13 Eylül 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

13 Eylül 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

fcylul ^Cumhuriyet' SON TELGRAFLAP Bana kalırsa Bir korkunun yıldönümü iyana şehri, 250 yıl önce Türk muhasarasından kurtulusu nun keyfini sürüyor. Bu, bir zaferin desril, bir korkunun yıldö nümüdür. Nasıl zafer olabilir ki, pek değerli meslektaşımız M. Turhan Beyin izah ettiği gibi, Osmanlı Türkleri yenilerek değil, Viyana önünde bir meydan muharebesinî kabul etmiyen düşman karsısında serefsiz bir ısrar ile iklimin şiddetini ve bazı malzeme noksanını urun müddet telife lüzum gÖrmedikleri içm geri döndüler. Muntazam ve îhtiyarî bir ricatle hezimet arasındaki büyük farkı anlamak istemiyen Viyanalı • lar, diledikleri kadar senlik yapa • rak havai fiseği atabilirler. Bu eğlencelerin turizm bakımından bir şehre kâr getirebileceğini ink&r e 'iecek değiliz. Ancak biz, sadece, Viyana kapısından içeri kavuğunu uzatarak •îBöh! . > diyen Yeniçeri ağasının iki buçuk asırdanberi Avusturyalı • ların yüreğinde bıraktıği korkuya gülüyoruz. Daha muhasara esnasmda koca Charles Quint île Ferdi . nattdı kaçıran bu kalp çarpıntısı, ne pahalı bir tarihî mirasmıs ki hâlâ Viyanahları yerinden oynatıyor. Hayır! Minnacik basvekil ile Avrupa milletleri arasında sevimli bir virgül gibi duran bu komşu, artık bizden korkmasın. Bundan sonra Viyanaya ancak musikî dinlemek, tedavi görmek veya operet seyretmek için geleceğiz. Hudutlarımızm dısında hiç bir emelimiz kalmamıştır. Fakat bu korkudan kurtulmak ve »ifa bulmak isterlerse onlar da bizim klinikleri • mize gelsinler, damaklannı kaldı • ralım! PEYAMl SAFA Dost Irakın kaybettiği şef Kral Faysalın vefatı münasebetile «Hâkimiyeti Milliye» de çıkan bir yazı Ankara 12 (A.A.) Hâkimiyeti Milliye Irak Kralı Faysalın vefatı na tahsis ettiği bir yazıda diyor ki: «Komşu ve dost Irak Kralı Faysalın şahsında şüphesiz, yalnız bir hükiimdar değil, hakikî bir şef kaybetti. Iraklıları derin bir muhabbetle sevdiğimizden ve merhum kralla • nnı pek yakmdan tanıyarak hür met etmiş olduğumuzdan, müşa • rünileyhin acı ölüm haberininin memleketimizde bıraktiğı acı tesir tahmin olutıabilir. Osmanlı tmparatorluğu dağıl dıktan sonra, muhtelif devletlerin mandalan aJtına giren topraklar arasında istiklâl davasını en ileri yürüfcmüs olan yer, Iraktır. Bu dava Irakhlann yük»ek vaıtanpervetrliği ile beraber, Büyük Reisin zekâ. h*a. de ve milletine karşı beslediği merbutiyetin derinliğî ile izah oluna • bilir. Kral Faysal Arap memleket lerinin en buhranh devirlerinde en güç vazifeleri almış ve bu vazifelerîn icap ettirdiği her türlü fedakârlığı bezletmiş olan bir reis idi. Başindaki tacı bir hediye değil, bir hak olarak taşımıştir. Büyük Harp sıralarmda ve Bü • yük Harpten sonra, Arabistan ya • rımada»ı cenuplanndan iki taraf • tan Türkiye huduıtlanna kadar olan Arap dîyarlarmm geçirmiş olduğu tıâdiselerin hemen hepsinde mer • hum Kral Faysalın ismi anilmak zarureti vardır. Arap Utiklâl tarihi bu ismi unutamaz. Taziyet edilmesi mümkün olmı • yan dost ve muztarip Iraka sami mî kardeş tazV^tl^rimizi bildirmek isteriz. Kral Hazretlerinin biraderleri olup memleketimizde misafir bulunan Emir Zeyt Hazretlerini aynca ve hem Irak vatandaşı ve mümessili hem de ayni necip ailenin muhterem bir azası olmak sıfatla • rile taziyetlerimizi kabul etmesini ve Irakın ıotırabının memleketimiz tarafından ne kadar benimsenmif oldugunu dbs* millete iblâğ etmesini rica ederiz. Irakın mukadderatına bizzat rehber olmuş olan merhumun ruhu, ayni yurdun bütün inkişaf ve tekâ • mül tarihinde kendisine ntanen kılavuzluk etmekte devam edeceğine süphe yoktur.> Roma 12 (A.A.) Hemen bir cenaze odası haline konan bir daireye kaldmlmif olan Kral Faysalın nası, dün sabah Brendizi Hmanına gelen lngiliz kruvazörü Despatcha askerî merasim yapılmak suretile nakledilmiştir. Bir Irak bayrağına sanlmif ve 6 beygir tarafından çekilen bir top arabasına konmuş olan tabutun ar • kasından birçok zabHler yürümekte idi. Tabutu götüren top arabasınm önünde Kral, M. Musolini, tngiliz ve ttviçre hükumetleri ve Brendizi belediyesi tarafmdan gönderilmiş çelenkleri taşıyan kimseler ve askerî müfrezeler bulunmakta îdi. Cenaze arabasınm arkasından Kral Faysalın brraderi sabik Kral Ali, Iraklı nazırlar ve yüksek memur lar, Brendizi şehrîndeki mülkî ve askerî memur lar yürümekte idiler Cenazenin geçirildiği yollar bo yunca asker müfrezeleri ve lngiliz kruvazörünün tayfası sira halinde dizilmiştiler. Alayın en gerisinde bir süvari jandarma hölüğfi bulunuyordu. ttalyan deniz kuvvetlerine mensup bir motör, cenazeyî tngiliz kruvazörüne götürmüştür. Kruvazör (Hayfa) ya gitmek üzere saat 9,30 da denize açılmıştır. Viyana önünde Türkler . . , ..^« »«>• 250 SENE EVVEL FHEM NALINA MIHINA Hasretiz sancağa! w,ayım askerdi. Çoeukken beni askerî merasbntn hemen hep sine götürürdü. Bu merasim içüv de en hosama gideni çocnk rubumu bir alev gibi heyecanla yakan sancak merasimi idi. Bütün bir alay saffı harp nizammda dizilir, sancak kışladan çıkar, sângo takmıs muhafızlann arasmda nazlı nazlı gelir. Saflara yaklaştnca kumandalar gürlerdi. Sel&m dur! Bütün gözler, esrarh bir sevgi ile sancağa bakar, bütün gönüUer onun için çarpar, bütün sungüler, kıhçlar onun için parlar, mtzıka omm için çalar, o, kendisine dönen yağız baslan Uâhî bir cazibe ile sürükliyerek saflarm ö . nünden geçip giderdi. ttalya barbt esnasmda idi: Orduda ye» ni teskil edilen alaylara Hürriyetiebediye tepesmde sancak tevzi ediKyordu. Kolordu kumandanı, karsısında dizil • ırriş duran tunç saflarm önünde yeni ww»klwn birer birer öperek alay ku mandanma, alay kumandanı da o al canfesli sırma saçaklı vatan timsalini öperek sancaktara teslân etti. Alaylar, sancaklarm önünden geçtiler. Askerin •ancağa bakışmdaki a»kı duymamak, ttu'ememek kabü değildL Büyük Harpte idi: On dört on beş yeni piyade ve topçu alayı teskil edfl. mişti. Bunlara, BesBctaşta, Ihlamurda sancak tevzi ediKyordu. Enver Paşa merhum, on harp cephesinde harcadığt o güzel alaylara kendi elile sancaklarmı öperek teslim etmişti. Çetm ve kanh bir harbm faciah giinlerinde yapüan ba merasim, dün ohnuş gibi gözlerimin önündedir. Her biri vatanın bir cephesmde, hatta bir kunn da bir sürü nan . kÖr müttef3derin cephesinde öhneğe giden bu alaylar, vatann şeref ve namusu demek olan sancaklarmm şeref ve namusunu muhafaza için o gün verdüderi andı tuttular. O babayiğitlerm oogu geri gelmedi, fakat sancaklar geldî. Ad mfltareke ve işgai senelermîn son gtfaıfi idi: tsgal ordusu, tstanbulda bü • tün yaphklarmı unutturmak ve affettir. mek içm Türk sancağtnı selâmlıyarak gitmek istemişti. Dohnabahçede, saat kulesJ ue Has ahrra bukmduğu yerm arasmdalri meydand» askerî merasim yapıldı. Mağrur tngilrzler, guriiltucü Fransnlar, süslü ttalyanlar meydanda dtnlmis duruyorlardı. Onlarm bayraklan dolaşh, selâmlandı, sıra bizim sancağunıza geldi. önumdeki kalababğm baslan ustünden gbVdüğüm manzarayı tmabnadım, onobnam ve unutmıyaca • ğm. tki simgünun arasmda bir sancak, •muhaftzlan ve sancaktan göremivor • dura . herşeym ve herkesin fevkînde vaknr ve muhtesem geçivordu; sanki ba vatan timsali gölgesi altmda can verenlerm canı ile canlanırns ta övlece kendi kendme yürüyor gibiydî. tngiliz kasaturalan, Franstz süngülerî, ttalvan tüfekleri ona selâm durdular, tngilis, FrUMB, ttalyan nvzıkalan ona selâm havast çaldıku, tngiliz, Fransız, ttalyan bavraklan onun önünde hürmetle yerlere kadar iğildiler. tngiliz, Fransız, ttalyan gogüsleri onu «Hurra!» larla taziz ettiler. Meydam dolduran yüregi yamk millet, gözyaşlan içinde, algm gibi ona aOaşladu Ah, görseydmb, hangi alaym oldugunu bihnediğim, fa. kat A«kerî Müzede ayn bir mevkii olmasmı temenni ettigim o sancak ne şanlı, ne azametH, ne iHLhî idi. Hitler, Nurembergde yapılan muazzam merasimde, teşkilâtlandırdığı Al • man gençfiğine 125 sancak, 150 de bay rak dağıtmış... Gazetelerde bu merasi. me ait resimleri gorünce dayanamadım, kaleme sarıldım, Cumhuriyetimizin o» nuncu yıldönümünde bayram ederken biz de muazzam merajimle orduya saı> cak verme bayramı yapalım. Cumhu • riyet ordusunun kahraman alaylan geçerken gözlerimiz, onlarm baslan üstün de bir «sıyanet meleği^ gibi vatan tirosalinin şanlı ve vakur dalgalanışma has> rettir. Sancaksız asker, öksüz hissi veriyor. Sancak istiklâl alâmetidir. Türkiye CumhonyeÜ dünyanın en hür ve müstakil devletidir. Dün onun istiklâli. ni temin eden bugün de o istiklâlin koruyucusu olan ordusunun başı üstiinde bu istiklâl aîâmeti, bütün guzellifi,bütün şanı, bütün azametile dalgalanmalı, bütün millet onu aşkla, hürmetle selâmlarnalıdtr. Alaylanmıza sancak is« tiyoruz. Hasretiz sancağa! Muhasaranın akim kalmasında Avusturyanın şeref hissesi yoktur. Kara Mustafa Paşa isteseydi Viyana Türkün olurdu 2 [•] Kral Faysalın cenazesi Kara Mustafa Faju Birind Viyana muha*arasmdan 154 sene sonra Türkler bir kere daha ba büyük paykahtm önünde göründüler. Fakat birinci gidişle icind gidtş arasmda çok büyük fark vardı. Arhk Osmanh ordusuna Kanunî Süleymanlar, tbra • himler, Hüsrevler, Bali Beyler ka • manda etmfyordu. Ordanon duzeni büsbütün bozulmuştu. Her yeniçeri bir ku. mandandı ve orduda yüz bin ağzm fermanı uğulduyordo. Bu duzensizliğe lajmeu Avusturya aleyhine bir yürüyüş yapıhnasmda siyasî zaruretler vardı. Çünkü Osmanlı knparatorluğu Macaristan işlerinden el çekemezdi. Ba memleket ise amrşi içinde çalkamyordu. Tunamn sol sahili ile Karpat dağlan arasmdaki Erdel, Osmanlı himayesine aıgnmışn, Avosturyaya karşı amannz bir km besfi . yordu. Bir at cambazmm torunu olan «Tökeli tmre», Erdel Beylerinden Rakocinm dul karuı, Zirini Dona ile ev lenerek nufuz sahibi olmoş ve Tunanra garp sahilinde topraklarda bir orta Macar krallıgı karmak teşebbüsüne giiş • mişti. Bu topraklardaki Macarlar da Osmanlılan Avusturyahlara tercih edL yorlardı ve Tökeli lmrenin tstanboDa a. yusmak îstemestni hoş görüyorlardı. Yalnts Simalî Macaristan, Avusturyaya taraftardı. Macarutanî ba suretle anarşîye duşörmekte tmparator Leopoldun da büyük bir tesiri vardı. Bu adam, mezhebt taassupla hareket ederek protestan Ma. carlan ezfyor, o buyük memleketi kana boyayarak inim inim mletiyordu. Ayni adam, bv Türk ordusunun Avusturya topraklarma girmemesi için Topkapt sarayma ve Babıaliye daBcavukluk etmeği de flımal etantyordu. «Kapranı» atlı elçisile mütemadiyen holus çala • yordu. Fakat Osmanh tmparatorragu, ken. dini begermıis ve barnundan ilerismi görmemekle söhret aJıraş bir vezirin elinde idi. Bütün Smrtmfi ya haremde, ya avda reçven DördüncB Sultan Mehmet, dahilî ve haricî işleri bu mağrur vezirin elme bvakmıstı. Meshur KöprSlülerin damadı, Sipaht Oruç Beyin oghı olan bu vezir, îsmi tarihlerde yasrvan Merzifonlu Kara Mustafa Pasa, henüz kırk dört, lark beş yaslarmda bir adanv dı. Kalm kaslarîle, gür ve siyah sakalile, keskm baioslarile azametin, gu . rorun canlı bir nümunesl idî. Ba zat, yahnz ve yahnz süs severdi, gösteris severdi. Komğma tooladığı haBt. bir rtrdu teskil edecek kadar kalabalıktı. tki bine yakm halayığı, yedi yüzden zivade haremaŞası. bir o kadar usağı vardı. Yüiık geliri bir mîlyon iki yüz on beş bm altıra buluyordu. Mas rafı da o nisbette müthis oluvordu. Omm zaferler kazanmak. admı ebedilestirmek hırsı da engindi, derindî. «Çasar» denilen Avustorya bnparato. runu esmek, Kanunî Sultan Sülevmanm yapanmdığı şeyi yapmak, yani Vîya • nayı zaotehnek hırsı, îçini kemirip daf*] Birinci makaie dönkö aayımızdadır. Yalan, dolan, iftrra, masal... Peki nedtr ya? Nemidir? Kızcagiz hasta idi ayol! Veremdi! Günden güne solup tükendiğini hissediyordHı. Yesinden kendini öldürmeğe kalktı. Salih kaşlannı kaldırarak: tşîn içinden çıkabilirsen çık, dedi, biri böyle söyler, öteki de söyle... Gidip üç dört ölüyü meza rından kaldırmaktan baska çare kalmıyor. Nafiz Bey ayağa kalktı: Hacet yok ona, dedi, ben sa • na şimdi Şükranın bir mektubunu okuyayım, görürsün. Nafiz Bey kütüpanesinin yanın da bir dolabuı önüne küçük bh* yer minderi çekerek bağdaş kurdu. On bes dakika kadar bir sürü tomarlar karıştırdıktan sonra bir mektup aldı ve Salihe uzattı: Al, dedi, okuyabilirsen oku, yoksa ben okuyayım. Sen oku. Nafiz Bey, elleri hafifçe titriye • ruyordu, Kanunî ordusunun aç kal • mak ve soğukta dağılmak tehukesm den korkarak yaphğt rieat, batvma gel. mivordu. tfte bu sebeple Babıali, Tökeli tmrenfaı gonderdiği elçilere trüler yüz po*terdî, onlarla 14 maddelik bir muabedename imzaladı. Bu sfyasî vesikanm birînci maddesi Tokelinm Macar kral Iığmı tasdik ediyor ve dördüncu mad. desi de Macarlaru herhangi bir dusnMna karsı Osmanlılann mBseiKJı hîma yelerî ahma alıyordu. tmparator Leopoldun elçM, boyle bîr muahede Rnzalanmssma ragmen Kara Mustafa Paşaya müracal etti, sulhun bozuhnamast icin yalvardı. Fakat kabulüne imk&n olmtvan bazı ta leplerle karsılash, hatta Yeniçeri Ağa. smdan sSVle bir tehdide ugradı: Peld, öyle ise brz de memleketi nize giderîz, sözümüzu orada efendi nfae dmletiriz. Zaten btz Türkler, şa ayaSmıî»ııı bashğı yerlere hep kılıç Iravvetile geldik. Bansıklıgı. dostluğu da bir? hosnut edenlere verlrrzî. Elçi Kanrara. artJc vadyeH lcavra ımsh ve Kara Mustafa Pasanm Karbe g)risece$im tamamne anlamistı. Bu ff8. ru*meden sonra Imparatora yazdıSı mektoDta da kanaatirn sa sahrlarla büdîrîyorduî « Y3z eKm buh««a ve damarlarîmin her bîrile yazî yazmak kabîl oTsa sfıe heo bu s6z3 tekrar edecejim: Sulh 8 • mitlerî mahvolmnsrar!» Osmanlıiar hîmavesînd» orta Macar kralim ilân eden Tökeli tmre de gene o Runlerde! Muini dHosnontn, ttoat ütftvtn etnrt. . Krdlt orta macarvmfefn&mun Tökeli fmret Beytini havi tfirkoe bir mühur kaz • dırarak Avuaturyahlarla moharebe haIJII^M> girismif ve Osmank ordoaana beklemeğe koyulmustu!.. •** Eski Turkkr, «bir îşe bsslaricen ya . rî da, aŞyan da duşunmeH!» der!erdi. Kara MuBtafa Paşa, Avusturyava harp açarken, ne sağına, ne de so kma bakrmsb. Halbuki Avrn • pa, Türk hazviığım duyar duv maz hevecan içmde kalmıstı. Pax>a On Birinci tnosan, bu hevecam Vatikan tahtmdan kbrüklüvordu. Hıristivanlıjı TUrklere karsı mSdafaa ( ! ) içm harekete geçen Papa, valmz Avnına hükfimdarlanm değil, lran Şahmı bfle Osmmı. lılar aleyhine kaldnmağa çahsryordu, tmparator Leopolda birçok para jronderdiği gibi aforoz efanek istediği Fran sa Kralı On Dordimeu Lui ile de ba nşmtş ve otiun da Avusturyaya yardım efanesi için velvarmtştı! Fakat Türkün Avrupada yaşattığı korku, VatScanm emirlerraden, rkala. rtndan daha kuvvetli îdi. HaBnn teheyyücüne rağmen hükümdarlar teenni ve Oıtiyat gösteriyorlardı. Papanm dave tine birkaç Abnan prensOe Polonya Kralı Sobyeski icabet etmisti vf Hvm lar, Viyanayı müdafaa için memleket . M. TURHAN Mabaii 4 üneu tahifede rek zarfı açb v« içinden mor renkli bir mektup kâğıdı çıkararak oku • mağa basladı: <£fflW ruhtnn Nafiz! <Dün gecemi gene şedit bir ran ruht ve asabî içinde geçirdim. Ah bilsen, fezayi hayalimde bir tettarei ümâdin mkutunu diğer biri takip ediyor ve ruhumun uçarum • lartna doğru bir hattt âteşin çize rek adeta atii nevmidimi tenvir e diyor du. Salih Nafiz Beyi kesti: Dur! Bir kelime anladımsa arap olayımf Biliyorum. Şimdi sana tercüm edeceğim. O zamanın edebî lisanı böyle idi. Ama oldu mu ya... Sen oku yup sen anlatacak olduktan sonra doğrusu, benim pek te emniyetim kalmaz. Nafiz Bey mektubun her tarafına göz gezdirerek dedi ki: (Mabadi var) Maliye Vekilinin sıhhî vaziyeti Ankara 12 (Telefonla) Maliye Vekili Abdülhalik Beye Viyanada ya pılan ameliyatm neticesi üç dört gün sonra belli olacakttr. İsmet Pasa, Viyana ile hergün telefonla görüşerek Ab • dülhalik Beyin nhhî vaıiyetini takip etmektedir. Almanyanın istikbali «Tan» gUıeıeslnde çıkar Kübada vaziyet değişmedi Amerika Keisıcumhuru izahat veriyor Vasington 12 (A.A.) M. Ruz velt, Amerikanın san Martin hükumetine karşı vaziyetinin Küba hal • kmın bu bükumete göstereceği rti • mada bağlı oldugunu söylemiştir. Amerikanın Küba sularındaki gemilerine kumanda eden amiral, a dada vaziyetin değişmemiş oldugunu bildirmiştir. La Havana 12 (A.A.) Yeni hükumet reisi M. San Martin, gazete cilere şunlan söylemistir: € Biz Kübanın tam istiklâlin« dayanan bhr Amerikah dostluğu istiyoruz. Biz Amerika aleyhtan de • ğiliz, fakat her ne sekilde olursa olsun emperyalizm aleyhtarryız.» Vasington 12 (A.A.) M. Hull verdiği beyanatta: « Amerika, demiştir, yeni Küba hükumetini, bu hükumetin asayisi temine iktidan oldugunu gösterdiği gün tanıyacaktır.» ekmeğîmizi temin edecek bir sulh istiyoruz.> Hatip bu sözlerden sonra, intikam fikrmi propaganda etmekle itham edilen HHlerizme karşı bütün dünyada mevcut sebepsiz himatsızlıktan bahsetmis ve demiştir ki: « Bütün dünya huzurtmda yalnız birsey istediğimizi açıkça bildiriyoruz. O da sulh içinde çalışmaktır. Yapmış olduğumuz harp, i*siz liğe karşı olan harptir.» M. Venizelos şayani dikkat bir yazt ParU 12 (A.A.) Havas Ajan sından: «Tan> gazetesi günün ya zısında diyor ki: «Hitlerin temayülleri ile başvekil muavini von Papenin temayülleri erasmda fark vardır. 1 HHlerin kendini demagoji dalga«ma bırakarak sürüklendiğini görüyoruz. Halbuki bilhassa Herrenclup ile eskî Alman sanayii ve impara torluk Almanyasmın hâkimi olan eski Pruayanm emin kuvvetleri olarak mevcut büvük sanavicilerm mümessilleri von Papenin Alman milletmi büyük an'anelerine avdet ettir mek niyetile, bugünkü ortadan kalkması elinde olmıyan şeraîte şÖyle böyle uyduğunu görüyoruz. Bu iki cereyanın birbirile karşılaslığı gün, millî denilen inkilâbın kimin menfaatine yapıldığını ve üçüncü reich cephesi arkasında neyin »aklanmış olduğunu anlıyacağız. Almanyanm istikbali o zaman taayyün edecek ve bugütn içinde bulunduğu kargaşalığın Btesinde ne olduğu o zaman görülecektir.» Berlin 12 (A.A.) Berlin stadyomlanndan birismde Von Papeniden sonra söz alan propaganda na%m M. Goebbels şunlan söyletniştir: € Biz, dünyayı kargaşalıklara eokmak için gelmedik. Hiçbir harp ts. iemiyoruz. Biz sulh istiyoruz. Fa • kat haklanmızi tanıyacak, gündelik Mont Pellier 12 (A.A.) Cau teretten gelen M. Venizelos, geceyî burada geçirmistir. Bugüfı, birkaç gün kalmak niyetinde olduğu Cannes sehrine gidecektir. Yanında zevcesi ve iki kâtibi vardır. M. Venizelosun sıhhati iyidir. italyaya gelecek Amerikan hava filosu Londra 12 (A.A.) Vasingtondan Royter ajansına bildirildiğine göre Amerikan bahriyesinin idaresi basında bulunanlar ttalyan hava fi losunun geçenlerde Amerikaya yaptığı ziyareti bir Amerika hava filosunun ttalyaya gîtmesi suretile iade etmesi mümkün olup olmadığım tetkik etmektedirler. M. Heryo Riga 12 (A.A.) Volf Ajansından: M. Heryo, Berlin yolu ile Parise dönmek üzere dün gece Riga • dan ayrılmıştır. M. Musolini Sefirimizi kabul etti Yugoslavyada feci bir tayyare kazası Belgrat 12 (A.A.) LiouMianadan Sucaka giden bir tayyare bu sabah saat 6,10 da kesif bir sis yüzünden bir ormana düşmüştür. Tayya redeki pilot, makinist ve altı yolcu ölmüşlerdir. Roma 12 (A.A.) Basvekil M. Musolini, Romanya prenslermden Nikolayı Türkiyenin Roma büyük elçisi Vasıf Beyi ve Bulgar Ticaret Nazırı M. Ghicefi kabul etmistir. Almanyada yeni bir nutuk Yeni ispanyol kabinesi Madrit 12 (A.A.) M. Lerroks yeni kabineyi teskil etmiftir. rinle aşnafişne filân olmamıstır. Şükran beni sevdiğini söylerdi ama öyle senin bildiğm dalavereli sevda ile değil. Saf bir muhabbetle. Nasıl anlatayım ?... Benden hiçbir şey beklemiyerek: Ne menfaat, ne iz divaç, ne herhangi bir zevk... Ben de, sana söyledim ya, onu kız kar desim gibi severd'im. Hatta, ne ha • cet efendim, beni Nezahetle tanış tıran Şükrandır. Eğer beni evlen » mek gibi bir maksatla sevseydi kıs kanmaz mıydı?Hem de Nezahet gibi afet denecek derecede güzel bir kıza tanışftırır mıydı? Salih doğruldu: Ha... Dedi, nasıl kıskanma mış yahu?.. Sen evlendikten sonra kendİnî vurmağa kalkmış. Nafiz Bey bağırdı: Ne?.. Ben Nezahetle evlen dikten sonra Şükran kıskançlıktan mı kendini öldürmeğe tesebbüs etmiş?.. Yalan, dolan, iftira, masal!.. Salih Nafiz Beyin taklidini ya • parak tekrar etti: Tefrika! 45 SERVER BED1 Sabahsız Geceler Salih ehemmiyetli ve canlı bn»eye bakar gibi Nafiz Beyin elin • deki deftere göz attıktan sonra: Peki... öyle ise, dedi, bizim •alde hanımm anlattıkları doğru. Yani sen o kızla daha evvelden asna f işae yaphn, sonr a onu bırakıp ötekhıi aldın, kızın kanına girdin... Nafiz Bey elini ağır ağır kaldı • rarak avcunun içmi Salihe doğru tnttu: 1 • Dur, dedi, o kadar ileri gHme... Sen meseleyi ondan dmlemissin, bir de benden dinle, kim kimi öldürdü anlarsm. Salih bir elînin tersini oteki elinin avcuna vurarak bağırdi: Vay dinine yandığım .. tşin içinden çıkabilirsen çık... Hangi tarafı dmlersen o taraf hakh.., öyledir. Fakat burada kazın ayağı öyle değil... Sen benim iki sözümü dinle, hakikatin ne tarafta oldugunu anhyacaksın. Söyle bakalım. Otur bakalım şimdi karştma. Programda olsaydı şimdi bir sigara içerdim doğrusu. Fakat öğle yetneğmden evvel zinhar tütün kullan • matn. Paket orada. tstersen sen bir tane tüttür. Başüstüne. Salih bir sigara yaktı ve Nafiz Bey doğrularak dizlerini bir uğduktan sonra söze hazırlandı. Ben Nezaheti Şükran vasıtasile tanıdım, diye basladı. Şükranı da Nezahetten üç be» ay evvel tanımıştım. Aramızda izd'ivacımdan evvel de, sonra da, hiçbir... • senin tabi • Çanakkaleye gidecek talebe Millî Türk Talebe Birliğmden: Çanakkale seyahatine yann saat 17 de kalkan vapurla çıkılacaktır. Grt . mek istiyenlerin bugün saat 10 11,5 ve 15.17 arasmda; yann saat 1011,5 arasmda Birliğin Cağaloğlundaki merkezine muhakkak müracaat etmeleri lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: