4 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

4 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 4 Ağustos 1936 KüçUk Hikâye Senelerce sonra lir, ne yapabilirdi? Görüyor musun Naci. belki de istediğin halde bana yardım edemiyor sun.. Ve ben Derhal yerinden fırladı. Saçlarım düzeltti: Gideyim Naci, dedi, çarçabuk gitmekliğim lâzım.. Çünkü o beni bekli yor.. Ve Nacinin elini sıkarak kapıya doğru koştu: Sonra.... Sonra yazarım sana Na ci!.. Merdivenlerden süratle indi. Artık yağmur dinmişti. Hızla yürüyordu. tşte, onun evinin bulunduğu çıkmaz sokağın köşesini dönmüştü. Arkasından keskin, hiddetli bir ses duydu: Baksana bana! O, ta kendisi idi. Âşıkı duvara da yanmış, gözlerile adeta yüzüne tükü riir gibi kendisini süzüyordu. Belkis ses çıkaramıyordu. Şaşırmıştı. Genc erkek omuzlannı silkti: Hım, dedi, aklınsıra, görmedim sanıyorsun! Şu bana bahsettiğin eski â şık.. Yani şimdi de onunla esküeri tazeliyorsun!.. Belkis cevab verecek oldu: Fakat... Sus, lüzum yok!. Sana yalvaracak değilim tabiî.. Ben de zaten bir eski sevgilimle bugün karşılaştım.. îkimı zin de hesabı kapandı.. Demek ki sen... Eski bir sevgili.. Genc erkek müstehzi bir kahkaha savurdu: Tabiî, tabiî... Hem de nefis bir eski sevgili! Belkis ses çıkarmadı, geri döndü. Bir araba geçiyordu, işaret etti ve atladı.. Ruhunda birdenbire büyük bir de ğişiklik olmuştu. îçindeki endişeler, ıstırablar, yeisle. rüzgâr önüne düşen bulutlar gibi parçalanıyordu.. Yağmur sonu, hava da açıhverdi. Temiz, ışıklı, bulutsuz bir gök doğup geliyordu. Eve varınca hemen Naciye mektub yazmağa başladı: cNacü. Bana öyle yerinde ve tam zamanında öyle bir yardımda bulundun ki, evvelâ, kendim, sonra yuvam na mına sana teşekkür edeceğim!.. Artık ondan kurtuldum... Şimdi içeriki o dada. çocuğum öğle uykusuna yatmış.. Akşama gelecek olan kocamı, gene ilk evlendiğim zamandaki gözlerle seyre deceğim... Bir saniye içinde, bir sözle ondan nefret ettım.. Şimdi kalbimdeki sertlik yumuşuyor, içimdeki ıstırabla rın katılığı dağılıyor ve bir hastalıktan iyileşiyor gibiyim.. Beni bir başkasile aldatacakmış, yüzüme karşı söyledi.. Çünkü kendisini, seninle aldattığımı sanıyordu.. Gördün mü yaptığm ivili gi?. Hem de bilmeden. düşünmeden. . Refikan jrelince biri aravın Naci..» Biblîyoğrafya Kamâlizm Muallim Ahmed Halid Kitabevi 1936 . F. 50 K. Edirne saylavı Şeref Aykut, Kamâ lizm adlı bu eserini karilerine şu sözlerle takdim ediyor: «Türkiye genel devrimini anlıyabilmek için bunun akla dayanan kurucu ve yaratıcı bir zihnin verimi olarak Türk tarihinden doğduğunu bilmek gerektir. İşte bu nun Türk ulusuna mahsus olması da tarihten alman sonuçları, yürüyen hayatın icablarile karşılaştırarak bir düzen ve bir düzeyde yaratmasındadır.> diyor ve bize Cumhuriyet Halk Partisinin programmı dört esas ve altı ana vasfa ayırarak izah ediyor. Herkes birçok şeyler bilir ve öğrenebilir. Yalnız bu malumatı kolaylıkla tasnif edemez, gereği gibi kavnyamaz. Ve öyle mefhumlar vardır ki onları anlar fakat kolaylıkla ifade edemez. Şeref Aykut, eserini bu müşkülâtı yenmek, halka Partinin umdelerini bütün inceliklerile anlatmak için hazırlamış olduğundan geniş bir halk kütlestnin çok işine yarıyacaktır. Kitabdaki dört esas vasıf vatan, u lus, devletin anasal kurumu, kamusal haklarıdır. Vatan denilince kalbde öyle özlü ve ince duygular canlanır ki onu kısaca ifade etmek kabil değildir. Bunu yap mak için burada bir sayfadan fazla yer aynlmamıştır. Ulusu türlü türlü anlatan vardır. Şeref Aykut onu şu mükemmel şekilde tarif ediyor: Dil, ülkü. kültür birliğile birbirlerine bağlı yurddaşların kur duklan siyasal ve sosyal bir bütündür. Devlet bir cumhuriyet olarak kurulmuştur. Bunu şekil ve esas bakımm dan yeryüzündeki devlet kurumların dan birine benzeterek tarife kalkışmak yersiz olur. Kitab bu hakikati Atatür kün cBiz bize benzeriz> vecizesine dayanarak etrafile izah etmektedir. Kamusal haklar devlet otoritesi sı nınna ithal edilmiş, ulusun egemenliği de güzelce anlatılmıştır. Altı ana vasıf ise hepimizce malum olduğu gibi cumhuriyetçi, ulusçu, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâbcı olmaktır. Cumhuriyetçiyiz: Hepimiz öyle cumhuriyetçiyiz, cumhuriyete öyle inan mışızdır ki hiçbir suretle söz götürmi yen bu mevzua dair söz söylemek a bestir. Ulusçuyuz: Çünkü Türk ulusu tarihin yazılmadığı zamanlarda yaşamış, varlığmı dünyamn dört yanına mede niyet belgelerile kazmış, dünyanın her yamndaki en eski sosyallık eserlerini yaratmıştır. Halkçıyız: Çünkü kanunlanmız hal kı gözeterek yapılmış, halkın ihtiyacı daima gözönünde tutulmuş, sınıf farkı ortadan kaldırılmıştır. Devletçiyiz: Çünkü yurda yararlı büyük işleri devlet yapmakta ve bizi bunlardan faydalandırmaktadır. Lâikiz: Çünkü yurdumuzda vicdan serbestliği kurulmuştur. Artık hura felere inananlarımız kalmamıştır. İnkılâbçıyız: Çünkü bugünkü varlı ğımızı. benliğimizi bu devrim sayesinde kazandık. İşte bu güzel kitabın faydah baKislerinin hulâsası. Yugoslav kulübünde evvelki gece yapılan samimî bir toplantı RADYO Bu aksamki program J İSTANBUL: 18 opera parçaları (plâk) . 19 haberler19.15 hafif orkestra eserleri (plâk) 20 türkçe operet parçaları (plâk) 20,30 stüd. yo orkestraları . 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansmın gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VİYANA: 17,10 konser, konuşma . 18,25 konser 19,05 tarıhi konuşma ve saire 20.05 ha berler, hava raporu ve saire 20.15 Ber lınden naklen Olimpiyad müsabakaları, ulusal yaym 21,05 eğlenceli sj>or yayını 22,40 haftanın makalesi 23,15 Şan konseri . 23,55 konuşma 24,10 dans musikisi. BERLIN: 17.05 gramofon 17.50 ağızdan üfleme âletler orkestrası . 18.50 koşu müsabakası 19,05 karışık eğlenceli yaym 20,35 Şan ve piyano konseri 20,55 haberler 21,05 Olimpiyad haberleri 21,25 akşam konseri . 23,05 haberler 23,20 Olimpiyad haberleri 23.50 gece musikisi 1.55 gra. mofon 2.05 büyuk orkestra konseri. BUDAPEŞTE: 18,05 konser 19,05 haftanın makalesi 19 35 orkestra konseri . 20,30 şiirler 21,05 oda musikisi 22,05 Olimpiyad haberleri 22.35 Cineene musikisi . 23,25 haberler . 23.45 San konseri 24,15 almanca konfe • rans. gramofon, haberler. BÜKREŞ: 19.10 gramofonla konser 20 konferans20 20 Şan konseri. keman konseri, konfe rans . 21 35 fframofonla senfonik konser 23,25 gece konseri 23,50 haberler. LONDRA: 18,20 çocukların zamanı 19,05 hava dis 19 35 National istasyonu . 21,05 dans musikisi . 22,05 karışık yayın 22 35 dans musikisi 23 05 spor 23,25 havadis . 23.35 dans musikisi 24,35 haberler 24,45 gramofon. PARİS [P. T. T.]: 18,45 konuşma . 19,40 orkestra konseri 21,05 konuşma 21,20 dlnleyicilerin zamanı 21.30 pratik nasihatler 21,35 Rus müsameresi. ROMA: 17.45 orkestra ve keman konseri, Şanla birlikte 18,05 havadis, konuşma ve sai . re 19,25 yabancı dillerde yayın 20,05 eğlenceli konser, fransızca haberler 20,35 Yunanistan icin yayın 21,10 havadis, ko. nusma 21 45 komedi 23,20 dans musL kisi 24.05 havadis ve Ingılizce haberler. Yağmur yağıyordu. Şemsiyesi de yoktu. Saçları ıslanmış, ve şakaklarında dağılmıştı. Çenesinden damlalar düşüyor du. Başına iğmiş, yolun kenarından, acele acele yürüyordu. Korkuyor, ıstırab çekiyor gibiydi. Yüzünde, bir başkalık vardı. Ansızın, kendi adının söylendiğini duydu: Belkis! Durdu ve başım çevırereji Da&u, au daklarında sıcak bir gülüş titredi: Nacü... Sen... Sen misin? Erkek ona yaklaştı. elini sıktı ve gözlerinin içine, yüzüne, saçlarına dikkatle baktı. Yıllarca evvel sevişmişlerdi. Fakat her ikisinin fakirliği, aralarma girmiş ve onları ayırmıştı. Naci ressamdı. Hayatmı kazanmak için bırakıp gitmişti. Benim ya Belkis!. Yanılmıyorsam. o güzel günlerin üstünden tam on üç sene geçti. İşittim ki, evlenmişsin, mes'udmuşsun.. Hatta çocukların da varmış.. Oğlum var Naci! Erkek ona bakıyordu. Ruhunu iyice tanıdığı Belkiste anCak onun görebile ceği bir derin yara, bir acı, bir şaşırma görülüyordu ve aldanmıyordu: Yanaklannm üstündeki damlalar. yağmur damlası değil, gözyaşı idi. Demek Naci, sen geldin ha?. Te melli mi?. Evet, temelli.. Şurada bir atölye . açtım. Hayatımı kazanıyorum. Evliyim. lîyi bir karım var. O da on beş gün son[ra gelecek.. Seni çoktandır görmedim ]ve özledim Belkis.. Gel, atölyeme ka |dar gidelim biraz.. Belkis korka korka etrafına baktı: Yağmur, yağmur, yağmur!... Atölyeye girince etrafı gözden geçirdi. Ne mükemmel tablolar vardı. Naci. artık yüksek bir san'atkâr olmuştu. Tebrik ederim Naci, dedi, sen şimdi artık şöhretli bir insan oldun. Sen de mes'ud bir aile kadmısm Belkis!. Naci, gene ona bakıyordu. Belkis bir koltuğa yığılır gibi oturdu. Eski sevgilisi, onu tetkik ediyordu. Gözlerini kapar gibi oldu. Çantasını açtı, küçük bir ipek mendil çıkararak avuçlarında bu ruşturdu.. Kendini toplamağa çalışı yordu. Fakat muvaffak olamadı: Mes'ud... Mes'ud.... Bir aile kadı nıyım öyle mi? Diye kekeledi ve sonra, içini yırtan bir hıçkırıkla başını iğdi, ağlamağa başladı. Naci vaklaştı. saçlanm hafif okşamağa başladı: Anlat Belkis. söyle. neyin var, neden bu kadar mustaribsin?. Neden mi?.. Neden. diye mi soruyorsun Nacü. Çünkü ben ne mes'udum, ne de namuslu bir aile kadını?. Ben, kocamdan başkasını seviyorum.. Ko camın hiyanetine. ayni silâhla muka bele ettim ve bunda devam ediyorum... Ve bu sevdiğim adam da, sert, kaba, huysuz ve hulâsa. kötü bir adam Na cü. Beni çıldırtıyor, beni üzüyor. Fa kat ondan ayrılamıyorum.. Bilmezsin, nasıl bir saatimde karşılaştık!. İstiyo rum ki, o da beni aldatsın ve onu da terkedip yuvama çekileyim.. Bu ma cerayı bitirmek için kıvranıyorum; yapamıyorum.. Kimsecikler de bana yardım etmiyor.. Ziyafette bulunanlar hep bir arada Evvelki akşam İstanbul Yugoslav kulübünde, limanımızda bulunan Yugoslav mektub gemisi zabitanı ve mürettebatı şerefine bir ziyafet verilmiştir. Bu çok samimî toplantıda Yugoslav kolonisinden mümtaz bir heyetle bir kısım Türk matbuat müntesibleri hazır bulunmuştur. Türk gazetecilerinin huzuru bu ziyafetin bir nevi Türk Yugoslav dostluk tezahürü şeklini almasına vesile olmuş ve hakikaten kardeşçe saatler geçirilmiştir. Yugoslav denizcilerinin başında ikinci kaptan İvan İvanoviç bulunuyordu. Birinci kaptan rahatsızhğı dolayısile gelememişti. Ziyafet esnasmda Yugoslav kulübü reisi M. Yovan Peyanoviç bir nutuk söyliyerek misafirleri selâmlamış ve buna kaptan İvanoviç cevab vermiştir. Bun dan sonra aralarında Marinka ve Mell. Boyoviç Roboviç te bulunan Yugoslav bayanlan refakatile Yugoslav millî mar şile Türk İstiklâl marşı söylenmiş ve dost memleket kadmları şiddetle alkışlanmıştır. Yugoslav bayanlannın hele İstiklâl marşı mızı tegannideki yüksek muvaffakiyet leri Türk davetlileri bilhassa memnun ve mes'ud eden bir hâdise teşkil ediyordu. Yugoslav matbuat mümessili M. Bukilitsanin çok sıcak kanlı bir dost ve meslektaş olduğu zaten malum bulunuyor du. Son günlerde yeni Türkiyeye dair Yugoslavyada verdiği konferanslarla müttefik memleketle aramızdaki sıkı dostluk rabıtalannın daha da kuvvetlenmesine ne kadar hizmet ettiğini şükranla ha Milli marşlar söyliyen Yugoslav bayanlan Fkîciden tütün alma hakkında bir talimatname Geçen cumartesi günü son toplantısını yaparak dağılan tütün kongresinin aldığı kararlan bir talimatname projesi halinde tesbit etmek üzere bir heyet seçilmiştir. Bu heyet bugün toplanarak talimatname projesini hazırlıyacaktır. Proje iç ticaret umum müdürü Mümtaz tarafından Ankaraya götürülecektir. Mümtaz, dün Ticaret Odası ve Türkofiste bu iş üzerinde çahşmış ve bazı kimselerle görüşmüştür. Kongre kanunda bir değişikliğe lüzum örmediği için, ekiciden tütün alma kanunu bugünkü vaziyetini muhafaza edecektir. Yalnız, kanunun ikinci maddesindeki (ânzalı, yeşil, bereli) tütünlerin satıla mıyacağı şeklindeki tabirlerin teknik şümulü bu talimatname ile izah edilecek ve daha bazı noktalar tavzih edilecektir. ORHAN RAHMİ GÖKCE Kırk gün kırk gece tenis turnuvası İstanbulda Kırk gün kırk gece eğ lenceleri tenis turnuvalarına dün ak şam saat 16 da Taksimdeki Dağcılık kulübü kortlannda başlandı. Turnuvaya Şirinyan, Vedad, Fris, Matmazel Grodeteski ve birçok diğer oyuncularla beraber kordiplomatikten de birçok kimseler iştirak etmiştır. Turnuvaya hafta içinde hergün saat dörtten sonra devam edilecek ve cu Çok faydah bir makine Zavallı Belkis!. martesi günü yemekten sonra nihaî Genc kadm başını kaldırdı: Suların kirecini izale için İsviçrede icad Bana sen yardım edemez misin?. müsabakalar oynanacaktır. Nihaî mü edilmiş olan Webbolite (Vebolit) makiDüşün ki, ben vaktile güzel bir kızdım sabakalardan sonra turnuva galibleri nelerinin Türkiye, Suriye, Irak ve İran ve iyi bir kadındım. Şimdi ise, düşmüş ne kupalar verilerek maçlara nihaj'et satış imtiyazım, şayanı itimad bir Türk verilecektir. bir... şirketi üzerine almıştır. Hıfzıssıhha ba Devam edemedi. Naci ayağa kalka Taksim bahçesinde konser kımından fevkalâde faydah olan bu marak odada dolaşıyor, Belkis ona bakı «İstanbulda kırk gün kırk gece> kineleri pek yakında Türkiye piyasala yordu: programı mucibince Şehir bandosu ilk rına arzedecektir. Nacinin saçları seyrekleşmiş, şakak konserini Taksim bahçesinde çarşamba Vebolit alelâde mutfak tozile, sulardaki lanna ak düşmüştü. Fakat gene o gü günü akşamı saat dokuzda verecektir. zel günlerden birçok şeyler taşıyordu. Bu konserde (Tanhauser). (Lakme), kireçleri temizliyerek nefis bir hale getirGözlerinin temiz ve yüksek bakışı. a (Guillaume Tell) den pek seçilmiş par mektedir. Bütün evlere, fabrikalara ve müessesata pek lüzumlu olan makinelerin sil tavırlan, insana itimad veren sesi çalar çalınacaktır. hâlâ örselenmemişti. Umuma mahsus olan bu konserin du 325 litreden 399,440 litreye kadar rauhtelif tip ve cesamette olanlan vardır. Naci cevab vermivordu. Ne divebi huliyesi on kuruştan ibarettir. tırlryorduk. Ziyafet esnasında gerek M. Bukilitsa, gerek kulüb reisi M. Yovan Peyanoviç yakınkalbliliklerile bu güzel toplantıya revnak vermişlerdir. Kaptan M. ivanoviç Türk gazetecilerile hassaten alâkadar olarak saatlercc başbaşa görüşmüştür. Bu arada Yugoslav bayanlan tarafından millî şarkılar söylenmiş, millî danslar yapılmış ve geç vakte kadar eğlenti devam etmiştir. Yugoslav mekteb gemisi dün sabah Bu gece neöbetçi olan eczaneler şunlarşehrimizden Köstenceye hareket etmiş dır: tir. Dönüşte gene limanımızdan geçerek İstanbul cihetindekiler: Aksarayda 'Ziya Nuri), Alemdarda (SırSelâniğe, oradan da Adriyatikteki üsrı Rasim\ Bakırköyde (HilâD, Beyazıdda sübahriye gidecektir. fSıtkıl, Eminönünde (Mehmed Kâzım), Fenerde (Arif), Karagamrükte (Arif), KüAlmanyaya aid menşe çukpazarda (Hikmet CemiP, Samatyada (Teofilos), Şehreminlnde (Nazım), Şehzaşehadetnameleri debaşında (İsmail Hakkı). Alman hükumetinin menşe şehadetnaBeyoğlu cihetindekiler: melerine almanca meşruhat verilmesi hakGalatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde kındaki karanna karşılık hükumetimizin (Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), Merkez yaptığı teşebbüsler henüz neticelenmedi nahiyede (Della Suda), Şişlide (Nargile . ğinden ve düne kadar yeni hiçbir tebligat ciyan), Taksimde (Limonciyan). Üsküdar. Kadıköy ve Adalardakiler: yapılmadığından Ticaret Odası dünden Buyükadada (Merkez), Heybelide (Yu • itibaren Almanyaya gidecek eşyanın suf), Kadıköy, Altıyolda (Merkez), Modamenşe şehadetnamelerine aknanca meşda (Moda), Üsküdar, Selimiyede (Selimi ye). ruhat vermeğe başlamıştır. Nöbetçi Eczaneler Sanayi şubesi raportörlükleri Ticaret Odasının sanayi şubesi için yeniden alacağı iki raportör için şimdiye kadar yirmiden fazla talib müracaat et miştir. 160 lira ücretli olan bu raportö üklere talib olanlar arasında sanayiin muhtelif sahalarında ihbsas sahibi olan mühendisler de vardır. Müracaat müd deti yarın akşam bitecek ve ondan sonra mtihan yapılacaktır. man kadınm demirden parmakları Doriaya o kadar ıstırab veriyordu ki zavallı kız bağırmağa başladı. Kel adam küplere binerek haykırdı: Bu kadının hemen burada gözümün önünde üzerıni araym! Kocakan ağzını açmadan emri yerine getirmeğe başladı. Doria ise, utancından kıpkırmızı olmuştu ve hiç karşı koymadan bırakıyordu kadm işini görsün. Sonunda kocakan Doriayı bıraktı. Göğsüne iliştirdiği bir zarftan başka bir şey bulunamamıştı. Kel adam homurdanarak bu zarfı aldı. İçinde bin frankhk bir Fransız banknotile bir adres vardı. Şef Doriaya yaklaşarak banknotu elinde salladı. Bu da ne? Bu Fransız parası senin üzerinde ne arıyor? Doria anladı, küçük bir tereddüd gösterse kendisinden şüphe edilecekti. Binaenaleyh genc kadın hakikati söylemeğe karar verdi. Sokağa parasız çıkmıştım. Achille Bastien bana bu parayı, İngiltereye git memi teminen verdi. Kel adam sordu: Küçük bir hediye olarak, değil mi? Resmî İlânlar ' Türk Limited Şirketi Ankara Mümessilliği Resmî İlânlar Türk Limited Şirketinden: Şirketimizîn Ankara Mü messilliğine Bilâl Akba tayin olunmuştur. Ankarada devairden para ahzü kabzı, şirket namına temas ve müzakerede bulunmak salâhiyeti yalnız mumaileyhe tevdi edilmiştir. Keyfiyet bilumum Resmî Devairin nazarı dikkatine vazo lunur. Kiralık Apartıman istanbul Türbede, Belediye karşısmda No. 19 Sinanağa daireleri Su, kalorifer, gaz, elekrrik, nezaret. Doktor, Diş tabibi, Avukat, Noter için meskenle beraber idarehane olmağa müsaid apartıman vardır. Taksim Bahçesinde H A L K OPERETİ Bu akşam 21.45 t» F L O R Y A Büyük operet 3 perde Pek yakında B A B A L I K vuya gelmediğinizi söyliyebilir misinız? Genc kız, Fransız zabıta memunle nasıl karşılaştığını anlatmağa başladı. Lâkin «iCamhuriyetz in zabıta romanı: 125 kel adam homurdanarak: Güzel bu da! dedi. Sizi tevkif etmeğe bakan bir adam mı size kendi evinde bir sığınak buluyor? Bir polis memuru saat altı buçukta Doria, Muriel Smithin oturduğu yere ıpansiyoncu kadınm kapısına yavaşça vurdönmekten korktuğunu söyledi. Kel adam Imuş ve kadın da kendisini içeri almıştı. bu itirazı da süpürüp attı. (Siyahlı kadın tekrar Alman gizli servisi Baş vuracak yer mi yoktu? Sonra nin eline geçmişti. nasıl oluyor da Fransız ajanı Berlinden Siyahlı kadın yarım saat sonra, tektük uzaklaştığı halde siz hâlâ onun evinde omobleli, pancurları kapanmış bir odaya sokulmuştu. Kendisine iltihak eden ada turuyorsunuz. Buna ne dersiniz? Doria ses çıkarmadı, kel adam devam mı görünce ürperdi. Genc kadın, kel adaetti: mm karşısındaydı. O adam sizden ne zaman ayrıldıî Alman gizli servis şefi, Doriaya ağzını Buluştuğumuz gün hemen ögleden açmadan baktı ve sonra gidip bir masaya sonra gitri. oturarak: Nereye? Gel bakalım, dedi, şimdi kozumuzu paylaşalım. Bilmiyorum. Siyahlı kadın bu tehdidin verdiği korKel adam kadınm üzerine atılarak kunun tesirile sarardı. Bununla beraber onu omuzlarından tutup sarsmağa başla kendisini müdafaa etmek için doğruldu. dı. Kel adam sert bir jestle onun sözünü kes Yalan söylüyorsunuz. Burada muti. Devam ederek: vaffakiyetle neticelendiremediği bir işi Size bir vazife vermiştim, dedi. başarmak için Parise gittiğini pekâlâ biliNiçin sözünüzde durmadığmızı ve rande| yorsunuz. Sizi evinde tevkif ettirdiğim a Beşi kırk iki geçe Yazan: Gharles de Richter damm yanında kaldınız, çünkü onunla münasebetinizi kesmek istemiyordunuz. Doria boşu boşuna itiraz etmek istedi. Kel adam o kadar köpürmüştü ki kıpkırmızı olmuştu. Kadınm yalan söylediğini ileri sürerek: O adam size yazdı, dedi. Sakla mayın, biliyorum. Metinler elimde. Doria, aklı başından gitmiş, ağlıya cak bir vaziyette: Doğru değil bunlar! diye haykır dı. Kel adam kadınm elinden çantasını kaptı. Ver bunu bana. Biliyorum, mektublar içindedir. Gizli servis şefi çantayı açarak için dekileri masanın üzerine yaydı ve bir bir gözden geçirdi. Birşey bulamayınca büsbütün kızdı. Madam Bethman! diye haykırdı. Içeriye bir kadın girdi. Gayetle sjş man ve sert yüzlü idi. Şef emretti: Arayın şu kadının üstünü başını! Şişman kocakan Doriaya yaklaştı. Zavallı kız istemiyerek çekilmek istedi, fakat öbür kadın bileğini yakalamıştı bile. Şiş Şu Fransızlar ne kibar insanlardır doğru mın ona acımıyacağmı biliyordu. su! Peki, banknotla beraber olan adres Sonunda haykırmağa başladı: ^ nedir? Hayır, hayır, ihanet etmedim. Zorda kalırsam kendisini o adreste Doğru değil söylediğiniz. İstediğinizi yabulabilirim. payım size, fakat bana kıymayın! Acıyın Fevkalâde! Bütün bunlar, bir kadı bana! nı zorda görüp onun ağlamamasını temin Doria kel adamın eline sanlarak ayakiçin, değil mi? Tabiî bunu bir Alman ya larına kapandı. Kalbsiz adam onu duvapamazdı ya. ra kadar fırlattı, attı. Kel adam kaba kaba güldü. Yüzü birKel adam sert sert: denbire gene fena bir ifade aldı, bir adım Artık pek geç, dedi. ilerledi ve Dorianm yüzüne iki tokat inKocakan bütün bunlara soğuk soğuk direrek şahid olmuştu. Kel adam ona dönerek: Alçak! diye haykırdı. Geliniz, Madam Bethman, dedi. Tokatlar o kadar ağır inmişti ki, DoBir taş parçasmdan başka birşey olmıria bunlara dayanamıyarak masanın üze yan bu kalbe tesir edemiyeceğini anlıyan rine çullanmışn. Kel adam genc kadını Doria yerden kalkmamıştı. Gözleri korku bileğinden yakahyarak hızla çekti. saçıyordu. Başını iki elinin arasına alarak Bize oyun oynadm sandın, fakat hüngür hüngür, hıçkınklarla ağlamağa yanıldın. Sana ne söylediğimi biliyorsun, başladı. değil mi? Seni cezalandıracak ben deği Kel adam kapıya yaklaşmca durdu. lim, lâkin bu vazifeyi bir başkası ifa e Seni burada yalnız bırakacağım, decektir. Bu adam Berlindedir ve biraz dedi, boşuboşuna kaçmağa kalkışma. Ka sonra, benim sayemde, buraya girecektir. pı kilidli: Pencereye gelince, gerçi top • Seni ona teslim ediyorum. raktan elli santimetre kadar yüksektir, Doria kel adamın elinden kurtulmuş, fakat istersen aç bakalım, önünde demir kendisini tehdid eden bu insana bakıyor parmakhk var. du. Betibenzi atmıştı. Mevzuubahs ada lArîiası varl

Bu sayıdan diğer sayfalar: