31 Ekim 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

31 Ekim 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cumhariyet SON TELG RAFLAQ ^ M. Makdonald millî KÜÇÜK KÖŞE: enci saçı ANKARA MEKTUPLAR11 B. M. Meclisi açılırken.. Ezelî bir dram: Perdesiz Umumî vaziyet... Hükumet reisi kalacak ! İntihabat Amele fırkasının tam bir hezimetile neticeleniyor [Not Bu piyes kendi çeşitlerinden yüz bin tanesine de tatbik edilebilir. Muellif bu piyeste yalnız bir örnek mevzu almıştır. Muz çeşnisindedir, ne niyete okunursa onu ifade eder.] Sahne: 1 Muhterem arkadaşlar! Hususî Ankara 29 teşrinievvel (Hususî) B. M. Meclisi 1 teşrinisanide Reisi cumhur Hz. nin küşat nutku ile teşriî mesaisine başlıyacak. Yeni içtima senesi hususî bir ehemmiyeti haizdir. I Meclisin tatili sırasmda mevcut olan ahval ve şerait nazari dikkate alı nırsa bu ehemmiyet kendiliğinden yede istikrar peyda etmiş bulunuyor ve hatta kışa doğru yükselmek istidadını bile göstermektedir. Işte bu sebepledir ki yeni teşriî sene başlarken intihap dairelerinden dönen meb'uslar çok nikbin intibalar getiriyorlar. Şüphe yok ki bu nik binlik nisbidir. Yani vaziyeti gül, gü anlaşmamızın esasları tayin ve tas tebarüz eder. lüstan gören bir nikbinlikten ziyade Londra 29 (A.A.) İntihabat hakkmda alınan son neticeler şunlardır: 615 meb'ustan 608 i şimdiden intihap edilmiştir. tntihap edilenler şu veçhile tasnif edilmektedir. Hükumet bloku Muhafazakâr meb'us 471, Nas yonal liberal meb'u» 63, Nasyonal amele meb'us 14, Müstakil nasyonal 3, yekun 551. Hükumet bloku için ceman 551 meb'ustur. Muhalefet grupu: tevellit mes'eleler hakkmda müza kerede bulunacaktır. Yeni kabinenin yirmi nazırdan mürekkep olacağı zannedilmektedir. M. Mac Donald'ın yeni kabinede amele fırkasının menfaatleri de dahil olduğu halde millî menafii tam bir su • rette temsil ettirmeğe azmettiği söyIenmektedir. M. Makdonald Kralın huzurunda Londra 29 (A.A.) M. Mac Donald, bu sabah Kral tarafmdan huzura kabul edilmis bulunduğu Buçkingam sarayına azimet etmiştir. dik edilmiştir. İlk iş olarak balkabağı ve kuru nane ticaretine başhyaca • ğız. Çok kârlı mı ? sesleri. Yüzde yüz kârlı. Çünkü usulümüz pek pratiktir. Balkabağı ve kuru nane müstahsilleri fakir kimseler dir. Okkasını beş paraya daha kıştan alacağız ve iki buçuk para avans vereceğiz. Sürecekler, ekecekler, toplıyacaklar. Fakat bu zaman zarfında müstahsiller avans verilen iki buçuk parayı bitireceklerinden tekrar bize gelecekler ve biz de onlara yanm para iskonto ile mütebaki iki Meclisin tatiline takaddüm eden aylardaki vaziyet hatırlardadır: Umumî efkâr, bütün dünya ile birlikte memleketimizi de müteessir eden buhranın tesirleri altında nikbinli ğinden çok kaybetmiş bulunuyor ve herkes ahvalin fena ve tehlikeli bir istikamette inkişafına intizar edi yordu. Gerek hükumet, gerek Meclis bu bedbinane görüşe iştirak etmemekle beraber vaziyeti mütaleadan da hali kalmıyarak bütçe üzerinde müşte reken mühim bir ameliye yaptılar. Bu ameliye ile bütçeden buhranın buhran karşısında millî bünyemizin resanetine ve halkın çahşmak azminin yıpranmadığına şahit olmaktan mütevellit bir nikbinliktir. Vakıâ buhran, başta buğday müstahsilleri olmak üzere bütün ziraat erbabını müteessir etmiş, müstehlik halkın ekseriyetini teşkil eden köylünün alım kabiliyetini azaltarak ticareti ve doiayısile, henüz teessüs devresinde bulunan millî sanayiimizi de az çok menfi tesirleri altında bırakmıştır. Bu meyanda dahilî mübadeleler gibi haricî mübadelemizin de müteessir olduğunu biliyoruz. Fakat umumiyet Amele meb'us 84, liberal meb'us 7, Mumaileyh, hükümdar ile yarım saat parayı vereceğiz. Bu suretle elimize doğrudan doğruya olan tesirlerinden itibarile Türk müstahsilinin ve Türk müstakil meb'us 2, yekun 27. kadar mülâkatta bulunmuş ve bilâha geçen balkabağı ve kuru nane stok ve vergi nisbetlerinin tenzilinden mü millî iktisadımn zararı korkulacak Muhafazakârlar 207 sandalya ka re sarayı terketmiştir. larını beşer, onar kuruşa ihraç ede tevellit açığa tekabül etmek üzere bir dereceyi bulmamıştır. zanmışlar ve amele fıkrası da 232 Snovden siyasetten çekildi ceğiz. (Bravo sesleri ve alkışlar). evvelki sene bütçesine nazaran elli Buhranın henüz kat'î olarak tes sandalya kaybetmiştir. Yeni kabine nastl olacak? Londra 28 (A.A.) Siyasî ha yattan çekilen sabık Maliye Nazırı M. Londra 29 (A.A.) M. Mac Do Snowden neşrettiği bir beyannamenald'ın istirahate pek ziyade ihtiyacı de diyor ki: olmakla beraber teamül mucibince «Milyonlarca kadın ve erkek eski Londra Şehremini tarafuıdan 9 tes kanaatlerince iştirak etmedikleri nam rinisanide verilecek ziyafet vaktine zetlerin Iehine rey vermekle münha kadar görecek bir çok işleri bulun sıran büyük Britanya'nın müşkülâtı maktadır. yenmeğe azmetmiş olduğunu bütün M. Mac Donald bu ziyafette, âdet cihana isbat etmek maksadmı takip olduğu üzere, mühim bir siyasî nutuk etmiştir. söyliyecektir. Bu nutuk büyük bir e tşçi fırkasının uğradığı felâketten hemmiyeti haiz olacaktır. çok müteessirim. Bu felâket işçi fırka Ziyafetin ertesi günü parlâmento mutantan bir surette açilacaktır. Nazırlar meclisi bugün öğleden sonra toplanacak ve intihabattan mü sının sonu demek değildir. Iççi fırkası tekrar doğrulacaktır. Fakat bu ancak mutabassır ve cesur liderlerle kabildir.» iHuuımiHnNiınnııııııııııiHiııııııııılıııııııınnnmiııı Balkan'Iı Kıbrıs'ta sükun Sahne: 2 Ne düşünüyorsun hemşeri? Nasıl düşünmeyim dayı? Tarla var, su var, emek var ama mahsul yetiştirecek para yok. Benim yaptığımı yap. Balka bağı ve Kurunane İhracatı Hamiyyeti Ticariye Yarı Anonim Şirketi var. Peşin para ile mahsulü şimdiden satın alıyor. önce yüzde yirmi beşini veriyor, sonra kalanını. Hiç durma. Yaşamak için bundan başka çare yok. Ucuza alıyorlar ama, nemelâ zım, hiç olmazsa insaniyet ediyor lar. Hakkın var, haydi şirkete gidelim de bize bu insaniyeti yap sınlar, biz de mahsulümüzü başka yere vermeyiz. küsur milyon liralık mühim bir tenzilât icra edildi. Normal senelerde 230 milyonu bulan devlet masrafları bu kadar büyük bir farkla tesbit e dilirken devlet faaliyetini munta zam bir surette devam ettirmek ve atılan imar ve terakki adımlarını tamamlamak zarureti de göz öıriinde tutuldu. Buhranın umumî hizmetleri müteessir edebilmesi ihtimali bu suretle ve en emin bir hesapla bertaraf edildikten sonra ferdî faaliyetlerin ha misi sıfatile delvetin bir takım fev kalâde tedbirler alması lâzım gelip gelmediği de münakaşa edildi. Va ziyeti umumî bir surette mütalea eden hükumet âcil bir müdahaleye lüzum görmüyor ve ileride ihtiyaç hasıl olursa o zaman harekete geçeceğini bit edilemiyen ve ancak bazı delâile istinaden takdir olunan tesiratından kat'ı nazar, tediye muvazenemiz hâlâ açık vermekte devam ediyorsa ve millî paramız ecnebi paralarına nisbetle hâlâ düşkün ise bunun sebebini ziraî bubrandan ziyade pahalı ve tekniği geri olan istihsal tarzımızda, mübadelenin inkişaf etmemiş olmasında ve iktisadî teşkilâtsızhkta a ramahdır. Bu itibarla ortada hü kumetten ziyade bütün istihsal ve ticaret erbabının halledeceği esaslı mes'eleler var demektir. Bunlar hükumet mes'elesi olmaktan ziyade, millî iktisat mes'eleleriledir ki an cak millî bir şuurla ve milletçe halloIunabilirler. Şu kadar ki buhran bu mes'eelerin ehemmiyetini bir kat daha isbat etmiş bulunuyor. Ve hiç şüp Sahne: 3 söylüyordu. Hükumetin bu noktai na hesiz bundan dolayıdır ki görüştü Devlet Reisleri Avdet ediyor Bu sene neye ihtiyacımız var? Balkabağı ile kuru naneye Mösyö Lö Direktör! zarında ne derece isabet ettiği ancak hâdisatın inkişafı ile belli olacaktı. ğüm bir kaç meb'us istihsalimizi bir an evvel rasyonalize etmenin kat'î bir zaruret olduğunu söylediler. Gazî Hz.nin telgraflarîna înzibat kuvvetendi, yeni Bu sene Türkiye'de ikisinin de rekoltesi fazla. Hemen sipariş ve Meclis tatile karar verdiği sırada vaziyet bu merkezde, yani hayli ip Buna bakarak yeni teşriî senenin iktisadî dertlerimize deva bulmak mukabelede bulundular tevkifat yapıhyor relim, hamlı idi. Fakat fiatler geçen senekinden , Tatil esnasında yakın hâdisatı ör hususunda hayli feyizli olacağına hükmedîlebilir. K^.ı,*Reüiçumhur Hz. nin ikinci Bal • U~ l < » .«tîınlr rA" «l*wl«* rrislerine gönderdikleri telgraf m metni berveçhi atidir: Tiran'da Arnavut Krah Haçmetlu Zogo Hz. ne: İkinci Balkan konferansı azasını bugün Ankara'da kabul etmekle hakikî bir memnuniyet hissettim. Arnavut millî teşekküllerinin müçtemi mümessilleri tarafmdan hakkımda ve Türk milleti hakkmda izhar olu nan temenniyattan pek mütehassi* oldum. Bu vesile ile zatı haşmetpenahilerinin saadeti hali ve asil Ar navutluk milletinin refahı için en samimî temenniyatta bulunurken yalnız kendi hissiyatımı değil, bütün Türk milletinin hissiyatını da ifade eylemekte olduğumu zannediyorum. Arnavutluk, Yugoslâvya ve Romanya Krallarının gönderdikleri cevabi telgraflar: Ankara 29 (A.A.) Arnavutluk, Yugoslâvya ve Romanya Kralların • dan, Reisicumhur Hz. ne gelen ce Nicosia 29 (A.A.) Vali Sir Ron«M St«•*. Vıbrı* ad»*ında sükun ve intizamın temîni maksadile hükumet in salâhiyetlerini tevsi ve teşmil eden yeni bir nizamname neşretmiş tir. Nicosia'da tam bir sükun vardır. Famagousta'da asker kıt'aları polis vazifesi yapmaktadırlar. İsyan ha reketinin iki reisi tevkif edilmisler dir. Famagousta üzerinde tayyareler uçmaktadır. Maamafih adanın muh telif noktaların bilhassa Salam'da as kerî mevkilerin yakıldıkları söyleniyor. Bir çok tevkifat yapılmıştır. İngiliz harp gemilerinin mevcudiyeti büyük bir manevî tesir yapmıstır. Londra 29 (A.A.) Müstemlekâ Nezareti tarafmdan neşredilen bir tebliğde Kıbrıs valisinden alınan bir telgrafa göre şehirlerde vaziyetin ya vaş yavaş düzelmekte olduğu beyan edilmiştir. Yeniden bazı kimseler tevkif edilmiştir. fazla. Kilosuna on beş istiyorlar. Onlar ticareti, orta* devir gaz vesi sanırlar da ondan. Sen telgraf çek, okkasına altı para ver. Çünkü onlar müstahsillerden okkasını dort buçuk paraya almışlardır. Ticaret âleminde okkası dört buçuk paraya alınan malın getireceği kâr bir buçuk paradır, on beş kuruş değil. Razı olmazlarsa? O vakit bütün balkabağı ve kurunane alıcısı olan tüccarlara telefonla, telgrafla haber ver. Bu sene hiç biri altı paradan fazla verme • sinler. Sahne: 4 Ne söylüyorsun muharrir efendi? Vatanı azizimiz müthiş bir balkabağı ve kuru nane felâketine sü rüklenmektedir. Kriz müthiştir. Geçen sene sekiz kuruş eden mahsul bu aene altı paraya düşmüştür. Bizim şirketimiz meydandadır. Milyonlarca mubayaatta bulunduk, bir dirhemini ihraç edemiyoruz. Alıcılar trüst yapmışlardır. Biz neyse ne, vatanın se ten bulutlar sıyrıldı ve buhran, çok şükür, bidayetteki bedbinane tah Yeni sene bütçesinin hangi esas minlere hak verdirecek bir çökme ve lar dahilinde tanzim edileceği de yıkılma şeklini almaksızın tedricî bir halle muhtaç ve buhranla alâkadar inkişaf gösterdi. bir mes'ele idi. Hükumet bu hafta va Buhranın bizdeki karakteri mün ziyeti bir kere daha mütalea ederek hasıran ziraidir. Buhran bidayette şimdiden bütçede tenkihat icrasına bütün ziraat şubelerini, hayvancı lıktan istihsal edilen ham maddeleri tesiri altında bulundurmakla beraber daha ziyade buğday mahsulünü teh mahal görmemiş ve bütçeyi geçen sene bütçesinin ayni olarak tesbite karar vermiştir. Nisana kadar vaziyette tebeddül olursa bütçe ona göre dit eder gibi görünüyordu. Maahaza tadil olunacaktır. çok geçmeden mahsul hakkındaki Hükumetin bu kararı da gösteri malumatın yanlışlığı anlaşıldı. Bir yor ki umumî vaziyet, az çok ıztırabı çok yerlerde mahsul fazla tahmin e ve şikâyeti davet etmekle beraber dilmiş, bazı mmtakalarda da tabiî korkulacak bir vehameti haiz değil âfetler, tarlafaresi gibi tufeylât ve dir. ALİ SÜREYYA M. Musanof'unhaşereler tarafmdan ehemmiyetli sa rette tahrip ve imha olunmuştu. Bunun içindir ki fiatlann yeni mahsu Türkiyeyi zıyaretilün piyasaya arzedilmesini müteakıp baş döndürücü bir tenezzüle uğrıyacağı muhakkak addedilmesine rağ men böyle bir sukuta Şahit olmadık. Bu itibarla hükumetin derhal fev Bulgar Basvekili bir kalâde tedbirler ittihazına mahal olmadığı hususundaki noktai nazarı ay sonra gelecek vabî telgraflar aşağydadır. İkinci Balkan konferansımn içtimaı vesilesile zatı devletlerinin Arnavut milletile şahsım hakkında izhar buyurdukları temenniyattan pek mütehassis oldum. Kendi namıma ve Arnavut milleti namına zatı devletlerinin saadeti hali ve asil Türk milletinin refahı için en samimî temenniyatta bulunmaktayım. Ahmet Zogo İkinci Balkan konferansımn An kara'da içtimaı vesilesile zatı dev letlerinden ştmdi almıs olduğum telgraftan dolayı teşekkür eder ve Tiir Adana'da feyezan Adana 30 Uç gece devam eden siddetli yağmurlardan Saimbeyli ka zasını sel basnuş, yollar bozulmuştur. Iâv milleti namına ve kendi namıma en samimî temenniyatı arz ve iblâğ eylerim. İkinci Aleksandr İkinci Balkan konferansındaki Ro men heyetinin kabulü vesilesile şahsım ve memleketim hakkında ifade buyurulan sözlerden fevkalâde mütehassis olarak en samimî teşekkü lâmeti, milletin refahı için her fedakârlığa katlanırız. Fakat zavallı müstahsil ne yapsın. Altmış kuruşluk mahsulünü altı paraya nasıl verir. Ziraat Vekâleti bu balkabaklarını neye seksen kuruşa almamalı ? Müstahsile yardım etmiş olur. Bizde kim bu kadar nane yer, istihlâk eder. İhracatımız mahvolmaktadır. Demek siz de ziyandasınız? Sorarmısın? Fakat biz ken dimizden evvel zavallı, biçare, masum, bakımsız, ihmal edilmiş müs tahsillerimizi düşünüyoruz. Onlar hesabma kan ağhyoruz. nin isabeti teeyyüt etmiş demektir. Filhakika ferdlerin serbestçe hare ket ettikleri bir serbest rekabet rejiminde hükumetin fevkalâde bir zaruret olmaksızın müdahalesi, hususile istihsal bizde olduğu gibi teş kilâtsız ise bazan menf i neticeler verebilir. Büyük bir zazureti içtimaiye bulunmadıkça müdahale, mevcut ve müesses nizamı da altüst edebileceğinden cemiyetin daha büyük bir sıkıntıya düşmesi ihtimal dahilindedir. Bu noktadan tatbikattaki müşkülâtı nazari dikkate alan hükumete şimdi hak vermek icap ediyor. Sofya 2* (A.A.) (Ba' kan muhabir mahsusumuz b " diriyor) Sef; rimiz Tevfi'Kâmil Bey dü<Başvekil M. Mouchanoff'u ziyaret edere1 Türkiye hüku metinin kendi sini Ankara'ya davet ettiğini resmen tebliğ et Bulgar Başveküi M. kiye'nin büyüklüğü ve refahı ile zat: ratımın kabulünü rica ederim. Perde inmez Bugün buğday fiatlan geçen se miştir : Muşanof {Eski resmi) devletlerinin saadeti hali için Yugos Karol AKA GÜNDÜZ neye nisbetle biraz düşkün bir sevi M. Mouchanoff bu nazikâne da MÜSAHABE: Okumak zevki Bana öyle geliyor ki biz Türk'ler henüz okumak zevkinden mahru muz, okumuyor değiliz, fakat istifade etmek, tenevvür etmekten ziyade frenklerin dediği gibi vakti öldür mek için okuyoruz. Meşhur Oliver Goldsmit diyor ki: (İnteressant) bir kitabı ilk defa okuduğum vakit yeni bir dost daha idindim sanırım. Sevdiğim bir kitabı tekrar okuduğum zamanda ise eski bir dosta kavuşmuş gibi olurum. Bizde böyle yeni dostlar peyda eden veya eski dostlara kavuşan in sanlar ne kadar mahduttur. Çiçeron kitapsız bir evi cansız bir cesede benzetiyor. Bizde bu hesapça ne kadar çok cansız insanlar vardır? Kitaplar bir odanın olduğu gibi, bir kafanın da zineti olmaktan ibaret değildir. Onlar her medenî insanın günlük ekmeğidir. Ruhunun gıdası dir. Hayatımız ve saadetimiz için vücudü zarurî olan vasıtalardan biri de hiç şüphe yok ki kitaplardır. Boş vakitlerde en samimî yoldaş, candan arkadaş, dert ortağı, akıl kâhyası hep odur. Felâkete mi uğradık, onlar bizi teselli eder! Fakre mi düştük, onlar bizi yese kapılmaktan korur! Can sıkıntısını defeden, bize ümit ve cesaret veren hep kitaplardır. Musikiden mi hoşlanıyorsunuz, (compositeur) ların hayatı mı sizi alâkadar ediyor, (Mozar) i mı, (Glück) ı mı, (Beethoven) i mi, (Wagner) i mi tanımak isityorsunuz? Edebiyata mı merakınız var? (Hugo), (Musset), (Schiller), (Shakspeare) mi sizi alâkadar ediyor? İlme, fünuna, san'ata, tarihe mi meraklı sınız. Ufak bir masrafla bu adamların hepsi, ölüsü ve dirisi yanınıza gelir. Size dostluk elini uzatır. On'arla birlikte yaşarsınız. Petrarque diyor ki: Benim sohbetleri son derece ca zibeli her yaşta ve her memleketten dostlarım var. Bunların her biri edabiyatta, fünunda, felsefede temavüz etmiş kimselerdir. İstediğim dak'ka kendilerini ziyaret edebilirim. H<*r an emrime amadedirler. Kendileri ile birlikte seyahat ederim. Beni hiç s'k> mazlar. Bir şey sorsam derhal cevao verirler. Bazılarından yaşamak «an'atını, bazılarından bahtiyar c1 mak ilmini, bazılarından da pa»» kaj zanmanın yollarını öğrenirim. ları beni kahkahalarja güîdürür, zıları derin, derin düsündürü, On Iardan aldığım nasihatlerle hayatın her türlü beklenilmiyen zuhuratıra karşı koymağı bilirim. Bana t^min ettikleri bütün bu menfaatlere mu kabil benden istediHeri sey hiç me sabesindedir. Evimin bir köşesinde kürük bir dolap veya temîrce bir raf!» Kitaplarda dostlar gibi bazan hayırlı bazan de hayırsız olabilir. Havır siz dostlardan sakınmaği daha kücük yaşta öğrenmek lâzımdır. Ufak ya^ta heyecan veren cinaî vak'alarla do'tu, ask faciaları, intiharîar tasvir eden kitaplan okumağa ahşanlar büyü dükleri vakit ciddî eaerlerden yani samimî dostlardan zevk almazîar. O sebeple ebeveyn çocuklarm eline vereceği kitabın mahîyetini iyi tak dir etmeli. Çocukları muzır telkin yapan kitaplardan sakınmalı ve on Iara kitap, risale, mecmua okums<^a gavenin zamanı öldü»mek cîmad'^'nı ve her okunan k'taotan hakkile istifade clebi'mek için dikkat'i oku • manın ve okunan şeyi hatırda tutmanın şart olduğunu öğretm^lidîr. Yeni Gün Yarın karilerine en ktvmetli hediyesini takdim edecekHr. J vete bilhassa teşekkür ederek i'k fırsatta icabet edeceği cevabını vermiştir. Bulgar Başvkili Kralın av detini müteakıp ve günün en mühim mes'elelerini haîlettikten sonra ağ lebi ihtimal geîecek ay zarfmda Ankara'ya hareket edecektlr. EDEBİ TEFRlKA: 70 Kadife alev MAURICE DEKOBRA'dan Gökten düştüm!.. Muazzam bir boğa sürüsüne sahip olan bir zenginin konsoltasyonuna çağırıldım. Hem bunun îçin, hem de... Ve bil hassa sizleri görmek için gelditn. Aman azizim, çok şükür hasta değilim! Evet... Fakat dostumuzun vaziyeti çok alâkamı celbetti... Şu 27 mayıs hikâyesi yok mu ?.. Ne var, ne yok?.. Nasıl matmazel? Matmazel dö Radeski'nin şahsiyetinde çok seri ve o nisbette mu • cibi merak tahavvüller hissediyorum. Nasıl ?.. Şöyle Mario Luiza parkına doğru yürüyelhn. İstediğimiz gibi rahat rahat konuşabiliriz. Hem geziyoruz, hem de Monroe'ye bu tahavvülün safhalannı, Lilâ'nın, hamleleri ihtiyatlı ve sadık bir metrest iken yavaş yavaş nasıl münase betsiz bir kadın olmak istidadını göstermeğe başladığını izah ediyorum. Lilâ çekingen bir âşık idi. Buselerini ve nihayet kendini bana verirken kaçak bir mektepli kızın duyduğu hicabı da duyuyordu. Onun için ha • yatta benden başka erkek ve benden başka âşık yoktu. Halbuki bir ak şam vapurda «şu yolcu ile kısa bir maceranın zevksiz olacağını zannetmiyorum» diyebildi. Başka bir akşam, işvekârlığı yabancı bir dansörle kırlarda dolaşmağa kadar ileri götürdü. Evvelki akşam da Mürillo bahçesinde dolaşan bir yabancıya balkondan yarı çıplak bir vaziyette kendini seyret tirmekten ze*'k aldı. Anlıyorum, azizim, dedi. Uzaktan hareket eden o adamın te sirlerinî görüyorum ve neticenin neye varacağını düşünüyorum... Bu halleri, LUâ'nm iradesinin zayıf Iadığına ms hamlediyorsunuz ? Bilâkis. Bohemya'dan bu ma nevraları çeviren adamın iradesinin kuvvetlendiğine hükmediyorum. İl mülemraz kavaidine göre tarif edildiği takdirde irade hastalıklarında telâkkinin yeri yoktur. Halbuki Matmazel dö Radeski'nin vak'asında iradenin kısmı paralizisi mevzuu bahis değildir. Annal medikopisi kolojik'te Bizyo'nun şayani kayıt bir müşahedesi var. Karısınm aleyhine ikamei dava eden bir adam avukatına vereceği vekâletnameyi imza etmeğe muktedir olamıyor. Belki yüz defa imzasını elüe havada çiziyor. Fakat kalemi kâğıda temas ettirebilmesine bir kuvvet mâni oluyor. Kan ter içinde ayağa kalkıyor, dolaşıyor, tekrar masasının başına geçiyor, uğra şıyor, gene muvaffak olamıyor. Nihayet üç çeyrek saat uğraştıktan sonra, yazmın altma imzasmın karikatürünü koymağa muvaffak olabiliyor. Görüyorsunuz ya. İrada kuv vetinin tetkiki insanı ne gibi hari kalarla karşılaştınyor? Şu hale göre, Monroe, şayet Şomberg, ayın 27 sinde beni bırakıp gitmesini Lilâ'ya vaktile telkin et • miş ise, onun bu telkine tâbî olarak o gün çıkıp gideceğmi zanneder misiniz ?.. Bütün mes'ele burada!.. Bu emre itaat edecek mi, etmiyecek mi?... Bu hususta iki noktai nazar var. Meselâ doktorların bir kısmı telkine tâbi olanın iradesinin felce uğradığını ve canlı bir cesetten farkı kalmadığını iddia ediyorlar. Buna mukabil diğer bir kısım doktorlar da bu noktai nazari reddediyorlar ve telkin edilen şey telkine maruz kalanın tab'ına, fikirlerine, içtihadına ve âdetlerine çok aykırı ise o şahsın bu emri icra etmediğini ve telkine mukavemet ettiğini iddia ediyorlar. Ancak bu mukavemet, icra esnasında bir krizle de de tezahür edebiliyor. Hangi taraf hakh? Şayet Şomberg 27 mayıs için hakikaten bir telkinde bulunuyorsa, resi ister tarla faresi olsun,kaderin,hiç Matmazel dö Radeski hangi tezin bir nüvazişin yumuşatmağa mukte doğru olduğunu bize öğretecektir. dir olmadığı pençeleri arasında çır Her hangi bir ihtimale karşı, pınmağa mahkum insanlarız. o gün yanımızdan ayrılmamanızı çok Hizmetçimiz Kristina'ya, adresimi rica ederim, doktor? zi kimseye vermemesini sureti kat'iy Tabiî... Bir dost ve bir doktor yede tembih etmiştim. 27 mayısta Li sıfatile muavenetinize amadeyim... lâ ile birlikte nerede bulunduğumu Mersi Monroe... Yarm Lilâ'yı alıp otomobille Grönata'ya götürmek istiyorum. . Lilâ'ya, bizi bu seydhate sizin teşvik ettiğinizi, otomobilinızle bizi götürmek ve çok yi tanıdığınız bu şehri gezdirmek istediğinizi söy liyeceğim. zun kimse tarafmdan bilinmemesini istiyordum. Otomobilimiz, hareket için kapının önünde beklerken Patiyo'nun şirin ve serin salonunda doktor Monroe ve Lilâ ile beraher güle oynıya kahvaltı ediyorduk. Gröna da'ya gideceğimizden Lilâ memnun Ol rayt!... Buraya ihtiyar bir Endülüs'Iünün kalbini tedavi için gel KADİFE 33 Py miştim. Viyana'lı bir genç kızın kal bini tetkike fırsat bulacağım... Ka zar»an benim. görünüyor ve doktorun zarif ve nükteli sözlerile mestoluyordu. Ben de icabında muavenetinden istifadf edebileceğim bu muktedir ve me£t erkadaşın refakatinden büsbütün ba"':a bir haz duyuyordum. Lilâ yol çan tasını kapamak için ayağa kalkmıştı 25 mayıs Acem'ler insanla kaderi kedî ile fareye teşbih ederler. İster şehîr fa ki Kristina içeri girdi ve bir kadının madamla görüşmek istediğini söyledi... Mabadi var

Bu sayıdan diğer sayfalar: