17 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

17 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Birincitesrm 1936 CUMHURIYET Antakya ve İskenderunda tetkikler Antakya Türklerinin yaptıkları nümayiş Jandarma kumandanı tabancasını çekerek halkm üzerine yürüyünce Türkler göğüslerini açtılar Piyasa memnun Markın düşürülmiyeceği iyi bir tesir yaptı Almanyanın mark kıymetini düşür miyeceği hakkındaki haber dün piya sada müsaid tesir uyandırmıştır. Para kıymetlerinin düşürülmesi meydana çıktığı gündenberi bütün dünyada ol duğu gibi bizde de gözler mark kıymetinin düşürülüp düşürülmiyeceğine çevrilmişti. Şimdılik Almanyanın en büyük müşterimiz bulunması, ihracatımızın yüzde kırkınm Almanyaya yapılması ve ithalâtımızm da gene yüzde kırkının Almanyadan tedarik edilmekte bulunması Türk tüccar ve maliyecilerini haklı olarak bu işle fazla alâkadar et mekte idi. Bunun için Alman Rayişbank erkâ nından bir zatm ecnebi memleketlerde markın düşürüleceği hakkmda çıkan lan şayiaları gülünc ve uydurma bul duğunu söyliyerek mark kıymetinin düşürülmiyeceği hakkında teminat vermesi memnuniyetle karşılanmıştır. Maamafih piyasamız bu hususta çok hassas bulunmakta ve azamî ihtiyatı elden bırakmamaktadır. Köprüyü güzelleştiren asrî bir iskele... Kadıköy iskelesi, bazı hata ve noksanlara rağmen muvaffak bir eser olmuştur U Suçtan sıyrılış uç, lâhurî şal olmuş, kimse sarınmamış derler. Bu, şüphe yok ki, doğrudur. Değme kişi, ortada sürünen suçu benimsemez. O, kirli aşklar gibi kolay kolay itiraf ta olunmaz. Fakat cemiyet, suçu sezince suçluyu bulmak mecburiyetindedir. Içtimaî düzen, içtimaî ahenk ancak suçlann tesbit, suçluların tedib olunmasile yaşar. Bununla beraber suçtan sıyrılmağa, suçu kapılara bırakılan piçler gibi ortada koyup saklanmağa, hatta yakalanmışken kaçmağa çalışanlar dünyanm her yerinde sık sık görülür. Bu da içti maî mücadelelerden bir safhadır. İstanbulun ayak satıcılan, o mücadelenin hukukî, cezaî felsefe bakımından nasıl bir mahiyet taşıdığını bilmedikleri halde zevahirini karikatürize etmek yo lunu bulmuşlardır. Dünyanın hiçbir yerinde «suçtan sıyrılış» ülküsüne bu sabcılar kadar bağlı bir zümre yoktur, gene herhangi bir şehirde îstanbul ayak sabcılarile Belediye zabıtası arasında cereyan eden köşekapmaca oyunu görüle mez. Bu, bir yandan suçlu ile adalet mücadelesinin karikatürize edilmiş sah nesi, diğer yandan da ibretli bir pando mimadır. Akşam tatili sırasında işlek caddelerin hepsi o sahneyi perde perde gösterir, o pandomimayı da safha safha seyrettirir. Şurada, otomobillerin tekerleklerine halka takmak ister gibi dolaşan bir simidci, ötede gelip geçenleri kösteklemeğe ça * lışır görünen işportah bir boyunbağı satıcısı, daha ileride kesmez çakı, yazmaz kalem satmağa uğraşan bir açıkgöz, yürüyüş nizamını alabildiğine bozuj» giderken ansızın bir telâşın yüz gösterdiğini hemen hergün görürüz. işte bu telâş pandomimanın başladığma işarettir. Çünkü uzaktan Belediye zabıta memurunun kasketi görülmüştür. O, yolculann inri zamsız akışı üstünden gözlerini caddeye diker, nizama aykın hareketle sokak ortasında mal sattıklanndan dolayı suçlu bulduğu insanlan nişanlar, mahir bir atlet hamlesile ileriye atılır. Lâkin berikiler memurun atılmağa hazırlandığını sezer sezmez dörtnala kalkar, çifte sesi duymuş serçe siirüsü gibi birer yana dağılır. Artık memur, sağa sola koşadur sun. Suç görülmüş, fakat suçlu yakalanmamıştır. * * * Antakyada dukkânlann kapandığı gün Türk şoförleri kapalı garajları önunde toplu bir halde Yeni iskelenin sağ ktsmından bir görünüş Para ve tahviller Dün, Cumhuriyet Merkez Bankası sterline 616 619 kuruş kıymet ver miştir. Merkez Bankası hisse senedleri dün biraz düşmüştür. Sabah 93 te ilk mua meleyi gören hisse senedleri 94 te kapanmıştır. Evvelki gün Merkez Bankası hisse senedleri 96,25 e kadar çıkmıştı. Antakya (Hususî surette gönderdiğimiz muhabinmizden) Sabahleyin «Yıldız» otelindeki odama, tanıştığım Antakyalı genclerden birkaçı geldı. Bana, Antakyanın bugünkü manzarasmı beraberce görmeyi teklif ettiler. Sokağa çıktığımız zaman, fevkalâde günlere mahsus manalı bir sükun içinde kiime küme insanlann fiskoslu konuşmaları, jandarmalann toplu bir haldc te îâşlı tclâşlı dolaşışlan, polis ve bekçilerin çok müteyakkız, gelip geçenleri gözlerile takib edişleri nazardan kaçmıyordu. Arkadaşlarımla, ilkin çarşıları dolaştık. Yeni Türk harflerilc ve kırmızı zetnin üzerine beyaz yazı ile yazılmış tabelâları bilhassa dikkat çeken bütün dükkânlar istisnasızca kapanmıştı. Bir aralık, yan açık bir kasab dükkânmm önünde mütereddid ve korkulu birkaç kişinin et almakta olduklanm gördük. Müteaddid bekçi ve polis kordonile muhafaza altına alınan bu dükkân sahibi, belli ki protesto karanndan daha önce haberdar olamamıştı. Etlerini sattıktan sonra derhal kapandığı tesbit edilen bu ve buna benzer üç beş dükkândan başka, koca çarşıda tek bir dükkânın açık bulunmayışı ve dükkân, sahiblerinin de dükkânlan önünde kafile kafile dolaşarak bu kapanışın manasını daha iyi canlandırmak isteyişleri herhalde görülecek birşeydi. Biraz sonra, Reyhaniye, Kmkhan, Iskenderun gibi Sancak kasabalannın da ve hatta köylerin de ayni veçhile protestoya iştirak ertikleri telefonla öğrenilince, hüviyeti hakkında hâlâ şu veya bu maksadla şüphe edilen Türk Antakya ve Iskenderun ve havalisinin, mukadderatlanna müteallik bir kararda nekadar mütesanid, nekadar duygulu ve neka dar şuurlu bir Türk kütlesi olduklanm anlamamak için, insanm mantık, muhakeme ve insaf körlüğüne müptelâ bulunması icab eder. Antakyadaki bu umumî kapanışa garajlar da iştirak etmişlerdi. Hatta, Türk şoförler bu millî karar karşısmda o kadar müteassıb davranmışlardır ki, müs tacel iîi için Halebe veya Iskenderuna gitmek İ5tiyenlerin, muayyen tarifenin dört beş misli fazla ücret teklifleri karşısında bile birliği ve tesanüdü bozmak ve paraya tamah göstermek hiçbirisinin hatırından geçmemiştir. O gün, yalnız kahvelerin açık kalması önceden kararlaştırıldığı için, dükkânını kapıyan herkes kahvelere doluyor ve orada Sancağın mukadderatı etrafmda en hararetli konuşmalar oluyordu. I şin en dikkate deçer ciheti de; o srüne Elektrik şirketinin kaçak mal zemesi musarede edildi Elektrik şirketinin Anadolu yakasma aid ve gümrükten muaf olarak getirdiği 550,000 liralık malzemeyi şehir şebekesinde kullanarak yaptığı tesbit edilen kaçakçıhğa aid tahkikat esas itibarile bitmiştir. Alâkadar makamlar kaçakçılığın sabit olduğunu, şimdi yalnız ka çakçılığı yapanların, bu işte amil olanların listesinin yapılmaİcta olduğunu söylemektedir. Elektrik şirketinin bu şekilde kullandığı malzeme musadere edilerek güm rük ambarlarından birine depo edilmiştir. Bu hususta Gümrükler Vekâletine bir de rapor verilmiştir. vardır. Bu noksanlann bir kısmı mefruşata, bir kısmı da iskelenin aslına aiddir. Asıldaki noksanlardan en mühimi vapurların üst güvertesile bir hizaya gelerek yolcuların doğrudan doğruya iske lenin ikinci katına çıkmasını temin ede cek üst kısmın vapur güvertelerine na zaran çok yukanda kalmasıdır. Bu su retle üst kat hiçbir işe yaramamakta ve binnetice bu kat sadece bürolar ve ka zinoya inhisar edecek bir kısım derekesine düşmektedir. Bunda herhalde bir hesab ve ölçü yanlışlığı olsa gerektir. Vapurların alt ve üst güverteleri arasmdaki mesafe ile, iskelenin katlan arasm noksanını tamamlıyacaktır. Bu iskelenin Türk mühendisi ve Türk işçisi tarafından memleket içinde yapılmış olması da aynca sevinilecek bir şeydir. iskelenin mobilya ve sair teferrüatında bazı noksanlar vardır. Fakat yedi duba üzerinde seksen metro tulünde ve yirmi dört metro arzında olan bu büyük kütleyi Köprü den çıkarıp yerine koymak isi suların şiddetli zamanlannda yapılamıyacağından bugünlerdeki sakin havalardan istifade etmek zaruretine binaen acele etmeğe mecbur olduk. Dediğim noksanlar da sekiz, on gün içinde tamamlanarak lktı Türk bayrağile Antakya sokaklannda dolaşmaktan zevk duyan bir çocuk kadar hususî maksadlarla Tüıfklerden ayn gösterilen ve keyfiyet itıbarile ol masa bile kemmiyet bakımından hiç te ihmal edilemiyecek bir varlık olan Alevilerin de Türk kardeşlerinin karanna bütün^ varlıklarile iştjralç. etrniş olmalan Suriyeli Arablarm Türklerden ayn gösterdikleri bu öz Türklerin, Sancak mukadderatının mevzuu bahsolduğu herhangi bir davada aykırı hareket etmelerine ne damarlarında taşıdıkları te^ terrriz kanlan, ne de iktısadî menfaatleri Sırası gelmişken bir noktanın iyice müsaid değildir. Nitekim, tezahürat ta aydınlatılmasını lüzumlu buluyorum, Bu bunu göstermektedir. radaki tetkiklerimden ve bizzat edindiğim intıbalardan kuvvet alarak söyliye Antakyada çarşıların tamamen ka bilirim ki, millî dava karşısında burada panmasile gösterilen canlı tesanüd, o bir Alevî meselesi yoktur. Çünkü bir ke gün herhangi küçük bir nümayişkâr hare; Alevî dediğimiz bu insanlar, geçmiş reket dahi gösterilmemekle bir kat da asırlarda mezheb ayrılıklarını istismar ha kuvvet kazanmıştı. etmeyi kendisine şiar edinen kötü ida Filhakika saat tam 17 ye kadar cidrelerin üfürüp şişirdiği bir siyasete kur den büyük bir vakarla yürütülen bu proban gitmiş öz Türklerdir. testo hareketi, bazı garazkâr unsurlann Çirkin bir taassub zihniyeti, bu terte hiç te hoşlanna gitmemiştir. miz insanlan sırf mezheb ayrılığı bakı Bu esnada jandarma kumandanı Mümından camiye sokmamış, kız alıp ver nir, maiyetinde jandarmalar olduğu memiş ve maatteessüf onları Hindistan halde sessiz sadasız toplanan halkın ö daki Paryalar gibi telâkki ederek cemi nüne geldi. Kendisi tabancasını çekti. yetten ve hatta millî çerçeveden uzak Jandarmalarına da «fişek sür!» emrini bulundurmuş. Yaşadığı muhitin kahir verdi. Böylelikle halkı korkutacağım utelâkkisine mukavemet edemiyeceğini muyordu. anlıyan bu bahtsız insanlar da, kendıleFakat buna kimse ehemmiyet vermerini cemiyetten refüze edilmiş sayarak di. Bilâkis birkaç kişi ileri atılarak göğtalihlerine küsmüşler. Kendi mezheble sünü açtı ve: rinin çok defa hüsran tevlid eden cere Tabanca çekmek marifet değil yanına terki nefsetmişler ve asırlar geç dir. Parmaklannda onu boşaltacak kudtikçe de Türk ve Sünnî islâm çerçeve ret varsa işte göğsümüz, boşalt! Göre sinden biraz daha uzaklaşarak hususî lim seni! diye haykırdı. bir cemaat hüviyeti almışlardır. Bunun üzerine Münir de, jandarmaBunların fizyonomileri, kıyafetleri, lar da süklüm püklüm çekilip gittiler. an'ane ve itiyadları, oyunları, muaşeretBu kadar duymuş insanlan, hâlâ zinleri Türklerden asla farkh değildir. cir altında tutmak istemeğe benim aklım Münhasıran siyasî menfaat endişesile ermez.. hareket eden mandater hükumetin ve AKVERDI *l* *J* *** Iskeleden iki manzara daha daki mesafeyi ölçememek gibi bir yanlışlık... Yoksa bu hatayı başka suretle tefjire akıl eremiyor. Dün yaptığımız kısa bir tetkik neticesinde gördüğümüz b^zı, hata veya noksanlan da keydetmek isteriz: Meselâ alt kattaki gişelere sırasile No. 1, No. 2, No. 3 ve saire numara konmuştur. Bu, halkı şaşırtmaktadır. Gişeler üze rinde, idareye göre tasnifi gösterir lev halar değil, her gişede satılan biletin nev'ini gösterir etiketler lâzımdır. Sonra kazinonun yeri de münasib ve kullanışh değildir. Meselâ bu cümleden olarak; üst kata çıkan yolcular oraya gitmek imkânından mahrumdur; mutlaka alt kata inip uzun bir koridor daha yürüyerek ve bir merdiven daha çıkmağa ve bu suretle kazinoya girmeğe muvaffak olabilecektir. Vapur beklendiği esnada kazinoya gidip kahve içmek için bu kadan fazla bir külfettir. Kazinodan, doğruca, vapura girmenin imkânsızlığı da ayn bir mahzurdur. Maahaza, heyeti umumiyesile, mu vaffak bir eser sayılmağa lâyık olan yeni iskeleyi şehre hediye edenleri takdir ve tebrik eder, ufaktefek noksanlann da zamanla düzeltileceğini şüphesiz sayanz. Bu münasebetle Akay Müdürii Ce mil şu beyanatta bulunmuştur: « Yeni iskele İstanbulun mühim bir bolmuştu. Çoktanberi şiryan katılığın dan rahatsız olan babalan 1917 de işleri büsbütün bozulduğu zaman yatağa düştü. Bu senenin sonlarına doğru ma ğaza kapandı. Adam, bir kalb nöbetin den gitti. Demir, Istanbula döndüğü vakit evi karmakarışık buldu. Büyük kardeşi I randa olduğu için bütün davalan halletmek ona düşüyordu. Babasının ölümün den sonra, uzak yakın bir yığın akraba meydana çıkıvermişti. O zamana kadar adlarını bile bilmediği insanlar, bu muhayyel mirası paylaşmak ümidile top lanıyordu. Varislere işi anlatması uzun bir dava idi. Elde kalan birkaç mülkü bu kalabalık arasında bölmek mecbu riyeti, asıl aileyi büyük sıkıntıya düsür müştü. Gerçekten, en basta oturdukları konak olduğu halde dükkânlar ve arsa satılığa çıkanldı. Demir anasile kira e vine geçti. Gelirleri o kadar daralmıstı ki, hayatlannı bir parça düzeltebilmek için anaşının eskiden hatıra bile getir mediği Bursadaki küçük bir mülk işinı yola koymak lâzım gelmişti. işte Meh med Demir şimdi mahkemeye bunun i çın başvuruyordu sad Vekili Celâl Bayarın da huzurile açılma töreni yapılacaktır.» iskele yedi duba üzerine kurulmuş tur. Eni 24, boyu seksen metrodur. Alt kat, gişelere, yolcu salonlanna, büfele re, eşya mahalline; üst kat ta memur odalarına, salona, ve kazinoya tahsis e dilmistir. Dün bu köşekapmaca oyunundan, bu îskele 300,000 liraya çıkmıştır. Bu sokak pandomimasından bir sahne sey • nun nısfını Akay, nısfını da Belediye rederken hatırıma Antakya fıkralann • vermişüir. îskelenin kazinosu Belediye dan biri geldi. O aziz Türk şehrinde bir tarafından kiraya verilecektir. gün Belediye memurlan, eksik dirhemle mal satan bir satıcıyı yakalarlar, suç deVilâyetin bir tekzibi lili olan terazi ile beraber kendi taşıdıkîstanbul Vilâyetinden dün şu tezke lan tam ayarlı teraziyi de herife yüklereyi aldık: tip dairenin yolunu tuttururlar. Satıcı Tan gazetesinin 4/10/936 tarihli sayıbakar ki iş fena. Daireye varmadan suçsında «Sahtekârlık» başlığı altında cçiftlık satıp birkaç muhacir aldatmışlar» tan sıyrılma çaresini aramağa koyulur, tasah tasalı düşünmeğe dalar. Yol, Asi başlangıcile bir yazı intişar etmiştir. suyu üzerindeki köprüye varınca herifin Bulgaristandan gelerek kendi teşeb yüzü güler, arkasmdan gelmekte olan büslerile Beykoz kazamız sınırları içememurlara yan gözle baktıktan sonra risinde çok güzel ve muvafık bir köy hızlı hızlı yürür: kurmuş olan müteşebbisler aleyhine ya Allah, bunun da, şunun da belâpılan bu neşriyat üzerine yerine göndesını versin. rilen kaymakamın yaptığı esaslı tahkiDiye haykırarak ilkin kendi bozuk kat sonunda alınan rapora göre bu neşterazisini, ardmdan da Belediyeninkini riyatın haklı ve yerinde olmadığı ve göçmenlerle alâkası olmayıp nasılsa a nehre atar!... ralarına karışan berber, saatçi, ressam îstanbulda da hergün yakalanan ayak gibi bir kaç adamın kendi menfaatlerini satıcılan Antakyah meslektaşları gibi gözetebilmek için tezvir yolunu tuttuk davranmağa imkân bularak suç delili oları anlaşılmıştır. lan işportalan meselâ Köprüden atabil < Keyfiyetin tekzibini rica ederim. seler Marmarada bahktan çok boyunbağı, gömlek, corab çıkardı sanıyorum! îstanbul Valisi Muhiddin Üstündağ M. TURHAN TAN Taş merdivenle çıkılan açık bir ka pıdan, dışı sıvalı genişçe bir eve girdi. Burası kira ile tutulmuş mahkeme binası idi. Davacıların kalabalığı aşağı av ludan başlıyordu. Kapılann üzerindeki küçük levhalara bakarak yürürken ıçe rideki halkı gözden geçiriyorda. Karşı köşede peçesi örtülü bir kadın yere çö melmiş çocuğuna simid yediriyor; öte den sıfır numara fesi yanda, omuzları iğik, geniş paçalı bir külhanbeyi, kuşağmdan köylüye ve fesinden sehirliye benziyen kalın enseli, kır sakallı bir adamla yanmağız birşeyler konusurken geri dönüp gürültü ile yere tükürüyor du. Burası mahkemenin asıl uğultulu koridorlarına varmadan önce geçilen ilk durak, cehenneme girmeden kapısı ö nünde beklenen sıcak ve takır yoldu. Her adımda bir, inilti ile gıcırdıyan tahta basamakların kenarından ihtiyatla yukarıya çıktı. İşte mahkemenin geri plâ nındaki gürültülü ve uğultulu mahşer burası idi. Uzun bir sofa üzerine karşılıklı açılan, ve bazılarının aralık kapı sından karıncalar gibi burun buruna ınsanların girip çıktığı mahkeme odaları onu bir anda şaşkına çevirdi. Bütün ka pılardan gelen bu karmakarışık ses bazan o derece yükseliyordu ki, mübaşir kendini halka işittirebilmek için boğazı çatlayıncıya kadar bağırmağa mecbur du. Burada asıl hükmeden mübasirdi. Bu, uzuna yakın irı gövdelı koca karınlı adam, her kapı açılışında yükselen yırtı cı sesile, kollarını açıp sallana sallana yürümesıle etrafındakileri ürkütecek kadar kuvvetli ve mütehakkim görünüyordu. Mahkemeye yolu düşenlerin ona danışmadan hiç bir odaya giremedik lerine bakılırsa, bu adamın hakikaten halk arasında böbürlenerek gezmeğe hakkı olduğu anlaşılıyordu. Demir, kalabalığın arasından yol bularak mübasire kadar sokulabilmişti. Uğultunun kesildiği bir sırada işleri için kime basvuracağını öğrendi; ve doğruca karsı taraftaki acık kapıdan müstantiğ'n odasına gırdi. Dısarının sessizliğile tezad teşkil eden mahkeme binası, içten gelen neşesini henüz bozamamıştı. Kalabalık, sıcak ve sıkıntı yüzünden, sakaklarının kenannda yazmur gibi ter taneleri toplanıyordu. LArkası var\ 4 adatrt Cumhuriyetin içtimaî romanı: 4 Çok şükür ki onu burgu gibi delip gittikçe daha karanlık bir vehmin istilâsı altında bırakan bu inhitat nöbeti u zun sürmeden dağılıp gider, eski di riliğini yavaş yavaş yeniden kazanırdı. Bu bunaltıcı hastahktan kurtulmak için başvurmadığı çare kalmamıştı. Fakat bütün doktorlar, doğrudan doğruya bir bünye bozukluğundan ileri gelen nöbetlerin yalnız ârazlarını geçir mekten başka birşey yapamıyor, has talığın köküne hiçbir zaman sokulamı yorlardı. Hekimliğin incelikleri aşılmaz tabiat seddi önünde kudretsiz kalıyor; son söz gene tabiate bırakılıyor, «bu bit iklim ve seyahat hastalığıdır!» deniyordu. Gerçekten, o ne zaman ülke değiş tirirse, hele yükseklere, dağ ve açıkhava memleketlerine çıksa mutlaka onun sıhhati iyiliğe yüz tutar, yeniden çehresine kan gelir, içinde canlı istekler ve büyük hayat atesleri uyanırdı. Nitekim bu küçük yolculuk ta onun için bulunmaz bir Yazan: Hilmi Ziya nimet olmuştu. Dündenberi kendinde çok büyük bir değişiklik duymağa başlamıştı. Lekesiz, temiz bir sonbahar güneşinin ışıklan i çinde kendini adeta yüzer gibi hissedi yordu. Hemen ayağa kalktı. Balkonun kapısında karşılaştığı otel hizmetçisin den kahvaltısını istedi. Yarım saat sonra giyinmiş ve sokağa çıkmış bulunuyordu. Bu küçük, tath şehirde şimdiye kadar rasladığı herşey ona çok yakın ve sıcaktı. Selâm vermek için bile hiçbir tamdığa raslamadığı şark sokaklannda her yüz ona en eski tanıdıklar kadar yakın ve münis geliyordu. O zaman Türkiyenin garbinde yaşıyanlara azab veren can sıkıcı manzaralarla, zaman zaman onla nn nöbet kolları halindeki vahşi geçiş lerile karşılaşmış olmasaydı kendini en büyük sevinc içinde duyacaktı. akşam tanıştığı gene kızı düşünüyordu. Yüzile admdan başka hakkında hiçbir şey bilmediği bu sevimli ahbabla ayni şehirde bulunmak, ayni sokaklarda gezmek ona tarif edilmez bir haz veriyor; ansızın bir köşede onunla raslaşıvermek ve yanda bıraktığı sohbetjfre yeniden başlamak arzusile yanıyordu. Doğrusunu söylemeli ki o, memlekete döndüğü zamandanberi yalnız bu buhran için deydi: Korkular ve rüyalarla bu nalmış bir nesil, ona saltanatm yıkılışından daha vahim geliyordu. O kendini muhitinde tamamile terkedilmiş, yapa yalnız görüyordu. Dost ihtiyacı onda yalnızlığın azabını büsbütün artırıyor du. Yokuşun başmda bir çocuktan mah keme binasını öğrendi. Ne vakittir zih nini tıramlıyan düşünceleri kovarak, o nu bu yolculuğa sevkeden davayı to parlamağa çalıştı: Almanyaya gittiği sırada, babası şehrin sayılı tüccarları a rasında idi. Büyük kardeşi İranda sefaret kâtibi idi. Ortancası babasının ma ğazasından ayrılmış, hissesini yapağı iv Bir köse kahvesinden mahkemenin leri için aldığı bir müsaadenameye ya bulunduğu sokağı öğrendi. Adımlarını tırıp sergüzeşt uğrunda mahvetmis, ni sıklaştırıp, doğru yokuşu tırmandı. Dün hayet bir gün birdenbire ortadan kay J

Bu sayıdan diğer sayfalar: