15 Ağustos 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

15 Ağustos 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İo 13a/ SON Hâdiseler arasında ^ ~ Sovyet Konsolosluğuna yapılan tecavüz hâdisesi Japonya, Sovyetlerin protestosuna verdiği cevabda ecnebi bir tahkik heyetini kabul edemiyeceğini bildirdi Moskova 14 (A.A.) Tas ajansı bildiriyor: 6 ağustosta, Tientsin'deki Sovyet Başkonsolosluğuna yapılan akın hakkında lci Sovyet protestosuna tatminkâr bir cevab verilmesi için Tokyo'daki Sovyet nıaslahatgüzarının ikinci bir mektubuna cevaben, Japon Hariciye Nazın, bu meselede Japon makamlannın methaldar olduğunu reddeylemiş ve iki hükumetin Ticntsin'deki konsoloslan vasıtasile mahallinde müşterek bir tahkikat yapılmasını teklif etmiştir. 1 agustosta, Sovyetler Birliği masla hatgüzarı M. Odeutchzmann, M. Hirota'ya verdiği cevabda akının ve tecavü zün yapılışındaki seyrin ve arzettiği manzaranın çok sarih olduğunu ve beynelmile! hukukun misline tesadüf edilmemiş fcu ihlâlinde Japon makamlannın mes uliyetini tesbit için aynca bir tahkikata hacet bulunmadığım bildirmiştir. Maamafih Sovyet hükumeti, bu mesele hakkında bir tahkikat yapılmasına muvafakate hazırdır. Yalnız, Wurgef hakkmda Japon makamlarınm ittihaz etti ği hattı hareketi, yalnız Sovyet ve Ja pon konsolosları tarafından yapılacak her hangi bir müşterek tahkikattan foiçbir müsbet netice beklenebilmesini gayri mümkiin kılmış olduğundan, Sovyet hükumeti, bitaraf aza ve yüksek hakem olarak Tientsin'deki konsoloslardan di ğer birinin, Amerikan, îngiliz veya Fransız konsolosunun iştirakile bir tahkikat yapılması teklifinde bulunmuştu. Sovyet hükumetinin bu teklifi, M. Hirota tarafından reddolunmuş ve M. Hirota, bu tahkikata üçüncü eşhasın kanştırılmasmın Japon hükumetince tamamile gayrikabili kabul bulunduğunu bildirmiştir. • İki mevsim az ve kış mevsimlerinde, elbiselerimizle beraber hüviyetlerimiz de biraz değişiyor: Kışın cemiyet, yazın tabiat ada mıyız. Kışm cemiyet adamıyız; bizi bir çatı altında ve büyük yığmlar halinde yanyana getiren vesilelerin hepsini seviyoruz: Tiyatro, sinema, balo; ve bu sosyal tarafımızı doyurmak için, soldurucu bir havasızlık içinde birbirimizin nefeslerile zehirlenmeğe razı oluyoruz. Yazın tabiat adamıyız; ilk peşin aradığımız şey bol ve temiz bir havadır. Kalabalıktan ve çatı altmdan kaçmak için tıka basa dolu tren ve vapur kamaralarının kalabalığuia ve çatı altına bir müddet razı oluyoruz. Yazın hepimizde iptidailiğe, insiyaklarımıza ve hayvanî hayatımıza bir riicu ihtiyacı var: Ruhumuzun dibinde saklı balıkları, kısrakları, ceylânları harekete getirmek için plâjlara, çayırlara, dağlara koşuyoruz. Kışm daha çok insan olduğumuz için tabiate daha çok hâkimiz. Soğuğu yenmesini biliyoruz. Yazın daha az insan olduğumuz için tabiate daha çok esiriz. Onun tazyikmdan kurtulmak için kendimizi gene onun kucağına atmaktan başka çare bulamıyoruz. Kuşlarla, yılanlarla, tahtakurularile beraber bizi de yaz mevsimine daima hayran eden behimî ve iptidaî bir tarafımız daima bulunacaktır; hele şairlerin delâleti oldukça, en güzel elbiselerini giyen kart bir alüfte gibi, tabiat bizi her sene bu terletici ve bunaltıcı mevsimde kendisine çekmeğe muvaffak olacaktır. \ AZILAR URDDAN |HEM NALINA MIHINA Yazan: ismail Habib Yeni bir tersanenin temeli atılırken ünkü mes'ud törendeyiz. Yeşil yol Hopa Karadenizde son kasabamız. Su ileride karadan denize uzanan burun Çoruhun deltasıdır, onun biraz ötesinde Batum var. Hopanın arkasmda Balıklı dağları dalgalı bir fon halinde geriliyor. Solunda, yani garbında Afyonbaba dağları ve sağında karaya amud olarak denıze atılırcasına saldıran Sultanselim dağı: Sivri sivri hörgüçlerile göke keskin keskin birşeyler çizmektedir. Trabzonda valiyken bile beldeler zapteden cihangir ruhlu Yavuz Rizenin fethinden sonra şimdiki Batumun yerinde bulunan Künye kalesini gözüne kestirmişti. Yavuz Hopa ilerisindeki o dağa çıkarak alacağı o kaleyi tarassud edermiş. Kale beyi bakmış bu şehzade valinin elinden kurtuluş yok, müslümanlığı kabul edip kalenin anahtarlarını Yavuza tes lim eder. Dağm heybetile taşıdığı ad birbirine uygun. Sultanselimle Afyonbaba dağlarınm arasında deniz geniş bir kavis çiziyor. Hopa bu kavsin ortasında ve hafif bir tepe dizisinin eteğindedir. Kıyıda Bele diye, Hükumet, otel, mekteb, konak gibi yapılardan beyaz bir çizgi; çizginin arkasmda çarşı; ve dizi halindeki tepelerde ayn ayn mahalleler. Bu üç binlik kasaba bu serpiliş ve yayılışla oldugundan bir misli daha büyük görünüyor. Körpe amma gelişgin. Hopadan Trabzona kadar 240 kilo metroluk yolu karadan gideceğiz. Yol daha ilk hamlede bahçeler ve korular içine daldı. Top top, ehram ehram, dalga dalga, koyu ormanlıklı tepelerin bö ğürlerinde; çeşid ağaclı ve çeşid meyvalı bahçelerin sarmaşıklarla kaplı çitleri arasından; dalları birbirine kenedlenip gündüz içinde yeşil bir akşam tatlılığile uzanan koruların serinliğine gömülerek; tabiatin bu tufan halindeki feyzine şaşa şaşa gidiyoruz. Sağ, sol; dağ, taş hep yeşil. Hatta şosenin çakıllan arasından fışkıran çi menler yüzünden yolun kendi de yemyeşil. Tabiatin hayatiyeti silindirin taşlarını bjle yenerek meydana çıkmış. Öyle fıkır fıkır bir hayatiyet ki ne yapsan yerin altında kalmıyor. Otomobilimiz bir şosede değil zümrüd bir halı üstünden kayarak gitmektedir. Arhaviye kadar yirmi beş kilometro hep böyle gittik. Arhavi Cika tepesinin altında. Bu tepenin zirvesi tuhaf bir şekilde eğrilerek istifhamh bir kanca ucu gibi asabî asabî kıvnlmış. Kahvede oturuyoruz. Deniz kıyısmda küçük bir tepe var, dibden sona kadar ağaclar üstüste, sıkı sıkı, yığın yığm öyle bir hal almışlar ki tepenin kendinden bir karışlık yer görünmüyor. Buralarda tepelerin ve dağların kabartısı var, toprağı yok. İhtilâlcilerin tayyareleri Brezilyaya icar edilen gemiler! Kaçakçı bir Danimarka Amerika Ayan Meclisi de muhalefet ediyor gemisini bombaladılar Salamanca 14 (A.A.) Dün öğleden sorra Balear adalan üstünde bulunan asi tayyareleri Danimarka bayrağını hâmil Edith isminde bir kaçakçı gemisi görmüşlerdir. Tayyareler, gemiye Palma istikametinde yürümesini emretmişlerdir. Vapur, bu istikamette 3 mil gittikten sonra birdenbire yolunu değiştirerek bütün süratile Barcelona doğru yol al mağa başlamıştır. Asi İspanyol tayyareleri o zaman vapurun üstüne her biri 50 kilogram sik letinde 15 bomba atmışlardır. Bunlar dan iki tanesi geminin ön tarafına isa bet ederek yangın çıkarmıştır. Vapurun mürettebatı sandallarla gemiden uzaklaşmışlardır. PEYAMİ SAFA Valansiyafda askeri hizmet Valence 14 (A.A.) Republique gazetesinde neşredilen Millî Müdafaa Nezaretinin bir kararnamesi mucibince 1 den 20 yaşma kadar bütün gencler mecburî askerî hazırlık derlerine de vam edeceklerdir. Kararnamenin başmda bu hazırlık sayesinde acemi efrad talimlerinin bilfiil kaldırılmış olacağı ve hizmete çağırılan genclerin bir acemihk devresi geçirmeden doğrudan doğruya hakikî bir asker olarak orduya iltihak edebilecekleri kaydedilmektedir. Hazırlık müddetinin her sene 3 ile 6 ay arasında tehalüf edeceği tahmin edilmektedir. Fransadan giden heyet Madrid 14 (A.A.) Paris halk cep hesi murahhas heyetile beynelmilel İspanyaya yardım komitesi azaları Al bacete'ye gitmek üzere öğleden sonra Madridden hareket etmişlerdir. Oradan Valence'a gideceklerdir. Ortamekteb muallimlerinin şifahî imtihanları Ankara 14 (Telefonla) HaziranYeni orman kanunu da Ortamekteb muallimliği için yapılan Ankara 14 (Telefonla) Ziraat tahrirî imtihanda muavvaf kolan 281 kiVekâletinde Ziraat Vekilinin riyasetin şinin şifahî imtihanları 17 agustosta Ande toplanan bir komisyon yeni orman kakarada yapılacaktır. nunu mucibince ormanlarımızm muhafaza Çocuklarını boğan deli kadın ve inkişafına aid tedbirleri tetkik etmiştir. Bu toplantıda devlet ormanlannın bir Munich 14 (A.A.) Bir delilik buhranı esnasında Bavyeralı bir köylü kısmını işletmekte olan müesseselerin mükadın bir nehirde bütün çocuklarını boğ messilleri hazır bulunmuşlardır. Ncvyork 14 (A.A.) Senato meclisi hariciye encümeni azasından bir kısmı hükumetin Brezilyaya torpito muhribi kiralaması keyfiyetini protesto edecekle [Başmakaleden devam] rini bildirmişler ve bu keyfiyetin, harb Uzakşarkm kanlı cidaline gelince bugemilerinin başka milletlere herhangi bir nun hakikî sebebi ne olduğunu biliyoruz: suretle iadesini Londra deniz muahedesine muhalif bulunduğunu tebarüz ettir Japonyanm, yenileşmek yolunda çalışan Çin uyanmadan, Mançuriden sonra şimamişlerdir. Bir Alman gazetesinin neşriyah lî Çini dahi tamamen ele geçirmek politikası filiyata konulmuştur. Bir taraftan Berlin 14 (A.A.) D.N.B' bildi müzakereler yapıhyor, diğer taraftan asriyor: kerler çarpışmağa başlamış bulunuyor. Rhein Frant gazetesi, Umumî Harb Japonyanm askerî faikiyeti müsellem olden sonra yapılmış olan bütün deniz mu makla beraber eğer Nankin hükumeti kavelelerinin diğer milletlere harb gemisi kendi arkasmda birleşmiş bütün Çinle idaresini meneden maddesini hatırlattık • bu yeni istiiâya karşı bir ölüm dirim hartan sonra, Amerika Birleşik devletlerinin bine kalkışırsa maceranın tasavvur olunaBrezilyaya 6 torpito muhribi kiralaması bileceğinden çok daha uzun sürerek Jakeyfıyeti hakkında ezcümle diyor ki: ponyaya pek ağıra mal olması ihtimali « Bu, herhalde Brezilya için tama yok değıldir. Nitekim Japonya ile Çin mile tatmin edici mahiyette olmıyan ti arasındaki müzakerelerin ikisi ortası hercaret mukavelenamesini itmam eylemek hangi bir neticeye bağlanması ihtimali de için yeni bir usuldür. İki tarafın ticarî iş yok değıldir. Hakikati halde büyük mikler mütehassısı adamlarınm büyük bir yasta bir harb Japonya için olduğu kasıfatla siyasî sahaya tecavüz ettikleri his dar yenileşmek yolundaki Çin için de felâkettir. Mançuride müdahale edememiş si insanda doğuyor. Eğer Amerika Birleşik elevletleri bu olan devletlerin şimalî Çin için nekadar müdahale edebilecekleri bir sorgu yerinun bir kompansasyon olmadığını bil dir. Şimdiki halde böyle bir müdahaleye diriyorsa da, Amerika Birleşik devîetleri imkân görünmüyor. Fakat harb çok uzariçin de muteber olan Londra Deniz an sa Uzakşarkta da ihtilâtlara ve müdahalaşması ahkâmile bu hareket arasında aylelere türlü ihtimaller yok değıldir. Zâkınlık mevcuddur. Bu anlaşma ahkâmıhirde azçok basit görünen Japon Çin na çok dikkat eden Londra acaba Vaihtılâfonın arkasında kocaman Asya haşington'dan mütemmim izahat istiyecek kimiyeti meselesile Pasifik meselesi saklımi? Bunu bekliyelim.» dır. Imkânın müsaid olduğu ilk dakikada Dahiliye Vekili, Jandarma bu meselelerin bütün azametlerile meydana çıkmasını ihtimal haricinde saymamektebinde mak mümkün ve doğrudur. Ankara 14 (Telefonla) Dahiliye Vekili Şükrü Kaya bugün jandarma Müşterek emniyete, yani bütün milletmektebine giderek tetkikatta bulunmuştur. lerin tesanüdıle sulhun ayakta tutulması Ispanyadan sonra Uzak Asyada... ruz. Hopadanberi hep karaların dalgalı koynunda, hep hafif çıkışlar, belirsiz inişler, tatlı dolanışlarla, hep bahçeler ve koruluklar içinde kıvnlan yeşil yol Arhavi, Viçe, Pazar gibi mühimce yerlere uğrayınca, böyle fasıla fasıla, bir garnitür şeBaşarıcı Başvekil İsmet Inönünün, bu ridi gibi, denize incili birer düğmeyle ilinşirah ve sevinc veren sözlerinden sonra, mikleniyor. Millî Müdafaa Vekili Kâzım Özalpın Pazar; burası artık yeşilliğin son te müjdesini dinledim. kâsüfe, bahçelerin son gürbüzlüğe, mey Burada, bugün, yalnız ilk denizalti vaların son bolluğa erdıği yer. Pazar gemisinin omurgası değil; yeni bir tersaKaradeniz elmacılığının merkezidir. Alnenin temeli atılıyor. Denizaltı gemileri manların demir elma dedikleri ve may bittikten sonra da, bu kızaklarla fabrika* hoşluğuna bayıldıkları elma. Şekli beyzî, da daima yeni gemiler yapılacak, onlar rengi yeşil kırmızı, teni şeffaf, kokusunu yapıldıkça da fabrika gittikçe genişleyip uzun zaman saklıyabilen, ve bütün bu kuvvetlenecek, daha büyük gemiler ya« meziyetlerile beraber uzun yolculuklara pabilecek bir hale gelecektir. Burada dayanıklı olduğu için ambalâja çok iyi yeni bir tersane kurulduğunu göğsünü ge« gelen elma. re gere yazabilirsin. Senede on, on beş milyon kilo ihracat yapılan elmacılığı başıbozukluktan kur Bir gelin arabası gibi çiçeklerle süslentarmak için şimdi Pazarda Ziraat ve îş miş olan omurga levhalanndan birini, Bankası tarafından iki fabrika yapıhyor. vinç kaldınp yerine koydu. Son zaman^ Biri ambalâj için, bu sayede birinci sınıf larda, bu kadar sevinc ve bu kadar he» yaş elmalar emniyetle sevkolunacak. Di yecanla hiç birşeyi alkışladığımı bilmiyo» ğeri kurutma fabrikası; ikinci ve üçüncü rum. sınıf elmalar da bu sayede zebil olmak Yeni denizaltı gemisinin omurgasma" tan kurtulacak. Yeşil yol, bahçeler ve kobakarken saltanat devirlerinde kaybedi» ruluklar yolu; güzelliğin, şiirin, hulyanın len kıymetli zamanlan düşünüp hayıfla* yolu, bir de bakacağız ki az zamanda nıyorum. zenginliğin de yoludur. Dün kızağa konulan denizaltı gemisi* Pazardan sonra yol gene bahçeler, ko Halic tersanesinde yapılan ilk denizaltı ruluklar, çamlıklar içinde, fakat denizi gemisi değıldir. Orada, galiba, 1890 yn bırakmıyarak, yeşilin güzelliğine mavinin lında «Sultan Hamid», «Sultan Me« dilberliğini de katarak gidiyor. Buralar cid» diye iki denizaltı gemisi daha da yalnız güzellik değil insan da bol. Yol yapılmıştı. Tıpkı şimdiki gibi, gemilerin kıyılarrhda öbek öbek çocuklara raslıyo burada yapılamıyacak kısımları İngilte» ruz. Iç Anadolu ile doğu Anadolunun rede yapılmış, sonra tekneler burada, iyi uçsuz bucaksız boş ovalarını düşündüm. bilmiyorum amma, kimbilir, belki de ayni Oralarda toprak insana hasret, buralarda Valde kızağında kurulup denize indirilinsan toprağa. mişti. Bunlar 3035 metro boyunda, tak^ Buralardaki insan bolluğu ve toprak riben 190 tonluk ve buharla işliyen küazlığı: Karadeniz halkının buğday yeri çük denizaltı gemileri idi. ne mısır yiyişi bundan çıkıyor. Insanlarına bakmız, pek küçükler pembe pembe; çünkü henüz ana sütile besleniyorlar. Büyükler gene sağlam sağlam, çünkü başka illerde çalışarak başka gıda aldılar. Fakat yalnız burada yaşıyanlar, onların benizleri saz gibi. Sadece mısır insanı nekadar besler, kalorisi az, ekmeği hamur. îtiyada ikinci tabiat derler. Halk mısıra o kadar alışmış ki buraların şöyle bir darbımeseli bile var: «Öyle kıtlık oldu öyle kıtlık ki buğday yedik!» Fakat ne iyi ruhlu insanlar. Yerin fevkalâde güzelliği ruhlarda da kötülük bırakmıyor olacak. Kaza hududu içinde yetmiş bin nüfusu olan Ofta hapisane yoktur. Aylarda değil, yıllarda bir, kazaen bir hâdise olursa suçluyu bir bakkal dükkânmda hapsediyorlar. Zaten bu kadar cennet yere şeytanî ruh yakışır mı? Yeşil yol her manasile cennet yolu. Bunlardan Sultan Hamid, Kızkulesi açıklahnda bir tecrübe yapmış ve eski bir gambotu torpilliyerek batırmıştı. Son« ra, bu gemiler, Karaağacda tekrar karaya, kızağa çekilerek öylece terkedilmişti. Çocukluğumda, sandalla Kâğıdhaneye giderken, bu Havana sigarası şeklindeki gemileri hayretle seyrettiğimi, dün gene hatırladım. Meşrutiyetin ilânmı müteakıb eski gemiler satılırken bu iki ilk Türk denizaltı gemisi de hurda demir olarak satılmıştı. 47 yıl önce başlanmış olan bu gemi yapıcılığma devam edilmiş olsaydı, şimdi Türkiye, her cins harb gemisini kendi tersanesinde yapabilecek bir halde bulunurdu. Millî Müdafaa Vekili soruyor: lâtife edereK « Denizaltt gemilerimizden ikisinin burada yapıl' ması çok iyi oldu değil mi? Bu, bir başlangıçtır ve devam edip gidecektir. Bu gemilerin inşası biter bitmez yenilerine başlamak eme * limizdir. Artık bu kızaklar boş kalm lyacaktır.» I Arhaviden Viçeye kadar yirmi beş kilometro daha yol gene hep öyle devam İSMAİL HABİB ediyor. Yol böyle devam edip gittikçe Düzeltme: gözümüz yalnız yeşile doyuyor değil, Geçenki «Morgul harabesi» yazısınm 3 yeşil ruhumuza da doluyor. Sağa bak üncü fıkrasının 7 nci satırındaki «İskele» yeşil, sola bak, yukarı bak, ve çiğnediğin kelimesi «Lskelet» olacak. yola bak, hep yeşil. Artık denizaltı âlemlerinin hulyalı zebercedliği içinde gidiyor gibiyiz. Ondördüncü gece siyasetine müstenid umudlar şimdiye kadar suya düşegeldi. Insanlığm afyon yutmuş bir vaziyette olduğunu söylemekliğimiz bu hakikatin ifadesidir. Herkesin yaptığı yanına kalmakta ve bu vaziyet yeni yeni taarruzları kolaylaştırmış bulunmaktadır. Fakat her meselede milletlerin vicdanlannda bir yara deşilerek bir ıstırab kaynadığmı görmemek mümkün değıldir. Bu ıstırablar birike birike muştur. Kudüste bir çete ile bir gün bütün küreyi yeniden kana ve Kadın kendini diğer bir nehre atacağı ateşe salacak yeni bir haileye meydan musademe sırada tevkif edilmiştir. verebilir. Zaten afyon yutmuş insanlığı Kudüs 14 (A.A.) İki gündenberi dördüncü defa olarak Kudüs civarın günün birinde bu ağır uykudan böyle bir Litvinof, Avusturyada daki yolun üzerinde polislerle silâhlı kıyamet uyandıracak sanılır. Viyana 14 (A.A.) M. Litvinof bir haydud çetesinin efradı çarpışmış YUNUS NAD1 tedavi için bir müddet kalmak üzere dün lardır. akşam BadGastein'e gelmiştir. Haydudlar, silâhlarmı bırakarak kaçSafranbolu cinayetinin faili mağa mecbur olmuşlardır. Londrayı su bastı Londra 14 (A.A.) Dün bütün gün Londraya şiddetli yağmur yağmıştır. Sokaklar su altında kalmış ve öğleden sonra da sular Metropolitenin bir tünelini istilâ ederek işaret makinelerini bozmuş ve netice olarak bütün münakalât kesilmiştir. Sular o kadar şiddetli hücum etmiştir ki itfaiye önüne geçememiştir. Almanyada bir kasaba yandı bulundu Potsdam 14 (A.A.) Büyük bir yangın, Berlinlilerin en mühim tenezzüh yerlerinden biri olan Marquart kasabasını kısmen tahrib etmiştir. Yangına karşı bütün gece devam eden mücadele esnasında ikisi İtfaiye neferi olmak üzere 4 kişi yanmıştır. Yangınm sebebi, henüz meçhuldür. Bir Alman tayyaresi düştü, Bir Fransız Transatlantiğin8 kişi öldü de grev Hanovre 14 (A.A.) Yeni tipte bir Alman ticaret tayyaresi bugün Hanovre tayyare meydanmda tecrübe uçuşları yaparken yere düşerek ateş almıştır. İçinde bulunan 8 kişi ölmüştür. Safranbolu (Hususî) Geçen hafta meçhul bir şahıs tarafından öldürüldüğünü bildirdiğim Ömerin katili kasabadan kendi arkadaşı Halil İbrahim olduğu tebeyyün etmiş ve Adliyeye teslim edilmiştir. Vak'anm bir kadın dalave resinden ileri geldiği anlaşılmış ve failin bulunması için jandarma kuman danınm gösterdiği gayret herkesin takdirini mucib olmuştur. Paris 14 (A.A.) Umumî Transat lantik kumpanyası île de France müBükreş (Hususî) Rumen polisi rettebatmın grevi dolayısile vapurun Basarabyada büyük bir komünist şebeHavre'a hareket edemediğini bildir kesi keşfetmiş ve 36 kişiyi tevkif et mektedir. miştir. Romanyada komünist şebekesi Bu nekadar dere bu? Hopadanberi her birkaç kilometroda bir dere. Hep köpüklü, gürbüz, aceleci dereler. Renkleri de bildiğimiz sulara benzemiyor. İki ta raflarındaki tufanlı yeşillikleri eme eme, Tepebaşı Belediye bahçesinde dün gemaviyle yeşil arası, hususî ısmarlanmış çiniler gibi yeşilden de maviden de bam ce Kızılay tarafından tertib edilen 14 üncü gece çok güzel olmuştur. başka bir hal almışlar. Belediye bahçesi, Elektrik Şirketinin Hep karalar içinde kıvrılan yol Viçeye ağac aralarına vazettiği projektörler ve varmak için gene denize kavuştu. Burası güzel bir nahiye merkezi. Kasabanın or elektrik sütunlarile çok parlak bir mantasında azametli bir ıhlamur ağacı var. zara arzediyordu. Saat 9,30 da evvelâ sahne programına Birkaç metro kutrundaki ve üç dört adabaşlanmıştır. Revü halinde Peşteden gemın kucaklıyamıyacağı kalınlıktaki göv desini minarelerden daha yükseğe kaldı len bale, Uçan Adam, Habeşli Şarkıcırarak, dört tarafa alrenkli ahenkli uzat lar, Münir Nureddinin konseri ve gene tığı, herbiri bir ağac gibi gürbüz dallarile bestekâr Necib Celâlin son tangolarile selâtin camilerinin kubbeleri kadar bir nihayet bulan sahne programı geceyarıçahayı kaphyan bu heybetli ıhlamurun smdan sonraya kadar devam etmiştir. dibine çepçevre halkalandırılmış yüksek Saat 1,30 dan sonra bar kısmına geçe peyke üstünde serinliye serinliye kah çilmiştir. Burada pist üzerinde numarave içmek öyle keyifli, öyle keyifli ki.... lar, mükâfatlı dans müsabakaları, sürKasabadan ayrılınca upuzun Pisala prizler yapılmış ve eğlence sabaha kadar köprüsü. Dereler artık nehirleşiyor gibi; devam etmiştir. daha sıklaşan, daha dolgunlaşan dereler. Buhann kanadı olan bulut ileriden Kaf Izmire bir İngiliz heyeti kas dağlannı, beriden Karadeniz silsilesigeliyor ni aşamadığı için bulutlar hep buralarda İzmir 14 (Hususî muhabirimizden) toplanıyor ve buhann deposu olan deniz, İngiltere toptancılar kooperatif mü bulutun cazibesi olan dağ, dağm yavrusu olan dere, dereyi gürbüzleten orman, dürünün riyasetinde muhtelif İngiliz firmalarının mümessili ve direktörle ormanı yetiştiren buhar işte hep birbirile rinden mürekkeb bir heyet yakmda İzkucak kucağa. Tabiat şuurunu kaybet mire gelecek, İngiltereye yapılan üzüm miş vecidli bir sarhoş gibi neyi var neyi ihracmı tetkik edecek, tüccarlarla an yoksa hepsini fırlatıp fışkırtmış. laşmalar yapacaktır. Eskiden Atina denen Pazara varmak Gelecek sene îngiltereye yaş ve kuru için gene karayı bırakarak denize iniyo üzüm ihracatı artacaktır. Tepebaşındaki müsamere muvaffak oldu Gemilerin yerine matbaa yaptırsat daha iyi mi olurdu? Söyle bakalım. Benim naçiz fikrimi sorarsanız, her şeyden evvel millî müdafaayı düşünü» riim ve bilâtereddüd cevab veririm: Ge« miler, matbaadan akdemdir. Çünkü, yur! du gazete değil, silâhlar müdafaa eder. Siz de iri harflerle yazılar yazar, . düşmanlan korkutursunuz. Top patlayıncıya kadar hakkmîz var. Ondan sonra, bizim iri harflerimizin vazifesi, sadece yardımcılıktan ibaret kahr. İşte biz de onun için, millî müdafaaya çok ehemmiyet veriyoruz. Memleketi millî müdafaa bakımından, merd veya namerd, kimseye muhtac etmemeğe azmetmiş olan Başbakan, deniz zabitlerimizden, Krupp firması erkânmdan izahat aldıktan sonra, lutfen bana hitab ediyorlar: « İyi oldu, çok iyi oldu değil mi sivil amiral? Bir memleket, yalnız ordusunun değil havacılığına ve denizciliğine aid harb vastm talarını, kendisi yapamazsa o mem leketin müdafaası tamam olmuş sayılamaz.» Sivil ve askerî bütün Türk endüstrisi , nin ilk hedefi bence, Başvekilimizin yukarıki sözlerinde mündemicdir. Türkiye, millî müdafaaft için, harice muhtac olmamalıdır ve Atatürk Türkiyesi, bu gayesine pek yakında varacaktır. Usküdar Adliyesi yangım j Üsküdar Adliyesi yangımnm dün akiama kadar olan tahkikat safhası, yan \ gının haricden bir dikkatsizlik eseri o ' larak vukua geldiği merkezindedir. Tahkikata süratle devam edilmekte * j dir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: