28 Nisan 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

28 Nisan 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rvsan Cumhuriyet MEMLEKET tNTlBALARI Uzakşarkta vaziyet değişeceğe benzemîyor Japonya, hüsnüniyet perdesi altında, mukarrer ilerleme arzusundan vazgeçmiş değildir Londra 27 (A.A.> Uzaksark vpziyetirri mütalea eden «Niyus Kronikl» gazetesi, Japonyanm vaziyeti en iyi sekilde tefsir bile edilse, ka. bul edildiği takdirde tam bir kaos teşkil edeceğini yazmakta ve de mektedir ki: «Japonyanm itirazlan sadece Çinde silâh satışma bile inhisar etse, bu itirazlar haksız olur. Zira, silâh ti • careti fena birşey olsa bile zayıf bir memleketi kendini müdafaaya mâni olacak bir hareketten daha iyidir. Fakat Japonyanm itirazlarile ör • tülmek istenen hakikat bundan daha ağırdın. Filhakika, propagandalara, su Iann tasmalarına, Japonyanm Mançuri ve Moğolistan akmlarma rağmen Nankm hükumeti, Çinin bU • yük bir kısmmda metanetini muhafaza etmektedir. Insanî hisler ber • taraf, iyi bir müşterimiz olması için Çinin sulh, siikun ve refah içinde olmasına ihtiyacmuz vardır. Hal • buki J&ponya bu refahı biz nekadr istiyorsak, o kadar bundan korku • yor.» dırmış olduğu heyecanın zail olarak yerini makul bir antayışa terkedeceği ümidini izhar etmiştir. M. Saito, Hariciye namma söz söyliyen zatın bu beyanah, Çin ile yapılması müzakere edilen beynelmilel istikrazlara Japonyanm niçin muhalefet ettiğini öğrenmek istiyen gazetecilerin tazyiki üzerine yaptığını söylemiştir. M. Saito, Amerika hükumetine yapılacak hiçbir resmî tebligatı olmadı • ğını ve Japonyanm vaziyetini anlat • mak için hiçbir müracaatte bulunmak niyetinde olmadığmı ilâve etmiştir. M. Saito, MillcÜer cemiyetinin ec • nebi raurahhaslatmm Çmdeki faaliyetlerinin Japonyanm canım sıktığını bildirmiştir. M. Saito, Japonyanm dokuz devlet muahedesini ihlâl etmek istemediğini tekrar reyit etmıs, fakat Japonyanm Çine yapılan isükrazlarm askeri gayelere kuUamlmasnu istemediğini söylemiştir. TELGRAF UABERLERI Tütün müstahsilinin iskonto derdi uhterem Iktjsat Vekilimiz tzmir seyahatinden döndükten sonra tütün vaziyetine temas ederek aşağı yukan «Kuınpanya dırektörleri çok namuslu adamlar. OnIarla iyi şerait içinde çalısılabileceğine inajıdım» tarzında beyanatta bulun • muşlardı. Senelerce tütüncülük âlemi içinde yaşamıs olraak itibarile, Celâl Beyefendinin intıbalanndaki isabeti hiç yadırgamadım. Filhakika Ameri • kan kumpanyalarının başmda bulunanlar, tek kelime ile hulâsa etmek lâzım gelirse, centilmen adamlardır, sözle • rinde dururlar, küçük menfaat dala • verelerine tenezzül etmezler, satıcıya adam muamelesi yapmağı bilirler, ni hayet alışverişlerinde tam bir dürüst lük vardır. İçlerinde, o sena istedikleri kaliteye uymıyan tütünleri, sırf eski müfterilerini muşkiil mevkide bırak > mamak için satın alanları bilirim. Fakat iş, bu kadarla düzgün gitse ne âlâ. Kumpanyalann, meselâ Ege mıntakasında yalnız İzmirde birer direk törleri vardır. Bütün havalide mubayaat eksperlerin ve yerli mutavassıtlarm elile yapılır. Işte icra rolü merkezden muhite böyle savnılunca da o centil • men direktörlerin bütün hulusları, hüsnü niyetleri, ahlâk kaidelerinin kırru kaidelerinden ibaret kaln*. Hatta vakit vakit bu iyi görünüsle fena tatbi • kat birbirini o kadar nakzeder ki in • »anın direktörlerdeki dürüstlüğü bir gösteris sanacağı ve o iyi kalpli adamlardan şüphelenecegi gelir. Hani eakiden bizde, «nef'i hazine» akidesini kendine vicdan yapmıs memurlar vardı ki işleri güçleri halka mütemadiyen müskiilât çıkarmaktan ibaretti. Bu gibilere hâlâ birçok dairelerde, kumpanyalarda raslamak mümkündür. Aralannda cidden namuslu ve köylü muhibbî vatandaşlar bulunan tütün eksperlerinin de bu cinsten öyle «nef i kumpanya» imanlılan vardır ki za • valh köylümüz ekseriya brr dizi bon cuğa koca servetler veren Hotantolar menzilesine düşürülür. Bu haleti ru hiyenin tabiî neticelerinden olarak bizde şehir ve kasabalar piyasası köyle rinkinden daima daha dürüst, fiatçe daha yüksek, ıskarta ve iskontosu daha az olur. Dağda, bayırda yapılan tütün mubayaatı ise o kadar sahipsiz, himayesiz, nizamsız ve intizamsızdrr, ve o kadar eksper hazeratının keyfine kalmıştır ki bir nevi, dağda av avla maktan farksızdrr, tabirini hiç çekin meden kullanabilirim. Kalitesi ieteTse arzın henüz tanrmadığı bir nefasette olsun, köylü tütününü hiç bir zaman şehir fiatlerine yaklaşacak bir hat ile satamaz. Bunun içindir ki, iskonto ve ıskarta oralarda fecaat derecelerini bu lur. Meselâ bin kilo tütünde dört yüz kilo ıskarta, iki yüz kilo iskonto yapıl 1 Musahabe Edebî kahve fal Karaca Oğlan, Anadohmun bugün de çok sevdiği saz sairlerinden biridir. Adanada, Urfada, Torosun üst yanla • nnda Füzuliyi bilen köylü yoktur. Namık Kemalm vaveylası KSIek boğazmda hiçbir akk yapmamıştır. Eşber, Seyhan kıyılarmda dolasmamıştn. Ceyhan, Tezerden bir mısra bile okumaz. Fakat Karaca Oğlan, bütün o dağlarm, yay • lalarm, sulann tanıdığı ölmez bir si • madır. Gene Anadolu koylfisS, Abdül • kadir Meraginin bestelerfle alâkadar değildir. Hafız Dostu tanımaz, ıtrfyi bil • mez, Dede Efendi ağzı kullanmaz. Fakat Karaca Oğlan ezgisini dilinden du fürmez. Sevgisl asirlardanber! halkm ySre • ğinde diri duran, ezgi» yrpranmaz bir beste kudretüe ağızlarda dolasan Ka • raca Oğlanm hangi yüiarda yaşadığı m • Hayat Anstklopedisine yazmab I çin • tesbit etmek lizmı gelmişti. ün> 16 şairin gezip dolashğı yerlerde zahmetli tetebbüler yapan ve onun söz • lerini takdire değer hhnmetlerle toplı yan msanlar var. Onlarra ortaya koy • duklan eserleri okudum, Ansiklopedi • müce yarar mabeme tedarik efaneğe çalifbm. Vardığrm netice hayE acıUı idi, Ka raca Oğlanm yaşadığı asır itimat telkin eder şekilde tayin edilemiyordu. Bu yoida en çok çalışan Sadettm Nözhet Bey, Lâtifi tezkeresmdeki bir yazıdan dolayı şaîrin onunca asır başlarmda yaşanuş olması ihtimalmi kay detmekle beraber ba noktayı şttpheü bıralayordn. Lâtiff tezkeresindeki yazî, Naimt ath bir şairin tercumet halmdedir. Ba sair, kendi devrmdekî edebfyat buhranından (1) ştkâyet ederek şa beyitleri in > liyor: Bir olmaM vaMa er görduk aamaru Biltr yok dsümandan rUumanıt En ehli yey görur mtfna yügünderi Kara oğlan törkusun şAtr tStündeni Naimmtn cKar* Oğlan» diye olra nacak stnette dile doladığı ve tezyrfe yeltendiği balk şairi şanh, fShretii Karaca Oğlan mıdır? Efrer o ise kendisi » nin Yavnz Sultan Selim devrinde ya şadığmı kabul etmek lâzım geleeek. Çünkü Lâtifi teskeresl ( 1 8 4 6 ) da •»• zılrmştır ve Naimf, o tarihten daha evvel ünlenmiş bir halk şairile istihm etmek istiyor!... Sadettm Nüzhet Beym de kaydettfği üzere Kara veya Karaea Oğlan ağ • ztnm Enderan nslubfine tereih orannrasmdan Sümbülrade Vehbi de maşteHdir. Yüx yıla yakm bir 8mör geçiren bu meşhur dhran şalri de «sühan» re • difü kasidesmdet tktida tyledüer mesleM â&k Omen 'Aşku tevk tle nle» kafiy* cuyayı sufıant Kimi mâni, Mmisi vadH turhmantde Kara oğlan kayabaşısı yelellâyı sühan! Diyor. Halbuki Vebbi, on sekizin ci asnn son yıHannda SlmBştBr. Lâtiff tezkeresinin yazıldığı tarihten aşağı yukan 250 yıl sonra. Karaca Oğlanm yaşadığı devri hakkile tesbit edecek başka bir delil, baska bir yazı ve hatta rivayet yok. Bu • nun üzerine ba mühhn bahsi bir tarafa buraktrm, şairin sözlermj gözden ge > çirmeğe başladım. Bütün halk şairle • ri içinde tasallüfe, tasavvufa ve arua veznine eserlerinde yer vermemekle de yüksek bir mevki alan Karaca Oğlan, cidden yaman. Konuşur gibi yazıyor, her yazısma yüreğmden bir zerre ates koymayı unutmıyor. Mevzuu daima güzellik ve daima ask!.. Onun ekseriya bir elâgöz önunde ağIamakla geçen hayatmm bu ölmez iz • lerini düsüne düşüne takip ederken «kara değil mi?» redifli bir yazısı dikkatimi uyandırdı. Anlaşıldığına göre yayla düberlerinden biri ona «çok karasm, seni sevmem!» demiş. O da tasalanarak «kara» mn sevilir bir renk olduğunu • esmer tadı bilmiyen ham rahlu sevgOisme ispat efaneğe kalknaş ve ba siri yazmıs. Ta Hind'standtan gemflerle getiri len, Bağdat pazarlarmda dirhem dir hem satılan biberm bile kara olduğunu söylemeği unutmıyan «air, «Beytullah kara donludur • Kâbe örtüsü kara de • ğil mi?» beytile sevgilismm dm duy gusuna müracaat ederken şu beyti de yazıyor: Ağalar, beyler içerler kahve de kara değtt mi? Bu kelimeleri okur okumaz zihnim açıldı, Lâtift tezkeresmdeki Kara Oğ lanla bu saz şairi arasmda bir münasebet olamıyacağı kanaati içime yayıldu Çünkü kahvenin bizhn memleketimi ze ne vakit geldiği, ne suretle ve kimin elile geldiği bellidir. Arbk ben, kahve fmcanmdaki so • ğuk telveye baka baka könül sırlan • m tahlil eden fal düşkünü hanımlar gi> bi kahve kelimesine yapısmıstun, Ka • raca Oğlanm yaşadığı devîr hakkm • daki rivayetlerden birini süzgeçten geçiriyordum. Malum olduğu uzere kahvenin hasîyetli bir nesne olduğunu ilk keşfeden bizim şark mebazlarma göre Şeyh Şazilî atlı bir Arap şeyhi ve yahut o > nun müritlerinden ömerdir. (Şeyh Şazilî), kahve ağacı yapraklannı yiyen develeria o yaprağa dudak değdirmi • yen hemcinslerinden daha kuvvetli olduklarmı görerek kahve tanelerini kullanma usulüna icat etm» diyenler ol duğu gibi onun müritlerinden ömerm Yemen dağlanndan bhmde münzevî bir derviş hayatı geçirirken kahve ile gidalandığmı ve kahvenin bu adam elile piyasaya arzolunduğunu söyliyen • ler de var! Kahve, ne suretle keşfolunmus olursa olsun, tstanbula gelmesi «1554» yıhndadır. O vakte kadar hiçbir Tür • kün ağzma koymadığı bu acı metaı, Şem« aammda bir HalepK tstanbula getirdi, bir kahvehane açarak halka A rap tarzında kahve içirmeğe başladı. Şemsm böyle bir ticaret evi açtıgı yı • la kadar tstanbulda ayrancı dökkânlan vardı, halk oralarda toplanırlardı, ayran içip lâf atarlardı. Şems, birçok mnsteri kazanmakla beraber bir hayli de kıskançlık oyandır mışb. Bu sebeple aleyhinde dedikodu • lar yapıhyordu. Nihayet iş, divana ak setti. Kahvenin helâl rnı, haram ım olduğrmun halledilmesnıe Kizum gösterildi, Şeyhfilislâm Ebâssüut Efendiden fetva istenüdi. Ayrancılar başta oldu ğu halde birçok knnseler, kahvenin haram sayılmasmı ve Şemsm ceza görmesmi istiyorlardu Fakat Ebüssüut Efen • di, halkm huyunca gftmedi, kendi ka • naatha kılavuz yapb ve kahvenin helâl okfağtma fetva verdi!.. Tarih, tstanbolda ilk kahve pişiren HalepK Şemsm Be •enede beş nin ahm kazanarak mem • leketme dSnduğunS de kaydeder! Şu hale göre Karaca Oğlan, Yavuz Sultan Selim devrini idrak eden bir şa • ir değildir. Çünkü kahve, Sultan SS • leyman zamantnda tstanbula gelmişth*. Ayni zamanda yeni bir şeyin taammüm etmesi, Anadoludaki ağalarm, beylenn evlerinde apaçık kullanılacak derecede yerleşmesi pek koylayhkla mümkön o • laımyacagma göre Karaca Oğlamn Sultan Süleyman devrinde de yaşadtgmi kabul edemeyiz. O takdirde kendisral (17) nd asnn adann olarak tetkik et mek doğru olacak?. Karaca Oğlanm 3löm tarihmi ebcet hesabüe gösteren bir söz de var: Döner baykoş, öter bölbüll Ba sSs, tamfy*» florette hicri ( 1 0 9 0 ) tarihmi gösterfyor ki mHâdî ( 1 6 7 9 ) deıuektiı. Kahve kehmesi delâletSe omm ( 1 7 ) nci asn* sairlerinden oldoğa kabul edflîrse ba ölüm tarihi de sahih leşmiş olur. ÇünkB Karaca Oğlan şa manzumesinde hayli uzun yaşadığmı anlahyor: ' On bef vafadtm ytrmiye yot oldu Otuzunda çevre yanım. göl oldu. Ktrk yaşadım hayrvn, ferim bel (beJti) old* Hayrtm, şerrimi bildirdin banal Eüisinde yafim yarıstn geçti Altmtttnda yolum yokuşa duftü Tetmişinde btraz gidtfinı taştı Batamak, basamak indirdin beni Sekseninde beratçığtm yazudı Doksamnda kan damartm üzüldu 7ü2 yaşında âzalanm çözüldü Bir sabi ma'suma döndürdün beni Karacaoğlan der ki yaktın, yandvdtn, Ecel şerabını verdin kandırdm, ' Emreyledin Azraili çönderdin Hiç te doğmamışa dönderdin benV tşte bir kahve kelimesmden edebi yat tarihi için ctkanlan dikkate değer bir mevzu. Buna ben «edebî fal» de dim. fstiyenler edebî hakikat te diye • bilirler!.. M. TURHAN İHEM NAUNA MIH1NA! Mahut mesele! l asasm» tesHm edSea mevduali deve yapmıs, (beykeltarş Ke nan Bey bu deveyi kendisina yaphrmadıklarBiı söylüyor) tansifaf amelesinin ve sokak süpürikülerin pa rasını silip süpürmüş, bir Alman yaha • disine umarladığı «ne sihirdîr, ne ker»* met, elçabukluğu marifet» markah o tomatik bir yazı makinesile 90,000 K * ranm «sernüvişti siyahmı» yazdmma, etliye sütülye kanşrmş, suya sabuna do> kunmuş ve nthayet sermayeyi kediye yükletrmş olan Esnei Bankası hakkm da Büyük Millet MecKsinde cereyan eden son muzakereler, ba meselenm bir bardak suda kopanlnm bir fırhna değil, sayılı bir yaprak dökümü hrtması olduğunu gösteriyor. Fîlvaki, Dahili ye Vek'li Şükrii Kaya Beym Meclisin perşembe günkü içtimaındalri beyanah, ortada hakikaten mühim bir mesele mevcut olduğunu gösteren resmî söz • lerdir. Dahifiye Vetrili, ba !ste alâkadar e » ; I»nlarm tecziye edneceç ni, Millet kör süsünden şu sözlerle bağırdı: «Cumhuriyet idaresi bütün buhran sıkıntılanna, tazyiklerine rağmen, ge • rek hususî müessesat maliyesinde ve gerek kendi idaresinde dünyada misli olmryacak bir diiriistî ve fazilet gös termiştir. Biz, bu dürüstî ve fazileti, tarihin bize teHrin etti&î yüksek seci yelerimize medyunuz. Türk fnkılâbm • dan sonra, hiçbÎT suç ve hiçbir suçlrf yoktuT ki, Türkiye Büyük Millet Mec * lismin huzurunda mes'uliyet alanlann ıttılaına vâsil olstm da kanunen takip edilmestn ve pençei adalete teslim e « dilm« in.» ŞukriJ K»ya Bey ba soslerine Yavai ve Havuz meselesi gibi misaller de gÖ*« terebOirdî. Ziya Paşamn meşhur: Milyonîa çalan mesnedi isaette $erefrat Üç beş kurupın mürtekibi cayi kürektkr Beyti sSylendiğl «s'tanat devrme ait bir vecize ve hikmettir, fistüne Cumhuriyet Yavuz ve devri, ba üri mısraın ve onun ifade et • mek btedtği f%rin Havuz davastnda gördüğumus gibi, kft» hn bir butlan çizgisi çekmistir. M. Ruzveltin müzakereleri Vaşington 27 (A.A.) M. Ruz velt ile M. Hull Japon siyasetinip «on inkişafına dahr bir saatten fazla siiren bir mülâkat yapmışlardn*. M. Saîtonun beyanah Vaşington 27 (A.A.) M. Saito Japon Hariciye Nezareti narmna ya pılmış olan beyanatm dünyada uyan Bartu Benes müzakereleri Fransa ittifaklarmi takviye edivor Prag 27 (A.A.) M. Benes, M. B^rtu şerefine verdiği akşam ziyafetinde irat ettiği nuMrta, Praga yaphgı ilk reMni ziyaretten dolayı Fratuız Hari • eiye Nazınna tesekkür etrmş ve Cekoslovakyanm kendisine karst samimî ve idostane tesrild mesaisini hiçbir zaman ieksflc etmediği Fransa hakkmda Çe koslavak millet ve devletinin değişmez ve derin hislerim hatırlatmıştar. ' Çekoflovakya hiçbîr valdt ne Fransanm hegemonyasım duvmuş, ne de bir metbıriyet hissetmîstir. Çekoslovakya da, Fransa gibi Milletler Cemivetme sarsılmaz bir surette bafhdır. Fakat hürri • yet ve emniyetmi en ton kuvvetîle mudafaa edecektir. Fransız dostluğa ve ftb'faln yapıadır. ' M. Benes, Orta Avrupa meseleTer! hakkında bir anlaşmanın bühassa lii • zumuna kanidir. Bu noktai nazar tea • tisi bütün beyndmîlel meseleler hak • kmda Frarorz • Çekoslovakya görüş ve anularmdaki istiraki bir kere daha gös* termiştir. Yunan fırkaları hâlâ anlasamadılar M. Venizelos, artık fazla ricat edemeyiz, diyor Atina 27 (Hususî) Hukâmet ve muhalifler arasmda cereyan etmekte olan itilaf müzakeresi yeni bir terakM eseri göstermefnistir. Bu itilâf içm üci muhalif fırka arasmda tavassut etmekte olan M. Papanastashı zabHlerm In detn ve terfi meseleM haricte kalmak Szere diger bütün mesafl hakkmda iid fırka tramda itilâf yapdacağı ümidinde bulunduğunu gazetecOere söylemiftir. M. Venizelos ta muhaliflerin hü • kumet tarafmdan istentlen seylerin kısmı azammı kabul ettiklerinden arhk bundan fazla ricat edemiyeceklermi söylemiştir. Ergdnimaden • Fevzipaşa hattı muhatibi Hakfn Beye Sorduğunuz zat, Balkan Harbmden evvel veya o sutJ&rda lstanbul VaJi •gı yapımştır. M.Muşanof Peştede Görüsmeler hakkında bir tebliğ neşredildi Rud«peşte 27 (A.A.) Buçün öğleden sonra saat beste Bulgar Başvekili M. Musanof Basvekâlet d*airesine gehnis ve oradaki görüsmeleri saat yedi buçuğa kadar de • Tam etmiştir. Bu mülâkatların bi • tamında aşağıdaki resmî tebliğ ne$redilmistir: ö g l e d e n sonra Bulgar Başvekili M. Musanofla Macar Başvekili M. Gömböş ve Haricive Nazırı M. Kanya Basvekâlet daireshtde içtima et • Aralannda dostane bir surette yapmıs olduklan görüsmelerde Bulgar ve Macar devlet adamları bilhassa iki memleketi alâkadar eden meseleleri gözden gecirmişlerdir. Ayni sulh ve adalet hissile mütehassis olan Nazırlar bu meseleler • de ve iki memleket arasmdaki iktısadî münasebetlerin takviyesi lü zumunda aralannda noktai nazar mutabakatı mevcut olduğunu mü • sahede etmislerdir. Bu mukâlemeler esnasında Ma • caristanm Sofya sefiri M. Rudnav ile Bulgaristanm Peşte maslahat . g ü z a n M. Popoff hazır bulunmus Bursa Necatibey EnstiÜisünde müsamere 'i havsalanız alır mı? Eğer bîr anket yapmak kabil olsaydı bunun daha acı misalleTİni bile bulabilirdik. Kumpanyalann çeşit düzmek ihti • yacile kullandıklan ıskarta usulü tioarî noktadan belki haklıdır, fakat birkaç bin kiloluk tütünden beş altı yüz, hatta bin kilosu çürüğü, lik birkaç yüz kiloyu çanğı da fiat olmak yeku üzere ıskarta çıkardıktan soma üste nundan iskonto etmek; on kuruşa a lınmış tütünü yedi buçuğa ne olabilİT? Tahsisan köylerdeki fena şartlı alısverişler cezrî surette zaptı rapt altına alınamıyacağına, alıcılarda istismaı hırsı. müstahsilde «ne verseler ana şa kir...> boynubüküklüğü devam etmekte olduğuna göre vaziyetin kendi ken dine inkişafından şimdilik hayur beklemek «tulu emel» den baska birşey olamaz. Bu nizam; buhranın doğurduğu gayritabiilikler kalktıktan ve müs • tahsilimiz kendi hakkını kendi araya cak tir. Iskarta ve iskonto işlerini rarları henüz teferruatile Yalnız 1934 piyasasına lümumuzdur. Hele bu görüşen Ankara Tütün kongresinin verdiği kabilmiyoruz. daha ziyade işe yüksek bir kadar uyandıktan sonTa müdahaleye hacet kalmaksızın teessüa edecekdüşürmek için kullanılan bir nevi usulden baska M. Muşanofun beyanatı Roma 27 (A.A.) Bulgar Başvefcili M. Muşanof Budapeşteye hareke • tmden evvel ttalyan matbuatma ver • Idigi beyanatta, Londra ve Parise Bul • gar ittikrazı hâmillerile müzakere için ye Berline de Bulgaristanla Almanya •ranndalri ticarî ve iktısadî münase • faat hakkmda görüşmek için gittiğini •öyledikten sonra Romayı ziyaretinm bilhassa îki memleket arasmda iktua • idî sahada çıkan müşkülleri halletmeğe inatuf olduğunu beyan eylemiştir. ) Bulgar Başvekili, Tuna memleket • lerinin kalkmması hakkmdaki aon Italyan muhbrasmdan bahsederek, ba tnuhhradaki füdrlerin çok ziyade dik kate lâyık ve çünkü amelî neticelere muteveccih olduklannı söylemiştir. Talebeler tÇahkSyih bvtmond'a mahalK kıyafetlerle Bursa (Hususî muhabmmizden) Necatibey Ktz San'at Enstitüsünün son suııfı güzel bir veda müsameresi ver d i Bu müsaznerede Vali Beyle hüku • met, Fırka ve Halkevi erkânı ve yüz * admdaJd ve lerce talebe velisi buhmdu. Temsil e düen (Bir yuvanın şarkuı) millî piyeste Zerrin, Nedime Zeki ve Ekrem B.ler geliyorlar Moskova 27 (A.A.) Zeki ve Ekrem Zeki Beyler bugiin Moskovadan Tüririyeye hareket etmişlerdir. Başta. sefir Hüseyin Ragıp Bey olduğu halde bütün Türk sefareti erkânı, Hariciye Komiserliği erkânı ve Sovyet artistleri mümes»illeri rstasyonda Zeki ve Ekrem Beyleri u « gurlamışlaıdır. Sovyet Ru»yanm harîcî memleketlerle hars münasebah cemiyeti «Vokss, Türk musikisinaslanna Sov yet bestekârlannın eserlerinden mürekkep ve müelliflerinm imzasmı muhtevi bir kollekaiyon hediye e* mistir. Nigâr Hanımlar çok büyük bir mu vaffakiyet göstererek herkesm takdi • rini kazanddar. Moda işleri derslerinde yapbklan tu> v«letlen giyerek birer bTrer sahneye çAuuı banımlar çok aUcışlandılar. Mü • samerenin beğenilen diğer numara'an kurbağa dansı, korular ve mahallî Çalıköyü oyunudur. M. Yevtiçin Yunan hükumetine verdiği malumat Atina 27 (Hususî) Yunanistanm Belgrat sefiri, Yugoslavya Hariciye Nazın M. Yevtiçin Ankaradaki mülâ . katlarmı kendisine tebliğ ettiğini tel grafla Hariciye Nezaretine bildirmiştir. Boğazların tahkimi sulh için lâzımdır (Birinci »ahifeden mabat) kimata ses çıkarümamasmı temine çahşbğmı haber vermektedir. Lozan muahedesine bağh Boğazlar mukavelesi mucibince iki boğazın her iki tarafmda geniş bir arazi parçası gayriaskeridir. Buralarda tahkimat yapamayız, tayyare, top ve asker bulunduramayız. Halbuki bitaraf kalacağımız bir barp çı karsa mütecaviz devletlere karşı Bo ğazlann bitaraflığmı butrünkü şeraHle muhafaza edemiyeceğimiz gayet tabi idir. İngiKz gazetesi, bu zarureti takdir etmekle beraber, tadilât genis mınalan tazammun edeceği için mukavele • ye iştirak eden beşlıca devletlerin bu na mütemayil olmadıklanm, ancak Rusya ile Balkan itilâfmı imzalıyan devletlerin tadilâta razı olabileceklerini yazıyor. İzmirde zelzele İzmir 27 (A.A.) Bugün soat nn biri kırk beş geçe hafif bir zelzele ol Amerika ihracatı artıyor Vaşington 27 (A.A.) Mart ayında Amerika ihracatı, ithalâtı 32 milyon dolar asmıştsf. thracat şubat ayuun 163 milyon dolanna karşı 190 milyon olarak yüzde 17 bir fazlalık göster • miştir. Halbuki tabiî mevsim fazlalığı yüzde on birdir. Ithalât, şubatın 133 miîyonuna karşı 158 milyon olmuş, tabiî mevsim fazlalığınm yüzde on iki olmasına mukabil yüzde 19 bir nisbet teskü etmistir. dürüstlük verecek kararlar alındığı maıslahatçı olan Iktısat Vekilimizin el atmış bulunması, mutlaka faydalı neti celer verecektir. Tütün inhisan da, bu seneki gibi ilkağızda mubayaatta rakip vazifesini görmekte gecikmezse müs tahsilin haklan herhalde korunacakUr. FERİDUN OSMAS daha esaslı Macaristana gidecek meb'uslarımız Artvmtfe ioek böceği yetıştiriliyer Artvin 27 (A.A.) Bursa En« * t tüsünden cehbettirilen ipekböceği tohumu halka tevzi edilmistir. tpekböceği yetfştirmek arzusunu izhar e<fen Artvinliler bu sene yapacaklan tatbikatta muvaffak olurlarsa burası da ipek memleketi olacaktır* : Ankara 27 (A.A.) Cumhuri yetin onuncu yıldönümü münasebe.tile memleketimize gelen Macar âyan ve meb'usanınm ziyaretlerini i«de edecek olan Büyük Millet Mecîî*î neyeti bu akşamki trenle l»tanbula luureket etmistir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: