18 Temmuz 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

18 Temmuz 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a 18 Temmuz K A 11 I N V e Süse dair "\f OD A Pratik gündüz tuvaletleri Zeki Velidi Beyin iddialar Darülfünun müderrisi MillîTarih Kongresinde neler söylemişti? Beyanatm metnini neşrediyoruz Ieri bu gibi âlimlerin, ayni zamanda bazı siyasî zevatın tesirile durdu. Mes'ele ile daha evvel Petro da alâkadar olmuştu. Hep diğer Avrupa âlimleri gibi ilk Merkezî Asya'daki nehirleri, dağları, şehirleri onlarm kullandıklan isimlerle tesmiye ederlerdi. Büyük Petro bu her iki büyük nehrin kendi zamanında Hazar denizine munsap olmadığmı biliyor ve bunun tetkikine ehemmiyet veriyordu. Büyük Petro'nun Türkistan istilâsına memur ettiği Kafkasya'lı jeneral a verilen vazifelerden birisi de bu mıntakanın esaslı tetkiki idi. Sonra diğer taraftan da bir altın mes'elesi vardı. Hindistan'ın yolunu arıyorlardı. Mes'elenin tetkiki Rus istilâsından sonra, yani 1873 senesinden sonra ileriletildi. Rus âlimleri daha ziyade özboy mecrası mes'elesi ile uğraş , tılar. özboy mecrası Amuderya'nın eski zamanda Bahrihazer'e munsap olduğu haldedir. Rus coğrafya cemiyeti müteaddit ekispedisyonlar gönderdi. Ve bu ekispedisyonlara iştirak eden âlimler daha Türkistan'a git • meden evvel Petresborg'da olan muayyen kanaatler ile gidiyorlardı. Birisi Türkistan'ın kurumakta oldu ğunu iddia eder. Diğeri de kurumamakta olduğunu iddia eder. Ve oraya gittikten sonra da kendi iddialarına göre delil topluyorlardı. Bu ekispedisyonların netayici İstanbul'da vardır. Buna iştirak edenlerden en bü • yük bir kısmı kurumak taraftarıdır. Diğerleri de kurumamak taraftarıdır. Sonra bu mes'eleye Avrupa âlimleri iştirak ettiler. Müsteşrikler de iştirak etti. O zaman İngiltere ve Almanya bilhassa Belçika ilim mecmuaların da, coğraf î mecmualarda müteaddit makaleler neşrolundu. Ondan sonra İslâm coğrafya kitaplarında tarihî zamanlarda Amuderya'nın Bahrihazer'e munsap olmadığı fikri ileri sürüldü ve aleyhinde olan bazı kayıtlaı da tevil edildi. Fakat yirminci asrın başına doğru kurakhk mes'elesi başka bir şekil aldı. Türkistan'da daima kuraklık mevcut olmadığı hissedilmeğe başlandı. Sonra Rus akademisi ve coğrafya cemiyeti tekrar heyetler gönderdiler. Bu heyetler burada tedricî ve mütemadi kurakhk olmadığı neticesine vâsıl oldular. Zamanımızda yalnız Aral gölü, Balhaç gölü ve diğerlerinde Meteoroloji %e Hidro loji tetkikleri yapılmaktadır. Cümudiyeler de tetkik edilmiştir. Ve ediliyor, diğer taraftan tarihî tetkikat ta ilerliyor ve tarihî tetkikat jeolojik tetkikatı tamatnen müeyyit olarak ilerliyor. Yani tarihî tetkikat ta Türkisan'ın tarihî zamanlarda kurumakta olduğunu isMt ediyor. Bu Bergin Jeolog ve rü'ekasınm mesaisi neti cesidir. (Aral ekispedisyonu) serisinde bir kac cilt olarak yazılmış otold) un eseri almancaya o ani'"!"r Sonra (Bar told) fikri her vc.î ''M! edildi. (Amuderya) da ve diğer es*ı'~~Jgörülür. (Bartold) bu eserde Amuderya'nın Bahrihazer'e munsap ol duğunu isbat etti. Mücevherat tarihi Mücevher kulanılması asrı hazı rın icat ettiği bir süslenme usulü değildir. Mücevherlerin kullanılma zamanı âdeta beşeriyetin tarihile birlikte başlar. En eski devirlerde bile o vakte göre kıymettar taş veya maden müzeyyenat ile süslenmek âdetti. Medeniyetin ilk beşiği olan Orta Asya ile Mısır'hlar, Roma'lıların mecnleketlerinde yapılan tetkikat oralarda yaşıyanlarm ölülerini ekseriya mücevherlerile birlikte gömmeleri neticesi tamamile ele geçmiştir. İlk zamanlar insanlar çiçekler, yapraklar ve hayvanat kabukları ile kendilerini zarifleştiriyorlardı. Daha sonra ağaç kabuklarını vahşî hay van diş ve boynuzlannı ve taşlan yontarak vücutlerin muhtelif uzuv larına takıyorlardı. *~ Vaktaki maden keşfolundu. O zaman yeni bir san'at doğdu. tnsani yetin mücevherat için ilk kullandığı madenler bronz, altın, gümüştür. Türk'ler, Mısır'hlar, Yunan'lılar, Etürsk'lerin yaptıkları zarif mücevherler tarihte ebedî bir iz bırakmıştır. Bizans tmparatorluğu zamanında mücevherat merağı en yüksek tner • tebeye vasıl oldu. Keza Fransa'da tfa evvelâ dinî bir temayül şeklinde başlıyan mücevher düşkiınlüğü Intibah devrinde son derece arttı ve o hengâtnda hakikaten çok ince ve san'atkârane mücevherler yapıldı. Ondan sonraki devirdekiler daha şatafatlı olmakla beraber san'atkârane kıy met noktasından o kadar ehemmi yetli değildir. Makinenin icadı ve her şeyin serî ile imali şekli mücevheratın da kısmen ehemmiyetîni kaybettirdl. Bugün kullanılan mücevherlerin çok kıymetlilerinin ekserisinin yapılmış tarihleri eski zamanlara aittir. Yeni ayakkaplar Soldaki zarif kıyafeb'n üst kısmı knrmızı ve kahve rengi damalı krepdö şindendir. Bunun üzerinde şık bir kap örtülüdür. Eteklik kısmile kap kahve rengidir. Sağda ayakta duran model beyaz ve mavi renkte diyagonal çizgili krepdö Bir oda=Iki oda Beyin isi var. Hanım arkadaslarmı kabul edecek. Bazan her ikisi ayni saate greür. Bereket versin salon biiyükçe bir yerdir. Onnn için ikiye bölünebilir. Beyin oturacağı kısımda divan küçük bir kütüphaneye dayalıdır. Şöyle uzanıp dinlenmek istediği zaman eline bir ro man alıp okuyabilir. Kütüphanenin kösesine büyükçe bir ayna konur ve kenarına tahta kısımlar da ilâve olnnur. Hanım kendi kısmını daha güzel düzeltmistir. Onun aynası beyzidir. Elek • trik lâmbalanna birer kübik abajur içine koymus. Kenara fld koltuk ve bir kana • tçb'maî hayatta olduğu gîbi kılık yafetinizde de kadınlar erkeklerle hemayar olmağa çalışıyor. Hiç şüphesiz ki ke«ik saç modası bu arzu ve temayülden doğ mustur. Bu sene Avrupa kadınlannm plâjlarda erkek elbisesi kumaşından pijamalarla gezmeleri ve nihayet şu res mini koyduğumuz kundurayı kendilerine münasip ve muvafık görmeleri de hep ayni tesir dolayısiledir. Fakat bizim fikrimizce mes'ele sade bu moda cereyanı, bir erkekleşme merakmdan doğ muyor. Biraz da ihtiyaç neticesi mey dana geliyor. Bugün bir kısım sporcu hanımlartn giydikleri bu ayakkaplar hiç şüphesiz yakında taammüm edecektir. Çünkü içtimai hayata atılarak sabahtan aksama kadar çahşan ve yürüyen kadınların bugünkü topuklu ve dar apakkaplarmdan bir gün gelip kurtuhnak istiyecekleri asikârdır. ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ yün Cempeler TiVleşhur adamlara göre j Izdivaç neticesi kadm hürriyetini elde eder, erkekse onu kaybeder. Kant Ciddî bir kadmın havaî bir erkeU le canı sıkılır, fakat cidcfî bir erkek havaî kadmın arkadaşhğmdan memnun olur. Goethe Bir maşuka süt, bir nişanh tereyağı, bir zevce peynir tadmdadır. Ludıuıg Borne Yakası Haska ve v2cudü bir başka renkfeki bu cempe ev velâ bel kısmından örülmeğe başlar. U»t kısım aynca örüle rek dikilir. Bu cem peyi örebilmek için şu levazım hazırlan malıdır: Hangi renkle.i intihap ettinizse o iki yünden kâü miktar. 2 tane 10 numara örgü diğer iki çelik siş, bir krose iğneşısı, Yazın pismiş yemekleri saklamak hiç doğru değildir. Her övünde taze fzdivaç yekdiğerini katedecek istikamette uzanan iki hattın birlestiği pisirmek, yahut bir övün pişmiş ye mek yemek, bir övünü de soğuk et noktadır. Yalnız ne var ki birleştikIer, peynir, meyva ile geçistirivermek ten sonra da ayni istikamette uzan Iâzımdır. Fakat is bu kadarla bitse makta devatn ederlerse tabiî muh iyi. însan her dakika dısarı cıkıp her telif istikametlerde ayrıhrlar. övün yemek levazımatını ayrı ayrı teTolstoi darik edemez ya. Et, balık ve saireyi tzdivaç etrafı mahsur bir şehre hiç olmazsa 12 saat salkıyabilecek benzer. tçeridekiler dışarı çıkmak, bazı tertibat almak icap eder. Evleri dışarıdakiler içeriye girmek isterler. nisbeten serin olanlar bu ihtiyacı ale Arapça darbımesel lâde tel dolap vasıtasile temin ede Erkek veya kadından her biri ço bilirler. Lâkin ev ve apartımanlan cuklarım mübalâğah bir derecede se biraz sıcak olanlar mutlaka hakikî viyorlarsa emin olsun ki onlar izdivaç veya elektrikli buz dolabı kullanmak hayatında aradıkları saadeti bulama mecburiyetindedîrler. mıs insanlardır. Buzja çiy veya pismiş yemek muKarmen Sttva MiHi tarih kongresi müzake ratını takip eden karilerimiz katırlarlar: Darülfünun müderrislerinden Zeki Velidi Bey Tarih Cemiyetinin neşrettiği Türk tarihi hakkında bir rapor yazmış, kongrede bu rapordaki iddiala ruu teyit ve izah için beyanatta bulunmuştu. Zeki Velidi Beyin tezi şu idi: C " Asya'da kablettarih zamanlarda kurakhk olmuştur. Tarihi zamanlarda olmamtstır. ^ Orta Asya'dan diğer kıfalara vaki muhaceretler kurakhk yü zünden değil, nüfus kesafetinin artmasından mütevellittir. Zeki Velidi Bey beyanatmda iddiasını isbat için bir çok tniMaller getirmiş, fakat bunlardan bir çoğu tarihî devirlerde kurakhk olduğunu göstermisti. Bundan sonra Tarih Cemiyeti Vmuntî Kâtibi Reşit Galip Bey söz almıs, Zeki Velidi Beyin iddialar ını müdellel ve kat'î bir sekilde reddeden cevaplar vermişti. Zeki Velidi Bey buna rağmen bir başka içtimada tekrar söz istemiş, ayni mevzua avdet ederek bir buçuk saat sSz söylemişti. Zeki Velidi Beyin bu ısrarı Reşit Galip Beyin ikinci mukabelesini ve Sadri Maksudi, Şemsettin Beylerin Zeki Velidi Beyin fikirlerini şinHendir. Bunun biThassa yakası çok cerh için söz söylemelerini intaç orijinaldir. Sağ yaka sol göğüsün üstünetmişti. de açılmış kısımdan içeri girmektedir. Karilerimizi tarih kongresi müBelde enli bir kemer, elde beyaz el • zakeratından mufassalan haberdivenler vardır. Bununla beyaz basır dar etmiştik. Hatta kongrede vesapka, diğer elbise ile gene beyaz farilen konferanslardan şayani dikkat siyah tezyinath şapka çok iyi gider. kat görduklerimizi aynen koymuştuk. Yalnız Zeki Velidi Beyin kongrede hararetli münakasalara sebep olan beyanatı ancak bir kaç cümle ile hulâsa edilebilmişti. Bu eksikliği tamamlamıs olmak için Zeki Velidi Beyin yanlışlığt isbat edilmiş olan beyanatını da lu '^'bugün aynen dercediyoruz: Reis Söz Zeki Velidi Beyefendinindir. Zeki Velidi Beyefendinin mütaleanamesnin iki şıkkı vardır. Birisi Caferoğlu Ahmet Beyin mütaleasmda olduğu gibi ve bugün bah • solunan kuraklığa mütealliktir. Di ğeri Orta Asya'da kum altında kalmış veya kalmamış olan şehirlere mütealüktir. Zeki Velidi Bey Muhterem mes. lektaşlarım, muhterem encümen azaları. Huzurunuzda arzetmek istepe yerleştirmîştir. Bu suretle de bir oda, diiğm maruzatım evvelce rapor halin fld oda olmuştur. de yazılmıstı. 4 ciltlik Türk tarihi neşrolunduktan sonra diğer müderrisler gibi bana da gönderilmişti. Bir tenkit ve tahlil yapılması isteniyordu. Simdi onun kısmı evvelini mevzuu bahsedeceğim. Ben bu raporda Orta Asya'da kurakhk mes'elesine temas etmiştim. Fakat bu kurakhk mes'elesinin iki cephesi vardır. Biri kablettarih kurakhktır. Diğeri tarihî zamanlardaki kurakhktır. Raporum da da arzetmistim, kurakhk mes'elesi ancak tarihten evvelki de virlere ait olabilir. Reşit Galip Be • yefendi kurakhk mes'elesini umumiyetle reddettiğimi söylediler. Ku rakhğı inkâr ediyormuşum. öyle de ğildir. Maruzatım, Reşit Galip Beyefendinin maruzatım ikmal mahiyetinde olacaktır zannediyorum. Belki de değildir. si, 3 düğtne, Yunan membaları Sirderya ve ASonra orta vücut içm göğsün muderya nehirlerinm Hazer deniçerçevesi 108 santim, koltuğun daizine ayn ayrı iki koldan munsap olrevî uzunluğu 51 ve kısa kolun uzun duklarım göstermektedir. Fakat zamanımızda her iki nehrin Bahriha luğu 21 santim olacaktır. Bu cempe hali hazırda öğleden ev zer'e munsap olmayıp yarı yolda kal dığı malumdur. Yani Aral gölüne vel kıyafetleri için pek modadır. Bilmunsap olmaktadırlar. Bahis kurakhassa düz renk eteklikler ile pek şık hk olduğundan dudaklarım da kugider. Binaenaleyh bu cempeyi ya rumağa basladı. (Gülüsmeler). parak hem vaktinizi boş geçirmemiş Türkistan'ı Rus'lar işgal ettikten hem de yok pahasına gardrobunuza sonra yani 1880 seneîerine doğru bir takım daha ilâve etmiş olursunuz. 19 uncu asrın rub'u ahirinde Türkistan bir kurakhk devri geçiriyor. Kurakhk Taskent'te teessüs eden (meteoroloji) istasyonu müdürü olan bir Alman'la Rus tabiivatçı ve jeologhafazası ve içkilerin soğudulması ta larmdan profesör (Muşkitaf) ve diRoma'lılar zamanında kesfedilmiştir. ğerleri Türkistan'ın kurumakta olTabiî o vakitten son asra gelinciye duğunu, Rus'ların istikbalsiz bir memlekete yerleştiklerini ileri sür kadar buz kar kısın kuyularda saklamüslerdir. Jeneral (Çitef), Türkisnarak muhafaza ediliyor, yazın mey tan'ın fatihi olan yani orayı istilâ edana çıkarılarak sarfolunuyordu. den bu zat bilâhare Türkistan'a nefSun'î buz imali ve elektrik cereyanı yedilmiştir. Rus Grandoku Kostantin vasıtasile soğuk hava temini ancak Nehreyn'in sağ ve sol mecralarından kanallar çıkarmağa başladığmdan yirminci asrın ibdatıdır. Fakat bunlar henüz fazla zengin tabiiyatçılar buna karşı protesto et ailelerden maadasmm tedarik edemi tiler. Bunun faydasız oîduğunu söyyeceği bir pahalılıktan sıhhî ve müb lediler ve yeni arklar açıhrsa Tür kistan'ın kurumasmı tesri etmiş olurrim bir ihtiyaç oiduğuna göre her sunuz, o'duğu gibi kalsın dediler. memleket belediyesinin harcıâlem buz dolapları imalini teşvik etmeleri Jeneral (Çitef) in Yeni derya Akmilletlerin sıhhati noktai nazarından kum derya ismindeki iki derya kollarını istikşaf hakkındaki teşebbüs • elzemdir. Büyük Petro zamanında rek iktisadî mes'elelerde ve gerek tarih ve arkeoloji mes'elelerinde za.manımızdaki en büyük âlimlerin söyliyebileceği fikirleri ileri sürmüştür. O diyor ki: «tnsanların uzak mazl» Ieri incillerden, kütübü semaviye • lerden aranmaz. Yeraltında bulunan asarı atika aranmalıdır, harabeler* de aranmalıdır, harabeler tetkik edilmelidir. Arabistan'da ne gibi a sar var? diyor. Seistanda iklim inkı* lâplannı mevzuu bahsediyor, diyor ki: «Orada yeraltında hurma ağaçları, hurma dalları bulunmuştur. Hat< buki burada hiç hurma ağacı yok, bulunmuyor. Sonra geliyor Türkistan'a. Orada. da asari atika araştırıyor. Ebulgazi Bahadir Hanın büyük tetkikat yaptığını ve yerin çok derin tabakala rında hurma ağaçları ve sair bazı nevi ağaç bulunduğunu söylüyor. Simdi Amuderya mes'elesi geliyor. Diyor ki: Amuderya Sasanyan'dan evvelki devirlerde (harita üzerinde izahat verdi). Harzem tarafma ak« mağa başladı ve bu suretle göl te şekkül etti diyor. Bu göl civarmda Türk'ler, Peçenek Türk'leri yaşıyorlar. Peçenek yani Sarıkamış gölü bunlarm lisanında (Kır denîzi) te» ; miye olunuyordu. Bu Harzem crvarında bize tarihen malum olan ilk . türkçe kelimedir. Ve Pittard buraya geldiği zaman gösterdik. Tasavvur etmezdi ki eski zamanlarda Har • zem'in cenubu garbisinde Türk kavimleri yaşamış olsun, çünkü onlann f ikrince orada ancak tranî kavimler Avrupa kavimleri yaşayabilir. Diğer mesnetlerle beraber Elbiruni'nin Istanbul kütüphanesinde bulu« nan eseri de almanca olarak intişar etti. Ahiren bu mes'ele ile uğraşan (Türkistan'ın kuruma mes'elesi ile), zevattan bir kaçı Merkezî Türkistan dağlarında olan cümudiyelerin tarîhî zamanlarda eksilmediğini yakn» zamanlarda hatta bazı sahalarda art, makta olduğunu bilinmekte olduğuntt ileri sürüyor. Prof. Machatechek Viyana Darülfünunun coğrafya mü derrisidir. Kendisi Türkistan'da çolc etrafh tetkikatta bulundu. 1921 senesinde neşrettiği eserinin 64 üncS sahifesinde bu mes'eleyi izah ediyor,' Sonra bu mes'ele ile meşgul olan ze» vat Rus'lardan profesör Voyikof v» ve profesör Molçanaftur 1929 senesinde Orta Asya'nın yolları isanile neşrettiği eserini gördüm. Daha sonra 1930 senesinde Şnit Nikof bir ma« kale neşretti. Molçanof'un eseri ue cilt olarak intişar etti. Molçanof, e J serinde göllerin sathmda değişmelerl riyazî olarak adetlerle göstermektedir. Rus hâkimiyeti devrtnde Aral gölünün sathı bilhassa 1880 senelerinde alçalmağa başlamış ve 1905 ' senesine kadar devam etmiştir. 1907 senesinde gölün sathı değişmemiştir. 1908 de tekrar yükselmeğe başlamış ve 1912 ye kadar mütemadiyen yükso'rn^tir. 1915 ve 17 senelerinde aynî vaziyette kalmış, gayet kurak olan 1917 senesinde satıh tekrar alçalmış. 1921 senesine kadar 1915 senesine 1221 de Cengiz Hanm ordusu Anisbeten 1.3 metre alçalmıştır. 1921 muderya'nın örgenç yanındaki bent ve 1924 senesine kadar tekrar yiikleri yıkması neticesinde husule gelselmiştir. Aral gölünün umumi yetle diği, Türkistan'ın medeniyet ve ticavakit alçalıp yükselmesi 3 metre aret tarihinde büyük rol oynıyan bu rasmdadır. Bu rakam jeologlarm mecranm ancak 1578 de Amuderya tetkikatına da uymaktadır. sağ tarafına (Kerder yatağına) döndükten sonra kuruduğunu vesikaları Balkaç gölü etrafmda ile göstermiştir. Nehrin mecrasmın Balkaç gölüne gelince: Bu göl değiştiğini tarih kaydeder. Bunu söy 1880 senelerinde epeyce tuzlu idL liyen zat Türk seyyahı Sevfi Çelebi'Sonra sathı yükseldikçe yavaş yavaf dir. Bu adam diyor ki: «Türkistan'tuzu da azalarak tatlı olmağa başlılar günahkâr bendelerdi. Allah onlamıştır. Gölün sathı bilhassa 1900 ların elinden Amuderya nehrini aldı, senesinden sonra her sene 20 santim Aral gölüne doğru sevektti.» kadar yükseldi. 1908, 1909 senele • rinde yükseliş pek cezrî olmuştur. Bendeniz bu mes'ele ile öteden1910, 1911 senelerinde gölün sathı beri mesgul oldum. Çünkü ana vata30 santim alçalmıştır. 1921 senesinnımız olan Türkistan'ın bugün bile den sonra tekrar yükselmeğe başlakurumakta devam ettiğini ve istikbali mıstır. 1925 te tekrar inmiştir. Ba olmadığmı iddia edenlere karşı bu iniş ve biniş bir çok seneler devam nun aksini isbat edenleri daha tercih etmiştir. (PravederRostov) gazete» ediyorum. Onun için profesör Aurel sinde okuduğuma nazaran 1930 seStein 1911 senesinde Rusya Türk'leri nesinde tekrar yükselmeğe basla arasında seyahat ettiği zaman yaptı mıştır. Garbî Türkistan'da Rusya iğı tetkikatı o vakit İstanbul'da Vakit daresinde bulunan tarihî devirlerde ceridesinde neşretmiş, memleketi kuruma hâdisesi pek te mevzuu baB> mizin kurumamakta olduğunu ve issedilmiyordu. Fakat her iki Türkistikbali parlak bir ülke bulunduğunu tan'ı birleştiren cümudiyeler Pamir yazmıştı. Ben bu hususta kendisi İsdağlarında eridiği halde Sarkî Türtanbul'da iken bazı malumat elde kistan'da henüz devam ediyordu. Şar« etmeğe muvaffak olmuştum. Bunu kî Türkistan taraflarından gelen da ilk Türk tarih kongresinde arzether hangi bir seyyah insanlan tarih mekle şerefyap oluyorum. Bu da hususunda saşırtacak bir keşfiyatta Türkistan'ın en büyük âlimi olan bulunnıak emeline düşüyor. Onun i(Eburephanı Biruni) nin bir kitabı çin garip garip emeller peşinde ko(Fatih kütüphanesinde 3037 numa • şan ve hiç bir ihtisas sahibi olmıyan rada bulunan) tul ve arza ait bir kiseyyahlar böyle yeni bir şeyi keşfetabıdır. Bu eser müellifin kendi eli derek insanlan hayrette bırakmak ile yazılmıştır. Eserin bas tarafında istiyorlar. Geçenlerde Mösyö (Le 20 varak kadar mukaddime vardır. Lutfen sahifeyı çevtriniz Bu mukaddimede o vakit bu âlim ge Türkistan'da yapılan sonraki tetkikler r

Bu sayıdan diğer sayfalar: