18 Nisan 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

18 Nisan 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Nisan l<*>3 Ctttnnttnyet • SON TELGRAFLAO I Bana kalırsa Yardımcı kitap i Müddemmuminin sözü yedi saat sürdü Di}*or kl: «Biz harp etmek istemîyoruz, fakat Iüzumunda buna da hazırız!.» Moskova 16 HUMISÎ (Geceyarı »ından sonra gelmiştir) Mahke menin ikinci celsesinde müddeiutnumî iddianamesine devam etmiştir. M. Vitinski bu işte mazmmlann rollerini ve mes'uliyetlerini izah etmiş v# m*vkuf tngiliz'Ierin Rus »anayii ni zayıflatmak istediklerini ileri sürerek bunlann bir tanesini caskerî ç u u u diğerlerini de «tecrübeli ca syş» sibi ağır sözlerle itham etmiştir. Müdderumutnî «bizim gayemiz harp etmek değildir. Fakat icabmda bu na da hazınz. Maznun tngiliz'lerin şimdi Londra'da bulunan sefleri en tellicens servisin sahık zabitlerinden MUter Richard'm. Bu adam 1923 te Rusjra'da bulunmus. fakat vazive ttnden şüohe edildiği icin hudut ha rdcine çıkanlmıstır. Buna rağmen maksadıni takipten vaz geçmemiş tJr.» diyerek maznıuVardan yalnız Gresrory'yi istisna etmiş ve difterlerinin mütenazır madde'erle teczîye lerini t*l«p etmiştir. Mü^derumvmî M. VUînski'nin nutku yedi saat sürmüttür. Maznunlann müdafaasi merakla bekleniyor. Bizde buhranın tesirleri İHEM Merkez Bankasmın buhrana ait en yeni rakam ları ihtiva eden güzel bir tahlili ANKARA MEKTUPLARI: NALINA MIH1NA Kftdisenin ingiltere'deki akisleri... Derbi 17 ( A . A . ) Müstaka amele fırkası konferansı, müttefikan bir karar sureti kabui etmiştir. Bu karar suretinde nrkanm Sovyet davasına okuı teveccühü temin edilmekte ve tngiliz Rus ibtüâfı btr harbe nrimcer olduğu t&kdirde umu. mî grev yapuacağı tehdidinde bolunulmaktadır. Reu M. Brackvay, şu beyanatta buhınmaftur: « Şimdiki ahval ve şerait altmda bizzat kendi hükumetimize karşı açık . tan «çığa Rosya'ya taraftar olduğumurun an'asılması IâztmdB. Yalmz olmadığmızı bitiyoruz ve bütün amelenîn birliğini viicude getirmek için elimiz . den geleni yapacağız. Her çareye baş • vurarak harbe mukavemet edeceğiz. Ve fırsattan istifade ederek yalnız hü • kumete karşı değil, ayni zamanda omm teımil etmekte olduğu kapitalist rejkne karN mücadele edeceğiz.» Konferans bunu müteakıp işsizlere k a m po'itler tarafından yapılan dürüşt muameleleri takbih eden bir karar su . *n»! Htifnkla kabul etmlştir. ..~~mH.mıım>>ııımıımımnnilllllinilHlllt!Iiniinillllllflllllinınıın Ankara M. Heryo Vaşington yolunda! Musevileri Fransız Basveklinin niyeti su: Sulh! İsimlerini türkçeye çevirecekler L8 Havre 17 CA.AO Saat 10.45 te Ankara 17 (Telefonla) Anka • b*}«diy» tpm. bdediye maclisi azaa. ra'dakki museviier yartn burada toplabir fiok parUmento erkânı M Herriot'yu narak isimlerinm türkçeye çevribnesini oielden aiarak belediye dairesme aö kararlaçttracaklardır. tiirtnötlerdir. Orada serefine bir ziya fet verilmfctir. M. H « r n * Vafâgton'a Francız mil . hl'Tif Tittdrfr «tmek için gitmekU oldffftuua söyUmistir. t :.,. a A l ,v»,»JMwMİleyh, (Akm Uta») ı fcnza Uridrtan sonra lle de Fraace vapuruna gıtmışar. Millet Meclisinde Dünkü müzakereler M. Lebun'ün bir mektubu La Havre 17 (A.A.) M. Herrlot Üe dö France n p m n a geldiği zaman Retsîçumhurun bir mektubunu buhnus tur. Rehicumhar, ba mektubunda şöyle diyor: « Bu ufak yazı 3e, Atlas Okyanus'unun kapısmı açtığığnuz «rada a z e •»lâmlarıraı ve temenmlerimi iblağ ederim. Size fyi seyahat, mösmir bir varife ve mes'ut hîr avdet temcnnt ederim.» Ankw« 17 (A.A.) Büyük Millet Meclki busrün reU vekiK Esat Beyin riyasetinde toplanmıştw. An kara sehri nnar müdürlüs'ü 1932 sene«i btitçesinde 7500 lirabk münakale yapılması, 15 bin Itralık munzaın tahtisat verilmesi ve 1932 sen«sî müvazenei umumiyesine dahil dahre bütçelermin fasıllan arasmda 214 bin 673 lirahk münakale yapılması hakkındaki kanun lâyihalan müzakere ve kabul edilmistir. Ordu, bahriye ve jandarma zabî tan ve meoıurlan kanununa müzey yel izm kantrnu lâvihasüe ordu za ~ brtan heyetine mahsus terfi kanu mınun 10 uncu ve muaddel 14 üncfi maddeierinde yapılan defcistkliklere dair kanun lâyihasmın birinci mü zakereleri yapılarak kabul edilmis tir. Meclis, persetnbe fünü topiana * cakbr. Sadrettin Celâl Bey, tek kitap meselesi hakkındaki yazılaruna cevap mahiyetini taşıyan büyük bir makale nesretti; fakat, belki de bir muallim olduğu için tek kitap sistemine gorünüste ta raftar olan muharrir, esasta benden hiç farklı düşünmüyor: Tek kftap sisteminin tatbik şekiUerme göre skolâstik oke büeceğini İcabul ediyor; tek kRabı ancak tabelenin bSgflerine mecra veren bir el kitabı şeklinde anlıyor; tek kkaba yardımcı olarak mektep kutüpanelerine konacak olan «mütenazır kitap» larm sağlam esaslara ve belki bir proğrama baglanmasım istiyor; «Tek kitap» tabirini fena buluyor, yardımcı kitaplan da sayarak beHd de buna «çok kitap» denmesm* taraftar görimüyor. BStün bu çapraşık, bizim memlekete mahsus, tatbiki îmkimız fUdrleri ileri sürmesi, olsa olsa «tek kitap sistemi fenadır.» demeğe bir türlü dili varmadığı içindir. Yardımcı kitabı kaideye bağlamak ve ona kuvvet vermek istemesinden açıkça anlasıltyor ki, Sadrettin1 Celâl Bey de bu tek kitap sütenrinin kifayetsizliğini hemen farketmistir ve bir terbiye mütehasstsından da ancak bu beklenir. Hayır, mektep kutüpanelerine konacak yardımcı krlaplar, tek kitap listeminin kifayetsizlifîni telâfi edecek bir çare olmaktan pek uzaktırlar. Evvelâ bütün bir ders senesi esnasuıda elindeki kitabı zor bitiren çocuk, bir de yar dımcı kitap nasıl okur? Günde sdtı saat yorulan körne kafalarm mektep lriitüpanelerinde «tetebbu» için geçirilecek vakitleri de yoktur, takatleri de. Yeni terbiye, kitap yükünü azaltmaga doğru giderken, tek kitabın mahzurlannı izale için bir de çocuklarm ber derste kütüpanelere sokulup çıkanlmalannı îstemek acayiptir. Dünyanın hangi tarafmda böyIe resmî bir usul oldugonu sorarn. Yardımcı kkap neye benezer, bflir misiniz? İki bacagı da sapasaglam bir adarnm bir bacağım kesiyorsunuz; tek bacakla yürüyemiyecegini anlıyorsu nuz; eline yardımcı bir baston veriyorsunuz. Baston bacağm yerini tutamaz. Vakıâ fimdi de her mektepte bir d«'s için bn tek kitap okumıyor; fakat rauaMim, mevcut kkaplar arasından mektebinir. İhtiyacına en uvgun geleni seçmek hürrfyetinı haizdir. Mektep kitaf • Ian arasında hic fark yoktur, denemez. Büyük ve kürük gramerler, metinleri çok basfi ve biraz yüksek kıraatler üâ... var. Bu farklar çok barizdir. Umumiyetle koy mektepleri, türkçesi geri olan ecnebi ve ekalliyet mektepleri küçük ve basrt olanlan tercih edebii'rler. Bu, bir faydadır. Hele dainvt teklif ettiğim gibi mahallî ihtiyaçlara göre muhtelif mektep kitaplan yazıdınlırsa daha mükemmel olur. Her halde ismmden esasına kadar Sadrettin Ceial Bey de tek ldtaba muanzdır; fakat bu sistemin yüriiyebilmesi için kanşık ve pürüzlu bir taknn çareler tavsiye ediyor ki bundan şu veya bu kitapçı istifade edebiKr; fakat biz ük önce taiebeyi, sonra da bir kaç kitapeıyı değil, bütün tabileri duşümneğe mecbunn. Bir konserden bir ders! gtln Ankara'da aktedllen Devlet B ankan heyeti umumiye lçtimaında Başveki Pa?a Ue sair aevat Ankara 16 Cumhuriyet Merkez bankasmın umumî heyeti içti maı hakkındaki telefon haberleri karilerimizce okunmuş olacaktır. Bankanın teşekkülünden 932 sene sinin sonuna kadar devam eden 15 ayhk faaliyeti bilhassa millî paranın kuvvetlendirilmesi ve tediye muvazenemizin icap ettirdiği kambiyo hareketlerinin mevcut kanun ve kararnamelerden d e istifade ederek millî para menfaatine tanzim ve idaresi noktalannda temerküz et miştir. Bankanın bu hususlardaki gay rerierinm iyi neticeler verdiği evvelâ millî paranra sağlamhğım v e filî ktikranm muhafaza etmesile, saniyen tedavüldeki paramıza fimendtfer ve liman tesisatnu temsil eden ve hakikî kıymetle olduğuna şüphe olmıyan 2 8 milyon kiymetindeki esham ve tahvilât hesap haricinde bırakıldığı halde altın ve altınla d e ğiştirilebilir döviz olarak simdiden yüzde 12,3 derecesinde bir karşıhk hazırlanabilmif olmasüe sabittir. KendUine verilen vazifeleri böylece iyi bir şekilde yapmış olan banka, kendi hissedarlanna karşı da muvaffakiyetle çalıştığını gösteren neticeler elde etmiş ve bu buhran sırasında a z görülemiyecek bir kâr, % 8,26 raddesinde temettü dağıt mağa imkân bulmuştur. Banka idare meclisinin raporu yalnız bankanın muamelâtı itibarile değil, ayni zamanda memleketin umumî vaziyeti bakımından dikkatle okunmağa lâyık bir çok malumatı ve tahlilleri ihtiva ediyor. Biz bu tahlillerden memleketteki buhrana temas edenlerini umumun istifade sine arzetmeği faydalı buluyoruz: Rapordaki rakamlara göre ziraî mahsullerimizden baslıcaları 9 2 9 senesine nisbetle 932 senesi sonların d a şu nisbetlerde fiat düşkünlüğüne maruz kalmışlardır: Fındık v e afyon % 73, buğday % 6 3 , incir % 52, pamuk % 4 8 , zeytinyağı % 4 4 , üzüm % 4 3 , tütün (Samsua malı v e 9 3 0 senesine nis betle) % 50. Memleket müstahsillerinin fiat düşkünJüğünden dolayı uğradıklan zararları istihsal miktarını arthra rak telâfiye çahştıklannı gösteren asağıdaki rakamlar da sayanı dik kattir: Zeriyat miktan Dönüm 1929 da 85,874,674 1930 da 62,753,443 1931 de 57,392,934 1932 de 70,873,945 Ihracatın ton itibarile miktanru gösteren aşağ.drki rakamlar d a bu müsahedeyi teyit etmektedir: Seneler İhracat tonu 1929 670,000 1930 776,000 1931 883,000 1932 1,077,000 Fakat istihsal v e ihracat hacmi nin bu kadar artmış olması memleketin fiat düskünlüğünden dolayı İlâve etti: Halsizlik te var... Hele sabahleyin... Fakat bu kadar değil sade... Baska? Hicran gene cevap vermedi. Yere bakarak dedim ki: Ne ise... Her halde bir çaresi, bir ilâcı vardır. Fakat benim hastalığımın tedavisi benim elimde değil. Başkalanna tâbiim. Bu sözler benim ağzımdan nasıl çıkmıştı? Adeta ilânı aşka benziyordu. Şimdiye kadar Hicran'a aşkımı doğrudan doğruya hiç söylememiş tim; yazdığım iki üç mektupta da hararetli tabirler kullanmıştım ama açık bir itiraf yoktu. Ne söyliyeceğimi bümeden, gizli bir kuvvet tarafmdan sürüklenerek devam ettim: Bazan canımdan beziyorum. O vakh intihar etmek işten bile değil. Sen benim bir gün bu tarzda intihar ettiğüni öğrenirsen ne yapar atn? Ben intihar eden erkekleri amaruz kaldığı zararlan telâfiye yetmemif tir. Bu da ayni senelerde ihracattan elde edilen kıymet yekunlanotfan anlaşılmaktadır: Seneler Ihracat kıymeti 1929 155 Milyon 1930 151 < 1931 127 < 1932 102 « Beher ihracat tonunun vasatî kıymetinin ayni senelerdeki miktarı bu hali ayrıca gösteriyor: 1929 231 Iira 1930 194 « 1931 143 < 1932 94 < Diğer taraftan ecnebi memleketlerin ihracat için koyduklan tahditler dolayuile bilmukabele ithalâtı tahdit ederek millî parayı korumak zarureti hasıl olduğundan haricî ticaret hacmi darabnıştır. Dışandan gelen bazi maddelerin memlekette yetişmesini temin için son. zaman * larda sarfedilen mütezayit gayretler de bu hususta âxn>1 olmuştur. Bmnetice haricî ticaret hacmi de küçülmüjtür: Seneler 1929 da 411,5 1930 da 29» 1931 de 353,9 1932 de ' 178,2 Bu umumî daralıştan devlet maliyesi ile memleketteki tedavül de müteessir olmuşlardır. Bütçenin 220 milyondan 169 milyona inmesi bunu gösterdiği gibi kendisine faaliyet sahası bulamıyan paranm banka larda mevduat şeklinde birikmesi de buna delâlet etmektedir. tstan bul Takas odasının bankalar arasınd*aki muameleleti gösteren faaliye tine ait rakamlar ayni vkıayı teyit ediyor: Seneler Vasatî aylık muamelât 1929 50 8 Milyon Ura 1930 47,1 « 1931 35,8 < 1932 29,7 c Istanbul borsasmda muamele goren döviz erkamı da buhranın seyri hakk'nda bir fikir vermektedir: 1931 1,442 Milyon Fransız frangı 1932 1,026 < « « * ** Yukanya hemen aynen iktibas ettiğimiz tahlil ile bu tahlile ait erkam, sınaî istihsal gibi bazı esaslı istihsai şubelerine ve diğeı bazı tedavül sahalanna ait malumatm eksikliğine rağmen buhranın bizdeki tesirlerini ölçmeğe büyük bir nis bette müsaittir. Bununla berab^r bu rakamlardan çıkanlacak ikinci bir netice de memleketin iktısadî ve malî hayatı üzerinde oldukca mahsus izler bırak mış olan buhranın memleketin umumî hayatında yıkıcı bir müessir olmak gibi ileri ve hât bir şekil almamış olmasıdır. Bu son netice hiç şüphesiz tevestvd olunan dddî tedbirlerin mahsu lüdür. ALİ SÜREYYA yıplarım doğrusu! Kendini öldürecek kadar kendinde kuvvet bulan bir adam nelere muktedir değildir? Eğer şifa bulmaz bir hastaüğı yoksa her meramına nail olabilir. tşte bütün Hicran bu cevabın içinde idi: Her şeyden evvel akıllı ve maddî bir kızdır o. Hissiyatına hâkimdir. Pek büyük ihtiraslan ve emelleri vardır, her şeyi kolay kolay beğenmez ama ihtiraslarına da esir olmaz, kendini tutar, mücadeleden yılmaz, becerikli ve sebatkârdır. Belki ben de bunun için ona tutkunum. Bilmiyorum. Tahlil edemem. Fakat Hic ran böyle bir kızdır işte. Bana öyle geliyor ki Hicran bir başvekil o!a bilir, bir memleketi idare edebilir. Fakat çok ince bir kızdır da. Her şeyi duyar, anlar. Yoksa bana mı öyle gelir, bilmem? Sevdanın fın nında ısınan hayalhanemm bir siirü güzel şeyler icat etmediği de muhakkak değildir. Hani ben de her şeyi etraflı düşünmeğe bayılınm. Peki, dedim, meselâ aşk... Te Şu meşhur Meksika'h ve güzel seslî shıema artisti Don Joze Mojika, pazar günü aksamı Glorya sinemasında bir konser verdi. Fransız, tspanyol v e Meksika sarkilan söyledi. Sinemayı doldu ran dinleyiciler, Beyoğhı hallrmm tam bir nümunesi yani kozmopolke idis Türk'Ier, Rumiar, Ermeni'Ier, Musevi» ler, ecnebfler... Meşhur tenoru ve kendisine refakat eden yüksek piyanisti dinledik ve alkışladık. Yalnız, bu konserde, bir şey nazarı dikkatimi celbetti. Don Joje Mojika'mn programı üçe aynbnıştı: Fransız sarkılan, tspanyol şarkılan, Meksika sarkılan. Tenor, daha ilk Fransız şarkısuu bitirir bitirmez, yukandan, aşağıdan, balkondan bazı sesler yükselerek »panyolca şarkılar istediler. Anlaşılan fransızca şarkılar bazı kimseJerin pek o kadar hoşuna gitmiyordu. Hele arkamda oturan bir Musevi genci, ispanyolcadan baska şarkı dmlemek istemiyordu. Nihayet sıra tsnanyol şarktlarma geldi. Museviier, bq sarkılan büyük bir galeyan ve heye canla alkışladılar. Arkamdaki delikanh o kadar aşka gelmişti ki o da sesinin çok çirkm oldağtmu ya unutmuş, ya biimiyordu • tenorla beraber bu şarkılan söylemeğe çalışıyordu. Fakat demek ki bu tspanyol havalarmı pekâlâ bfliyor • du. Artist son okuduğu şarkmm nakaratını bilenlerin, kendisile beraber söylemelerhu rica etti. Meğer, ta Meksikada yapılmış olan bu iapanyolca şarkıyı tstanbul'da da bir hayli bilen vamnş! Bir çok kknseler san'atkârla beraber nakarafa tekrarladılar. Nazan dikkatimi celbeden şey, M » sevi vatandaşlanmtzm ispanyoleaya, tspanyol musikistne, tspanyol kUtOrOa* karşı gösterdikleri şıddetH ve heyecanh alâka oldu. tspanya'da zulfim çekmiş ve nihayet bu memleketten kaçmağa mecbur kahnış, ve yahut kovuhnoş ol> malanna rağmen, anriarca tspanyol « larla beraber oturduklan ve yaşadıklan için, tspanyol kulturümra Musevi'lerm ruhona işlemiş ohnası pek tabndir. Tabfl olmıyan şey, ayni insanlarm asırlardaı»» beri Türkiye'de oturduklan ve Türk lerle beraber yaşadıklan halde bir tfirW tspanyol kültürünü unutup Türk kfiltfl» rüne ısmamamış olmalandır. Musevrierin kendilerine eza, cefa v« zulüm etmiş olan bir memleketin dükıi, musŞüsini^ bir keb'nie* Ue kültürünü kaybetmemiş ve sevmeketn vazgeçememif ehnaîan, tki straflı bir kusurun eseridir ve bu yansı Osmanlı'Iara, yansı da Mu» sevflere ait bir hatadır. Saltaoat devrig, Musevi'leri, Türk'lüğe bağlıyamanuş on'ann kelimeyi türkçe ve acemce her iki manuile alıyorum düinden tspanyol'loğu çıkarmağa çalısmamışhr. Mu • sevi'ler de, içinde yaşadrfdan memle • ket ve beraberce düşüp kalktıklan milIetle kaynaşmak için, hiç bir ciddî gayret sarfetmem'şlerdir. Bu iki başlı hatayı tamir etmek için iki tarafın beraberce çalışması lâzımdır. Taki sene!erce sonra, Don Joze Moji • ka'nm oğlu, buraya geldiği zaman Musevî vatandaşlanmu, onu da babası gibi, ispanyolca şarkı söylüyor, diye değil; <<lece bir san'atkâr diye alkış launlar! PEYAM1 SAFA Rozvelt'in sözleri Vatmgton 17 (A.A.) Fransız sefiri M. De Boulaye, rtimatnamesini M. Rozvelt'e takdim etmiftir. Mtüâkat esnasmda gayet samimi bn hava huküm surmekte idL Retsicumhnr, cihanm simdSd buhram îçinde iki eamhoriyet arasmda sıla miinasebetler bulmasmtn fevkalâde ehemmîyeti haiz olacagım sâylenüstir. Müşarünileyh, sözlerine üâveten de> raistir ki: Sü ve Frraısa hukumeti, bizBn menv leketimizde en samimî v e en dostane tefrikt mesai arzusu bulacaksmız.» Çin'de harp Tekrar başladı Pekin 17 (A.A.) Şivangton Hmanmın etrafında çok fiddetli mu harebeler obnaktadır. Bu şehir Lüan nehrine doğru hattı rüc'atlarının kesilmesinden korkan Çinli'ler tarafından dün tahliye olunmuş ve Mançkukov kuvvetleri tarafmdan işgal edilmistir. Japon'lar Çmli'leri Lüan nehrinin sağ salttline doğru sürmeğe çahşı yorlar. Yeni zabit Uniformaları Ankara 1 7 Zabitlerin yeni üniformalan hakkındaki n""»""""™» yakmda nesredilecektir. Atina'da haznrlık iBirtnct sahifeden mabatt) bat temini için bu yaz Ankara ve fstanbuhı ziyaret etmek arzusundadırlar. Celâl Bey tarafmdan boyie bir teklif yapılırsa raaalmemnunrjne k a b d edüe • cekfr. Akron balonunun enkazı bulundn Ordu mensubini ve ticaret Ankara 17 (Telefonla) Zabkanm ve erradm tkarede uğrafmalamnn memDuiyeti hakkındaki lâyiba Adliye En • cümenmde müzakere olunmuştur. Adliye Encomeni lâyihaya ihtiyat zabit lerinin de vazifeye tavmlermden itibaren ticareüe ugraşmalannın mea'ine datr bir fıkra ilâve etmistir. Vasington 17 ( A . A . ) Akron balonunu bulmak için denizde araşbrmalar yapan Amiral Pratt, öğleden sonra gemflerm balontm harici kısmma ah enkaz bulmus olduklannı bOdirmiştir. Ba enkaz, balonun düstügü yerin on nril ötesinde buhmmuştur. Araştırmalar, baska bir netice vermediği takdirde, çarsamba günü terke dilecektir. Hariciye EncGmeninde kabul edılen iki lâjfiha Ankara 17 (Telefonla) Efgan sefareti tarafından işgal edilen binanm Efganistan hukumeti namına meccanen istimlâkine ait lâyiha ile Türkiye Yugoslâvya afyon itilâfnamesinin tasdild lâyihası Hriciye Encüraenince kabul olunmuştur. Parmaklarımı masanın üstüne asabiyetle vurarak, birdenbire: Asıl ben hastayun, dedim. Bu sözün ne manası vardı? Ben de pek anlıyamadıtn. Neden bu söz ağzımdan çıkmıştı? Musluksuz bir çesme gibi ağzım dan zaptedemediğim sözler boşan mağa hazırlanıyordu. Hissediyor dum. Fakat dilünin ucunda neler olduğunu hiç bilmiyordum. Senin hastalığın maddî değil mi? diye sordum. Doktor sinirden olduğunu söyledi. Adı ne imiş? Doktorun mu? Söyledim ya... Hayır, hastalığın adı ne imiş? tsteri gibi bir şeymiş ama tamamile değil... Başka bir şey daha söyledi doktor. Hatırlamıyorum. Ne oluyor? Bu hastalığın arazı nedir? Hicran kaşlarmı kaldırdı ve ce vap vermedi. Sonra: Sancı! diye mınldandı. Yunanistan'ın istediği esaslar Atina 17 ( H o m ) Tioarat m . hedesinm müzakeresi esnasmda Yonan hukumeti Türkiye'den Yunanistan'a uhal edOeeek ziraî mahsulâta karşt Yu nanistan'm Türkiye'ye sanayi matno . lâtı göndermesmi teHif edecektir. davi kabul eden hastalıklardan mı dır? Sevenin doktoru sevilendir va sevenin ilfta sevümektir. Doktor bu ilâcı vermezse hasta ne yapar? Hicran güldü. Ben de bu sözleri biraz alay ederek söylemiftim. Hep gülerek dedi ki: Hasta ümidLni kesmemelidir. Kimden? Allahtan mı ? Ya doktor ümit vermiyorsa? Verir, verir. Birdenbire yüzüne bakarak ve gülümsiyerek: Vermiyor işte, dedim, sen bana ümit vermiyorsun! Şöyle böyle, Hicran'a her şeyi söylemiştim. Alacağım cevabın müthiş merakı ve endişesi içinde olduğum halde, kalbimde gene bir ferahlık vardı. Oh... Şu meseleyi açık konusalım canım, ne oluyoruz Allah af kma?.. Hicran, o anda en hoşuma giden bir kelime ile söze başladıt Mabaü Millİ tefrikamtz : 36 Yazam SERVER REDI Hep Senin İçin! Senin bana zahmetten bahset meğe hakkın yoktur. Bu sert cümle içjnde kendisine karşı her fedakârlığı yapmağa hazır olduğumu söylemek istemîştim. Sustu. Paketi açmıya elleri varmıyordu. Nihayet açh ve bir kestane şekeri seçerek yanıma geldi ve kendi elile ağzıma koydu. Ah, sonunda böyle bir mükâfat olduğunu bilsem, onun içm yayan devri âlem seyahati yapanm. Seai uyknsuz bıraktim, dedim. Zaran yok... Geldin ya... Gelmiyecek mi »anıyoTdun? Korktum ve merak ettim doğ rusu... Avukat bile akhroa geliyor du. Çok merak ettim. Afc... Oım ae kadar sevîyordum; %ew U y l e merak «Imeai, aşkımm cesaretten mahrum kalan taraflarını besliyor, kuvvetlendiriyor, ümitleri mi zenginleştiriyordu. Mümkün olduğu kadar yakınma oturdum: Uykun geliyor mu? diye sor dum. Bu manasız sual bir lâkırdı açmak İçindi. Hayır, dedi, hiç.. Biraz konuşalım. ~ Konuşalım. Fakat ağzim kilHIendi. Hicran hakkında bütün duyduğum ve dü şündfiğiim şeyleri o anda kendisine anlatmam şartile beni seveceğini vadetseydi gene bir şey söyliyemezdim. tnsan hkanıyor doğrusu. Akla bir şey gelmiyor. Hem ben Syle af kımı s8yleme«ni bümem.

Bu sayıdan diğer sayfalar: