23 Kasım 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

23 Kasım 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 İkinciteşrin 193ST CUMHURtYET Bu, son seneler zarfında çıkan yeni bir edebî tarzdır. Belki henüz ismi kon mamıştır, fakat yakında broşür edebi yatmdan bahsedildiğini duyacağmıza eminim. Ben buraya geleli, üç ayın içinde küçüklü büyüklü yüz kadar şiir bro[ «Ulus» gazetesinden naklen, şürü gördüm. Vakıâ harbden sonra her yukarıdaki kelimelerin tahlilini yerde bir broşür bolluğu başladı. Yal yazıyoruz] nız şu var ki broşür başka yerlerde heTANRI men daima siyasî propaganda vasıtası o(Baş tarafı birinci $ahifede) ve Eyübe kadar gittikten sonra yolcu allarak kullanılıyor, bizde ise muharrirleri Etimolojik şekli şudur: şirket mallarına haciz koydurmuştur. madan Ayvansaraya dönmüş, bağla (2) (3) (4) (5) (6) tarafından edebî eser diye önümüze su (1) Dünkü toplantıda bu durum konuşu • mıştır. (ağ + at + an + ağ + ar f ığ) Jarak sosyete emvalinin devir ve tesellüŞirketin Ayvansarayda bulunan meı nuluyor. Görüldüğü gibi kelimede kök olan mü için iiç komisyon teşkil edilmesinc ka kez bürosu ise gündüz saat beşte işini biGöz gezdirdiğim bu «eser» lerden bir (ağ) ve (4) üncü parça olan «ağ» ile rar verilmiştir. tirmiş ve memurlar binadan ayrılmışlar tanesinde olsun en ufak bir edebî istidad Herbirine birinci hukuktan birer hâ dır. Bürolar tasfiye ile meşgul olacak sezemedim. Bunlar, bir kısmı manasız, (2) nci parçanın ve son ekin konsonlan düşmüş bulunuyor. kimin iltihak edeceği bu komisyonlarda heyete teslim edilmiştir. ekserisi gülünc ve çirkin yazılar; fiatleri (1) Ağ: Köktür. Mefhumu, (AlBelediye mühendislerinden Suphi, LutHalic işletmesini muvakkaten üze.ine de on kuruştan aşağı değil. En kıymetli lah) ve (Çalap) taki kökün aynidir. fi, Levazım müdürü Mahmud, Halic alan Akav idaresi de bütün kadrosile ge kitablann bile az satıldığı bu devirde on (2) At: (. + t ) . ektir. Umumiyetsosyetesi müdür ve enspektörleri, Akay I ce geç vakte kadar çalışmak mecburiye kuruşluk acayib broşürleri kim alıp okur le «yapıcılık, yaptırcılık, yapılmış olmakIşletme ve Levazım şeflerile fen heyeti tinde kalmıştır. merak ediyorum. lık» gösterir» yani kökün mefhumunun azaları bulunacaklardır. Devir ve tetellüm muamelesi Ben, broşür muharrirlerini, çok genc, anlamına tamamiyet vererek onun müsMuvakkat ifletme heyeti Şirketin devir ve tesellümü için teşkil henüz tecrübesiz, edebiyata hevesli mek bet olduğunu ifade eder. Burada yaptı Yeni muvakkat işletme heyeti Bele edilen komisyonlar saat tam dokuzda teb çocuklan olarak tahayyül ederdim ğı işi, kelimenin (4) üncü parçasında gödiye reisliğine bağlı olarak Akay müdü motörlerle Köprü ve Avvansaraydan ha ve para kazanmak için yazılannı bas eceğiz. (3) A n : Ektir. Bilindiği gibi bir obje rü Cemilin genel direktörlüğünde teskil reket ederek iskeleleri birer birer dolaş mayı üzerlerine alan kitabcılara sinirleedilmiştir. Eski sosyete ensoektörü ve mışlar ve teslim almıslardır. Birer hâki jirdim. Halbuki birkaç tanesini gördüm, veya süjenin bitişiğinde herhangi bir varmüdür vekili Hasan da müdür muavini min de iştirak ettiği bu heyetler iskele hiç te öyle toy denecek bir yaşta değil lığı, oluşu, hareketi işaret eder. Burada o obje veya süje, (4) üncü parça olan olarak vazifesinde bırakılmıştır. lerde birer zabıt tutmuşlardır. lerdi. Hepsi de kaytanbıyıklı, aslan gibi (ağ) dır. Bunun bitişiğinde olmuş olduHalicde seyrüseferin tanzim ve ida*esi Şirketin diğer vesait ve mevcudatı da delikanhlar. ğu anlaşılan şey de yukanda işaret ettiicin çalışacak olan bu heyete Belediye aynca tâdad edilmiş ve bunlann hepsi Kitabcılara kızmak doğnı değil. ğimiz (t) ekinin yaptığı iştir. Yani (ağ) Reisi ve Akay müdüründen başka aza umumî bir zabıt halinde birleştirilerek Kabahat, okumadan yazmağa o'.t kökünün mefhumlan, objeyi gösteren olarak Deniz Ticaret müdür muavini müştereken imza olunmuştur. Bu devir Refik, Belediye Fen heyeti mü^aviri ve teslim işi geçe yarısına kadar sürmüş nen bu kaytanbıyıklı delikanlılarda. On (4) üncü (ağ) parçasınm bitişiğinde telar merak edip te lise kitablannda örnek celli etmiştir. Mustafa Hulki, Belediye Hukuk î<leri tür. diye gösterilen şiirlerden birine şöyle bir Not: Kök olan (ağ) a doğrudan müdürü Muhlis ve başmurakıb Hayri Halic vapurlarının dün gece saat s&o baksalardı, kendi yazılannın altına, ha doğruya güneş anlamını verirsek: , seçilmişlerdir. kuza kadar yaptıklan hasılat gişelerden yatlan pahasına da olsa imza koymazAğ f »t + an + ağ = ağata Bu muvakkat işletme heyeti lüzum toplanarak eski şirkete teslim edilmiştir. lardt nağ E= atanağ = tanağ = tan sözü, görüldükçe topîanacak. icab eden karar tskelelerin gişelerinde bulunan bilet rrevN. güneşin kendi yakınına gelmesile hâsıl lan alacakhr. Mutad faalivet Akay i cudları da aynca tâdad olunmuştuT. olan «parlaklık, beyazlık» mefhumunun daresi tarafndan temin edilecektir. Bu sırada Akay idaresi işletme teşlciifadesi olur. Burada son (ağ), sözdeki îstanbul tlbayının beyannameai lâtı, Halic vapurlanna kömür, su ve yağ parlaklık mefhumunu tayin eder bir işatevzi etmişlerdir. Gemi memur ve mü rettir. Kullanışta kelimenin, bizim ağzıDün şirketin Köprü iskelesine îstan rettebatile iskele memurlarına yeni va mızda aldığı en son morfolojik ve fonebul Ilbayının imzasile bir beyanname yaziyete göre icab eden talimat ta veril ' tik şekli «TAN» jlır. Meselâ «tan yeri» pıştırılmıştır. miştir. Memurlar vazifeleri bitinciye kadediğimiz zaman, işte bu parlaklığın geHalic şirketi kaptan, çarkçı. memur dar iskele ve vapurlardan ayrılmamış leceği bilinen yer demektir. Parlaklık ve mürettebatına hitab eden bu beyann lardır. bu yere geldikten sonradır ki: «Tan yeri me aynen şöyledir: ağardı» deriz. Demek ki «tan» kelimesi Halic vapurlan bugünden itibaren fitr«Halic şirketinin faaliyetini tatile ka«mücerred beyazlık, parlaklık» mânası rar vermesi üzerine umumî münakalât çi ketin hazırladığı tarife ile çahşmalarına Bütün Suriye ve Mısır gazeteleri Ye nadır. Fakat «tann» kelimesinde yürü devam edeceklerdir. bi bir âmme hizmetini sekteye uğrat menin aldığı son duruma önem vennek yen anlamı bu deeildir. Onu izah için Eski şirket memurlanna tesrinisani ma te ve Imam Yahya ile tbnissuud arasınmamak üzere hükumetin emrile yannki kelimenin etimolojik parçalarının tetkikicumartesi gününden itibaren şirket hat aşlarını tamamen vermiştir. Binaenaleyh da bir süel muahede akdolunacağını kayne devam edelim. larında işletme tstanbul Belediyesinrr bunlar birincikânun njaajlarını Beledi • detmektedirler. (4) Ağ: Obje veya süje işaret eder. J1.J*. ^ . ;*„ vJilcccktlr. Kapıan, çarkSon zamanlarda, îmam Yahya Italya Bu objenin bitişiğinde (Tann) kelime4 J çı ve diğer gemi adamlarile iskele me tlbayın diyevi ' ' '•' ile, bütün eski samimî münasebetlerini kes sinin ana kökündeki anlamların, (.(t) mur ve müstahdemlerinin vazifelerinde llbay ve Şarbay Muhittin UstüncLğ, miş ve Yemen kıt'asmda Italyaya karşı eki vasıtasile vücud bulduğunu yukanda Jevamı mukarrer bulundusundan bun Halic vapurlannın Belediyeye geçmesi temayül göstermiş olan memurlan azlet izah etmiştik. Jardan muvakkat ületme emrinde Akay münasebetile dün bir muharririmize şu miştir. Bunlar arasında Imam Yahyanın (5) Ar: (. f 0 . ektir. Herhangi süusul ve nizamlarına tevfikan calısmasa beyanatta bulunmuştur: damadı ve Hariciye Bakanı Galib Bey je veya pansenin belli, kesin bir nokta ktekli olanların 22 teirinisani 935 tari « Halic vapurlan yann (bugün) de bulunmaktadır. Elbelâğ gazetesi di veya sahada takarrür ve temerküz ede hine musadif cuma sünü. taat ondan on rek oluşunu, buluşunu fark ve temyiz etXediye kadar KöDrü Adalar iskelesınde sabahtan itibaren Belediyeye merbut bir j yor ki: «Îmam Yahyanm öyle birden tirmeğe yarar. Bu işaret, düsünülen şe Akay doktor muayene odasında buîua* idare ile çahşmalarına devam edecsk bire Italyadan aynlması ve îbnissuud yin olduğunu da ifade eder. Burada belli cak memura sajısan müracaat vçdefte lerdir. Bu vapurlann isletmesile mesgul ile bir askerî ittifak akdini istemesi şu olmak üzere Belediye Reisliğine bağlı sebebden doğmuştur: lbnissuudun oğ olan süje, kendinden evvel gelen (4) ri ımza etmiyenlerin vazife aörmekteo isüncü parça, yani (ağ) dır. Olduğu ifatinkâf ve kat'iyyen istifa etmiş sayıia olmak üzere bir heyet teskil edilmiştir. lu Emir Suudun Avrupa ziyareti esnasınBu muvakkat idare heyeti Akay müdürü da îtalyan devlet adamlan. Italyanın, de edilen panse de kökün (. f 0 vası caVlan ilân olunur.. Cemil, Deniz Ticaret müdür muavini Yemende bir askerî hareketi karşısında, tasile yapışık sahada takarrür ve temerTskelelerin memur ve çımao'an V a lcüz ettirilen mefhumlardır. Refik. Belediye Fen heyeti mü&aviri Kral lbnissuudun bitaraflığını temin etzıfeleri başından aynlamıyacaklan ci (6) Iğ: (. + ğ). ektir. Bilindiği giMustafa Hulki. Belediye Hukuk Ijleri mek esası dairesinde Veliahdle bir mua bi panseyi tamamlar, tayin eder ve ona hetie bun'ar cuma akşamı son seferin müdürü Muhlis ve başmurakıb Hayriden hede akdini istemişlerdir. Emir Suud, ad olur. O halde: Tanağnğ = T A N geçmesinden sonra her iskelenin tesellimürekkebdir. îtalya hükumetinin ileri sürdüğü talebi R I : Esas olan büyüğünün, kuvvet ve mü içîn geİTek heyet nezdindeki defteri Eski şirket zamanında müdür vekil red veya kabul salâhiyetini yalnız baba kudretin kendi bitişiğinde tecelli ettiği imza edeceklerdir.» 160 kijiye varan sirket memurlan bu liğini yapan güverte işgüderi Hasajı Bas sınm haiz bulunduğu cevabını vermiştir. kabul olunan obje veya süjenin ifadesi bevanname üzerine parti parti «elerek ri Belediye riyasetince gene müdür ve Tabiî Kral Îbnissuud bu talebi reddet dir. Türkün gözünde ve kafasında bir «Akay usul ve nizamatı dahilinde taha killieine tayin edilmiştir. miş ve îmam Yahyayı meseleden haber ve en büyük varlık, esas kuvvet ve kud Kaptan. çarkcı, mürettebat, iskele me dar etmiştir. îmam Yahya îtalyanm mak ret kaynağı, (güneş) bilinmiş, tanmmış mayı taahhüd ederim» jeklinde bir ıbare taşıyan defteri imzalamıslardır. Saat or murlan şirket Belediyeye gectikten son sadını anlayınca büsbütün siyasasını de ve ona tapılmış olduğu malumdur. Her noktasma, heran, güneşin yaklayediye kadar vazi£clerinden ayrılanuyd* ra dahi işlerine devam edeceklerini hususî ğiştirmiş ve îbnissuudla bir askerî ve karlar da eece saat dokuzdan sonra iskele şekilde teşkil edilen komisyona müracaat şıhklı yardım muahedesi akdine çalışma şagelmekte olduğu geniş ve yüksek sahaya, yani göke, güneşe nisbetle, verilen lerde dolaştırılan deftere imzalannı at etmek suretile taahhüd etmiş bulunu/or ğa başlamıştır. bir isim de (Tann) dır. (Gök) ve (Tanlar. mışlardır. Suriye ve Mısır gazeteleri bu muahe n) sözleri, güneşe nisbeten, uluhiyet an Son sefer Akay idaresi de vapurlann eskisi gidenin akdini tasvib etmekte ve îmam lammda da kullanılır. Şirket mukarrer olduğu veçhile dün bi muntazaman hizmetlerine devam edeFakat, (Tann) sözü «Allah» demek son postayı da yapmıştır. (10) numarah bilmesi için lâzım olan malzemeyi ö 'üac Yahyanm takib ettiği yeni siyasayı öv değildir. O, Allahm mümessili tanılan nvektedir. yanur saat dokuzda KoDrüden kalkmı? olarak yeni idareve verecektir.» Halic Şirketi dün akşam faaliyetini tatil ederek tarihe karıştı Vapurları bugünden itibaren Belediye işletmeye başlıyor, Şirket emvali dün gece teslim alındı Biz bize Broşür edebiyatı Dil üzerinde çalışmalar Tanrı Rab ve bu itibarla kendine tapılan her şey dir: O bir hayvandır, bir kuştur, bir taşbr, bir çürümüş ağac parçasıdır, bir resim dir: «Tastanara = Taştann (idol) ». «Tuos Tanara = eski çürümüş ağacdan yapılmış Tann, idol» [*] Hulâsa, bütün iyi varlıklann genel adı (Tann) dır. Not: (Tann) sözünün şu jekilleri de vardır: I Tenigir II Tanara III T a g a r a I V Tenri V Tenere VII T e n e r VIII Tengeri ( «Tanri» kelimesînîn başta etimolojik şeklini yazarken dördüncü parça olarak gösterdiğimiz «ağ» un suru, bu kelimede kendini göstermekte dir.) Bu kelimeler ve bunlara aid izahlar, Pekarskinin Yakut Dili lugatinden alınmıştır. GUNDE Tanrı, tan, tanyeri, rab, yarab, yarabbi sözlerının etimoloji, morfoloji ve fonetik tahlili Eyiib vapurlan HD renklerin altın boynuz (Corre' d'Or) dedikleri, toprağı bol olsun Piyer Loti dostumuzun bayım bayrm bayıldığı şu bizim Istan bulun mahud Halici bugünden itibaren, tarihinin yeni bir çağma grriyor. Filhakika, bugünden artrk, Yemi?tea Eyübe, Kasımpaşadan Sütlüceye kadar, Halic kıyılannda otııranlar, evlerinden işlerine gidip gelmek için, bundan yarun asır önceleri olduğu gibi, dolmuş ate§ kayıklanna, ecel beşiğinc benziyen oynak fıtalara ve kavruk birer gemi yavrusu hissini veren barkalara binmek mecbu riyetinde kalacaklar. Eyüb vapuru diye ün alan, başı kıçı bir, ucube tekneler, Arnavudun dediği gibi: «Fıkdanı hasebile», yıllardanberidir önlerinden geçe geçe mukadderatına imrenmiş olduklan Tersane karşısmdaki çürük gemilerm yanına gidip yaslanacak lar. Bu Eyüb vapurlan kadar talihsiz, zavallı şeyler yoktur sanınm. Işlemeğe başladıklan günden bu ana değin bin türlü engelle karşılaşmışlar, tabiatin bile hamlelerine, muzibliklerine, kötülüklerine maruz kalmışlardı. 1453 senesmden 1900 senesine kadar derinliğini muhafaza eden Halic, sanki RAB gündengüne ve süratle dolmak için bu bahtsız vapurlann işlemesini beklemiş, Kelimenin orijinde şekli (ayarabığ) ve (ağarabığ) dır. Şimdi etimolojik jek onlarm karşısma bir takım, kaplumbagA gibi adacıklar çıkararak, yollanna mânî lini yazalım: olmuştu. (O (2) (3) (4) (ay + ar + ap + ığ) (ağ f ar f ap + ığ) Yemen ile Hicaz İki memleket arasındaki askerî ittifak Italyaya karşı mı? (1) Ay, ağ: Köktür. Bildiğimiz gi bi «büyüklük, kuvvet, kudret v. s.» anlammadır. «însanı yaratmak, hayat vermek, ruh vermek. vücude getirmek, yeri tesis etmek» [**] mânalarını da haizdir. (2) Ar: (. + r), ektir. Rolü yuka nda izah o!ındu. (3) A p : (. f p) ekinin işaret ettiği veçhile kendisinde kökün uluhiyete aid bütün mefhumlannın temerküz ve takarrür ettiği süje veya objedir. Yani uluhiyet evsafı kendinde takarrür etmiş bir mef humu düşündürür. (4) Iğ: (. f ğ) ektir. Düşünülen mefhumu haiz olanı isimlendirir. (Ay + ar f ap 4 ığ) = ayarabığ [1 ] = yarabığ ve (ağ 4 ar f ap + ığ) = ağarabığ 4 gaarbığ, yahud (yarabığ = rabığ: «Yaratmak, hayat ver mek, can vermek kudretine malik olan» demektir. N o : 1 Kullanışta kelimelerin so nundaki (ığ) eki, (b) yi uzatmak sure tile telâffuz edilir. (Rabbim) denildiği zaman (ığ), (b) şeklinde, yerini alıyor. Görülüyor ki kelimenin sonunda (p) değil (b) konsonunun bulunuşu, bunun, sözün sonu olmayıp ondan sonra son (ığ) ekinin bulunmuş olmasındandır. (Iğ) ın uzatma rolü, kendinden evvelki konso nun tekrarile yapılmış oluyor. Böylece, zavalh Halic vapurlan Kîğıdhaneden başlıyarak, her üç bef yıl • da bir, bir iskele feda etmeğe mecbur olmuş, üstelik Kasrmpaşa halkmm Be yoğlu tariJtine, Eyüb, Cibali, Fener ahalısmin de bilhassa yukan semtlerde oturanlann Edimekapısı tramvayma rağ bet etmelerile yolcusuz kalmışlardı. Her halde, Eyüb oyuncağile, Eyüb kaymağından sonra, Eyüb vapurunun da yok olması eski Istanbulu sevenlerin fcönüllerini mahzun etmiştir. Bu ise, olsa olsa, sevinen kayıkçılar dır. Zaten bu elim akıbete onların inkisan sebeb olmadığı ne malum? «Elbette olur ev yıkanın hanesi viran!» Halic vapurlan, Halic sandalcılan nm ekmeklerini ellerinden almışh. Bugün, ettiğini bulmuş oluyor.. Ercümend Ekrem TALU Şeker darlığı Tüccarla şekercilerin ihtilâfından ibaretmiş Şeker darlığı meselesinin içyüzü sos teye tarafından aydınlatıldığı halde şe ker bulamamak endişe ve vaziyeti el'an devam etemektedir. Şeker yokluğunu iddia edenlerin başında şekerciler ve şe kerlemeciler gelmektedir. Ramazan yaklaştığmdan geniş mikyasta iş yapmak i$» Not: 2 Bu iki kelimenin ikisi de tiyen bu esnaf aradığı şekeri bulamadı kullanılır: Rab, Yarab. «Ya.... Rab!» ğını söylemektedir. da baska bir şeklidir. Dün bu hususta sosyete mehafilinde [*1 Pekarskl, Yakut Dili lugatl. ve piyasada yaptığımız temaslardan oğ[**] Pekarski: Yakut Dili lugatl. rendiğimize göre şekercilerin birinci smıf [1] Fonetik icabı (p), (b) ye Inküâb edl şeker tacirlerile aralan açılmıştır. Bu vayor. ziyette şekerciler şimdiye kadar şeker aldıklan yerlerden şeker tedarik edemez olmuşlardır. Diğr taraftan sosyete ş:kerBosnadan Türkiyeye öküz ara ciler ve çikolatacıların şimdiye kadar basile gelen muhacir kendisinden bir gram bile şeker almacîı Ayni. gazeteye tstanbuldan gönderilen ğını ve istemedığıni söylemektedir. Ş« bir mektubda Bosnamn Belina kasaba ker sosyetesi toptan olarak, yani 150 çusından zevcesi ve altı çocuğile birlikte val veya 260 sandık şeker istiyeulere hicret eden Ahmed Yahiç adlı bir ada kapılannı daima açık tutmaktadır. Sosmın bütün Balkanlan öküz arabasile a yete bu şekilde yapılacak siparişlerin üç şarak Türkiyeye geldiği bildirilmekte dört gün içinde teslimi için tertibat al dir. mıştır. liğe bir ikaz oluyor. Tıpkı bir hissiz gibi, tıpkı bir ölü gibi gencliğini geçiriyor. Uzak bir memleketin bir köşesindeki üstü çiçeklerle süslenmiş bir toprağa o bu gencliğini gömdü. îstanbulda bütün onu tanıyanlar: Artık bu kadan fazla, diyorlar. Her anne yavrusuna yanar amma... Onun acısı bir hastalık. O geçen her senede kendisinin gencliğinden bir senenin daha gittiğini de ğil. Onun bir yaş daha büyümüş olacağını düşünüyor her gecen senede... Altı sene geçti. Taya, o bugün tam on bir yaşında olacaktı. Bugün mü cicim? Bugün temmuzun on ikisi değil mi?.. Temmuzun on ikisi!... Ne sıcak bir gün, bu temmuzun on ikisi. Taraçanın üstüne açılan cam kapı ardına dayanmış. Dallı bir basmadan bol bir kimonoya bürünmüş olan genc ka dın bir sedirin üzerine uzanmış: O doğduğu zaman öğle vakti idi Tay» değil mi?... Evet yavrum.» Taya şimdi ona merhametle bakıyor. Dallı basmadan bu sade kimono onun hâlâ genc vücudünü ne güzel sarmış. Ve yüzüne ne çok yaraşıyor... Saçlan, şakaklanna doğru vakitsiz ağanmış saçlan, bu genc yüze başka bir güzellik veriyor.. Tayanın içinde kendinin de anlamadığı bir noktada bir isyan oldu galiba! Bırakınız artık bu düşünceleri ci cim, diyor, bırakınız artık.. Bu düşünceleri. Bu düşünceleri bırakmak mı?.^ Taya sen mi bana bunu söylüyorsun?..« Ihtiyar kadın terliklerinin ucuna basa basa onun yanına yaklaşıyor. Taya yaşasaydı on dört yaşında olacakb. Şekerim sen otuz dördüne basıyorsun, otuz dört sene... Söyle bana... Otuz dört sene bu!... Senin gencliğin ne oldu bunu hiç düşünmüyorsun?... Bunu nasıl söylüyorsun Taya..^ Evlâdına yanmak her ananın yaptığı şeydir. Amma evlâda böyle yanıl maz.. Bir ana... Sus Taya.. Yalan söylüyorsun..« Sen öyle yanmadm mı?... Taya onun ellerini tutuyor: HIÇ Edebî Roman: 55 Demek o bir erkek için bir tren seyahatinde hâlâ ufak bir macera olabilecek bir kadın. *** Çay içmeğe gitmiyor musunuz? Evet... Beraber oturahm mı?.. Rica ederim beraber oturalım... Ben terbiyesiz bir çocuk değilim... Demin sizin canmızı sıktım. Beni affetmenizi istiyorum. Vagonlann dar koridorlannm duvarlanna tutuna turuna ileriliyorlar. Şimdi fincanların, kaşıklann tabak lara çarparak şıngırdadıklan bir vagon restorandalar. Geniş koltuklara karşı kargıya oturarak çaylannı içiyorlar. ' Ve Seza çay içerken karşıdaki ayna3aki hayaline bakıyor. Elmacık kemikleri hafifçe kabank, yanaklannın altına doğnı süzülen ve çu J kurlaşan solgun yüzünde iri gözleri, koyu birer yakut gibi ışıldıyan ve manalari anlasılmıyan gözlerile yiizü hâlâ gü Yazan: Suad Derviş zel. Hele iki yanmda müphem birer çiz gile herşeye lâkaydisini ifade eden kıpkızıl dudaklan onun güzelliğine bir sfenks esrarengizliğini vermiyor mu?... Sezanın aynada birinci defa görüyormuş gibi hayretle baktığı bu kadına vagon restorandaki erkeklerin birçoğu dikkatle bakıyorlar. **• Akşam saat dokuzla on arası, ikin ci mevki kompartımanmdan yatakh bir vagona geçiyor. (Prag Îstanbul) lev hasını taşıyan bu vagon artık onu doğ rudan doğruya îstanbula götürecek. Artık o münasebetsiz küçük delikanlının gevezeliğinden de kurtuldu. Lokomotif soluya soluya kilometrolar aştıkça Sezanın içindeki yalnızlık korkusu gitgide büyüyor. Ve küçücük bir toprak parçasınm gur betini nasıl çekeceğini düşündükçe up uzun yatüğı inco yatağın içinde bir hasta gibi titriyor. O Mehmedini yabancılann arasında bırakmağa nasıl razı oldu) Neden ora larda sürünmedi? Açlıktan ölünciye kadar, geberinciye kadar orada kalmadı? Bu şuursuz yaşamak isteği ölen Mehmedin annesinde bu kadar kuvvetli mi ki, artık yaşıyamıyacağı bu topraklarda ölmemek için Mehmedini yalnız bırakmasa razı oldu. O çocuğuna yanmadı mı?... Hangı canlı, ölüsüne yanmak lâzım geldiği kadar yanabilmiştir. Hangi canlı en »evgili ölüsile arasındaki bağı çözmemiştir. Bu bağı çözmemek, beraber ölmek, 5lüme kadar beraber olmak, o öldükten sonra yaşamak için nefes alırken bile utanmaktır... însan, kısacık ömrünü uzatmak için her küçüklüğe razı olan insan tam ma nasile mustarib olmağa bile muktedir olmıyacak kadar zayıf ve tamamlanma mıştır. Seza yataktan kalkıyor. Siyah per deyi aralıyor, büyük bir şehrin ışıklan trenin süratile kapkaranlık gecenin üs tüne kıvrıla kıvrıla süzülen bir yılan resmediyorlar. Hiç bağı olmadan yaşamak nekada müşkül, ne acı birşey!. 13 Bir binanın en üst katında küçücük bir apartımanda oturuyor. Îstanbula geldiği günün üstünden tam altı sene geçti. Seza Taya ile paylaştığı bu küçücük apartımanın içini onun hatıralarile dol durdu. Sabahtan akşama kadar kar şı karşıya orurup ondan bahsediyorlar. Ona aid o kadar çok hatıralan var ki bu altı seneyi doldurduğu halde hâlâ tükenmedi. Onun hayatınm her bir dakikası bir saat süren bir hikâye mevzuu. Hele Sezanın onun hastalığı zama nında tek başına geçirdiği günlerin hatırası!.. Bunlan tekrarlamak, bunlan Tayaya anlatırken, Taya ile beraber hıçkırmak onun içine öyle kuvvetli bir ferahlık veriyor ki. Günleri hep biribirinin eşidir. Hiçbir gün ona umulmadık yeni birşey getirmiyor. En üst katta ve çamaşırlığın taraçasına açılan bu apartımanın penceresinden Halici, Köprüyü, Adalan, Kadıköy ve Haydarpaşayı denizin üs tüne bırakılıp unutulmuş bir takım eşya yığmlan gibi görüyor. Ne ufuklann kızıllığı, ne gün batar ken bulutlardan kaynaşan binbir rengin ahengi, ne mehtabın denize serptiği pırlantalann ışıltısı onun ruhundaki genc (Arkan var).

Bu sayıdan diğer sayfalar: