14 Ekim 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

14 Ekim 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

J tfflt ntrn SEYAHAT HAT1RALARI Bir filmin kurduğu yuva Jean Murat'yla Annabella ne zaman ve nasıl seviştiklerini anlatıyorlar Jean Murat Lâcivert sahillerde Fransanın cenup sahil leri, renk, çiçek, koku. yemiş ve ışık cennetidir Vıtte : liyo ile ttalya (Bu Büyük komişten Akdeniz kıyısında BoSen .Jan Kap Ferrtmtn gSrünüşü, altta: Fransa hududanda San Ltrigi koprüsu reaim Franaa toprağmdan alınmısttr) , kurus verdiğinize hiç acımazsınız. Dimdik kayalık yarlarm arasmda «ularını göstermeden yalnız sırıltın ile akan, gözlerinizle değil, kulaklarnuzla gördüğünüz derenin bu tarafında, Fransız hududunda yolun kenarma sıralanmıs sergiler içinde de güzel Fransız kızlan kartpostallar, boyalı resimler, ha< bra olarak öteberi satıyorlar. Hududun simalini kaplıyan granit yarlara mukabil cenubu kademe kademe yesfl set • ler ve rengârenk bahçeler halinde de • nize doğru iniyor. ttalyamn Vbtmille hudut istasyonundan çıkan trenler, as • falt hudut yolunun geçtiği yamaca al> Paris 3 Annabella fle JeanTOuratnm izdivaçlan pek te beklenikniyen bir haber değildi. Onun için kimseyi şafirtıp hayrete düsürdüğünü zannetmiyorum. Hususfle «Sözde kanm!» fUmmde iki artistin vaziyeti oradaki kankoca rolunfi sade bir vazife olarak değfl, içlerinden gelerek oynadddannı pekâlâ gösteriyor, bu çiftin beyaz perdeden maada hayatta da birbirlerine arka das olacaklannı biitün vüzuhfle gösteriyordu. Vakıâ herkesin hususî hayatma kanşılmaz ama, artistler herkesten madut olmadıklan ve onların hususî ha • yah herkesi alâkadar ettiği cihetle ev velâ Anna Bellayı buldum, niçin Jean Muratyi koca olarak intihap ve tercih ettiğini sordum. Sonra Jean Muratya *' gittim. Annabellayı zevceliğe intihap etmesinin lebeplerini öğrenmek iste • ditn. Annabellaya ilk sualim şu oldu: Jean Muratyi niçin sevdiniz? Jean Muratyi niçin mi sevdim.. Ne bileyim ben.. Kalbimdeki bu derin •evgiyi size nasıl hikâye edeyim! Jeanı kendime o kadar yakın hissediyonun ki onun beni kendisini sevmeğe sevke den meziyetlerini ancak ben görebili rim sanıyorum. Sonra onu mstetmeğe kaUnsırsam bana kendimi metediyor musum gibi geliyor.. Peki mademki metetmek iste • miyorsunuz. O halde biraz çekiştirin bari.. Belki de Jeanı bazı kusurlan için sevmişsinizdir. Hayır, onu bazı kusurlan için sevmedim. Fakat onda bu kusurlann ol ması bana hos geldi. Meselâ Jean da tıpkı benim gibi çabuk hiddetlenen, aklına eseni yapan, son derece ihmal • ci bir insan.. Göreceksiniz, bu ihmalcilik istikbalimize belki de fena tesir edecek.. Lâkin onu affetmekten geri duramıyorum. Çünkii ben de onun bir eşiyim. Jeamn en îyi huyu hayatı daima iyi tarafından görerek herhangi hususta olursa olsun, daima anlaşmağa, uysal • lığa mütemayil olmasıdır. Maddî bazı aksiliklerin, meselâ geri kalnus gez meler, patlamıs bir lâstik • onun için kaf iyyen ehemmiyeti yoktur. Bu işlerde ben de onun gibi davranacağım. Diğer taraftan Jean şimdiye kadar ta nıdığım en iyi arksdaştır. Jeanın bu iyi huyluluğu hangi membadan aldığuıı zannediyorsunuz ? Hayah sevmesinden ve daima nikbin olmasından.. Onun için kendi sine hudutsuz bir itimadım var.. Hatta sevmeden bile itimadım vardı.. Diyorlar ki, ilk defa birlik*e oynadığımz «Otomobilde izdivaç» fil • minde birbirinize tamamile lâkaytmıs sınız. Sonradan nasıl oldu da bu kay naşma husule geldi. ' Yoo.. Birbirimize tamamile lâ kayt kaldığumz bir efsaneden ibaret.. Ük temastan itibaren sıkıfıkı dost ol • duk. Filim bitti. Herkes evine döndü. İste o zaman benliğîmde birseyin ek sikliğini bissettîm. Tabiî Jeanı sevmekte olduğunuzu derha] anladum. Pek o kadar çabuk değil.. Nem eksîk, nem eksik, diye düşünüyordum. Gene tekrar ikimiz «Sözde karım!» filmine basladık. O zaman farkına verdım. Hayahmdaki boşluk Jean imiş. Meğer, aylardanberi hiç bilmiyerekteı ten Jeanı seviyormusum. Ne zaman evlenmeğe karar verdiniz? Geçen tene Houvuta hardcet etmezden birkaç gün evvel.. Fakat iz divaç merasimi ve saire yapmak için zaman yoktu. Amerikada bunu yapa • bîlirdik. Lâkin o vakit te bunu bir reklâm zannetmeleri ihtimali vardı. Onun için isî tekrar Parise döneceğhniz za • mana bıraktık ve nitekim, işte bu hafta evlendik. Annabella bütun bu itirafatta bulunduğuna galiba birden pişman oldu ki yüzündeki tebessüm silindi: Eyvah, dedi, ben ne yaptun. Şimdi biitün bunları siz yazacaksmız... Belki baska gazetelere de vereceksiniz.. Jean o yazılan kes'p saklıyacak.. Bir gün kavga edersek toman getirip a nüme yığacak. «Füorini ne çabuk de • ğiştirdin, diyecek, halbuki vaktile hakkımda ne güzel Hüsüncelerin vardı.» Korkroaym, diye cevap verdün, ayni seyleri kendisine de söyleteceğim. Siz de icabınoa onun gibi yapabilir siniz.. Şimdi Jean Muratnın yantna gidiyorum. *#* düsünüyorsurMiz? MaTum ya, bir tablo nekadar mükemmel olsa bazı tareilarmın gölgelerinde olsun bazı hatalar kalabilh. Fakat Jean Murat kurduğum tuzağa düşmedi: Annabella ne soylerse söylesin, dedi, ben karımda esaslı bir kusur göremiyorum. Hayattaki tecrübelerimm bana büyük bir salâhiyet verip vermediğini pek iyi bilmiyorum. Fakat ka • dmlan oldukça tanıdığıma kaniun. Onlarda bazan çok hoşa giden bazı ku • surlar bulduğumu da itiraf edeyim. Ek« seriya yalancılıklan, samimiyetsizlik leri, hesabî olmalan yüzünden ıztıraplar çektim. Annabellanm en iyi tarafı doğruluğudur. Vakıâ o da diğerleri gibi hislerine mağluptur. Yalnız o kadar açık kalplilikle hareket eder ki bu halleri bazı mutaassıplann ahlâk kaidelerine hos gelmese de insanî ahlâk kaidelerinin haricinde değildir. Ne zamandanberi Annabellayı seviyordunuz ? «Otomobilde izdivac» filmini birlikte çevirmeğe basladığımu günden beri.. Evvel* bir arkadas gibi ondan hoflanıyordum. Sonra kalb'mdeki bu Zaten evvelce randevu almıştim. his aska döndü. «Sözde kanm!» filmi Doğru uzun boylu Jönprömiyenin fi • ni oynarkın kındisine sevğimi açtıın. lim çevirmekte olduğu stüdyoya kos • Meğer o da bu aşka bigâne değilmis.. tum. Burada iki sahne arasını beklemek Benim için ne saadet! Nihayet evlen • icap etti. Tabiî derha] ayni suali baf • meğe karar verdik.. Birlikte teşkil edetırdım: ceğimiz mevcudiyetin resmî merasi • Annabellayı niçin sevdiniz? mini de düsünmek lâzun.. Lâkin birles İ Sanki kankoca söz birliği etmişler memizde herseyden evvel hâkim olan j gibi: asktır. Hayatta benim için en kıymetli ı Annabe''av, niçin mi sevdim? şey Annabelladır. O benim kanm, hem j Cümlesini tekrar'adıkan sonra de • de arkadasımdır. Biliyorum ki o, iyi vam etti: Aşk tahlil olunabilir miki, sevmek günlerimdeki nes'elenme olduğu kadar fena günlerimdeki ıztıraplanma da is • füi de niçin ile beraber tarif edilebü • tirak rdccektir. sin? Maamafib sizi memnun edebilmek Şirin Annabellaya olduğu gibi se • için bazı seyie. söylemeğe çalışacağım. vimli Jeana da saadetler temenni edeAnnabellayı sevdim, çünkü kendisine karşı evvelâ ruhumda derin bir itimat u rek stüdyodan ayrıldım. Af. S. yandı. Annabella açık kalpli, doğru söz Basmuharririmiz, yazm Cumhuri yette çacan 3d metro kutrunda bir gü nes serlevhalı bir basmakalesinde Büyükadadan seyrettiği bir günes doğusu ile mehtaph bir geceyi tasvir ve metediyordu. Ben de Niste iki metro kutrunda bir günesin doğduğunu gördüm. Yalnız arada bir fark var ki Istanbulda bu günes, yalnız tabiatin güzellikleri üstüne doğar. Niste ve «Kot Dazür lâcivert sahil» dedikleri yerlerde ise hem tabiî güzellikleri, hem insan zekâsmm, zevkmin ve san'atinin yarattığı sun'î gü • zellHderi aydınlatır. Fransanm cenup sahilleri renk, çi • çek, koku, yemiş, ve ısık cennetidir. Hurileri ve gilmanlan yok zannetmeyiniz. Onlar da bol bol vardır. Denizle gök, Marmaranınki kadar değilse de gene çok tatlı ve güzel maviliklerle uzanır ve beyazlasan ufuklarda iki sevgili gibi dudak dudağa gelirler. Biitün bu yerler, aanki bir çiçek bahçesi, bir çiçek sergisidir. Bilmera Id dünya yüzünde günesten kuvvet ve hayat ahp ta Kot Dazürde yetismiyen çiçek, ot, ağaç ve yemis var mıdır? O ince • cik dikenli ve kalın yapraklı «Kayna nadili» denilen hasin ve korkunç ne battan (bu ismi o acayip ve yntıcı şeye ne de küzel takmıslar!) tutunuz da Mtsınn Cehennemiye denilen kumın çiçekleri, yapragından bol ağaçtarına, tspartanm güUerine, Basranın hurma lanna, Mesinanın limonlanna, Dört yolun portakallanna, Sakızm manda • linalanna, Bursamn şeftalilerine, Ay • valığm zeytinlerine, Arnavutköyünün çileklerine, Aydının incirlerine, tzmirin üzümlerine, Kanarya adalanmn muz lanna, Okyanus adalanmn pabniyelerine, Amerikanın ananaslanna vann caya kadar, buralarda ber ne isterse niz vardır. Köşklerin, villâlann setlerinden, damknndan sarkan, bahçelerin • den tasan rengârenk sarmaşıklar bı • raksalar Tahiti adasındaki gibi bakir ormanlar teskil edecek ve içlerindeki bmalar birer cennet kuçu yuvası halini alacak... Fransanın o başdöndürüren parfömleri hep bu yerlerde, bu çiçeklerden yapdıyor. Lâcivert sahiller ta ttalyaya, Mesinaya kadar ebedî bahar memleketidir. Eylulde portakal yeni • len, kânunusanide denize girilen bu yerler ebedî bahar memleketidir. Kan, JuanIePen, Nis, Monako, Montekar lo, Menton ve hududun ötetarafında, San Remo ilâ hep Akdenizin gerda • nına takılmış, yan Ubiî, yan resmî incilerdir. Biri deniz kenanndan, diğsri dağlardan geçen ve Komiş denilen iki asfalt yol bütün bu incileri birbirine bağhyan yesfl altm zincirlerdir. Bu yollann biri yükseklerden dola • şır. Aşağıda, uçurumlann ötesinde denizi ve deniz kenarındald kasabaları, şehirleri; yukanda, Franstzlann «Alp maritim denîz alplan» dedikleri dağlan göriirsünüz. 14 ağustos günü, sa hılin sıcak havasından geçen serin rüzgânn döktüğü yağmur tanelerile ula narak Nise girerken bu rüzgâria o su lar, kar halinde dağ baslannı ağartmıstı. Kimbilir kaç bm asırlık ihtiyar alplann tepesine bu beyaz saçlar nekadar yaraşmıştı. Karh ve dümanh dağlann eteğinden kıvrana kıvrana geçen yesil yolun ötesinde berisinde, en hâkim ve manzaralı yerlerde küçük kazinolar yapmışhr, kartposal, ufaktefek hahra eşya, yiyecek ve icecek sabyorlar. Otokarlar giderken dağ yolunu, gelirken sahili takip ediyor. Sahü yolunun bir tarafında ekseriyetle sarp yamnçlar yük selir. Belli ki kayalan keserek, yon . tarak bu yolu açmışlar. Bazı yerlerde kısa tünellerden geçen asfaltuı yanm da, deniz kenannda çifte bir demiryo lu uzanıyor. 100 kilometro giden sürat trenleri ok gibi geçiyor. Sahil sosesi otomobiller ve Menakoya, Montekarloya gidip gelen gayet güzel otokar Iarla doludur. Gecekri bu y o l , Akde niz sahillerinin eteklerine takılmış bir sim şerit gibi kıvrana kıvrana uzanır. Otomobiller, bu ısık kor^elânnm üstün de kayıp gider. Sahili yakından takip eden vapurlann yolculan geceleri ta biatin göğsüne nurdan bir kolye takılmış sanırlsr. Yollar, bu gerdanlığuı suları, sehirler ptrlanta gülleridir. ttalya Fransa hududu, Mantondan biraz ötededir. Asfalt yol, eski bir tâbirle «eflâke set çekmis» dimdik ka yalarm dibinde küçük bir tas köprüye geliyor. Bu köprii kayaljk yarlarm ara Sahili takİben NUten Mamtona giden ve 7 numaralt denilen yolun g ece manzaran smdaki derin uçurumun içinden akan, küçük bir derenin üstüne kurulmuştur. Köprünün bir tarafı Fransa, ötetarafı ttalyadır. Ortayaslı ve babayani Fransız jandarmalanna mukabil Italyan hudut muhafızlan çağlabademi renğinde üniformalarUe pek genç ve sıkürlar. Hududu geçip ttalyan toprağma ayak basmak istiyenlere karsı gayet nazik ve müsamehakârdırlar. Hududun Italya tarafmda bir küçük kazinoda kartpostallar, Italyan mamulâh hatıralar, ttalyan şaraplan ve yemisleri satılıyor. Burada eski ttalyan sinema yıldızı Lida Borelliye benziyen güzel bir ttal yan kadını iki franga, yani 17 kurusa bir tek seftali satıyordu. Ne pabalı demeyiniz: Bu san kırmızı ve Bursamn hülü denilen seftalisi kadar iri sefta • linin zar gibi incecik kabuğunun içinde yarma, sulu, hem kavun, hem seftali kokan enfes bir meyva saklıdır. Onun için yedikten sonra bir tek seftaliye 17 Milti yol bndaki düzliikten Fransa giriyor. Demiryolunun ötesinde, biraz daha asağıda Akdeniz mahmur bir roa« vilikle uzanıp gidiyor. Bir duvar gübi yükselen kayalık yarlarm arasında ve dibinde Ferhadın baltasüe yanlmış gibi birdenbire hâsıl olan küçük derenin ta kıyılara kadar çizdiği hudut, orada birdenbire yok oluyor. Sanki Akdeniz incecik derenin sulanm yuttuğu gibi iki memleketi, iki milleti ayıran bu siyasî çizgiyi de yutuyor ve onlara bir ders vermek istiyor. Ayni güneşte ısınan, ayni havayı teneffüs eden, ayni yıldızlan seyreden, ayni denizlerde yıkanan insanlann ırk, renk, milliyet, dil gibi farklarla birbirIerini yemeleri, suracıkta, Akdenizin hudut ve ayrılık tanımıyan birlesi, düz, • eski bir tâbirle • yekrenk ve sa • kin maviliği önünde adama ne garip, ne mânasız geliyor! ABİDİN DAVER Umurbey köyüne güzel bir su getiriliyor lü bir imandır.lyi veya fena heme yaparsa bunun mes'uKyeiini tamamile müdriktir. Sonra tam bir kadındır; fakat hayatta bir iş yapaliilen ve ne yaptığını bilen cesar blr kadın.. Esrarlı, garip bir mevcudiyete sahip değildir. Ruhu, benliği bana olduğu kadar herkese de açıktır. MesMâ Berlinde fiüm çevirir ken Annabellan'n herhangi bir Alman filim yüdızı kadar Almanlar tarafındfn sevilip takdir edildiğini gördüm. Peki Duru neye hamıediyor su nuz? Saf ve sade olmasına Fazla gurur ve azamcte hiçbir zaman kapılmaz. Fazla satafat'ı, göz kaır.aştıncı elbise ler giymez. Bunlara sarfedecek parası yoktur zannetmeyiniz, vardır. Fakat debdebe ve tantanadan hoşlanmat. S*üdyoya mükellef bir rolls roysla değil, alelâde bir r/omobille gider, gelir. Amerikad? iken biitün tanıdıklanmız kendisine The littele French blond girl ismini verdiler; onu çok sevdiler ve takdir ettiler. «Kerv'.n» filmini biti rip ayrıluken de âdeta ?ğladılar; tayyareyi teşyi ederken: Hurrah for Annabella, Good Bye Annabella diye haykırdıîar. Kansım bu kadar meteden Jeana bir çivi sokmak, biraz müzevırliğe başla m*k lâzımdı. Annabella, dedun, sizde bazı kusurlar buluyor, siz onun hakkında ne Sinetna haberleri * Klark Gable, Josef von Sternberg, Marlene Diebrîch yakında Parise geleceklerdir. * Josefin Beker çevirmekte ol • duğu Zuzu filmini bitirmiştir. * Marie Bellin çok muvaffaki yet kazanan «Büyük oyun» filmin. den soma ayni rejisör «Afrika gönüllüleri» isminde bir kordelâ çe • virmektedir. * Meşhur «Seni sevdim» filminin kahramanı Mady Christians Amerikada «Fena kadın» isminde bir kor«îelâ çevirmektedir. * Madj Evans «Her kadmın bil . d'ği şey . » filminin yıldızı olmak üzere seçilmiştir. * Jean Murat ve Elv!» e Popesko «Paris kraliçesb naraile çevrilecek filimde başrolleri oynıyacaklardır. * Mae Vestin birçok filimlerine Amerikada boykot edilmeğe baş lanmırtıı, Buna sebep olarak aza «min miktarı 6 milyonu geçen ka dmlar cemiyetinin Mae Vestin fi . Iimlerinin gayriahlâkî olduğuna dair yaptıkları propaganda gösteril . mektedir. * Warner Baxterin son çevirm«'kte olduğu filmin adı «Gökte cehennem!» dir. * William Warren ve Claudette Colbert «Hayatı taklit» filmini çevîrmeğe hazırlanıyorlar. Umarbey köyünde yapılmakta olan su deposu ve deponun knşadında bulananlar Gemlik «Hususî» tktısat Vekili miz Mahmut Celâl Bey doğup büyü • düğü, kasabamızın bir mahalle ve sayfiyesi denecek kadar yakm ve güzel Umurbey köyünü geçen seneki Gemlik tetkik seyahatinde ziyaret etmiş ve köyKi'erle yapılan hasbihalde susuz'uktan sıkınh çektiklerini, mekteplerin'n ta tnire muhtaç olduğunu anlanruşlardu Su üç kilometroluk uzaklıktan ve anzah tepelerden aşarak gelecektL Bu nun demir borularla köye akıtılması i • çin tktısat Vekilimiz sekiz bin lira verrnışler ve mütehassıs bir su mühendi • si göndermişlerdi. Yollann kazılıp hazırlanmasî ye levazımınm noksanım köylülerimiz üzerlerine almışlar ve bu uğurda çalışmışlardır. sevinerek Bu suyun mikyaa bes olduğuna go • re tstanbulun Hamidiye suyundan da • ha iyidir. Saniyede bir litreden fazla verecek kadar kaynağı zenğin oldu ğundan bu temiz kaynaktan Gemliklilerin de istifadesi ve çimdiki kireçli sudan kurtulmalan mümkün olacaktır. Köyün en yuksek yerine altmış tonluk bîr depo yapılmaktadır. Köy mekte|»inin tamiri îçîn Vekfl Bey aynca kıymetli tebernıda bulun mu] ve bu kuım fcmal edilmistir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: