8 Kasım 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Kasım 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Teşrînîsanî Camharîyet' Kadın ve hajjat ] Genç kızlanmızm istikbali Bîzlerm içtimat hayata atıldığı • mız gündenberi genç kızlanmızm «rf birer koca bularak istikbalierini temin etmeleri usulü tamamile ortadan kalkmıştır. Fakat bu hal bütün aileleri • mizîn önüne halli çok müşkül bir vaziyet çıkardı. Eskiden aîleler yalnız erkek çocuklarmm istikbalini temin mes'elesile uğraşırlar, kızlan biraz okuttuktan sonra mektepten alırlar ve onlar a çıkacak kısmeti beklemekle vakit geçirirlerdi. Şimdi herkes erkek çocuklan gibi kızlarma da birer meslek intihabı müvacehesinde faşmp kahyor. Evet. Çck mühim ve halli müş • kül bir muadele?. Kızlanmızm hangi mesleklere süluk etmeleri onlar ve aileleri için daha menfaatli ve daha faydalıdır. Buna kat'î ve kestirme olarak filân veya falan meslek diye birden cevap vermenin hnkânı yoktur. Çünkü her ailenin içtimaî ve mali vaziyeti baska baska olduğu gibi her kızm istidat ve temayülü de ayn ayrKnr. Fakir bir aîlenin kızı pek uzun sürecek bir tahsil devresine ihtîyaç arzeden mesleklere heves etmeme lidir. Çünkü ailesinin bütçesi tahsilinin sonuna kadar onu beslemek imkânından mahrumdur. tşçilik ve daktiloiuk gibi çabuk elde edilecek san'atlar bunlar için daha münasiptir. Fakat bunlar arasmdaki fevkalâde parlak ve müstesna zekâlann hükumetin yardımile en yüksek mertebe" e kadar yükselmeleri temin edilirse memleket ve millet için çok faydalı olur. <• Orta halli ve zengin aîleler îçinde kendinde aile kadmlığından ziyade hayat kadmhğma istidat görenler her hangi bir meslek olursa olsun onu intihap edebilirler. Bununla artık kat'î şekil de evlenmekten mahrum kalacaklardır demek istemiyoruz. Eşlerini bulurlarsa belki diğerlerfn den daha mes'ut bir yuva kurabüirler. Yalnız, Itpndîlerînde &3e lığından baska işlere fazla istidat ve temayul görmiyenler rautlaka bir meslek sahibi olacağım diye yorul • mamahdırlar. Ancak ihtiyaç ve zarurette kaldıklan takdirde yapabi • lecekleri bir ise ait biraz meleke ve rüsuh sahibi olduktan sonra çekilir ve evlenirlerse onlar için bu küçük ihtiyatkârlık kâfidir. Hâdiye lclâH Manto zamanı geldi Cuma mı, Pazar mı, Tatîlin ilgası mı? Hafta tatili anketimize gelen cevaplar Hafta tatili hakkındaki anketi • mize gelen cevaplan neşre devam ediyoruz: Cuma tatllinin pazara tahvlli çok mu vafıktır. Ancak pazar günleri gene mec burl olarak tatn yapüması lâzımdır. Üskudar, Bağlarbaşt, Omer Lutfi • Hafta tatllinin kaldrnlmasmda mah 8ur yoktur. Fakat tatil gününün cuma dan pazara tahvüi doğru olamaz Bunun blr çok mahzurlan vardır. Bergama, Bukuk Fakültesi me zunlanndan Ahmet Necati ¥ Bir Liranm Başmdan Geçenler Tefrika numarası: 24 Yazan : Kemal Ragıp Ertesi günü gene buluştular. Aralarındaki mace rayı iki günde öğrendim Acaba ne idi bu?. Onları ayıran esrar ne idi?.. *** Yoksa onlar kardeş miytfi?.. Bel ki de anası bir, babası ayn, iki kardeş?.. Diyelim ki analannın kocası ikinci çocuğun başkasmdan olduğunu anlaymca kendi evlâdmı almış, kadından ayrılmış... Bir daha hiç birisi birbirini görmemiş... Ne kadınIa erkek, ne b*e çocuklar... İki kardeş birbirini tammadan büyümüs... Olur a, tanışmadan se vişmişler... Sonra kardeş oldukları nı anlayınca . Birbirlerinden vaz geçememişler, geriye de döneme mişler .. Bu hale gelmişler, işte... * • • Rı ifar adamaCHn ««gatfu. A.'ışlık hazır hnı evvelce yapmış olanlar bunlaı çikarıp giydüer. Fakat be • nüz bu \azirhgi yapmamış olanlara halisane bir tavsiyede buhınacağız. Hali hazır malum. Her mevsimde ayn ayn eibise ve manto yapmak müşkül. Onun için şu nümunelerini takdim ettiğimiz klâsik model ve biçîmlerde mantolar yapınız. Bunla rın uzermde geçici tezyinat mevcut olmadığı cihetle tamamile eskiyin • ciye ka4ar modan geçmez. Her za man giyebilirsiniz. Soldan Hîbaren: 1 Platm grisi renginde yünlü kadifeden manto. Ust kısmı parçah bir bolero şeklinde. Belde deri bir Eemer. Yaka tamamîfe kapah. Go • ğüste 6, kolda birer düğme. 2 Fmdık kabugu renginde yünlSden manto. Yaka ve bel tamamile klâsik kol nihayetleri kanath. Bo yunda eçarptan büyuk bir fiyango üe bu manto çok iyi gider. 3 Kurşunî yünlüden manto. Yaka, kolun dış taraflan zemini ayni renkte diğer çizgili bir kumaştan. Bu mantoda bilhassa yakanm genişliği nazari dikkatî celbediyor. 4 Lâcivert colaptan manto. Bunun da yakası diiz ve genis, kol nihayetleri kertikli ve orijinaldir. Bilhassa düğmelerinin belden asağı olması derin bir mümtaziyet ve zarafet aynhğı teşkil etmektedir. Köylümüz kı», yaz, yagmurda, çamur da cuma demez, pazar demez calışırken çehirlerin ve şehirlüerin hafta tatili yapması muvafık değildir. Terakkl yolunda önümüzde yurüyen Avrupalılara yetiş mek için gece gündüz çahşmamız lâ nmdır. Buna azmettiğimizl hafta tatilini kaldırmakla herkese anlatmalıyız. Snat Ticaret Odast başkâtibi Muzaffer * Hafta tatilini cuma gunü yapmamızm mahzurlannı hep büiyonn. Haftada bir gün mutlak tatil yapümalıdır. Ktuhçesme'de bakkal Mustafa Sabri * Hafta tatilini kaldırmamalıdn*. Fakat bunun cuma yerine pazar olması daha muvafıkto. Kumkapı S. Fikri Bugfinkü lktisadi vaziyet düzelindye kadar hafta tatülrün kaldırılması muvafık olur fikrindeylm. Kütahya tacirlerinden DomaniçTlzade Mustafa Nuri Rafta tatili kalkmamalıdır. Cuma ye rlne pazar olması faydahdır. Byüp'te bakkal Rasan • Hafta tatillntn cumadan pazara tah viH faydası nisbetinde basit olan bir mes'eledir. Fakat tatüin busbütün ügası cöıetine gellnce burada iş değişlr. Tatüi buhran hitlnclye kadar kaldıralım diyemeyiz. 0tcüc& buhran bir mefhumdan ibaretttr. Ona blr ba« ve bir son tayln etmek im kansızdır. Sonra buhran vardır diye tatili flga etmek buhranı azaltmıyacak, belki çogaltacaktrr. Bugün Istihsalâtına mah reç bulamryan müstahsü haftada bir günrak fazla lstlhsal İle stokunu biraz daha faslalaştıracaktır İktlsadî buhrandan blzden çok daha fazla müteessir olan memleketlerde hafta tatül crumartesl günü ögleden başlar ve pazartesi sabahı nihayet trulnr. Karaağaç deri fabrikası mütehassisı W Snver Remzi An saklnlertnln blr buçuk milyar tah min ohmdnguna ve bunlann bir mflyan nm pazar günü tatll yaptıklarma göre bnna bizlm de iltihakımız bir zarurettlr. Ankara, Yenisehir Tey?i Cuma tatilinln yalnaz devlet dairele rinde tatbiklni, lktisadi Işlerle alâkadar mttesseseler mensubinm serbest bıra kımasmı muvafık buluyonım. Safranolu: H. Avni ü Ethem tzzet Beyin «Göz yaşlan> isimli yeni romanı neşredilmiştir. Tatlı bir üslupla yazilmış olan bu roman bir tahlil romanıdır. Yepyeni bir teknik ile yazılmıştır. Lisam öz türkçedrr. Romanm göze çarpan hususiyetlerinden biri de kendi ten • kidinin kendi içinde bulunmasıdır. Ethem Îzzet Bey son bir kaç sene zarfında birbirini müteakıp yazdığı eserlerle tamnmiş ve sevilmiş bir muharrirdir. Romanlan yeni, işlen. metnis, mevzulan yeni bir çerçeve dahilinde teşrih etm»si itibarile aynca şayani dikkattir Karflerimize zevkle okuyacak lanna emin olduğumuz «Göz yaş . lan> nı bilhassa tavsiye ederiz. Acaba boyle miydi?.. Bunu pek iyi anlıyamadım. Ne olduğunu bir kere bile ağızlarından duymadım. Bir Hirlü öğrenemedim. Bu esrar her halde ne kadar korkunçtu ki onlar bile ağızlanna alamıyorlar; kendi aralarmda konuşmaktan bile utanıyorlar, ürküyorlardı... Mezecinin çekmesinden çıkıp ta bu soluk benizli, bakışlan matemli delinin eline geçtiğim zaman işte bu halde idiler... Ertesi gün gene buluştular. Ara lanndaki macerayı şu iki günde öğrendim. Ve en büyük zevkleri hep geçmiş günleri yadetmekti. Ne yapalım?. Diyorlardı. Madem ki gelecek günlerden hiç ümi d'mıiz yok!.. Nasıl seviştiklerini, ilk defa nasıl gözgöze geldiklerini nasıl anlaştık lannı, nasıl darıldıklarmı, nasıl ba rıştıklannı gözönüne getirmekten: Biliyorsun ya, bana neler yaptın?.. Bana bunları nasıl yaptın?. Sen de bana ne delilikler yap trrdın?. Bu delilikleri bana nasıl yaptırdm?. Diye karşılıklı sttem etmekten zevk duyuyorlardı. Ben de bu günahkârlarm hikâyesini böylece kendi ağızlarından dinlemiş oldum. *** Soluk benizli, dalgm bakışlı genç o gün bir aralık cüzdanmı yere dü şürdü. Biz sekîz on lira, şöyle cüzdanm arasmda duruyorduk. Hepimiz yerlere rföküldük. Iğildi. tsteksice toplarken bir denbire durdu: Ah, şimdi şunlardan yüz bin tane olsaydı... Haydi yüz binden vaz geçtim.. Yarısı..4 Hatta onun da yan»ı... Kadm dudaklarını büktü: Ne yapacaksın sanki?.. Bize paranın ne lüzumu var?. öyle mi zannediyorsun?.. Elimize büyük bir para geçseydi hiç ol~ mazsa buradan kaçardık. Hiç kim senin bizi tanıyamıyacağı, tanıyan larm da gelip bulamıyaca^ı bir yere kaçardık. Fena mı olurdu? Ah pa ra!... Kadının bütün hayatı mahrumî yet içinde geçmiştu Çok acı çekmiş ti. Onu hiç anlıyan, hiç düşünen ol mamıştı. O d*a bu anlaşılmamazh ğın içinde kendini unutmuş, yillar danberi kayıtsız, kaygusuz yaşıyor du. Onun için paranın pek az kıy meti vardı. Hele bu gencin cebmden kendisi için on paranın çıkmasını istemezdi. Tramvayda bilet parasını bile onun vermesine içi razı olamıyordu. O kadar tok gözlüydü. öyle iken şimdi birdenbire duraladı. Ellerinde o kadar çok para olsaydı sahiden kaça bilecekler miydi?.. Buna onun da aklı yatar gibi oldu: Keşki... Dedi. Sevgüerinden başka ne varsa heı* sini hiçe sayan bu iki genç bile bizim karşımızda titrediler; içlerini çek * tiler... Erkek hephnizi söyle avuçlan nm arasma yaydı, sonra sıktı, bu ruşturdu: Ah, bu kokmuş kâğıtlar... Iğrenç kâğıt parçaları... Birer birer bunlann hiç birisinin gözümde kıymeti yok... Geldikleri gibi giderken içimde hiç bir acı duymuyorum. Üçüne, besine değil, yüz tanesine, bin tanesine bile basımı çevirip bakmıyacağım.. Sen «lmasaydın, sev gili... Onların yüz bini de, milyo nu da benim için manasız kalırdı. Fakat şhndi seni alıp kaçırabilmek için mademki bu pis kâğıt parçala rma muhtacım!.. Şöyle onlann yirmi otuz bin tanesini bir arada gorebüsem kim bilir nasıl saldrracağun?. Onlan ele geçirebilmek için acaba neler yapmağı göze alrrdım... Bilmem ama, çalıp kaçmak için hîç dfisünmezdim bile... Çalarken, kaçar ken karşıma çıkan olsa onu da ez * mekten, boğazlamaktan çekinmez dim... ••«•••••••••••••••••••»•••••••••••••a** Şapka modası geriye İogru gidiyor Sevgili... Snma saçlı sevgüi... ZümriK gozlü sevgili... Mel'un sevgili... Meş'um sevgHi... Düşun şimdiye kadar senin için işlediğhn gü nahlan!. Ne hale geldim, düşün bir kere... Yer yüzünde insanların işli yebüeceği hangi günah var ki benim alnımda lekesi olmasın?. Kim biKr daha da neler yapacağım?. Senin için daha neleri göze alacağım?. yalancüık, hırsizlık, mürailik, cinayet: Cinayetlerin her türlüsü, en çirkini... Yıllardanberi neler yaptım; senin için, kim bilir daha neler ya pacağım?.. Titredim... Bu gencin gözierinde birdenbire panldıyan vahşet beni titretti. Inan drm ki o, bütün dediklerini yap a cak kadar çıldirmıştı; bu kadm için her deliliği göze almıştı... *•• [ Avrupa da kadın} ingiliz kadın avukatı Resmini gördüğünüz 3u avukat «an soldaki Mistre» Helena Nor manton'dur. Bu kadm tngiltere'nin en meshur dava vekillerinden biri dir. Başında diğer avukatlar gibi beyaz perük^ tajıdığına ve çekli ili EİDİselertn etekTerru» > zadı, şapkalar direktu • var zamamndaki şekle girdi. Bu suretle moda bir iki aor geriye doğru gitti. Fakat son zamanlarda onunla da Dctifa edflmedi. 50 sene evvelin kokoruzlu, kalra kordelâlı sapkalan meydana çıkb. Şimdiye kadar yalnız ibtiyar kadınlarm başlannda gormeğe alıslılar moda öiacakmış. tki nunnmesmi tağımiz bu sapkalan genç genç ha • J nımlann kullandıklarını tstanbul'da koyduğumuz bu şekil şapkalann giyîlmesi zaman itibarfle maziye rübile gordük. ' < cuu gostermekle beraber biraz da Maamafih şapka modasmm geriberaber, orme ceketler gîbi yaşh lemeu bu kadarla da kalmadı. Avhanımlann bile genç kızhğa üzenrupa moda krallannm tahmînine gomeleri temayfilunfi tatmin edecek re bu kif gene eski şekil şapkalar • bir vasıta olacaktn zannediyomz. dan takye biçimi ve boğazdan bağ Ayrılıyorlardı: Bugün de bitti; bugün de geçtiL j Diye çırpmarak aynlıyorlardı. Genç çocuk dedi ki: Beraber yaşayamıyoruz; beraber ölemiyoruz. Birbirimizin olamı yoruz; birbirimizden aynlamıyo ruz. Peki ne olacağız?. (.Mabadi var) Zonguldak'ta bayram (Birînci sahifeden mabaif) devlet bütçesmde kömür faslı kabank bir yekun teşkil ediyordu. Bu masraftan kurtulmak için maden kömürünün memleket dahilinde arandması dü^ii nüldü. Bahriye zabitleri terhis edilen efrada İngiliz kömürlerini nümune ola • rak gösteriyorlar ve bunun benzerini bulacaklara mükâfat vadediyorlardı. Bu sırada Uzun Mehmut te terhis olunarak memleketine dönmüstü. Gözü açık, zeki bir rençper olan Mehmet, tarlasın • da çalışnken bile maden kömürünü aramaktan geri kalmıyordu. Bu arayış aylarca devam etti. Mevsim hasat sonu idi. Tarla işleri bitmişti. Bir gün Uzun Mehmet, zahiresini öğütmek için Ereğli'nin Köseağzı mevkiindeki değirmenlerden birine gitti, değirmene daha evvel gelmis köylüler vardı. Uzun Mehmet sırasmı beklemek için çuvallarını hayvanından indirdi ve kendisi de dere kenartna gezmeğe indi. Siddetli bir yağmur yağıyordu. Seller dere kenannı moloz ve taş yığmlarile doldurmuştu. Bu esnada Uzun Mehmed'in gözüne moloz yığınları arasmda siyah taşlar ilisti. Muayene etti, bu siyah taslar terhis olun'«ken kendisine gösterilen maden kömürün den farksızdı. Uzun Mehmet kimsey haber vermeden bu taşlardan bir cuvala doldurdu. tlkbaharı bekledi; çünkü İstanbul'a bir vasıta ile gidecek parası yoktu. Havalar açüınca, karadan yola çıktı, çuvalındaki taşlan alâkadarlara gösterdL Bunlar hakikî maden kömürü idi. Devrin hükumeti, Uzun Mehmed'e 50 altm mükâfat verdi ve kaydi hayat sartile 600 kuruş maas tahsis etti. EreğD'nin zalim bir derebeyi, bir kSylunSn bu muvaffakiyetini çekemediği için onu adamlan vasıtasile zehirlettL tşte, Zonguldak havzasuıdaki ük maden damannı bulan köylü, bu büyük keşfini böylece hayatile ödedi. Zonguldak Halkevi, kömürün meydana çıkarddığı tarihi tesbh için uzun tetkikat yapmış ve bulmuştur. Bu tarih 103 sene evvelki teşrinisani ayımn S i olduğımdan bugün Zonguldak sinemasuıda konferanslar verilecek, bundan sonra amele tarafından tezahürat yapılacakbr. Sinema binasuıda mühendis Nerrni Bey, kömür işlerinhı teknik kuunlarmı anlatacak, Ahmet Naim Bey isminde bir genç te Uzun Mehmed'e ait tetkikleri hulâsa edecektir. Uzun Mehmed'in oğlu hayattadnr ve 90 yaşmdadır, Zonguldak Halkevi bu çahskan köylünün ailesine yardım edecektir. Kömür bayramı münasebetile, Sana» yi müdürü Refik Bey tarafından bu ak sam 20.30 da İstanbul Radyosunda bir konferans verflecektir. Refik Be konferansmda Havzanın iktisadî eh*»~ miyetinden de bahsedecektir. Bözyaslan Evimizi nasıl düzeltelim? Perdelerimizi kendimiz vaoabiliriz. de biraz benzedigine gore erkekten farkolunmuyor. tskoçya'da balıkçı kadınlar Av rupa'da her meslekte olduğu gibi bahkçılık san'atuıda da bir çok ka draîar çalışmaktadır. Resmimiz onlan musambalan ve çjzmelerile gösŞu nrada malum ya her aile acaba hangi masraftan kısabüiriz, ne taraf • tan bir kazanç temin edebiliriz, diye düşünüyor. Fakat iktisat lüzumlu olan ihti • yacı ihmal etmekle olmaz, onu daha aza mal etmekle olur. Şimdi orta halli ailelerin hanımlan hiç süphesiz ağır işler gormüyorlar ve göremez ler. Binaenaleyh diğer ev levazımatım haznlıyabilmeleri için kendilerine bol bol vakh kahyor demektir. Bundan istifade ederek her hafta nümunelerini koyduğumuz kendilerine, çocuklanna ve eve ait eşyayı, elişlerini yapabilirler. tşte bugünku resmimizde vuval veya tül üzerine işlenip, brode odi lecek bir perdeyi gösteriyor. Dışan dan avuç dolusu para verilip boyle hazır bir perde almacağı yerde, ihtiyaç olduğu zaman kendiniz işler ve ondan iktisat edilen kısmı da daha lüzumlu bir yere harcarsınız. fv sıniricnnrtc h&Kim Ankara palas açıldı Geçen mayısta kapanmış olan Anka» ra'daki «AnkaraPalas» oteli bu defa yeni bir idare altında tekrar açılmışhr. Müdiriyet hali hazırdaki vaziyeti na zari dikkate alarak fıatlarda % 3 0 dan % 5 0 ye kadar tenzuât icra etmistir. Ba suretle şimdiye kadar şarkm en mSzey» yen ve rahat oteli olan «AnkaraPala»» en ucuz oteli olmak vasfmı da kazanmak üzeredir. teriyor. Yüzlerinin pek neş'eli olduğuriK bakılırsa iyi ve bereketli bir avdan döndüklerine hükmolunabilir. Yapılan tetkîkatta îngiltere'de bunlar gibi 3000 kadm balıkçı vardır. Bu perde yukanda da soyiediği veçhile tül veya vuval üstüne koton briyanti ile ve zincir ignesile islenecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: