October 9, 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

October 9, 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> > J ^Cumhuriyet SON TELGRAFLAO KÜÇÜK KÖŞE: Paris miilâkatlarıL. tngiliz Harbiye Nazırmm ziyareti hakkında bir tebliğ neşredildi Paris 7 (A.A.) Lord Reading ile M. Laval arasında cereyan eden mülâkat umumî vaziyete taalluk ettniştir. Bundan sonra Lord Reading Fransa ve tngiltere'yi alâkadar e den malî mes'eleler ve bilhassa A • merika'dan gelen haberler hak • kında M. Flandin ile fikir teatisinde bulunmuştur. Hariciye Nezaretinde 4 nazır a • rasında vuku bulacak mükâlemeler bitinoe Lord Reading'in tekrar M. Flandin ile görüşeceği söylenmek tedir. Paris 7 (A.A.) Lord Reading'in M. Laval, M. Briand, M. Flandin ve M. Rollin île yaptığı mülâkatlar hakkında neşredilen tebliğ şudur: «Açık ve dostane bir surette vuku bulan fikir teatisi umumî vaziyete taalluk etmiştir. Bu vaziyet milletin karşılıklı menfaatleri nazari itibara ahnmak suretile en geniş bir rüyet zaviyesinden tetkik edilmiştir. IIIMIHMIMIiii Tek bir plân, Tek bir hedef! Şehit askere ithaf: Millî müdafaa kuvvetlerimizi, millî irfan ordularımızı idare edenlerin dikkat ve ehemmiyetlerini celbederim: 1 Türkiye sporu şu dakikaya ! kadar kristalize oîmamıstır. Neden? Niçan? Ve mes'ulü kimdir? 2 Biz sporu keyfi ye^"de Amerika'h, veya gelirinin kökü suda ingiliz Iordu gibi sırf • spor olsun diye mi yapıyoruz, yoksa her manası ile millî bünyemiz için mi? Spor teskilât'mız bunu bize isbat sövle sursun, fakat sadece ifade ve iddia edebilir mi? 3 Yeni dünyanın milyonluk orduları sırf spor olsun diye Fransız cephesine gelirlerdi. Fakat bizim Çanakkale sırtlarına ve Şattülarap boylarına gitmekliğimizin manası bambaşkaydı. Bizim için hayat gene o hayat, şerait gene o şeraittir; deği şen ve değişecek olan bir şey yok tur. Alâkadarların, alâkadarlara bunu (ceohe emrî) kuvvet ve şiddetile söylemeleri elzem şekil almıştır. 4 Yirmi üç kişi, avuç içi yere toplanmış.. Türkiye'nin dört bir ucundan bir gulguledir yükseliyor: Futbol! Gol! Pas! Korner» Gooolü Dünkü tarih, bugünkü tarih, ve yarınki tarih ellerini kavuşturmuş, boynunu bükmüş, mahzun bir esef ve ibretli b<r endişe ile bu kuru gürültüyü dinliyor. Bu yaygaranın yerine; efendiler! Bu yayçaranın yerine: (Gürbüz Türkiye! Sıhhatli Türkiye! Emin Türkiye! Kuvvetleri yekpare Türkiye!) sada ve jcjpalini yükseltecek düstur ve kumanda ne ise, onu bulalım ve onu emredelim. 5 Sivrisinek kanadının rüzgârfndan sathcan olan bir nesil mi istersiniz, yoksa maddî, manevî dünya sarsariarından nezle bile olmıyacak bîr millet mi? Ne ve nasıl istediği mîzin tek bir plânmı çizelim, ve tek bir hedefini işaret edelimt 6 Bakınız ve hakikati söyleyiniz: Atletizm daima ikinci ve üçüncü safta, bir çok spor subeleri ortada yok, ve bu gidişle ortada olmalarının ihtîmali de yok; bir perakendeliktir gidiyor; ey? Sonu ne olacak? Gece gündüz, sabah ak şam, kış yaz elimize bir meşin futbol topu alarak mütemadiyen, o da bozuk düzen durmamacasına (dandini bebek!) mi oynıyacağız? Bir kaprisin bu kadar hâkim oluşuna nihayet vermelidir. 7 Her şeyde olabilir, fakat gayesi millî bünyenin selâmeti olan bu işte kimse bana diyemez ki: Sus, ihtisas ve salâhiyetin dahilinde değildir! Ne demekmiş o? Karışırım, hem öyle karışırım, öyle mücadele ederim ki, şimdiye kadar yedirdikleri bütün gollerden daha acıklı olur. Nasıl karışamaz mışım? Karışamaz mıyım? Ben ki bu toprağın ekmeğinden sapasağlam bir bünye kazanmışım, ben ki bu toprağa kan vermişim ve kan borcumu her saniye ödemeğe hazırım, ben ki bu vatana iyi nişancı, iyi avcı ve iyi koşucu evlât yetiştirmişim, ben karışamam ha? Ben değil, bütün on beş milyon ayrı ayn, tek tek ve hep birlikte karışırda, bu işi halleder de.. Zââtinizin kaprisî federasiyon köşesinde Karagöz, konfederasiyon meydanmda at oynatmaktır; Zâtıvalânızın kaprisi sporcu ço cukların feryatlarını kös dinler gibi, esniyerek dinlemektir; Zââtialinizin kaprisi işlerin ele başıhğıdır; Zââticelilinizin kaprisi katıştığınız tuldum. Cismimi ve hissimi esir eden bütün aşkımla tutuldum. Temiz ve yeni bir ruh ve bir vücut. Lilâ tekrar ağlıyor. Fakat bu seferki gözyaşları mes'ut bir sabahın nemi gibi saadet yaşlarıydı. Şimdi Biskra'nın sokaklarında dolaşırken, onu hâlâ görür gibi olu • yorum. Kollarımın arasına sokulmuş, gözleri saadet ışığile parıldıyarak yaşadığımız rüyanın güzel hayalini düşünür görüyordum. İhtirasımızın hançerlediği, hançerile delik deşik ettiği «betbinlik» odansn ortasma serilmiş, cansız yatıyor. Şimdi soğuyan bu ceset, «mukadderatın» işaret ettiği çukurda çürümeğe mahkum. Biskra askerî nokta kumandanlığının önünde tevakkuf ettim. Buraya geldiğimden hiç şüphesiz haberi olmıyan eski dostum, Lövillar'ı ziyaret etmek lâzım. Nöbetçi Sipahi, dimdik, beni dinliyor: Binbaşı Lövillar'ı görmek isti yorum... Kartımı götürünüz. Peki efendim... Bsnbaşmın kış Darülfünun hakkında... Yazan: KÂZ1M NAMÎ Yunan üsturesinin büyük alihi (Zevs), birine kızdığı vakit elindeki yıldırımları onun başına fırlatırmış. Fakültelerin riyaset kürsülerini işgal eden bazı zatlar da (Zevs) e benzemek istiyor, karşılanndakini ilmî delillerle susturmağa lüzum görmiyerek, yıldırım gibi «kabaktadı ver di!» feryadım kopanyorlar. Ben askerlikten yetiştiğim için bilirim: Âmirlik sultası insanın yakasını kolay kolay bırakmaz. Devlet memurluklarının en yükseğine varmış zatlar, ilim kürsülerinde dahi, memuriyet koltuğundaki sultalarından vazgeçemezler. İşte (Yeni Gün) ün 2 teşrinievvel 1931 tarihli nüshasın • da, Darülfünunun ıslahı hakkındaki mütaleaları, (dedikodu) kabilinden addeden beyanattaki zihniyet, başka türlü tefsir olunamaz. Darülfünunun ıslahı hakkında otedenberi sistematik bir tarzda yazı yazalı, benim bildiğime göre, üç kişi idik: Sadri Ethem, (Cumhuriyet) teki ***, bir de ben. Son defa bize, Giresun meb'usu Hakkı Tarik Bey de iştirak etti, olduk dört. (Yeni Gün) de Hukuk Fakültesi reisinden sonra, isim vermeden beyanatta bulunan profesör, Darülfünuna çatanların orada müderrislik istedikleri halde reddedilmelerinden kız dıklarını, onun için böyle hücumlarda bulunduklarını söylüyor. Yukarıdaki üç arkadaşımdin hiç biri Darülfünunun her hangi bir şubesinde müderrislik, muallimlik, hatta müderris muavinliği istememişlerdir. İstemeğe de ihtiyaçları yoktur. Yalnız ben, bundan üç sene evvel, M. (Bonafos) un okuttuğu içtimaiya tından talebenin istifade etmediğini gördümde, beni tercüman yapmasını Köprülüzadeden istedim. Müderris • lik, muallimlik, filân değil, tercümanlık! İsmini söylemiyen müderris, o vakit bana zor göründü; bu hususta yardımda bîle bulunacağını vadetti.Bu iş olmadı; eğer bundan gücenmem lâzım gelseydi, Darülfünuna değil, mes'eleyi hiç bir vakit eline almıyan Köprülüzadeye gücenmem icap ederdi. Halbuki ben, hakikaten profesör unvanma lâyık biri varsa, onun Fuat Bey olacağını bu sahifelerde yaz dım. Şu halde, Darülfünunun ıslahı hakkındaki mütalea ve iddialarımı, o mukterem profesörün dediği gibi, garaz ve ıvzla serdetmiyorum, (Cumhuriyet) in muhterem oku yucuları bu mes'elede, henüz mey dana çıkmamış bazı hakikatleri bilseler, iyi olur, sanırım. Uç sene evvel, Darülfünunun ıslahına lüzum gö ren Maarif Vekili merhum Necati B., o vakitki Emin ile Fakülte reislerini Ankara'ya davet etmiş, (efradını cami, ağyarını mâni) altmış küsur maddelik bir kanun projesi tanzim et tirmiştî. Bu projeye yalnız bir Fakülte reisi, buraya avdetinden sonra bir protesto gönderdi. yaya kervandan ayrılmamaktır, v.s.. Aptiâcizle on beş milyonun kaprisi de şudur efendim: Kendi hayat, muhit, ve cemiyet şartlarımıza uygun sahici bir spor! Ve çakerikeminei â cizânei kemteranemce ve on beş milyonca spor; tastamam ve mismillî bir beden, ruh, adale, alkp, zah metlere tahammül, irade, keyif ve saire terdiyesidir. tşin açıkçası budur: Bu işi yirmi iki senedenberi kimsecikler, ama kimsecikler kmramamıştır. Ve o kimsecikler hep ayni kimseciklerdir. Daha bir şey söyliyeyim: Yeni Türkiye bütçesi; burjuva bütçesi değildir. Müdafaa bütçesi, Maarif bütçesi, Nafıa bütçesi ve bütün bütçeler, bir tek gayeye kurulup çahşırlar: Sıhhati, bünyesi, kafası sağlam Türkiye için... Binaenaleyh, daha söyliyeceklerim var; gelişata ve gidişata göre hepsini sıralıyacağım. AKA GÜNDÜZ ladan dönüp dönmediğini bilmiyorum. Nefer içeri girdi. Bir müddet sonra tahta panjurlarm arkasmdan gür bir ses çınladı: Filip!.. Sen misin?.. îhtiyar dostum kollarını uzatarak koştu: Gözlerime inanamıyorum... Sen Biskra'da! Görüyorsun! Sana geletn başka Filip değil!.. İçeri gel! Ne hiirmete lâyık bir yüzü var dır şu koca Lövillar'ın! Harpteki hakramanlıklarından sonra orduyu terkedip bankaların birinde dünyalığı bolca bir memuriyet alabilirdi. Fakat çölün kumlarını Plaspigal'in gecelerine değişmedi. Rif'lilerin kendisine Lejyon dö Nor nişanının Komandör kıravatını ka zandırdıkları Fas'tan Cezayir'e gelmiş. Şundan bundan konuşuyoruz. Kazabilânga veya Klariç hatıraları remi geçit yapıyor. Çölün içerlerine Cemal Hüsnü Bey Vekil olduğu vakit, Darülfünunun ilmî vazifesini yapmadığını pek iyi gördU, ve bunu açıktan açığa söyledi. Bu ağır ve acı sözler her kesin hatırmdadır. Bunun üzerine Darülfünun Ema neti yeni bir proje hazırladı. Bu projeyi alan Cemal Hüsnü B. İstanbu'la gelerek, Fakülte reislerile görüştü; ge ne yukarıda zikrettiğim reis, muha • lif kaldı; bu proje de suya düştü. Fakat Maarif Vekâleti Darülfü nunu mutlaka ıslah etmek emelinde idi. Adliye müşavirliğinde bulunan ve Darülfünunda konferanslar veren İsviçre'li Suzerhol'ü Ankara'ya ça • ğırdı. Onunla istişare edilerek yeni bir proje daha yapıldı. Bütün bu projeler, birbirini mü • teakıp suya düşüyordu. Darülfünu • nun kendi kendini ıslah etmesi elbette çok iyi olurdu. Ve hakikaten, istese, buna muvaffak olmaması için hiç bir sebep yoktur; çünkü bugünkü un surlardan biraz fedakârlık etmek şartile, Darülfünunumuzu şimdikinden daha iyi bir şekle sokmak mümkündür. Memlekette, çalışkan ve müteceddit, bize göre bir darülfünunu idare edecek ilmî unsurlar yok de ğildir. Türkiye büsbütün ilimsiz bir memleket olsaydı, Türk'leri hotantolar derecesinde addetmek muvafık olurdu. Türk'ün nasıl çok medenî ve eski bir mazisi varsa, ilmî bir mazisi ds vardır. Bugün de Türk, Avrupa'dakiler derecesinde olmasa da, ilim unsurlarından kat'iyyen mahrum değildir. Fakat bu kıymetli unsurlara, Darülfünunun ıslahından mutazarrır olacaklarını tevehhüm eden unsurlar da karışmıştır. Haklı sözlere, ilmî mütalealara (dedikodu) mahiyeti atfedenler, namuslu vatandaşlarm içinden gelen acıklı feryatlarını (kabak tadı verdi) diye istihfaf eyliyenler, Darülfünunun ıslahından maddeten zarar göreceklerine kani olanlar ol sa gerektir. İlim adamları mütevazi olur; yüksekten atıp tutmak, ekseriya hakikati yükseklikten mahrum olanların kârıdır. ömrünü, vatanına hasbî hizmetlerle geçirmiş bir kalem işcisine, (bizden dilendi, reddettik, öfkesinden yapıyor) diye garazkârlık isnatet mek ayıptır. Biz, kulis arkasmda güzeran olan işleri, bütün çıplaklığile söylemiyoruz; ima ile iktifa ediyoruz. Bu bir nezaket eseridir. Maamafih genç Türkiye, köhne ve geri unsurların yaldızlar altında saklı mümanaatlerine rağmen, yakında Darülfünunu ıslah edecektir. Millet bu azmmi, B. M. Meclisinin son kararile ifade etmiştir. Bunu bilmek bize kâfidir. KÂZIM N.AMl NALJNAİ MIHINAJ Türk sporundaki buhran Son zamanlarda beynelmilel spor temaslarında ekseriya iyi neticeler alamıyoruz. Bu majçlubivetlerin muh telif sebepleri vardır. Bu sebepleri göstermek için ortaya atılan sürü sürü mütaleaların kimisi doğru ve haklı, kimisi yanlış ve haksızdır. Bir hastalığı teşhis edemedikçe onun ilâcını bulmak imkânsızdır. Spor işlerinin idaresile bilfiil meşgul olanlarımızm hemen hepsi, şahsî infialler, münakasalar ve mücadeleler yüzünden mağlubiyetleri de, muvaf fakiyetleri de bitarafane v» dürüst muhakeme edemezler. İtiraf etmeliyiz ki, hepimiz, kendi hislerimize ve ihtiraslanmıza kapılarak düşünürüz. Bu dedikodulu gürültüden uzak ya1 şıyan kariler arasından bazan ço makul ve doğru bir ses yükselir. İşte, bu cümleden olarak muhterem karilerimden Heybeliada'da Dr. C. Hamdi B., mütevali maglubiyetlerimizin ve muvaffakiyetsizlîğimizin hakikî sebebini araştırıyor ve hastalığı hazik bir doktora yarasan vuzuh ve kat'iyyetle görüyor. Mektubundan aldığımı parçaları okuyunca muhte rem doktorun fikir ve mütaieasın daki isabeti tasdik etmemek kabil değildir: * Sporda iki safha var: Biri bünye tekâmülü gayesile ferdin, hususî seraitine uygun olarak sırf kendisi için sarfettiği idman emekîeri. Diğeri de bu ferdi emekleri tevhit ve takviye suretile « kütle> nin temsil ettirildiği cem'i faaliyetlerdir. Hakikatte birbiri içine giren bu safhalardan ikindsinde muvaffak olamadtğımızm sebebini daha ciddî ve cezrî olarak aramamız lâzvm. Dediğiniz gibi bu safhada bize düsen şey "boy göstermek değildir, muvaf. fak olmakttr. Spor hevesi, muvaffak olmak arzusu ve nihayet candan temenniler hariç te ~ maslarda zafer için kâfi istinatlar değildir. Bu zafer, nihayet maddi bir varltğa yani mütekâmil bir bünye tesekkülune; kavi adeleye, sağlam dimağa, keskin göze ve bunlara istinat eden, bunlarla beslenen bilgi kuvvetine, azme, imana mev'uttur. Zafer kavinindir. Şahsî onfnamalar, kulüpçülâk gayretleri, saha yabancilığı. çanssızhk, hakem tarafgirliği. bütün burtlar zevahiri kurtarmak için ortaya atılan boş şeylerdir. Bunların ifade ettiği şey zafi yettir. Harıç temaslarda zafer anyorsak zafer anasırının evvelâ beden kabıliyetlenni nazari dikkate almahyız. Evvelâ bu kabiliyet, sonra da bu kabiliyeti tenmiye ve terbiye etmek lâzıvı. Hangi teşekkü1ümuzde, hangi kuliibümüzde gençlerin hususi ya. şama tarzlarını tetkik eden, kendisinden zafer istediğimiz gencin hususî, sıhhî şe raitini araştıran, hatta o gencin evinde ne yedığini, nasıl karnını doyurduğımu anlamak ve icabında bunu ıslah etmek ıstiyen bir mesai şubesi var^ Her hangi kulubümuzün bir defa olsun gençlere hıfzıssıhha konferansı üânını gordük mü? Arasıra radyo ile yüksek sınıfın ilık ve uyuşturucu salonlanna hitap eden Selim Sırrı B. kaç defa stadyomda kürsü kurup he . men hepsi vasat ve fakir sımfa mensup olan Türk sporcularına beden terbiyesi ve takviyesi dersini verdi? Federasyonun kulup değiştirenlere boykot yaptığı kadar işin bu ilmî ve cezrî cihetlerile de çalış tığma şahit oluyor muyuz? Hudayi nabit olan Türk sporculuğuna ne himmetımiz var ki ne zaferini bekliyoruz. Bir çok sporcu gençleri tanırım ki o çelimsiz vucutlerile nasıl o ağır işlere gir . diklerine hayret edersiniz. Gençlerimizden kabüiyetleri fevkinde mucizeler istemeğe ve onları rast gele muaheze etmeğe hakkımız yok. Mağlup olan, geri kalan onlar, değildir, onlan takviye etmiyen ,onları o zaferi elde etmek için, doğrudan doğruya maddeten, kâfi surette techiz etmiyen teşekküllerdir. Müli temsillere memur edilen sporcu gençler evvelâ kabiliyetlerinden seçümeli, ondan sonra da bunlartn ilmî ve metin bir idare altında yetistirümesini temin için murakabesini bunların hususî hayatla rına kadar teşmil edebilecek salâhiyettar teşekküllere vücut vermelidir. Sporumuza şahsî hnsları değü, ilmi hdkim küdığımız gün buhranın önüne geçmiş sayuırvz. Türk sporuna şuur ve iman vermek için matbuatın bu gayeye doğru ilerliyen sistematik bir surette neşriyatına çok ihtiyaç var. Zira bu vaziyetten hepimizin içinde bulunduğumuz efkâri umumiye cidden müteessirdir. Türk'e bu mağlubiyetler ve geri kalmalar yakismıvor.» Mükâlemeye perşembe günü de devam edilecektir.> Paris 7 (A.A.) Lord Reading Reisicumhur M. Doumer tarafından kabul edilmiştir. Sabahleyin neşre dilen haberler hilâfına olarak Lord Reading dün akşam üzeri tekrar Maliye Nezaretine gelmemiştir. Çünkü M. Briand tarafından verilen öğle ziyafetinden sonra girişilen umumî mahiyetteki mükâlemeye Maliye nezaretinde devam edilmemiş tir. Salâhiyettar zevatın hiç bir şey söylememekte bulunmalanna rağ men siyasî mahafilde bugünkü mü kâlemelerin pek ziyade memnuniyeti mucip bir halde inkişaf ettiğine dair umumî bir intiba vardır. M. Laval'tn Amerika seyahati Pari» 7 (A.A.) M. Laval Amerika'ya yapacağı seyahatten Paris'e bir teşrinisanide dönecektir. ııılHIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIfllllllllllıııuııı Mülhak vakıflar Talimatnamesi İnigltere'de Parlâmento dağıldı Yeni talimatname Vekil Amele partisi kongresinler heyetinde tasdik edildi de şayani dikkat kararlar Ankara 8 (Telefonla) Mülhak vakıflar akaratının mazbut vakıflar akaratı gibi müzayede ve ihale usulüne tâbi tutulacakları hp.kkındaki talimatname Vekiller Heyetince tasdik olunmuştur. Bu talimatnameye göre müte • vellileri tarafından idare edil mekte olan mülhak vakıflar akaratı mazbut vakıflar akaratı gibi • salâhiyettar heyetler tarafından rm'zayedeye konulur ve ınaıe edflifr. ' îhaleye tekaddiim eden ilân ve saire masrafı vakıflarma aittir. Yevmi ihalede mütevelli de hazır bu'unur ve ihale kararını icra eder. Mütevelli haberdar olduğu ve makul bir sebep bulunmadığı halde ihaleye gelmezse keyfiyet ihale heyetince zabıt varakası tutularak tevsik edilir. İhale de icra olunur. İhaleden sonra yapılan kunturat hesap memur veya müdürü ile mütevelli taraf m'dan imzalanır. " Bu talknatnamenin neşrinden itibaren mütevellilerce yeniden veya tecdiden yapılacak her nevi icar mukaveleleri yeni tal'mat nameye tevfikan tanzim oluna caktır. Mülhak vakıflarm masraflarına ait eskî «hkâm mahfuzdur. Londra 7 (A.A.) Parlâmentonun dağıtılması esnasında asırlar danberi İngiliz parlâmentosunda yapılması mutat olan merasim de icra edilmiştir. Avam Kamarasında bütün meb'vratar bast& Mr. Baldwin bulunduğu halde reisin kürsüsü önünden birer birer geçmişler ve reisin elipi sıkmışlardır. Mr. Snowden bastonuna ağır ağır dayandiğı halde meb'uslarla dostane surette vedalaşmif, medis reisi ile Ü tür. Meb'uslar Mr. Snowden'in etrafını sarmışlar ve kendisile vedalas mıslardır. Mr. Snowden salonun kapısından çıkacağı sırada dönüp her zaman oturmakta olduğu sıraya son bir nazar atmıştır. Mr. Snowden Lort lar Kamarası azalığına intihabı hakkındaki haber doğru çıkacak olursa Lortlar Kamarası azasına mahsııs kürsüden Avam Kamarasındaki eski yerini gene görebilecektir. Londra 7 (Hususî) tngiliz a mele partisi bugünkü kongre celsesinde bütün hususî arazi ve emlâkin emvali milliyeden addedilmesini ve millî kontrol altına alınmasını talep etmistir. Parlâmentolar | Konf eransı Son celsede ReşH. ??f ^t B, mühim bir nutuk söyledi Bükreş 8 (A.A.) Beynelmilel Parlâmentolar Birliği konferansı dün mesaisine nihayet vermiştir. Konfe • ransın hitam celsesinde Türkiye başmurahhası Reşit Saffet Bey söylediği hararetli bir ni'tkunda ikinci içti maını yakında İstanbul'da aktede • cek olan Balkan konferansının e hemmiyet ve parlâmentolar konferansile olan noktai nazar mütabakatmı tebarüz ettirmiş, parlâmentolar konferansı mesaisi ile rekabet ede rek Şark sulhünün temeltaşı ve Avrupa ittihadının kısmen tahakkuku olarak telâkki edebilecek olan itilâfnameyi Atina'da akteden İsmet Pş. ve M. Venizelos'a arzı tazimat ey lemiştir. doğru bir gezinti yapmak için ken disinden bir miktar muhafızla bir kaç beygir istedim. Emredersin, kardeşim... Ne istersen... Bütün muhafaza alayını emrine terkedivorum... Sonra... Bir de kadın eğeri istiyeceksin değil mi?.. Oralarda kadınsız dolaşmak tehlikelidir!.. Vallahi, hiç fena olmaz. Koca herif seni, muhakkak dün akşam Zafgan aşiret reisinin köş • künde misafir kalan güzel Brezilya'lı için istiyorsun bunu değil mi?. Bravo! Ne kadar mükemmel hafiye teşkilâtın var senin... Emniyeti umumiye teşkilâtım küçüktür ama muntazamdır... O halde istihbarat şebekenin verdiği malumatın bazı noktalarını tashih edeyim... Evvelâ o güzel kadın Brezilya'lı değil, Güba'lıdır. Markiz dö Kaza... Kaza ... Kaza... Ne Kaza? Maoadı var Manchester'de bir arbede Manchester 7 (A.A.) tşs'zler tarafından yapılan bîr nümayiş zabıta ile işsizler arasında bir arbede çıkması ile neticelenmiştir. Polisler bu işsizlere ellerindeki sopalarla hücum etmişlerdir. Bir kaç kişi haf if surette yaralanmıştır. Ya ralılar arasında bir de polis vardır. Bir çok kimseler tevkif olunmuştur. lli Ziraat mektebi JAnkara 8 (Telefonla) Âli Ziraat mektebi 15 teşrinievvelde yeni inşa olunan Ziraat enstitüsünde açı lacaktır. tktisat Vekâleti mektebin tedrisata başlaması için lâzım gelen bütün hazırlıkları ikmal etmiştir. Tütünlerimizin himayesi Atina 8 (Hususî) Hariciye Nazırı M. Mihalakopulos Türk, Yunan ve Bulgar tütünlerinin himayesi hakkında Başvekâlet Müsteşarı M. Papadatos ile görüşmüştür. Bulgaris tan'ın itilâfa iştiraki kabul etmediği takdirde Yunanistan, senelik tütün istihsalâtını artırmamak esası üze rinde Türkiye ile müzakereye giri şecektir. Manisa'da yeni bir mektep Manisa 7 Harbi umumiden evVel temeli atılan ve ancak son günlerde ikmali kabil olan Gazi mektebinin küşat resmi parlak bir surette icra edilmiştir. EDEBİ TEFRİKA: 49 Saat üç olmuş, Ruvayal oteline, yekdiğerimize sımsıkı sarılmış avdet ediyoruz. Bedevilerin arasıra çıkardıkları sesler, köpeklerin ulumalarile beraber kulağımıza kadar geliyor. Yatak odalarımız bitişik. Aradaki MAURICE DEKOBRA'dan kapının eşiğinde Lilâ durdu. Kula ğıma çok mühim bir sır tevdi ede KADİFlE ^ 2 ^ te Islak aziz çehresile hâlâ gözle • cekmiş gibi beni kendine çekiyor. Ağzım iyice yaklaştırarak deminki rimin içine bakıyor. Bu harikulâde cümlesini tekrar ediyordu: nazarlarda neler yo)f ki... Filip, yer yüzünde senden baş Filip, yer yüzünde senden başka ka hiç bir şeye inanmıyorum!. hiç bir şeye inanmıyorum... Bu ulvî sözleri ne kadar tatlı bir 16 mart sabah saat 11 sesle söyledi, yarebbi! Aziz Lilâ! Karıkı yapamadığını güneş yaptı. Bana itimadın f.bedî halâsın olsun ve Lilâ'mn aşkı sıcak rüzgârların şifa bu itimat sana daha mes'ut günler verici tesirile bir gül gibi açıldı. yaşatsın! Hakikaten, size ne kadar teşekkür Filip1!.. Beni bir daha yalnız bırakmamanı istiyorum... O kadınla etsem azdır. Markiz dö Kaza Berga!.. Tahrikâtımzın böyle mes'ut bir sakın kırlarda dolaşmağa gitmiye • netice doğuracağını hiç tahmin et • ceksin... memiştiniz değil mi? Müsterîh ol, Lilâ... Güzel MarKiz'in teshir manevraları bana tesir Bir kadın aşkını teklif ediyordu. edemez. Havananm top mermileri öteki verdi. Birincisile eğleniyordum. Biskro'ya kadar düşemez. İkincisine tutuldum. Tamamen tu Kadife aîev Mahmut Esat B. gazeteci İzmir 7 Eski Adliye Vekili Mahmut Esat B. Anadolu gazetesinde tekrar neşriyata başladı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: