9 Haziran 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

9 Haziran 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Haziran 1935 .. CUMHURIYEl Adolf Hitlerin Hayatı Âmele bu hem Marksizm, hem bıırjuBir gün Hitleri, inşaat iskelesinden başma taş yuvarl;yarak öldüreceklerdi, fakat. 13 M. Benes Moskovada Sovyetlerle Çekler hava andlaşması yapacaklar Yeni PAZAR dînlenme gOnümOz GÛNDE Bu kelime tamamen Türkçe köktendir! Yazan : M. Turhan Tan Tad Tuz BU] ükumetimizin tuzla seker fiatlerini ucuzlatmasını hayra alâmel sayanlardanım. İcten pazarlık «kin, garaz, hınc besPazar, fransızca Dimanchenın hem (Baştarafı 1 inci sahifede) Gıda maddelerimizin icerisinde bu iki karşıhğıdır. hem değildir. Ona karşılık Iemek demektir». kalabalık bir halk kütlesi alkısladı. Çek Pazar yapmak «ara bulmak, bozuş şey oahalı oldukca, ağızlarımızda tad, oluşu her iki kelimenin hafta içındeki a"yDış Bakanı da rusça kısa bir söylev vetuz eksikliği vardı. Şışmanlatır diye şekere . ^M>ni günü ifade etmelerindendır. Karşılık musları banstırmak». rerek gösterilen sevgiye teşekkür etPa7ar bozmak (iyi geçinenlerin arasmı yan bakanlar, tansıyonu arttırır bahanesıle olmayışı ise Dimanchenın baska, pazarın ti ve barışseverliğini söyliyerek iki yemeklerini yavan yiyenler, «yiğitlik bizbaska anlamlar taşımasındandır. Fran acmak». millet arasmdaki bağları kuvvetlendirde kalsm!» diyen birer sahte kabadayıPazarlaşmak «alısverişte uyuşmak». sızların bizim pazarımız yerinde gün adı meğe, bilhassa kültür bağlarmm tesısiPazann dılımızde aldığı yer bu ka .dan baska bir şev değıllerdi. Tuzu kuru olarak kullandıkları o kelime, lâtince ne var kuvvetile çalışacağır.ı bildırdi. Yaptığı deneme Dies dominicadan almmadır. Jour du dar da değildir. Babkpazarı, Çıçekpa olanlar bile bu iki metaa yan bakıvor i M. Benes istasyondan Cek sefareüne Seigneur demektir. Buradaki scnvör, zarı, Atpazarı, Avrat pazarı (Esir carş: lardı. Şeker pahalı diye, bizim bal Mahduygulannı, düşün «giderek orada bir müddet istirahat et Tann anlamını gösterir ve bu bakımdan | 5i). Irşad pazarı, Kereste pazarı gıbi ta mud kendini dırhem dırhem satmağa celerini başkalan i ti. öğleden sonra Hariciye Bakanlıgm frenklerin pazarında dmi bir ılgı vardır. bırler düzünelerı gectiği gibi Sahpazan, başlamıştı. Meshur meyva ressamı Şeker na açmamak icai da Hariciye Komiseri Litvinofu ziyaettiğini ona öğret Sırası düştüğü için söyliyelım: İncılde Çarsamba pazarı gibi tabirler de vurdun Ahmed Pasa sağ olsaydı, kım bilır ne ret etti. mişti. İşten çıkınc. haftanın birinci gününü böyle kutlu yap hemen her yerinde kullanıhr. Eskiden kadar kıymetlenecekti. M. Benes. Moskovada üç gün kalacak tıracak bir işaret yok gibidir. Matthıennin, esnafı kontrol eden işmenlerin basina payorgun argın, mü Sekerle tuz ucuzlaymca, artık ortada ve bu müddet zarfmda Pragda imzala Marcın, Lucun Yuhanflanın yazdığı incil zarağaM denirdi. Edebiyatımızda da: tereddid, Viyaıu ne sısmanlamak endişesi. ne de tansiyon nan Sovyet Çek misakmın musaddak lerde ben bizim pazar dediğimiz gün için a Sattı hüsnün, aldı aşkın arayerde korkusu kalmıyacaktır. Bundan böyle sokaklarında dola • suretleri teati edilecektir. şıyor; ancak şehrir cık bir kayde rastlamadım. Fakat dört Inkimse vok tatlı yıyıp, tatlı konu^acak, eski bolluk cazibesine kapıldı • M. Benes yarm Kremlin sarayında cili de İsanın dılımızde cumartesı dıye anı Kendi aldı. kendi sattı, kendi pazar devirlerinde olduğu gibi, konuklarımızı ğl için kendindt Cumhur Başkam tarafmdan. bundan lan ve Musevilerce kutlu sayıhp dinleııeyledi tatlısı ile, tuzlusile ağırlıyacağız. Bu yaz ; yürümeğe devarr plâjlarda, garsonların öa imüze koya me günü yapılan Sept gününü dclayı=ıle sonra da Molotof ve Stalin taraflarından Gibi sözler sayi'izdır. Bütün bunlar bu caklan hesab puslaları için «tuzlu1» dan etmek, bir adım da kabul edilecektir. Bu münasebetle Lit mühimsemedığmı gösteren bir hâdıse kelimenin öztürkce olduğunu gösterir. gayrı tabir arastırmak lâzım gelecek. Ziha atmak cesaretin vinofun da iştirakile günün beynelmilel kaydediyorlar. Marc, bu hâdiseyi yaz Onun bır gün adı olmasına gelınce bu, ra bu tuzlu tabiri bilâkis, varıyarıya inbulabiliyordu. Bi • meseleleri hep birlikte gözden geçirile dıktan sonra altına Isanın ağzından şu nalann, çeşmelerin, sözleri sıralıyor: İnsan sept günü ıcın de İslâmî devirlerde garbe doğru gelen dırılmıs he>ab!ara, ucuz alışverişe âlem cektir. Türklerin cumarteMnden sonrakı eünde olacak. Hayatın paha bicilmez nimetleabidelerin, sarayla • Çekoslovakya. dört gün evvel Sovyet, eil. o gün insanlar icin yaratıldı. İmdi Iran ve Irak sehirlerinde pazarlar kurulrın güzelliği ona o l a n Rusyaya 250 milyon franlık bir kredi insan sept gününün de sahibidir. Hıri=tı duğunu görmüs olmalarından ıleri zehe ku> cesaret ve meta sınma, tatlı bakış, öğle üzeri sıcakta se pek nadir olarak görülen tebessümiinü gösterir açmıştı. Buna karşılık olarak Sovyet is yanların septi bırakmaları bu snzlerden serek. Bılıyoruz kı tarıhm ılk çağ'.arınnet verıyor ve onu kerleme, tatlı sohbet, şimdiden sonra debir resim: Bu sene General Litzmannın yıldönümünde tikraz tahvillerinin Çekler tarafından ve haftanın birinci gününe dinî değer verdanberi dünyanın her yerinde hafta ıçleteselli ediyordu. Lcçehilmiş bir fotoğrafisi ğerını kavbedecek, karı koca, es do't arameleri de Isanın pazar günü mezarından kabul edilmesi. iktısadi sahada da iki rınde birer pazar kurulurdu, hâlâ da kuondinge, babasının vc anasının kabirle sinsi ve teşkilâtlandırılmış bir tethısin memlcketin elbirliği yapacaklarını gös uçtuğuna inan beslenılmesınden olsa ge rulur. Sözgelımi eski Romanın Sorum'u sında: «Sekerim!» hitabı belki de hakaret ktır. rektır. rini riyaret etmek için yaptıgı kısa ve kurbanı olduklarından dolayı acıdığı bir termektedir. son bıcımi almadan önce böyle bır pazar sayııaca Çorbada tuzum bulunsun! kac ameleye, yavaş yavaş düşüncelerini Demek ki bizim pazanmızın, hafta yerı idi. ^1 ılda bır veya iki kez kurulan gizli seyahat onu büsbütün kuvvetlendırSovyetlerle Çekoslovakya arasmda hudud komşuluğu olmamasmdan ve di günlerinden biri olmaktan baska gaıb büyük pazarlara bugün de olduğu 21Diyerek, ârifane masraflara katılanladi. açtı. rın üzle Arbeiter Zeitung, amelenin yaşama ğer taraftan Romanyanın mmtakavî a pazarile ılgisi yoktur. Fakat Türkler J p Bir gün, Viyananın bir mahallesınde bl panay.r denihrdi. Arablann SukülüV rine dık dik bakılacak, tuz ucuz. yapılan bir sosyalist gösterişine iştirak e şeraitinden en fazla şikâyet etmesi lâ demi tecavüz misakma iştirak etmeme tanın cumartesınden sonra gelen gününe kâzi o panayırların sarkta en tamlmısla l a d l k t a n ^ 5 o n r a den sayısız amele kafilelerinin muntazam zım gelen bu gümrükçü oğlunu, kızıl saf sînden, Sovyet Çek anlaşmasındaki niçin pazar demıslerdır? Cumanın tarı rından bırıdır. Türkler üstü örtülü ahşve Tuzlayım da kokma! hareketleri, Hitlerin dikkatine çarptı. larına karıstırmak şöyle dursun, bilâkis, mütekabil yardım karşılığı halihazırda hi hakkında 3 haziran pazartesi günü ge ris yerlerine arasta derlerdi. Günlük kuTabiri daha cok revaç bulacak, şeker Dörder dörder ilerlıyen bu adamların ge ona, teşvikçilerle kurbanlar arasmdaki a n c a k yekdiğerinin hava kuvvetlerinc ne bu sütunlarda çıkan yazımızda eski rulan carşılara ve orada yapılan alışve de yan yarıya ınince: bağlı olacaktır. Binaenaleyh siyasal me Türklerin haftaya yetinç dediklerini ve rışlere pazar adını venrlerdı. Garba doğçişini, yepyeni duygularla seyretmeğe farkı görmeği öğretmisti. Şeker gibi adam! Adolf Hitler, kahvede, tiyatroda, hafilde geniş esaslara dayanacak bir cumartesinden başlamak üzere günleri de ru gelişte, dediğimiz gibi, bu çeşid pa koyuldu, nefesini tutarak, olduğu yerde Vasfı en müptezel kimseler hakkında iki saat durdu. Odasına dönerken, o za iste her yerde fikirlerini. etrafındakılere hava muahedesinin imzalanacağı söy kirck, nogaz. oğut, salıc, köyam, ipar, a zarlann nogaz gününde kurulduğunu kul'anılacaktır. tın diye Mraladıklannı yazmıştık. Kâs gördüler ve o gunu pazar diye anarol mana kadar alıp yapraklarını açmağa uzunuzadıya anlatıyor, burjuvaların, a lenmektedir. Hâsılı, tuzla şeker hakkındaki karar, garlı Mahmud, Divanı Lugatüttürk adlı dular. Namık Kemalin: melenin yaşama şeraitini düzeltmek için cesaret edemediği sosyalist partisı organı M. Benes 10 haziranda. gayriresmî 0ağzımızın tadını tuzunu ıade etmekle begazeteden, ilk defa olarak bir nüsha sa hicbir şey yapmamıs olmalannın, sosyal larak Leningrada gidecek, bundan son eserinde: (C. 1; S. 291) hafta ve gün Bir devrde geldık ki bu bazarı fenaya raber, konusmamızda ve âdetlerimizde de tın aldı. Avusturya sosyalızmının lıderı demokrasiyi haklı gosterdığmu mılleiin ra Harkof ve Kiyefi ziyaret ederek adlarını bilmez görünüyor. Ay adları Sermayei irfanı olanlar zarar eyler. esaslı bır devrım yapacaktır. hakkında da öyle davranıyor. Halbukı olan doktor V'iktor Adler, sahibi olduğu1 can düsmanlannın ekmeğine yağ sürdü Praga döneccktir. Her halde, bu hayırlı deeışıklığın dıBeytınde kullanılan bazar, gene bizim Arbeiter Zeitung ismindeki bu gazeteyı ğünü izah etmeğe çahşıyordu. T.Iatbuat. M. Benesi selâmlamakta. Orhun anıtlarında ay adları yazılıdır ve ğer yiyecek, ıçeceklerımıze de sırayet eBircok defa, Hitler, yeni bir nevi ih beynelrnılel siyasal sahadaki rolünü i söz gehmi Bılge Hakanın ölümü anlatı alışverış yerı anlamına gelen pazardır, yaşatmak için elindeki büyük serveti fesu buhran denilpn umacının defovalnız mecazî olarak «dünya» anlamına da ediyor ve Umumî Harbden çok evvel, tilâlci telâkki edilmek tehlikesi athHı, zah etmekte. kendisini. 1920 de vücud lırken <?It yılının onunç ayında öldıi. dolup gıtmesını candan dillıvenlerdenım. ve farısi bıçımde kullanılmnt'.r. Avrupa matbuatında şereflı bir mevkı etrafta şüpheler uyandırdı. Onun hem bulan Küçük İtilâfm kurucusu olaraK muz yılının beşinç ayında yoğ töreni yaErcümend Ekrem TALU M. TURHAN TAN pıldı» deniyor. Bu söz götürmez belgeye marksizm, hem burjuvazi alevhtarhğı tavsif evlemektedir. tutuyordu. göre Kâsgarlı Mahmudun aldandığmda «Sefil so'yalist gazeteleri» dedığı 2a seklindeki bu vaziyeti, kat'i surette sol kusku yoktur. rpnahtan °l»n isci arkadaslarına hos eözeteleri okumağa tahammülü olmıyan er Meşhur bir İngiliz amirali n m » n L M.£J., "^U.oc oimak üzefe rünmüyordu. Fakat görülüyor ki eski Türkler pa bir akşamını bu gazeteyı tetkıke ha?rett;. öldü Öniinde nobet beklıycn, kıtab sahn alzar yerine nogaz kullanıyorlardı. Onu Evvelâ kahvede bir parça okudu, sonra mak • icin nefsinden ke?en, Marksizm a Birkaç gündenberi, kan zehirlenm° bırakıp bu kelımeyi almaları acaba ne Britanyanın Chantepie kc 'ünde çok odasında devam etti, fakat bütün aayre leyhtarlan: burjuva aleyhtan, Alman sinden hastalanan İngiliz Amirali mü yüzdendır ve hangı yıllarda vukua gel acıklı bir vak'a olmustur. Bu köyde Quintine rağmen, bu gazetenin icinde de ya nasyonalisti olan, yoksulun menfaatlerıle, tekaid Charles Madden ölmüştür. At mıştır. Bunu gerçeğe yakın bir bicimde ton isminde bir aıle vardır. Bu ailenin iki landan baska birşey bulamadı. lantik filosu amirali olan Sir Charles uranlıyabılmek ıçın kelimenin üzerine sene evvel bır erkek çocuğu, on bir ay zensinin alâkadar olması lâzım geldıcını Fakat şurası şaşılacak şeydir kı. bu iddıa eden. sosvalist partisi büyüklenne. bilhassa Jutland (İskajarak) muhare bakmak yetisir. V'efık Paşanın lehcesi de, evvel de bir kızı olmu=tur. gazete. onu. birdenbire ameleye yaklaş patronlara, Hab^burglara aleyhdarlık e besinde yararlık göstermişti. 1927 den S. Samının türkçe Kamusu da pazarın Bir geceyansı, ayn bır odada, ka ranhkta yatan çocukların acı acı feryad tırdı. Okudukça, bu yakınhk artıyordu. den, serbest sendıkan;n «^ıyasal ufııkta 1930 senesine kadar amirallik birinci Bazardan alınma olduğunu yazıyorlar. ettıklerı işıtılmis, fakat kaygusuz ana baba Kendisi, bunu anlatırken, diyor ki: «On sörünen bir fırtına bulutu» gîbı fehl'.kelı lordu bulunmu? ve 1930 da tekaüd ol Rahmetlı Hüseyın Kâzım da onlara uyamuştu. Kendisi Lejyon donör nişamnın rak aynı hükmü verıyor ve belge olarak bu feryada hic aldırmıyarak uyumakta ce, bana, aşılmaz bir uçurum gıbı görü olduğunu söylıyen bu şaır amele, ışçıbüyük ofisiye rütbesini taşıyordu. devam etmışlerdır. Feryadların artması ve ta Seyh Sadinin şu beytini yazıyor: nen şey, sonra büyük bir sevgiye tahav lerın hıc ho=una gıtmıyordu. bilhassa kücük kızın çok fazla bağırmağa vül etti. Sosyal demokrasının azameliı Ey tehidest refte der bazar. Gönen Birinci İlkokulu Hitlerin, ancak milletin ruhunu deaisbaslaması üzerine, babalan, çocuklann gayretini bilen bir adam, bir budala Tersemet pür neyaverî destar. Gonen (Hususî) Gönenın köy oı tirdikten soara amele ile anlasabileceğ'n; inanmıs ve bu anahtarı keşfetmeğı akhna odasına gitmis, lâmbayı yakmıs, çocuğun malı ki. onun masum kurbanlarını itham b i r k e r e d a h a a n ] a m a M m u kadderd;. koymuştu. Halbukı pazar türkçedır, acemceye kullarında 16 mayısta derslere nıhayet yatak çarşafının ve' yorganının kanlar edebilsin!» Bir gün, calıştığı bircok insaat yerîeHitlerin, bu anahtarı, işten işe koştu türkceden gecmiştır. Eğer öyle olmasay verilmistir, son sınıf imtihanları ise mayıs icinde olduğunu görünce şaşırmıştır. Iri Artık Hitlerin zekâ kabiliyetleri baş rinden birinde, sosyal demokrasi hakkın<iu, nazariyelerle uğrastığı o devırde, keş dı fars dılınde onun yerı hıç olmazsa nıhayetine kadar bitirılmiştır. bır farenın çocuğun elını kemırd:ğı, hatta ka bir mevzu üzerinde işlemeğe başla da hosa eıtmıven bırkaç söz söylıyen H:tGönen merkez okullarında da 13 hafetmıs olduçu muhakkaktır. Hitlerin. bu türkcedeki kadar geniş olurdu. Bir keliparmaklarının bir kısmını kopardığı gömış, sosyalizmin hem mezhebini, hem un lerin başma, bir iskeleden büyük bir taş ziranda derslere nihayet verilecck, ha husustaki sözlerini aynen naklediyoruz: me, ancak kendi kaynağında mecaz, kirülmüstür. surlannı öğrenmek, derinliklerine ulaş yuvarlamak îstedıler. Serbest Send'kada zıran ayı ıcınde de son sınıf imtihanları «Sosyalizmin ulasmak istedığı gızlı he naye, ıstıare yollarına dökülebılır ve şene Doktor ve tedavi masrafının çoğa mak merakına düşmüştü. Bu meselcyi su formüle riayet etmek âdetti: «Arkayapılacaktır. defı açıkca gördüğüm zaman, benı, en kendi milletinin ictimaî hayatını canlanmalolcasından korkan ana baba, komşuetrafile kavrıyabilmek için iki sene ça daslardan ayrılır«an kafanı kıranz*. diseli kablelvuku hisler ve büyük bir ür dıracak tabirler, darbıme^eller yaratır. Normandi Fransaya dönüyor ların ısrarına dayanamıyarak nıhayet çolıştı. Once, amele kütlelerine verilen: Bir insaat verinde, bir adamın ölmesi Farisıde ise bazar enikonu cılız bir keliNevyork 8 (A.A.) Normardi. cuğu tedavi ettirmeğe razı olmuslardır. Kızıl yazıları okumak. kızıl arkadaslarla nedır? Hıç! Resmî daırelerde bırkaç sa küntü kapladı. So«yalızm mezhebı, bana, bir hodbinlik ve kinden mülhem olmus medır ve türkcede cok geniş bir kaynak dün akşam Nevyork saatıle 14 te Avru Doktor, yaranm dehşetinden korktuğu düşüp kalkmak, kızıl bir ruha sahıb ol tırhk muamele. gazetelerde birkaç satır görünmektedır. Bunu anlamak icin şu 2ibı aöründü ve en sonunda onun riyazi paya yollanmıstır. Geminin kaptanı yeni kadar, çocuğun metanetine de hayret etmak emirlerinin anlamlarını öğrendi. vazı, o kadar. Fakat, tas, düsmedi. Amesözleri hatırlamak veter: Dir 1 u L LL u 11 rökor kırmağa çalısacağını sovlemıs mıştir. Onun fikrince, bunlar, insan ruhunun leden bırı, çırak Hitlerin delının bın ol bir kat'ıyetle muzafferıyete ensmesını D razar kuruldu, hesab bozuldu «darbı Küçük kız, pansıman esnasında, iri \H zâfı esası üzerine kurulmuş çok yerinde duğunu, yaptığı ısten mes'ul tutulamıya sağlamak ıçın her vasıtanın hazırlanmıs meseldir». "' T yaslar döktüğü halde, tek bir defa bağırbir taktikti, ve bu boğucu gazleri baska cağını iddia etti ve işten çjkarılması da olduğunu anladım. Bu zafer, maaiesef, Pazarsız gıren haksız çıkar «darbımeBolıvya ile Paraguay mamıs, ve babasının korkusundan gık bile boğucu gazlerle mağlub etmek uzere ha münasib olacağını söyledi. Müstakbel beşeriyete öldürücü bir darbe indirecekti. seldir». barışıyorlar mı? dememistir. vaktinde harekete geçilmiyecek olursa, Alman Basvekilinin, hakkmı i«'emek Bu sırada, bu ölüm mezhebile, o güne Pazar kayığınm dolmuşu, muşmulanın Buenos Aires 8 (A.A.) Bolivya Farenin bu isi bir gecede yapamıya bu usul, şaşmaz bir muvaffakıyete doğru adeti deği'di. Hakkettiği birkaç marki kadar bence meçhul kalan bir milletin olmusu. «Darbımesel». ile Paraguay delegeleri. dün birinci defa cağı ve ana babanın gafletinden ve lâ gidecek kabiliyette idi. Artık nefret et eline verdıler. Yeniden başka bir iş ara mümeyyız vasıfları arasmda bazı münaPazarola «Bereketli ola anlamma». olarak ara bulucularla bırleşmışierdır. kaydhğından istifade ederek birkaç gece mediği, bilâkis, iş başında olsun, miting mağa cıktı. Hitler, sosyalist meselesini çö sebetler bulunduğunu da kesfettim. Pazarlık «bir malm değeri üzerinde Aara bulucular, durumu iyi gördüklerini sıra ile gelip, zavallı yavruyu azar azar lerde olsun, hatta bazan aile icinde olsun. zecek bır anahtar bulunduğuna kat'ıyetle (Arkast var) alıcı ve satıcının söylemektedirler. dıdıklediği anlasılmısür. vazi düşmanı gencden nefret ediyordu Gönen okullarmda imtihanlar başladı Farel un 'Cutnhuriyet,, in tefrikası: 23 Bu Gönül Böyle Sevdi Yazan: Ercümend Ekrem Talu Hasılı, hiç kimse, muayyen ve meşru bir memba gösteremıyordu. Böylece hıçbır netice elde edemedım, haftayı geçıren Bay Kadrı, cuma olun ca, Ferdinin evine bir daha gitmek arzusunu duydu. Kısa bır tereddüdden sonra, Tarlabaşına, Hadıka sokağındakı apartımanın yolunu tuttu. Kapıyı, bu sefer bizzat Ayşe açtı. Bay Kadri: Kocanız yok mu? dedi. Hayır. Fakat rararı yok.. Buyurunl S*ızi raTıatsız etmezdim ama, \kdimi ifa etmek istedim. Gırıp oturdu. Ancak, ne söyliyeceğini bilemiyordu. Tahkıkata başladîm.. dedi. Lâkin henüz müsbet bir netice elde edsmediğimi itiraf ederim. B^n de zaten bu neticeyi öğrenmekten korkuyorum. Bayan Ferdi. bu sefer, misafirinin yemeğe kalması. yahud ki daha uzun oturması için hicbir teklifte bulunrruyordu. Yalnız bır aralık. kocasının da, bir hafta evvelki cuma günü. eve döndüâü zaman, Bay Kadriden bahis a'arnk, sık *:k ge!me^ını mernnuniyetle teîâkki edecesini söylemis olduğunu ağzından kaçırdı ve dedi ki: Ferdmin, sizi sevmesini elbette tabiî görürüm. Fakat huyunu iyi bildiâim ıçın, sevgisinde bu derece h^raret gö? termesini kendi kendime izah etmek güç!ük cekivorum. Bay Ferdi, sadece: Ne olursa olsun... Ben de sizin evınıze gelıp gıtmekten haz duyuyorum.. cevabını verdi. Ondan sonra, öteden beriden konuş tular. Müdür. kendi evinde ve kendi eşi ri, kapıcıdan. Bay Ferdi evde yok«a da, le hasbıhal ediyormuş gibi, resmî haya Bayanının yukarıda olduğunu öğrendi. tından, üzüntülerınden, bütün bır hafta i Ayşe, misafirini karşıladı, oturttu, ikgördüğü ıslerden bahsettı. ram etti. Kocasının, günden güne işi azıBir iki saat böylelikle geçmişti. Bay tarak, simdi her aksam evine biraz daha Kadri kalktı; veda etti. Ayrılıyorken: I geç döndüğünü ve «müdür» den hiç bahtemdeğını söyledi. Gene gelırım... dedi. Ayse gözlerinin içine samimiyetle baBay Kadri sıkıhyor, geldiğine pisman oluyordu. Maamafıh bu munıs muhitten kıp. cevab verdi: Buyurun.. Beklerim. Fakat terci de bır türlü ayrılamıyordu. Ayşenin: cihan gece, oturmağa gelin. Ferdıyı beklemez mısınız? Bu zıyaretler esnasında kocasının da Sualinden cesaret alarak, bir saat oturcvde bulunmasını istiyordu. Bay Kadri du. Fakat bu müddet zarfında pek az lâkırdı etti. Neden bahsedecekti? Arada anUdı, eğıldi ve çıktı, gittı. Aradan bir hafta daha geçti. Cesaret bir, pencereden dısanva bir nazar fır edıp kendılıpmden gıdemıyor, bır davet latarak, havanın güzelliğine. mevsimin iyi bekliyordu. Lâkin hicbir haber alamı seçtığıne daır, ağzından bir iki kesik cümvordu. Nıhayet, bir akşam, dayanama le çıkarıyordu. Bır aralık, Ayşe: Gene gecikti.. dedi. Bu saate kadı. Daireden, biraz erkence çıkarak, Tardar nerelerde kalıyor? labasma gittı. Bay Kadri, artık kalkıp gıtmeyi mü Bahar sonuna eriyordu. Evlerin içe rısınde bunalan halk sokağa dökülmüş, nasib gördü. Veda etti.. Ne oluyordu?.. Kendısıni bu derece vüksek binaların arasından, kendıne kadar gelebilen temiz havayı teneffüs edi ısrarla davet edenlerde bu sebebsiz, ani değısıklığin içyüzü ne idi? Acaba, hayordu. Gökyüzü berrak ve pembe ıdı. Apartımanın önüne gelince, Bay Kad reketlerinde, lâkırdılannda, herhangi bir kusku uyandıracak, yanlış tefsir edüebılec?k bir sey mi seçmişti? Bu defa, kendiliğinden bir daha bu eve adım atmamağa karar verdi. On bes 2ün, ne uğradı, ne de bir haber aldı. Gönlünde mütemadî bır merak. bazan endise ve ıstırab hududuna dayanan bır merak vardı. Nakahat devresine he nüz gırmış hastalar gıbi, arada sırada, gelm gecici bir elem duyuyordu. Günün birinde, odacı kendisine bir mektub uzattı. Ferdinin imzasını tasıyan bu mektub, müdürün, coktanberi görünmemıs olmasına sıtem ederek, kendisini ertesi akşam için yemeğe çağırıyordu. Halbuki, Bay Kadri, o ayni ak^anı vabancı konsoloslardan birine de davetü idi ve bu daveti kabul etmisti. Hemen Tarlabaşına koştu. İtizar edecekti. Ferdi, bermutad evde yoktu. Kanıyı Ayse açtı. Yüzü gözü peri^andı. Bay Kadri: Neniz var? diye sordu. Hıç. Ve Bav Kadri, ne inn gelmiş olduğunu izah edince, ilâve etti: Ferdi çok üzülecek... Ferdi mi, yoksa kendi mı? Bay Kadri bunu öbür türlü telâkki etti. Maamafih, dedi.. Yemeği yeryemez, kurtulur, gelirim. Oturur, konusuruz. Olur mu? Nihayet dokuz buçuğa doğru buradayım. Veda bıle etmeden geriye döndü. Aoartımanın kaDisı, kendi arkasmdan, epey sonra kaDanmıştı. Ferdinin evinde, Bav Kadri ile Bavan Aysenm aralannda sade bunlardan başka lâkırdı teati olunmamıs, hâdise geç memı«ti. Ve herhangi bir sahid, hicbir seyden, zerre kadar şüohelenemezdi. Arada geçen bu bir buçuk ayhk zaman zarfında yalnız iki ruhta ayn ayrı birer ink'lâb hâsil olmuştıij Fakat haricden hiçbir sey sezilmemişti. Nasıl ki, toprağm altmda fılız süren buğday tanesinin istihalesını de, üzerınden geçenlerin farket* me«ıne ımkân yoktur. Bay Kadrı, söz vermiş olduğu vechile, eıtcsı akşam dokuz bucukta apartımana gittî (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: