8 Ekim 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Ekim 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Birincitesrm 1937 CUMHUBİYET Filistin Lübnan Erdün Suriye Hatay Iktısadî hareketler Türk şilepçiliği Hükumetin üzerinde ısrarla durduğu, yeni şilepler alınması meselesi, alâka dar mehafilde büyük bir hassasiyetle karşılanıyor. Bu hassasiyetin başlıca sebeblerınden birisi de ecnebi kumpan yanların ihrac mevsiminin başladığı ?u sırada yeniden harekete geçmiş olma landır. Filhakika Türkofisle kumpanyalar arasında yeni bir mücadele başla mıştır. İntısad Vekâletince proiesi hazırla nan yeni şilepler satm alma işinin, er uzun bir hesabla, gelecek ihrac mevsi mine kadar basarılacağından şüphe edilmemektedır. Yalnız bu şileplerin nasıl ve hanei hatlar üzerinde isletilmesi lâzım geldıği de üzerinde çok durulan bir mevzu teskil etmektedir. Alâkadarlarla vaptığımız temaslar dış postalarda, daha ziyade. şilepcilikle postacıhs'in münasib sekilde mezci lâzım geldiği neticesini vermektedir. Hakikaten bu şekilde iki tarafın. gelirlerde istifade ve zarardan o nisbette uzaklasmak imkânım verecektir. Bu me yanda, yeni hatlann istikametlerinin de Karadeniz l'manlarından baslamak ve hepsi tabiî îstanbul ve İzmir limanla rından geçmek üzere. birisi Marsilva ve Barselona kadar garbî Akdeniz havza sına, diğeri SeDte boğazından gecerek Anvers ve Hamburga ve hatta icab cderse Baltık limanlarına. bir üçüncüsü de Mersini tutarak Hatay. Suriye ve Filistin limanlarına uğrıyarak garbî Ak denize müntehi olması münasib görül mektedir. Bu şekilde yapılacak bir hat taksimı hakikaten daha faydalı olacaktır. N İC INBOSAN IYORL AR ? Boşanmanın üç büyük sebebi Avukat Ihsan Nâzım Akkor bütün boşanma davalarını üç büyük fasılda tetkik ediyor Anketi yapan: Salâhaddin Güngör 2 Boşanma ve nafaka davalannda, ih tısasile tanınmış avukatlardan İhsan Nazım Akkoru iki celse arasında buldum: Yirmi dakika kadar boşum, dedi, sizinle konuşabiliriz. Demin sorduğunuz neydi ? Kendisini kuytu bir köşeye çekerek sualimi tekrarladım: Niçin boşanıyorlar? Akkor tam avukatça cevab verdi: Sebebler, kadına ve erkeğe göre, değişir. Hatta, bunun için «erkekler, neden boşanıyorlar?» «Kadınlar neden boşanıyorlar?» diye iki büyük sual de so rulabilir. Benim şahsî kanaatim şudur: Evlenme bir çağ işidir. Biri tam çağında, öteki çağını geçirmiş iki insan, uzun müddet Avukat İhsan Nâzım Akkor kan koca olarak kalamıyorlar. Meselâ, 50yaşında bir erkek, 20 yaşında bir ka rülmüştür. Bunlar, sadece hastadırlar. Ve yş dınla evleniyor. Düşünün bir kere arada, onlan, bir hasta gibi tedaviye çalışmalı erkeğin aleyhine otuz yaş fark var. Bu, dir. bir ömür müddetidir. Her geçen sene, Boşanmalar, en ziyade, hangi yaşerkekle kadın arasındaki mesafeyi uzalt ta oluyor? maktadır. Kadın. en olgun yaşını idrak Yaş için kat'î birşey söyliyemiye ettiği gün, erkek kendini birdenbire çük ceğim. Fakat gencler, ve ihtiyarlar araraüş buluyor. Hayaün bu devresinde in sında, boşanmaya talib olan birçok müeksanlar, kıskanc olurlar. Altmışlık koca killerim olduğunu hatırlıyorum. Orta yaşnın bütün tazeliği üzerinde olan otuzluk takiler arasında, boşanma vak'alan nis karısına karşı vaziyeti bambaşkadır. O beten azdır. nu uçan kuştan, esen yelden kıskanır. Boşanmaya talib olanlar içinde Düşünceli bir tavrı, dalgınca bir baki kadın mı çok, erkek mi? şı, misafirine yaptığı küçük bir kompli Kadınlar daha çok.. Havası bo man, yaşlı kocayı günlerce endise içinde zulmuş bir yuvada, kalmağa kadın uzun yaşatmağa kâfi gelir. Aile muhitindeki müddet tahammül edemiyor. İtiraf etmerefah, geçimsizlığe mâni olmak kudretinli ki, bazı erkeklerimiz, kadın izzeti nefde değildir. Bazan altın anahtarın aça sini ve kadın gururunu incitecek hareketmadığı gönül işleri de vardır. lerde bulunuyorlar. Kadın, bu hareket Sitemli sözler, halecanlı takibler başleri, bir müddet hazmetmeğe çalışıyor. lar ve nıhayet çok geçmeden onları mahNihayet anî bir tehevvür, yılların temeii keme kapısında nöbet beklerken görürüz. üzerine kurulan eski bir çatıyı yıkmağa Bu netice, bazı istisnalarla, hemen he kâfi geliyor. men mukadderdir. Boşanmalann kolaylaşmasına ta Boşanma sebeblerini üç büyük fasla raftar mısınız? ayırabiliriz: Elbette taraftanm. Bence boşan 1 Umumî veya hucusî anlaşama mazlıklar faslı, 2 Bütçe faslı, 3 mak üzere, mahkemeye kadar gelen çiftlerin artık bir arada yaşamak imkânlan ihanet faslı!''"*1""* *>11 '••'* kalmamış demektir. Bin parça olmuş bir Kadınla erkek niçin anlaşamazlar? Bu suale, kestirme cevab vermek, güçtür. vazoyu, tutkalla yapıştırmaktan ne fayda Anlaşamamakta pek çok amiller vardir: beklenebilir?. Kadın ve erkek, aynlmağa Tahsil ve seviye farkı başta gelir. Sonra, kat'î surette karar verdikten sonra, bu kaşunu bilmeli ki, güzel bir kadının kolları rarı, eğer makul sebeblere istinad edi arasında ömür geçirmek, mutlaka erkeği yorsa, bence hemen tescil etmekten başmes'ud etmez. Hatta, çok defa, bunun ka yapılacak şey yoktur. Hele ihanet vak'alannda uzun müddet, mahkemenin vereceği kararı bekle mek, tehlikeli neticeler doğurabilir. NOTLARI Yahudinin derdi nedir? Yahudi lideri Dr. Kohen sözüne devam ederek Yahudi tezini izah ve müdafaa ediyor Yazan: KANDEMÎR 4 Yahudi düşmanhğı nasıl başladı?. Bu, harbden evvel belki basit bir hikâye idi. Tarla, bağ bahçe sahibi olmaktan menedılen Yahudi, tabiatile şehirlere kapandı ve buralarda alışverişe koyuldu. Bir millet, dürüst, zeki ve çalışkan olur, kendi alnının terinden başka hiçbir isti nadgâhı olmadığını da bilırse netice neye vanr? İşte Yahudi de böylece kazandı, evet kazandı ve kazandığını harcamasını bildi. Ancak, bu demek değildir ki yeryüzündeki bütün Yahudiler birer Ro çild'dir. Içlerinde ortahallıler ekseriyeti bile teşkil etmez. Fakir Yahudi o kadar boldur. Buna rağmen kazanan Yahudi göze battı; «vay, memleketimize gelip sığınan bu davetsiz mısafirler şımdı de bizi soyuyorlar» feryadı ortalığa yayıldı. Yavaş yavaş Yahudi gözlerde bir heyulâ şeklini aldı, bundan bir istikrah uyandı ve bu, kini, gayzı körükledi. Sonra buna bir sürii siyaset entrikalan, fırıldaklan da ekleyiniz...» Geniş bir soluk alan doktor Kohen devam ediyor: Ancak, Umumî Harbden evvel bir yerde fazla tazyik gören Yahudi, çantasını kapınca başını alır, başka bir diyara göç ederdi. Bütün hududların muhacerete snnsıkı kapanmış olduğu bu devırde, hergün (senı istemiyoruz, de fol!.) tokatını yiyen Yahudi, söyleyin bana, bu bahtsız insan, şimdi nereye gitsin? Filistine... Bıraksalar... Vatan, herkesin dilediği zaman dönebileceği topraktır am ma, bugün Yahudiye yurdunun hudud lan bile kapalıdır. Sonra da meselâ Lehistan Hariciye Nazın Cenevrede res men (bizde bir milyon fazla Yahudi vardır) dıye bağınr da, kımse çıkıp (mösyö, bin senedir bu memlekete yerleşmiş bu lunan bu vatandaşlar neden fazla görü lüyorlar?) diye soramaz. Bir nazın nın bu sözünü işiten millet ise. elbette Yahudilere fazla, lüzumsuz, binaena leyh muzır insanlar nazarile bakmaktan kendisini alamaz. Yahudi düşmanlığı en çok nere lerdedir? Başta Lehistan ve Almanya olmak üzere Romanya, Letonya, Litvanya ve Avusturyadaki altı milyon Yahudi bu düşmanlığa maruz bulunuyor. Rusyada Yahudi düşmanlığı cürüm sayılır amma, oradaki iki buçuk milyon Yahudiden zaten bekliyecek bir hayır kalmamıştır. Fakat... diye bir lâhza duran muhatabım, gözlerimin içine bakarak de vam ediyor. Fakat iş bununla bitmiyor, hakikati itiraf etmek için vaktile Vistül kıyılarında eriyen bu düşmanlığın şimdi Ren'i aşmış, Manşa doğru yürümekte olduğunu, hatta zaman zaman bu denizi de geçtiğini söylemek lâzımdır, İngilterede bile mi??.. Acı acı gülümsıyen doktor Kohen: Geçen sene, diyor, îngiliz Kralı suikasde maruz kaldığı zaman mücrimin adı altı saat bilinememişti. Bütün îngiltere Yahudileri bu altı saati büyük ve belki manasız bir korku içinde geçirdiler ve (Allah vere de bu deli bir Yahudi olmasa...) diye dualar ettiler. O gün İngilteredeki diğer milletlerden hiçbir bu azabı çekmiş değildi. Çünkü bız, aramızdan İki fıkra, bir resim avuz Sultan Selim devrinde Topkapı sarayına bir köşk ilâve olunuyormuş. Yapı sırasında Hünkâr bir gün ansızın ustaların, ırgadların yanına gelir, öteyi beriyi dolaşmağa koyulur, ufaktefek tavsiyelerde bulunur. Fakat boyanmakta olan bir odaya girince duralar, kaşlarını çatar. Meğer o odanın bir duvarma Fatihin resmi nakşolunuyormuş. Yavuz, kısa bir lâhza nakkaşın çalışmasına baktıktan sonra yanına sokulur: Dur, der, boş yere uğraşma, benzetemiyorsun, ben küçükken dedemin bir kere dizine oturmuştum. Şekli, şemaili hâlâ gözümün önündedır. Burnu, kiraza sunan şahin gagasına benzerdi. Sen yaptığın resme kendi burnunu koyuyorsun! *** Yirmi yıl evvel bir gün Sıvasta camiye gittim. Kürsüdeki vâizi dinlemeğe koyuldum. Adamcağız cennetin nimetlermi, zevklerini anlatıyordu. Bir aralık sözü buraklara, cennet ahırlannda bulunan atlara intikal ettirdi: Buraklar, dedi, dünyada gördüğümüz atlara benzemezler. Ahudan güzeldirler, fakat yıldırım hızile uçarlar. Başları maşrıkta, kuyrukları mağribdedir. Meşrebce bektaşi, tarikatçe mevlevî ihtiyar bir zat, cemaat arasmdan fırlayıp kalkü! Aman hocam, dedi, bu nasıl at?.. Herhangi bir amelime mükâfat olarat ulu Tann bana cennette bir bürak verirse, demek ki halim harab. Çünkü maşnka kadar gidip o mübarek hayvana gem vuracağım, sonra dönüp mağribe kadar yürüyeceğim, kuskun takacağım. Haydi bu yorgunluğa katlanayun. Güneşin dogduğu yere başını, battığı yere de kuyruğunu dayıyan bir hayvanla nereye gidilir, hangi memleket gezilir?.. Küçült şu mubareği, binilecek biçime sok!.. * * * Dün bir mecmuada meşhur Îngiliz muharrirlerinden Benzler'in Harem adlı eserinden bir tablo gördüm. Resim sanatı bakunından bu tabloya diyece^im yok. Lâkin taalluk ettiği mevzu itibarile bana hem Yavuzun. hem Sıvaslı dervişin fıkralarını hatırlatt. Çünkü ressam, Topkapı sarayı hamamlarından birini tasvir etmek isterken dünyanın hiçbir yerinde görülmiyen bir hamam çizmiş, öylesi hamamda yıkanmak değil, ata binip cirid oynatmak mümkün. Boyu o kadar uzun, eni o kadar geniş!.. Avrupalılar belkı bu tabloya hayran olurlar ve Topkapı saraymda vaktile yaşıyanlann Atmeydanı kadar büyük ve geniş hamamlarda yıkanmalarına imrenirler. Fakat biz saray hamamı denilen şeylerin tek veya çift kurnalı mermerden birer kümes olduklarını biliyoruz. Hatta saray odalarının da ekseriyetle yaldızh birer zindan höcresi sayılabüeceğini anlamış bulunuyoruz. O halde bu gibi resimler bize hangi hakikati ifade eder veya hatırlatır?.. I TelAviv'de Yahudi gemisi ve Yahudi bayrağı çıkacak bir budala veya serserinin günahını hepimiz yüklenmeğe alışmış talihsizleriz. Bunun önüne geçecek çare? Bir vatan sahibi olmaktır. Ve daldı, daldı.... uzun uzun daldı da: Evet... Bir vatan sahibi olmak ve orada hür ve müstakil, rahat ve huzur içinde çalışarak medeniyete olan borcumuzu ödenek. lnanınız, düşmanlanmız Vie bızi ancak o zaman anhyabilecek lerdir. Ve bu, burada pek yakında hu sul bulacaktır. Ortaçağın en buhranlı devirlerinde bile Avrupa medeniyetine çok büyük faydaları dokunmuş olan ls panyadaki Yahudi Arab teşriki mesaisini unutmayınız. . .,.,,. ^.^> Bu teşriki mesai... anlıyorum. ^ujdiycfct, £..rrrAnlıjoj:uro, ginizi.. Cevabımı yakm, çok yakın bir tarihten alacağım. Harbi Umuminin sonlanna doğru, Balfurun beyanatını mütea kıb, o zaman Arablık namına söz söylemeğe en salâhiyettar adam olan Arab kuvvetleri başkumandanı Emir Faysalla temas etmiş, ona uzunuzadıya arzuları m:zı, hislerimizi, emellerimızi anlatmış ve nıhayet pek güzel bir anlaşmaya varmıştık. Bılhassa meşhur Lavrens'm him metıle varılan bu anlaşma sonunda im zalanan vesika mündericatı, hâlâ bizim bütün taleblerimizi ihtiva etmektedir. Demek ki makul düşünen, halden anlı yan bir Arab başına tesadüf edınce aradaki ihtilâfların yok olması mukadder dir. Emir Faysaldan sonra?.. Gene uğraştık.. Gerek burada, gerek Suriyede, Mısırda, ve başka yerlerde mütemadiyen Arablara yanaşmak, onlarla anlaşmak istedik. Fakat uzattığımız eller daima reddedildi.. Buna rağ men ümidimiz kırılmış değildir. Elbette bir gün aradığımızı bulacağız. Ya muradınıza eremezseniz? Ayakta, hırçm fakat azimkâr bir eda ile: Sonuna kadar dayanacağız, mü cadele edeceğiz. Biliyoruz; topumuz, tüfeğimiz yok, fakat silâh, yalnız kan döken alet değildir, dedi. F. G. Sıvasta mahsul bolluğu I 4 KANDEMtR Topkapı sarayına aid tablolar sergisi Genc san'atkârlanmızdan Topka pı Müzesi ressamı Abdullah Çizgen Topkapı sarayının muhtelif köşelerinden çalışarak vücude getirdiği eserlerden geçen ayın 18 inde bir resim sergisi acmıştı. Sergiyi teskil eden büyüklü küçüklü kırk parçanm hepsi de sarayın dahilî veya haricî manzalarmı göstermekte dir. Abdullah Çizgen, eserlerinde dokü manter çalışmakla beraber artistik tarafı da gayet iyi mezcetmiş ve her bakımdan kıymetli eserler vücude getirmiştir. Resimler büyük bir jağbete mazhar olmuştur. Sergi dün kapanmıştır. Resknde sergiden bir köşe görünmektedir. Sıvas (Huşusî) Bir ziraat yurdu olan vılâyetimizde bu yıl da geçen ^;1 gibi mahsul bol ve verimli olmustur. Ziraat Bankasımn Sıvas silosunda, KaW: gal ve Şarkışla kazalarımızda köylü den hararetle buğday mübayaa etmesî. pıyasada da fiatların normal gidişini temin eylemektedir. Zahiresini olgun fiatla satan köylü, şehirden ihtiyacını bol bol temin ederek sevmcle köyüne dönmektedir. Gönderdığim resim. sehrimizin büyük aksini ispat eden vak'alarla karşılaşırız. silosunu gdstermektedir. Yani, çirkin kadınlar vardır ki, kocalanna kendilerini daha çabuk sevdirirler. 5u halde, etlerin birbirine kaynaşmış olması kâfi değil: Ondan evvel, nıhlann anlaşması lâzım.. Eskiler, izdivacda Yalova kaplıca «küfüv» ararlardı. Onu, bugün de aralar mütehassısı tamak mevkıindeyiz. nmmış doktorları Şimdi, bütçe faslına geçiyorum: Ka mızdan Nıhad Redın, hep biliriz müstehlik bir mahluktur. şad Belgerin bu ay Kazanmaktan ziyade harcanmaktan hoşiçinde Avrupanm lanır. Bütçenin müsaadesizliği yüzünden muhtelif merkezlekaprislerinin bir kısmmdan fedakârlık etrinde toplanacak meğe mecbur kalmca, huysuzlaşır. Bakaplıcalar ve tu rizm kongrelerine zan bir tek bluz için, yuvayı bile yık iştirak etmek ümaktan çekinmez. Böyle kadınlar, yal zere yakında hare nız kocaları için değil, içtimaî bünyemız ket edeceği haber Dr. Nihad Reşad için de birer sarî tehlikedir. İyi bir ev alınmıştır. Belger kadını, olurile kanaat etmeği, yaşayışını, Memleketimizde Yalovaya verilen e kocasının gelirine uydurmağı bilen ka hemmiyetle ilk defa olarak kıymeti or dındır. taya konulan kaplıcalara. ve iklimle le İhanet faslına gelince: Bu faslı hiç davi ve turizme taalluk eden idarî, tek nık ve sosyal birçok meselelerin müza açmamak daha doğru olurdu. Büyük kere edılerek karar verileceği bu kon Harbden sonra dünya gidişinin aldığı isgrelere doktorlarımızdan birinin iştira tikamet, bir takım büyük içtimaî derdler ki şüphesiz faydalı olacaktır. Avrupada doğurmuştur. Bunlardan en mühimi, kaplıcalar meselesine maden içme sula kadını, çocuğunun beşiği yanından ayı rmm da dahil olduğunu, ve yalnız Vişi rıp, umumî hayat girdabına atmış olma suyunun senede 50 milyon şişe sattığını gözönüne alırsak memleketimizde pek sıdır. Bütün Avrupanm başında olan bu çok olan kaplıcalardan her türlü istifa umumî derdden, biz de nasibimizi almış denin ehemmiyeti de meydana çıkmış bulunuyoruz. Amma, şükredelim ki, bizde sokak kadını pek azdır. An'anevî if olur. Bu ay zarfmda toplanacak üç büvük fet nazariyelerimiz, Türk kızını ve Türk kongreden biri 7 1 4 tesrine kadar Bu kadmını korumaktadır. Dünyanın her dapeştede. ikincisi 14 17 teşrine kadar yanını saran fuhuş mikrobu, Türk kızları Pariste, üçüncüsü 1722 tesrine kadar ve Türk analarından pek az kimseleri aVisbaden'dedir. Ancak, son ikisine işti şılıyabikniştir. Bununla beraber, bazı rak edebilecek olan kıymetli doktoru görenekler ve bazı iptilâlar, kadını ya muzun kongrede Yalovada tedaviye aıd şadığı şartları değiştirmek mecburiyetindf mühim bir tez müdafaa edeceğini de bırakmıştır. Girdiği yeni muhiti yadırgıişitmiş bulunuyoruz Kendisine muvafyanlar bulunmasını tabiî görmek icab fakiyetli tetkikler temenni ederiz. eder. Servete tamah ederek yapılan ev lenmeler; daıma ihaneti doğururlar. Kaİki terazi işçisi nezaret dın, kendi şahsî emellerini tatmin için altına alındı kendine bir koca seçmiştir. Fakat, bu, Emniyet müdürlüğü tarafından iki hakikatte koca değil, bir koca karikatü terazi işçisi nezaret altına alınmıştır. rüdür. Bir karikatür ki sonunda mutlaka Bunlarm terazi imal ederlerken bazı ona gülünecektir. sahtekârlıkları anlaşılmış ve haklarmİhanetin bir sebebi de, yoksulluktur. da tahkikata başlanmıştır. Sefalet, en kötü nasihatçıdır, derler. Maznunlar kendilerine atfedilen suçu Üçüncü sebeb olarak, ahlâk düşküninkâr etmekte, yanlarında çalışan amelüğünü sayabiliriz. Genc ve sıhhatli ko lelerın yaptıkları yanlışhklar yüzün den yakalandıklarını beyan etmekte casının üstüne, mevkisiz, şerefsiz erkeklerle münasebette bulunan kadınlar godirler. Iklim, kaplıcalar ve turizm kongreleri Kısırlık bahsi Avukat Cevdet Feridin «Niçin Bo şanıyorlar?» anketine dün verdiği ce vablar arasında kadınlann kısırlığına temas eden bir bahis de vardı. Cevdet Ferid, bize gönderdiği mektubda bu bahis hakkında şöyle diyor: «Kısırlık, ne erkek ve ne de kadın için boşanma sebebi olarak kabul edilınemıştir. Halbuki bazı erkekler, karılannm kısırlığı karşısında fuhuş yoluna giderek baska kadınla, knam nikâhı kıydırmağa kalkışıyorlar. Bu ise, doğru değildir. Kısırlığı, kanunî bir boşanma sebebi olarak kabul etmek icab eder. Ayni vaziyet karşısında kalan kadının da, kocası aleyhine dava açıp boşanma talebine hakkı olmahdır. M. TURHAN TAN Daimî sergi binası meselesi Ticaret Odasmdan evvelki günkü nüshamızda çıkan «daimî sergi binası meselesi serlevhalı yazı hakkında garib bir mektub aldık. Evvelce bu komisyonun Vilâyetın isteğile toplandığı için daha ziyade Vilâyete aid bir iş olduğu iddiasmda bulunan Oda erkânı, her nedense simdi komisyonu Odaya mal et mektedirler. Mektubda (komisyon toplanmış, ser m ginin idare tarzı ve varidat membalan hakkında noktai nazarlarını tesbit et Yani, fikrimce, kısırlığın, kanunda ya miştir) denilmektedir. Yalnız bu noktai zılı boşanma sebebleri arasına girmesi nazarın ne şekilde tecelli ettiği hakkınşarttır.» da fazla bir malumat yoktur Bu maluSALÂHADDÎN GÜNGÖR matı da evvelce biz vermiştik. Tahtakaleden muhaceret basladı Boşalan Tahtakale hanlanndan... Hamallık ve seyyar satıcılığın men'i üzerine bu işle meşgul olan ve hayatla rını bu işle kazanmak için Anadolunun muhtelif yerlerinden şehrimize gelmiş bulunan kimseler, memleketlerine dönmeğe başlamışlardır. Çoğu Siird, Sıvas, Kastamonu ve Elâziz vilâyetlerinden gelmiş bulunan bu gibi esnaf, işsiz kalmışlardır. Bunlardan bir kısmı Belediyeye müracaat etmışler, memleketlerine ucuzca gidebilmek için vapur veya şimendifer ücretlerinde tenzilât yapılmasını iste mişlerdir. Tahtakalenin loş, karanlık, rutubetli ve gayrisıhhî han odalarında para kazanmağa çalışan bu gıbıler, memleketlerine dönmeğe başlayınca, Tahtakale, birdenbire bo«

Bu sayıdan diğer sayfalar: