4 Ağustos 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

4 Ağustos 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Agustos 1931 CnmKtrrîyet TEL&RAFLAR Sıvas yoîunda kaza' Müessif bir ölüm Tren bir köyîü ile kağnı Z. Gevher Beyin refikası zehirlenerek öldü hayvanlarmı parçaladı Ankara 3 (Telefonla) Sıvas treninin dün akşam Ankara'ya mu vasalat etmiş olması lâzımken, ka • tar ancak bu sabah gelebilmiştir. Teahhura yolda vaki olan bir kaza sebep olmuştur. Tren Ankara'ya civar Fatili Jstasyonuna gîrerken Mehmet Ağa isminde 65 yaşında bir ihtiya rın kağnisine çarpmış ve köylü ile kağnisini ve hayvanlarmı parçala • mıştır. Müddeiumumî ve zabıta tahkikata vazıyet etmiş ve bir müddet sonra katarın yoluna devam etmesine müsaade olunmuştur. Anlar'idığma göre Mehmet Ağa trenin düdüğünü işiterek ara basını kenara çekmiş, fakat birdenbire ürken hayvanlar hat üzerine koşunca onları çevirmek için uğraşmağa mecbur kalmış, bu sırada tren hepsine birden çarparak parçala mıştır. Ankara 3 (Telefonla) Biga meb'usu Ziya Gevher Bey ve refi kası Melâhat Hanım, iki çocuğu ve iki hizmetçisi on gün evvel yedik • leri bir yemekten rahatsız olmuşlar ve her gün mide bulantısı ve kus mak gibî rahatsızlıklar geçirmişlerdir. Bugün öğleye doğru Melâhat Hanımın ahvaii sıhhiyesi iyi iken bir denbire başhyan bir ağrı yüzünden kalbi durmuş ve vefat etmiştir. Bunun üzerine Ziya Gevher Bey, ço cukları ve hizmetçileri bir tesem müm hâdisesinden endise ederek hastaneye gitmişlerdir. Ziya Gev her Beyin ahvaii sıhhiyesinde bir tebeddül yoktur, tabiî vaziyettedir. Ziya Gevher Bey ve çocuklarından kan tahlili yapılmıştır. netice yarın belli olacaktır. Refikası Melâhat Hanıma fethimeyit yapılmış ve te semmüm alâimi görülmüştür. Ziya Gevher Bey, çocukları ve hizmetçileri hastanededir. Alâkadarlar böyle hâdisenin pek ender olduğunu söylemektedir. Melâhat Hanımın cenazesi yarın kaldırılacaktır. Merhum Melâhat Hanım Ankara Belediye Meclisine ilk defa aza intihap edilmiş çok n*inevver ve kıymetH bir hanımdı. Vefatı burada derin bir teessür uyad'rmıştır. Ayasofya Amerika'Iılar şeklini bozmadan tamir edecekler Dünkü nüshamızda Taymis ga • zetesinden naklen Ayasofya camii nin Amerika'daki Bizantin mües • sesesi tarafından temir edilmesine hükumetçe müsaade edildiğini yaz mıştık. Bu hususta Evkaf idaresi nezdinde tahkikatta bulunduk. Aldığımız malumata göre Amerika'lılar mü teaddit def alar müracaat ederek müsaade istemişler hükumet te bugünkü şeklin muhafazası şartile tami • re müsaade etmiştir. Fakat aradan epeyce zaman geçtiği halde henüz ses seda çıkmamıştır. Amerika'lıla rın müracaati üzerine Evkaf heyetî fenniyesi Ayasofya camiinin sathî surette tamiri için bir keşif yapmıştır. Bu keşfe göre tamirata 300400 bin lira lâzımdır. Camiin esaslı su rette tamiri için ise üç dört milyon liraya ihtiyaç görülmektedir. Evvelki sene Evkaf idaresi Ayasofya camiinin kubbesini tamir etmişti. Bir kubbenin tamiri Evkafa 54 bin liraya malolmuştur. Bu suretle tamir icin çok paraya lüzum görülmekte dir. Amerika'lılar Evkafa resmen müracatte bulunmamışlardır. ANKARA MEKTUPLAR1 Efendimizle mülâkat • •m* •»•• TlLİ l MIHINAİ Kahraman tevazu! < Ben uzun bir nutuk irat edecek değilim; yalnız İstanbul'a nasd geldiğimi söyliyeceğim. Bir gün Bos ton'da bir bahçede Bordman'a tesadüf ettim. Arkadaşım bana kaç kilo olduğumu sordu. 56 kilo geldiğimi söyliyince benimle İstanbul'a gel • mek ister misin, dedi. Malumya fazla benzin taşımağa mecburuz. Ya nıma daha ağır arkadaş aramam. İşte, sırf 56 kilo olduğum içindir ki /*tanbul'a geldim.» Sürekli alkışlarla karşılanan bu samimî sözleri, evvelki akşam Tak sim bahcesinde şereflerine verilen zî yafette Amerika tayyarecilerinden Mr. Polando söyledi. Hakikî kahramanlar mütevazidir, palavradan hoşlanmazlar, tafrafu ruşluk etmezler. O ziyafette ne söy lese siddetle alkışlanacak olan tayyareci, en küçük temeddüh ve tasannua bile kapılmadan göklfrd«» 5000 mil mesafeyi bir hamlede katetmek gibi muazzam bir muvaffakiyeti, sadece 56 kilo olmasına yani vücutçe küçüklüğüne atfetmek tevazuunu gösteriyor. Halbuki 56 kilo olmak bu kahramanın meziyetlerinden hiç biri değildir. O söylemiyor ama biz ilâve edelim ki bu nahif vücudün i çinde çelik gibi bir azim ve irade saklıdır. 49 saat yorgunluğa, uyku suzluğa, tehlikeye göğüs geren bir azim ve irade... Bu sade ve samimî sözlerini işittikten sonra, Amerikan kartalını daha çok takdir etmemek, daha fazla sevmemek kabil midir? Armasındaki kartal Amerikan milletini bihakkin A (VI A I IM A • Bütün yıl çoluğile* çocuğile çalışan, fakat aylığı 5 liraya gelmiyen köyîü... 2 dadındadır. Fakat aynî zamanda çiftçi, buğdayın para etmediğini göre rek buğday ziraatini daraltabüir. Bu sefer istihsal noksanından mütevellit diğer bir buhramn memleketi muztarip etmesi ihtimal dahilindedir. Binaenaleyh köylünün yakın istikbal için ne düşündüğünü anlamak Iâzım dir. Bunu sordum. Halil Efendi, kendi hesabına önümüzdeki sene çiftini bire indirerek ziraatini kardaşile ev halkına terkedecek, kendisi ise Ankara ile civar kasabalar ve köyler arasında ayak ticareti yapacaktır. Vakıâ bundan da canı yanmamış değil, değil ama ziraate kıyasen daha kârlı oluyor. Hiç olmazsa zararın önünden kaç mak için harman zamanını beklemeğe lüzum kalmıyacak. Köyündeki çiftçi ekseriyeti ise başka türlü düşünüyormuş. Bizim köy biraz sulaktır. Herkes daha geçen yıl işi biraz sebzeciliğe döktü, bostan ekti. Bu yıl gene öyle olacak. Yapacak ama köylü zahire ucuz da olsa bin yerine iki bin kaldırmak ister. İllâki bu iş az kuv vetle dönmüyor. Bir orak makinesi alayım, dedim. 250 liraya veriyorlar. Hem ucuz, hem de veresiye. Fakat cesaret edemedim. İki üç kişi bir oIalım dedim. Birisi ahp kıracak tarlaya bırakıp geçecek. Bir kooperatif yapsak iyi olacak. Ama köylü benim Görülüyor ki Halil Efendi, kışın sözüme gelmiyor. buğdayın okkasını 100 kuruşa sat Halil Efendî bu sözlerile ziraa mak ihtimali olsa bile kendisini ihtimizin belli başlı ihtiyaçlarını üç ya edecek olan bu ihtimale karşı bir cümle içinde hulâsa etmiş oluyor. kaç kile buğday saklamak imkâ Fakat onun sezebildiği bütün haki nından da mahrumdur. katler bunlardan ibaret değildir. O, Halil Efendi bu vaziyette olduğu ayni zamanda «fiat makası» tabirile gibi sırf hububat müstahsili olan diğer bütün çiftçilerin de aşağı yuka ifade edilen iktisadî hâdiseden de şikâyet etmektedir: rı ayni vaziyette oldukları şüphe Belimizi bir taraftan borç, bir sizdir. Hatta onun bu vaziyetini kıskanacaklar bile bulunacaktır. Ve taraftan da öteberinin pahalılığı bübunlar uzakta değil, kendi köyünde küyor. Zahire ucuz olmuş. Ehemmi • yeti yok. Basma 10 kuruşa, şeker oekserîyeti teşkil etmektedirler. tuza satılsa hiç gam yemem. Bütün bir sene kâh ocak başında, Halil Efendinin bir cümlesi hâlâ kâh söğüt dibinde beslenen ümitle • kulağımda çınlıyor: rinin mahsul zamanı üç beş gün i çinde iflâs ettiğini gören bir çiftçi Çoluk çocuğumuzla çalışıyo nin müteessîr olmaması kabil mi? îş ruz, hesap edersek aylığimız beş lite Halil Efendi de bu teessürünü anraya bile gelmez. latıyor: Maamafih onun asla fütur getir Biz ekini bu yıl harmanda yî mediğini ve kendi nefsine ve hiikuyip bitireceğiz, efendi. O borçlu metin yardım eline çok güvendiğini (alacaklı) geliyor, o tahsildar gelide kaydetmeliyiz. yor. Güze elimiz böğrümüzde ka *** lacak. Bizim mülâkattan çıkardığımız Fakat kat'iyyen nevmit değil: neticeler şunlardır: Bankaya borcumuzu verip ge1 Ziraatimiz iklimin değişik ne para alırız. Eşten, dostan da bir cilvelerine yani tesadüfe bağlıdır. şeyler buluruz. Hükumet te elbet Hem istihsal, hem istihlâk nokta • yardım eder. Gazi baba köylüyü ezsından tanzime muhtaçtır. dîrmiyeceğiz demiş. Kendisine ilk 2 Bilhas&a bir buğday siyase tedbir olmak üzere alacaklılarla antine muhtacız. laşarak buğday f iatının nisbeten yük3 Az ve pahalı istihsal ediyo sek olduğu kış aylarını beklemesini ruz. Bu suretle millî istihsalin en büsöyledim. yük şubesi kârsız çalışıyor, demek tir. Ziraatimizi rasyonalize etmeli Borçlu bırakır mı, hiç? Hem yiz. biz borcumuza sahibiz. Verip gene almadı, dedi. 4 Ziraatimiz teşkilâtlandırılmaHalil Efendinin çiftçi hayatını taz ğa muhtaçtır. yik eden borçlar, ekseriyetle kurak 5 Köylünün borçları mes'eîesi senelerin borçlarıdır. Eğer onlar olkredi mes'elesinden ayn olarak mümasa bugünkü fiat sukutuna rağmen taleaya muhtaç olan başlı başına bir az çok endişesiz kalabilecek. mes'eledir. Fakat buğday mes'elesi tek cep Esasen malum olan bu saymakla heli değildir. Onun bir de istikbal ile başarmağa mecbur olduğumuz zi alâkadar olan tarafı var. Şimdi istih raî ıslahatın umumî hatlarını bir dasal fazlasından doğmuş bir buhran ha tebarüz ettirmiş olduk kanaa içindeyiz. Görünüşe nazaran bu buh tindeyiz. ran uzun müddet devam etmek istiALİ SÜREYYA diye yeleğimi katlıyıp koydum. Bu vaziyet pek hoşuna gitti. Sen de yanıma otur. Oturdum. Sırtüstü, utu aldı ve akort etti, cani ne isterse onu çaldı, onu okudu. Fakat hepsini de yarım yamalak, bundan ona, ötekinden berikine atlıyarak. Bir aralık şen alaylı bir kahkaha attı. Biliyor musun ben kokainleri ne yaptım? Çaktım ninem. Ne yaptım bakayım? Çak tınsa söyle! Ama hizmetçi kadma darılmıyacaksm. Çünkü ondan öğrendim. Darılmam. Hepsini aptestaneye attın. Evet, tamaon, doğru. Ama nasıl attım? Attın işte, nasıl atılır? Hepsini bos attım. Bos mu attın? Ne şaşıyorsun? Mademki sen böyle istedin. Mademki bununla beni daha çok seveceksin. Bari kendimi alıştırayım dedim. Dün ve dün gece sen avda iken ben hepsini çektim, boş attım. şiseleri de Ankara 1 (Hususî) Dün Halil isminde bir Türk köylüsü ile yaptığımız mülâkatın ilk kısmını yazmış, Halil Efendinin istihsalâtına, borç larına, maişetine ve bu seneki hesabının ne kadar zararla kapanacağına ait çok şayanı dikkat malumat verraiştir. Bugün mabadine devam ediyoruz. Dünkü kısmı bir cümlede hulâsa edelim: Orta halli bir çiftçi olan Halil Efendi, bu seneki bereketli mah sulünü nisbeten müsait olan bugünkü fiatla satmağa muvaffak olsa bile satabileceği zahire hayvan hasılatı ile birlikte ancak 296 lira tutuyor. Buna nazaran da bütçesinde en az 275 lirahk bir açık gözüküyor. Vaziyetin Halil Efendi için ar zettiği vehamet meydandadır. ilk tehlike, mahsul zamanını dört gözle bekliyen alacaklıların icra yolile hayvanlarmı ve harmandaki mahsulünü sattırmaları tehlikesidir. Bu tehIikenin tahakkuku halinde Halil E fendinin 73 baş hayvanından yalnız bir çift öküzle süt veren bir ineği, yahut bu ineğin yerine üç keçi veya koyunu kalacak, mahsul ise evinin bir aylık yiyeceği ayrılmak şartile kâmilen haczedilecek. öyle ki ge lecek sene zer'iyatı için ambarına koyduğu tohumluk bile elinden alınacak! iktisaf Vekili geliyor Ankara 3 (Telefonla) İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey bu ak şamki posta trenile İstanbul'a hareket etti ve istasyonda teşyi edildi. îstanbul'da bulunmakta olan Adliye Vekili Yusuf Kemal Bey de bu sabah buraya avdet etti ve karşılandı. Yeni matbuat kanunu Ylni matbuat kanunu Reisicum hur Hz. tarafından tasdik edilmiş tir. Bugünlerde resmî ceride ile neşredilerek tatbikına başlanacaktır. Ankara'da bir otomobil kazasî Ankara 3 (Telefonla) Bugün İsmetpaşa mahallesinde doktor Os man Beyin evi önünde duran otomobili çocuklar kerıştırırken otomobil harekete gelerek yokuştan aşağı sür'atle inmeğe başlamıştir. Otomo bilin içindeki üç çocuk ile yolda çarptığı iki kisi hafifçe yaralanmış ve otomobil bir evin duvarına tos lıyarak durmuştur, vefat yoktur. Mecruhların yarası hafiftir. Tamirat mes'elesi Bir muhasibi mes'uüükte sui istimal Aldığımız malumata nazaran müessesatı askeriye muhasibi mea'ul lüklerinde mühim bir sui istimal meydana çıkmış ve muhasibi mes'ul Ahmet Hamdi Beyle muamelât müdürü Osman Beye işten el çektiri lerek mahkemeye verilmişlerdir. Ahmet Hamdi Beyin Defterdarlık muhasebe müdürlüğünde iken dahi bazı yolsuz işleri görülmüş, oradan da mahkemeye verilmişti. Bu sui istimalin mahiyeti eski damga pullarını tedavül ettirmek suretile hazi nenin mühim surette mutazarrır ol masına sebebiyet vermekten ibarettir. Mütehassislar Londra'da işlerini bitirdi Londra 2 (A.A.) Filen mevcut zaruretleri Hoovr teklifinin ruhu ile telife müteallik bulunan 6 temmuz tarihli Fransız Amerikan itilâfınm icra mevkiine konmasını teklif ve temine memur mütehassislar komi tesi, mesaisini bugün amelî olarak hitama erdirmiştir. Bu komitede Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Belçika ve Japonya mümeasilleri bulunuyordu. Mütehassislar mesailerini aşağıdaki dört noktaya hasretmişlerdir: 1 Aynî teslimat. 2 Şimdiki malî sene zarfında Alman Demiryolları tarafından te • diye edilmesi Iâzım gelen mebaliğîn tesviyesine müteallik şerait ve te minat. 3 Şark tamiratı. 4 Tediyesi tehir edilmiş olan şarta gayritâbi taksitin tesviyesine ait usuller. Bu son nokta, komite tarafından heyeti umumiyece aktolunan bir celsede müzakere edilmiş, diğer üç noktanın tetkiki ise hususî tâli ko mitelere havale edilmiştir. Bugünlerde intişar eden müte ferrik malumata nazaran, mütehassıslarm Hoover teklifinin ruhuna riayet edilmek yani Alman bütçesinin muvazenesine halel getirilmemek şartile hali hazırda icra edilmekte olan aynî te»limata ait mukavelenamelerîn devamını kabul etmek hususunda mutabık kalmış oldukları sövlenüebilir. Almanya kurtuluyor {Birinci sahijeden mabait) Buğday mubayaah Ankara 3 (Telefonla) Ziraat Bankası umtim müdürü Şükrü Bey yarın sabah buraya avdet edecek tir. Ziraat Bankasının köylülerden mubayaa edeceği buğdayların hangi mıtıtakalardan almacağı ve nerelerde depo edileceği Şükrü Beyin tet kikatı neticelerine müstenit olarak tesbit ediiecektir. Ankara 3 Maliye Vekâleti vezne muhasebesinde memurlardan bîri 9,900 lira açığı çıktığından tevkif edilmiştir. Bu adamın, öğle ve ikindi zamanları namaz kılmak için evine gitmek üzere âmirinden izin alan bir ırmur olduğu söyleniyor. Ankara 3 (Telefonla) Divanı Muhasebat murakiplerinden Fahri, Niyazi, Tahsin, Abdullah, Enver, Âtıf Beyler Başmurakıplığa terfi etmişîerdir. IM}ut@f©ırHlk< Vecihi Beyin bir tetkikuçuşu Ankara'nın şimal taraflarındaki arizalı arazi arasında ve 1800 metre irtifaında bir göl vardır. Bu gölün bulunduğu mahalle dair harita u mum müdürlüğünden verilen kroki üzerine tayyareci Vecihi B. Ankara fotoğraf muhabirimiz Cemal Beyle bir uçuş yapmış ve Cemal Bey gö lün ve civarınm muhtelif görünüş lerden resmini almıştır. Arazi gayet manialı oîduğundan Vecihi Bey göl civarında yere inememiştir. Bir memurun ihtilâsı Brüning ile M. Curtius'un Roma seyahatleri kat'i surette tesbit edil miştir. Alman devlet adamları, Berlin'i çarşamba günü terkedecekler, 7 ve 8 ağustosu Roma'da geçire cekler ve cumartesi akşamı Berlin treni ile döneceklerdir. Alman na zırlarının Roma'da ikametleri iki günü geçmiyecektir. Zira, uzun müddet Berlin'den uzakta bulunmağı mu • vafık bulmamakta ve Prusya diye tinin feshi hakkında arayi umumiyeye vuku bulacak müracaat sebebile ertesi günü avdet arzusunu besle mektedirler. Roma mülâkatlarınm mevzuu, Almanya'nın vaziyeti olacaktır. Bu mülâkatlar, Chequers'te M. Makdonald ile M. Henderson'un ahiren Berlin'e yapmış oldukları ziyaret es nasında yapılan müzakereler gibi Avrupa siyasetinîn heyeti umumî yesine müteallik olacaktır. Almanya Avusturya münasebetinin, tahdidi teslihat mes'elesinin ve hiç şüphesiz Berlin ve Paris mü zakerelerinin mevzuu bahsolması tabiidir. M. Brüning ve M. Curtius, bu seyahatten istifade ederek Papa'yı da ziyaret edeceklerdir. M. Brünig bir nutuk söyliyecek . Berlin 2 (A.A.) Başvekil M. Brüning salı günü Almanya'nın vaziyeti hakkında bir nutuk söyliyecektir. Bu nutuk Almanya'nın her tarafına telsizle neşredilecektir. Divanı Muhasebatta terfiler Edison agır hasta Vaşington 2 (A.A.) Büyük âlim Edison ağır surette hastalan mıştır. Nevyork 2 (A.A.) Edison'u tedavi etmekte olan üç doktor, bir bülten neşrederek muhteriin müzmin bir bcbrek iltihabı ile şeker hasta Iığından muztarip bulunduğunu beyan etmişîerdir. Böbrek iltihabı, salâha doğru yüz tutmuştur. Dün öğleden sonra Edison'un hastalığı nüksetmiş ise de saat 20 ye doğru tekrar kuvvetini iktisap etmiş ve istirahat eylemiştir. EDEBİ TEFRİKA : 43 Kadın irşat hey'etleri Kadınlar Birliği irşat heyetleri köyleri dolaşarak köylü kadınları ve köyiü yavrularile temas etmektedirler. İkinci heyeti teşkil eden Lâmia Refik, Aliye Halit Fahri, doktor Semiramis Hanımlar dün İstanbul'a gelmişler ve bazı noksanlarını ikmal ettikten sonra tekrar mmtakalarındaki köylere gitmişlerdir. îrşat heyetleri her gittikleri yerde büyük bir hüsnü kabul ve sami miyet gördüklerinden memnuni yetle bahsetmektedirler. Heyetler mıntakalan dahilindeki köyleri dolastıktan sonra avdet edeceklerdir. miçti. Fakat ben daha o gece barları dolaştım. Macar artistlerden üç dört şişe tedarik ediverdim. Ertesi akşam gene başbaşa kaldık. Rengi uçuk, fakat neş'esi yerin de görünüyordu. Şişeyi çıkardım. Elimin tersine döker gibi yaptım. Çeker takli dim muvaffakiyetle bitti. Yan gözle baktım. Gözleri çok bu lanık.. Elleri titriyor.. Boğazı kurumuş gibi yutkunuyor. Ninem! Dedim. Al çek! Hiç ses çıkarmadı. Masanın üstünde örtü gibi kullandığımız gazetelerden birinin ucunu kopardı. Küçük bir boru yaptı. Kokaini avcuna döktü. Kâğıt borunun bir ucunu burun deliğine, öbür ucunu kokaine yerleştirdi. Çekti, çekti. Elde çekmek zahmetli gelmiş olacak ki bunu icat etmişti. Onu bu sefer daha rahat bir şekilde ayı postuna yatırdım. Ot yastığın üstüne yumuşak olsun Roma 2 (A.A.) Radyolog Dr. Piana öîmüştür. Bu fen kurbanına meslek hayatında 17 defa ameliyat yapılmıştır. leyi yapacaktım. Fakat kokain şişelerini ne ceplerimde, ne çek mecelwimde bulamadım. Dikkat ettim, ne aradığımı hissetmiş, anlamamazlıktan geliyordu. Açıkça sordum: Şişeler nerde? Ne şişelerini aradığımı sormaga lüzum görmeden cevap verdi: Bilmem. Yeleğinin cebinde değil miydi? Sen avda iken ben bir defa geldim, hizmetçiyi kontrol edip gittim. Zavallı İdil, ne kadar münevver tarafı olursa olsun, gene bir köşesi eksikti. Böyle yap makla beni guya kokaincilikten vaz geçirecekti. Şiseleri attığını anladım. Hizmetçi kadma gizlice sordum: Ha, dedi. Küçücük sarı şi şeler mi? Onları hanımefendi aptesaneye attı. İdil böyle yapmakla bir daha bulamıyacağunı saf saf zannet 17 defa ameliyat gören bir fen kurbanı 69 senelik bir nalbant'a nişan Paris 2 (A.A.) 69 senedenberi nalbantlık yapmakta olan Auffret'ye Lejion donör nişanı verilmiştir. tki manalı mı söylüyorsun? Ne gibi. Azap çektirmek manasile koko çektirmek manası.. Ne telâkki edersen et. Aç şu öteki şişeyi. Sen biliyor musun ki kadınlarm, meb'us değil ya, Allah olsalar gene eksik bir tarafları vardır. Yoo! Bari bunu sen söyleme. Bari bunu bir olmuş kadının ağzından ben işitmiş olmayım. Doğru su bu. Mektepte Masör Elizabet çok olgun bir ihtiyar kadındı. Düşün bir defa, Sorbon'dan sona manastıra kapanmış!.. Fakat eksik bir tarafı vardı. Güzel kızları pek severdi, ve odasında yalnızken gircnek tehlikeli idi, kah, kah, kah, kah! Fundunu buldum, hemen hamlemi yaptım: Mabadi var KOKAiN Yazan: AKA GÜNDÜZ O halde buna bir kaç gün fa sıla vermek îâzımdı. Mademki istediğim zaman söylet mek, geveze etmek elimde idi. Buna zararsız bir surette devam etmeli idim. Belki daha bir, belki iki celse kâfi gelecekti. İdil'in on yaşına kadar hayatını biliyor dum. On beşine kadar olanı bana Iâzım değildi. îkinci ve son celseyi ondan sonrasma hasrettim. Böyle yaptığıma da iyi etmişim. Ertesi gün ava gideceğimden bahset tim ve iki odalı müstakil evime taşındım. Her şeyi kendi elile yerleştirdi ve avdan gelir gelmez yapacağı şeyleri sevinç içinde anlattı. Avdan gelir gelmez ikinci ham Fena halde bozuldum. Fakat renk vermemeğe çalıştım. İyi etmişsin ninem. İyi mi fena mı? Onu sen düşün. Düşündücn ki bu, nihayet ya bir, ya iki defa olacak. Hiç ses çıkarmadım. Gözleri buzlu cam gibi parlamağa başladı. Dili gittikçe açıhyordu. Çek ninem! rakı ser. Yok ki.. Şişe bitti. Bari bir ver. Boşuna içecektin, rakıyı keöyleyse çektir! Çektir bana!

Bu sayıdan diğer sayfalar: