarında batan Saint • Philbert vapurunun taharrisine dört romorkörle faaliyete devam olunuyor. Tahar • riyat çok müşküldür. Deniz dalgalı ve rüyet kabiliyeti sıfırdır. Geminin yüzdürülmesi de hayli müşkül olacaktır. Çünkii bu noktada saatte iki mi! sür'atte olan su cereyanları yüzgeçlerin vazifesini işkâl etmektedir. Sahillerde jamlarmalar ve gümriikçüler cesetlerin taharrisine devam ediyorlar. Ankara 18 Maarif eminle • rinin esas meslekleri olan muallim liğe avdetleri muvafık görülmüştür. Hapisten kaçanlar Manisa firarileri birer birer yakalanıyorlar Manisa 18 Hapisaneden ka • çanlardan Erzincan'lı Hakkı tzmir civarında Turan köyünde, Nazmi Pınarbası'nda yakalandı. Nazmi if adesinde: « Bir haftadır ot yiyorum. Fi rarı hazirlıyan Manisa'lı Çerkes Ibrahim 11 arkadaşile Bursa hava lisinde eşkiyalık yapacağını söyli • yordu» demiştir. Kaçaklardan Me • cit ©ğlu Sıtkı, Akhisar'lı Mustafa, Manisa'lı tbrahim, Soma'lı Mehmet Ali, demirci Mustafa tbrahim, ts • mail yakalanmışlardır. Firarilerden berber tbrahim Manisa civarında karşılaştığı bekçinin üzerine atıla • rak silâhını alıp kaçmıştır. tzmir 18 (Hu. Mu.) Firari lerden Ismail Develi'de yakalandı. Menemen'li Hüseyin teslim oldu. Şimdiye kadar yakalananlar 11 kişidir. Vergi şikâyeti Avukatlar yarın, dişçiler pazara toplanıyorlar Avukatlar yarın saat üçte gayriresmî bir surette Baroda toplanarak kazanç vergisi hak • kındaki itirazlarını tesbit ede ceklerdir. Dif tabipleri » Diş Tabipleri Cemiyeti de pazar günü saat 7 de Cemiyet merkezinde toplanarak kazanç vergisinin son şeklinden mütevellit vaziyeti müzakere edecekler dir. Maarif Eminleri Meclisi idare azalığı Ankara 18 (Telefonla) İktisat Vekâleti Müsteşarlarmdan Şakir Beyin Sanayi ve Maadin Bankası meclisi idare azalığına tayini kararlaş • mıştır. Ankara 18 (Telefonla) Ke maliye kazasında müsakkafat tah • riri bitmiştir. Ankara 18 (Telefonla) Mardin'e tâbi Koçhisar kazasının ismi Kızıltepe'ye tahvil edilmiştir. Yerli gaz yapıldı Bursa 18 Fare mücadelesin'de kullanılan Hora îsimli zehirli gazin yerlisini yapmak üzere icra edilen tecrübeler iyi netice vermiş, elde edilen boğucu gazin burada bir mıntakada kullanılarak tatbiki tecrü besinin yapılması takarrür etmif • tir. Yerli gazin Avrupa mahndan yan derecede ucuza mal olmakta ve ayni evsafı haiz bulunmaktadır. Gaze Fora ismi verilmiştir. Ceza nereye ait ? Ankara 18 (Telefonla) Millet mekteplerine devam etmiyenlerden alınacak cezaların Hazineye mı, yoksa İdarei hususiyelere mi ait olacağı hakkındaki Maarif ve Maliye Vekâletlerînin noktai nazarları Şurayi Devlette tetkik edilmiş ve Maliyenin iddiası doğru görülerek cezaların Hazineye aidiyeti kabul o • lunmuştur. Müsakkafat tahriri Bir kaza ismi degişti Manisa askeriik dairesi yandı Manisa 18 Sabaha karşı çı k&ıı bir y&ngıno*. aakerlik dairesi nîn 8 odtıii yandı. Evr&k kurtani • mıştır. üfltahyt msb'uslan Ankar& 18 Küiahya i tında en fazla rey aldıklan anl&şılan fakat intihapları muallel gö • rülen Usak ve Kütahya Belediye reislerinin m&zbatalan Medisçe reddedildiği takdirde yeniden yapılacak intihabatın sabık tskân Umum Müdiirü Hacı Mehmet ve sabık Bilecik meb'usu Rasim Beylerin nam • zet gösterilecekleri anlaşılmaktadır. raüerin himmetlerüe rakı yasak edilmiş ve dün okkası yüz paraya alınan iki çekilmişin pahası sekiz liraya kadar çıkmıştı. Ben Millî Müdafaanın arkasındaki bir viranenin üst katında otururdum. Bom Sadri, ki sonra Sadri Etem diye nam aldı, o da komşumdu. 0nun yorganı vardı ama yatağı yoktu; benim de ot minderim vardı yorganım yoktu, sade bir kara yamçım vardı. Fakat rakımız hemen hemen eksik olmazdı. Kar sımızda gazeteciler, ajansçılar, matbuatçılar, sonra Vakit'çi Hakkı Tarık oturuyordu. En tenha ev onlarındı: Normal zamanlarda her odada sekiz kişi yatardı, zu hurat günlerinde de en az on sekiz kişi. O zamanlarda da 1931 senesi gibi şiddetli mesken buhranı vardı. tki ev arasındaki pa rolayı şeytan değil ya, şehislâm gelse çakamazdı. Pencerelerimiz yakın ve karçı karsıya idi. Biz ra Arnavutluk kralına sui kast yapılmanuş Londra 17 (A.A.) Kr&l 2a go'ya sui kast y&pıldığı hakkınıSaki haberler buradaki Arnavutluk sefareti tarafından kat'î olarak tekzip olunmaktadır. Yaman bir hırsız tzmir 18 Bir çok hırsızlıkların faîli olan Hasan isminde bir sabı kalının Sinek'lide metresinin evinde olduğu haber alınmış, bastırılmıştır. Fakat yarım saat müsademeden sonra Hasan kaçmağa muvaffak olmus, metresi tevkif edilmiştir. EDEBÎ TEFRİKA: 2 İki kadın idam edildi Budapeşte 17 (A.A.) Bir çok kimseleri zehirlemekle itham e • dilen Szabo ve Scordas ismindeki kadınlar bu sabah asılmışlardır. kıyı mataraya koyardık. Matarada rakı varsa pencere kenarına asar ve üstüne beyaz entarimi geçirirdik. Karşı evde bar kuruldu da rakıları bitti mi, bizim pencereye bakarlardı, entari asılı ise altındaki matara dolu demekti. Evde olalım olmıyalım, birisi gelir Emine'den matarayı isterdi. E mine ne iyi bir kızdı. İki tane de altın dişi vardı. Birini ben yaptırmıştım, birini de arifane ile taktırmışlardı. Gerçi o zaman aşçıya ihtiyacımız yoktu, çünkü mutfağımız yoktu. Pastırma, sucuk, imansız peynir, leblebi seklinde zeytin bütün kilerimizi teşkil e • derdi. Emine bu kileri idareye memurdu. Yatak yapmak, çarşaf ütülemek gibi külfetimiz de yoktu. Matbuatçıların evi Ankara'nın hususî (Serkldoryan) ı idi. Adeta ulumu siyasiye mektebi âlisi nin fevkalâde subesi... Oraya mukayyet azaların arasından iki Arasi'nin sahası, mezruatın nev'i varidat sahibinin ismi ilâ... Hatta hv malumat sureti mahsusadaki sicillere kaydedilme mecburiyetleri hasıl oldu. Bu taharriyat ve adilâne vergi tarhı mes'eleleri insanlann cemiyet halinde yasadıkları gün • den bugüne kadar muhtelif sekillere ihtiyaç halinde milletleri idare edenlerin öniinde halli müskul bir mes'ele halinde daima ayakta kal mıstir. Muhtelif şehirlerde ve muhtelif vilâyetierdeki arazi sahiplerile te • maslarda daima sikâyet edilen vergi; arazi ve müsakkafat vergisi ol • muştur. Bunlann başlıca tesbit e • dilebilen sebepleri: Vergi taham • mülün ve takatin fevkindedir. Tarzında hulâsa edilebilir. Verginin kıymet üzerinden nis betinm çokluğunu, azlığını tayin • . Bütçe Encümeninde hal müza den evvel en mühim bir noktaya dikkerede iken uzun müddet vali ve kat etmek lâzımdır. belediye reisliği yapmıs, çok okuVergi arazinin kıymetinden, mümuş, tetkik etmiş olan Erzurum sakkafatın iradı gayrisafisinden ve meb'usu muhterem Aziz B., (arazi rakamlann esası üzerinden tarhe • den vergiyi kâmilen kaldıralım. Yudileceğine nazaran nisbet ne olursa karıda tadat edilen mahzurlara ilâolsun, vergiye esas olan rakamın aveten tahmini kıymet için heyetler, dilâne konmus olması lâzım. Evvelâ itirazı tetkik için heyetler) konulan bu noktada duralım: vergiyi tahsil için teşkilât ve niha Bası iyi kurulmazsa Keyetlerin ayet gayrisahih erkamla alınacak dilâne ve tahammülü mümkün bir vergiye y&kın bir iürü masıaf y& rakama istinat etmeleri nihayet bLr pılıyor. Bu auretle bünyei millet eseri tes&düf oîac&kbr. âarsılıyor. Bunu kâmilen kaldırahm da bu îopraklardan çıkan m&hsu Ezcumle Burs& Vilâyeîinde ve lâtın ihracında malın cinsîne, nevîne Bursa'ya nihayet otuz kilometreyi göre muayyen bir vergi alalım) egeçmiyen bir çiftliğe ve gene tzmit sasını teklif ediyordu. civanndaki bir çiftliğe üç yüz bin, sekiz yüz bin gibi Türkiye'de bu fiBu teklif i; hakikate derecei tetabuku çok tetkik edilecek bir mes'ele attan çiftlik alıp satıldığı asla vaki olmakla beraber bulunacak en kes olmıyan erkam kıymet tahririnde etirme ve adilâne yollardan biri olasas olarak vazedilirse vergi nisbeti bilir. Fikrimizi hulâsa etmeden bu her ne olursa olsun değerinin onda maarif vekili, iki adliye ve bir hariciye vekili, irili ufaklı bir kaç sefirle baskonsolos, bir çok mü diri umumî, maarif emini, bir alay meb'us yetişti. Biraz daha dişimizi sıksaydık basvekil de ye tiştirecektik. Hamarat hikâyecilerimizden Ahmet Hidayet bile oradan Avrupa'ya gtti, ikide bir kavga çıkarmasaydı sefir falan olacaktı. Içimizde en civanmer dimiz Maarif Vekili rahmetli Necati ile Urfa meb'usu Ali Saip Beydi, bir de sefiri kebir Vasıf B. vardı ki bizden yer içerdi... Bunlardan bir tanesi kapıdan girdi mi yurekler ferahlar, gözler parlar, ümitler hakikat bulur, çünkü yiyecek içecek tamamla nırdı. Güzide gazetecilerimizden Mecdi Sadrettin bile o kulüpte siyasî stajını yaptı. Etem Hida yet'in uykusu, Zonguldak meb'usu Ragıb'ın sıtması, Kerami'nin borcu, Ahmet Hîdayet'le maa Arkadaşım Mahmut Yesari, «Ye ni Gün» de «Istanbul feryatlar di yarı» diye güzel bir yazı yazmıs, İstanbul'un seyyar satıcılarının bağırısmalanndan şikâyet ediyor. Hakkı var. Dünyanın hiç bir medenî çeh • rinde seyyar satıcıların, günün her saatinde böyle bangırbangır ba • ğırmalarına müsaade etmezler. Hem mübareklerin yüzde doksan dokuzunun kendilerini bilmem ama sesleri, muhakkak, sıtma görme > miştir. Fakat tstanbul'da, yalnız seyyar satıcıların bağırışmaları mı insanı rahatsız eder? tşte size Büyükada gibî sehrin en mutena, en kibar sayfiyelerinden birinde bir gecenin sükun ve huzurunu ihlâl eden feryatlardan bir kaç nümune: Hopla Marika! Diye lâgar eseklerini kosturmağa çalışan kadınlı, erkekli ve çocuklu bir grupun feryatları, kahkahaları, yeni başhyan uykunuzdan sizi u yandırır. Arabacılarm kamçı şak latmaları arasmda inceli kalınh ses ler, hep bir ağızdan, bir Alman filminden: Adiyö, mayne klayne gard ofisir adiyö!... Şarkısını okuyarak kapınızın 3nünden geçerler. Onları dondurmacının naralan takip eder. Komsudaki gramofon, piyano ve gazel seslerine kulaklarınızı tıkı yarak nihayet uyursunuz. Adalarda safak ne güzeldir. Ortalık aydınlandıkça mavi ve yesil, seyyal bir nur etrafı kaplar. Gök ve deniz mavi rengin, çamlar ise ye sillik en koyusundan baslıyarak en açığına kadar, her dakikada bir, renk değistirerek gözlerinizi mestederler. Tabiatin renk ve manzara itibarile bu güzelliğine mukabil kulaklarınıza gelen sesler ne müz'iç ve çirkindir! Birbirile inatlaşan horozların bağırışmaları bütün Adayı müselsel bir feryat halinde, bir kaç def* devreder. Arkasından kargalar, borozlarla yarışa çıkar. Daha sonra merkeplerin anırması bu ince çığlıkların arasında kalın birer «bj^» sesi yükselir. Uykusundan yeni uya narak beyaz ve yeşil tüllere bürünmüs, mavi nurlara sarılmıs bîr pe riyi andıran Ada sabahının şiir ve füsununu, bu çirkin sesler in ihlâl ettiği yetişmiyormuş gibi vapurların düdükleri, eseklerin anırmasına raKmet okutur ve artık ondan sonra, çesit çeşit seyyar satıcıların bitip tü kenmez naralan, o canım Adanuı canım sabahım öldürür!!.. Istanbul' da rahat yaşamak için sağır olmaktan başka çare yoktur! Köylerimizde telefon Uşak 17 (A.A.) Şehrimi** merbut Ulubey, Karaballı, Banaz nahiyelerile 172 köye ve bundan başka mücavir kazalarla muhavere edilmek üzere telefon tesisatı ya • pılacaktır. Bu saha dahilindeki karakollar arasında tesisata şimdide» başlanmıştır. Ibrahim Taii L Ankara 18 Birinci Umumî Müfettiş İbrahim Tali B. vekâletlerle temaslarına devam edîyor. Tali B. daha bir müddet burada kalacaktır. IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIllllllllHllllllilllinit mes'eleleri iyi tetkik ederek mem leketlerde bu işlerin nasıl yapıldı ğını bu sütunlarda alâkadaranın nazari tetkik ve tahliline koyacağız. H. Z. kulpsuz fincan, anzarot testisi, kama, piştov, yatağan, cazbant larının aksesuvarını teşkil ederdi. Bütün bu barların içinde hiç bir gün hiç bir defa tatsız bir hâdise çıkmamıştı. Üç büyiik gaye vardı : Cephelerde arslanlar gibi çarpışmak, geri işlerinde makine gibi çalışmak, ve fırsat bulur bul maz adamakıllı eğlenmek... Bir gün dediler ki: Bu böyle olmıyacak. Portatif barların bu perakendeliği mücadele kuvvetini artıran neş'e ieri de perakendeleştiriyor. lyisi mi şu portatifliği sabit kılahm. şu perakendeliği tevhit edelim*. Münakaşa başladı. Mürailer, tavşana kaç, tazıya tut! Dediler. Mürteciler, bar olursa muhare beyi kazanamayız, diye haykırcîılar. Bir harran gürrandır bafladı. iMdbadı MT» KOKAİN Yazan: AKA GÜNDÜZ DÜNKÜ KISMIN HULÂSASI [Ankara'mn ilk günleri. Herkes portatif, eşyasız. Yatağı olantn yorganı yok, yastık bulanlar paltoya sarılıp yatıyorlar. 1922 ye kadar barlar da porta tifti. Memlekette içki yasağı vardı. Meteliksiz tabakantn portatif barları da ârifane ile olur, me ~ selâ Ajans müdürünün evinde bar mı kurulacak, hemen herkes yiyeceğini, içeceğini beraber getirir, yalnız artislerin masrafı ortadan çıkardu Bu artistler çok namuslu, kibar kadınlardt.~\ Bu ikinci sınıf portatif barlan en çok üzen rakı mes'elesiydi. Mfi rifçi Mitat'ın kavgaları pek meşhurdu. Bir de (Droş) un şöhreti... Bu katolik kadıncağızın iki tah tası noksandı. Fakat günde en az otuz kişiyi çekip çevirirdi. Kim seyi mendilsiz, çorapsız ve ka tıksız bırakmazdı. Babaları da tuttu mu, artık o gün herkesin kendi işini kendi görmesi kat'idi. Bilhassa bar geceleri bütün tah taları tepesinden fırlayıverirdi. Çünkü biraz kıskançtı. Bu anlattıklarım hususî bir vaziyet değildir. Ankara'nm ikinci sınıf portatif barlarından bir örnektir. Bunu kıyas olsun diye yazdım. Her zümre aşağı yukarı birbirine benzerdi. Esnaf takımımn barları bam başka idi. Klâsik şeklini daima muhafaza ederdi. Onların metrdotelleri gene dişsiz Zehra H., Bayburt'lu tfazike H., Tokaz Osman Ef. ile Dalfes Ali Beydi. Bağ sekîsi, saz, bağlama, tahta kaşık,

Bu sayıdan diğer sayfalar: